TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNİN TÜRK GAZETELERİNDE TEMSİLİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) (original) (raw)

YAKIN TARİHSEL SÜREÇ VE SURİYE`NİN TÜRKİYE TAVRI

Tarih Araştırmaları V, 2022

2011 yılında başlayan olayların ardından dünya kamuoyunun ilgisi Suriye’ye yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin en uzun sınır komşusu olan Suriye, tarihi süreçte uzun yıllar Türk idaresinde huzurlu yaşayan, Türkiye’nin sosyal ve kültürel temasının sık olduğu ülkelerdendir. Bugün olduğu gibi geçmişte de coğrafi konumu Ortadoğu’da boy göstermek isteyenleri Suriye hâkimiyetine zorunluluğuna yönlendirmiştir.

ATİPİK BİR TALEP ŞOKUNUN KONUT FİYATLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN ÖLÇÜLMESİ:TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİ MÜLTECİLER ÖRNEĞİ

ATİPİK BİR TALEP ŞOKUNUN KONUT FİYATLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN ÖLÇÜLMESİ:TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİ MÜLTECİLER ÖRNEĞİ, 2023

Suriye Arap Cumhuriyeti’nde 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından ortaya çıkan mülteci/sığınmacı akını, göçün yoğunlaştığı ülkelerde iktisadi, sosyal ve kültürel pek çok yeni sorun ve olanağa kapı araladı. Bu etkiler beraberinde sığınmacılara ev sahipliği yapan ülkeler başta olmak üzere çok sayıda ülkede çalışma izni, eğitim ve sağlık hizmeti gibi kamusal hizmetleri düzenleyen yasa ve yönetmeliklerde değişime yol açtı. Üç milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye bütün bu değişimlerden en fazla etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Bu nedenle son dönemde akademik araştırmaları fonlayan kurumların bu alanda daha fazla araştırmayı desteklemesiyle birlikte konunun çeşitli yönlerine ilişkin araştırmalar hızla arttı. Çalışma genişleyen literatüre bir boyut daha katma iddiasıyla hazırlanmıştır. Bu çalışmada sığınmacıların gelişi atipik bir talep şoku olarak ifade edilmiştir. Bu tanımın yapılmasının nedeni iktisadi saiklerle verilen göç kararı ile iç savaş, işgal veya doğal afetler sebebiyle meydana gelen zorunlu göçün yapısındaki farklılıktır. Ekonomik saiklerle göçte, göç edilecek ülke konusunda göçmenlerin seçim yapma şansı, göç öncesinde hazırlık yapmak için zamanları ve gittikleri ülke/şehir hakkında araştırma yapma, kendi vasıflarını göç edecekleri ülke/şehirdeki ihtiyaçlara göre ayarlama şansı vardır. Sığınmacılar için bunların hiçbiri mümkün değildir. Göçün coğrafi sınırını ise en yakın sınır bölgeleri oluşturmaktadır. Suriye’deki iç savaş, Türkiye’ye gelişleri ve yerleşim seçimlerinin kontrolü bakımından Suriyeli mülteciler için dışsaldır (exogenous). Halep başta olmak üzere, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin Türkiye sınırına daha yakın bölgelerinden gelen mülteciler toplam mülteci nüfusunun çok büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Göçün ilk meydana geldiği andaki tabloyu ortaya koyan AFAD (2013) verileri Türkiye sınırına yakın olan Halep ( %35,7), İdlib (% 20,9), Rakka (% 10,9), Hama (%7,5) ve Deyrizor (%3,9) şehirlerinden gelen mültecilerin, toplam mülteci nüfusunun %78,9’unu oluşturduğunu göstermektedir. Bu rakamlar göç edilecek ülkenin seçiminin de mültecilerin kendi tercihinden ziyade en yakın sınır tarafından belirlendiğini işaret etmektedir. Mültecilerin yoğunlaştığı şehirler göç dalgasının ilk döneminde kurulan kampların olduğu sınıra yakın şehirlerdir. Bu özellikleri nedeniyle göçe ilişkin ilk yerleşim yeri tercihinde mültecilerin karar alma şansının çok düşük olduğu ve savaşın da etkisiyle göçün çok hızlı bir biçimde meydana geldiği değerlendirmesi yapılabilir. Kısa bir sürede milyonlarca mültecinin Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye sınırındaki şehirlerinde yoğunlaşmasıyla birlikte bu kentlerde barınma amaçlı konut gereksiniminde hızlı bir artış yaşandı. Toplam konut stoku içerisinde yeni konut arzı küçük bir yer tuttuğu için konut arzı kısa dönemde talepteki bu değişime ayarlanamamaktadır. Talepte meydana gelen atipik artış ve bununla birlikte toplam konut stokunun kısa dönemde hızla değişmemesi sonucunda göç alan kentlerin konut piyasasında meydana gelen şokun konut fiyatları üzerindeki etkisini incelemek bu çalışmanın temel amacıdır. Göçün iktisadi etkilerini inceleyen literatürün temel odak noktasını göçmenlerin emek piyasasındaki etkileri oluşturmaktadır. Alan yazınında etkinin incelenmesinde bağımlı değişken olarak istihdam, işsizlik ve ücretler kullanılarak bu değişkenler üzerinde göçmenlerin etkisi araştırılmıştır. Farklı ülkeler ve farklı tahmin yöntemleri ile yapılan araştırmalardaki bulgular emek piyasası üzerinde göçmenlerin etkisinin kuramsal modellerde beklenenden düşük olduğu şeklindedir. Buna karşılık konut fiyatları ve kiraları üzerinde göçmenlerin etkisini inceleyen çalışmalar, göçmenlerin konut fiyat ve kiralarındaki talep kanalında yarattığı pozitif etkinin emek piyasasındaki arz kanalında yarattığı negatif etkiden daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum konut piyasasında esnekliğin emek piyasasına kıyasla kısa dönemde daha düşük olmasıyla ilişkilendirilmektedir. Bu çalışma iki noktada literatüre katkı yapmaktadır: 1.) Suriyeli mültecilerin ekonomik etkisini girişimcilik, istihdam, işsizlik, enflasyon gibi noktalardan inceleyen ve etki düzeyinin çok düşük olduğunu veya hiç olmadığını gösteren çalışmaların aksine, Suriyeli mültecilerin gelişinin konut fiyatları üzerinde göz ardı edilemeyecek bir etkide bulunduğunu göstermektedir. 2.) Literatür içerisinde takip ettiği Mariel Boatlift’te incelenenden çok daha büyük bir şokun konut fiyatları üzerindeki etkisini araştırmaktadır. Saiz (2003) ile aynı doğrultuda, bu çalışma ekonometrik analiz aracı olarak farkların farkı stratejisini kullanmıştır. Farkların farkı stratejisi ile modeli tahmin etmek için, uygulama bölgesi, kontrol bölgesi, uygulama öncesi dönem ve uygulama sonrası dönem belirlenmiştir. Bu çalışma, göçün uygulama bölgelerindeki konut fiyatlarını önemli ölçüde etkilediğini ve mültecilerin konut piyasası üzerindeki etkisinin işgücü piyasasından daha yüksek olduğunu bulmuştur. Anahtar Kelimeler: Konut Piyasası, Suriyeli mülteciler, Talep şoku Jel Kodu: R21 F22

