Yaşa Bağlı Makula Dejeneresansı-Klinik (original) (raw)
Related papers
Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu Olan Hastalarda Fakoemülsifikasyon
Turkiye Klinikleri Journal of Ophthalmology, 2007
aşa bağlı makula dejenerasyonu en sık rastlanan körlük nedenlerinden biridir. 1 Bu durum katarakt cerrahisinden sonra kötü görme prognozu açısından risk faktörü olarak bildirilmiş olup, 2,3 aynı zamanda katarakt cerrahisinin yaşa bağlı makula dejenerasyonunun ilerlemesini tetiklediği yönünde bildiriler de vardır. 4-8 Bazı çalışmalarda ise katarakt cerrahisinin yaşa bağlı makula dejenerasyonunun ilerlemesine etkisi olmadığı bildirilmiştir. 9 Biz bu çalışmada yaşa bağlı makula dejenerasyonu olan gözlerde fakoemülsifikasyonun görsel sonuçlarını ve katarakt cerrahisinin makula Y ORĐJĐNAL ARAŞTIRMA / ORIGINAL RESEARCH.
Yaş Tip Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonunda İntravitreal Ranibizumab Tedavi Sonuçlarımız
Türk Oftalmoloji Dergisi, 2012
Ge lifl Ta ri hi/Re cei ved: 07.06.2011 Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 19.07.2011 Özet Amaç: Yaş tip yaşa bağlı makula dejenerasyonu tedavisinde kullanılan intravitreal ranibizumab enjeksiyonunun etkinlik ve güvenilirliğini araştırmak. Ge reç ve Yön tem: Ocak 2009-Ocak 2011 tarihleri arasında kliniğimizde yaş tip yaşa bağlı makula dejenerasyonu tanısıyla en az 12 ay takip edilen 43 hastanın 48 gözü çalışmaya dahil edildi. Ortalama takip süresi 14,2 ay; hastaların ortalama yaşı 73,65±8,93 idi. Hastalar birer ay arayla yapılan 3 enjeksiyon sonrası klinik muayene ve optik kohorens tomografi ile takip edildiler ve gerektiğinde enjeksiyon tekrarına karar verildi. Sonuçlar: 20'si erkek (%46,5) 23'ü kadın (%53,5) 43 hastanın 48 gözüne ortalama 3.7 enjeksiyon (3-7) uygulandı. 26 gözde (%54,2) klasik tip (baskın ve minimal); 22 gözde (%45,8) gizli tip koroid neovasküler membran mevcuttu. ETDRS eşeli ile ölçülen en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri tedavi öncesi ortalama 46,8 harf iken, 12. ayda ortalama 55,5 harf olarak alındı. Başlangıçta santral makula kalınlığı ortalama 320 mikron iken, 12. ayda ortalama 269 mikrona geriledi. Görme keskinliği ve santral makula kalınlığında istatistiksel olarak anlamlı iyileşme görülürken, bu düzelmenin lezyon tipi ile uyumlu olmadığı tespit edildi. Takip süresinde hiçbir hastada sistemik ya da lokal ciddi yan etki gözlenmedi. Tar t›fl ma: İntravitreal ranibizumab enjeksiyonu yaş tip yaşa bağlı makula dejenerasyonunda anatomik ve fonksiyonel iyileşmede etkili ve güvenli bir tedavi seçeneğidir. (Turk J Ophthalmol 2012; 42: 25-9) Anah tar Ke li me ler: Yaş tip yaşa bağlı makula dejenerasyonu, intravitreal ranibizumab, koroid neovaskuler membran Sum mary Pur po se: To evaluate the efficacy and safety of intravitreal ranibizumab injection for exudative age-related macular degeneration. Ma te ri al and Met hod: In this study, we included forty-eight eyes of 43 age-related macular degeneration patients followed for at least twelve months. Mean age was 73.65±8.93 years and mean follow-up time was 14.2 months. All patients received three consecutive monthly intravitreal ranibizumab injections and then were followed up with clinical examination and optic coherence tomography monthly. Re-injection was executed as needed. Re sults: Twenty patients were male (46.5%) and twenty-three patients were female (53.5%). The average number of ranibizumab injection was 3.7 (3-7) per eye. Twenty-six lesions (54.2%) were classic (predominantly and minimally) and twenty-two (45.8%) were occult. Mean best-corrected visual acuity was 46.8 letters with ETDRS chart at the initial examination and 55.5 letters at twelfth month. Mean central foveal thickness decreased from 320 microns to 269 microns. There was a statistically significant improvement in visual acuity and central foveal thickness. On the other hand, this improvement was not significant between lesion types. During follow-up, there were no systemic or serious ocular complications determined. Dis cus si on: Intravitreal ranibizumab injection is safe and effective, both anatomically and functionally, for age-related macular degeneration.
