AHMED REFİK’İN “İKİ KOMİTE, İKİ KITAL” ADLI ESERİ VE ESKİŞEHİR’DEKİ ERMENİ TEHCİRİNE DAİR GERÇEKLER (original) (raw)

EVÂİLÜ’L‐MAKÂLÂT ADLI ESERİ BAĞLAMINDA ŞEYH MÜFÎD’İN İMAMET ANLAYIŞI

Shaikh al-Mufid, who owe’s his success mainly to the Buwayhi authority, is a key figure in the formation of speculative Shi’i theology. In his works, he tried to establish the creed on the basis of reasoning rather than literal understanding (Akhbari). In his work, Awa’il al-maqâlât, he followed this principal and analyzed his personal views in detail. On the problem of imamate which is the main theme of his works, he not only relied on traditions (akhbar) transmitted from the imams but also used rational methods. Keywords: Shaikh al-Mufid, Awa’il al-maqâlât, The İmâmete

MUHYİDDİN EL-KÂFIYECİ’YE NİSPET EDİLEN KİTÂBÜ’L-HİDÂYE Lİ-BEYÂNİ’L HALK VE’T-TEKVÎN ADLI ESERİN NEŞRİ, TERCÜME VE DEĞERLENDİRİLMESi

Felsefe Dünyası, 2022

Muhyiddin al-Kāfiyajī was born in Saruhan district of Manisa and received primary education in madrasahs in the region cities such as Manisa, Kutahya and Bursa. He took lessons from such as Mollā Fanārī, Muhammed al-Hāfī al-Harawī, Shaikh Wājid, Muhammed al-Bazzāzī al-Kardarī and Shams b. ‘Anazī who were among the outstanding teachers of his time. After growing up in Anatolia, he traveled to regions such as Crimea, Syria and Egypt and finally settled in Cairo. He taught in madrasahs in Cairo and trained many students. Among his students, Suyūtī and Sahāvī, who are important figures in the history of Islam, draw attention in particular. Both names conveyed some information about the life of their master. During his period, he became one of the most prominent scholars in linguistics, theology, logic and philosophy, as well as in religious sciences such as tafsīr and hadith. al-Kāfiyajī, who has a Hanafī-Māturīdī line, was accepted as the imam of the Hanafīs during his lifetime. His students say that their teacher wrote more than a hundred works in total, especially belonging to the field of ‘aqlī (philosophical and intellectual) sciences. In this study, we tried to analyze, evaluate, and translate his work called al-Hidāya li bayān al-khalq wa’ltakwīn, which we accept to belong to al-Kāfiyajī. The work is about the subject of creation and takwīn, which is an important issue of discussion between Māturīdī and Ash’arīs. We have tried to make both an examination of the subject and an evaluation of the work in the context of the subject. In our study, we have taken as a basis the only copy of the work that we can identify today, the copy in Dār al-Kutub al-Misriyya in Cairo.

BİR ŞAİRİN ESTETİK ELEŞTİRİLERİ: TEVFİK FİKRET’İN DİL ve EDEBİYAT YAZILARI

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi Tevfik Fikret Özel Sayısı, 2015

Tevfik Fikret, Türk edebiyatında genellikle Sis, Yağmur, Han-ı Yağma, Tarih- Kadim veya Rübab-ı Şikeste’nin şairi olarak bilinir. Oysa şiir yazan biri olarak birçok şair gibi onun da edebiyat üzerine görüş ve değerlendirme niteliğinde eleştirel yazıları vardır. Prof. Dr. İsmail Parlatır’ın düzenlediği Tevfik Fikret Dil ve Edebiyat Yazıları, Fikret’in 1896’dan 1911’e değin yayımladığı eleştirel ve değini yazılarıyla mektupları kapsamaktadır. Çoğu Musahebe-i Edebiyye ve Hafta-i Edebî olarak adlandırılan bu yazılarda şairin şiir, şiir ve edebiyat dili, vezin ve Servet-i Fünûn edebiyatı başlıca konulardır. Şiirlerinde olduğu gibi eleştiri ve değerlendirme içeren bu yazıları Tevfik Fikret ressam-şair kimliğiyle kaleme alır. Okuyucusuna keyif duyacağı bir estetik boyutlu, öznel eleştiri örnekleri sunar. Bu makalede Fikret’in şair kimliğinden daha çok bir edebiyat eleştirmenliği ve kısmen Hocası Recaizade Mahmut Ekrem’i anımsatan bir teorisyen kimliği üzerinde durulacaktır.

