Yrd. Doç. Dr. Mehmet Çelenk, 16-17 Yüzyillarda İran'Da Şi̇îli̇ği̇n Seyri̇, Emi̇n Yayi (original) (raw)

Mesnevî Şerhlerinin Tanıtımı, Eleştirisi ve Tahlîli: Farsça Şerhler ve İran’da Bulunanlar

Mevlânâ'nın Mesnevî'si muhtevası ve tesiri bakımından Türk ve dünya edebiyatında seçkin bir yere sahiptir. Hicri sekizinci yüzyıldan günümüze kadar Mesnevî'ye birçok şerh yazılmıştır. Bu şerhlerin yazımı Anadolu'da başlayıp İran, Hindistan, Avrupa, Suriye ve Mısır'a kadar uzanmıştır. Mesnevî şerhleri sayesinde Mevlânâ'nın düşüncesi birçok insana ulaşmıştır. Mesnevî Farsça yazıldığı için şerhlerin çoğu Farsça yazılmıştır. Hindistan ve Anadolu'da bazı şârihler de şerhlerini Farsça kaleme almıştır. Bu çalışmada Rızâ Şecerî'nin "Mesnevî Şerhlerinin Tanıtımı, Eleştirisi ve Tahlîli: Farsça Şerhler ve İran'da Bulunanlar" adlı eseri ele alınacak ve bu eserde geçen Farsça Mesnevî şerhleri hakkında kısaca bilgi verilecektir.

Akışkan Kırılganlıklar Ekseninde İranlı Mülteciler: Emek ve Toplumsal Cinsiyet

fe dergi feminist ele

İçinde bulunduğumuz küresel çağ, çok katmanlı göç süreçleri üretmekte ve mültecilik son zamanlarda en yaygın göç formu olarak dünya gündemindeki yerini almaktadır. Risklerle örülü ve akışkan özellikler gösteren geç kapitalizmin göçmenler için yarattığı çeşitli dezavantajlar, kadın ve LGBTİ bireyler başta olmak üzere mültecileri daha derinden etkilemektedir. Göçün küresel bağlamıyla oluşan yeni toplumsallıklar, bireylerin çalışma ve gündelik yaşamdaki kişisel deneyimlerine sızarak öznelliklerini dönüştürmektedir. Bu araştırma sözü edilen gerçekliklerden yola çıkarak Sara Ahmed'in kırılganlık ve Zygmunt Bauman'ın akışkanlık kavramları ilişkiselliğinde, Denizli'de yaşayan İranlı kadın ve LGBTİ mültecilerin çalışma ve gündelik yaşam pratiklerini analiz etmektedir. Araştırmanın temel iddiası, kırılganlığın ve akışkanlığın birbirlerine eklemlenmesinin, mültecilerin göç, göçmenlik, gündelik yaşam ve mülteci işçi deneyimlerini biçimlendirerek onlara yeni öznellikler kattığıdır. Çalışma kapsamında nitel araştırma yöntemiyle 13 İranlı mülteciyle yarı yapılandırılmış, derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın temel bulgusu, kadın ve LGBTİ mültecilerin hem göç süreçlerinin hem de Denizli'de askıya alınmış yaşamlarının tamamlanmamış, kırılgan ve kopuşlar içeren bir yapıya sahip olduğudur. Anahtar Kelimeler: mültecilik, toplumsal cinsiyet, emek, akışkanlık, kırılganlık Iranian Refugees in the Context of Liquid Fragilities: Labour and Gender The global age we live in generates multi-layered migration processes and asylum seeking takes its place in the world's agenda. Various disadvantages created by late capitalism, which is woven with risks and has fluid characteristics, affect refugees, especially women and LGBTI individuals, more deeply. New communities formed by the global context of migration transform their subjectivity by penetrating into individuals' personal experiences in working and daily life. Based on the aforementioned realities, this research analyzes the working and daily life practices of Iranian women and LGBTI refugees living in Denizli, in relation to Sara Ahmed's fragility and Zygmunt Bauman's liquidity concepts. The main argument of this research is that the combination of fragility and liquidity imputes new subjectivities to refugees by shaping their migration, daily life, and refugee worker experiences. Within the scope of the study, semi-structured, in-depth interviews were conducted with 13 Iranian refugees using qualitative research method. The main finding of the research is that both the migration processes and the suspended lives of women and LGBTI refugees in Denizli are incomplete, fragile, and have a structure that includes ruptures.