Glokom Hastalığı ve Yaşa Bağlı Makula Dejeneransının Yaşam Kalitesi Üzerine Etkileri
2014
Glokom hastalığı ve yaşa bağlı makula dejeneransı (YBMD) nedeniyle tedavi gören hastalarda, depresif belirtilerin ve anksiyete belirtilerinin varlığının ve yaşam kalitesinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: 1 Mart 2008-30 Haziran 2008 tarihleri arasında, kliniğimizde takip ve tedavisi yapılan 60 glokom ve 60 YBMD hastası çalışmaya alındı. Kontrol grubu olarak, gözlük muayenesi için gelen ve ek bir şikayeti olmayan 60 hasta dahil edildi. Glokom ve YBMD hastalarının psikiyatrik belirtiler ve yaşam kalitesi üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla, hastalara hastane anksiyete depresyon ölçeği (Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği-HAD), dünya sağlık örgütü yaşam kalitesi ölçeği kısa formu (WHOQOL-BREF TR) verilerek doldurmaları istendi. Çalışma grubunu oluşturan hastaların ve kontrol grubunun yaş, cinsiyet, eğitim durumu kaydedildi. Bulgular: Glokomlu ve YBMD'li hasta gruplarında HADD (Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği-Depresyon) ve HADA (Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği-Anksiyete) alt puanları kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p<0,05). Glokomlu ve YBMD'li hasta grubu arasında HADD ve HADA puanları arasında anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Glokomlu ve YBMD'li hasta gruplarında WHOQOL-BREF fiziksel, sosyal, çevresel ve psikolojik alanlardaki yaşam kalitesi puanı kontrol grubundan anlamlı olarak düşük bulundu (p<0,05). Glokomlu ve YBMD'li hasta grubu arasında fiziksel, sosyal, çevresel ve psikolojik alanlardaki yaşam kalitesi puanları arasında anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Sonuç: Glokomlu ve YBMD'li hastaların normal populasyona göre yaşam kalitesinin bozulduğu, bu hastaların depresif belirtilerin ve anksiyete belirtilerinin daha fazla bulunduğu gösterilmiştir. Bu nedenle glokomlu ve YBMD'li hastalar gibi kronik seyirli göz hastaların tedavi ve takipleri sürecinde psikiyatrik semptomlar açısından değerlendirilmesi ve desteklenmesinin, hastaların yaşam kalitesi ve prognozunu olumlu yönde etkileyeceği düşüncesindeyiz.
Yaş Tip Maküla Dejenerasyonunda İntravitreal Ranibizumab Tedavisi
Türk Oftalmoloji Dergisi, 2014
Yaşa bağlı makula dejenerasyonuna (YBMD) sekonder gelişen koroidal neovaskülarizasyon (KNV)'nin tüm tiplerinde intravitreal ranibizumab (İVR) tedavisinin etkinliği ve güvenliğini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Daha önce tedavi görmemiş neovasküler YBMD'li, İVR enjeksiyonu uygulanan ve en az 12 ay takip edilen 92 hastanın 94 gözü çalışmaya alındı. Hastaların tedavi öncesi ve tüm kontrollerinde düzeltilmiş en iyi görme keskinliği (DEİGK) ölçümü, önsegment ve fundus muayenelerini içeren genel oftalmolojik muayeneleri yapıldı. Enjeksiyon sayısı ve yıllık kontrol sayısı değerlendirildi. Floresein anjiografi (FFA) ile lezyon boyutu, yerleşim yeri ve tipi değerlendirildi. Tedavi ile lezyon boyundaki değişim ve OKT'de ölçülen merkezi maküla kalınlığı (MMK), fovea kalınlığı (FK) karşılaştırıldı. Bulgular: Ortalama yaşı 69,1±11,0 yıl olan hastaların 36'sı (%39,1) kadın 56'sı (%60,8) erkekti. Ortalama takip süresi 14,6±3,44 (12-25) ay, ortalama enjeksiyon sayısı ise 4,9±1,81 (3-12) idi. Yıllık ortalama kontrol sayısı ise 9,2±1,02 (8-12) idi. Yirmi iki (%23,4) hastada 3 enjeksiyon yeterliyken diğer hastalara ek enjeksiyonlar gerekti. Hastaların DEİGK de ortalama 12,1 harf artışı görülürken %89,5 hastamızda görmede azalma veya değişiklik görülmedi. Tedavi öncesi FFA ile ölçülen lezyon boyutu 3,27±0,95 µm iken tedavi sonrası 2,72±1,15 µm idi (p=0,006). On (%10,6) olguda sızıntı son kontrolde hala devam etmekteydi. Tedavi öncesi ile tedavi sonrası tüm kontrollerde MMK ve FK karşılaştırıldığında anlamlı azalma tespit edildi. Sonuç: Yaşa bağlı makula dejenerasyonuna sekonder gelişen KNV tiplerinin tümünde İVR tedavisi etkin ve güvenlidir. Esnek doz aralığının hasta uyumunu arttırdığını ve anatomik ve fonksiyonel başarı sağladığını düşünmekteyiz. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 356-60) Anah tar Ke li me ler: Floresein anjiografi, optik koherans tomografi, ranibizumab, yaşa bağlı maküla dejenerasyonu Özet Objectives: To evaluate the efficacy and safety of intravitreal ranibizumab treatment in all types of choroidal neovascularization that developed secondary to age-related macular degeneration. Materials and Methods: We enrolled ninety-four eyes of 92 patients with previously untreated neovascular age-related macular degeneration who underwent intravitreal ranibizumab injection and were followed for at least 12 months. All of the patients underwent a complete examination, including best-corrected visual acuity (BCVA) (Snellen), biomicroscopy, and dilated fundus examination at preoperatively and postoperative follow-up visits. Number of injections and frequency of follow-up visits per year were evaluated. Size, location, and type of the lesions were evaluated by fluorescein angiography (FA). Pre-and postoperative changes in lesion size, central macular and foveal thickness measured by OCT were compared. Results: A total of 92 patients (36 women and 56 men) with a mean age of 69.1±11.0 years were evaluated. Mean follow-up time was 14.6±3.44 (12-25) months, and mean number of injections was 4.9±1.81 (3-12). The average annual number of follow-up visits was 9.2±1.02 (8-12). Patients' mean best-corrected visual acuity increased by 12.1 letters. The lesion size was 3.27±0.95 µm at pre-treatment period and improved to 2.72±1.15 µm in post-treatment period measured by FA (p=0.006). Leakage was still detected in ten patients at final follow-up visit. Statistically significant decrease in macular and foveal thickness was recorded in all post-treatment measurements compared to pre-treatment ones. Conclusion: Intravitreal ranibizumab treatment is efficient and safe in all types of choroidal neovascularization that develops secondary to age-related macular degeneration. Flexible dosing interval increases the patient compliance and anatomical and functional success rate.
2016
Amac: Anti-Vaskuler endotelial growth factor (VEGF) tedaviye direncli eksudatif yasa bagli makula dejenerasyonu (YBMD)'nda kombine intravitreal bevacizumab (IVB)-intravitreal triamsinolon asetonid (IVTA) enjeksiyonu ile topikal nepafenak tedavisinin etkinlik ve guvenilirligini degerlendirmek. Gerec ve Yontem: Direncli YBMD'li 13 hastanin 13 gozu calismaya dahil edildi. Hastalara kombine IVTA (2 mg, 0.05 ml)-IVB (1.25 mg, 0.05 ml) enjeksiyonu yapildi ve 3 ay sure ile topikal nepafenak 3x1 uygulandi. Hastalarin duzeltilmis gorme keskinlikleri (DGK), santral makula kalinligi (SMK) tedavi oncesi, tedaviden 1 ay ve 3 ay sonra olculdu. Bulgular: Hastalarin 7 (% 54)'si kadin, 6 (% 46)'si erkek olup ortalama yasi 75,23±7,93 yil (ortalama ± standart sapma) idi. Kombine IV enjeksiyonu oncesi SMK 426.15±74.31 mikron olup kombine enjeksiyondan 1 ay sonraki SMK 363.30±55.86 mikron, 3 ay sonraki SMK ise 310.84±43.69 mikron olarak olculdu. Kombine enjeksiyon oncesine gore, enjeksiy...
