Depresyonla Başetmede Grupla Terapi̇ Uygulamasi: Deneysel Bi̇r Çalişma (original) (raw)

Majör Depresyon Tanisi Almiş Kadinlarda Ki̇şi̇lerarasi İli̇şki̇ler Terapi̇si̇ Yaklaşimina Dayali Grupla Sosyal Hi̇zmet Uygulamasinin Depresyon Ve Sosyal Problem Çözme Düzeyleri̇ Üzeri̇ne Etki̇si̇: Bi̇r Karma Yöntem Araştirmasi

2018

Depresyon bireyin sosyal problem cozme becerisini onemli olcude dusuren yaygin ve ciddi bir hastaliktir. Kisilerarasi iliskiler psikoterapisi (KIPT) yaklasimina dayali grupla sosyal hizmet uygulamasinin, major depresyon tanisi almis kadin hastalarin depresyon ve sosyal problem cozme beceri duzeylerine etkisinin olup olmadiginin ortaya konulmasini amaclayan bu arastirma, hem nicel arastirma desenlerinden "karsilastirma gruplu on test-son test" modeline dayali yari-deneysel bir calisma, hem de depresyon tanisi almis olan kadinlarin tani ve tedavi hakkindaki bakis acilari, deneyimleri ve depresyonun sosyal problem cozme beceri duzeylerine olan etkisini derinlemesine incelemeye ve terapotik surecte kadinlardaki anlamli degisiklikleri belirlemeye yonelik nitel bir calismadir. On iki mudahale grubunda, on da karsilastirma grubunda olmak uzere toplam 22 hasta arastirma kapsaminda degerlendirilmistir. Mudahale grubuna farmakoterapi ve KIPT yaklasimina dayali grupla sosyal hizmet m...

DEPRESYONLA BAŞETMEDE GRUPLA TERAPİ UYGULAMASI: DENEYSEL BİR ÇALIŞMA GROUP THERAPY PRACTICE WITH DEPRESSION: AN EXPERIMENTAL STUDY

21. yüzyılda sıklıkla karşılaştığımız depresyon özel terapi grupları ile iyileştirilebilmektedir. Bu çalışmada depresyon tanısı alan bir grup öğrenci bilişsel terapi kuramı çerçevesinde grupla terapi sürecine katılmıştır. Araştırmanın deney grubunu Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi sosyal hizmet bölümünde okuyan ve amaçlı olarak seçilen 7 öğrenci oluşturmaktadır. 8 haftalık terapi oturumlarının ilk ve son oturumunda öğrencilere Beck Depresyon Envanteri uygulanarak grupla terapi sürecinin öğrencilerin depresyon düzeyleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Verilerin işlenmesi ve analizinde Non-Parametrik T Testi ve Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi uygulanmış ve grup üyelerinin haftalık raporları incelenerek betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Öğrencilerin depresyon düzeylerinde anlamlı farklılık olduğu görülmüş ve grupla terapinin öğrencilerin umutsuzluk, uykusuzluk, başarı, kendisini suçlama gibi bilişsel süreçlerinde değişim olduğu ortaya çıkmıştır. Grup üyelerinin sosyodemografik bilgileri ve grup çalışması süreci hakkındaki düşünceleri de bunu desteklemektedir. Bu çalışmanın sosyal hizmet mesleğinin uygulama alanlarından birisi olduğu ancak sınırlı sayıda çalışma olduğu görülmüştür. Bu bağlamda çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı beklenmektedir. ABSTRACT The depression that we often encounter in the 21st century can be cured with special therapy groups. In this study, a group of students diagnosed with depression participated in the therapy process with the group of cognitive therapy theory. The experimental group of the research is composed of 7 students who are selected in the Social Work Department of the Faculty of Science and Literature of Sakarya University and selected for the purpose. In the first and last session of the 8-week therapy sessions, the effect of the group therapy period on the depression levels of the students was examined by applying the Beck Depression Inventory. In the processing and analysis of the data, Non-Parametric T-Test and Wilcoxon Signed Ranks Test were applied and descriptive analysis technique was used by examining the weekly reports of the group members. It was observed that there was a significant difference in the depression levels of the students and it was revealed that the group had a change in the cognitive processes such as despair, insomnia, success, blaming oneself. Sociodemographic information of the group members and their thoughts on the group work process support this. It was seen that this work was one of the application areas of the Social Work profession, but only in limited numbers. It is expected that stduyinging in this context will contribute to the literature.

