Deizm-Bilim İlişkisi ve İslam Düşüncesi (original) (raw)
İlahiyat Fakültelerinde Din Bilim İlişkisi
İlahiyat Fakültelerinde Din Bilim İlişkisi, 2023
Copyright © Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Eğitim Yayınevi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre kitabı yayımlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik/mekanik yolla, fotokopi yoluyla ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayımlanamaz.
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartışmaları Işığında "Din Bilimleri" Kavramı
Journal of Divinity, Faculty of Hitit University, 2013
Dini bilgi ve bilimsel yöntem arasında bir zıtlık ya da en hafif tabirle bir uyumsuzluk olduğunu düşünenler, dini konulara bilimsel bir yaklaşımın söz konusu olamayacağını sıklıkla ileri sürülmekte ve dini konuları bilimsel bir yaklaşımla inceleme çabalarını eleştirmektedir. Söz konusu itiraz ve eleştiriler, dini inançları rasyonel ve bilimsel görmeyen din karşıtı çevrelerden geldiği gibi, dindar düşünürler arasında da yaygın bir biçimde dile getirilmektedir. Öte yandan günümüzde, özellikle İlahiyat Fakültelerinin kürsülerinde "Din Bilimleri" ifadesinden sıkça bahsedildiğini duymaktayız. Bu noktada karşımıza çıkan en önemli felsefi sorun, ağırlıklı olarak değerler ve inanç alanına ait görünen dini konulara bilimsel bir yaklaşımın mümkün olup olamayacağıdır. Zikredilen bağlam çerçevesinde bu makale temelde şu iki soruya cevap aramaktadır: Birincisi: Dini konuları bilimsel bir yöntemle ele almak mümkün müdür? İkincisi: Dini konulara böyle bir yaklaşım gerekli ve istenen bir şey midir?
Dei̇zm Ve Tabi̇i̇ Di̇n Arayişi Bağlaminda Bi̇r Anali̇z
Journal of International Social Research, 2018
Nübüvvet meselesi, kelâm ilminin ana konularından biridir. Hicrî II. asrın ikinci yarısından sonra nübüvveti inkar eden grupların ortaya çıkışıyla bir sorun haline gelmiştir. Hindistan'da vahiy kültürüne dayanmayan Berâhime, kozmolojik evreni yaratan bir Tanrı inancına sahip olmakla birlikte, nübüvvetin anlamsız olduğunu iddia etmişlerdir. Bu bağlamda genelde vahyi, özelde Hz. Muhammed'in (s.a.v.) nübüvvetini kabul etmemişlerdir. Bilgi kaynağı olarak aklın yeterli olduğunu savunmuşlardır. Aynı düşünce 17. yüzyılda İngiltere başta olmak üzere Avrupa genelinde yaygınlaşmaya başlamıştır. Kiliselerin insan doğasıyla barışık olmayan bir din konsepti ile toplum üzerinde baskı kurmaya çalışmaları, çoğunluğu bilim adamlarından oluşan bir kesimi, yeni bir din arayışına sürüklemiştir. Bu anlamda Deizm, Hristiyanlık dinine karşı bir protesto hareketidir. Bu kimseler salt aklın önderliğinde bir yaşamı benimsemişlerdir. Çağımızda deizm inancının yeniden tırmanışa geçtiği ifade edilmektedir. Deizmin ortaya çıkışını hazırlayan sebepler ile günümüz deist yönelişlerinin birbirinden farklı olduğu düşüncesi bu çalışmanın ana hedefini belirlemektedir. Bu bağlamda alınacak önlemlerin de farklı değerlendirilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.
