KİLİSLi MUALLİM RIFAT BİLGE (1874-1953) VE OTUZ DERS YA.mm YENİ SARF-I ARABi İSİMLİ ESERi BAGLAMINDA DİLCİLİGİ (original) (raw)

MENSUR BİR MAKTEL-İ HÜSEYİN: HİLMÎ-ZÂDE İBRÂHÎM RIF‘ATIN “VAK‘A-İ DİL-SÛZ-I KERBEL”SI

Öz: İslam tarihinin en üzücü olaylarının başında gelen Kerbelâ, kültür ve edebiyatlara da aksetmiş, Arap, Fars ve Türk sahası edebiyatlarında "maktel" adı verilen bir edebî türün teşekkül etmesine vesile olmuştur. Edebiyatımızda muhtevası Maktel-i Hüseyin olan manzum, mensur veya manzum-mensur karışık pek çok eser kaleme alınmıştır. Maktel-i Hüseyin'lerin edebî cihetlerinin yanında tarihî vesika özellikleri de vardır. Bu makalede, tarihî vesika yönü ağır basan, Hilmî-zâde İbrâhîm Rıf'at adında bir öğretmenin yazdığı Hazret-i Hüseyin ve Vak'a-i Dil-Sûz-ı Kerbelâ adlı 22 sayfalık mensur bir Maktel-i Hüseyin'in tanıtımı ve transkripsiyonlu aktarımı yapılacaktır. Eser, 1326 [1910-1911] senesinde İstanbul'da basılmıştır. Eserin bir sene sonra Şehâdet-i Hüseyn İbn-i 'Alî adıyla muharrir ismi İbrâhîm Vâsıf şeklinde ikinci baskısı yapılmış ve kaynaklarda iki farklı kitap olarak algılanmıştır. Kanaatimizce bu hususta, bir intihal olayından ziyade yazarın adının sehven yanlış yazılması söz konusudur. Bu çalışmayla mensur bir maktel-i Hüseyin metninin literatürde yerini alması ve pek çok eser vermesine rağmen kaynaklarda adı zikredilmeyen Hilmî-zâde İbrâhîm Rıf'at'a dikkat çekilmesi hedeflenmiştir. Abstract: Karbala is among the most tragic events in Islamic history. This event is reflected in culture and literature in Arabic, Persian and Turkish literature, it has created a literary genre called maktel. Our literature, many works of the content of Maktel-i Hüseyin have been written in verse, prose and verse-prose style. Apart from the literary aspects of Maktel, there is also the feature of historical documents. In this article, the overriding aspect of historical documents, a 22-page prose Maktel-i Hüseyin named Hazret-i Hüseyin ve Vak'a-i Dil-Sûz-ı Kerbelâ written by a teacher named Hilmî-zâde İbrâhîm Rıf'at, will be introduced and transcribed. The work was published in Istanbul in 1326 [1910-1911]. After a year, the second edition of the work was published by the name of Şehâdet-i Hüseyn İbn-i 'Alî with the writer name of İbrâhîm Vâsıf and these two publication were perceived as two different works at sources. In our opinion, rather than a plagiarism event, the author's name is written wrongly. In this study, the text of a prose Maktel-i Hüseyin take place in the literature, is aimed to attract attention, although he wrote many works Hilmî-zâde Ibrâhîm Rıf'at, whose name is not mentioned in the sources.

