Konukseverlik Etiğinin İlişkisel Analizi ve Hakikatler Etiği (original) (raw)

İlticanın Yapısökümcü Felsefesi: Konuksevermezlik Sorunu

This article aims at applying Derrida’s views displayed in his work “Hostipitality” to the issues of asylum and refugee and also providing an exposition of the asylum’s philosophy by this way. In the text, in addition to taking into consideration the translation indicated in the deepnote , texts that discusses Derrida’s views on deconstruction in the context of ethics and politics are also referred to and hospitality’s linguistic practices in the local culture (Turkish culture) such as aphorisms and proverbs are revealed as short texts. The exploration held illustrates that the matter of asylum and refugee is neither ethical nor political nor cultural, on the contrary it is the probability amplitude (or state vector) which includes more than their collecitons. When resolved through deconstructive techniques, being a refugee, which starts with seeking asylum, seems to include both linguistic and political apoiras. In order to overcome “refugeeism as a problem”, the aporias of binary/oppositional thinking should be perceived, totallyoriginally different thinking should be appealed within the multi-valued logical thinking and it should initiate “thinking the unthinkable” as Derrida suggests by abandoning the system thought. The small linguistic difference between hospitality and hostility pointed out by Derrida invites to re-think on the presence of hostility supperessed in the concept of hospitality, and invites to reconsideration those who are dealing with especially the matters of asylum and refugeeism, migration and policy of migration, ends and universality and even those known as hospitable. The main question whose answer is sought in all of them is as such: Is hospitality possible? Keywords: Hospitality, Hostipitality, Asylum, Refugee, Derrida, Deconstruction, Philosophy of Refugeeism

İlticanın Yapısökümcü Felsefesi: Konuksevermezlik Sorunu/ŞEVKİ IŞIKLI

Bu metinde, Derrida'nın " Konuksevermezlik (Hostipitality) " adlı eserindeki görüşleri, iltica ve mültecilik sorununa tatbik etmek ve bu yolla ilticanın felsefesini serimlemek amaçlanmıştır. Metinde, dipnotta 1 verilen çeviri referans alınmakla birlikte Derrida'nın yapısöküm görüşlerini etik ve politika bağlamında tartışan eserlere atıf yapılmış, kısa metinler olarak konukseverliğin yerel kültürdeki dilsel pratiklerine, örneğin özdeyiş ve atasözlerine yer verilmiştir. Yapılan soruşturmada görülmüştür ki iltica ve mültecilik sorunu, ne politik ne etik ne de kültüreldir, aksine bunların toplamından fazlasını içeren olasılık genliğidir. 2 İltica talebiyle başlayan mülteciliğin, yapısökümcü tekniklerle çözümlendiğinde, hem dilsel hem de politik ikilemler içerdiği görülmektedir. Eğer " bir sorun olarak mültecilik " aşılmak isteniyorsa iki değerli karşıtlıklar tarzında düşünmenin açmazları görülmeye, çok değerli mantığa başvurarak tümüyle başka türlü düşünmeye, sistem düşüncesi terk edilerek Derrida'nın önerdiği gibi, " düşünülenemez olan düşünülmeye " başlanmalıdır. Derrida'nın işaret ettiği konukseverlik (hospitality) ile düşmanlık (hostility) arasındaki küçük dilsel ayrım, konukseverlik düşüncesinde bastırılmış bir konuksevmezliğin mevcudiyeti üzerine düşünmeye, özellikle de iltica ve mültecilik, göç ve göçmen politikası, sınırlar ve evrensellik sorunlarıyla ilgilenen hatta konukseverliğiyle tanınmış olan herkesi yeniden düşünmeye davet eder. Her birinde cevabı aranan asıl soru şudur: Konukseverlik mümkün müdür?

Yapisökümü Eti̇k Açidan Okumak: Derri̇da Ve Konukseverli̇k Düşüncesi̇

2017

Yapisokumun etik acidan statusu belki de J.Derrida felsefesinin en tartismali noktasidir. Bu calismada, Derrida’nin konukseverlik analizinden yola cikarak, yapisokumun etik ve politik acidan ufku tahlil edilmeye calisilacaktir. Bu baglamda yapisokumun basindan beri etik bir kaygi tarafindan belirlendigi iddiasi temellendirilmeye calisilacaktir.

