Safa AVCIOĞLU | Yildiz Technical University (original) (raw)
Uploads
Papers by Safa AVCIOĞLU
Tarihi cevreler, bulunduklari yerlesimlerin merkezleri oldugu icin tarihsel surec icerisinde geli... more Tarihi cevreler, bulunduklari yerlesimlerin merkezleri oldugu icin tarihsel surec icerisinde gelismis ve buyumuslerdir. Bu alanlarin icerisinde yer alan kultur ve tabiat varliklari olarak tanimlanan degerler her donemde toplumlarin ilgisini cekmistir. Insanoglu kendinden onceki donemlerin toplumlarini, bu toplumlarin yasam bicimlerini ve bu yasam bicimlerinin mekâna yansimasi olan yapi ve yerlesmeleri ogrenmek, bilgilenmek, ders cikarmak ya da merakini tatmin etmek icin cesitli cabalar harcamistir. Toplumlarin gecmisten gunumuze degin birikimlerinin toplandigi miras alanlari olarak da tanimlayabilecegimiz tarihi cevreler, zaman icerisinde agirlikli olarak sosyal ve ekonomik etkenler sebebiyle cazibelerini kaybetmekte; buna bagli olarak toplumsal (kolektif) bellekteki yeri ise zayiflamaktadir. Genel olarak kent merkezleri icinde kalan bu alanlarin korunmasi, kente ve kentlilere yeniden kazandirilmasina yonelik cabalar ayni zamanda gecmisten itibaren olusan kent kimliginin gelecek nes...
Rölöve Anıtlar Dergisi, 2020
Bu makale; 1985 yılında Dünya Miras Listesi’ne kaydolan İstanbul’un Tarihi Alanları esas alınarak... more Bu makale; 1985 yılında Dünya Miras Listesi’ne kaydolan İstanbul’un Tarihi Alanları esas alınarak yeni yapılaşmaların ve projelerin Dünya Mirası (DM) Alanlarının Üstün Evrensel Değeri (ÜED) üzerindeki etkilerini doğru bir şekilde değerlendirmek için hazırlanan KÜMED raporlarının 2011 yılından itibaren yaşanan tecrübeler, belirsizlikler ve raporların hazırlanmasına yönelik hususlar konusunda İstanbul özelinde 17-18 Nisan 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen UNESCO Dünya Miras Alanlarında Kültürel Miras Etki Değerlendirme (KÜMED) Çalıştayı ‘nda ortaya atılan değerlendirmelere eleştirel bir bakış açısını içermektedir. Makalede tarihi çevrelerin DM Alanı kavramı olarak değerlendirilmesine giden sürece ilişkin bilgi verilerek bu gelişmeler ışığında Alan Yönetimi ve Yönetim Planı kavramlarının içerikleri tartışmaya açılmıştır. Çalıştayı düzenleyen İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanlığı’nın sorumluluğunda olan Tarihi Yarımada ve içinde barındırdığı Sultanahmet Kentsel ve Arkeolojik, Süleymaniye Camii ve Çevresi, Zeyrek Camii (Pantokrator Kilisesi) ve Çevresi ve İstanbul Kara Surları miras alanlarına ilişkin 2011 yılında yürürlüğe giren Yönetim Planının sonrasında ulusal mevzuattaki değişikler ve mekânsal planlamaya yönelik karar vericilerin aldığı kararlar sonrasında revize edilerek 2018 yılında yürürlüğe giren planın farkları öne çıkarılmıştır. Son olarak çalıştayda yapılan tartışmalardan yola çıkarak Alan Başkanlıkları üzerinde Tarihi Yarımada’nın yaşadığı süreçler ve değişen mevzuatlar kapsamında öneriler sunulmuştur.
