Modern Çağın şafağında Bir İslam Alimi: Şahabeddin Mercani (An Islamic Scholar at the Dawn of the Modern Age: Shihabuddin Marjani) (original) (raw)

İslami Modernizmin Kurucusu Cemaleddin Afganî

Özet 19. Yüzyılda yaşamış olan ve dönemin önemli düşünürleri arasında sayılabilecek, Cemaleddin Afgani'nin hakkında birçok biyografi eseri yazılmıştır. İslam dininin amacından saptığı ve emperyalist devletlerin etkisini arttırdığı bir dönemde aktivist kimliğiyle ön plana çıkmış ve birçok ülkede çeşitli konferanslar vermiştir. Yetiştirmiş olduğu öğrenciler vasıtasıyla belirli halk kitlelerini etkilemiştir. Bu etkileşim İslam dininde bir yenilik çağrısı üzerine odaklanmıştır. Afganistan'dan İran'a, Mısır'dan Osmanlı'ya ve Rusya Müslümanlarına kadar ulaşmış ve çabalarıyla Milliyetçi kişilerin de odak noktasında olmuştur. Ancak Afganî ekolü bugün büyük bir kesim tarafından masonluk ve dinsizlikle aşağılanmıştır. Afganî ekolündeki, felsefeyi ve mantığı anlayamayanlar, belli bir dine inanmayan kimsenin mason olamayacağı kuralını bilmeyenler ve araştırmayanlarla aynı kişiler olması muhtemel bir görüştür. Arap topraklarında Panarabizm'i, Türk topraklarında Pantürkizm'i savunmuş olması, sömürgeci devletlere karşı yapılacak en büyük darbeydi. Afgani'nin görüşlerine ise Panislamizm karşıtı olduğu gerekçesiyle, Müslüman liderler tarafından karşı çıkılmıştır. Hayatını bir seyyah gibi geçirmiş ve gittiği coğrafyalarda; yeniliğin, modernizmin, anayasal sistemin ve felsefenin gücünün yanı sıra tüm bunların gerekliliğini de vurgulamıştır. Hayatının son durağı olan Osmanlı Devletinde, mücadelesine ve fikirlerine veda etmiştir.

Klasik Bir Kavramın Modern Dönemde Dönüşümü: Said Nursî'nin Mehdî Tasavvuru (Transformation of a Classical Concept in the Modern Period: Said Nursî's Mahdi Thought)

The expectation of a savior is one of the common beliefs that has found a place for itself in all religious and belief systems. Although their names and attributes are different, the appearance of the person called “Mahdi”, who will save humanity in the near end of the apocalypse, has also become a controversial topic in the Islamic tradition of thought throughout history. The belief of Mahdi, which started in Shia-leaning circles and became systematic in the historical process, has also been tried to be based on Hadith-centered by Ahl al-Sunnah circles. The search for Mahdi, which came into the agenda as an indispensable belief of the troubled and depressed days, has been transformed in modern times by coming back to the agenda in different dimensions. The references made to this subject in the treatises of Said Nursî, one of the influential figures of the 20. century and having a traditional background, require considerable attention when considering his power of influence. When his works are examined, it will be seen that besides the concept of mujaddid, which has similar characteristics to the Mahdi and will come in every century, he also touches on the great Mahdi concept that will emerge in the End Times. Even more important is the realization of some of the difficulties and needs of the modern era, the Mahdi thought, contrary to the classical sources are defended by a “person” from the “ spiritual personal” name is given to his community. Our study questions Said Nursi’s new approach to Mahdi’s imagination and focus on the factors behind it.

Geleneğin Unuttuğu Yeni Zamanların İstismar Ettiği Bir Âlim: Şâtıbî (Shatibi: A Scholar Forgotten by the Tradition and Abused by Modern Times)

VIII. yüzyılda Endülüs’te yetişen Şâtıbî günümüzde özellikle fıkıh düşüncesine getirdiği vizyoner bakışla tanınır. Bu bakış, dinin/İslam’ın ana hedeflerini (külliyyâtü’ş-şerî’a veya makâsıdü’ş-şerîa) göz ardı edip tikel verilere (cüz’iyyât) göre hüküm tesis etmenin yanlışlığı ana fikrine dayanır. En özgün yönü bu olmakla birlikte o aslında çok yönlü bir âlim ve etkili bir davetçidir. İslamî ilimlerin hemen her alanında ciddi eserler vermiş, sonradan ortaya çıkan bozuk dinî ve tasavvufî telakkilere karşı toplumunu uyarmış, bu yüzden sert tepkilerle karşılaşmış ama mücadelesini hayatı boyunca sürdürmüştür. Fakat ne gariptir ki vefatından sonrasına ait klasik literatürde onun özgün yaklaşımlarına neredeyse hiç atıf yapılmamış olması onun adeta unutulduğunu göstermektedir. Modern zamanlara gelince bu defa da dillere pelesenk olan, hatta seküler hayatın kendisinin makâsıd düşüncesine onaylatıldığı bir Şâtıbî portresi vardır. Shatibi, who was educated and brought up in the eighth century Andalusia, is nowadays recognized for his visionary perspective on the fiqh thought. This perspective criticizes the approach of passing judgement by leaning on particulars (juz’iyyat) and ignoring the general rules or purposes of religion/Islam (kulliyyat al-sharia or maqasid al-sharia). Although this point constituted his most distinguishing quality, Shatibi was also a multifaceted scholar and an effective preacher. He produced serious works in all areas of the Islamic sciences and warned the public against the corrupted religious and Sufi perceptions as a result of which he encountered harsh reactions but nevertheless continued his struggle for truth throughout his life. After his demise, he fell into oblivion as evidenced by a lack of reference to his unique approach in classical literature. In contemporary times, on the other hand, we face another portrait of Shatibi, who is frequently mentioned but falsely credited by scholars to get ratification for secular life through his maqasid thought.

Çağdaş İslam Düşüncesi

Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 001 6835 01199485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur. Sunuş Arap baharı islâmcılığın baharı mı? 20. yüzyılın başında, müslümanlığın çağının geçtiği kuvvetli şekilde vurgulanıyordu. Batı emperyalizmi İslâm coğrafyasını sömürgeleştirme işlemini neredeyse tamamlamış, İslâm dünyasının atıf merkezi olan tek hükümran müslüman devlet Osmanlı'nın defterini dürecek hamleleri yürürlüğe sokmuştu… Batının müslümanlığı yok etme planı ilim arka planından da yoksun değildi! Kaç yüz yıllık oryantalizm/doğubilimi birikimi de İslâm'ın sonun geldiğini söylüyordu. Ünlü Fransız şarkiyatçı Lois Massignon "Onların her şeyini tahrib ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu! Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğu düştüler. Anarşi ve inkâr için olgun hâle geldiler" diyordu.