UZAKTAN ALGILAMA VE COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ KULLANILARAK TERKEDİLMİŞ OVACIK KÖMÜR MADENİNİN KAPATMA VE DOĞAYA YENİDEN KAZANDIRMA PLANLAMASI (original) (raw)
Related papers
MESUDİYE İLÇESİ YEDİ YÖRELİ KÖYKENT GELİŞME PROJESİ
"Köykent ile birleşen köyler değil köylülerin gücüdür" B. ECEVİT ŞAFAK BAŞA AZİZ EKŞİ Bu projenin amacı; köykent gruplarının ilçe ölçeğinde belirlenmesi ile doğal ve sosyal koşulları benzeşen ve kendiliğinden oluşan köy kümelerinin köykent yaklaşımı ile gelişmelerinin sağlanmasıdır.
OSMANLI'DA SEBEBİ MEÇHUL OLAN KULELİ VAKASI'NIN TARİHÎ ARKA PLANI HAKKINDA BAZI MÜLAHAZALAR
ÖZET Türk siyasi tarihinde özellikle Osmanlı Devleti'nde darbeler bir gelenek haline gelmiştir. Devlet yapısında yapılan değişiklikler ile çıkarlarına ters düşen gruplar, yönetimde olanları etkisiz hale getirmek için isyan ya da darbe yolunu seçmişlerdir. Osmanlı tarihinin özellikle 18. ve 19. yüzyıllarında daha sık görülen bu müdahaleler, Türk siyasî kültürünün bir geleneği olarak görülmüştür. Ancak yapılan her isyan ya da darbe Türk siyasî hayatında tamiri mümkün olmayan ya da zor olan yıkıcı, acı ve kalıcı izler bırakmıştır. Hakikatte hangi şekilde olursa olsun halkı temsil eden meşru yönetimleri, hukuk dışı yollarla yıkarak halkı temsil etmeyen kişi ya da grupların iş başına gelmesi kabul edilemez. Türk siyasi tarihinde henüz gerçek mahiyeti belirlenemeyen darbe girişimlerinden birisi de Kuleli Vak'ası'dır. Darbe hareketi, Tanzimat ve Islahat Fermanları ile gayrimüslimlere eşit vatandaşlık haklarının verilmesi üzerine Abdülmecid yönetimini tahttan indirmek için planlanmıştır. Askerî erkan, ilmiye sınıfı ve yönetimde farkklı görevlerde olanlardan oluşan bir grup amaçlarına ulaşmak için gizli bir cemiyet kurmuşlar, gerçekleştirmek istedikleri hareketin (darbe/isyan), nasıl uygulanacağı yani aksiyonel durumunu Kılıç Ali Paşa Camii'nde görüşürken yakalanmışlardır. 41 kişiden oluşan cemiyet üyeleri Kuleli Kışlasına getirilmiş ve bu kişilerin mahkemelerinin yapılması için özel mahkeme kurulmuştur. Tek tek ve yüz yüze yapılan sorgulama sonunda 41 kişilik cemiyet üyelerine, görev, yetki ve sorumluluklarına göre farklı farklı cezalar verilmiştir. Birinci grupta olanlar yani darbenin kurmay heyeti siyaseten idamla, ikinci grupta olan 13 kişi ömür boyu kürek, üçüncü ve dördüncü grupta olanlar ise hapis ve tart gibi daha hafif cezalara çarptırılmışlardr. Ancak darbe girişimi planlama aşamasında olup, harekete geçememelerinden dolayı idam kararı verilenlerin cezası küreğe, kürek cezası ise kalebentliğe çevrilmiştir.