ÇERÇEVELEME KURAMI BAĞLAMINDA TÜRKİYE’NİN SURİYELİ GÖÇMENLERE AVRUPA SINIRLARINI AÇMASININ GAZETELERE YANSIMASI: SABAH VE CUMHURİYET GAZETESİ ÖRNEKLERİ

İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi, 2020

Bu çalışmanın amacı, farklı ideolojik arka plandan gelen gazetelerin göçmenlerle ilgili haberleri nasıl çerçevelediğini ortaya koymaktır. Çalışma kapsamında, 28 Şubat günü İdlib'te yaşanan olayların ardından Türkiye'nin artık Suriyeli göçmenleri zorla tutmayacağını belirtmesinin ardından yaşanan göçmen hareketlerinin gazetelere nasıl yansıdığı incelenmiştir. 29 Şubat ile 10 Mart arası Cumhuriyet ve Sabah gazetelerinin yaptığı toplamda 47 haber Van Dijk'ın eleştirel söylem analizi yöntemiyle çerçeveleme kuramı bakış açısıyla ele alınmıştır. Temel olarak "İdeolojik farklılıklara sahip gazeteler aynı olayı farklı şekilde çerçevelemekte ve izleyicisine aktarmaktadır" hipotezinden yola çıkılarak "Türkiye'nin Avrupa sınırlarını Suriyeli göçmenlere açması gazetelere nasıl yansımıştır?" sorusuna çerçeveleme kuramı ekseninde cevap aranmıştır. Elde edilen bulgulara göre, iki gazetenin farklı çerçeveleme yaptıkları tespit edilmesine rağmen, olayın "masum mağdurlarının" Suriyeli göçmenler olduğunu konusunda yaklaşım benzerliği tespit edilmiştir.

SINIRLI VE SORUNLU KOMŞULUK: TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNE İLİŞKİN DÖNEMSEL BİR İNCELEME

It is possible to examine Turkey-Syria relations under four periods depending on the various breaking moments. In this study, Turkey-Syria relations between 1923 and 1979, which we consider to be the first of these periods and which we call the establishment period, are analyzed. During this period, which began with the establishment of the Republic of Turkey in 1923 and ended with the transition of Abdullah Ocalan to Syrian territory in 1979, relations between the two countries followed a very limited and problematic course. The factors and issues that caused this period to exhibit a limited and problematic nature also directly or indirectly affected the later periods of Turkey-Syria relations. The study first examines the factors limiting Turkey-Syria relations during the establishment period of the relations. After that, issues that make relations between the two countries problematic are discussed. It is possible to say that this review will provide a basis for analyzing the tensions and softening observed in the relations of the two countries in the following periods.

