Mekândaki Dil/ler: Misafirlik ve Yerleşiklik Arasında Göçmenler (original) (raw)

Göçerlerin Medeniliği ve Yerleşiklik Algısı

İnternational Euroasia Congress on Scientific Researches and Recent Trends VII Book of full Texts, 2020

Türk Tarihinin erken dönemleri söz konusu olduğunda öne çıkan ve daha çok vurgulanan mesele, konargöçer yaşam tarzıdır. O kadar ki, bu konuya çok fazla odaklanılması, Türklerin çok eski dönemlerden itibaren yerleşik kültürü de tanıdıkları ve bizzat deneyimledikleri gerçeğinin çoğu zaman göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Geleneksel yaklaşımın Türkleri “göçebe” olarak tanımlayıp medeniyetsiz ilan etmesinin de bunda payı vardır. Zira Türklüğü göçebelikle, medeniliği de şehir yaşamı, dolayısıyla yerleşiklik ile eşitleyen bir algı söz konusu olmuştur. Oysa Türklerin yaşam tarzına bakıldığında onların mevsim koşullarına göre yaylak ve kışlaklar arasında sistemli bir şekilde yer değiştirirken son derece zengin bir kültürel yaşamın da sahibi oldukları net şekilde görülmektedir. Bu zenginlik sayesindedir ki, göçerler çoğu konuda yerleşik komşularına örnek teşkil ederek onların hayatına önemli dokunuşlarda bulunabilmişlerdir. Göçer-yerleşik ilişkileri her iki taraf için de etkileşimi kaçınılmaz kılarken göçerler açısından bakıldığında bunun yanı sıra belki bir miktar kafa karışıklığını da beraberinde getirdiği söylenebilir. Nitekim göçerlerin yerleşiklik konusunda zaman zaman yaşadıkları ikilem bunu göstermektedir. Türklerde şehir izleri oldukça eskidir ve Türk şehri sahip olunan kültürel özelliklerin bir yansıması olarak ortaya çıkmış gözükmektedir. Bu çalışma bir yandan “göçerliğin medeniliğine” dikkat çekerken bir yandan da Türklerin konsak mı göçsek mi ikilemini yansıtmayı amaçlamış; göçerlerin yerleşiklerle olan tanışıklığı ve ilişkilerinin genel çerçevesini, Türk kültüründe erken dönemlerden itibaren görülen yerleşikliğin izlerini ve Türk şehrinin en belirgin özelliklerini konu edinmiştir. Anahtar Kelimeler: Konargöçerlik, Yerleşiklik, Şehir, Eski Türkler, İslam Öncesi

Sığınmacı ve Mültecilerin Galler´e Yerleşme Sürecinde Dil İle İlgili Yaşadıkları Zorlukların İncelenmesi

2018

Bu makalenin konusu siginmaci ve multecilerin dile dair tecrubeleridir. Bu konuyu ozel olarak Birlesik Krallik’ta Galler ulkesinin Swansea kentinde siginmacilarin ve multecilerin yerel nufus ile hizmet saglanmasi ve toplum orgutleri ile olan iliskileri uzerinden inceler. Yerinden edilmis nufusun hareketliligi gerek gectigimiz yuzyilin gerekse bu yuzyilin belli basli olaylarindandir. Bununla baglantili olarak yerinden edilmis insanlarin cografik ve lisanin hakim oldugu sinirlari asmasi ile dile dair sorunlar temel unsur olarak ortaya cikmistir. Gocmenlerin ait olduklari etnik, dini, kulturel ve dil gruplarinin cesitliligi arttikca geldikleri ulkelerde hukumetlerin onlarin ihtiyaclarina cevap verecek kaynaklari daha da yetersizlesmistir. Birlesik Krallik’ta 1999 Gocmenlik Yasasinin uygulamaya sokulmasiyla daha onceleri nufus yogunluklari homojen ozellikler tasiyan bolgeler farkli kimliklerde gocmenlerin buralara yerlestirilmesi ile daha kozmopolit bir yapiya burunmuslerdir. Boylece...

Göç ve Göçmen Yazını Üzerine

Göç, göçmenleri ve bu süreçleri araştırmanın gerektirdiği çaba, kaynaklar ve güçlükler, bir anlamda yazın alanında göç ve göçmen olgusunun daha ciddi değerlendirilmesi için bir gerekçe oluşturabilir. Türkçe yazında da, bu anlamda zengin bir birikim söz konusudur.

Düzensiz Göçmenler, Yerleşikler ve Güvencesizlik

Panorama, 2021

ABD'nin Afganistan'dan çekilmeye başlamasıyla Taliban'ın bölgede üstünlüğü ele geçirmesi bölgeden kaçışları hızlandırdı. Bu gelişme yaşanmadan önce de bir süredir İran rotasını takip eden Afganlar, Türkiye'nin güneydoğusundan giriş yapıp İstanbul'a kadar geliyorlardı. Bu göçlerin yoğunlaşmaya başladığı Temmuz 2021'de Türkiye'de geçici koruma verilen Suriyeli sayısı resmî olarak 3 milyon 690 bin 896 kişiye ulaşmıştı. En son Ankara Altındağ'da çıkan kavgada bir Suriyelinin işlediği cinayetin ardından gelişen olaylarda gerilim hızlıca tırmandı. Bu sırada Türkiye'ye giriş yapmak isteyen Afganların görüntüleri sosyal medyada yayıldıkça düzensiz göç konusu kamuoyunda daha fazla tartışılır hale geldi. Avusturya