Lacancı Söylem Kuramı: Histeriğin Söylemine dair bir Vaka Örneği

Ayna Klinik Psikoloji Dergisi, 2017

Öz Jacques Lacan, dilin özneler arası ilişkilerdeki rolünü ve bu ilişkilerdeki sosyal bağların niteliğini incelemek için söylem kuramını geliştirmiştir. Bu kuramda; efendi, üniversite, histerik ve analistin söylemi olmak üzere dört farklı söylem önerilmiştir. Her bir söylem dört psikolojik faktör ve pozisyon etrafında yapılanmaktadır. Söylemlerin konuşmada kullanılan kelimelerden önce geldiği ve hatta onları belirlediği vurgulanmaktadır. Lacan, bu dört söylemden biri olan histeriğin söyleminin konuşan her insanın ve dolayısıyla analizdeki kişinin de söylemi olduğunu öne sürmüştür. Bu söylem öznenin ötekinden cevaplar talep etmesi; ama bu cevaplar bilinçdışını yansıtamayacağı için asla tatmin olmaması ile karakterize olmaktadır. Lacan, öznenin bilinçdışına ulaşmanın bir yolu olarak analistin söylemini öne sürmüştür. Bu makalede, öncelikle söylemler kuramına dair kavramlar incelenmiş, sonrasında histeriğin söylemi bir vaka örneği çerçevesinde tartışılmış ve analistin söylemi kısaca açıklanmıştır.

Yazılı/Sözlü Gelenek İlişkisi ve Bir Fıkra Hakkında Bazı Düşünceler

2012

Bu makalede, sozlu kaynaklardan derlenen bir fikra metninin yazili/sozlu gelenekteki yeri uzerinde durulmaktadir. Oncelikle yazili/sozlu gelenek iliskisine yonelik bazi ornekler verilmistir. Daha sonra varyant ile versiyon kavramlari aciklanarak calismadaki cercevesi belirlenmistir. Bundan hareketle de fikranin varyantlari, derlenen sahislara gore adlandirilarak metinler degerlendirilmistir.

Hi̇kâye Anlatma Beceri̇si̇ Edi̇ni̇mi̇ni̇n Hazirliksiz Konuşma Beceri̇si̇ne Etki̇si̇

Asosjournal, 2021

Kişilerin günlük hayatta başkaları ile iletişim kurmalarında en fazla kullandığı beceri alanı konuşmadır. Hazırlıksız konuşma türleri her an her bireyin yaptığı konuşmadır. 6. sınıf öğrencilerinin hikâye anlatma becerisi ediniminin hazırlıksız konuşma becerisine etkisini belirlemek bu araştırmanın temel amacıdır. Araştırmada karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. 2020-2021 eğitim öğretim yılında Afyonkaraisar Merkez ilinde yer alan bir ortaokulda eğitim gören 10 öğrenci çalışma grubunu oluşturmaktadır. Haftalık plan, hazırlıksız konuşma etkinlikleri, ön test ve son test hazırlıksız konuşmaları ile öğrenci görüşme formu veri toplama araçlarıdır. Veri analizinde video kayıtları iki uzman tarafından incelenerek kelime sayıları, konuşma süreleri not edilmiş ve elde edilen veriler öğrenci görüşleri ile desteklenmiştir. Ön testten sonra öğrencilere verilen eğitim sonrasında alınan son test verilerinde öğrencilerin kelime sayılarında ve konuşma sürelerinde anlamlı farklılık oluşmuştur. Sonuç olarak hikâye anlatma becerisi edinimi öğrencilerin hazırlıksız konuşma becerilerinin gelişimine katkı sağlamıştır. Okulda hazırlıksız konuşma becerisi gelişimine yönelik etkinlik yapılmasının yararlı olacağı önerilmektedir.

