Çağdaş İslam Düşüncesi̇ Ve Lai̇kli̇k: Ali̇ Abdurrâzik’A Göre Di̇n Ve Devlet (original) (raw)

Türk İslam Düşünce Si̇stemi̇nde İbn-İ Haldun’Un Devlet Nazari̇yesi̇

2015

Calismamizda Ibn-i Haldun’un devlet anlayisi genel hatlariyla tanitilmaya calisilacaktir. Bu tanitimi yaparken Ibn-i Haldun’un temel eseri Mukaddime’den ve diger birincil ve ikincil kaynaklardan faydalanmaya calistik. Calismamizda Ibn-i Haldun‘un butun dusunce sisteminin temelini olusturan devlet ve asabiyet kavramlarini tahlil edecegiz ve bu kavramlarin onun devlet nazariyesindeki one-mini ortaya koymaya calisacagiz. Ibn-i Haldun, bugunku sosyolojik anlayisa uygun olarak toplum ve devleti birbirinden ayri olarak ele alir. Devlet, insani diger insanlarin saldirilarindan korumak icin kurulmus bir kurumdur. Ibn-i Haldun, devletin veya siyasi iktidarin ortaya cikisini bir bakima, idare edenlerle idare edilenler farklilasmasi gibi bir olay ile aciklamaktadir. Ona gore devletler, gocebe kavimlerin zamanla genisleyip zenginleserek yerlesik hayata yonelmeleri ve kendi baslarina siyase-ten teskilâtlanmalari sonucu ortaya cikmaktadir. Ilkel toplumsal yasam biciminden, devlet kurmaya ve uygar...

Ali Abdurrâzık’ın Hilafet Düşüncesine Dair Bir İnceleme

Theosophia Journal, 2023

A Study on Ali Abdal-Rāziq's Khilafah Thought Abstract: With the Industrial Revolution, the bill for the backwardness in the Islamic geography was largely blamed on traditional religious thought and the caliphate center, which was the protector of religion, was also affected. With the spread of the nation-state, the institution of the caliphate began to become dysfunctional and new theories were developed by Muslim scholars in this field. Some scholars argued that the purpose of the caliphate was the government and if the government existed, there would be no need for the caliphate, some scholars argued that all Muslims should gather under the umbrella of the caliphate above nation-states, and some other scholars took a different stance by expressing the religion-world dualism. Ali Abd al-Rāziq held the latter view and argued that the caliphate was not a religious institution, but on the contrary, based on historical experience, it harbored many evils and we should get rid of it. In this study, we will first address the shortcomings of his thesis by presenting his general opinion, and in doing so, we will try to present his opinion directly from his work rather than polemical works, and then we will briefly share our personal opinion on what kind of method should be followed in terms of updating Islamic law as a whole, rather than specific issues. Keywords:Islamic Law, Politics, Caliphate, Ali Abd al-Rāziq

Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesinde Din ve Eğitim

İnternational Sezai Karakoç Symposium , 2022

Religion and Education in Sezai Karakoç's Thought of Revival Asst. Prof. Mustafa Cabir Altıntaş Sirnak University Faculty of Theology / Religious Education mcabiraltintas@sirnak.edu.tr Abstract Sezai Karakoç, a great Turkish thinker who attaches more importance to the phenomenon of religion, defined religion as a system that covers all areas of life and argued that it should be considered as a whole. Within the framework of the religion of Islam, which he put at the center of his understanding of religion, he developed an idea of revival, which he accepted as a pioneer in the resurrection and revival of the society. The idea of revival is a system that analyzes the current situation of Islamic society in many fields from education to economy, from art to politics, from culture to morality, and reveals future perspectives from the analyzes made. In this study, Karakoç's understanding and interpretation of religious thought, which is prominent in his thought and understanding of revival, and his educational views will be discussed and analyzed. This research was carried out on the necessity of conducting a study to understand the relationship between the idea of revival, put forward by Sezai Karakoç, and religion and education. Karakoç focused on the religious and moral education of young people in his ideas, in which he assert his understanding of religion and education; he stated that his aim in dealing with the issue of education and education is to raise a generation of revival. In the article, Karakoç's views on the reflections of the philosophy of education in our country and what education means for the Islamic society, who argues that the aim of education is to bring virtue and morality and to have an ideal, will be examined. For this purpose, a qualitative research has been carried out with the methods of document scanning and document analysis on the ideas of religion and education in Sezai Karakoç's works containing the idea of revival. The article is a remarkable study in terms of approaching the subject with a descriptive approach from the perspective of a religious educator and evaluating the social reflections of today's religion and education. Keywords: Sezai Karakoç, Revival thought, Religion and Education, Culture and Morality