Şehir & Toplum, 2018
Bu araştırma; Türkiye’de “tarihi çevre” ve “koruma” olarak tanımlanan iki kavramla ilgili politik... more Bu araştırma; Türkiye’de “tarihi çevre” ve “koruma” olarak tanımlanan iki kavramla ilgili politikaları, yasal düzenlemeleri ve kurumları tanımlamakta ve ülkemizdeki koruma alanının gelişimine farklı bir bakış açısı kazandırmaktadır. Çalışmada kullanılan temel kaynaklar konuya ilişkin yasal düzenlemenin özgün metinleridir. Çalışmada bahsedilen konu ve kurumların tümü daha çok ayrıntılı çalışmalara konu olabilecek nitelikte olup, koruma ve korumanın kurumsal kültürünün genel bir çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın amacı, XIX. yüzyıldan itibaren koruma ve korumaya ilişkin yasal, politik ve kurumsal gelişimi ortaya koyarak günümüzde gelinen durumun geçmiş ile bağlarını ve ayrımlarını ortaya koymaktır. Çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmanın genel bir çerçevesi çizilmiş, ikinci bölümde tarihi çevrelerde koruma kavramı üzerinde durularak tarihi çevre ve koruma kavramlarının tarihsel gelişimi üzerinde durulmuştur. Tarihi Çevrelerde yasal çerçevenin gelişiminin incelendiği üçüncü bölümde korumaya ilişkin Osmanlı İmparatorluğundan günümüze yasal çerçevenin kırılma noktaları ortaya konarak koruma konusunda kurumsal yapının gelişimi ele alınmıştır. Sonuç bölümünde ise çalışmanın vardığı sonuç ve eleştirilere yer verilmiştir.
Tarihi çevreler, bulundukları yerleşimlerin merkezleri olduğu için tarihsel süreç içerisinde geli... more Tarihi çevreler, bulundukları yerleşimlerin merkezleri olduğu için tarihsel süreç içerisinde gelişmiş ve büyümüşlerdir. Bu alanların içerisinde yer alan kültür ve tabiat varlıkları olarak tanımlanan değerler her dönemde toplumların ilgisini çekmiştir. İnsanoğlu kendinden önceki dönemlerin toplumlarını, bu toplumların yaşam biçimlerini ve bu yaşam biçimlerinin mekâna yansıması olan yapı ve yerleşmeleri öğrenmek, bilgilenmek, ders çıkarmak ya da merakını tatmin etmek için çeşitli çabalar harcamıştır. Toplumların geçmişten günümüze değin birikimlerinin toplandığı miras alanları olarak da tanımlayabileceğimiz tarihi çevreler, zaman içerisinde ağırlıklı olarak sosyal ve ekonomik etkenler sebebiyle cazibelerini kaybetmekte; buna bağlı olarak toplumsal (collective) bellekteki yeri ise zayıflamaktadır. Genel olarak kent merkezleri içinde kalan bu alanların korunması, kente ve kentlilere yeniden kazandırılmasına yönelik çabalar aynı zamanda geçmişten itibaren oluşan kent kimliğinin gelecek nesillere " anlamını kaybetmeden " aktarılması açısından önem arz etmektedir. Uluslararası yazında tanımlanan korumanın kavramsal yapısı ve korumanın uygulamada nasıl gerçekleşeceğine dair yol haritaları bulunduğu ülkenin koşullarına göre uyarlanırlar. Koruma alanının sosyal, ekonomik, kültürel özelliklerinin ele alınması ve korumanın uygulama boyutları ise yasa yapıcılar tarafından düzenlenen yasal sistemle hayata geçmektedir. Ülkemizde korumaya yönelik algı ve anlayışı tartışabilmek için ülkemizde yer alan yasal düzenlemeleri incelemek gerekmektedir. Bu çalışmada; kentsel koruma ve yenileme tanımlamalarının ülkemizde yapılan uygulamalardaki karşılığı değerlendirilerek; konuya ilişkin yasal mevzuat ve karar verme süreçlerinin değişimi tartışılacaktır. Tarihi çevreler ve bu alanlardaki yer alan kültür ve tabiat varlıklarına yönelik ülkemizde yaşanan süreçler yasal çerçeve açısından ele alınarak gelinen aşamanın ve bu aşamaları etkileyen kırılma noktalarının ekonomik, siyasi ve yasal boyutları tartışılacaktır.
Batılı seyyahlar, İslam şehirleri sosyla hayatının irdelenmesi açısından görgü tanıkları olmuşlar... more Batılı seyyahlar, İslam şehirleri sosyla hayatının irdelenmesi açısından görgü tanıkları olmuşlardır.