Deneysel olarak sınanmış grupla psikolojik danışma ve rehberlik programları - III

2017

Elinizdeki bu kitap ilk iki cildi daha önce yayımlanan "Deneysel Olarak Sınanmış Grupla Psikolojik Danışma ve Rehberlik Programları" serisinin üçüncü cildidir. Daha önce yayımlanan kitaplardan birinci ciltte, ilköğretim öğrencileri için hazırlanmış ve bu yaş grubu öğrenciler üzerinde etkililiği test edilmiş programlar, ikinci ciltte ise yine aynı yaklaşımla orta ve yükseköğretim öğrencileri için hazırlanmış ve test edilmiş programlara yer verilmişti. Bu kitapta ise yine orta ve yükseköğretim öğrenci-leri üzerinde etkililiği test edilmiş programlar yer almaktadır. Kitaptaki programlardan üçü doktora tezi, altısı ise yüksek lisans tezidir. Programların tümü deneysel olarak test edilmiş, etkililiği kanıtlanmış çalışmalardır. Bu çalışmalar bilimsel jüriler tarafından kabul edilmiştir. Kitapta dokuz program yer almaktadır. Bunlar; akademik güdülenme, problem çözme, sosyal beceri eğitimi, etkili çalışma alışkanlıkları geliştirme, benlik saygısı, kaygı, sosyal kaygı, sınav kaygısı ve sigarayı bıraktırma konularında ha-* Yazarın 2004 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünde Prof. Dr. Üstün DÖKMEN danışmanlığında hazırladığı doktora tezi temelinde hazırlanmıştır.

Depresif Hastalarda Tedaviye Uyum: Doðal Ýzlem Çalýþmas

Depresyonu olan hastalarýn, önemli bir halk saðlýðý yükü oluþturmasý ve etkin tedavileri olmasýna raðmen, çoðu hasta yeterli tedavi görmemektedir. Araþtýrmalara göre major depresyonlu hastalarýn sadece %10'u, yeterli dozda antidepresan tedaviyi, yeterli sürede almaktadýr. Yetersiz tedaviye neden olan ana etken, doz atlanmasý ve tedavinin erken kesilmesine baðlý tedavi rejimine uyumsuzluktur. Araþtýrmaya SSK Ankara Eðitim Hastanesi Polikliniði'ne baþvuran 97 major depresyon hastasý alýnmýþtýr. Hastalar, altý ay süresince ayaktan izleme alýnmýþ, önerilen antidepresan tedaviyi erken kesip kontrollerine gelmemelerine göre tedaviye uyumlu olan ve olmayan grup olarak iki gruba ayrýlmýþtýr. Bu iki grup klinik ve sosyodemografik özellikleri açýsýndan karþýlaþtýrýlmýþ ve tedaviye uyumsuzluða neden olabilecek faktörler araþtýrýlmýþtýr. Tedaviye uyum gösteren 71 hasta ve göstermeyen 26 hastanýn klinik ve sosyodemografik özellikleri istatistiksel olarak karþýlaþtýrýldýðýnda, kadýnlarýn tedaviye uyumunun daha yüksek olduðu ve bu bulgunun istatistiksel olarak anlamlý olduðu görülmüþtür. Ayrýca doz rejimine uyumlu olan hastalarýn istatistiksel olarak anlamlý düzeyde tedaviye daha uyumlu olduklarý bulunmuþtur. Anahtar Sözcükler: Depresyon, tedavi, uyum.

Depresyon Hastalarýnda Týp Dýþý Yardým Arama Davranýþý: Aleksitimi Bir Etken Olabilir mi?