İskenderoğlu, Muammer. “Wael B. Hallaq. İmkânsız Devlet: Modern Çağda Bir İslam Devleti Niçin Mümkün Değildir?”. Din & Felsefe Araştırmaları 2/4 (2019): 143-145.

Devletin mahiyeti, ideal bir devletin nitelikleri ve bu devletin fiiliyatta karşılığının olup olmadığı meselesi hem felsefi düşünce tarihinin hem de dinin hâkim olduğu çağlarda dini düşüncenin felsefi düşünceyle etkileşimi neticesinde farklı dini geleneklerin değişmez gündem maddesi olagelmiş ve bu bağlamda değişik teoriler geliştirilmiştir. Modern dönemle birlikte modern devlet teorisinin ortaya çıkması ve bu teorinin hemen her dini gelenekte fiiliyata hükmetmesi, dini düşünceyi genellikle savunma ve büyük ölçüde de modern devlet teorisini din adına meşrulaştırma sürecine sokmuştur. Buna karşın modern devlet teorisi hem farklı gelenek mensupları hem de bağımsız akademisyenler tarafından ciddi eleştiriye tabi tutulmakta ve dini geleneğin modern çağda tekrar etkinlik kazanmasının imkânı tartışılmaktadır. Hallaq'ın The Impossible State: Islam, Politics, and Modernity's Moral Predicament adlı eseri her ne kadar çevirmen tarafından yukarıdaki başlıktaki gibi çevrilmişse de modern devlet kavramının iç tutarsızlığını ve İslam ile uyuşmazlığını vurguluyor ve İslami devletin yeniden inşasında şeriatın rolü üzerine değerlendirmelerde bulunuyor. Hallaq'ın 'politika ve hukuka dair bir yorum girişiminden ziyade, ahlaki düşünce üzerine bir deneme' (s. 17) olarak nitelendirdiği eseri yedi bölümden oluşuyor. İlk bölümde yazar "Modern İslami devlet inkânsız, hatta sözcük anlamıyla çelişkilidir" iddiasına açıklık getirmek amacıyla Müslümanların geçmişte nasıl bir yönetim sergilediklerine ve günümüzde nasıl bir yönetim benimsediklerine kısa bir giriş yapıyor. Bu bağlamda yazar öncelikle paradigma kavramının çerçevesini çizerek klasik İslami yönetim paradigmasına bir giriş yapıyor ve bunun tanımlayıcı simgesinin şeriat olduğunu ifade ediyor. İkinci bölümde Hallaq modern devlet paradigmasının çerçevesini çiziyor. Ona göre modern devletin beş temel özelliği vardır: 1) Kendine özgü, yerel bir tarihsel deneyimdir. Yani modern devlet tamamen Avrupa kökenli politik ve kültürel düzenlemenin ürünüdür. Bu bağlamda Aydınlanma yeni politik kültürel düzeni hem üretmiş hem de ona gerekli ideolojik meşruiyeti sağlamıştır. 2) Kendine has egemenlik ve metafizik anlayışı vardır. Modern devlet ulus devlet tarafından temsil edilen irade ve o iradenin yansıması olan yasalara dayanır. Burada en yüksek amaç devlettir ve yurttaş onun için feda edilebilir. 3) Yasama ve buna bağlı olarak meşru şiddet üzerinde tekele sahiptir. Modern devlette egemenliğin en paradigmatik tecellisi yasamadır. Egemen irade tarafından oluşturulan yasanın uygulanması da o iradenin gerçekleşmesi demektir. Bu uygulamada şiddetin biçimi ve sınırlarını sadece devlet çizer. 4) Bürokratik bir çarkı vardır. Modern devlette bürokrasi yönetimin aracıdır. 5) Sosyal düzene hâkimdir. Bu bağlamda modern devlet sadece toplumu organize etmez, aynı zamanda onun kültürüne hâkim olur ve onu yönlendirir. Hallaq'a göre birbiriyle irtibatlı bu beş özellik olmadan modern devletten bahsedilemez ve bunların birinde oluşacak değişiklik diğerlerini de etkiler. Bu durum modern devlet ile İslami yönetimin uyuşmazlığının ipuçlarını verir. Yazar bu bölümde kısmi atıflar yaptığı bu uyuşmazlıkları sonraki bölümlerde daha geniş bir şekilde ele alıyor.

