Psikozu Açýklama ve Çare Arama Davranýþýný Etkileyen Sosyal Etkenler-Malatya Örneklemi (original) (raw)

Konaklama İşletmelerinde Algilanan Örgüt Kültür Tipinin Çalişanlarin Sosyal Kaytarma Davranişlarini Algilamasina Etkisi Üzerine Bir Araştirma

Mustafa Kemal Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2014

This study aims that investigate of hotel employees' social loafing behavior and relation with the organizational culture. The research's main group is composed of 4 and 5 star hotels in Istanbul. The questionnaires were sent to the hotel business which agreed to participate in this research study and we had 316 valid surveys in return. The obtained data were analyzed with SPSS 20.0 program. Research findings showed that perceived organizational culture, socialization and solidarity affects to social loafing behavior perception. According to this, chain and 5 star hotel workers' communal culture perception is higher than independent and 4 star hotel workers. In addition which are component of organizational culture, it has seen that solidariton has significant negative effect on social loafing behaviour than socialization. In this respect, in the tourism and hospitality sector which is the collective and group working are so important, the businesses should create communal culture with improving their social and solidaristic character so they will prevent undesirable behaviours like social loafing.

Sosyal Amaç Bağlantili Etki̇nli̇klere Katilimi Etki̇leyen Başlica Moti̇vasyon Faktörleri̇: Fethi̇ye Yaşam İçi̇n Yariş Örneği̇

Journal of International Social Research, 2016

Bu çalışmanın amacı, sosyal amaç bağlantılı bir etkinlik olarak kabul edilebilecek "Fethiye Yaşam İçin Yarış" etkinliğine katılımı etkileyen başlıca motivasyon sebeplerini belirlemek ve bu sebeplerin katılımcıların ilgili etkinliğe katılarak elde ettikleri memnuniyetlerine olan etkilerini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda yardım motivasyonuna ilişkin üç faktörün (yardım etkinliğine katılım, etkinliğe katılmayı görev bilmek, yardımcı olma huzuru) katılımcıların memnuniyetlerini etkileme derecesinin ortaya koyulması araştırılmıştır. Araştırmanın ana kütlesini yardım etkinliğine katılmak üzere kayıt yaptıran 329 kişi oluşturmakta olup, 12 Nisan 2015 tarihinde etkinlik alanında kolayda örnekleme yöntemiyle yüz yüze gerçekleştirilen veri toplama süreci sonucunda toplam 189 katılımcı (ana kütlenin % 57'si) araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Geçerli 185 adet anketten elde edilen verilerle korelasyon, faktör ve regresyon analizleri yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; yardım motivasyonu faktörlerinin etkinliğe katılmaktan duyulan memnuniyete pozitif yönde etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Araştırmanın sosyal amaç bağlantılı bir etkinliğin sosyal girişimcilik bağlamında değerlendirilmesi ve yardım etkinliğine katılım motivasyonunu irdelemesi açısından önemli bir çalışma olduğu düşünülmektedir.

Psikolojik Güçlendirme Çalışanların Sosyal Kaytarma Davranışlarını Azaltır mı?

Journal of Yaşar University, 2015

Organizasyonların vazgeçilmezlerinden olan grup çalışmasının her zaman bireysel performansı arttırmasını beklemek zordur. Grup içerisinde çeşitli nedenlerden dolayı bazı bireylerin çabalarını azaltmaları mümkündür. Bu durum literatürde sosyal kaytarma olarak ifade edilmiştir ve bu durumu engelleyici uygulamaların neler olabileceği birçok çalışmada ele alınmıştır. Bu çalışmada ise psikolojik güçlendirmenin sosyal kaytarma problemine çare olup olamayacağı araştırılmıştır. Çalışma Elazığ ve Malatya'da faaliyet gösteren 5 farklı imalat firmasının çalışanları üzerinde uygulanmıştır. Toplamda 175 çalışandan anket yöntemiyle elde edilen veriler güvenilirlik analizi, doğrulayıcı faktör analizi, korelasyon ve regresyon analizleri ile incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre psikolojik güçlendirme boyutlarından anlamlılık, sosyal kaytarma davranışlarını azaltmada önemli bir role sahiptir. Psikolojik güçlendirmenin diğer boyutları olan etki, yetkinlik ve özerkliğin ise sosyal kaytarmayı anlamlı olarak etkilemediği görülmüştür.

