Maârif-i Umûmiyye Nezâreti Tarihçe-i Teşkîlât ve İcraatı Üzerine Bir Değerlendirme / A Review on the Maârif-i Umûmiyye Nezâreti Tarihçe-i Teşkîlât ve İcraatı / MUSTAFA SELÇUK (original) (raw)
Related papers
Urfalı Yusuf Nâbî'nin, yaygın görüş ve inanışa göre, devlet adamı Râmî Mehmet Paşa ile hacca (1678) giderken, Ravza-i Mutahhara'ya yaklaştıkları sırada uyuyakalan Paşa'yı uyarmak, nereye gittiğinin farkında olması ve bî-edebâne davranışlardan sakınması gerektiğini hatırlatmak maksadıyla, 5 beyitten oluşan gazel tarzında yazdığı NaǾt-i Şerîf'i ile, onun her beytine dört mısra ilâve ederek bir tesdîs oluşturan Tâhiru'l-Mevlevî'nin Tesdîs-i NaǾt-i Şerîf-i Nâbî başlığını taşıyan tesdîs'in şerh ve tahlili yapılmıştır. Makâlenin sonunda ise, Nâbî'nin " terk-i edeb.." terkibinden hareketle, önemli olduğunu düşündüğümüz edeb'le ilgili bilgi ve örnekler verilmiştir. This study is about “Na’t-ı Sharif” that has been written by poet Nabi while he was going to hajj together Baltacı Mehmet Pasha and “Tasdis” that has been written by Tahir al-Mawlawi in addition to this Na’t-ı Sharif. Both Na’t-ı Sharifs were elaborated, information about their literary and technique features was given and both of them were explained and analyzed. So, both Na’t-ı Sharifs were introduced to the environment of science an literature.
2017
Bu tezde II. Selim (1566-1574) dönemi mesnevîhan ve siyâsetnâme müellifi olan Alâî b. Muhibbî eş-Şîrâzî’nin, (ö. 966/1559’dan sonra) Gazzâlî’ye (ö. 505/1111) ait olan Nasîhatü’l-mülûk adlı eserinin Türkçe tercümelerinden Netîcetü’s-sülûk fî terceme-i nasîhati’l-mülûk adlı eserinin tanıtımı, kaynak ve içerik analizi ile siyaset düşüncesi ele alınmıştır. Eser Nasîhatü’l-mülûk çevirileri içinde yer yer şerhli ve mütercimin önemli ilavelerini hâvi olması bakımından önem arz ettiği gibi II. Selim’eşehzadeliği döneminde sunulması bakımından da kayda değerdir.Tezde ilk önce Nasîhatü’l-mülûk hakkındaki tartışmalar ve literatür, ayrıca eserin çevirileri üzerinde durulmuştur. İkinci olarak siyâsetnâme geleneği üzerinde durulmuş ve bir siyâsetnâme müellifi olarak Alâî b. Muhibbî hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Netîcetü’s-sülûk fî terceme-i nasîhati’l-mülûk’un Muhibbî’ye aidiyeti, yazılış amacı ve tarihi, ayrıca nüshaları ve şerh tekniğine değinilmiştir. Son olarak Muhibbî’nin esere eklediği hususlar bağlamında eserin muhteva tahlili yapılmış ve Muhibbî’nin siyaset düşüncesinin ana hatları sunulmuştur.
Ali b. Yahyâ es-Semerkandî’nin (ö. 862/1457) Tasavvuf Düşüncesinde Mârifet
Ali Semerkandî'ye Vefâ: Ali Semerkandî Uluslararası Çalıştayı - 2, 2024
Kalp vasıtasıyla elde edilen bilgiyi ifade eden mârifet, sûfî epistemolojisini simgeleyen en temel kavramdır. Sûfîler bilgiye ulaşmada aklın önemini kabul etmekle birlikte ilâhî hakikatleri idrak etmede onun sınırlılığını dile getirmektedirler. Onlara göre bilgiye ulaşmada en kuvvetli ve kesin yol kalpten geçmektedir. Kulun kalbi ile ulaştığı keşf ve ilham, doğrudan kaynağından elde edilmiş olması yönüyle sıhhatli bir bilgi içermektedir. Bu yönüyle kalp vasıtasıyla elde edilmesi itibariyle mârifet kesin ve doğru bilgiyi ifade etmektedir. Allah hakkındaki bilgiye ise mârifetullah adı verilmektedir. Sûfî geleneğe uygun olarak mârifeti akıl ile elde edilen ilimden daha öncelikli ve üstün bir konuma yerleştiren Ali es-Semerkandî, mârifete giden yolda öncelikle şeriat ilimlerini öğrenmenin önemine vurgu yapar. Bununla birlikte ona göre ilim sahibi olmaktan maksat yalnızca kitaplardan ilim öğrenmek anlamına gelmemektedir. Asıl ilim, amele yoğunlaşmaktır; hakiki âlim, ilmiyle amel edendir. Şeriat ile amel insanı mârifete ulaştırır. Şeriat ilmi insanın dış âlemi, mârifet ilmi ise iç dünyası ile ilgilidir. Bu iki ilmin cemedilmesiyle hakikat ilmi ortaya çıkar. Mârifete ulaşmak için öncelikle kalbin önündeki engellerin aşılması gerekir. Bunun yolu ise nefis terbiyesinden geçmektedir. Nefis perdesini kalp aynasından kaldırıp hakikatleri görmek için kalbin kirlerden arındırılması ve mâsivânın gönülden çıkartılması gerekir. Bunun gerçekleşmesiyle mârifetullaha ulaşılacak, gizli hazinenin güzellikleri zuhur edecektir. İnsanın asıl vatanına dönüşü de samimi olarak yaptığı ameller neticesinde elde edeceği mârifet ile mümkün olacaktır. Bu hakikate ulaşmayan ise ne kadar kitap okursa okusun gerçekte âlim olamayacaktır. Bu minval üzere çalışmada, Ali es-Semerkandî’nin Keşfü’l-esrâr li’t-tâlibi li sultâni’l-ârifîn ve’l-ulemâi’l-muhakkıkîn adlı eseri özelinde tasavvuf düşüncesindeki mârifet yorumları, diğer mutasavvıfların mârifet kavramına yaklaşımları ile karşılaştırmalar yapılarak tahlil edilmiştir. Böylece Ali es-Semerkandî’nin bilgi anlayışı itibariyle tasavvufî düşünce geleneğine uygun bir yaklaşım sergilediği anlaşılmıştır.
