Cari İşlem Açıklarının Sürdürülebilirliği: 2001-2011 Türkiye Örneği (original) (raw)
Related papers
Türkiye de Cari İşlemler Açığının Sürdürülebilirliği
Ege Akademik Bakis (Ege Academic Review), 2014
Ekonominin temel göstergelerinden olan cari işlemler dengesi Türkiye'de 1990'lı ve 2000'li yılların büyük bölümünde açık vermiştir. 2008 küresel krizi sonrasında azalmaya başlayan açık 2011 yılının üçüncü çeyreğinde 77 milyar ABD doları ile tarihsel olarak en yüksek düzeye ulaşmıştır. 1 Ekonomide kırılganlığı artıran cari açığın sürdürülebilirliği üzerine tartışmalar artarak devam etmektedir.
Cari Açığın Sürdürülebilirliği: Türkiye Örneği
2021
ÖZ İstikrarlı bir ekonomik büyüme için temel şartlardan bir tanesi cari işlemler dengesinin sürdürülebilir düzeyde olmasıdır. Türkiye ekonomisinde 2003 yılından itibaren yüksek büyüme oranlarının hedeflenmesi ile beraber cari açık hızlı bir şekilde yükselmeye başlamıştır. Ayrıca artan cari açık genelde yüksek reel faizle gelen portföy yatırımlarıyla finanse edilmeye çalışılmıştır. Hakkio ve Rush (1991) ile Husted (1992), cari işlemler açığının sürdürülebilirliğinin varlığını, ithalat ve ihracat arasında uzun dönemli bir ilişkinin olup olmadığını araştırarak ortaya koymaktadırlar. Uzun dönemli bir ilişkinin varlığı cari işlemler açıklarının sürdürülebilir olduğunu, uzun dönemli ilişkinin olmaması da cari işlemler açıklarının sürdürülebilir olmadığını ifade etmektedir. Bu bilgiler ışığında yapılan çalışmada, Türkiye ekonomisinde cari işlemler açığının sürdürülebilirliği eşbütünleşme analizi yardımıyla sınanmıştır. 1980-2017 dönemi baz alınarak yapılan çalışmadan elde edilen sonuçlar; Türkiye ekonomisinde ihracat ile ithalat serileri arasında uzun dönem bir ilişkinin varlığı ve eşbütünleşme katsayısının 1'e oldukça yakın olması Türkiye ekonomisinde cari işlemler açığının sürdürülebilir olduğunu göstermektedir.
Bütçe Açıklarının Sürdürülebilirliği: 1970 - 2005 Türkiye Örneği
The term of sustainability, about what the economists started to talk from the beginning of 1990s, has became so important and been actual up to now. According to budget policies sustainability is an accomplishment of governments on the administration of their responsibility on public expenditures for today and future. Sustainability of debts points out if the government has power to cover the entire budget deficits and its own debts or the debts are much bigger then government can cover. In another words sustainability of debts help us to be able to measure the possibility of insolvency of governments. If a government is trying to cover its continuous budget deficits with run up debts, this policy will cause rapid increasing in borrowing costs and interest rates and finally this kind of borrowing policy will be failed. There are three methods to measure the sustainability of debts; accounting method, the indicators of sustainability and intertemporal budget constraint theory. In this paper we analyzed that sustainability of Turkish budget deficits with assist of 1970-2005 data and cointegration analysis. Evidences show that the sustainability is weak in the period.