KURUCAŞİLE KÖMÜR MADENİ OCAĞI VE İŞLETME İMTİYAZI
Özet: Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın büyük bölümünde madenler ya doğrudan devlet eliyle ya da devletle sermaye sahipleri arasında imzalanan imtiyaz anlaşmalarının koşullarına bağlı olarak şahıslar tarafından işletilmiştir. Hem miktar hem değer olarak kömür, dönemin Osmanlı maden üretiminin yarıdan fazlasını oluşturmuştur. Kömür üretiminin büyük çoğunluğu yabancı sermaye tarafından işletilen ocaklarda gerçekleşmiştir. Devlet, diğer birçok madende olduğu gibi çoğu kömür madeninin işletme hakkını sermaye sahibi kişiler ile yaptığı imtiyaz anlaşmaları çerçevesinde şahıslara vermiştir. Bu kapsamda işletilen ocaklardan birisi de Kurucaşile kömür madeni ocağıdır. Söz konusu maden ocağının işletilmesi için 1874 yılında Ebniye-i Seniyye kalfası Sarkis Bey'e imtiyaz verilmiştir. Bu araştırmada, Kurucaşile kömür madeni ocağının keşfi, işletme imtiyazının verilmesi ve madenin işletilmesi ile ilgili bilgiler verilecektir.
Ulakbilge, 2021
Sürdürülebilirliğe küresel olarak odaklanan günümüzün dünyasında, sürdürülebilir tasarım moda sektöründe de büyük önem taşımaktadır. Çevreye karşı duyarlılığı ile karşımıza çıkan sürdürülebilir tasarım, sürdürülebilir moda tasarımında da çevresel etkinin ve atık maddelerin oluşumunun en aza indirilmesini hedeflemektedir. Son yıllarda çevre kirliliğinin en önemli nedenlerinden biri atık maddelerdir. Dünya nüfusunun giderek arttığı ve ekonominin hızla büyüdüğü bir dönemde, tekstil ürünleri de buna bağlı olarak hızla artmakta, bu da aşırı üretim ve aşırı tüketim nedeniyle tekstil ve hazır giyim atıklarının artmasına neden olmaktadır. Özellikle tekstil atık maddeleri çevreye ve insanlara çok fazla zarar vermektedir. Tekstil atıklarının çevreye olan zararını minimuma indirmek ve ekonomiye katkıyı arttırmak için son yıllarda pek çok tasarımcı sıfır atık moda tasarım yaklaşımını benimsemiştir. Sıfır atık moda tasarımı sürdürülebilir moda tasarımının bir parçası olarak kabul edilmektedir. Sıfır atık moda tasarımı giysi üretiminde kumaş atıklarını en aza indiren ve sürdürülebilir giysi üretimi için kullanılan popüler ve yeni bir tasarım tekniğidir. Çalışmada sıfır atık moda tasarım literatürü incelenerek tüm yönleri ile ele alınmış, sıfır atık moda tasarımının öncü modacıları ve çalışmalarına yer verilmiştir. Elde edilen bilgiler ışığında 3 adet deneysel sıfır atık giysi ve kalıp tasarımı yapılmıştır. Temel amaç; sürdürülebilir moda tasarımı çerçevesinde sıfır atık moda tasarımı konusunda bilgi vermek ve farkındalık oluşturmaktır. Elde edilen bilgiler ışığında sıfır atık giysi tasarımı ve kalıp örnekleri sunmaktır. İlaveten sıfır atık moda tasarımı ve sıfır atık giysi kalıbı konularında kaynakların azlığı sebebiyle bundan sonraki çalışmalara kaynak oluşturmaktır. Bu bağlamda çalışma; moda endüstrisini ve dünyayı daha iyi hale getirmek için sürdürülebilir teknikler ve süreçleri desteklemesi, bilinçli bir düşünme ve yaratıcılık adına sosyal ve çevresel olarak sorumlu tasarımın önemini vurgulaması açısından önemlidir.
