Total Hip Artroplasty (original) (raw)

Total hip arthroplasty using the anterolateral minimally invasive approach

Acta Orthopaedica et Traumatologica Turcica, 2009

Amaç: Minimal invaziv anterolateral (MİA) ve standart anterolateral (SA) yaklaşımlarla yapılan total kalça protezi (TKP) ameliyatlarının klinik ve radyografik sonuçları değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmada, TKP ameliyatı SA yaklaşımla yapılan 25 hasta (17 kadın, 8 erkek; ort. yaş 57.7±12.5) ve MİA yaklaşımla yapılan 15 hasta (11 kadın, 4 erkek; ort. yaş 68.9±5.5) geriye dönük olarak incelendi. İki grupta ortalama vücut kütle indeksi sırasıyla 32.5±5.8 kg/m 2 ve 28.7±2.7 kg/m 2 idi. Hastalar kan kaybı, ameliyat süresi, kan transfüzyon miktarı ve hastanede yatış süresi açısından karşılaştırıldı. Ağrı görsel analog skala (GAS), fonksiyonel sonuçlar Harris kalça skoru (HKS) ile değerlendirildi. Ayrıca, tüm hastalara ameliyat öncesi ve sonrasında SF-36 uygulandı. Radyografik olarak, son kontrollerde femoral ve asetabular bileşenler ve gevşeme bulguları değerlendirildi. Ortalama takip süresi SA grubunda 25.2±8.7 ay, MİA grubunda 26.1±7.2 ay idi. Sonuçlar: Kanama ve kan transfüzyon miktarları ve hastanede yatış süresi MİA grubunda anlamlı derecede daha az idi (p<0.001). Ameliyat süreleri iki grup arasında anlamlı fark göstermedi (p>0.05). İki grup arasında ameliyat öncesi GAS ve HKS skorları açısından anlamlı fark yoktu. Ağrı ve HKS skorlarındaki iyileşme MİA grubunda daha belirgin idi (p<0.001). SF-36'nın genel sağlık, mental sağlık ve fiziksel rol dışındaki altgruplarındaki değişimler MİA grubunda anlamlı derecede daha iyi idi. Radyografik olarak hiçbir hastada gevşeme, osteoliz bulgusuna rastlanmadı, yüzeyel veya derin enfeksiyon oluşmadı. Çıkarımlar: Standart yaklaşımla karşılaştırıldığında, MİA yaklaşımıyla TKP uygulamasında hastanede yatış süresi daha kısa, kan kaybı ve transfüzyon ihtiyacı daha az, erken dönemde ağrı kontrolü daha iyi, HKS ve SF-36 skorlarındaki iyileşme daha fazladır.

Our clinical experience with non-cemented total hip revision arthroplasty

Acta Orthopaedica Et Traumatologica Turcica, 2003

We evaluated the results of non-cemented revision arthroplasty in patients who had underg o n e cemented total hip arthroplasty. Methods: Twenty patients (12 women, 8 men; mean age 72 years; range 61 to 84 years) underwent non-cemented revision arthroplasty after a mean of 9.4 years (range 3 to 16 years) following primary surgery. The mean follow-up period was 4.5 years (range 3 months to 6.3 years). R e s u l t s : During revision arthroplasty, femur fractures were observed in three patients (15%). Three patients (15%) had femoral cortex perforations. Trochanteric osteotomy was performed in five patients (25%). The mean Harris hip score after the operation was 76.7 (range 50 to 90). The results were excellent in three patients (15%), good in seven (35%), fair in seven (35%), and poor in three patients (15%). Conclusion: Despite a high intraoperative complication rate during non-cemented revision total hip arthroplasty, we believe that non-cemented revision should be the preferred method because of low infection and low aseptic loosening rates.