Cari İşlemler Açığının Büyümeye Etkisi: Türkiye Örneği
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA TEKNOLOJİ VE İNOVASYON ALANINDA GÜNCEL ARAŞTIRMALAR, 2022
Ülkeleri ve ekonomileri yöneten kişilerin temel amacı ülkelerinin ekonomik büyümesini sağlamaktır. Çünkü siyasetçiler için iktidar koltuğunu korumanın en sağlam yöntemi ülke vatandaşlarının gelirlerini arttırmaktadır. Bu doğrultuda ekonomik büyüme gerçekleştirmek için özellikle gelişmekte olan ülkeler hem sermayeye hem de ithal yatırım mallarına ihtiyaç vardır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde tasarruflar hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme için yeterli olmayabilir. Bu yüzden bu ülkeler yabancı sermayeye ihtiyaç duymaktadırlar. Özellikle 1980 sonrası küreselleşme ile birlikte doğrudan yabancı sermaye akımları gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir. Devletler bu yatırımları çekebilmek için çeşitli teşvikler sunmuşlarıdır. Bunun yanında ülkeler yerli yatırımcı içinde yabancı sermayeye ihtiyaç duyduklarında ya bunu kısa vadeli yabancı sermaye olarak ya da dış borç olarak karşılamaya çalışmışlardır. Bu durumlarda ülkeye sermaye girişi olmuş ve fazla gelen sermaye cari işlemler açığının artmasına neden olabilir. Bir başka açıdan ele alındığında dünya üzerinde Türkiye gibi bazı ülkeler ise ihracat ettiği bazı mal ve hizmetlerin temeli ithalata dayanmaktadır. Örneğin Türkiye’de üretilen otomobillerin yerlilik oranı %25 ile %68 arasında değişmektedir2. Yani %25 yerli girdi kullanan bir otomobil firmasının Türkiye’de ürettiği her 100 TL’lik ihracatının yaklaşık 75 TL’si ithalattır ve ihracatı arttırdığımız zaman ithalatta artmaktadır. Bu yüzden son yıllarda ihracatta ciddi yükselme yaşandığında ithalatında arttığı göze çarpmaktadır. Yani Türkiye’de ithalatı arttırmadan ihracat yapmanın zor veya kısıtlı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun yanında girdi, aramalı ve tüketim malı ithalatının ile enerjide dışa bağımlı olması nedeniyle Türkiye yıllardır cari açık vermekte ve ne zaman yüksek büyüme oranlarına ulaşsa cari açıkta roket gibi fırlamaktadır. Başka bir etmen ise döviz kurudur. Özellikle 2001 yılındaki krizden sonra uygulanan güçlü ekonomiye geçiş programı çerçevesinde yüksek reel faiz ile birlikte Türkiye’ye sıcak para girmiştir. Giren sıcak para sayesinde Türkiye’de döviz miktarı artmış ve döviz kurlarında yükselme yaşanmamış hatta merkez bankası rezervleri ciddi miktarda yükselmiştir. Bu dönemde enflasyon olmasına rağmen 5-6 yıl döviz kurlarında ciddi değişme yaşanmaması nedeniyle ithal mallar göreli olarak ucuz kalmış ve Türkiye’de ithal mal tüketimi artmıştır. Bu durumda birçok yerli üretici zarar görmüştür. 1950’li yıllarda verilmeye başlanan cari işlemler açığı bu dönemde hızlı bir şekilde artmış ve Türkiye ekonomisinin kırılgan birkaç yapısından biri olmuştur. Diğer taraftan ülkeler büyüdükçe ülke vatandaşlarının da ortalama gelirinin artması beklenir. Gelir artışı olan ekonomik birimlerin ithal amal olan talebi de artmaktadır. Bu durumda eğer ihracat artışı veya turizm gelirleri ithalat artışındaki kadar artmaması durumunda ülkelerde cari açığa neden olmaktadır. Bu durumda cari işlemler açığı ile büyüme arasında teorik olarak çift yönlü etkinin varlığından söz edebiliriz. Cari işlemler açığının ciddi boyutlara ulaşması ve ülkelerin bu açığı finanse edememesi durumunda ise ülkeler ekonomik krizlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Literatürde döviz krizi olarak tanımlanan birçok krizin temel nedeni ödemeler bilançosunun tıkanmasından kaynaklanmaktadır. Ghosh ve Ramakrishnan (2012) cari işlemler açığının büyüklüğünün sorun olmadığını aslında bu açığı finanse edilmediğinde yaşanacakların ekonomi için yıkıcı olacağını belirtmiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda’nın son 20 - 30 yılda ortalam%4-5 - 5 arası sürekli cari açık verirken Meksika ve Tayland gibi döviz krizine gören ülkelerde cari işlemler açığının kısa dönemde tersine bir şok yaşadığı durumu karşılaştırmış ülkelerin cari işlemler açığını finanse etmediklerinde ülke ekonomilerinin krize girdiğini ve cari açığı finanse edemediği için tüketim, yatırım ve kamu harcamalarını kısmak zorunda kaldıkları aslında daha önceki yıllarda aldıkları borçları çok kısa sürede ödemek zorunda kaldıkları için ekonomik yapılarının bozulduğunu belirmiştir. Bundan dolayı ülkelerin finansmanını zorlayacak derecede yüksek cari işlemler açığı vermemeleri konusunda dikkatli davranmaları gerektiğini belirmiştir. Bu çalışmada Türkiye’de cari işlemler açığı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki 1999:01-2022:2 dönemine ait çeyreklik cari işlemler açığının gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) oranı ve büyüme oranı (reel GSYİH’daki yüzdesel değişim) verileri kullanarak analiz edilecektir. Bir sonraki bölümde konu hakkında teorik yaklaşımlar ele alınacaktır. Sonrasında iktisat yazınında bu konudaki çalışmalardan bazıları kısaca özetlenecektir. Bir sonraki aşamada kullanılacak ekonometrik modeller tanıtılacaktır. Model sonuçları yorumlandıktan sonra çalışma sonuç bölümü ile bitecektir.
Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi
Hakan BAKKAL 1 Öz Bu çalışmada Türkiye ekonomisindeki bütçe açığının sürdürülebilirliğini tespit etmek amacıyla bütçe gelir ve harcama değişkenleri arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığı analiz edilmektedir. Dönemlerarası bütçe yaklaşımı altında, 24 Ocak 1980 kararları ile yapısal dönüşümün başladığı dönemden 2016 yılına kadar, değişkenlere ait yıllık veriler kullanılarak birim kök ve eşbütünleşme testleri ile bu ilişki sınanmıştır. Çalışmada ADF ve PP birim kök testlerinin yanı sıra tekli yapısal kırılmaya izin veren Zivot-Andrews birim kök testi ile Johansen eşbütünleşme testi ve tek kırılmalı Gregory-Hansen eşbütünleşme testi kullanılmıştır. Johansen testine göre gelir ve harcama arasında uzun dönemli bir ilişkinin olmadığı, bütçe açıklarının sürdürülemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte Gregory-Hansen testi ile sürdürülebilirliğin olduğu belirlenmiştir. OLS yöntemiyle tahmin edilen uzun dönem katsayısı zayıf formda bir sürdürülebilirliği göstermektedir.
Bütçe Açığı Sürdürülebilirliğinin Dinamik Analizi: Türkiye Örneği
In this study, the sustainability of Turkey budget deficit is examined for both monthly (2006:1-2009:6) and annual data periods (1980-2005) by using FMOLS and DOLS. While the deficit would have been unsustainable in the line with FMOLS results, strong sustainability would appear in DOLS. In the line of the literature, which is claimed that DOLS results are more efficient than FMOLS for especially small sample size, we have concluded the strong sustainability at least for the period 2006:1-2009:6. However, the deficit would have been weakly sustainable over the annual size (1980-2005).
Türkiye'de Bütçe Açıklarının Sürdürülebilirliğinde İç Borçlanmanın Rolü: Dönemsel Bir Analiz
Yönetim ve Ekonomi, 2018
ÖZ Günümüzde ekonomik dengelerin sağlanması açısından kamu kesimine önemli roller atfedilmiş olmasına rağmen kimi dönemlerde kamu finansman açıklarının ekonomik istikrarsızlıklara neden olduğu gözlemlenmiştir. Kamu finansman açıklarının ağırlıklı kısmını oluşturan bütçe açıkları özellikle 1970'li yıllardan itibaren ekonominin en büyük sorunlarından biri olarak ortaya çıkmıştır. Bütçe açıkları, özellikle 1980 sonrası dönemde çoğu gelişmekte olan ülkede olduğu gibi Türkiye'de de kamu maliyesi açısından önemli konular arasında yer almıştır. Çalışmada, öncelikle Türkiye'de 1980 sonrası dönemde bütçe açıklarının temel nedenlerine değinilmektedir. Daha sonra bütçe açıklarının finansman yöntemleri hakkında bilgi verilmekte ve değerlendirilmelerde bulunulmaktadır. Bütçe açıklarının başlıca nedeni olarak kamu harcamalarında kaynak tahsisinde etkinliğin sağlanamaması, kamu gelirlerinde özellikle vergiler açısından istenen tahsilatın sağlanamaması sayılabilir. Ele alınan dönemde bütçe açıklarının finansmanında özellikle dış borçlanmanın bütçe açığının zaman içinde azalmasına bağlı olarak daha az başvurulan bir finansman yöntemi olduğu görülmektedir.