ANADOLU'NUN KRALİÇESİ "ANTAKYA", "VII. ve X. YÜZYILLARDA ANTAKYA'NIN SOSYO-KÜLTÜREL VE EKONOMİK TARİHİ (original) (raw)

ANADOLU'NUN KRALİÇESİ ANTAKYA

2022

Dışişleri Bakanlığı Türk Diplomatik Arşiv Belgelerinde Hatay Sorunu: Türk-Fransız Diplomatik Mücadelesi (1936-1938)

XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA ANTALYA İSKELESİ VE TİCARET AĞI

ANTALYA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ TARİHİ (OSMANLI DÖNEMİ), 2022

Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.

13. YÜZYIL DOĞU AKDENİZİ'NİN (ANTALYA-ALANYA-MİSİS-TARSUS- ANAZARBA-LAZKİYE-SÜVEYDİYE) SİYASİ, SOSYAL VE EKONOMİK TARİHİ

Akdeniz tarih boyunca pek çok insan topluluğuna ve kültürlerine ev sahipliği yapmış büyük bir medeniyet havzasıdır. Bu havzanın bir parçası olan Doğu Akdeniz ise gerek üç büyük semavi din olan Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve İslamiyet’in doğduğu coğrafya olması gerekse de sahip olduğu siyasi, kültürel ve ekonomik zenginlik bakımından dikkat çekicidir. Doğu Akdeniz tarihin başlangıcından günümüze kadar çok çeşitli mücadelelere ve büyük tarihi gelişmelere sahne olmuştur. Çalışmamız içerisinde ele alınan ve Doğu Akdeniz’in Türkiye ve Suriye kıyılarında uzanan şehirlerimizin yani Antalya, Alanya, Tarsus, Misis, Anazarba, Süveydiye ve Lazkiye’nin XIII. yüzyıl siyasi, sosyal ve ekonomik tarihlerine odaklanılmıştır. Ele aldığımız Doğu Akdeniz şehirleri Ortaçağ’ın en büyük olaylarından İslamiyet’in Doğuşu, Haçlı Seferleri ve Moğol İstilası gibi olaylardan ziyadesiyle etkilenmiş merkezlerdir. Aynı zamanda Selçukluların, Eyyûbîlerin, Memlûklerin ve Moğolların tarih sahnesine çıkışları ve aralarındaki siyasi mücadeleler de ele aldığımız şehirlerin tarihini şekillendirmiştir. Çalışmamız kapsamında ele aldığımız coğrafyadaki tarihi gelişmeler genel itibarıyla Türkiye Selçukluları, Kilikya Tâbi Ermeni Baronluğu, Doğu Akdeniz’de kurulan Haçlı Krallıkları, Eyyûbîler, Memlûkler ve Moğollar arasında gerçekleşmiştir. İlgili yerlerde çalışma sahasına müdahil olan başka devletlerin ve yerel güçlerin etkileri de ele alınmıştır. XIII. yüzyılda Antalya ve Alanya şehirlerinin gerek siyasi, gerek ekonomik gerekse de sosyal tarihi büyük oranda Türkiye Selçukluları tarafından şekillendirilmiş, yüzyıl sonlarına doğru ise Karamanoğulları Beyliği devreye girmiştir. Tarsus, Misis ve Anazarba şehirlerinin bulunduğu Kilikya sahası XIII. yüzyılda Kilikya Tâbi Ermeni Baronluğu’nun egemenliği altında kalmışsa da adı geçen yüzyıl içerisinde önce Türkiye Selçuklularının, Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğolların ve yüzyılın ikinci yarısının hemen ardından Memlûklerin hâkim olduğu bir siyasi durum mevcuttur. Süveydiye ve Lazkiye şehirlerinin bulunduğu Suriye mıntıkasında ise Haçlıların, Eyyûbîlerin ve daha sonra da Memlûklerin şekillendirdiği bir tarih söz konusudur. Anahtar Kelimeler: Ortaçağ Akdenizi, Türkiye Selçukluları, Haçlılar, Eyyûbîler, Memlûkler, Moğollar. ABSTRACT Mediterranean is a major basin of interaction that has hosted many civilizations and cultures throughout history. Eastern Mediterranean which is a part of this basin, is remarkable for its political, cultural and economic richness as well as being the place where three major Semitic religions; Judaism, Christianity and Islam were born and spread. Eastern Mediterranean has been the scene of various battles and major historical developments from the very beginning of history. This study deals with the political, social and economic history of Antalya, Alanya, Tarsus, Misis, Anazarba, Süveydiye and Lazkiye -located on the coasts of Turkey and Syria- within the 13th century. These Eastern Mediterranean cities examined in this study are centers affected by the major events of the Middle Ages, such as the Birth of Islam, the Crusades and the Mongolian Occupation. Appearance of Seljuks, Ayyubids, Mamluks and Mongols on the stage of history and the political struggles between them, shaped the history of the cities. Historical developments in the geography focused in the scope of the study, were between the Seljuk Turks, Cilicia Vassal Armenian Barony, Crusader Kingdoms established in Eastern Mediterranean, Ayyubids, Mamluks and Mongols. The impacts of other states and local forces involved in the field of work were also discussed where necessary. Throughout the 13th century, the political, economic and social history of Antalya and Alanya were largely shaped by the Seljuk Turks; and towards the end of this century Karamanoğulları Principality became active. Cilician field where Tarsus, Misis and Anazarba were located, was under the rule of Cilicia Vassal Armenian Barony; however later; first the Seljuk Turks; and then the Mongols after the Battle of Kösedağ; and the Mamluks following the second half of the century, dominated the political situation in the area. The history of the territory of Syria where Süveydiye and Lazkiye were located, was shaped by the Crusaders, Ayyubids and then the Mamluks. Keywords: Medieval Mediterranean, Turkey Seljukids, Crusaders, Ayyubids, Mamluks, Mongols.