1873 TARİHLİ İMTİYAZ SÖZLEŞMESİNE GÖRE ELAZIĞ-PALU SİMLİ KURŞUN MADENİ Fırat Üniversitesi Harput Uygulama ve Araştırma Merkezi

The Elazığ-Palu Silver-Lead Mine in the 1873 Concession Agreement, 2018

Özet Yeraltındaki çoğu yatakta, bakır, kurşun, çinko, altın ve gümüş birlikte bulunmaktadır. Bu tür polimetalik madenlerde maden, hâkim olan mineralin ismiyle anılmaktadır. Antik çağlarda bu madenlerin birbirinden ayrılması mümkün değil iken günümüz teknolojisi sayesinde bu işlem uygulanabilir hale gelmiştir. Ancak kurşun madeninin ana minerali olan Galen (PbS) mineralinin az da olsa gümüş metalini içermesi bakımından bu durum gümüş ve kurşun için farklılık arz etmektedir. Gümüş içeriği yüksek olan kurşun madenlerine " Simli (gümüş) Kurşun Madeni " adı verilir ve simli kurşun madeninde sim ile kurşunun ayrı ayrı elde edilebilmesi mümkündür. Anadolu'da antik çağlardan beri işletilmiş olan hatta günümüzde dahi faal olan simli kurşun madenleri bulunmaktadır. Bunlar; Kütahya Gümüşköy Gümüş Madeni, Balya Simli Kurşun Madenleri, Toroslardaki Kurşun ve Gümüş Madenciliği ve Doğu böl-gesinin en önemli ve en eski simli kurşun madeni olan Elazığ'daki " Keban Simli Kurşun Madeni " havzasıdır. Bölgedeki bir diğer maden ise çalışma konumuzu oluşturan, Elazığ-Palu civarında yer alan kurşun madenidir. Çalışmamızda, 18. yüzyıldan günümüze kadar simli kurşun yatakları ile bilinen ve bölge stratigrafisinin belirlenmesi amacıyla birçok yerbilimci tarafından farklı dönemlerde inceleme ve araştırmalara konu olan, Keban Bölgesine yakın mesafede bulunan Diyarbakır Vilayeti sınırları içerisindeki Mamuret-ü'l Aziz (Elazığ) Sancağı, Palu Kazası, Eğil Nahiyesine tabi Perçeman Karyesindeki teba-yı Devlet-i Aliyye'den Diyarbakırlı Papaz oğlu Agob ve Kılcı Melkon'a ihale olunan simli kurşun madeninin imtiyaz sözleşmesi hakkında bilgi verilecektir. İlgili sözleşmede, öncelikle maden alanının sınırları belirtilerek simli kurşun madeni ihalesinin 1289 (1873) Mart başından itibaren 99 yıllık bir süre için Papaz oğlu Agob ile Kılcı Melkon'a kaldığı ifade edilmiştir. Yine sözleşmede, simli kurşun madeni dışında, alandan çıkarılan diğer madenlerin sözleşmeye dâhil olmadığı, araziden çıkarılan madenden, ihraç olunacaklardan % 5 vergi alınacağı ve sözleşme şartlarına uyulmaması durumunda sözleşmenin 50. maddesi gereğince fesh olunacağı belirtilmiştir. Ayrıca sözleşmeye bir şartname sureti de eklenmiştir. Abstract Copper, lead, zinc, gold and silver minerals exist together in most mineral deposits. Such deposits containing polymetallic minerals are often associated with the most