2012
Osmanlı dönemi çarşıları, geleneksel Orta Asya Türk ve İslam şehircilik kültürünün etkisi altında şekillenmiş olan şehirlerin belirli alanlarında konumlanmıştır. Çarşıların şehir içi konumları, gelişigüzel olarak seçilmemiştir. Yer seçiminde; kale veya şehir surlarına, ana yollara ve kültürel alanlara yakınlık gibi faktörler önemli rol oynamıştır. Bu nedenle de Osmanlı dönemi şehir çarşıları bu faktörlerin birinin veya tümünün etkilemiş olduğu alanlarda gelişme göstermiştir. Çarşılar, sadece ticaret yapılan bir alan olmayıp, aynı zamanda üretim yapılan ve birçok sosyal tesisi de içinde bulunduran bir sistemdir. Bu nedenle de şehir hayatının merkezi durumundadır. Bu sistem içinde, meslek gruplarına ait çarşı ve pazarların dağılışı da belirli bir düzen içindedir. Çarşı siteminin merkezini (ulu) cami veya bedesten oluşturur. Bu merkezin etrafında da ticaret yapılan alanlar bir kuşak oluşturmaktadır. Bu kuşak aynı zamanda konaklama, dinlenme, ibadet ve kişisel hizmetler gibi fonksiyonlara da sahiptir. Çarşı sisteminin en dış kuşağını ise üretim yapılan alanlar oluşturmaktadır. Çarşı sistemi, ikamet alanlarından kesin çizgilerle ayrılmıştır.
KÖRKÜN (KARAİSALI İLÇESİ) KANYONUNUN EKOTURİZM AMAÇLIKULLANIM VE KORUNMASI İÇİN TURİZM PLANLAMASI
Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler, 2023
Akdeniz Bölgesi’nde Adana ili Karaisalı ilçesinin Körkün havzasındaki Körkün Çayı, Aladağ’ın batı eteklerinden doğup yukarı çığırda Üçkapılı ve Ecemiş Çayı yukarı mevkide Mahmatlı’da birleşmektedir. Pozantı Kamışlı Mevkii’ne kadar birçok yan kolları da alarak bu noktadan itibaren Körkün Çayı adıyla Aladağ İlçe sınırları içinde akmaktadır. Karaisalı ilçe sınırlarında büyük bir kanyon oluşturmakta ve vadiler içinde aktıktan sonra Seyhan Baraj Gölüne katılmaktadır. Körkün Kanyonu Adana’ya 60 km uzaklıkta olup Karaisalı ilçesinden sonra köy yolu olarak devam etmektedir. Karaisalı ilçesinin Körkün havzasındaki Körkün Çayı, Aladağ’ın batı eteklerinden doğup yukarı çığırda Üçkapılı ve Ecemiş Çayı yukarı mevkide Mahmatlı’da birleşmektedir. Pozantı Kamışlı Mevkii’ne kadar birçok yan kolları da alarak bu noktadan itibaren Körkün Çayı adıyla Aladağ İlçe sınırları içinde akmaktadır. Karaisalı ilçe sınırlarında büyük bir kanyon oluşturmakta ve vadiler içinde aktıktan sonra Seyhan Baraj Gölüne katılmaktadır. Körkün Kanyonu Adana’ya 60 km uzaklıkta olup Karaisalı ilçesinden sonra köy yolu olarak devam etmektedir. Ekoturizm potansiyeli yüksek Karaisalı Körkün Havzası’ndaki kanyon, karstik oluşumlar (sarkık ve dikikler), karstik kaynaklara bağlı şelaleler, endemik bitkiler yönünden zengin olan doğal oluşumlardır. Körkün Kanyonuna ilçe dışından tur şirketleri sulu parkurla düzenlemekte ve gelir elde etmektedir. Bunlar yaz aylarında rastgele düzensiz kanyonun kaldıracağı insan sayısından fazla insanlarla birlikte bu kanyona girmekte ve doğal alanlarda tahribata yol açmaktadır. Bu parkurlardan ilçe resmî kurumlarının haberi olmadığı gibi çevreye verdikleri zararlardan da habersiz olduklarını ifade etmişlerdir. Üstelik çevre kırsal halkta sosyo-ekonomik katkı elde edememekte ve çevre tahribatı da fazla olmaktadır.