Thesis Chapters by Safa AVCIOĞLU
Tarihi kent dokuları zaman içerisinde farklı boyutlarda köhnemeye, eskimeye, terk edilmeye hatta ... more Tarihi kent dokuları zaman içerisinde farklı boyutlarda köhnemeye, eskimeye,
terk edilmeye hatta yok olmaya maruz kalabilirler. Doğal ve yapay etkiler sonucunda
tarihi çevreler olarak da adlandırdığımız bu alanlar değerlerini yitirebilir, yerleşim
içerisindeki kullanımları değişim ve dönüşüm geçirebilir.
Kentsel gelişimin çekirdek noktası veya yapılaşmış çevrenin bir öğesi olabilen
bu alanların yeniden kazanımı için yapılacak uygulamalar kentin diğer bölgelerindeki
uygulamalardan farklılık arz etmektedir. Bu alanların doku ve kimlik özgünlüğünün
korunması, gelecek nesillere aktarımının sağlanması amacıyla disiplinler arası
uzmanlık ve miras olması sebebiyle de hassasiyet içeren çalışmalar yapılmalıdır. Bu
çalışma kapsamında yapılaşmış çevre içerisinde dokusu ve mimarisi ile farklı bir
konumda olan tarihi çevrelerin kentsel kullanımlarının yeniden işlevlendirilmesi ve
mevcut yapı stokunun güçlendirilmesine yönelik müdahaleler incelenmiş, tarihi
çevrelere bu bağlamda yapılan ve yapılmakta olan uygulamalar dünya ve ülkemiz
özelinde incelenmiştir.
Bu derlemeler doğrultusunda Tuzla tarihi kent dokusunun yeniden
canlandırılmasına yönelik, günümüze kadar ulaşabilmiş olan Köyiçi Bölgesi çalışma
alanı olarak seçilmiş, alanda mevcut olan fiziksek problemler saptanarak, devam
eden planlama ve projelendirme çalışmaları koruma – kullanma dengesi içerisinde
değerlendirilmiştir. 5366 sayılı yasa kapsamında İstanbul’da ilan edilen “Yenileme
Alanları”ndan biri olan çalışma alanı bu kapsamda da ele alınmıştır. Alanın Tuzla
yerleşmesi içerisinde eski konumuna ve potansiyeline erişmesini sağlamak amacıyla
fiziksel ve sosyal çevreye yönelik eylem planı geliştirilmiştir.
Tuzla İlçesi’nin Turizm Potansiyelinin Şehircilik ve Turizm Mevzuatı Kapsamında İncelenmesi, 2013
Bu çalışma; İstanbul’un hinterlandında yer alan Tuzla ilçesinin taşıdığı dinamiklerin, günümüze k... more Bu çalışma; İstanbul’un hinterlandında yer alan Tuzla ilçesinin taşıdığı dinamiklerin, günümüze kadar harekete geçirilememe nedenlerini, İstanbul içerisinde yer alan diğer mevcut yerleşimlerin, hızlı gelişme eğilimlerine rağmen bölgenin bu açıdan yavaş/durağan bir gelişim gösterme sebeplerini, yerleşmenin barındırdığı sit alanlarının mer’i mevzuat ve yasal araçların sağladığı kolaylıklara rağmen gelişim gösterememe sebeplerini ve Tuzla ilçesinde yer alan sit alanları hakkında bir etüt çalışması ortaya koyarak araştırması ve hazırlanacak olası eylem planına altlık teşkil etmiş olması açısından önemlidir.
This Study is important for the reveals; the reason of not getting into action of the dynamics of the Tuzla district located in the hinterland of Istanbul; in spite of the rapid development trends in this aspect of the other existing settlements of Istanbul, the reason to show a stable/slow development causes of Tuzla; reasons for not getting development of historic and natural sites in spite of the facilities provided by the legislation and legal instruments for Tuzla. This study is important in a preliminary study on conservation areas located in the town of Tuzla putting out research and to be prepared to have served as a possible plan of action.
Conference Presentations by Safa AVCIOĞLU
Bu çalışmada termal turizm kavramsal olarak ele alınmış, termal turizmin sağlık turizmi genelinde... more Bu çalışmada termal turizm kavramsal olarak ele alınmış, termal turizmin sağlık turizmi genelinde yeri ve önemi vurgulanmıştır. İstanbul Metropoliten Alan içerisindeki konumu ve işletilen tek kaplıca olmasının yanı sıra diğer kaplıcalardan farklı olarak 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında ele alınmış tek termal turizm alanı olan Tuzla Büyük ve Küçük İçmeler çalışma alanı olarak seçilmiştir.