İslam Bilimi Üzerine Polemikler
Modern bilimin, niçin İslam dünyası, Çin ya da başka herhangi bir uygarlıkta değil de, Batı’da ortaya çıktığı sorusu, uzun zamandır bilim tarihçilerini meşgul eden bir soru olmuştur. Böylesi zorlu bir soruya, farklı bilim tarihçileri farklı yaklaşımlarla cevap aramıştır. Toby E. Huff da “Modern Bilimin Doğuşu ve Yükselişi: İslam Dünyası, Çin ve Batı” adlı eserinde, bu eski soruya, bilim sosyolojisinin temel ilkelerini uygulayarak, cevap bulmaya çalışmıştır. Huff’ın bu kitapta aradığı cevap, bir zamanlar, Çin ve Batı’dan bilimsel olarak daha ileri ve teknolojik olarak daha üstün olan İslam dünyasının, modern bilime atılımını engelleyen şeyin ne olduğuydu. Huff bu soruya, Robert Merton’un, Benjamin Nelson’un, Joseph Ben David’in ve Thomas Kuhn’un sosyolojik bulgularını uygulayarak, cevap bulmaya çalışır. Bu anlamda, bilimin ethosuna, bilimsel topluluklara ve sosyal kurumlara vurgu yapar. Huff’a göre bilim, zamanı aşan gerçekler toplamıdır; aklın, empirik gerçeklere uygulanması yoluyla nesnel olarak keşfedilen şeydir. Kısaca, bilim yaratılmaz, sadece keşfedilir. Bu anlamda modern bilim, tarafsız araştırmanın, organize şüpheciliğin, özgür bilimsel alışverişin, evrensel ve akılsal kriterlerin bir ürünüdür. Huff kitabında, bütün bu kurumsal ve yönlendirici yapıların merkezi olarak da Avrupa’yı görmüştür. Çünkü Ortaçağ Avrupa’sında oluşmaya başlayan “Birlik” fikrinin, farklı meslek gruplarını özerk birer güç haline getirdiğini, bu güçlerin kiliseden bağımsız, kendi yasal tüzüklerini oluşturmak için dolaylı olarak hukuk devrimine neden olduğunu, bu hukuksal devrimin üniversitelere özgür araştırma ve uygulama alanları yarattığını ve buradan da modern bilime giden yolun açıldığını iddia eder. Huff, İslam dünyasında, bilimsel kurumların olmamasının, medreselerin özerk yapılara dönüşememesinin, yasal olarak kişilere düşünce ve ifade özgürlüğü verilmemesinin, modern bilime atılımın önündeki engeller olarak görmektedir. Huff, daha teknik yorumlarında ise, özellikle İslam dünyasında, kuramsal çalışmalar yapılmasına rağmen, astronomide Yer-merkezli sistemden, Güneş-merkezli sisteme geçilememesini, tıp alanında ise deneysel çalışmalara izin verilmemesini, İslam biliminin, düşüşe geçmesinin ve modern bilimi doğurmada başarısız olmasının, en önemli nedenleri olarak görmektedir. Huff, Çin biliminin de sadece, pratik ve teknik açıdan ileri olduğunu söyler. Çinli zanaatkârlar, sosyal olarak bilimsel entelektüellikten yalıtılmıştır. Matematikte iyi olmalarına rağmen, astronomide Öklit tarzı geometriyi uygulamaktan aciz olduklarını belirtir. Eğitim sistemi ve sınavlarının da, antik kültürel geleneklere uygun, bürokrasi merkezli resmi görevlileri seçme üzerine kurulu olduğunu iddia eder. Bu durumda Çin’den zaten modern bilimi doğurması beklenemez. Huff’ın analizi birçok noktayı aydınlatsa da, bazı tartışmaları yeniden alevlendirmiştir. Bu açıdan çalışması, bir son söz olmaktan ziyade, daha fazla tartışma ve araştırmaya teşvik eder niteliktedir. Biz bu alandaki yapılan tartışmaların, önemli gördüğümüz 4 tanesini okuyucuya takdim edeceğiz. İlk üç tartışma Huff'ın eserine ve dolayısıyla iddialarına ilişkin George Saliba tarafından verilen cevapları ve bu cevaba ilişkin Huff'ın itirazlarını içermektedir. Dördüncü çalışma ise literatürde zaten mevcut olan ve okuyucuların yararlanması için burada yer verdiğimiz, Aydın Sayılı'nın "ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA İLMİ ÇALIŞMA TEMPOSUNDAKİ AĞIRLAŞMANIN BAZI TEMEL SEBEPLERİ (AVRUPA İLE MUKAYESE)" başlıklı geniş ve verimli makalesini kapsamaktadır. Okuyuculara faydalı olması dileğiyle.