İkna etme tekniğinin konuşma tutumu üzerindeki etkisi

İkna etme tekniğinin konuşma tutumu üzerindeki etkisi, 2019

Öz İletişim ve konuşma bireyin günlük hayatının her alanında kullandığı bir süreçtir. Konuşma esnasında birey bazen karşısındakini kendisiyle uzlaşma noktasına getirmeye çalışır. İkna, iki kişinin uygun bir çözümde buluşmasıdır. Öğretmenlerin, iletişim alanında başarılı olmaları ve iletişim sürecini iyi bir şekilde oluşturarak ikna etme tekniğini kullanmaları öğrencilerin motive edilmeleri ve başarıya ulaşmalarında önemli yardımcıları olacaktır. Bu nedenle çalışmanın amacı, ikna etme tekniğinin öğretmen adaylarının konuşma tutumuna etkisinin incelenmesidir. Araştırmanın çalışma grubu 2017-2018 öğretim yılında, bir devlet üniversitesi, Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü, Sözlü Anlatım dersini alan toplam 65 öğretmen adayından oluşmaktadır. Araştırma sürecinde, ikna etme tekniğiyle oluşturulan 6 haftalık ders planı uygulanmıştır. Zayıf deneysel desende tasarlanan araştırmada tek grup öntest-sontest desen kullanılmıştır. Veriler bağımlı gruplar t-testi ile analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda ikna etme tekniğiyle oluşturulmuş dersin konuşma tutumunu olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir. Ancak ikna etme tekniğinin konuşma tutumu üzerinde cinsiyete göre anlamlı bir farklılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Abstract Speaking is a process which people use in every aspect of their daily life. During the conversation, the individual sometimes tries to bring the opposite party to the point of reconciliation in an intellectual sense. Persuasion means that two people meet at a reasonable solution. Teachers should be successful in communication skills and using persuasion technique by well-structured communication procedure will be important helpers in motivation. For this reason, the aim of the study is to examine the effect of persuasion technique on the speaking attitudes of pre-service teachers. The study group consisted of a total of 65 teacher candidates who attended a public university, Faculty of Education Turkish and Social Sciences Education Department, Oral Expression course in 2017-2018 academic year. In the research process, a 6-weeks lesson plan was applied by the persuasion technique. A single group pretest-posttest design was used in the weak experimental design. In the analysis, data-dependent groups were analysed by t-test. As a result of the analyses made, it has been determined that the course created by the persuasion technique * Bu çalışma 18-22 Nisan 2018 tarihleri arasında Antalya'da yapılan Uluslararası Eğitim Bilimleri Kongresi'nde sözlü bildiri olarak sunulmuştur

Türkçe Öğretiminde Konusal İlişkilendirme ve Bütünsellik

Bildiride Türkiyedeki orta öğretim kurumlarında okutulan Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Edebiyatı derslerinin konularının kendi içerisinde ne denli ilişkili ve bütünsel olup olmadığı incelenmiştir. İnceleme anlambilgisi, sözdizimi ve sesbilgisi konularıyla ilgili genel açıklamalar yapıldıktan sonra, önce Denizli’de orta dereceli okul öğrencileriyle yapılan “vokabüler (sözcük dağarcığı)”, “çağrışımsal anlam”, “allofon (değişken sesbirim)”, “morfofonem (biçimsel sesbirim)” den oluşan 4 dilbilim teriminin ve “2 tane varsayım oluştur”, “ses nedir; nasıl oluşur?”, “dil nedir?” ve “dilbilgisi nedir?” sorularının yer aldığı anketlerin sonuçları tablolar halinde verilmiş, ve değerlendirmeleri yapılmış, cevapların çok başarısız olduğu belirtilmiş, sonra M. O. Soysal’ın Türkçe öğretimi kitabı(1995)ında dilbilgisi çalışmaları başlığı altında öğrencilerin cümleyle ilgili bilgisini geliştirmek için tam 6 sayfada anlatıldığı belirtilen O.Veli Kanık’ın “Robenson” başlıklı şiiri verilmiş ve konunun geleneksel dilbilgisi inceleme yöntemleriyle ele alındığı, çağdaş dilbilimsel inceleme yöntemleriyle incelenmediği için öğrencilere pek yararlı olmadığı, ayrıca konusal bütünlüğe dikkat edilmediği vurgulanmaya çalışılmıştır.