Effects of Low-Dose Radiation on the Survival of Lung Cancer Patients (original) (raw)
Related papers
2013
Çalışmamızın amacı yoğunluk ayarlı radyoterapi (YART) tekniği ile tedavi edilen akciğer kanserli hastaların bilgisayarlı tedavi planma sistemi (BTPS) ile oluşturulan tedavi planlarının iki farklı dozimetrik ekipman kullanılarak doz kontrollerinin yapılması, bu ekipmanların güvenilirlik ve uygulanabilirlik açısından karşılaştırılmasıdır. BTPS ile oluşturulan 15 YART tedavi planlanın dozimetrik doğrulaması iki boyutlu düzlem dedektör (2D – Array) ve elektronik portal görüntüleme cihazı (EPID) ile yapılmıştır. Ölçümlerin BTPS verileri ile karşılaştırılmasında gamma analiz yöntemi kullanılmıştır. Ölçülen YART alanlarının dozimetrik doğrulamasında elde edilen gamma parametrelerinin medyan değerleri ve dağılım aralığı 2D Array için = 1.207 (0.890 – 2.177) = 0.406 (0.326 – 0.508) ve = 98.06 (95.05 – 100), EPID için = 1.709 (1.265 – 4.324), = 0.379 (0.257 – 0.531) ve = 97.81 (95.02 – 99.82) olarak bulunmuştur. Her iki sistem için de elde edilen sonuçların tedavi kabul koşullarını sağlamasın...
Evaluation of 47 Non-Small Cell Lung Cancer Cases Treated With Postoperattve Radiotherapy
The Journal of Tepecik Education and Research Hospital, 1996
lung cancer cases were trenaed with postoperaHve radiotherapy. The operation types were tumoredomy in 2(4.3%), segmentectomy in 2 (4.3%), lobectomy in 34 (72.3%), pneumonedomy in 9 (19.1 %) of cases. Dis~ tribution of pal:hological stages were as follows; 3 patients (6.4%) stage II, 21 patients (44.7%) stage IIIA, 23 paHents (48.9) stage IIIB. Postoperative radiotherapy indications were macro~ scopic residual disease for 17 cases (36.2%), microscopk :residual disease foır 15 cases (31.9%) and nodal involvement for 27 cases (57.4%). All cases received 50 Gy {2 Gy/day) from ante~ rior-posterior Helds, induding primary tumOY and mediastinum while 17 of them pı:esenting residual mac:roscopic tumor additional 5x2Gy. Chemotherapy was given before :radiotherapy in 5 patients (10.6%), and after radiotherapy in 13 patients (27.7%). Median follow up was 43 months (13~71 months). During this period local recurırence rate was 31.8%, regional re~ currence rate was 23.4% and distant mestastasis r<ııte was 38.3%. Median overall survival was 14 months (9% CI 12-16 months). Overall sunrival ırates for 11 3, and 5 years weı:e 69.6% 17.1% and 10.2%, respedively. 5 years su:rvival in !ltage HIA and Hib cases wHh are 15.3% ad 6.4% :respedively. These results suggesi: that the role of postoperative radiothe:rapy should be tested in larger and controUed pırospective studies.
Photodynamic Therapy for Lung Cancer
Respiratory Case Reports, 2017
Fotodinamik tedavi (FTD), illüminasyon için kullanılan diyot lazer ile aktive edilen fotosensitizör ilacın hastaya verildiği bir tedavi yöntemidir. Erken evre ve endobronşiyal kritik darlığı olmayan ileri evre akciğer kanserlerinin tedavisinde kullanılmaktadır. FDT uygulaması, etkinliği, komplikasyonları ve endikasyonları kısaca anlatılmıştır.
Affect of conviction on life span in lung cancer
The Journal of Tepecik Education and Research Hospital, 2018
Amaç: Mahkûm olup akciğer kanseri tanısı alan hastalarda, mortalite ve özellikler halen çok açık değildir. Mahkûm akciğer kanserlilerin yaşam süresi ve sağkalımlarının genel populasyondaki akciğer kanseri tanılı hastalarla karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: 2010-2014 tarihleri arasında takip edilen 27 mahkûm akciğer kanserli hasta ve 30 genel populasyona ait toplam 57 akciğer kanserli hastalar alındı. Çalışma retrospektif olgu serileri olarak tasarlandı. Hastaların yaşı, yaşam süresi, semptom süresi, toraks BT'deki en geniş tümör çapı, rutin biyokimyasal ve hemogram değerleri kaydedildi. Bulgular: Tümü erkek hastadan oluşan 57 hasta çalışmaya dahil edildi. Yaş ortalaması 60,46 yıl idi. İki grupta da en sık evre 4 hastalık belirlendi. En sık metastaz yeri akciğer, en sık yerleşim yeri ise üst lob lokalizasyonu idi. İki grup arasında semptom süresi, kalsiyum, C-reaktif protein, sedimantasyon değerleri mahkûm hastalarda anlamlı olarak daha yüksek saptandı (p<0,01). Yaşam süresi açısından karşılaştırıldığında, mahkûm akciğer kanseri hastalarının genel populasyona kıyasla daha az yaşam süresi saptandı. Sonuç: Mahkûm akciğer kanserliler genel populasyonda görülen akciğer kanserine göre daha kısa yaşam süresine sahiptir.