Türkiye’de mevcut termal turizm alanlarının ortak sorunu; termal turizm tesislerinin makro ölçekte çevreye uyumunda sorunlar yaşanması ve koruma alanı sınırlarına yeterince uyulmamasıdır. 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar Ve Doğal Mineralli Sular Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerinde termal turizme yönelik kullanım alanlarında arazi kullanım ve yapılaşma ile ilgili kısıtlama ve koşulların imar planları esas alınarak gerçekleştirilmesi gerekliliği vurgulanmış, kaplıca alanının konumu, topografik yapısı... vb. unsurlara bağlı olarak önlem alınması gereken bölgeler “koruma zonu” olarak tanımlanmıştır. Yukarıda ifade edilen hususlar dikkate alındığında; Tuzla Kaplıcaları’nın korunması ve geliştirilmesi konusunda planlama ilkeleri açısından koruma-kullanma dengesinin kurulamadığı gözlenmiştir.
Çalışma; literatür taraması, alan analizi, ilgili aktörlerin çalışmaları, yasal mevzuat, analizlerin değerlendirilmesi ile sonuç ve önerilerin geliştirilmesi olarak gerçekleştirilmiştir. Bu süreç sonunda çalışmaya ilişkin sonuçlar ortaya konularak Türkiye’de kentsel alan içerisinde kalmış ender tesislerden biri olan bu kaplıcanın özel konumu üzerine odaklanılmıştır. Tuzla Kaplıcaları’nın planlama süreci içerisindeki durumu, yaklaşımlar ve yasal mevzuatın sağladığı fırsatlar ve tehditler olarak ele alınmıştır.
As a well known fact, industrialization process drew rapid urbanization and population increase a... more As a well known fact, industrialization process drew rapid urbanization and population increase around the world especially in Europe. Industrialized areas suddenly became focal points and even farmers began to give up agricultural production and stared to move from rural to urban areas in order to find a job in a factory. While population continues increasing due to industrialization, new technological improvements also began to change in daily life styles of people. As a result of these developments, the amount of water started to decrease with high rates and unconscious water use also cause on decrease of water quality.
Looking at urban areas all around the world, today it can be clearly seen that especially crowded and dense urban areas have been faced with tragic water problems. When start to investigate the reasons of water problems, unplanned urban and also regional developments can be assumed as most effective reasons. Especially, migration is the key reason to cause unplanned development. Because in early years many planning procedure did not concern migration and urban facilities and utilities which were built based on these plans become insufficient for these new comers.
On the one hand water resources have been consumed permanently, on the other hand regarding institutions and organizations try to keep water consumption down as a sudden response. To go one step forward, deliberative researchers and professionals are working on how they reach sustainable water management to protect future of current water resources. In addition, these persons deal with the question how control migration. In this paper we evaluate migration process and its effects on water consumption within our case study area (Tuzla District) and also we evaluate possibilities of a local government for create a respond to solve migration and migration related water problems.
İdeal Kent (Kent Araştırmaları Dergisi) tam sayı by Safa AVCIOĞLU
İdealKent (Kent Araştırmaları Dergisi), 19. Sayı: Bellek ve Kentsel Koruma-II
Books by Safa AVCIOĞLU
Rölöve ve Anıtlar Dergisi, 2020
Değerli Rölöve ve Anıtlar Dergisi okuyucuları; kültürel mirasa sahip çıkma ve gelecek kuşaklara a... more Değerli Rölöve ve Anıtlar Dergisi okuyucuları; kültürel mirasa sahip çıkma ve gelecek kuşaklara aktarılmasında yapılan çalışmalar, ülkemizin zengin kültürel mirasına sahip çıkmak için büyük bir birikim ve sorumluluk gerektirmektedir. Türkiye'de kültür mirasını koruma bilinci ve faaliyetlerinin gelişmekte olduğunu, Devletin en üst düzeyinden yerel yöneticilere, sivil toplum ve basından üniversiteler ve özel sektöre kadar her düzeyde koruma bilinci ve duyarlılığının artmakta olduğunu memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Kültürel miras, geçmişte nasıl bir kültürel çevrede yaşadığımızın somut kanıtıdır ve bu zenginliği korumak ve sürdürmek, Bakanlığımızın öncelikli amacıdır.