RİZELİ HAFIZ HÜSEYİN EFENDİ ve RÂ’İYYE ŞERHİ ADLI YAZMA ESERİ

Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020

Özet Bu çalışma, hayatı hakkında elimizde sınırlı bilgiler olan, XVIII. asrın ikinci yarısında Anadolu coğrafyasında yetişmiş Osmanlı kurrâ ve müderrislerinden Rizeli Hâfız Hüseyin Efendi'nin (ö. 1237/1821), İmam Şâtıbî'nin (ö. 590/1194) Râ'iyye manzûmesine Osmanlı Türkçesi'yle yazmış olduğu şerhi konu almaktadır. Makalede, müellifin hayatının yanı sıra şerhte takip ettiği metot ve resmü'l-mushaf yönünden ilmî değeri üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede, şerhte yer alan, Kur'an kelimelerinin imlâ hususiyetlerindeki illetlere yönelik açıklamalar, Şâtıbî'nin Mukni' üzerine yaptığı ilavelere dair açıklamalar ve müellifin bazı âlimlere yönelik yaptığı eleştiriler ele alınmıştır.

EDİRNE MÜFTÜSÜ MEHMED FEVZÎ EFENDİ VE HEDİYYE-İ FEVZÎ ADLI ESERİ

International Journal Of Filologia, 2020

Klasik Türk edebiyatında Hz. Muhammed (sav)’e duyulan sevgi neticesinde Peygamber edebiyatı adıyla ayrı bir alan oluşmuştur. Bu edebî alan zaman içerisinde teşekkül bularak bünyesinde birçok edebî türün yetişmesine vesile olmuştur. Mevlid, na‘t, hilye, mi‘râciyye, siyer gibi türler Peygamber Efendimize duyulan aşkın terennümleri olarak yazıya aktarılmıştır. Bu türler içerisinde en çok rağbet gören ise na‘tlar olmuştur. Klasik edebiyat çerçevesinde eserler kaleme alan hemen hemen bütün şairler şiirlerini na‘tlarla taçlandırmışlardır. Bu türde müstakil bir eser yazan şairlerden biri de Edirne müftülüğü yapmış olan Mehmed Fevzî Efendi’dir. Hediyye-i Fevzî adını verdiği bu eserinde mevlid ve mi’râciyelerden önce ve sonra okunmasını istediği ilahi ve na‘tları toplamıştır. Bu ilahi ve na‘tlar dışında Mekke ve Medine’de kadılık görevindeyken yazdığı birkaç şiiri de bu eserine ilave etmiştir. Hediyye-i Fevzî’de muhtelif beyitler ile yazılmış toplam 25 şiir mevcuttur. Bu şiirlerin tamamı dinî muhteva ile yazılmıştır. Büyük çoğunluğu oluşturan na‘tlarda Hz. Peygambere duyduğu sevginin yanında şefaatine nail olma isteği vardır. Bu çalışmada Mehmed Fevzî Efendi’nin hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi verildikten sonra müellifin Hediyye-i Fevzî adlı eseri incelenmiştir. İnceleme kapsamında eserin yazılış sebebi, şiirlerin muhteva özellikleri, vezin hususiyeti gibi konular açıklanmaya çalışılmıştır. Son olarak metnin transkripsiyonlu çevirisi eklenerek çalışma sonlandırılmıştır. Bu çalışmayla; Mehmed Fevzî Efendi’nin Hediyye-i Fevzî adlı eseri tanıtılmış olup bu eser ilim alemine kazandırılmaya çalışılmıştır.