2000

Objective: Alexithymia refers to a specific disturbance in emotional processing that is manifested by difficulties in identifying and verbalizing feelings, a paucity of fantasy and dreams, and a tendency to think in a concrete, utilitarian way, and by an inability to discriminate between feelings and physical sensations. The objective of this study is to investigate whether there is any difference of alexithymia construction in the patients seeking extramedical help. Method: The sample consisted of 100 patients who were diagnosed as major depressive disorder (MDD) according to the DSM-IV criteria in five State Hospitals of Trabzon and Rize, Turkey. Participants were administered a sociodemographic questionnaire form, the Hamilton Anxiety Scale, the Hamilton Rating Scale for Depression, the 20 Item Toronto Alexithymia Scale, the Somatosensory Amplification Scale and the somatization subscale of the SCL-90R. Sociodemographic data and psychometric measures were compared among the patients who sought extramedical help and who did not. Results: Twenty-four of 100 participants sought extramedical help. Patient seeking extramedical help had significantly higher scores on the second dimension of the TAS-20 and more frequently asked help from other medical doctors. When the duration of education was controlled for, there was a significant difference on the measures of all alexithymia tests except Externally Oriented Thinking between the groups. Only Difficulty in Expressing Feelings significantly added variance in predicting extramedical help seeking behavior. Conclusion: Patients seeking extramedical help were found to have more difficulty in describing feelings and tendency to consult other medical doctors. MDD patients with alexithymia may show abnormal illness behavior and difficulty in expressing their complaints.

Depresyon, Anksiyete ve Stres Belirti Düzeylerini Azaltmaya Yönelik Grup Terapisi

2019

Bu calismanin amaci grup terapi programinin bireylerin depresyon, anksiyete ve stres duzeyleri uzerindeki etkisini incelemektir. Bu etkinin degerlendirilmesi icin yari deneysel bir yonteme basvurulmus, kontrol grupsuz on-test son-test deneme modeli kullanilmistir. Program, calisma grubuna haftada bir 90 dakikalik oturumlar seklinde, sekiz hafta olarak uygulanmistir. Terapi programini degerlendirmek icin on-test ve son-test olcumleri icin Beck Depresyon Envanteri, Beck Anksiyete Olcegi, Algilanan Stres Olcegi kullanilmistir. Arastirmada elde edilen verilerin analizinde Wilcoxon Isaretli Sira Testi kullanilmistir. Yapilan analizler calisma grubundaki katilimcilarin depresyon, anksiyete ve stres puanlarinin anlamli duzeyde azaldigini gostermistir. Calisma sonrasinda izlenen degisimin tutarli olup olmadigini belirleyebilmek amaciyla calismanin bitiminden 10 hafta sonra izleme olcumu yapilmistir. Yapilan izleme olcumunde depresyon, anksiyete ve stres puanlarinda bu azalmanin 10 hafta sur...

Araştırmalardan Klinik Uygulamaya Bipolar Depresyon Tedavisi

2001

Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, Cilt: 9, Say›: 4, 1999 / Bulletin of Clinical Psychopharmacology, Vol: 9, No.: 4, 1999 D eskriptif psikiyatrinin en önemli ismi Kraepelin, manik-depresif hastalık" tanısı altında hem manik ve depresif epizodları birarada yaşayanları, hem de yineleyici depresyon yaşayanları toplamıştır. Ancak Leonhard ile başlayan dönemde pek çok araştırmaya dayanılarak bu iki grubun ayrılması gerektiği öne sürülmüştür. Leonhard ayrımı özellikle "otonom ve endojenöz" yineleyici depresyonlar için önermiştir (1). Aile öyküsü, doğal gidiş, klinik belirtiler, kişilik özellikleri, biyolojik göstergeler, farmakolojik sağaltımlara yanıt vb... değişkenlerle ilgili çalışmalarla desteklenen bu ayrım DSM-III’le başlayan sınıflamalardaki yeni yaklaşımla daha da belirginleşmiştir. Öyküde manik/hipomanik epizodun varlığı ile belirli bipolar bozukluk tanısının göreli daha homojen kalmasına karşın, yineleyici depresyonlar, "endojenöz" niteliklere vurgunun kal...