Short-term Results of Total Hip Arthroplasty Cases with Osteonecrosis of the Hip

Journal of Ankara University Faculty of Medicine, 2020

Objectives: Avascular necrosis (AVN) of the femoral head is a type of osteonecrosis caused by impaired blood flow to the proximal femur. Femoral head collapse and coxarthrosis are seen in more than 30% of the patients with AVN of femur, and the only definitive treatment in this group is hip arthroplasty (THA). The post-operative results of this distinct cohort, whose age, demographic characteristics and activity status are very different from advanced age hip arthroplasty patients, have not been generally studied in the literature. With this study, we aimed to examine the demography and early results and complications of patients who underwent THA for coxarthrosis developing on the basis of AVN of the femur in our center. Materials and Methods: Demographic data, comorbidities, corticosteroid and smoking history of patients who underwent THA due to the etiology of AVN in the 4 th stage-university orthopedics and traumatology clinic between 2015 and 2018 were evaluated, preoperative X-rays and magnetic resonance images, postoperative 1 st year complications were evaluated. In addition, the Harris hip score (HHS) was compared to examine the hip functional status of patients before and after the surgery. Results: The mean age of 44 patients was 42.1±11.6 years, and 34 (77.3%) were male and 10 (22.7%) were female. While 14 (32%) of the patients had a smoking history, 22 (50%) patients had a history of using corticosteroid drugs. In 17 patients, AVN was bilaterally, and in four patients both hips were operated at different times due to arthrosis. The mean follow-up period after the surgery was 19±7 (12-37) months. HHS mean value

Total kalça artroplastisinde instabilite

TOTBID Dergisi, 2021

Erken dönem çıkıkların en sık nedenleri arasında; yetersiz yumuşak doku gerginliği, kemik doku sıkışması, yetersiz yumuşak doku iyileşmesi ve yapılan uygunsuz hareketler göze çarpmaktadır. Erken dönem instabilite ve çıkıkların tekrarlama oranı düşüktür. İkinci grup; üç ay-beş yıl aralığında görülen instabilitenin nedeni komponentlerin yanlış pozisyonu (malpozisyonu) ve abduktor kas gücü yetmezliğidir. Üçüncü grup; beş yıldan sonra görülen geç dönem instabilite nedenleri arasında polietilen kılıf (liner) aşınması, sinovit ve komponent gevşemesi sayılabilir (Şekil 1). Geç dönem çıkıkların redüksiyon sonrası tekrarlama olasılığı yüksek olduğu için genellikle cerrahi müdahale gerektirir. [4] Von Knoch ve ark., geç çıkıkların %55 oranında tekrar ettiğini, tekrar eden çıkıkların %61'inin cerrahi tedavi gerektirdiğini bildirmişlerdir. [5]

Venous thromboprophylaxis in total hip arthroplasty

Total hip and total knee arthroplasties constitute the highest risk of venous thromboembolism (VTE) comparing to other major surgeries. VTE has a great importance in joint replacement surgery due to its mortal complications such as pulmoner embolism. Without any thromboprophylaxis, the incidence of VTE in total hip arthroplasty rises up to 60%. Taking into consideration that VTE is responsible for 1/10 patients’ death in hospitalized patients; prevention of VTE seems to be more eligible, more logical and more cost-effective. Nowadays, although there are so many different techniques in preventing VTE, well proved data is still limited and continuing debates about prevention technique and timing are still going on. In recent years, administration of oral anticoagulants has been associated with increased preference and promising results. Pharmacologic investigations are still going on with new drugs providing utilization comfort, but problems are not completely overcome. In this review...

Cementless total hip replacement in patients with high total dislocation: the results of femoral shortening by subtrochanteric segmental resection

Acta Orthopaedica et Traumatologica Turcica, 2003

Cementless total hip replacement in patients with high total dislocation: the results of femoral shortening by subtrochanteric segmental resection A. Yalç›n TABAK, Levent ÇELEB‹, Hasan H. MURATLI, M. F›rat YA⁄MURLU, Cem N. AKTEK‹N, Ali B‹Ç‹MO⁄LU Ankara Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 3. Ortopedi ve Travmatoloji Klini¤i Objectives: We evaluated the results of femoral shortening by subtrochanteric segmental resection in patients who underwent total hip replacement (THR) for high total dislocation of the hip. Methods: We performed THR in 19 hips of 16 patients (15 females, 1 male; mean age 41 years; range 22 to 55 years) w i t h high total dislocation of the hip. All the patients had severe hip pain.