YENİ MEDYANIN NEFRET DİLİ SURİYELİ MÜLTECİLERLE İLGİLİ EKŞİ SÖZLÜK ÖRNEĞİ

Global Media Journal TR Edition, 2016

Geçmişte geleneksel medya araçları içerisinde yaygınlaşan nefret söylemi günümüzde yeni iletişim teknolojileri ile birlikte farklı medya alanlarında da etkili olmaktadır. Daha kolay ulaşım ve erişim imkanı, denetimsiz ifade özgürlüğü ve iletişimin olanaklarının var olduğu yeni medya ortamlarında çok rahat üretilen nefret söylemleri bir çok konu ve kesimle ilgili yaygın şekilde üretilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada, Türkiye’de sosyal medya araçları içerisinde etkin kullanım alanına sahip Ekşi Sözlük’te üretilen ve paylaşılan nefret söylemi ele alınmaktadır. Ekşi Sözlük’te “Türkiye'de Suriyeli İstemiyoruz” başlığıyla açılan kampanyada Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemi incelenmiştir. Çalışmanın amacı, Ekşi Sözlük bağlamında yeni medyada gün geçtikçe yaygınlaşan nefret söylemine dikkat çekmek; ele alınan kampanyada kullanılan nefret söylemlerinde ayrımcılığı, ötekileştirmeyi ve yabancı düşmanlığını teşvik eden yorumların hangi biçimlerde ifade edildiğini ortaya koymaktır. Çalışmada, söz konusu kampanyanın bitiş tarihinden itibaren 17 Şubat 2014 - 7 Mart 2015 tarihleri arasında son bir yıl içerisinde yazılan yorumlar eleştirel söylem analizi yöntemiyle kategorize edilerek çözümlenmiştir.

1873 TARİHLİ İMTİYAZ SÖZLEŞMESİNE GÖRE ELAZIĞ- PALU SİMLİ KURŞUN MADENİ

Yeraltındaki çoğu yatakta, bakır, kurşun, çinko, altın ve gümüş birlikte bulunmaktadır. Bu tür polimetalik madenlerde maden, hâkim olan mineralin ismiyle anılmaktadır. Antik çağlarda bu madenlerin birbirinden ayrılması mümkün değil iken günümüz teknolojisi sayesinde bu işlem uygulanabilir hale gelmiştir. Ancak kurşun madeninin ana minerali olan Galen (PbS) mineralinin az da olsa gümüş metalini içermesi bakımından bu durum gümüş ve kurşun için farklılık arz etmektedir. Gümüş içeriği yüksek olan kurşun madenlerine "Simli (gümüş) Kurşun Madeni" adı verilir ve simli kurşun madeninde sim ile kurşunun ayrı ayrı elde edilebilmesi mümkündür. Anadolu'da antik çağlardan beri işletilmiş olan hatta günümüzde dahi faal olan simli kurşun madenleri bulunmaktadır. Bunlar; Kütahya Gümüşköy Gümüş Madeni, Balya Simli Kurşun Madenleri, Toroslardaki Kurşun ve Gümüş Madenciliği ve Doğu bölgesinin en önemli ve en eski simli kurşun madeni olan Elazığ'daki "Keban Simli Kurşun Madeni" havzasıdır. Bölgedeki bir diğer maden ise çalışma konumuzu oluşturan, Elazığ-Palu civarında yer alan kurşun madenidir. Çalışmamızda, 18. yüzyıldan günümüze kadar simli kurşun yatakları ile bilinen ve bölge stratigrafisinin belirlenmesi amacıyla birçok yerbilimci tarafından farklı dönemlerde inceleme ve araştırmalara konu olan, Keban Bölgesine yakın mesafede bulunan Diyarbakır Vilayeti sınırları içerisindeki Mamuret-ü'l Aziz (Elazığ) Sancağı, Palu Kazası, Eğil Nahiyesine tabi Perçeman Karyesindeki teba-yı Devlet-i Aliyye'den Diyarbakırlı Papaz oğlu Agob ve Kılcı Melkon'a ihale olunan simli kurşun madeninin imtiyaz sözleşmesi hakkında bilgi verilecektir. İlgili sözleşmede, öncelikle maden alanının sınırları belirtilerek simli kurşun madeni ihalesinin 1289 (1873) Mart başından itibaren 99 yıllık bir süre için Papaz oğlu Agob ile Kılcı Melkon'a kaldığı ifade edilmiştir. Yine sözleşmede, simli kurşun madeni dışında, alandan çıkarılan diğer madenlerin sözleşmeye dâhil olmadığı, araziden çıkarılan madenden, ihraç olunacaklardan % 5 vergi alınacağı ve sözleşme şartlarına uyulmaması durumunda sözleşmenin 50. maddesi gereğince fesh olunacağı belirtilmiştir. Ayrıca sözleşmeye bir şartname sureti de eklenmiştir.

