Lacancı Söylem Kuramı: Histeriğin Söylemine dair bir Vaka Örneği (original) (raw)

Lacanyen Yaklaşımda Histeriğin Arzusu ve Arzunun Tatminsizliği

Ayna Klinik Psikoloji Dergisi

Lacanyen analiz yapısal bir yaklaşım çerçevesinde oluşturulmuştur ve üç temel yapıyı içermektedir. Bu temel yapılar psikoz, nevroz ve perversiyon olarak adlandırılmıştır. Tanımlanan yapısal kategoriler öznenin tekrar geri getirilemeyecek ya da bulunamayacak bir kayba olan reaksiyonuna işaret etmektedir. Özne, yaşadığı kaybın üstesinden farklı mekanizmalar kullanarak gelmeye çalışmaktadır. İçinde bulunduğu kaybın etkileriyle baş edebilmek için kendini farklı şekillerde konumlandırmaya çalışır ve temel yapısının özelliklerine uygun olarak şu başlıca baş etme mekanizmalarını kullanır: bastırma (repression), reddetme (disavowal) ve hesaptan düşme (foreclosure). Temel yapısal kategorilerin yanısıra Lacanyen yaklaşımda bir de alt kategoriler bulunmaktadır. Örneğin, nevroz temel yapısının üç alt kategorisi bulunmaktadır. Bunlar histeri, obsesyon ve fobidir. Alt kategoriler belli başlı semptomlara göre sınıflandırılmanın aksine öznenin Öteki ve nesneyle ilişkilenme biçimi esas alınarak sınıflara ayrılmışlardır. Mevcut çalışmanın konusu nevrotik yapının alt kategorisi olan histeri olarak belirlenmiştir. Histerik yapının Öteki ve nesneyle olan ilişkisinin, yapının en belirgin özelliği olan histeriğin arzusu kavramı üzerinden tartışılması amaçlanmıştır. Bu sebeple, ilgili literatür bilgileri verildikten sonra bahsedilen özellik çerçevesinde bir vaka örneği geriye dönük (retrospektif) bir yaklaşımla ele alınarak incelenmiştir. Vakanın histerik yapıyı düşündüren özellikleri, "arzunun tatminsizliği" ve "arzulanan olmak" kavramları üzerinden tartışılmıştır. Ayrıca çalışmanın son kısmında literatür bilgisiyle uyum gösterecek şekilde terapi sürecine yer verilmiştir. Süreç içinde dikkat çekici bir nokta olan histeriğin kendi ve Ötekinin arzusuna yönelik sonu gelmez sorularına karşı terapistin alması beklenen pozisyon çalışmanın kapsamına dahil edilmiştir.

Halk Anlatılarının Epik Kuralları Işığında Bir Destan İncelemesi

2015

Oguz Kagan Destani Turk kultur ve edebiyat tarihine damgasini vurmus destanlardan biridir. Destanin bu yonu onu bircok acidan incelenmeye deger kilmaktadir. Bu calismada Oguz Kagan Destani’nin Axel Olrik’in Epik Kurallari dogrultusunda incelenmesi amaclanmistir. Halk anlatilarinin ortak ilkeler etrafinda sekillendigini belirten Axel Olrik tarafindan belirlenen epik kurallari evrensel duzeyde halk anlatilarinin tasimasi gereken ozelliklerin bir ozeti olarak kabul edilebilir. Axel Olrik bu kurallari on bes madde altinda toplamis ve bircok halk anlatisi uzerinde tespit etmeye calismistir. Bu calismada Oguz Kagan Destani’nin Islamiyet oncesi doneme ait versiyonu uzerinde calisilmistir. Anadolu veya baska bir cografyada ortaya konulan anlatilarin incelenmesinde Olrik’in kurallarinin kullanilmasi ile hem epik kurallarinin hem de Turk sozlu ve yazili kultur geleneginin en guzel orneklerinden biri olan Oguz Kagan Destani’nin evrensellik boyutlari gorulebilecektir