Effect of Two Different Approaches by the Same Surgeon on Component Alignment in Total Hip Arthroplasty

The Medical Journal of Okmeydani Training and Research Hospital, 2017

Total kalça artroplastisi femur başı ve asetabulumu ilgilendiren avaskuler nekroz veya dejeneratif artrit gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan yaygın bir ortopedik girişimdir. Anterolateral (AL) ve posterolateral (PL) yaklaşımlar kalça eklemine ulaşmada sık kullanılan yaklaşımlardır. Bu çalışmanın amacı, cerrahi yaklaşımın total kalça artroplastisinde asetabuler ve femoral komponent dizilimine etkilerinin radyolojik olarak tespit edilmesidir. Gereç ve Yöntem: Posterolateral yaklaşım konusunda deneyimli bir cerrahın anterolateral yaklaşımla uyguladığı total kalça artroplastisinde her iki yaklaşımdaki komponent dizilimleri radyolojik olarak kıyaslandı. Çalışmaya 74 hasta dahil edildi. Dışlama kriterleri revizyon artroplasti, displazik kalça, kalça çevresinde enfeksiyon veya kırık öyküsüydü. Femoral stem ve asetabular kap için anterversiyon ve asetabulum inklinasyonu ameliyat sonrası birinci gün çekilen bilgisayarlı tomografi (BT) ile ölçüldü. Verilerin dağılımı komagrov simirnow testi ile değerlendirildikten sonra iki grup arasındaki niceliksel değerlerin karşılaştırılmasında bağımsız örnekler t testi ile niteliksel değerlerin kıyaslamasında ise ki-kare testi kullanıldı, anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edildi. Bulgular: Kırk ikisi kadın, 32'si erkek 74 hastanın yarısı PL, diğer yarısı ise AL grubunda idi. Yaş, ortalama asetabular anteversiyon, inklinasyon ve femoral anteversiyon dereceleri açısından anlmalı bir fark saptanmadı (p>0,05). AL yaklaşımla opere edilenlerin asetabular anteversiyonu daha yüksek doğruluk oranına sahipti (p<0,05). Sonuç: Posterolateral yaklaşıma alışkın cerrahın anterolateral yaklaşımla uyguladığı cerrahinin komponent pozisyonu üzerinde olumsuz bir etkisi gözlenmemiştir.

Long-term results of total hip arthroplasty in patients with juvenile rheumatoid arthritis

acta orthopaedica et traumatologica turcica, 2008

Amaç: Bu çalışmada, juvenil romatoid artritli (JRA) hastalarda total kalça artroplastisinin (TKA) uzun dönem sonuçları değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmaya, JRA'ya bağlı kalça dejenerasyonu nedeniyle TKA uygulanan 23 hastanın (22 kadın, 1 erkek; ort. yaş 22; dağılım 17-30) 37 kalçası alındı. Tüm ameliyatlar aynı cerrah tarafından anterolateral yaklaşım ile gerçekleştirildi. Hastaların ortalama vücut yüzeyi 1.5 m² (dağılım 1.1-1.7 m²), semptomların başlangıcı ile cerrahi tedavi arasındaki süre ortalama 12 yıl (dağılım 7-16 yıl) idi. Yirmi üç kalçada çimentolu TKA, 14 kalçada hibrid tip protez kullanıldı. Femoral medullası dar ve asetabulumun sığ olduğu yedi kalçada GKD tipi (gelişimsel kalça displazisi zeminde uygulanan) protez tercih edildi. Hastaların klinik değerlendirmesinde Harris kalça skoru kullanıldı. Takip radyografilerinde prostetik gevşeme ve pozisyon kaybı araştırıldı; heterotopik kemik oluşumu değerlendirildi. Ortalama takip süresi 135 ay (dağılım 58-212 ay) idi. Sonuçlar: Ameliyat öncesinde ortalama 27.2 (dağılım 11-69) olan Harris kalça skoru ameliyat sonrasında 79.5'e (dağılım 37-87) yükseldi. Son kontrollerde tüm hastaların tedaviden memnun olduğu ve desteksiz yürüyebildiği gözlendi. İkisi aynı hastada olmak üzere üç kalçada (%8.1) revizyon ameliyatı uygulandı. Kaplan-Meier analizinde implant ömrü %86.5 bulundu. Harris kalça skoru ile radyografik gevşeme veya protez çevresi kalsifikasyon bulguları arasında ilişki bulunmadı. Radyografik incelemelerde, 17 kalçada (%46) derece I heterotopik kemikleşme gözlendi. Çıkarımlar: Kalça tutulumu olan JRA'lı hastalarda TKA ameliyatı genç yaşta uygulanmasına rağmen yaşam kalitesini ciddi oranda düzeltmektedir; ayrıca, bu hastalarda protez ömrü kısa olmamaktadır.