Ölüm Olgusu Ve Ölümün Sosyoloji̇k Etki̇leri̇ (original) (raw)
Related papers
Ölüm Sosyolojisi Ekseninde Ölüm Kaygısı ve Koronavirüs
HABİTUS Toplumbilim Dergisi , 2021
ÖZ : Ölüm kavramı, pek çok dilde farklı kelimelerle anılsa da her toplumda ve kültürde ölüm olgusu aynı şeyi ifade etmektedir. Bu bağlamda sosyolojinin disiplinlerinden biri olan ölüm sosyolojisi ise ölüm, ölümün sosyal yönü, ölüm sonrası ritüeller ve yas süreçleri hakkında çeşitli araştırmalar yapmıştır. Toplumları etkisi altına alan ölüm çeşitlerinden biri de kriz dönemlerinde yaşanan kitlesel ölümlerdir. Koronavirüs salgını süreci de binlerce kişinin ölümüne neden olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bu ölümler, bireylerde ölüm kaygısını ortaya çıkarabilmekte ya da mevcut kaygıyı daha da şiddetlendirebilmektedir. Bu amaçla, ölüm kavramından yola çıkarak Ölüm Sosyolojisinin çalışma alanları ve tarihçesi tanımlanmıştır. Ölüm sosyolojisinin ilgi alanlarından biri olan ölüm kaygısı ise bu makalenin araştırma bölümünün konusunu oluşturmaktadır. Koronavirüs salgınının neden olduğu kaygı düzeylerini tespit etmek amacıyla 175 kişiye anket uygulanmış ve ortaya çıkan bulgular çeşitli tablolar ve grafikler yoluyla analiz edilmiştir. ABSTRACT : Although the concept of death is referred to by different words in many languages, the phenomenon of death expresses the same thing in every society and culture. In this context, the sociology of death, one of the disciplines of sociology, has conducted various studies on death, the social aspect of death, post-death rituals and mourning processes. One of the types of death that affects societies is mass deaths experienced in crisis significance. The coronavirus epidemic process has also caused the deaths of thousands of people and continues to be. These deaths can reveal or exacerbate death anxiety in individuals. Death anxiety, one of the areas of interest in sociology of death, is the subject of the research section of this article. Surveys were applied to 175 people in order to determine the anxiety levels caused by the coronavirus epidemic and the findings were analyzed through various tables and graphs.
Ölüm Sosyoloji̇si̇ Bağlaminda Yemek, Cenaze Ve Ölümün Sofra Prati̇kleri̇ Üzeri̇ne
2016
Olum, toplumsal gercekligin uzerine kuruldugu onemli olgulardan birisidir. Olmenin basladigi andan olum sonrasi sureclere kadar uzanan bu alan, ayni zamanda insanlar arasinda karsilikli sosyal ve simgesel bir ag oren gercekligin de kendisine denk dusmektedir. Olume verilen tepkilerin butun kulturel topluluklar icin ortakligi, kisinin kaybiyla olusan bosluk ve kaybin kapatilmasi icin pratikler uretmesidir. Bu pratikler ayni zamanda olumun bilenemez olusunun yarattigi korku ve kaygilardan uzaklasma amacini yansitir. Bu baglamda dusunuldugunde olum, tarih boyunca hem bireysel hem de toplumsal sureclerin yonlendirici ve itici kaynagi olmustur. Mitler, inanclar, dinsel pratikler ve kulturel araclar olumun sosyolojisini desifre eden onemli basliklardir. Bu calisma, olume bir parantez acma cabasini yansitmaktadir. Calisma, toplumsal alanin merkezinde oldugu gercekliginden hareketle olum uzerinden goturulen kulturel pratiklere odaklanmistir. Bahsi gecen bu kulturel pratikler icerisinden, to...