2017
Koruma anlayışı, tarihsel gelişim süreci içinde tek yapı ölçeğinden başlayarak önce alan ölçeğinde korumaya daha sonra da çeşitli yeni kavramlar üzerinden içeriği genişleyerek somut olmayan kültürel mirasın korunmasına kadar bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme sırasında koruma literatürüne yeni dahil olan kavramlardan biri de ‘kültürel peyzaj’ kavramıdır. Kültürel peyzaj; doğa, insan ve kültürün etkileşimi sonucu oluşan bir kavramdır. Bu süreçte zaman çok önemli bir unsurdur. Kavram, bir alanın sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi miras değerlerini ayrı ayrı ele almak yerine bu değerleri bütüncül olarak değerlendirmekte ve geniş bir çerçeve sunmaktadır. Kavram, ilk olarak coğrafyacılar tarafından kullanılmış ve daha sonra ise başta UNESCO olmak üzere uluslararası birçok kurumun gündemine girmiştir. Çalışmaların başlangıcı olarak coğrafyacı Carl Orwin Sauer’ın 1925 yılında yayınladığı “The Morphology of Landscape” (Peyzajın morfolojisi) başlıklı makalesi gösterilmektedir. Sauer, coğrafyanın çalışma alanının sadece pozitif bilimlerle sınırlandırılmayacak kadar geniş olduğunu ve daha geniş bir perspektifle incelenmesi gerektiğini gündeme getirmiştir. Bu düşünce yapılan araştırmalarda hem doğal hem de kültürel faktörlerin bir arada incelenmesi yaklaşımını doğurmuştur. İnsan ve çevre arasındaki ilişkileri algılayabilmek ve yaşayan geleneksel kültürler ile bunların kaybolmakta olan izlerini korumak amacıyla kültürel peyzaj değerlerinin korunması ve kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu değerlerin korunamaması kentlerin giderek özgün niteliklerini kaybetmesine neden olacaktır. Bu da tek tipleşmiş kent yerleşimlerini beraberinde getirecektir. Kentlerin sahip olduğu özgün değerlerin korunabilmesi, zamanla yitirilen değerlerin geri kazandırılabilmesi için öncelikle bu değerlerin zaman içerisinde geçirdiği değişimlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda çalışma alanı olarak ele alınan İznik kenti; özgün kültürel, doğal ve tarihi miras değerlerine sahip bir kenttir. Geçmişten bugüne kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu çok katmanlı tarihi kent, günümüzde hala Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait mimari anıtları, etnografik zenginlikleri ve arkeolojik alanları ile tarihe tanıklık etmeye devam etmektedir. İznik'i diğer kentlerden farklı kılan faktör; siyasi, kültürel, doğal, dini ve sanatsal özelliklerin bir arada bulunduğu ender bir kent olmasıdır. İznik’in; elverişli konumu, ılıman iklimi, gölü ve çevresindeki akarsuları, üzüm bağları, bahçeleri, zeytinlikleri ve çinileri kente özel bir kimlik kazandırmıştır. İznik Ovası’nın ulaşım açısından elverişli bir noktada bulunması, suya erişimin kolay olması ve verimli topraklara sahip olması şehrin kuruluş yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Böylelikle kentte zaman içerisinde farklı kültürel katmanlar oluşmuş ve kent, doğa ile kültürün birlikte oluşturduğu bütüncül peyzajla gelişmiştir. İznik bu açıdan sahip olduğu değerlerle önemli bir kültürel peyzaj alanıdır. İznik gibi sürekliliği olan dinamik kültürel peyzaj alanları, organik olarak geliştikleri, halkın yaşam tarzı ve aktivitelerine göre şekillendikleri için zaman içerisinde yine toplumun gelişen istek ve