Havva Öyküsünde Yasanın Görünümü: Lacancı Bir Bakış

Havva, Vüsat O. Bener’in en bilinen öykülerinden biridir. Türk edebiyatında 50 Kuşağı olarak adlandırılan kuşaktan olan Bener, Havva öyküsünde kısa tümcelerle ve anlatmaktan çok gösterme esasına uygun bir yapı kurar. Bener, Havva öyküsü özelinde toplumsal bir sorun olan ötekileşme meselesini, şehirdeki akrabalarının yanında kalan bir besleme kız olan Havva karakteri özelinde ele alır. Toplumsal normlara aykırı davranışları bulunan Havva’nın hem anormal davranışları kaynaklı dışlanması hem de onun başına buyruk hareket etme özgürlüğünün kıskanılması, öykünün kurulduğu temel dayanaklardan biridir. Bu dayanak, bireye has gibi görünen birtakım duygu ve düşüncelerin toplumsal çelişkiye işaret ettiğini göstermektedir. Bu noktada Lacancı psikanalizin Ödipal Kompleksi biyolojik baba haricinde bir yasa sistemi olarak düşünmesi, metne bakışın çeşitlenmesini sağlamaktadır. Havva’nın anormal davranışlarının toplumsal karşılıkları takip edildiğinde, belirli bir toplumsal ve bireysel bir yasa düşüncesinin özne davranışını toplumsallaştırdığı ve bununla birlikte öznel olanın dil gibi bir yasa sisteminin varlığıyla toplumsal alana dahil olduğu görülmektedir. Bu çalışmada Havva öyküsü, Lacancı psikanalizdeki Öteki ve yasanın işlerliği kavramları odağında incelenerek öykü kişilerinin anormal davranışlarının altında işleyen sistem açığa çıkarılmaya çalışılacaktır.

Konukseverlik Etiğinin İlişkisel Analizi ve Hakikatler Etiği

OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021

Bu çalışmada konukseverlik etiğinin ilişkisel analizi, birbiriyle içsel bağlantıları olan iki farklı bağlamda tartışılmıştır. Bu iki farklı bağlam iki farklı düşünsel yöntemle gerçekleştirilmiştir. İlkin soyutlama yöntemiyle konukseverlik etiğinin belirleyici ilişkileri tarif edilmiştir. Böylece, konukseverlik etiğini metafizik bir bağlamdan çıkartıp sosyal bilimsel analiz birimine nasıl dönüşebileceğine dair bir çerçeve sunulmuştur. İkinci bağlamda; konukseverlik etiği ile hakikatler etiğinin hakikat temelli sentezi yapılmıştır. Bu sentez, koşulsuz kabulün reel politik sınırlarını açığa çıkartması beklenen sorgulamalar aracılığıyla sağlanmıştır. Konukseverlik etiğine dair felsefi sorgulamalarda Derrida'nın çalışmaları temel alınmış, Badiou'nun hakikatler etiğine dair ortaya koyduğu çerçeve üzerinden de eleştirel bir yeniden okuma gerçekleştirilmiştir. Konukseverlik etiğinin eleştirel yeniden inşası, soyutlama yöntemiyle açığa çıkan ilişkilere bağlı kalarak ilerletilmiştir. Böylece birbirine karşıt duran iki etik felsefenin sentezinin eklektik kalma tehlikesinden kaçınılmıştır. Bu çalışmanın pratik bağlamı güncel mültecilik krizidir. Bu krize cevap olarak düşünebileceğimiz etik felsefenin reel politik içerisindeki sınırlılıkları ve olanakları güncel mültecilik krizini de çözüme kavuşturabilecek politik öznenin bağlamına doğru genişletilerek tartışılmıştır.