European Journal of Cancer, 2011
İleri evre küçük hücreli dışı akciğer kanser (KHDAK)'li hastalarda tedavilerdeki gelişmelere rağmen çoğunda ilk tedavi sonrası hastalık progresyon gelişmektedir. Çoğunlukla hastalar ikinci basamak kemoterapi tedavisi almaktadırlar. Çalışmamızda, birinci basamak kemoterapi tedavisi sonrası progresyon gelişen ileri evre KHDAK'li hastalarda, ikinci basamak kemoterapi alanlar ile sadece destek tedavisi alanlarda yaşam kalitesini karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Yaşam kalitesi değerlendirilmesinde EORTC QLQ-C30 Version 3.0 Türkçe anket formu kullanıldı. Hastalara çalışmaya alındığı tarihte bazal olarak ilk anket yapıldıktan sonra, aynı anket ayda bir olmak üzere iki kez daha tekrarlandı. Bulgular: İkinci basamak kemoterapi alan 24 ve sadece destek tedavisi alan 16 hasta olmak üzere toplam 40 hasta değerlendirildi. Genel sağlık durumu, toplam fonksiyon, toplam semptom, fiziksel fonksiyon, uğraş fonksiyon, duygusal fonksiyon, sosyal fonksiyon, yorgunluk semptom ve ağrı semptom skorları ikinci basamak kemoterapi alanlarda anlamlı şekilde daha iyi bulundu. Kavrama fonksiyon ve nefes darlığı semptom skorları ikinci aydan itibaren ikinci basamak kemoterapi alanlarda daha iyi saptandı. Bulantı-kusma, iştahsızlık, konstipasyon, diyare semptom skorları açısından birinci ve ikinci aylarda iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı. Uykusuzluk ve mali zorluk semptom skorları birinci ayda, ikinci basamak kemoterapi alanlarda anlamlı olarak iyi bulunurken, ikinci ayda iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç: İleri evre KHDAK hastalarında, ikinci basamak kemoterapinin, sadece destek tedavisine göre yaşam kalitesinde genel olarak anlamlı iyileşme sağladığı gösterildi. Anahtar Kelimeler: Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, ikinci basamak kemoterapi, yaşam kalitesi ABSTRACT Objective: Advances in non-small lung cancer (NSCLC) treatment is limited. Disease progression is seen in most patients after first line chemotherapy and many patients receive second line chemotherapy. A prospective study is planned to compare the life quality of NSCLC patients who received second line chemotherapy and those without second line chemotherapy. Methods: EORTC QLQ-C30 Version 3.0 (Turkish version) is used to evaluate the quality of life of the patients. The questionnaire is given to the patients at baseline and repeated two times with monthly intervals. Results: Twenty-four of the total 40 patients entered the study received second line chemotherapy and 16 patients received only supportive care. The general health status, overall function, overal symptom, physical function, role function, emotional function, social function, fatigue symptoms and pain symptoms scores were significantly better in patients who received second line chemotherapy. Cognitive function and dyspnea symptom scores were significantly better after second month in the patients who received second line chemotherapy. There were no statistical difference for nausea, vomiting, anorexia, constipation, diarrhea symptom scores between groups during the first and second month. While insomnia and financial difficulty symptoms scores were significantly better at first month in patients who received second line chemotherapy; no difference is seen in second month. Conclusion: Our findings shows that second line chemotherapy in advanced NSCLC patients significantly improve the general quality of life when compared to only supportive care.
