Osmanlı Döneminde Kilise Siyasetinden Bir Kesit: II. Mahmud Devrinde Kilise Tamiri (original) (raw)
Related papers
Öz: Bu makalede, Maçka'da tamir gören ve yeniden inşâ edilen kiliseler ele alınmıştır. Ulaşılabilen belgeler ışığında, kiliselerin tamir ve yeniden inşâ taleplerinin nasıl gerçekleştirildiği incelenmiştir. Nitekim arşiv belgelerinde ve kilise defterlerinde yapılan araştırmalar, Maçka özelinde bu türden faaliyetlerin ilk olarak 1848 yılında gerçekleştiğini göstermektedir. Dolayısıyla çalışmamızın zaman kesitini yaklaşık olarak Osmanlı'nın son yüzyılı oluşturmaktadır. Bunlara ilaveten araştırmamızda tamir gören ve yeniden inşâ edilen toplam yedi kilisenin kısaca tarihî serencamı yer almaktadır. Çalışma alanı olarak Maçka belirlenmiştir. Bunun sebebi tarihi süreç içerisinde Maçka'nın hem çok sayıda kiliseye ev sahipliği yapmasından hem de Ortodoks Hıristiyanlık alemi için önemli bir merkez olmasından kaynaklanmaktadır. Zira Maçka, Kudüs ve Aynaroz'dan sonra üçüncü mukaddes yerdir. Buranın kutsiyeti havarilerden birinin oraya gitmesiyle açıklanmaktadır. Diğer taraftan bölge Osmanlı Devleti'nde yaşanan tanassur hareketlerinin odak noktasında bulunmaktadır. Onun için bu makalede, sadece tamir ve inşâ faaliyetinin ötesinde devletin, Hıristiyan tebaanın mabedleriyle ilgili taleplerine karşı nasıl bir tutum sergilediğinin resmi de ortaya konulmaktadır. Abstract: In this article we have researched reconstructed and restored churches in Maçka. On the basis of archived documents, we examined the ways of responding to the demands of reconstruction and restoration of the churches. The studies done on the archives and church records have proven that those kind of works started initially in Maçka in 1848, which indicates that the period we study covers up the late time of the Ottomans. In addition to that, we investigated the short history of seven churches which were restored and reconstructed. The reason that we chose Maçka region for this study is its historical significance, since it was home of many churches, and one of the important centre for the Orthodox Christian world. Maçka is the third holy place after Kudus and Ayranoz. Its holiness is interpreted by an Apostles' pilgrimages. In addition, during the Ottoman period the region was a central place for convertion to Christianity. Therefore, we aimed primarily to illustrate the strategy of the rulers of that time in dealing with the demands of Christians for their place or worships, alongside the issue of reconstruction and restoration of the churches. Giriş İslam ülkesinde, devletle gayri müslim tebaa arasındaki hukukî ve siyasî bağlar zimmet akdi çerçevesinde kurulmuştur. İslam hukukunun uygulayıcısı olan Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren gayri müslim tebaasını aynı akdin hükümlerine tabi tutmuştur. İman, ibadet, evlenme, boşanma, miras ve vasiyet gibi her türlü hukukî işlemlerde kendi hukuklarına tabi olma hürriyetine sahip olan gayri müslim tebaa, aynı zamanda Osmanlı mahkemelerine başvurma hakkını da elde etmiştir. İslam hukukçularının " Onlara ve din olarak
Kibris Ta Müslüman Evkafi Nin Sömürge Dönemi̇ndeki̇ Yöneti̇mi̇
Journal of International Social Research
Öz Kıbrıs'ın 1878 yılında Osmanlı devletinden fiilen ayrılması sonucunda, adadaki Müslüman vakıflarının yönetimi, ülkenin yöneticisi İngiltere tarafından, kendi çıkarına göre düzenlenip, 20.yy başlarından itibaren yozlaştırılmıştır. Bu süreçte, İngilizler kadar, adanın Türk ileri gelenleri ve Osmanlı İmparatorluğu yöneticilerinin ihmalleri ve bazen işbirlikleri toprak mülkiyeti bakımından Kıbrıs Türk Cemaati'ne büyük zararlar vermiştir. Hatalar, uluslaşma çağında rasyonalizm ve positivizm uğruna, laikleşme çabaları esnasında, durumu değerlendirememenin verdiği bir aymazlık sonucunda, her iki tarafta da devam etmiş ve bundan adanın öteki unsuru, ciddi yarar sağlamıştır.