BİR OSMANLI MUALLİMİ VE MÜHENDİSİ MUSTAFA SALİM BEY VE HESÂB-I ASGAR-I NÂMÜTENÂHİYAT (KISM-I EVVEL) HESÂB-I TEFÂZÜLÎ ADLI ESERİ

Dtcf dergisi, 2015

Hesâb-ı Asgar-ı Nâmütenâhiyat adlı eserini Hendese-i Mülkiye-i Şâhâne talebesinin faydalanacağı bir ders kaynağı olarak yazmıştır. Fakat kitap sadece Hendese-i Mülkiye Şâhâne ile sınırlı kalmamış sonrasında muhtemelen Mekteb-i Harbiye ve Darülfünun'da da okutulmuştur. Diferansiyel hesaptan bahseden eser, içerdiği kısmi türevli denklemler ve kuaternion hesabı gibi konular açısından önemlidir. Osmanlı döneminde yazılan diferansiyel hesaptan bahseden kitaplar arasında (tespit edebildiğimiz kadarıyla) bu konulara değinen ilk eserdir.

MODERN DİL TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA HİSAR DERGİSİ’NİN ÖZ TÜRKÇEYE YAKLAŞIMI (1951-1980)

2024

Öz 1951-1980 arası dönem yoğun dil tartışmalarıyla geçmiştir. Bu yılların Erken Cumhuriyet Dönemi olarak tasnif edilen 1923-1950 sonrasına denk gelmesi ve yoğunluğun artan bir ivme ile devam etmesinde iktidara henüz gelmiş Demokrat Parti (DP) ile Tek Parti Dönemi’nde iktidar olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) oynadığı roller son derece önemlidir. Dolayısıyla bu yoğunluğun ivme kazanmasında politik tutumların tartışma sahasına yansımasının derin ve yer yer bunaltıcı tesiri göz ardı edilemez. Bu manada basın ve yayın organları, özellikle dergicilik sahası dil tartışmaları için müreccah bir zemin olmuştur. Hisar dergisinin yazarları dil tartışmaları ekseninde kaleme aldıkları yazılarda dil muhafazakârlarının temel çıkış noktalarını ve konumlarını belirleyerek dile ilişkin neyin savaşını nasıl verdiklerini okuyucuya aktarma gayretinde olmuşlardır. Bir önceki makalemizde Türk Dil Kurumu (TDK)'nun yayın organı Türk Dili dergisinde "dil devrimciliği"ni benimsemiş “öz Türkçe” taraftarlarının Osmanlı Türkçesine karşı söylemleri ve yaklaşımları ele alınmıştı1 . Bu makalede ise “dil muhafazakârlığı”nı benimsemiş yazarların Hisar dergisinde kaleme aldıkları yazılar vasıtasıyla “öz Türkçe”ye karşı hangi söylemleri ve yaklaşımları geliştirdikleri ele alınarak tahlil edilmeye çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Hisar dergisi, öz Türkçe, dilde tasfiyecilik, dil tartışmaları. Abstract The period between 1951 and 1980 was marked by intense debates on language in Turkey. This period coincides with the Early Republican Era, which followed the singleparty rule of the Republican People's Party (CHP) from 1923 to 1950. The Democratic Party (DP), which had just come to power, played a significant role in the increasing intensity of these debates. Therefore, the deep and sometimes overwhelming effect of political attitudes in the acceleration of this intensity cannot be ignored. In this context, the press and broadcasting organs, especially the field of journalism, have been a thriving ground for language discussions. The writers of Hisar also conveyed to the reader what they are fighting for by determining their positions in the articles they wrote about the main starting points of language conservatives on the axis of language discussions. In our previous article, the discourses and approaches of pure Turkish supporters who adopted "language revolutionism" towards Ottoman Turkish were discussed in the Turkish Dili magazine, the publication of the Turkish Language Association (TDK). In this article, it was tried to analyze which discourses and approaches the writers who adopted linguistic conservatism" developed towards pure Turkish through the articles they wrote in Hisar magazine. Keywords: Hisar magazine, pure Turkish, liquidationism in language, language debates.