ANADOLU AHİLİĞİ'NİN SOSYO-EKONOMİK YÖNLERİ Nasır NİRAY

ÖZET Ahilik, XIII. Yüzyıldan XX. Yüzyıla kadar Anadolu'daki esnaf ve sanatkar birliklerine verilen bir addır. Göç ile Anadolu'ya gelen Türklerin çoğunluğunu esnaf ve sanatkarlar oluşturuyordu. Bizans sanatkarlarıyla rekabet edebilmek, üretilen malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre düzenlemek, sanat ahlakını yerleştirmek, Türk halkını ekonomik yönden bağımsız hale getirmek gibi nedenler ahiliğin kurulmasına sebebiyet vermiştir. Ahilik örgütü ayrıca, kardeşlik, yardımseverlik, hoşgörülük, dürüstlük gibi temel ahlaki ve insani değerleri prensip olarak kabul etmiş, toplumda sosyal ve ekonomik denge sağlamaya çalışmıştır. ABSTRACT " Guild " is a name given to the tradesman and craftsman unions in Anatolia from the 13 th century till 20th century. The majority of the Turks who migrated to Anatolia was craftsmen and tradesmen. Guilds were founded with a view to competing with Byzantium craftsmen, maintaing the quality of the products, arranging production according to the demand, setting craftsmanship morals and making Turkish people economically independent. Furthermore, guilds adopted basic moral and human values in prınciple such as fellowship, helpfuhess, tolerance and honesty and endeavoured to set a social and economic balance within the society. Giriş Her ulusun toplum olarak veya birey olarak başkalarına karşı kendine özgü bir değerler sistemi veya davranış kalıbı vardır. Güvenlik, taşıma ve haber alma araçlarının yetersiz ve ilkel olduğu çağlarda bu değer ölçülerinin oluşturduğu kurallar, yiğitlik, eli açıklık, soyluluk, konuk severlik ve hoşgörülük kültürü içinde toplanır ve gelişir. Bu hasletler, ciddiyet, içtenlik ve köklülük bakımlarından her ulusa göre farklılık gösterir. Bu alanda en üstün seviyeye kuşkusuz Türklerin ulaştığı bir gerçektir. Devletlerin, kişinin can, mal ve namus güvenliğini ve adaletini her zaman sağlayamaması üzerine; kendilerini toplumun ahlak düzeyini kurmakla yükümlü gören din ve ahlak bilginlerinin tespit ettiği kurallara uyan gençler, bireysel olarak veya bir örgüt halinde halka yardım ediyorlardı. Türkler ve İranlılar İslam'a girdikten sonra bu ahlak ve fazilet kuralları İslam prensiplerine uydurulmuştur. Zamanla bu, dini-ahlaki kurallar, geniş bir örgüt haline gelmiş olan tasavvuf erbabı ve bilginlerince benimsenmiş, tasavvuf kural ve edepleri olarak kitaplarına geçirilmiştir. Bu kurallara

TARİH SOSYOLOJİ VE ANTROPOLOJİ BAĞLAMINDA İNCELEMELER (Edit.:A.Duran, G.Ç.Özen)

Kitap Bölümü: Modern Eğitim Tarihi ve Sosyolojinin Kullanımı, 2020

Heredot'la başlayan tarihi, sosyolojik ve antropolojik bakış açısı, zaman içerisinde sürekli bir değişim içerisinde olmuştur. Her değişim gelişim değildir... Ne var ki bu üç bilim dalının değişimi, gelişim içerisinde ilerlemiştir. Buna sebep teşkil eden unsur, kitabın da doğuş sebebi olan tarih, sosyoloji ve antropolojinin bütüncü bakış açısıyla hareket etmeleri, birbirlerini tamamlamaları, birbirlerine destek vermeleridir. Gelişimin ana unsurlarından biri iş bölümüdür ve toplumbilimsel iş bölümünde her ne kadar her bilim dalının kendine has araştırma yöntemleri ve teknikleri olsa da, ortak noktada buluşan ve meselesi toplum ile kültür olan bu üç bilim dalının, söyleyecekleri ortak konular olduğu inancıyla yapılan bu çalışma tarih sosyolojisi ve tarih antropolojisine dileriz katkı sunar. Yedi bölümden oluşan değerli çalışma, sadece geleneksel değil güncele de odaklanmaktadır. Bilimin mekanı ve zamanı sınırsızdır... Türkiye'nin dört bir yanından çalışmaya destek sunan değerleri bilim insanlarının katkılarıyla derlenen çalışmaya göre "kültür evrensel ve bilimsel bir inceleme alanı olsa da, her toplum kendine özgü değer ve normlara sahip bir sui generis özelliktedir. O sebeple toplumlar, bütüncü-derinlemesine-çoklu bakış açısıyla ele alınarak ve empati sağlanarak incelenmelidir." İnsana dair gözlemlerin, insanca yorumlanabilmesi umuduyla...