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 2024
Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren tasavvufi zümreler ve ekoller toplumsal hayatın, ilim-kültür ortamının ve iktisadi ilişkilerin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu ekoller arasında kökenleri ve teşekkülü Türkiye Selçuklu Devleti’nin çöküş devrelerine uzanan Mevlevîlik edebi gücü ve sultanlar, vezirler gibi nüfuzlu devlet adamları üzerindeki tesirleriyle ön plana çıkmıştır. Mevleviliğin bütün yönleriyle tekamülü ise Osmanlı Devleti idaresi altında gerçekleşmiştir. Ancak Osmanlı Devleti ve Konya Mevlânâ Külliyesi’nden Osmanlı coğrafyasının uçlarına kadar yayılan Mevlevîlerin münasebetleri değişen toplumsal ve siyasî koşullardan bağımsız, durağan ve yeknesak bir surette gelişmemiştir. Erken modern dönemde söz konusu münasebetlerin pek çok çatışma unsuru barındırdığı bilinmektedir. Tasavvufi zümrelerin Osmanlı merkezi ideolojisinin taşıyıcı unsurlarından biri olarak üstlendiği işlevin ortadan kalkması yahut bozulması durumunda merkezi otoritenin sağladığı muafiyetlerin, gelir kalemlerinin kesilmesi gibi uygulamalara başvurulduğu görülmektedir. Buradan hareketle, bilhassa muafiyetler ve Mevlevîlerin vakıflardan elde ettikleri gelirlerin idaresi, kontrolü Osmanlı bürokratları ile Mevlevî postnişînlerinin karşı karşıya geldiği başlıca çatışma alanlarıdır. Bu çalışmada, Sultan II. Mahmud dönemindeki Konya Mevlânâ Külliyesi’nin kapsamlı tamiri ve belli mekânların yeniden inşası süreci tamirât defterleri ve keşif defterleri üzerinden incelenmiştir. Mevlevîlere yönelik merkezi politikanın izleri bu tamir süreci bağlamında izah edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde merkeziyetçiliğin genişlemeye başladığı ve modern devlet imkânlarının ortaya çıktığı 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Mevlevîler örneğinde tasavvufi yapılara karşı Osmanlı merkezi otoritesinin bakış açısı bu çerçevede analiz edilmiştir. Ayrıca Osmanlı merkezi hükümetinin Mevlevîlere yönelik politikasının izahında, keşif ve tamirat defterleri haricindeki arşiv belgelerinden de istifade edilmiştir. Çelebi Efendilerin tayin-azil süreçlerini tanımlayan beratlar ve toplumsal konularda üstlendikleri arabuluculuk rollerine veya çeşitli hususlardaki yardım taleplerine dair arzuhaller de bu kapsamda incelenmiştir. Abstract Since the founding of the Ottoman Empire, Sufi groups and schools have been an integral part of social life, literacy-cultural environment and economic relations. Among these schools, Mevlevîyeh, whose origins and formation date back to the late period of the Turkish Seljuk State, stands out with its literary power and influence on ascendant statesmen such as sultans and viziers. However, the relations between the Ottoman Empire and the Mevlevîs in Konya Mevlânâ Complex and spread from there to the ends of the Ottoman geography, did not develop in a stable and uniform manner, independent of changing social and political conditions. It is known that these relations in the early modern period contained many elements of conflict. In case the function undertaken by the Sufi groups as one of the carrier elements of the Ottoman central ideology was eliminated, practices such as cutting the exemptions and income items provided by the central authority were implemented. In this context, exemptions and the management and control of the income that Mevlevîs obtained from foundations were the main areas of conflict between Ottoman bureaucrats and Mevlevî sheikhs. In this study, the comprehensive restoration process of Konya Mevlânâ Complex and the reconstruction of certain spaces during the reign of Selim III, Mahmud II, when the centralist policies of the Ottoman Empire were carried out within the framework of a detailed plan and scheme, were examined through repair books and foundation records. The traces of the central policy towards Mevlevîs were explained in the context of the process in question. In addition, the appointment of Mevlevî sheikh, dismissal processes, and the spokesperson roles undertaken by Mevlevî sheikhs on social issues were explained in this context as historical data revealing the policy of the Ottoman central government towards Mevlevîs. In addition, archive documents other than the survey and repair books were also used to explain the Ottoman central government’s policy towards the Mevlevîs. The charters describing the appointment-dismissal processes of Çelebi Efendi and the petitions regarding their mediation roles in social issues or their requests for assistance on various issues were also examined in this context.
Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında Tiran’daki Kiliselerin İnşa ve Onarım Faaliyetleri
Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında Tiran’daki Kiliselerin İnşa ve Onarım Faaliyetleri, 2024
Tanzimat Fermanı’nın 1839 yılında ilanıyla birlikte gayrimüslimlerin ibadethane ve okul gibi yapıları inşa etmesini kolaylaştıran kararlar alınmıştı. Bunun üzerine gayrimüslimler de hazırladıkları projelerle yeni binalar inşa etmek üzere Osmanlı Devleti’ne başvuruda bulunmuş, uygun görüldüğü durumlarda bu başvurular için birer ruhsat hazırlanarak bunlara izin verilmişti. Bahsedilen uygulamanın gerçekleştirildiği yerlerden biri ise Arnavutluk’un Tiran şehridir. Bu çalışmada Osmanlı Dönemi’nde Tiran’da yaşamış olan Hristiyanların kullandıkları ibadethaneler Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi ışığında ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırmanın coğrafi sınırları bugünkü Tiran ilinin sınırlarını kapsamakta yani Tiran’ın merkezi ile Kavaye ilçesini içine almaktadır. Bu sınırlar dâhilinde yedi kilise tespit edilmiştir. Bu kiliseler günümüze ulaşamamıştır. Dolayısıyla kiliselerin mimari özelliklerine dair bilgilerimiz de arşiv belgelerinin aktardıklarıyla sınırlı kalmaktadır. Bu konuda yalnızca Tiran’daki Rum kilisesinin fotoğrafı tespit edilebilmiştir. Conani köyündeki kilise için yapılmış olan çizimde ise sadece kiliseye ait olduğu iddia edilen duvar kalıntıları görülebilmektedir. Çalışma, günümüze ulaşamamış olan kiliselerin tespit edilmesi, aynı zamanda arşiv belgeleri ışığında döneminin kilise inşa ve onarım faaliyetlerini ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Ayrıca arşivdeki diğer belgeler vasıtasıyla Rusya’nın Ortodokslar, Avusturya’nın ise Katolikler üzerinde tahakküm kurma çabaları da ortaya konmaya çalışılacaktır.
Havariler Dönemi Mabed Anlayışı ve Ev Kiliseleri
DergiPark (Istanbul University), 2022
ÖZET Bugün dünya dinleri içerisinde mensubu bakımından ilk sırada yer alan Hıristiyanlığın mabedi olan kilise, mimari bir yapı olarak ilk defa miladi IV. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlığı resmi din olarak kabulüyle beraber ortaya çıkmaya başlamıştır. Esasen Hıristiyanlık, ilk çıktığı dönem Yahudilik içinde heretik bir akım olarak kabul ediliyordu. Hz. İsa yaşadığı sürece tebliğini Yahudilere yapmıştı. Kendisinin bizzat seçerek yanına aldığı ve ilk Hıristiyan cemaatin çekirdeğini oluşturan havariler de birer Yahudi idiler. Diğer Yahudiler gibi düzenli olarak Kudüs'teki Mabede gidiyor ve ibadetlerini yapıyorlardı. İnanç ve ibadet konusunda olduğu gibi mabet konusunda da onlardan bir farkları yoktu. Gerek Hz. İsa döneminde gerekse havariler döneminde yeni bir mabet arayışına ve inşasına gidilmemişti. Hz. İsa, elçilerini misyon faaliyeti için Kudüs dışındaki Yahudilere de göndermişti. İsa'nın çarmıha gerilme hadisesinden sonra da bu misyon faaliyetleri devam etmiş, havariler gerek Kudüs'te gerekse Filipi, Korint, Roma, Efes, Antakya, Laodikya (Denizli) ve Trias (Çanakkale) gibi Roma İmparatorluğu'nun farklı şehirlerinde öğretiyi yaymaya devam etmişlerdi. Bu çalışmanın amacı, havarilerin misyon faaliyetlerinde kullandıkları mekânları ve havariler dönemindeki mabet anlayışını açıklamaktır. Özellikle Yeni Ahit'te işaret edilen ev kiliseleri çalışmamızın temel konusunu oluşturmaktadır.
Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nden Bir Tip Proje Örneği: Mektepli Camiler
Sanat Tarihi Dergisi, 2023/2, 761-823., 2023
Bu çalışma, Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nde inşa edilen mektepli camiler hakkındadır. Tek mekân içinde hem ibadet hem de eğitim yapılabilecek şekilde tasarlanan bu yapıların mektepli cami olarak adlandırılması, dönemin arşiv belgelerinde geçtiği için tercih edilmiştir. Bu belgelerinden ilki H. 5 Rebîülevvel 1314 (M. 14 Ağustos 1896) tarihli olup, Ferecik Emlâk-ı Hümâyûn Şubesi’ne bağlı Lütfiye Köyü’nde inşa edilmesi kararlaştırılan mektepli cami hakkındayken, ikincisi Çorlu Emlâk-ı Hümâyûn Şubesi’ne bağlı on köyde inşa edilecek mektepli camilerle ilgili H. 11 Rebîülevvel 1318 (M. 09 Temmuz 1900) tarihli belgedir. Ana hatlarıyla kuzey-güney yönünde derinlemesine dikdörtgen planlı bu yapılar, iki katlı ön mekân ve gerisinde harim olacak şekilde bir düzene sahiptir. Yapıda iki katlı ön mekânda, alt katta son cemaat yeri, üst katta mektep ve hoca odası ile kadınlar mahfili şeklinde bir tasarım söz konusudur. Minare batı duvarında cepheye bitişik olarak inşa edilmişken, ön mekânın ikinci katındaki mektep kısmına ulaşım, minare önündeki bir merdivenle sağlanmıştır. İstanbul’daki bir örnek dışında, tespit edilebildiği kadarıyla, bu mektepli camilerin tamamı Trakya bölgesinde, özellikle muhacirlerin yerleştirildiği mevcut veya muhacirler için yeni kurulmuş köylerde inşa ettirilen eserlerdir. Bu yapıların emlâk-ı hümâyûn arazilerine ve hazine-i hassadan sağlanan gelirle, Sultan II. Abdülhamid emriyle inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu eserlerle ilgili diğer bir önemli husus ise bu mektepli camilerin büyük bölümüne, Sultan II. Abdülhamid tarafından kendisinden önce hüküm sürmüş padişahların isimlerinin verilmesidir. Bu çalışmada öncelikle arşiv belgesi ekinde planı da olan on köyde inşa edilmiş eserler tanıtılmış, ardından benzer özelliklere sahip diğer yapılara yer verilmiştir. Yapıların tanıtılmasını takiben, oluşan veriler değerlendirmeye tabi tutulmuş ve ulaşılan sonuçlarla birlikte ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Mektepli Cami, II. Abdülhamid, Trakya Camileri, Osmanlı Mimarisi, Geç Devir Mimarisi ............................................................................................................................................................. This study is about the mosques with schools built during the reign of Sultan Abdulhamid II. It has been preferred that these structures, designed in such a way that both worship and education can be carried out in a single place, be called schcooled mosque because it is mentioned in the archival documents of the period. The first of these archive documents is the document dated 5 Rebîülevvel 1314 H. (August 14, 1896 A.D.) about the mosque with a school that was decided to be built in Lütfiye Village of Ferecik Emlâk-ı Hümâyûn Branch. The second document is H. 11 Rabi al-Awwal 1318 (M. 09 July 1900) is dated and relates to the mosques with schools to be built in ten villages affiliated to the Çorlu Emlak-ı Hümayun Branch. There is a plan of the work/works to be built in the annex of both documents. Apart from these two documents, there are many documents in the Ottoman Archive about the works that are the subject of our examination and there are visuals taken at the opening ceremonies of these mosques in the Sultan Abdulhamid II. Photography Archive. These buildings, which have a deep rectangular plan in the north-south direction, have a layout with a two-storey front space and a sanctuary behind. The building has a two-storey front space, a narthex on the lower floor, a school and teacher's room and a private area for women on the upper floor. While the minaret was built adjacent to the facade on the western wall, access to the school section on the second floor of the front space was provided by a staircase in front of the minaret. It is understood that these structures were built on the order of Sultan Abdulhamid II with the income provided from the lands of emlak-ı hümayun and the treasury. One of the striking elements here is that, unlike the construction activities traditionally carried out through foundations, the works were built with the revenues of the treasury, whose structure was changed and strengthened. Another important point about these works is that most of the mosques with these schools were given the names of the sultans who reigned before him by Sultan Abdulhamid II. These structures, which form the backbone of the study, and most of the other structures found to have similar characteristics are works built in the Thrace region, especially in the existing villages where immigrants were settled or in newly established villages for immigrants. In addition, as far as it can be determined outside Thrace, an example built for immigrants was also found in Istanbul. In this study, first of all, the works built in ten villages, which have a plan attached to the archive document, the on-site examination and the information obtained, are discussed with documents, and then other structures with similar features are included. Following the introduction of the structures, the documents, information and data obtained from on-site observations were evaluated and discussed together with the obtained results. Keywords: Mosques with schools (Schooled Mosques) II. Abdulhamid, Thrace Mosques, Ottoman Architecture, Late Period Architecture