İleuslarda Klinik Prezentasyon ve Yaş
İleus ince ve kalın barsakların peristaltizminin bozulması ya da mekanik bir ne-denle tıkanması sonucu ortaya çıkan klinik bir durumdur. 1 İleusun temel bul-guları; karın ağrısı, gaz ve dışkı çıkaramama, bulantı, kusma ve abdominal distansiyondur. Bu bulgulara ateş, asidoz, yüzeysel solunum ve taşikardi eklenmesi genellikle acil cerrahi girişim gerektiren perforasyon ya da strangülasyon gelişti-ğini düşündürür. 2 İleusların sebepleri, klinik seyirleri ve tedavileri farklı olduğu için birbirlerinden ayırt edilmeleri gerekir. 3 Bu ayrımı yaparken ayrıntılı hikaye ve fizik muayenenin önemi yadsınamaz. İleusun temel bulgularından biri ya da bir-kaçının kombinasyon halinde bulunduğu durumlarda ayırıcı tanıya gidebilmek ve Turkiye Klinikleri J Gen Surg-Special Topics 2014;7(2) 13 İleuslarda Klinik Prezentasyon ve Yaş Ö ÖZ ZE ET T İleus hayatın her döneminde görülebilen mekanik veya paralitik nedenlerle yukarı gastro-intestinal sekresyonların ve yutulan havanın distale geçememesi sonucu or...
DUYGUSAL EMEK ÜZERİNDEKİ ETKİSİNDE DUYGUSAL ZEKÂNIN ROLÜ DOKTORA TEZİ
İŞGÖRENLERDE HİZMET VERME YATKINLIĞININ DUYGUSAL EMEK ÜZERİNDEKİ ETKİSİNDE DUYGUSAL ZEKÂNIN ROLÜ, 2017
ABSTRACT THE ROLE OF EMOTIONAL INTELLIGENCE IN THE EFFECT OF SERVICE ORIENTATION ON EMOTIONAL LABOR AMONG SERVICE PERSONNEL ÇOBAN, Mehmet PhD Thesis, Business Administration Adviser: Prof.Dr.Oya SEYMEN 2017, 154 pages In service sector personnel behaviours towards customers are critical for service quality and customer satisfaction. Of late years, emotional labor behaviours which is studied by researchers has an special importance because of finding the reasons of behaviour. Generally researcers investigated the effects of emotional labor behaviours to the personnel. In this study, try to find the precedents of deep acting and surface acting. Finding the role of emotional intelligence in the effect of service orientation on emotional labor hospitality personnel was selected. Data has been obtained by questionairre in five-star hotels in Kuşadası. Questionairres were filled by 388 personnel working in five-star hotel. Measuring the personnel service orientation the scale which is developed by Brown et.al (2002) was used. Measuring the emotional intelligence the scale which is developed by Wong ve Law was used. Emotional intelligence scale is consist of four factor and 16 item. Measuring the emotional labor the scale which is developed by Diefendorff et.al (2005) was used. Statistical analyze programs were used for analysis. Emotional intelligence is significant moderator of the service orientation – deep acting relationship (B=0.1578, p<0,05). Self Emotions Appraisal is also significant moderator of the service orientation vii – deep acting relationship (B=0.1539, p<0,05). Use of emotion is also significant moderator of service orientation – deep acting relationship (B=0.2152, p<0,01). There is no moderator effect of others emotions appraisal and regulation of emotions on service orientation – deep acting relationship. There is also no moderator effect of emotional intelligence and sub factors on service orientation – surface acting relationship. Because of emotional intelligence’s effect on deep acting, service sector management give attantion to selecting emotional intelligent personnel or training the present personnel for emotional intelligence training.
Turkiye Klinikleri Journal of Ophthalmology, 2009