İran'Da Riza Şah Dönemi̇ Modernleşme Süreci̇ni̇n Şi̇a Ulemasina Etki̇si̇

Journal Of History School, 2019

Kaçar hanedanına son veren Rıza Han, kendisini Pehlevi hanedanlığının kurucusu olarak yeni kral (1925-1941) ilan etmiştir. I.Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması ve ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile başlayan ve Atatürk'ün gerçekleştirdiği Cumhuriyet devrimi ile devam eden süreçten derin bir biçimde etkilenen Rıza Şah, güçlü bir merkezi devlet kurmak amacıyla İran'da bir dizi reform başlatmıştır.İran'da Meşrutiyet Devrimi (Anayasal Devrim-1906-7) sürecinden bu yana Şia ulemasının konumu güçlenmişti. Rıza Şah'ın gerçekleştirdiği merkezileşme ve sekülerleşmeyi hedef alan reformlar sayesinde Şia ulemasının sosyoekonomik durumu derinden etkilenmiş ve bu reformların ulemanın gücünü azaltıcı etkisi olmuştur. Tarihsel olarak bakıldığında Şia siyasal düşüncesine egemen olan siyasal iktidarı haksız bir şekilde elinde tuttuğuna inanılan kesimlere karşı bir protesto olarak siyasal iktidardan uzak durmak ve adil olmayan yönetimlerin iktidarlarının gayri meşru olduğuna dayanan ön kabul, merkezi bir konuma sahipti.

ÂL-İ 'IRÂK (HÂREZM'DE SÂMÂNÎLERE TÂBİ YÜZ YILLIK BİR İKTİDAR HAKKINDA YENİ BİR ARAŞTIRMA)

Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018

Şimdiye kadar Hicrî III-IV. yüzyıllarda, Hârezm’in tarihsel siyasî değişimlerinin berrak bir tahlili yapılmamıştır. Bazı araştırmacılar antik çağdan Âl-i Me’mûn iktidarına kadar tüm siyasî hanedanları, hatalı bir şekilde Hârezmşâhlar diye isimlendirmiş ve onları antik Âl-i Âfrîğ hanedanının devamı kabul etmişlerdir. Bu yüzden Âl-i Âfrîğ ve Âl-i ‘Irâk’ı tek bir hükümet saymışlardır. Ancak bu konuya dair birçok tarihî belirsizlik söz konusudur. Kaynaklara dayanan bir analiz ile bu iki hanedanı bir olarak kabul edemeyiz. Görünüşe göre; bu hata kendileri için Abdullah ve Mansûr İslamî isimlerini seçmiş olan Âl-i Âfrîğ’in son yöneticilerinin H. III/M. IX. asrın yarısından sonra, Horâsân’da Tâhirîler hükümetinin devrilmesi ve Saffârîler Devletinin kurulması ile sonuçlanan karışıklıklara aktif şekilde katılmalarından kaynaklanmaktadır. Sâmânîler-Saffârîler mücadelelerinde Saffârîlerden yana olan bu kişiler, Sâmânîlerin zafer kazanmasından sonra ortadan kaybolmuşlardır. Sâmânîler ise ‘Irâk b. Mansûr adlı bir şahsı Hârezm’in hükümdarlığına tayin etmişlerdir. Anlaşılan o ki; ‘Irâk b. Mansûr, Âl-i Âfrîğ ile herhangi bir irtibata sahip değildi. Hükümeti ise Hârezm’de Sâmânîlere tâbi olarak kurulmuştu ve Hârezmşâh unvanıyla isimlendiriliyordu. Bu nedenle Hârezm’de bir asır devam eden Âl-i ‘Irâk Hârezmşâhları hükümeti, Âl-i Âfrîğ ve Âl-i Me’mûn Hârezmşâhları arasında geçiş evresi olarak kabul edilebilir. Elinizdeki makale; ilk defa olarak bu tarihî dönemin hâdiselerini delilleriyle tahlil etmek çabasındadır.

Klasi̇k Türk Şi̇i̇ri̇nde Yemen Ve İlgi̇li̇ Unsurlar

International Language, Literature and Folklore Researchers Journal, 2018

Klasik Türk şiirinde türlü benzetmelere, hayal ve telmih unsurlarına konu edilen çok sayıda coğrafî bölge ve mekân bulunur. Bu mekânlardan biri de Yemen'dir. Yemen, şairler tarafından divan şiirinin telmih ve benzetme dünyası içinde çok bilinen bazı yönleriyle anılır. Bunlar arasında kırmızı rengiyle bilinen akik taşı, Aden incisi, en iyi Yemen'den görüldüğüne ve akik taşına rengini verdiğine inanılan Süheyl yıldızı, Yemen kahvesi, Yemen'den esen ve peygamberin hadisine konu olan rüzgâr, Kurʾan'da adları zikredilen Ad kavmi, Şeddad, İrem bağı ve Belkıs; Yemenli olduğu bilinen Veysel Karanî ve tasavvufî hikâyesiyle bilinen Şeyh Sanʾan bulunur. Bu çalışmada Yemen'le ilgili bu unsurların klasik şiirde hangi anlam ilişkileri çerçevesinde konu edildiği, şairlerin hayal ve benzetme dünyalarında hangi özellikleriyle yer aldığı ele alınmıştır. Bu sebeple taranan divanlardan seçilen beyitler bu anlam ilişkileri çerçevesinde tasnif edilmiş ve kısaca izah edilmiştir.