TÜRKİYE-ÜRDÜN TİCARİ İLİŞKİLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÖZET Ortadoğu coğrafyasında yer altı kaynakları açısından yoksun bir ülke olan Ürdün’de; tarımsal üretimin kısıtlılığı ve en önemli doğal kaynağı olan fosfat yataklarının küçük boyutlu olması nedeniyle, dış yardımlar olmadan ülkenin ekonomik sürekliliği sağlaması ve üretici projeler geliştirmesi ve gerçekleştirmesi neredeyse imkansızdır. Ülkenin doğrudan içinde bulunduğu Filistin sorununun giderek krize dönüşmesi ve yeni bir Arap–İsrail savaşı ihtimali ve riski; ülkenin kalkınması ve ilerlemesi yolunda en önemli engellerden bir tanesidir. Çünkü Ürdün kaynaklarının büyük bölümünü askeri harcamalara ayırmak zorunda kalmaktadır. Kronikleşen su sıkıntısı ülkenin çözmesi gereken diğer bir sorunudur. Ülkede fosfat madeni dışında belli başlı gelir kalemleri ticaret, turizm ve dış yardımlardır. Bölge coğrafyasında ve kendi içerisinde günden güne artan ve daha da çözülemez hale gelen siyasi istikrarsızlığın-gerginliğin tüm olumsuz etkilerine rağmen Ürdün; ekonomik reformları sürdürmekte ve dış sermayenin-yatırımcının ilgi gösterdiği bir ülke özelliğindedir. Ürdün ile ticari ilişkilerimizin rakamsal boyutu, olması gereken potansiyelin çok çok altındadır. Son yıllarda hızla artan ticaret hacminin iki ülke arasında 2009 yılında imzalanan STA ile daha da gelişeceği muhakkaktır. İki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmeyi amaçladığımız tez çalışması; üç ana bölümden oluşmaktadır. Tez çalışmasının ilk bölümünde Türkiye ve Ürdün’ün fiziki, beşeri ve ekonomik coğrafi özellikleri kısaca ele alınmıştır. İkinci bölümde; Türkiye ve Ürdün’ün dış ticaretleri, ticari ilişkilerinin tarihsel süreç içerisindeki seyri, dış ticaret hacimleri, ihracat-ithalat göstergeleri ve iki ülke arasında yapılan anlaşmalar ve bunların sonuçları üzerinde durulmuştur. Çalışmanın son bölümünde iki ülke arasında madde grupları itibarı ile karşılıklı ithalat, ihracat değerleri ve gelişimi günümüze kadar incelenmiş, irdelenmiştir.

BAĞIMSIZ TÜRK DEVLETLERİ ULUSAL MARŞLARINDA SÖZ DİZİMİ-YÜKSEK LİSANS TEZİ

Bu çalışmada bağımsız Türk devletlerinin ulusal marşları söz dizimi bağlamında incelenmiştir. Ulusal marşlar ülkelerin bağımsızlık simgesidir. Bunun yanında yazıldıkları dilin özelliklerini de yansıtır. Söz dizimi de bu özelliklerden biridir. Bu bağlamda çalışma, bağımsız Türk devletleri ulusal marşlarında geçen söz dizimi unsurlarının belirlenmesinden oluşur. Marşlar, çalışmanın giriş bölümünde Türkçe söz dizimi için yapılan genel değerlendirmeye göre incelenmiştir. Her marş ayrı başlıkta incelenmiştir. İlk önce ilgili devletin kuruluş ve ulusal marşının yazılış sürecine dair kısa bilgiler verilmiştir. Daha sonra marşlardaki söz dizimi unsurları belirlenmiştir. Marşlarda geçen söz dizimi unsurlarına dair açıklamalar yapılmış, söz dizimi unsurlarının marşlardaki örnekleri gösterilmiştir. Söz dizimi unsurlarının marşların üslubu ve anlamına katkısı üzerine birtakım düşünceler dile getirilmiştir. Bu düşünceler, özellikle marşların aşılamak istediği bağımsızlık ülküsü ile marşta kullanılan söz dizimi unsurlarının uygunluğu üzerine olmuştur. Marşlar arasındaki söz dizimsel benzerlikler ve farklılıklar da yeri geldikçe söylenmiştir. Sonuç bölümünde bağımsız Türk devletleri ulusal marşlarında söz dizimi unsurları topluca verilmiştir. Bu bölümde marşlardaki söz dizimi unsurları üzerine genel bir değerlendirme yapılmıştır.