SİDE’NİN TURİZM, ARKEOLOJİ VE KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI ÜÇGENİNDE “YENİ” KİMLİK ARAYIŞLARI

DÜ - 2. MİMARLIK SEMPOZYUM BİLDİRİ KİTABI, 2022

Side’de son birkaç yılda yakın tarihinde görülmediği oranda büyük bir kazı ve inşaat faaliyeti sürdürülmektedir. Bir yandan tarihi şehir merkezindeki mevcut yerleşiminin altındaki antik kalıntılar ortaya çıkarılmakta ve sergilenmekte, diğer yandan onlarca sayıda yeni yapı kentsel dokunun son katmanına kısa sürede eklemlenmektedir. Çalışmada, günümüzde turizm referanslı bir merkez olma yolunda hızla ilerleyen ve değişen antik Side’nin turizm, arkeoloji ve “koruma amaçlı imar planı” uygulamaları değerlendirilmektedir. Yeni uygulamalar ve yeni yapı oluşumları yerinde gözlemlere dayalı olarak irdelenmektedir. Yerin tarihsel bağlamı ve koruma-uygulama kararlarının gelişimi literatür kaynakları ile desteklenmektedir. Kuruluşu MÖ. 7. yüzyıla kadar uzanan Side’de yaşam 14. yüzyıla kadar kesintisiz olarak devam ettirilmiştir. 19. yüzyılda, uzunca bir aradan sonra, Girit’ten getirilen göçmenler için tekrar yerleşime açılmıştır. 1960’ların sonuna gelindiğinde adanın 1/3’ini, ahşap cumbaları ve çıkmaları ile özgün mimari karakter sergileyen yığma taş evler kaplamıştır. 1980 sonrası konaklamaya yönelik yoğun bir yapılaşma ve aralarına yapılan kaçak eklerle neredeyse bitişik nizama dönüşmüşlerdir. Bu durum, arkeolojik kalıntılar üzerinde de olumsuz etkilere yol açmıştır. Antik Side merkezinin 3. derece Sit Alanı olarak kabul edilmesinden sonra yerel Belediye, Valilik, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu birlikte, parsel bazında bir çözüm önerisi ile sosyal varlığın korunmasını hedefleyen “Antik Side Kentsel Tasarım Projesi” başlatmışlardır. Buna göre, mülk sahiplerinin yapıları yıkarak eski hacmine geri döndürmeleri, arkeolojik değerlerin korunması adına, inşaat öncesinde, arkeologlar denetiminde kazı yaptırmaları, buluntuların belgelenmesi ve sergilenmesini sağlamaları durumunda yapı izni almaları ve tapu sahibi olmaları mümkün olmaktadır. Bu yaklaşım, hâlihazırda antik yapı strüktürüne ulaşmanın zorluğunu yaşayan arkeologlar tarafından da olumlu karşılanmaktadır. Bunun yanında kentsel dokunun en son katmanına eklenen betonarme, iki katlı, geniş vitrinli zemin katı taş kaplamalı, “depolama” işlevi gören üst katı cumbalı yeni yapılar çağımızın tarihi çevreye bir katkısı olarak sunulmaktadır. Mimari açıdan kendi başlarına herhangi bir özgül değeri olmayan bu yeni satış birimlerine “yeni bir değer” atfedilmek amacıyla “Türk Evi” imgesi kültürel bağlamından koparılmakta, her yerde var olabilir ve her işlev için kullanılabilir bir meta haline getirilmekte ve mimari bir rol model olarak ortaya konmaktadır. Çalışmada, kullanılan tarihselci mimari dil ve ziyaretçilere dayatılan “yanlış” toplumsal gerçeklik tartışılmaktadır.