Türkiye’de Din Özgürlüğü, Laisizm ve Resmî İdeoloji

Liberal Düşünce Dergisi, 2009

Özel mülkiyet hakkı, teşebbüs özgürlüğü, ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, insanlık medenîyetinin dayandığı temel değerlerdir. Özgürlük ve din kavramlarının bir araya gelmesi ilk bakışta şaşırtıcı gelse de, dindarlık olgusu özgürlük içinde yaşama geçme imkânı bulmaktadır. Psiko-sosyal ve kültürel bir olgu olarak din, hayatîyetini devam ettirmek için din özgürlüğüne muhtaçtır. Din özgürlüğü sayesinde din, varlığını korumakta, geliştirmekte, çeşitlendirmekte ve sürdürmektedir. Din özgürlüğünün, dinî hayatın olmazsa olmazı olarak kabul edilmesi göreceli olarak yeni bir durumdur. Tarihin hiçbir döneminde din, günümüzde olduğu düzeyde din özgürlüğüyle beraber ele alınmamıştır. Özgürlük kavramı, çok kullanılmasına rağmen, onun hakkında standart net bir tanıma ulaşılmış değildir. Özgürlüğü, belirli bir tanımla sınırlamak yerine onu bir metaforla anlatmak daha yararlı olabilir. Özgürlük, bir fenere benzetilebilir. Özgürlük, fener gibi hedefe doğru tutulur ve özgürlük fenerinin yol göstericiliği sayesinde insanlar, her türlü dış müdahaleden, zorlamadan, ve sınırlamadan masun olarak kendileri için neyin iyi olduğunu seçme ve yaşama imkânına kavuşurlar. Başka bir ifade ile özgürlük feneri sayesinde bireyler, kendi hayatlarının efendisi olurlar. Hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, din alanında da bireyin kendisinin efendisi olması din özgürlüğüne bağlıdır. Bir fener gibi din alanına tutulan din özgürlüğü sayesinde birey, kendisine uygun inancı, dini, ideolojiyi, ahlâkı ve felsefî ekolü tercih eder ve hür iradesiyle onun gereklerini yerine getirir.

Çağdaş İslam Düşüncesi

Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 001 6835 01199485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur. Sunuş Arap baharı islâmcılığın baharı mı? 20. yüzyılın başında, müslümanlığın çağının geçtiği kuvvetli şekilde vurgulanıyordu. Batı emperyalizmi İslâm coğrafyasını sömürgeleştirme işlemini neredeyse tamamlamış, İslâm dünyasının atıf merkezi olan tek hükümran müslüman devlet Osmanlı'nın defterini dürecek hamleleri yürürlüğe sokmuştu… Batının müslümanlığı yok etme planı ilim arka planından da yoksun değildi! Kaç yüz yıllık oryantalizm/doğubilimi birikimi de İslâm'ın sonun geldiğini söylüyordu. Ünlü Fransız şarkiyatçı Lois Massignon "Onların her şeyini tahrib ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu! Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğu düştüler. Anarşi ve inkâr için olgun hâle geldiler" diyordu.

