Türkiye de Cari İşlemler Açığının Sürdürülebilirliği (original) (raw)
Related papers
Cari Açığın Sürdürülebilirliği: Türkiye Örneği
2021
ÖZ İstikrarlı bir ekonomik büyüme için temel şartlardan bir tanesi cari işlemler dengesinin sürdürülebilir düzeyde olmasıdır. Türkiye ekonomisinde 2003 yılından itibaren yüksek büyüme oranlarının hedeflenmesi ile beraber cari açık hızlı bir şekilde yükselmeye başlamıştır. Ayrıca artan cari açık genelde yüksek reel faizle gelen portföy yatırımlarıyla finanse edilmeye çalışılmıştır. Hakkio ve Rush (1991) ile Husted (1992), cari işlemler açığının sürdürülebilirliğinin varlığını, ithalat ve ihracat arasında uzun dönemli bir ilişkinin olup olmadığını araştırarak ortaya koymaktadırlar. Uzun dönemli bir ilişkinin varlığı cari işlemler açıklarının sürdürülebilir olduğunu, uzun dönemli ilişkinin olmaması da cari işlemler açıklarının sürdürülebilir olmadığını ifade etmektedir. Bu bilgiler ışığında yapılan çalışmada, Türkiye ekonomisinde cari işlemler açığının sürdürülebilirliği eşbütünleşme analizi yardımıyla sınanmıştır. 1980-2017 dönemi baz alınarak yapılan çalışmadan elde edilen sonuçlar; Türkiye ekonomisinde ihracat ile ithalat serileri arasında uzun dönem bir ilişkinin varlığı ve eşbütünleşme katsayısının 1'e oldukça yakın olması Türkiye ekonomisinde cari işlemler açığının sürdürülebilir olduğunu göstermektedir.
Cari İşlem Açıklarının Sürdürülebilirliği: 2001-2011 Türkiye Örneği
2011
Bu çalışmanın amacı son dönemlerde yeniden tartışılmaya başlanan Türkiye'de cari işlem açıklarının sürdürülebilir olup olmadığını test edilmesidir. Çalışmamız Husted (1992) tarafından geliştirilen dönemler arası model kullanılarak, 2001:3-2011:4 dönemi aylık verileri ile test edilmiştir. Johansen eş-bütünleşme analizleri neticesinde Türkiye ekonomisinde incelenen dönemde ihracat ile ithalat serileri arasında uzun dönemde eşbütünleşme ilişkisi elde edilmiştir. Sonuç olarak ampirik bulgular Türkiye'de cari işlem açıklarının uzun dönemde sürdürülebilir olduğunu göstermektedir.
Cari İşlemler Açığının Büyümeye Etkisi: Türkiye Örneği
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA TEKNOLOJİ VE İNOVASYON ALANINDA GÜNCEL ARAŞTIRMALAR, 2022
Ülkeleri ve ekonomileri yöneten kişilerin temel amacı ülkelerinin ekonomik büyümesini sağlamaktır. Çünkü siyasetçiler için iktidar koltuğunu korumanın en sağlam yöntemi ülke vatandaşlarının gelirlerini arttırmaktadır. Bu doğrultuda ekonomik büyüme gerçekleştirmek için özellikle gelişmekte olan ülkeler hem sermayeye hem de ithal yatırım mallarına ihtiyaç vardır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde tasarruflar hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme için yeterli olmayabilir. Bu yüzden bu ülkeler yabancı sermayeye ihtiyaç duymaktadırlar. Özellikle 1980 sonrası küreselleşme ile birlikte doğrudan yabancı sermaye akımları gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir. Devletler bu yatırımları çekebilmek için çeşitli teşvikler sunmuşlarıdır. Bunun yanında ülkeler yerli yatırımcı içinde yabancı sermayeye ihtiyaç duyduklarında ya bunu kısa vadeli yabancı sermaye olarak ya da dış borç olarak karşılamaya çalışmışlardır. Bu durumlarda ülkeye sermaye girişi olmuş ve fazla gelen sermaye cari işlemler açığının artmasına neden olabilir. Bir başka açıdan ele alındığında dünya üzerinde Türkiye gibi bazı ülkeler ise ihracat ettiği bazı mal ve hizmetlerin temeli ithalata dayanmaktadır. Örneğin Türkiye’de üretilen otomobillerin yerlilik oranı %25 ile %68 arasında değişmektedir2. Yani %25 yerli girdi kullanan bir otomobil firmasının Türkiye’de ürettiği her 100 TL’lik ihracatının yaklaşık 75 TL’si ithalattır ve ihracatı arttırdığımız zaman ithalatta artmaktadır. Bu yüzden son yıllarda ihracatta ciddi yükselme yaşandığında ithalatında arttığı göze çarpmaktadır. Yani Türkiye’de ithalatı arttırmadan ihracat yapmanın zor veya kısıtlı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun yanında girdi, aramalı ve tüketim malı ithalatının ile enerjide dışa bağımlı olması nedeniyle Türkiye yıllardır cari açık vermekte ve ne zaman yüksek büyüme oranlarına ulaşsa cari açıkta roket gibi fırlamaktadır. Başka bir etmen ise döviz kurudur. Özellikle 2001 yılındaki krizden sonra uygulanan güçlü ekonomiye geçiş programı çerçevesinde yüksek reel faiz ile birlikte Türkiye’ye sıcak para girmiştir. Giren sıcak para sayesinde Türkiye’de döviz miktarı artmış ve döviz kurlarında yükselme yaşanmamış hatta merkez bankası rezervleri ciddi miktarda yükselmiştir. Bu dönemde enflasyon olmasına rağmen 5-6 yıl döviz kurlarında ciddi değişme yaşanmaması nedeniyle ithal mallar göreli olarak ucuz kalmış ve Türkiye’de ithal mal tüketimi artmıştır. Bu durumda birçok yerli üretici zarar görmüştür. 