İlticanın Yapısökümcü Felsefesi: Konuksevermezlik Sorunu/ŞEVKİ IŞIKLI

Bu metinde, Derrida'nın " Konuksevermezlik (Hostipitality) " adlı eserindeki görüşleri, iltica ve mültecilik sorununa tatbik etmek ve bu yolla ilticanın felsefesini serimlemek amaçlanmıştır. Metinde, dipnotta 1 verilen çeviri referans alınmakla birlikte Derrida'nın yapısöküm görüşlerini etik ve politika bağlamında tartışan eserlere atıf yapılmış, kısa metinler olarak konukseverliğin yerel kültürdeki dilsel pratiklerine, örneğin özdeyiş ve atasözlerine yer verilmiştir. Yapılan soruşturmada görülmüştür ki iltica ve mültecilik sorunu, ne politik ne etik ne de kültüreldir, aksine bunların toplamından fazlasını içeren olasılık genliğidir. 2 İltica talebiyle başlayan mülteciliğin, yapısökümcü tekniklerle çözümlendiğinde, hem dilsel hem de politik ikilemler içerdiği görülmektedir. Eğer " bir sorun olarak mültecilik " aşılmak isteniyorsa iki değerli karşıtlıklar tarzında düşünmenin açmazları görülmeye, çok değerli mantığa başvurarak tümüyle başka türlü düşünmeye, sistem düşüncesi terk edilerek Derrida'nın önerdiği gibi, " düşünülenemez olan düşünülmeye " başlanmalıdır. Derrida'nın işaret ettiği konukseverlik (hospitality) ile düşmanlık (hostility) arasındaki küçük dilsel ayrım, konukseverlik düşüncesinde bastırılmış bir konuksevmezliğin mevcudiyeti üzerine düşünmeye, özellikle de iltica ve mültecilik, göç ve göçmen politikası, sınırlar ve evrensellik sorunlarıyla ilgilenen hatta konukseverliğiyle tanınmış olan herkesi yeniden düşünmeye davet eder. Her birinde cevabı aranan asıl soru şudur: Konukseverlik mümkün müdür?

Lomber Sinovial Kist. Vaka Takdimi ve Literatür Gözden Geçirme

2018

Lomber intraspinal sinovial kistler (LISK), nadir gorulen, genellikle lomber vertebra segmentindeki instabilite nedeniyle gelisen benign lezyonlardir. LISK, sebep oldugu bel agrisi, radikulopati ve norolojik defisitler nedeniyle tedavi edilmelidirler. Lomber cerrahi dekompresyonun da instabiliteye neden olabilecegi ve buna bagli olarak da synovial kistlerin gelisebilecegi unutulmamalidir. Bu duruma engel olmak icin minimal invaziv cerrahi yaklasimlarin tercih edilmesi gerekmekte, instabilite izlenen vakalara da fuzyon cerrahisi uygulanmalidir.

İlticanın Yapısökümcü Felsefesi: Konuksevermezlik Sorunu

This article aims at applying Derrida’s views displayed in his work “Hostipitality” to the issues of asylum and refugee and also providing an exposition of the asylum’s philosophy by this way. In the text, in addition to taking into consideration the translation indicated in the deepnote , texts that discusses Derrida’s views on deconstruction in the context of ethics and politics are also referred to and hospitality’s linguistic practices in the local culture (Turkish culture) such as aphorisms and proverbs are revealed as short texts. The exploration held illustrates that the matter of asylum and refugee is neither ethical nor political nor cultural, on the contrary it is the probability amplitude (or state vector) which includes more than their collecitons. When resolved through deconstructive techniques, being a refugee, which starts with seeking asylum, seems to include both linguistic and political apoiras. In order to overcome “refugeeism as a problem”, the aporias of binary/oppositional thinking should be perceived, totallyoriginally different thinking should be appealed within the multi-valued logical thinking and it should initiate “thinking the unthinkable” as Derrida suggests by abandoning the system thought. The small linguistic difference between hospitality and hostility pointed out by Derrida invites to re-think on the presence of hostility supperessed in the concept of hospitality, and invites to reconsideration those who are dealing with especially the matters of asylum and refugeeism, migration and policy of migration, ends and universality and even those known as hospitable. The main question whose answer is sought in all of them is as such: Is hospitality possible? Keywords: Hospitality, Hostipitality, Asylum, Refugee, Derrida, Deconstruction, Philosophy of Refugeeism