KAVÂİDÜ’T-TEFSÎR CEM‘AN VE DİRÂSETEN ADLI ESER BAĞLAMINDA TEFSİR İLMİNİN KÂİDELERİ

2021

Tefsir disiplininin müdevven-hakiki bir ilim olup olmadığı gelenekte tartışıldığı gibi bugün de tartışılmaktadır. Bu tartışma genelde tefsirin meselelerini kendilerine arz ederek sağlamasını yapacağı yeterli sayıda kâidesinin bulunmadığı temelinde yürütülmektedir. Bu bağlamda tefsirin eczâu’l-ulûm olarak isimlendirilen bilim kriterlerinden mebâdî kriterini karşılamadığını dolayısıyla tefsirden bir ilim olarak bahsedilemeyeceğini savunanlar olduğu gibi tefsirin kâidelerinin bulunduğunu yeterli mesai harcandığında mevcut kâidelerden daha fazlasının da tespit edilebileceğini bu yüzden fıkıh, kelam, tasavvuf disiplinlerine nasıl ilim deniliyorsa tefsire de ilim denilebileceğini savunanlar da bulunmaktadır. Bu çalışmada öncelikle kavâidü’t-tefsirin mahiyeti, önemi, ilişkili olduğu kavramlar incelenmiş ardından tefsir kâidesi devşirilen/derlenen kaynaklar tespit edilmiştir. Bu vesileyle tefsir kâidesi olarak adlandırılan kâidelerin ne kadarının tefsire özgü olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu konuyu tüm kavâidü’t-tefsir eserleri üzerinden çalışmak zor olacağı ve yüksek lisans tezi sınırlarını aşacağı için bir eser belirlenmiş ve o eser üzerinden tespit ve tahlillerde bulunulmuştur. Bu çalışma en çok tefsir kâidesi barındıran kavâidü’t-tefsir eseri olarak kabul edilen Hâlid b. Osman es-Sebt’in Kavâidü’t-Tefsîr Cem‘an ve Dirâseten adlı eseri üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bu eserdeki kâideler üzerinden tefsirin kendine has kuralları olduğu dolayısıyla tefsirin müdevven bir ilim olarak isimlendirilebileceği ayrıca tefsir adı altında üretilen çeşitli yorumların sağlamasını yapabilecek ilke ve esasların var olduğu gösterilmek istenmiştir.

REFAHİYE’DEKİ BAZI YERLEŞİM BİRİMLERİNİN ESKİ VE YENİ ADLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME

REFAHİYE’DEKİ BAZI YERLEŞİM BİRİMLERİNİN ESKİ VE YENİ ADLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME, 2019

Dünya üzerinde her bir kavramın kendini anlatan, onunla özdeşleşen bir adı vardır. Yeryüzünün en önemli varlığı olan insan, kendine lazım olan her şeye kullanışlı isimler bulmuş böylece hayatını kolaylaştırmıştır. Bulduğu isimleri inancına, kültürüne, önceden edindiği bilgiler vs. gibi birçok özelliğe göre belirlemiştir. Bunlar içerisinde de yer adları önemli bir unsur olmuştur. İlk insandan bugüne kadar sayısız coğrafi bölgeler kurulmuş, yıkılmış; insanların ortak mekânları olmuştur. Bu çalışmada Refahiye ilçesine bağlı bazı köylerin eski ve yeni adları incelenmiş; adlandırma sebepleri değerlendirilmiştir. Self-describing each concept in the world, it has a name that is synonymous with him. Earth's most important asset is human, everything got himself has found useful names thus make life easier. Find the names of belief, culture, and information received in advance. as it identified by many features. These include the place name has been a major factor. The first human to set numerous geographic regions so far destroyed; people have had the common areas. In this study, old and new names of some villages in Refahiye district were analyzed and naming reasons were commentated.