ÖLÜM SOSYOLOJİSİ: GELENEKSEL VE MODERN TOPLUMDA ÖLÜMÜN TOPLUMSAL ANLAMLARI
Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Her canlının yaşam döngüsünün son durağı olan ölüm, biyolojik olduğu kadar toplumsal, kültürel ve tarihsel bir olgudur. Ölüm olgusuna yüklenen anlamların zaman içerisinde ve toplumdan topluma farklılık göstermesi onu sosyoloji disiplininin araştırma nesnesi haline getirir. Ne var ki Türkiye’de ölüm sosyolojisi henüz fazla dokunulmamış bir alan olup, ölüm üzerine yapılan sosyolojik çalışmalar sayıca azdır. Bu makale ölümün geleneksel ve modern toplumlarda nasıl inşa edildiğini ve bu bağlamda iyi bir ölümün toplumsal olarak nasıl anlamlandırıldığını inceleyerek, alan yazına katkı sunmayı hedeflemektedir. Bu amaçla önce, sosyolojideki üç temel yaklaşım olan yapısalcı, yorumsamacı ve çatışmacı yaklaşımlar ile feminist ve post-modern yaklaşımların ölümü nasıl ele aldıkları ve ölümün hangi sosyolojik özelliklerine vurgu yaptıkları ortaya konmuştur. İkinci olarak, modern toplumlarda ölümün geleneksel toplumlardan nasıl farklılaştığı; geleneksel toplumlarda yaşamın olağan bir parçası olarak görülen ölümün, modern toplumlarda akılcılaşma, kurumsallaşma ve tıbbileşme ile nasıl yaşamdan dışlanmış olduğu ve ötekileştiği tartışılmıştır. Hastanın ve hastalığın kurumsallaşmasının ve tıbbın egemenliğine girmesinin, ölümün de kurumsallaşmasına ve toplumdan soyutlanıp uzaklaştırılmasına sebep olduğuna dair tartışma da bu çerçevede sunulmuştur. Son olarak gelenekselden modern topluma geçerken anlamı değişen ölüm olgusunun ve iyi bir ölümün ne olduğuna dair anlamlarda yarattığı değişimin üzerinde durulmuştur. Buna göre geleneksel toplumlarda ahlaki değerlerle tanımlanan iyi ölümün modern toplumlarda, acısız ve ağrısız, bilinçli, ölmekte olan kişinin sevdikleri çevresindeyken gerçekleşen bir ölüm olarak tanımlandığı görülmüştür.
Ölüm Sosyolojisi - İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi
Ortalama insan zekâsı soğuk diye nitelese de sıcağı sıcağına yaĢanır hayatın ta içindeki ölüm olgusu. Çoğu zaman sokak aralarında camilerden yükselen acı bir sala veya musalla taĢı önünde saf saf olmuĢ kalabalıklar, ölüm adıyla göze kulağa misafir olur. Musalladaki mevta biraz tanıdığımız ise vahlanılır, değilse otuz saniye içinde aceleyle geçilen bir seyirlik oyun haline gelir. Ölüm karĢısında hayata nasıl bu kadar çabuk adapte olunduğu ise büyük bir duygu krizidir. Ölüm, öncesi ve sonrası ile aĢama aĢama incelenebilir. Ancak kazılmıĢ bir mezarın içine konulan mevtanın üzerine küreklerin hızla savurduğu toprak, aslında dünya hayatına son noktayı koyar. Halbuki toplum için ölümsüz bir hayatın baĢlangıcıdır ekseriye bu yok oluĢ. O zaman da ölümün aslında biz dirilerin yok oluĢu olduğu kanaatine varırız. ġöyle ki ölüm, solunumun durması ve bedenin toprağa gömülmesi vakası değildir. Gerçekte çevremizden ayrılan sevdiğimiz, eĢ, dost hasbıhal erbaplarının hayatlarımızda meydana getirdiği boĢluk, yani eksilme hissidir. ġairin betimlediği ölünün odasındaki gibi "Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm / Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm" mısrasındaki gibi, çok da uzak değildir ölüm, acısını çeken dirilere. Ölüm isteği ve ölümsüz yaĢam arzusu edebi metinlerde kendini tüm gücüyle gösterir. Örneğin, "Ve artık hükmü kalmayacak ölümün" dizelerinin sahibi Dylan Thomas, "Koşup sana hesap vermeye / Geç kaldık, Yarab, geç kaldık" dizelerini haykıran Ziya
Sosyolojik Bir Olgu Olarak Gözetim ve Mahremiyet İle İlişkisi
Ekonomi, İdari ve Sosyal Bilimler Araştırmaları, 2022
Gözetim, birçok bilimsel disiplinin çalışma konusu olabilecek kadar kapsamlı içeriğe ve incelemeye kolaylık sunacak katmanlı dağarcığa sahip bir olgudur. Gözetimin teknolojinin ilerleme kat etmesiyle beraber geldiği nokta, toplumsal değişimi tetikleyen ve sosyolojinin araştırma konusu olabilecek olguları ihtiva eder. Bu bakımdan gözetimin günümüzde geldiği noktaya tarihsel açıdan sosyolojik perspektifle bakılması konunun incelenmesinde önemli katkılar sunmaktadır. Bu sebeple çalışma, gözetimin sosyolojik tarihinde Karl Marx, Max Weber, Jeremy Bentham, Michel Foucault, Manuel Castells, Gilles Deleuze, David Lyon, Zygmunt Bauman gibi düşünürlerin görüşlerini ele alarak gözetim olgusunun hem araçsal hem de anlamsal dönüşümünü açıklamayı hedeflemektedir. Gözetimin tarihsel dönüşümü mahremiyet olgusuyla girift bir ilişki meydana getirerek dijitalleşme süreciyle hız kazanacak şekilde mahremiyete atfedilen bakışta büyük bir ayrımı tetiklemektedir. Bu bakımdan mahremiyetin, tarihsel çizelgede anlamsal değişimi dijital dönem ve gözetim hareketiyle birlikte farklı bir anlam kazanmış, gözetim-mahremiyet ilişkisi; kamusal ve özel alan, güvenlik-risk-gözetim üçgeninde mahremiyetin konumu üzerinden toplumsal boyutta önemli bir analiz konusu haline gelmiştir. Çalışma, bahsi geçen durumların ele alınmasıyla gözetimin dijitalleşme sürecini ve mahremiyetin dönüşümünde gözetim hareketlerinin etkisini incelemeye tabi tutacaktır.