III. Cumhuriyet’te Din Kamu Hizmetinin Kaldırılması, Laiklik

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2017

Türkiye Cumhuriyeti'nde laikliğin Fransız laikliğinden örnek alınarak kurulduğu saptaması Kemalist, Atatürkçü, muhafazakar, siyasal İslamcı, liberal, sol liberal hemen her düşünsel ve siyasal çevrede bulunmaktadır. Fransız modelinin örnek olduğu kabulü ile laikliğin kurumsal/örgütsel varoluşu arasında çelişki bulunmaktadır. Fransa'nın örnek alındığını savunanlar, Devlet ile Kilisenin ayrılmış olduğu Fransa'nın laiklik modeline uymayan Diyanet İşleri Başkanlığı karşısında şaşırmakta, bu kurumu bir sapma olarak görmektedir. İmamlara maaş ödeyen bir devlet nasıl laik olabilir sorusu da benzer niteliktedir. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, henüz yirmi yıllık olan Fransız Devlet-Kilise ayrılığı modelinin ya da Devrim sırasındaki kısa ayrılığın örnek alındığı sanısındadırlar. Devrim öncesi laikleşme tarihi bir yana bırakılırsa günümüz Fransız laikliğinin Devrim, Kısa Ayrılık, Konkordato ve Ayrılık aşamalarından geçerek oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki laikleştirici önlemler ve laiklik ilkesinin anayasaya girişi incelenirken genellikle 1789 Devriminin örnek olduğu düşünülmektedir. Devrim Laikliği (1789), Konkordato Laikliği (1801-1905) ve Devlet-Kilise Ayrılığı Laikliği (1905'ten günümüze) laikliğin farklı aşamalarıdır. Türk Laikliği, Devrimin ya da 1905'in Ayrılık Laikliğini değil büyük oranda Konkordato (1801) Laikliğini örnek almıştır. 1801 yılında Napolyon ve Papa bir anlaşma imzalamış, Fransa'da bir din işleri bakanlığı kurulmuş, papazlar kamu görevlisi olmuş, kiliselerin ve din bürokrasisinin giderlerini karşılamak üzere bütçeye para konulmuş, devletçe tanınan dinler sistemine geçilmiş ve din bir kamu hizmeti olmuştur. 1905 yılında çıkarılan bir yasa ile Devlet ile Kilise ayrılmış, din kamu hizmeti özelleştirilmiş, din, örgütlü veya bireysel etkinlik niteliğiyle tapını kavramıyla ve serbestlik ilkesi çerçevesinde düzenlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti laikliğinin düzenleme biçimi, Konkordato laikliğine benzetilebilir, Diyanet Laikliği olarak adlandırılabilir. Diyanet Laikliğinin Ayrılık Laikliğine evrilmesinin tartışılabilmesi için Fransız laikliğinin yakından tanınması gerekmektedir.

Osmanlı'dan Günümüze Din-Devlet ve Laiklik Tartışmaları

Barış Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, 2014

Bu çalışmada laikliğe yönelik tarihsel bir perspektifle felsefi, sosyolojik ve siyasi açılımlar getirilmeye çalışılmış; kavram öncelikle Batı'nın bir ürünü olarak kavramsal ve kronolojik bir çerçevede ele alındıktan sonra onun Osmanlı'da nasıl zemin bulduğu ifade edilmeye çalışılmıştır. Son olarak cumhuriyet dönemiyle birlikte laikliğin toplumumuzda din-devlet çatışmasında nasıl bir yer tuttuğuna değinilmiştir. Klasik tabiriyle toplumumuzdaki ''din işlerinin devlet işlerinden ayrı tutulması'' tanımına Batı'da rastlanmadığı, bu açıdan genel olarak yerel bir tanımlama olarak görülen laiklik, gelecekte de kamuoyunun gündemini oluşturan ana tartışmalardan biri olacak gibi görünmektedir.