Psikolojik Sahiplenme ile Etik Olmayan Örgüt Yanlısı Davranışlar Arasındaki İlişkinin Analizi Üzerine Aksaray İlinde Bir Araştırma

Özet Bu çalışmada, ulusal yazında birkaç makale (Ötken, 2015; Demirkaya ve Şimşek, 2014; Özler vd., 2008) ve iki adet yüksek lisans tezi (İspirli, 2014; Alp, 2007) haricinde neredeyse hiç ele alınmamış olan “psikolojik sahiplenme (psychological ownership)” ile uluslararası yazında son birkaç yılda gündeme gelmiş olan ve ulusal yazında hakkında hiçbir çalışmaya rastlanamayan “etik olmayan örgüt yanlısı davranış (unethical pro-organizational behavior - UPB)” kavramları arasındaki ilişkinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Sahiplik, sahip olma ve zilyetlik hakkının olması durumudur. Sahip olma duygusu her kişide doğuştan var olan bir duygudur. Sahiplik kişinin karakterinin benlik duygusunun bir uzantısı olarak bir nesneyi benim veya bizim olarak algılamadır (Demirkaya ve Şimşek, 2014). Psikolojik sahiplenme, bireylerin herhangi bir “nesneyi” kendilerininmiş gibi hissettiği durum olarak tanımlanmaktadır (Ötken, 2015). Psikolojik sahiplenmenin özünde, bir nesneye karşı duyulan sahip olma isteği ve o nesneye psikolojik olarak bağlanma yatmaktadır (Pierce vd., 2001). Etik olmayan örgüt yanlısı davranışlar (EÖD) kişinin çalıştığı kuruma faydalı olmak için gerçekleştirdiği fakat aynı zamanda kurum dışındaki kişilerin çıkarlarına zarar veren davranışlar olarak tanımlanabilir (Effelsberg ve Solga, 2015). Bir başka tanıma göre EÖD, örgütün veya örgüt üyelerinin işlevlerini daha etkin biçimde yerine getirmelerini sağlayan ancak diğer yandan temel toplumsal değerleri ve kanunları ihlal eden eylemler olarak da tanımlanmaktadır (Umphress ve Bingham, 2011). Çalışmada, psikolojik sahiplenme düzeyini ölçmek amacıyla Avey vd.’nin (2009) geliştirdiği ve İspirli’nin (2014) yüksek lisans tezinde güvenirlik düzeyi 0.85 olarak tespit edilen 16 maddeli psikolojik sahiplenme ölçeği; etik olmayan örgüt yanlısı davranışı ölçmek amacıyla Umphress vd.’nin (2010) geliştirdiği 6 maddeli “UPB (unethical pro-organizational behavior)” ölçeği Türkçe’ye tercüme edilerek uyarlanmıştır. Çalışmanın örneklemini Aksaray ili organize sanayi bölgesindeki bazı işletmeler oluşturacaktır. Çalışmanın sonucunda kurumu kendininmiş gibi hissetmeyi içeren psikolojik sahiplenme kavramı ile kuruma faydalı olabilmek için gerçekleştirilen etik olmayan davranışlar arasındaki ilişki istatistiksel yöntemlerle analiz edilmektedir. Çalışmanın literatüre katkı sağlaması ve konuyla ilgili çalışmaların geliştirilmesi hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Psikolojik Sahiplenme, Etik Olmayan Örgüt Yanlısı Davranış (EÖD)

Suça Sürüklenmi̇ş Çocuklarin Olumlu Sosyal Ve Saldirgan Davranişlarinin Bazi Bi̇reysel Ve Ai̇lesel Faktörler Bağlaminda İncelenmesi̇