ANTİK DÖNEMDE ANADOLU'DA MÜZİK VE MÜZİK ALETLERİ

Bu tez çalı ması, Antik dönemde Anadolu'da müzik ve müzik aletlerini ele almaktadır. Eski Önasya, Mısır ve Hellen uygarlıklarının müzi i ve kullandıkları müzik aletlerini konu alan birçok çalı ma yapılmasına ra men, antik dönem Anadolu müzi i ve müzik aletleri hakkında yapılan çalı malar yetersizdir. Yapılan çalı malar neticesinde, Eski Önasya, Mısır ve Hellen uygarlıklarının müzi i ve kullandıkları müzik aletleri hakkında bir hayli bilgi elde edilmi tir. Bu konuyu, çalı ma konusu olarak seçmemin nedeni, Anadolu'da ya amı ve birçok devlet kurmu medeniyetlerin müzikal kültürleri ve kullandıkları müzik aletleri hakkında kapsamlı ara tırmaların yapılmaması ve bugüne kadar detaylı bir biçimde irdelenmemi olmasıdır. Antik dönem Anadolu insanlarının müzi i, günümüze ula amamı olmasına ra men, müzik aletleri ve müzisyenleri betimledikleri kabartmalar ve çizimler bizlere ula abilmi tir. Antik dönem insanlarının mitlerinden, antik ça yazarlarının kaleme aldıkları eserlerden, antik ça insanlarının kullandıkları ve günümüze kadar gelebilmi müzik aletlerinden, çe itli zemin ve nesneler üzerine çizdikleri resimlerden ve kabartmalardan o dönem insanlarının az çok müzik hayatı ve kullandıkları müzik aletleri hakkında bilgi sahibi olmaktayız. Tezimizde, günümüze kadar kazı veya di er yollarla çıkartılan ve müzelerde te hir edilen eserlerden, orthostatlar, vazolar, vazo fragmanları, lahitler, silindir ve ta baskı mühürler, pi mi toprak, heykeller, kemer parçaları ve rythonlar üzerindeki tasvirlerden istifade edilerek ve kaynak eserlere ba vurularak antik dönem Anadolu müzikal kültürü ve kullanılan müzik aletleri hakkında bilgiler verilmeye çalı ılmı tır. Tez konumu belirleyen, bu konuya ilgimi çeken, yönlendiren ve çalı mamın her safhasında benden desteklerini hiç esirgemeyen, de erli danı man hocam Prof. Dr. Hasan BAHAR'a en içten te ekkürü bir borç bilirim. Tezin hazırlanmasında de erli hocam Doç. Dr. Özdemir KOÇAK'ın da emekleri büyüktür. Benden yardım ve emeklerini esirgemeyen de erli hocama sonsuz te ekkür ederim.

EDEBİYAT TARİHÇİLİĞİNDE ANTOLOJİLERİN ROLÜ: TÜRK HİKÂYE ANTOLOJİLERİ

Akademik Bakış Dergisi, 2016

Edebiyat tarihi, edebi şahsiyetleri ve eserleri belli bir sisteme göre, kronolojik olarak inceleyen bir bilimdir. Tarihle ve tarih felsefesiyle yakından ilişkisi olan edebiyat tarihi, disiplinler arası bir çalışma alanıdır. Tarihsel düşüncenin ilkeleriyle ilgilenen tarih felsefesi, edebiyat tarihçiliğinin şekillenmesinde belirleyici bir rol üstlenir. Edebiyat tarihi çalışmalarında pek çok farklı metot ve kaynaktan yararlanmak mümkündür. Bu kaynakların başında da antolojiler gelir. Belli bir dönemi kapsayan antolojiler, o dönemde edebiyat tarihinde öne çıkmış önemli sanatçıları, yetkin eserleriyle birlikte seçkilerine dâhil ederler. Bu anlamda antolojiler üzerinden bir edebi türün, belli bir dönemdeki gelişimi izlenebilir ve o tür ile ilgili edebiyat tarihçiliği açısından önemli bulgular elde edilebilir. Edebiyat tarihinin tarih felsefesiyle ilişkisi ve Türk edebiyatındaki tarihî gelişimiyle ilgili bilgilerin verildiği bu çalışmada, farklı yayınevleri tarafından hazırlanan dört farklı hikâye seçkisinin karşılaştırmalı olarak ele alınmasıyla, antolojilerin edebiyat tarihiyle ilgili verileri ortaya koymadaki rolü incelenmiş ve Türk edebiyatı tarihinde hikâye türünün gelişimi analiz edilmiştir.