ihtiyaçlarına veya doğal çevre faktörlerine bağlı olarak bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu nedenle arazi örtüsü ve kullanımında zaman içerisinde oldukça fazla miktarda değişim meydana gelmektedir. Bu değişimler kenti kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz yönde etkilemiştir. Çalışma kapsamında bu değişimlerin tespitinde kullanılan yöntemlerden biri olan tarihi peyzaj değerlendirmesi, kentteki değişimlerin genel olarak saptanması açısından geniş bir çerçeve sunmuştur ve ileride yapılacak olan çalışmalar için de altlık oluşturabilecek bir niteliğe sahiptir. Tarihi peyzaj değerlendirmesi sonucunda, 20. yüzyıl ve 21. yüzyılı kapsayan dönemlerde tarım ve zeytinciliğin hala kent için önemini koruduğu görülmüştür. Yine aynı dönem aralığında kentteki yapılaşma oranı 8 kat artmıştır. Bu artış özellikle 20. yüzyıl sonlarından itibaren daha da hızlanmıştır. Yapılaşmış alanlardaki bu hızlı artış; tarım alanlarının, bağ bahçe alanlarının ve doğal açık alanların tahrip olmasına neden olmuştur. Artan yapılaşmalar, yüzyıllardır kent için önemini koruyan doğal alanların sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Çalışmada kullanılan bir diğer analiz yöntemi olan rehberli gezilerde de yerel halk, doğal alanlardaki bu değişimden bahsetmişlerdir. Bunun yanı sıra rehberli gezi yöntemi özellikle somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerindeki değişimlerin tespiti açısından da oldukça yararlı olmuş ve nicel yöntemlerle tespit edilemeyen bilgiler elde edilmiştir. Buna bağlı olarak kent için önemli olan somut olmayan kültürel miras değerlerinin giderek yok olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan tüm analizler sonucunda İznik’in, kente özgünlük katan, değerlerini yitirme tehdidi ile karşı karşıya olduğu görülmüştür. Bu açıdan kentte, doğal ile kültürel değerlerin oluşturduğu bütüncül kültürel peyzajın sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından tehdit unsurları ortadan kaldırılmalı ve kaybolan değerler ise yeniden canlandırılmalıdır.
1999 Marmara Depremi’nin ulusal boyutları aşan fiziksel etkilerinin sosyal ve ekonomik boyutları da kaçınılmaz olarak dünya ölçeğinde yansımalar ve çok ivedi çözülmesi gerekli sorunlar yaratmıştır. İlk aşamada ve hızla geçici iskânın sağlanmasından sonra, sürekli iskan için harcanmış olan çabalar, yukarıda anılan olağanüstü boyutlardaki sorunu çözmeye yöneliktir. Bu bakımdan çözüm yollarının ülkemizde geçerli olan yöntemlerden ve süreçlerden farklı olması zorunlu görülmektedir. Harcanmakta olan çabaların temelini oluşturan kent planlamasında, bu nedenle; hızlı, ancak çağdaş yöntemlerin kullanılması, süreçlerin hızlandırılması benimsenmektedir. Çalışmaların sonunda ülke “kent planlama” disiplininin öngördüğü süreçlere dönüştürülmesi gibi güncel olarak ikincil; gelecek için temel etkileri de olacaktır. Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılanma Projesi (MEER ) ve Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılanma Projesi (TEFER) kapsamında Kocaeli Kuzeydoğu Gelişim Bölgesi İçin Hazırlanan İmar Planlarına İlişkin Notlar Ve Planlama Yaklaşımı bu Bildiri’nin konusudur. İmar Planları Ve Kentsel Tasarım Projelerinde İlkesel Yaklaşımın Saptanması İle Hazırlanmış Planların İrdelenmesi İçin Ölçütler Özetle verilecektir.