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018

Çocuklar ebeveynlerini taklit ederek sosyalleşir ve kişilik özelliklerini, tutum ve davranışlarını ailesi içerisinde öğrenerek tamamlar. Bu araştırmanın temel amacı suça sürüklenmiş çocuklara ait bazı bireysel ve ailesel faktörlerle çocukların olumlu sosyal davranışları ve saldırgan davranışları arasındaki farklılığı ortaya koymaktır. Araştırma örneklemi, İstanbul Adalet Sarayı 3. Çocuk Mahkemesi’ne gelen suça sürüklenmiş çocuklardan tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilmiş 67 erkek, 6 kız olmak üzere 73 çocuktan oluşmuştur. Bu çalışmada, araştırmacılar tarafından hazırlanan Görüşme Formu ve Bayraktar, Kındap, Kumru ve Sayıl (2010) tarafından Türkçe’ye uyarlanan Olumlu Sosyal ve Saldırgan Davranışlar Ölçeği kullanılarak değişkenler incelenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda, yalnızca ebeveyn kaybı değişkeninin olumlu sosyal davranışlar üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gösterdiği, diğer bağımsız değişkenlerin ise olumlu sosyal davranışlar ve saldırgan davranışlar üze...

Bireyi Suça İten Faktörler Kapsamında; Toplumun Etkilerinin İncelenmesi1

Özet Birey, gözlerini dünyaya açtığı andan itibaren, hayatı sona erene dek birçok aşamadan geçmektedir. Birey, bu aşamalarda bazen suç diye nitelendirdiğimiz davranışlar sergilemektedir. Suçun birçok nedeni olmakla birlikte bireyin en çok etkilendiği gözlerini açtığı toplumdur. Birey gözünü açtığı toplumun kurallarıyla kendi davranış biçimlerini oluşturur. Dolayısıyla bireyin bulunduğu toplum, bireyi birey yapan özellikleri içinde barındırır. Birey sosyal bir grubun üyesi olduğu için grubun standartlarının etkisi altına girer ve standartlarını içinde yer aldığı grubun standartları ile dengeler. O artık, tek başına bir kişinin niteliklerine sahip değildir. Toplumun bir parçası olarak ondan etkilenmiştir. Bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi, toplumun geleceği olan çocukların gelişimi, eğitilmesi ve korunması konularında duyarlı bir tavır içerisinde olmayı gerektirmektedir. Bireyin ilk olarak düşüncelerinin oluştuğu birim ailedir. Birey ilk sosyal çevresini ailede oluşturur. Aileden başlayarak toplum içerisinde kendine yer edinen birey, içinde bulunduğu toplumun kurallarından etkilenir. Birey sosyal bir grubun üyesi olduğu için grubun standartlarının etkisi altına girer ve standartlarını içinde yer aldığı grubun standartları ile dengeler. O artık, tek başına bir kişinin niteliklerine sahip değildir. Toplumun bir parçası olarak ondan etkilenmiştir. Dolayısıyla bulunduğu toplum içerisinde kendi davranış normlarını oluşturan birey, suç işlediğinde-doğrudan olmasa da-dolaylı olarak bulunduğu toplumun bir parçası olarak o toplumdan etkilenmiştir.