Ter cih li yük sek kes kin lik pe ri met ri si (PHP)'nin yaş tip ya şa bağ lı ma ku la de je ne ras yonu (YBMD)'n da in tra vit re al bevasi zu mab te da vi si son ra sı fonk si yo nel iyi leş me açı sın dan ta ki bin de ya ra rı nı or ta ya koy mak tır. G Ge e r re eç ç v ve e Y Yö ön n t te em m l le er r: : Ça lış ma kap sa mı na YBMD olan 23 has ta nın 38 gö zü alın dı. Tüm has ta la ra flo re se in an ji yog ra fi (FA), op tik ko he rens to mog ra fi (OKT) ve PHP tet kik le ri uygu lan dı. Otuz sekiz gö zün 12'si mi ni mal kla sik tip, 7'si bas kın kla sik tip ve 19'u giz li tip YBMD la rak tes pit edil di. Yirmi üç has ta nın 38 gö zü ne YBMD te da vi si ama cıy la in tra vit re al bevasi zu mab (al tu zan) en jek si yo nu uy gu lan dı. En jek si yon son ra sı 3. haf ta da has ta la rın tek rar gör me kes kin lik le ri öl çül dü, OKT ve PHP test le ri tek rar lan dı. Post-en jek si yon 3. haf ta OKT so nuç la rı ile PHP so nuç la rı kar şı laştı rıl dı. B Bu ul l g gu u l la ar r: : Ça lış ma ya ka tı lan 23 has ta nın 12 (%52.2)'si er kek, 11 (%47.8)'i ka dın dı ve ça lış ma kap sa mı na 23 has ta nın 38 gö zü alın dı. Or ta la ma yaş 66.7 ± 8.3 yıl idi. En jek si yon son ra sı ya pı lan OKT so nuç la rı na gö re 20 µm' den faz la ar tış tes pit edi len 8 gö zün 6'sın da PHP'de böl ge sel sko tom lar da artış iz len di, 2 has ta nın so nuç la rı de ğiş me miş ola rak bu lun du. 20 µm art ma ve ya azal ma (de ği şik lik olma yan) tes pit edi len 8 gö zün 1'in de PHP'de böl ge sel sko tom lar da azal ma göz le nir ken, 7 has ta nın so nuç la rı de ğiş me miş ola rak bu lun du. OKT so nuç la rı na gö re san tra la ma ku la ka lın lı ğın da 20 µm' den faz la azal ma tes pit edi len 22 gö zün ta ma mın da PHP'de böl ge sel sko tom lar da azal ma göz len di. S So o n nu uç ç: : Gü nü müz de an ti-vas kü ler en do tel yal bü yü me fak tö rü (VEGF) en jek si yon la rın ay lık kul la nı mı ye rine OKT so nuç la rı na gö re ki şi ye özel en jek si yon za man la ma sı nın ya pıl dı ğı pro re na ta (PRN) uy gu lama şek li be nim sen dik çe gör me yi en yük sek de re ce de ka zan mak için ge re ken te da vi ve tek rar te da vi ka rar la rı nı et ki le yen fak tör ler de önem ka zan mak ta dır. Bu nok ta da, PHP an ti-VEGF te da vi si ne bağlı fonk si yo nel ce va bı be lir le me de OKT ile uyum lu pra tik bir araç ola rak gö rül mek te dir. A An na ah h t ta ar r K Ke e l li i m me e l le er r: : Bevasi zu mab; ko ro i dal ne o vas kü la ri zas yon; ma ku ler de je ne ras yon A AB BS S T TR RA AC CT T O Ob b j je ec c t ti i v ve e: : The pur po se of this study was to as sess the abi lity of the pre fe ren ti al hypera cu ity pe ri me ter (PHP) to mo ni tor the func ti o nal im pro ve ment af ter in tra vit re al be va ci zu mab injec ti on. M Ma a t te e r ri i a al l a an nd d M Me et t h ho od ds s: : The study inc lu ded 38 eyes of 23 pa ti ents who had age-re la ted ma cu lar de ge ne ra ti on (ARMD). In tra vit re al be va ci zu mab (al tu zan) was ad mi nis te red to 38 eyes of 23 pa ti ents. The vi su al acu ity was me a su red and op ti cal co he ren ce to mog raphy (OCT) and PHP tests we re per for med be fo re and 3 we eks af ter the tre at ment. Mi ni mally clas sic wet ARMD was seen in 12 pa ti ents, pre do mi nantly clas sic type was se en in 7 pa ti ents and oc cult type was se en in 19 pa ti ents. R Re e s su ul lt ts s: : The study po pu la ti on (n= 23) inc lu ded 12 men and 11 wo men. The me an age was 66.7 ± 8.3 ye ars. At third we ek af ter in jec ti on, ac cor ding to pos tin jec ti on OCT cen tral ma cu lar thick ness re sults, the zo nal de fect si ze was chan ged as fol lows; 8 eyes with > 20 µm in cre a se in macu lar thick ness, the zo nal de fect si ze on PHP was ob ser ved to be in cre a sed in 6 eye, and not changed in 2 eyes. In 8 eyes with no chan ge in ma cu lar thick ness, the zo nal de fect si ze was ob ser ved to be dec re a sed in 1 eye, and not chan ged in 7 eyes. In all 22 eyes with >20 µm dec re a se in ma cu lar thick ness, the zo nal de fect si ze was fo und to be dec re a sed. C Co on nc c l lu u s si i o on n: : As the an ti-vas cu lar en dothe li al growth fac tor (VEGF) agents are pri marly used in cos tu mi zed do sing sche du le ac cor ding to OCT re sults, which is cal led pro re na ta (PRN) do sing sche du le ins te ad of monthly in jec ti ons, the fac tors inf lu en cing the tre at ment and re-tre at ment de ci si ons be co me very im por tant to ma xi mi ze vi si on ga in. At that po int, PHP ap pe ars to be a OCT com pa tib le prac ti cal to ol to de ter mi ne the func ti o nal res pon se to an ti-VEGF tre at ment.