Tasavvuf Tabakâtında Sûfînin Görünümü: Amr b. Osman el-Mekkî Özelinde Bir İnceleme
Sufiyye, 2022
Tasavvufun ilim olma süreci ve sistematik biçimde ıstılahlarının ortaya konulması diğer ilimlerden bazı noktalarda farklılık arz eder. Bunların en önemlilerinden biri ıstılahların oluşumu sürecindeki kavramları kullanmış sûfîlerin söylemleri ve bu söylemleri etrafında sürdürdükleri amelî yaşantılarıdır. Bu anlamda tasavvufî tabakât eserlerinde zikredilen malumatın tasavvufu hem amelî hem de nazarî olarak ele alabilmeye imkân sağladığı söylenebilir. Bilhassa erken dönemde yaşamış sûfîlerin söz ve fiillerinden mürekkeb anlayışları, tasavvufun ilim olma sürecinin değerlendirilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Cüneyd-i Bağdâdî’nin çağdaşı olan Amr b. Osman el-Mekkî de bu açıdan erken dönemde yaşamış önemli bir mutasavvıftır. Bir mutasavvıf olarak el-Mekkî hakkındaki bilgilerin hem diğer İslâmî ilimlerle irtibatı hususunda hem de yaşadığı coğrafyanın ve dönemin tasavvuf anlayışını yansıtması bakımından önemli veriler sunabileceği düşünülmüştür. Böylece bu makalede öncelik, tabakât eserlerinde el-Mekkî hakkında verilen bilgilerin incelenmesidir. Bu inceleme neticesinde onun hayatı, şahsiyeti, kavramsal olarak üzerinde durduğu tasavvuf anlayışı tespit edilmeye çalışılacak ve tasavvuf tarihindeki yerine dair izlenimlere yer verilecektir. Bunun yanı sıra çalışmanın sûfî tabakâtında bir mutasavvıfın nasıl ele alındığı konusunda fikir verebileceği düşünülmektedir.
Journal of Turkish Research Institute, 2016
Öz XVIII. asrın ilk yarısında Şam'ın önde gelen âlim ve mutasavvıflarından olan Abdülganî en-Nablusî (ö. 1143/1731), telif ettiği üç yüzü aşkın eseri ve tasavvufi seyahatleriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Kâdiriyye, Sühreverdiyye ve Nakşibendiyye tarikatları ile Ekberiyye Mektebine bağlı olan en-Nablusî, çocukluğundan beri aşina olduğu Mevleviyye tarikatı mensuplarıyla da dostane ilişkiler kurmuştur. Şam'da Mevleviyye tarikatına yönelik artan tenkitler karşısında el-Ukûdü'l-lü'lüiyye adlı eserini kaleme almış ve bu tarikatın uygulamalarının dinin özüne uygun olduğunu delillerle ispata çalışmıştır. Bu makalede en-Nablusî'nin yaşadığı dönemde Şam'da Mevleviliğe yöneltilen eleştirilerin tespiti ve onun el-Ukûdü'l-lü'lüiyye adlı eserinde bu tenkitlere verdiği cevapların irdelenmesi hedeflenmektedir.
MUHÂSİBÎ’NİN KİTÂBU FEHMİ’L-KUR’ÂN VE ME‘ÂNÎHİ ADLI ESERİNDE KUR’ÂN TASAVVURU VE NESİH TARTIŞMALARI
Yüksek Lisans Tezi , 2024
Araştırmada Hâris el-Muhâsibî’nin (öl. 243/857) hayatı ve Fehmu’l-Kur’ân adlı eserinde ağırlıklı olarak ele aldığı nesih konusu incelenerek müellifin hem Kur’ân’a hem de nesih olgusuna bakışı gözlemlenmiştir. Muhâsibî'nin, Fehmu’l-Kur’ân adlı eserinde neshi on beş çeşide ayırması dikkatimizi çektiğinden bunlar arasında ne gibi farklar ve benzerlikler bulunduğu, Kur’ân’ı anlamaya nasıl bir bakış kazandırdığı problem edilmiştir. Çalışmada metnin içerik analizi yapılırken, yazıda birçok tutarsızlık fark edilmiştir. Buna rağmen Muhâsibî’nin nesih konusuna tebdîl, beyân, ref‘, izâle, nakil, tahsis ve istisna açısından çok geniş bir perspektif kazandırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca Muhâsibî'nin, haberlerde neshin caiz olmadığı ve Allah kelâmının değişmezliği görüşünü ısrarla vurguladığı ancak eser boyunca sistemli bir şekilde bu görüşlerin ilerlemediği de tespit edilmiştir.