Psikopat Kavramının Türkiye'deki Sosyal Temsilleri

Sosyal Bilimler Dergisi, 2020

Günümüzde antisosyal kişilik bozukluğu ve psikopati sık sık birbiri yerine kullanılan iki DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) tanısıdır. Bu iki kavram arasında çeşitli farklılıklar olmakla birlikte antisosyal kişilik bozukluğu daha çok bireysel özgürlük alanlarına müdahale ile ilgilidir. Oysa psikopati kavramının içeriği yalnızca bireysel özgürlük alanı ile sınırlı değildir. Antisosyal kişilik bozukluğu ve psikopati, modern dönemde bilim olarak ortaya çıkan ve gelişen psikoloji alanında çalışan bilim insanlarının ortaya koyduğu kavramlardır. Söz konusu kavramların toplum yaşamı içinde zamanla bireylerin sağduyu bilgisine, hatta birer sosyal temsile dönüştüğü söylenebilir. Bilinmeyen karşısında bilimsel ve sağduyusal bilginin sentezi olarak ortaya çıkan sosyal temsiller toplum yaşamında yaygın olarak kullanılırlar. Bu çalışma, Serge Moscovici'nin sosyal temsiller kuramı bağlamında, antisosyal kişilik bozukluğu ve psikopati kavramlarına ilişkin temsilleri ortaya koymayı, böylelikle her iki kavrama ilişkin süregiden karışıklığa açıklık getirmeyi amaçlamaktadır.

Sosyal Görünüş Kaygisi Ve Beden Suçluluğunun Di̇yet Planlarina Etki̇si̇ni̇ Beli̇rlemeye Yöneli̇k Bi̇r Çalişma

2018

Teknolojik gelismelere paralel olarak insanlarin hem sosyal hayatlari degismis hem de yasam sureleri uzamistir. Bu dogrultuda insanlar kendilerine ve bedenlerine daha fazla onem vermekte ve daha yuksek estetik kaygilar tasimaktadir. Bu kaygilar sosyal ortamlarda sosyal gorunus kaygisi olarak ortaya cikmaktadir. Sosyal gorunus kaygisi kavrami boy, kilo, kas yapisi gibi genel fiziksel gorunusun otesinde bireyin ten rengi, yuz sekli gibi ozellikleri de iceren daha kapsamli bir kavramdir. Bu calismada bireylerin sosyal gorunus kaygisi ve beden suclulugunun diyet planlarina etkisi belirlenmeye calisilmistir. Verileri toplamak amaciyla Hart, Leary ve Rejeski (1989) tarafindan gelistirilen, Dogan (2010) tarafindan Turkce’ye uyarlanarak gecerlilik ve guvenilirlik calismasi yapilan Sosyal Gorunus Kaygisi Olcegi (SGKO), Conradt vd. (2007) tarafindan gelistirilen Beden Suclulugu Olcegi ve Lane, Lane ve Matheson (2004) tarafindan gelistirilen Planli Diyet Olceginden faydalanilmistir. Arastirma...

Sosyal Damgalanma İle Psikolojik Yardım Arama Tutumu İlişkisi: Kendini Damgalamanın Rolü

Toplum ve Sosyal Hizmet, 2021

Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinin sosyal damgalanma ile psikolojik yardım arama tutumu arasındaki ilişkide kendini damgalamanın rolünü incelemektedir. Online form aracılığıyla 271 öğrenciden toplanan veriler üzerinde yapılan analizlere göre kadınların psikolojik yardım arama tutumlarının erkeklerden anlamlı şekilde daha yüksek, sosyal damgalanma ve kendini damgalama algısının ise istatistiki olarak daha düşük olduğu bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre sosyal damgalanma ile psikolojik yardım arama tutumu arasındaki ilişkide kendini damgalamanın dolaylı etkisinin anlamlı olduğu bulunmuştur. Bu ilişkinin sosyal damgalanmanın psikolojik yardım arama tutumu üzerindeki olumsuz etkisini daha da güçlendirdiği saptanmıştır. Ayrıca bulgular öğrencilerin üniversiteler tarafından ücretsiz verilen psiko-sosyal hizmetlerden haberi olmadığını çarpıcı şekilde göstermektedir. Araştırma sonuçları erkek öğrencilerin yardım arama tutumlarına ilişkin damgalayıcı süreçlerin incelenmesi ve üniversite psiko-sosyal servislerinin psikolojik yardım arama tutumlarına karşı damgalayıcı örüntüleri önleyici ve dönüştürücü çalışmalar içerisinde olması gerektiğini göstermektedir. Sınırlılıklar ve öneriler çalışmada ele alınmıştır.