Göçü ve Göçmeni Anlamak

History Studies International Journal of History, 2019

Özet Göç, kişinin bulunduğu yerden bir başka yere gitme halidir. Bu durum zorlayıcı sebeplerle ortaya çıkabileceği gibi kişisel tercihlerle de olabilmektedir. Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetindeyken bırakılan topraklardan bu şekilde kitlesel göçler yaşanmıştır. Bunların bazıları artık mensubu bulundukları yeni devlet dâhilinde yaşamak istemeyenlerin gerçekleştirdikleri göçler olmuştur. Bazıları ise ilgili devlet ile yapılan antlaşma gereğince zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır. Her iki durumda da yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalan insanların yaşadıkları travmaları kelimelerle anlatmak güçtür. Göçün yaşanılan yeri terk etmek hususundaki zorlukları, göç edilen yerde de devam etmiştir. Nitekim zorlayıcı nedenlerle anavatan olarak telakki edilen topraklara gelen bu insanlar zorluklar yaşamaya devam etmişlerdir. Terk ettikleri topraklarda maruz kaldıkları durumların benzerleri olmasa bile göç ettikleri yerde de öteki konumundadırlar. Bu ise onların mevcut toplum yapısına uyumlarını zorlaştırmıştır. Kafalarında mümkün olduğunda geri dönmek arzusunu uzun bir süre muhafaza etmelerinin bir nedeni de bu olabilir. Bu açıdan göçün nedenlerinin ortaya konması her zaman bütünü görmek açısından yeterli olmamaktadır. Bizzat göçenlerin hikayeleri, öncesi ve sonrası ile hissettikleri ayrıca değerlendirilmeye muhtaçtır. Bu çalışmada göçün gerçekleşme nedenleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca göç öncesi ve sonrası süreçlerin genel bir değerlendirilmesi yapılmıştır. Göç edenlerin kendilerini ifadede yaşadıkları sıkıntıların dışında göçü bazı yönleri ile sadece buna maruz kalanların anlamlandırabileceğine işaret edilmiştir.

Göç, Kültürel Bellek ve Müzik: Geçici ve Yeni Gelen Göçmen Topluluklar Örneği

X. ULUSLARARASI HİSARLI AHMET SEMPOZYUMU 10th INTERNATIONAL HİSARLI AHMET SYMPOSIUM "İNSAN YAŞAMINDA MÜZİK" "MUSIC IN HUMAN LIFE" BİLDİRİ KİTABI, 2019

In the musicology/ethnomusicology literature, migrant communities’ production and performance of music are usually related to which musical elements are sustained, “preserved” or transformed after migration. The experience of exile and “forced migration” that has a small place in this literature is usually discussed within the concept of “traumatic social memory” in terms of transformation of the traumatic past that is experienced before and during the migration process into a narration through music. The general characteristic of this literature is that a certain time has passed after the migration experience of the studied communities, so, they have become communities that are perpetuated. Temporary/transit migrant communities and “those who newly arrive” are completely outside this picture. In temporary and newly arrived migrant communities, however severe the reason of migration or the migration process may be, the absence of a trauma narrative is noticeable, and in this process, music shows the characteristic of being a symbolic language that replaces verbal narrative. Moreover, in the experience of these communities, music has a significant role in reestablishing their destroyed past, sustaining cultural practices and rebuilding these practices by repetition. This presentation will discuss the relationship established by temporary and newly arrived migrant communities, who are pushed to the side in the ethnomusicological migration literature, with music through the examples of the Chaldean-Iraqi and Syrian migrant communities in the context of the concept of cultural memory, which is one of the theoretical instruments of memory studies.

Sosyal Uyumda Kültürlerarası Yaklaşımın Bir Yansıması Olarak Göçmen Meclisleri

MSGSÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 2022

Sosyal uyum, günümüz koşullarında, hiç olmadığı kadar tartışılan problematik konulardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle son dönemde göçün hızlanması ve farklılaşması neticesinde küresel dünyanın aktörlerini zorlayan birtakım gelişmeler yaşanmaktadır. Kendine özgü koşullarda gerçekleşen birbirinden farklı göç deneyimleri, devletlerin siyasi ve idari yüklerinin artmasına ve çözüme yönelik arayış içerisine girmelerine neden olmaktadır. Bu yükü paylaşan aktörlerden biri de yerelde örgütlenen göçmen meclisleridir. Çalışmanın amacı; göç, çokkültürlülük ve uyum üçgeninde önemli bir role sahip olduğu düşünülen göçmen meclislerini kültürlerarası yaklaşım çerçevesinde değerlendirmektir. Nitel bir araştırma tasarımına sahip olan çalışmada göçmen meclislerinin betimsel bir analizi yapılmaya çalışılacak, Türkiye ve dünyadan örneklerle bu mekanizmaların işleyişleri mevcut ulusal ve uluslararası düzenlemelerle birlikte değerlendirilecektir. Böylece ilk bakışta küresel bir sorun olarak değerlendirilen göç olgusunun çözümlenmesinde yerel dinamiklerin önemi ve gücü, özellikle Türkiye'de henüz yeterince göz önünde olmayan yerel bir aktör olan göçmen meclisleri bağlamında ortaya konmuş olacaktır.