EDİRNE MÜFTÜSÜ MEHMED FEVZÎ EFENDİ VE VESÎLE-İ SAÂDET ADLI ESERİ

Edirne Müftüsü Mehmed Fevzi Efendi 1826-1900 yılları arasında yaşamış Osmanlı dönemi sûfi-âlimlerinden biridir. Denizli-Tavas’ta dünyaya gelen müellif, Manisa’daki medrese tahsilinin akabinde Anadolu coğrafyası içinde ve dışında müftülük, müderrislik, nâiplik, kazaskerlik gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Yetmiş beş yıl yaşayan ve yetmiş beş adet eser kaleme alan Mehmed Fevzi Efendi’nin Nakşî/Hâlidî/Mekkî koluna bağlı biri olduğu, ancak aktif anlamda tarikatla ilgilenmediği görülür. Konumuz olan ve edebiyatla ilgili Vesîle-i Saâdet adlı eserinde yazar, gerek Arapça gerekse Türkçe çalışmalarda insanların Allah ve Hz. Peygamber’den bahsederken hürmette kusur etmemeleri gerektiğini söylemiş, Allah ve Rasûlü’nün zat ve şereflerine uygun isim, sıfat ve tabirlerini bir araya toplamıştır. Mehmed Fevzi Efendi Arapça, Farsça ve Türkçe’den müteşekkil doksan sekiz cümle eşliğinde Hz. Peygamber’in farklı özelliklerini dile getirerek onu methetmiştir. Hz. Peygamber için kullandığı sıfatlar daha çok Ekberî geleneğin “Nûr-i Muhammedî” anlayışını yansıtmaktadır. Bu cümleden hareketle müellif Hz. Peygamber’i övmekte, âlemin yaratılış sebebi ve yaratılmışların en mükerremi olarak görmekte, onu diğer peygamberlerden üstün tutmakta ve habîbullah özelliğine dikkat çekmektedir. Hz. Peygamber’in ümmetine şefaatçi olacağı, büyük mucizeler meydana getirdiği, miraca çıktığı ve Allah’a çok yaklaştığını vurgular. Eser, sonundaki imzadan anlaşıldığı kadarıyla Fatih türbedârı Hacı Abdurrahman Hilmi tarafından istinsah edilmiştir. Bu haliyle Mehmed Fevzî Efendi’nin kaleme aldığı bu çalışma, hem akıcılığı, hem de içinde ihtiva ettiği mana ile edebî ve tasavvufî açıdan kazanımlarımıza önemli katkı sağlar niteliktedir. Bahse konu eserin trankripsiyonlu hali çalışma sonunda yer alacaktır. Anahtar Kelimeler: Mehmed Fevzi Efendi, Edebiyat, Vesîle-i Saâdet, Esmâ-i İlâhî, Esmâ-i Nebevî. * Bu çalışma fakülte bitirme tezinin gözden geçirilmiş halidir. ** Prof. Dr. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi: omryilmaz64@gmail.com *** Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğrencisi: mine_1907_06@hotmail.com 584 Ömer YILMAZ - Mine OYMAK Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 11/17 Fall 2016 MASTER MEHMET FEVZİ – THE MUFTİ OF EDİRNE AND HIS WORK “VESÎLE-İ SAÂDET” (THE CONDUCIVE TO HAPPINESS) ABSTRACT The mufti of Edirne, Master Mehmet Fevzi, is a sufi scholar, who lived between 1826-1900 in Ottoman times. The author was born in Denizli-Tavas. After his education in Manisa, he worked in and outside Anatolia as mufti, teacher, nâiplik and military judge. He published seventy-five works in seventy-five years during his life. Although he was a follower of Naksî/Hâlidî/Mekkî, he was not active in mystic. The writer of “Vesîle-i Saâdet” want to tell in his Arabic and Turkish works, that the humans shouldn’t make mistake, when they talk about Allah and his prophet. He gathered the appropriate names and adjectives for Allah and his messenger. After that the author wrote about the prophet in his work “Esmâ-i Nebevî”. He wrote in ninetyseven sentences about the characteristic of Hz.Muhammed and praise him. The author praises the Prophet. He sees him as a basis of creation of the earth. He says that the prophet Muhammed is particularly as other prophets. The author points in his work to the adjective “beloved of Allah“. The author wrote, that the prophet will pray for his ummah and did big wonders at the earth and the prophet was at ascension and get very close to Allah. This work of Mehmed Fevzi Efendi is very important and useful for us, because of his art of literature. The transcription of the work “Vesîlei Saâdet” will be located at the end of this work

FAKÎR MEKKÎ ALİ'NİN HâZâ Mir’âtu’l- Hubûş fi’l-Usûl ADLI ELYAZMA ESERİ Metin DEMİRCİ

Fakîr Mekkî Ali’nin HâZâ Mir’âtu’l- Hubûş fi’l-USûl Adlı Elyazma Eseri, 2020

Fakîr Mekkî Ali'nin HâZâ Mir’âtu’l- Hubûş fi’l-USûl adlı elyazma eseri daha önce okunmamış, eserle ilgili bilgi verilmemiştir. Bu çalışmada eserin okunması neticesinde elde edilen bilgilerden hareketle eserin içeriği yansıtılmıştır. Eser monografik bir eserdir. Tamamıyla Habeşîler üzerine kuruludur. İslam tarihinde önemli bir yere sahip olan Habeşîlerin özellikleri, faziletleri, sevilip sayılmaları, önemli kişileri, Habeşîlerle ilgili ayet, hadis ve rivayetlerin ele alındığı bir eserdir. Eser dört baptan oluşmaktadır. Her bap kendi içinde beş fasla ayrılmıştır. Her bir fasıl da Habeşîlerin belli özelliklerine hasredilmiştir. Eser, düzlük yuvarlaklık uyumunun olmaması, -ıcak/-icek zarf fiil ekinin kullanılması gibi özelliklerle Eski Anadolu Türkçesinin özelliklerini yansıtmaktadır ancak anlatım olarak Arapça-Farsça kelimelerin yoğunlakta olduğu yerler ağırlıktadır ve Osmanlıcadır. Eserde hem Arapça kısımlar hem de Türkçe çeviri kısımlar ve değerlendirmeler bulunmaktadır. Genellikle her bir babın ve faslın konusu verildikten sonra Arapça muhtasar bir kısım bulunmaktadır. Bu kısım daha sonra genişletilmiş bir şekilde Türkçe olarak verilmektedir..