1950’li yıllarda verilmeye başlanan cari işlemler açığı bu dönemde hızlı bir şekilde artmış ve Türkiye ekonomisinin kırılgan birkaç yapısından biri olmuştur. Diğer taraftan ülkeler büyüdükçe ülke vatandaşlarının da ortalama gelirinin artması beklenir. Gelir artışı olan ekonomik birimlerin ithal amal olan talebi de artmaktadır. Bu durumda eğer ihracat artışı veya turizm gelirleri ithalat artışındaki kadar artmaması durumunda ülkelerde cari açığa neden olmaktadır. Bu durumda cari işlemler açığı ile büyüme arasında teorik olarak çift yönlü etkinin varlığından söz edebiliriz. Cari işlemler açığının ciddi boyutlara ulaşması ve ülkelerin bu açığı finanse edememesi durumunda ise ülkeler ekonomik krizlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Literatürde döviz krizi olarak tanımlanan birçok krizin temel nedeni ödemeler bilançosunun tıkanmasından kaynaklanmaktadır. Ghosh ve Ramakrishnan (2012) cari işlemler açığının büyüklüğünün sorun olmadığını aslında bu açığı finanse edilmediğinde yaşanacakların ekonomi için yıkıcı olacağını belirtmiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda’nın son 20 - 30 yılda ortalam%4-5 - 5 arası sürekli cari açık verirken Meksika ve Tayland gibi döviz krizine gören ülkelerde cari işlemler açığının kısa dönemde tersine bir şok yaşadığı durumu karşılaştırmış ülkelerin cari işlemler açığını finanse etmediklerinde ülke ekonomilerinin krize girdiğini ve cari açığı finanse edemediği için tüketim, yatırım ve kamu harcamalarını kısmak zorunda kaldıkları aslında daha önceki yıllarda aldıkları borçları çok kısa sürede ödemek zorunda kaldıkları için ekonomik yapılarının bozulduğunu belirmiştir. Bundan dolayı ülkelerin finansmanını zorlayacak derecede yüksek cari işlemler açığı vermemeleri konusunda dikkatli davranmaları gerektiğini belirmiştir. Bu çalışmada Türkiye’de cari işlemler açığı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki 1999:01-2022:2 dönemine ait çeyreklik cari işlemler açığının gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) oranı ve büyüme oranı (reel GSYİH’daki yüzdesel değişim) verileri kullanarak analiz edilecektir. Bir sonraki bölümde konu hakkında teorik yaklaşımlar ele alınacaktır. Sonrasında iktisat yazınında bu konudaki çalışmalardan bazıları kısaca özetlenecektir. Bir sonraki aşamada kullanılacak ekonometrik modeller tanıtılacaktır. Model sonuçları yorumlandıktan sonra çalışma sonuç bölümü ile bitecektir.
Türki̇ye De Cari̇ İşlem Açiklari Sürdürülebi̇li̇r Mi̇
Journal of Life Economics, 2018
Bu çalışmanın amacı, Türkiye'nin cari işlem açığının sürdürebilirliğini 1991-2017 dönemi üçer aylık verileriyle sınamaktır. Hesaplamaya alınan değişkenler, karşılıksız yurtdışı transferler ve yurt dışı faiz ödemelerini içeren ithalat ve ihracat verileridir. İthalat ve ihracat arasındaki uzun dönemli ilişki test edilmesinde ADF birim kök ve iki aşamalı eşbütünleşme testleri kullanılmıştır. Türkiye'nin cari işlem açığının yapılan analiz sonucunda sürdürülebilir olduğu sonucu doğrulanmıştır.
Bütçe Açığı Sürdürülebilirliğinin Dinamik Analizi: Türkiye Örneği
In this study, the sustainability of Turkey budget deficit is examined for both monthly (2006:1-2009:6) and annual data periods (1980-2005) by using FMOLS and DOLS. While the deficit would have been unsustainable in the line with FMOLS results, strong sustainability would appear in DOLS. In the line of the literature, which is claimed that DOLS results are more efficient than FMOLS for especially small sample size, we have concluded the strong sustainability at least for the period 2006:1-2009:6. However, the deficit would have been weakly sustainable over the annual size (1980-2005).