Ölme Mekânlari Ve Ölümün Kurumsallaşmasina Dai̇r Kavramsal Bi̇r İnceleme
Kesit Akademi, 2021
Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This article was checked by Intihal.net. Эта статья была проверена Интихал.нет Bu makale Creative Commons lisansı altındadır. This article is under the Creative Commons license. Это произведение доступно по лицензии Creative Commons.
Kutsaldan Sekülere: Değişen Ölüm algısı Üzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
2018
Bir bireyin, bir toplumun hatta bir medeniyetin hayat ve olum karsisindaki durusu, hayati ve olumu duyus, sezis, algilayis, dusunus ve kavrayisi dunya goruslerine goredir. Dunya goruslerindeki degisim, hayat ve olum karsisinda durusu da degistirir. Olum karsisinda sergilenen durus, aslinda hayata nasil bakildigi, hayatin nasil anlasildigiyla ilgilidir. Diger bir ifadeyle olum hakkindaki her yorum, ozunde hayatin anlami uzerine yapilan bir yorumdur. Post/modern zamanlarda olum gercekligi, giderek konusulmamasi gereken, yasarken unutulmasi gereken bir duruma donusmektedir. Gecmiste oldugu gibi hayata isik tutan, hayatin bir parcasi, hatta hayatin ozsuyu olarak gorulmez haldedir. Olumle hayat arasindaki iliski giderek kopmakta ve aralarindaki mesafe gun gectikce artmakta, gecmisteki ic icelik olumun hayatin cok uzagina tasinmasinda yerini kacisa birakmaktadir. Modern sekuler dunya gorusunun, aci ve olumu anlamsiz, korkunc, ihmal edilmesi ve mumkun oldugunca uzun sure ertelenmesi; agri ...
Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
Öz Ölmek ve öldürmek anlamındaki deyimler toplumsal ve kültürel belleğin önemli bir unsuru olarak incelendiğinde deyimleri meydana getiren kelimelerin gerçek/literal anlamlarından çok mecazi/figüratif anlamlarıyla ön plan çıktıkları ve deyimlerin genel olarak metaforik ve metonimik bir yapıda oldukları anlaşılmaktadır. Bu yapı insanın düşünce dünyasını ve davranış biçimini şekillendiren kavramsal metaforların yansımasıdır. Genellikle dil ve edebiyat incelemelerinde söz konusu metaforik ve metonimik yapıya sadece retorik gösteriş endişesiyle şair ve ediplerin başvurdukları birer söz sanatı olarak yaklaşılır; ancak bu yapı gündelik dilde, düşüncede yoğun olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyleyse kavram sistemimizin metaforik yapısının incelenmesinde dil ve zihin ilişkisinin dikkate alınması kaçınılmazdır. İncelediğimiz deyimlerin çoğunun arka planında insan zihninde var olan kavramsal metaforlar yatmaktadır. Bunlar ölüm, bir yolculuktur; yaşam, değerli bir ticari metadır; ölüm, bir hesaptır; ölüm, bir uykudur; ölüm, bir düşmandır; beden, bir binadır; dünya hayatı, bir yiyecektir; ölüm, hiçliktir. Tespit edebildiğimiz metonimiler ise ölmek ve öldürmek yerine ölümü işaretleyen haller, ölünün kazandığı imajlar, ölüm biçimleri, ölünün bulunduğu mekanlarla ilgisi, ölümün engel oldukları, ölümün sahibinin fiilleri, ölüm sebepleri, ölünün taşınma biçimleri; neredeyse ölmek yerine kullanılan deyimler. Bu çalışmada bilişsel dil bilimi incelemelerinde ön plana çıkan kavramsal metafor kuramına göre ölmek ve öldürmek anlamındaki deyimler incelenecektir.
Sosyoloji̇k Bi̇r Olgu Olarak İnti̇har
2019
Kisinin kendi hayatina kendi eliyle son vermesi olarak tanimlanan intihar gunumuzde ilk on olum nedeninden biridir. Intihar bugun oldugu gibi gecmiste de toplumsal duzeni tehdit eden sosyal bir olgudur. Cogunlukla bireysel bir edim olarak ele alinan intiharin sosyolojik boyutu calismamizin ana govdesini olusturmaktadir. Emile Durkheim’dan bu yana intihar, bir sosyolojik olgu olarak tanimlanmaktadir. Calismamizda, Durkheim basta olmak uzere sosyologlarca gelistirilmis intihar teorileri ele alinmistir. Turkiye’de ve dunyada intihar oranlarinin hizli artisi kuresellesme ve kultur baglamlarinda degerlendirilmistir.