Güncel Göğüs Hastalıkları Serisi, 2018
İnsanlarda beklenen ortalama yaşam süresinin artmasıyla birlikte kanser vakalarında da artışlar görülmektedir. Özellikle akciğer kanserinin görülme sıklığı ve mortalitesi dünya çapında artmaya devam etmektedir. Bu hastalarda sıklıkla akut ciddi semptomlar ve yaşamı tehdit eden durumlar ortaya çıkmakta ve acil tıbbi bakım gerekmektedir. Akciğer kanserinde acil servise başvuru ve mortalite diğer solit tümörlerden daha fazla görülmektedir. Bu acil durumlar kanserle direkt veya dolaylı olarak ya da tümörün tedavisi ile ortaya çıkar ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eder. Tümörün bölgesel yayılımı ilişkili olarak vena kava süperior sendromu, perikardiyal tamponat, masif hemoptizi, massif plevral efüzyon ve akut hava yolu obstrüksiyonu görülmektedir. Hiperkalsemi, hiponatremi, uygunsuz ADH salınımı sendromu ve tümör lizis sendromu ise akciğer kanserinde ortaya çıkan metabolik acil durumlardır. Beyin metastazları, kemik metastazları ve spinal kord basısı uzak metastazlara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, bu hastalarda kemoterapiye bağlı olarak febril nötropeni, hipersensitivite reaksiyonları ve anaflaksi, radyoterapiye bağlı olarak akut radyasyon pnömonitisi ve özefajit ortaya çıkmaktadır. Onkolojik aciller hayatı tehtit eder ve mortalitesi yüksektir. Mortalite ve morbiditeyi azaltmak için erken tanı ve tedavi büyük önem taşır. Çünkü tanı ve tedavide gecikmeler çoğu zaman ölümle sonuçlanabilmektedir.
Evaluation of Antioxidant Capacity in Advanced Non-Small Cell Lung Cancer
Acta Oncologica Turcica, 2020
Akciğer kanseri, 2018 yılı verilerine göre tüm dünyada iki milyonun üstünde yeni vakayla en sık görülen kanser tipidir ve kansere bağlı ölümlerin %18,4'ünü oluşturur. Oksidatif stres, karsinogenezin tüm basamaklarında rol oynayabilir. Bu çalışmada, KHDAK hastalarında tanı anında antioksidan kapasitenin bir göstergesi sayılabilecek tiyol-disülfit dengesinin değerlendirilmesi ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Yeni tanı ileri evre KHDAK olan 43 hasta ve hasta grubuyla yaş ve cinsiyet açısından uyumlu 50 sağlıklı kontrol çalışmaya dahil edildi. Hastaların tiyol-disülfit homeostaz analizi için gerekli olan kan örnekleri tanı anında elde edildi. Hasta ve kontrol grubunun serum tiyol ve disülfit örnekleri otomatik spektrofotometrik metod ile ölçüldü. Hastaların klinik, radyolojik ve laboratuvar özellikleri kaydedildi. BULGULAR: Doğal tiyol ve toplam tiyol değerlerinin hasta grubunda kontrol grubuna kıyasla anlamlı şekilde düşük olduğu gösterildi (p<0,001). Disülfit düzeyleri ve antioksidan kapasite göstergelerinden disülfit / doğal tiyol oranı açısından gruplar arasında anlamlı fark saptanmadı. Ortanca genel sağkalım 9,1 ay (1,2-37,9 ay) olarak tespit edildi. Tiyol ve disülfit değerlerinin sağkalım üzerine etkisi saptanmadı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Non-enzimatik antioksidan bileşiklerin başında gelen tiyol bileşiklerinin hasta grubundaki düşük seviyeleri KHDAK patogenezinde üretimi artan ROS'nin eliminasyonu için gösterilen artmış kullanıma bağlı olabilir. Süreç içerisinde miktarı azalan antioksidan tiyol bileşikleri aynı zamanda ROS artışının hem nedeni hem sonucu olabilir. Disülfit değerlerinin artmaması artmış hücre döngüsüyle ilişkilendirilebilir. Anahtar Kelimeler: tiyol, disülfit, antioksidan, akciğer kanseri ABSTRACT INTRODUCTION: According to 2018 data, lung cancer is the most common cancer type with more than two million new cases worldwide and responsible for 18.4% of cancer-related deaths. Oxidative stress have a major role in every steps of carcinogenesis. In this study, we aimed to evaluate the thiol-disulfide balance, which can be considered as an indicator of antioxidant capacity, in NSCLC patients and to compare it with healthy controls. METHODS: 43 patients with advanced NSCLC and 50 healthy controls enrolled to study. Blood samples for the analysis of thiol-disulfide homeostasis were obtained at the time of diagnosis in patient group. Serum thiol and disulfide samples of the patient and control groups were measured by automatic spectrophotometric method. Clinical, radiological and laboratory features of the patients were recorded. RESULTS: Natural thiol and total thiol levels were significantly lower in the patient group compared to the control group (p<0.001). There was no significant difference between the groups in terms of disulfide levels and disulfide / natural thiol ratio which was an indicator of antioxidant capacity. Median overall survival was determined to be 9.1 months (1.2-37.9 months). Thiol and disulfide levels had not an effect on survival, significantly.