Türkiye'de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: Saklı Eşbütünleşme İlişkisi
Maliye Dergisi, 2019
Bu çalışma zamanlararası bütçe kısıtı yaklaşımından yola çıkarak Hakkio ve Rush'ın (1991) bütçe açığının sürdürülebilirliğinin nasıl gerçekleşebileceğini ve Quintos'ın (1995) bütçe açığının sürdürülebilmesinin güçlü ve zayıf koşulları dikkate alınarak 1930-2016 döneminde Türkiye'deki bütçe açığının sürdürülebilirliğini incelemektedir. Çalışmada bütçe gelirleri ve harcamaları arasındaki eşbütünleşme ilişkisi Johansen eşbütünleşme yöntemi ve bu yönteme dayalı olarak Hatemi-J ve Irandoust (2012) tarafından geliştirilen saklı eşbütünleşme yöntemi aracılığıyla incelenmiştir. Eşbütünleşme katsayısı FMOLS, DOLS, CCR ile tahmin edilmektedir. Araştırma sonuçları bütçe gelirleri ve harcamaları arasında bir eşbütünleşme ilişkisi olduğunu ve Türkiye'de bütçe açığının zayıf formda da olsa sürdürülebilir olduğunu göstermektedir.
Türkiye'de Tüketici Kredileri ile Cari İşlemler Açığı Arasındaki Nedensellik İlişkisi
Bu çalışmada, 2003:Q1-2013:Q2 dönemi verileri kullanılarak, Türkiye’de bankacılık sektörü tüketici kredileri ile cari işlemler açığı arasındaki ilişki, Genişletilmiş Dickey Fuller (ADF) ve Philips- Perron (PP) birim kök testi ve ardından Granger nedensellik testi ile araştırılmıştır. Ampirik analiz sonuçlarına göre, Türkiye’de bankacılık sektörü toplam kredileri, toplam tüketici kredileri ve tüketici kredilerinin en önemli alt kalemi olan konut kredileri ile cari işlemler açığı arasında nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Ayrıca tüketici kredilerinin geri kalan alt kalemleri ihtiyaç kredileri, taşıt kredileri ve diğer krediler ile cari işlemler arasında nedensellik ilişkisine rastlanamamıştır.
Türki̇ye’De Cari̇ İşlemler Açiği: Nedenler Ve Çözüm Öneri̇leri̇
Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Özet Cari işlemler açığı Türkiye'nin daha istikrarlı bir ekonomik yapı ve daha yüksek ekonomik büyüme oranları sağlama hedefine karşı bir engel oluşturmaktadır. Cari işlemler açığı ve açığın gelire (GSYH) oranı 2010 sonrasında azalma eğilimine girmiş ancak halen ciddi boyutta varlığını sürdürmektedir. Bu çalışmada, Türkiye'de görülen cari açık probleminin nedenleri ve ekonomik sonuçları ele alınarak incelenmiştir. Enerji, ara mal ve sermaye mallarında dış ticarete bağımlılık, açığın nedeni olarak dikkat çekmektedir. Diğer taraftan, düşük tasarruflar ve döviz kuru politikaları da cari işlemler açığı sorununda rol oynamıştır. Nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanan, enerjideki yabancı kaynaklara bağımlılığı azaltacak yeni enerji planlaması cari açığın çözümü üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. İhracatta katma değeri yüksek ürünlere daha fazla önem verilmesi ve ihracatta ürün ve pazar çeşitliliğinin arttırılması cari açığın azaltılmasında önemli olan diğer huşulardandır. Hükümetin tasarrufları artırmak amacıyla getirdiği Özel Emeklilik Sistemi (PPS) de orta vadede cari işlemler açığını azaltacaktır.
Türkiye Ekonomisinde Cari İşlemler Açığının Belirleyicileri: Dönemler Arası Yaklaşım
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Öz Bu çalışmanın temel amacı Türkiye ekonomisinde cari işlemler açığına neden olan temel makroekonomik, finansal ve yapısal faktörleri betimsel istatistikler ve ampirik analiz yardımıyla araştırmaktır. Türkiye'de özellikle 2001 krizi sonrasında genişleyen ve kalıcı hale gelen cari işlemler açığı konusundaki endişeler artmıştır. Çalışmada kullanılan ampirik model "dönemler arası" ve "esneklikler" yaklaşımlarının bir sentezi niteliğindedir. Cari işlemler dengesini ulusal gelir, bütçe dengesi, döviz kuru ve faiz oranlarının bir fonksiyonu olarak ele almaktadır. Model kısa ve uzun dönemlik analizlere olanak tanıyan ARDL yaklaşımı ile üç aylık frekanstaki veriler kullanılarak tahmin edilmiştir. Bulgulara göre bütçe dengesi, döviz kuru ve faiz oranı cari işlemler dengesi üzerinde uzun dönemde etkiliyken, kısa dönemde sadece GSYH ve bütçe dengesi etkilidir. Bütçe dengesi ile ilgili bulgular Ricardocu Denklik Hipotezinin Türkiye ekonomisinde geçerli olmadığını, İkiz Açık Hipotezinin ise geçerliliğini göstermektedir.