Tarihi cevreler, bulunduklari yerlesimlerin merkezleri oldugu icin tarihsel surec icerisinde geli... more Tarihi cevreler, bulunduklari yerlesimlerin merkezleri oldugu icin tarihsel surec icerisinde gelismis ve buyumuslerdir. Bu alanlarin icerisinde yer alan kultur ve tabiat varliklari olarak tanimlanan degerler her donemde toplumlarin ilgisini cekmistir. Insanoglu kendinden onceki donemlerin toplumlarini, bu toplumlarin yasam bicimlerini ve bu yasam bicimlerinin mekâna yansimasi olan yapi ve yerlesmeleri ogrenmek, bilgilenmek, ders cikarmak ya da merakini tatmin etmek icin cesitli cabalar harcamistir. Toplumlarin gecmisten gunumuze degin birikimlerinin toplandigi miras alanlari olarak da tanimlayabilecegimiz tarihi cevreler, zaman icerisinde agirlikli olarak sosyal ve ekonomik etkenler sebebiyle cazibelerini kaybetmekte; buna bagli olarak toplumsal (kolektif) bellekteki yeri ise zayiflamaktadir. Genel olarak kent merkezleri icinde kalan bu alanlarin korunmasi, kente ve kentlilere yeniden kazandirilmasina yonelik cabalar ayni zamanda gecmisten itibaren olusan kent kimliginin gelecek nes...
Rölöve Anıtlar Dergisi, 2020
Bu makale; 1985 yılında Dünya Miras Listesi’ne kaydolan İstanbul’un Tarihi Alanları esas alınarak... more Bu makale; 1985 yılında Dünya Miras Listesi’ne kaydolan İstanbul’un Tarihi Alanları esas alınarak yeni yapılaşmaların ve projelerin Dünya Mirası (DM) Alanlarının Üstün Evrensel Değeri (ÜED) üzerindeki etkilerini doğru bir şekilde değerlendirmek için hazırlanan KÜMED raporlarının 2011 yılından itibaren yaşanan tecrübeler, belirsizlikler ve raporların hazırlanmasına yönelik hususlar konusunda İstanbul özelinde 17-18 Nisan 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen UNESCO Dünya Miras Alanlarında Kültürel Miras Etki Değerlendirme (KÜMED) Çalıştayı ‘nda ortaya atılan değerlendirmelere eleştirel bir bakış açısını içermektedir. Makalede tarihi çevrelerin DM Alanı kavramı olarak değerlendirilmesine giden sürece ilişkin bilgi verilerek bu gelişmeler ışığında Alan Yönetimi ve Yönetim Planı kavramlarının içerikleri tartışmaya açılmıştır. Çalıştayı düzenleyen İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanlığı’nın sorumluluğunda olan Tarihi Yarımada ve içinde barındırdığı Sultanahmet Kentsel ve Arkeolojik, Süleymaniye Camii ve Çevresi, Zeyrek Camii (Pantokrator Kilisesi) ve Çevresi ve İstanbul Kara Surları miras alanlarına ilişkin 2011 yılında yürürlüğe giren Yönetim Planının sonrasında ulusal mevzuattaki değişikler ve mekânsal planlamaya yönelik karar vericilerin aldığı kararlar sonrasında revize edilerek 2018 yılında yürürlüğe giren planın farkları öne çıkarılmıştır. Son olarak çalıştayda yapılan tartışmalardan yola çıkarak Alan Başkanlıkları üzerinde Tarihi Yarımada’nın yaşadığı süreçler ve değişen mevzuatlar kapsamında öneriler sunulmuştur.
Şehir & Toplum, 2018
Bu araştırma; Türkiye’de “tarihi çevre” ve “koruma” olarak tanımlanan iki kavramla ilgili politik... more Bu araştırma; Türkiye’de “tarihi çevre” ve “koruma” olarak tanımlanan iki kavramla ilgili politikaları, yasal düzenlemeleri ve kurumları tanımlamakta ve ülkemizdeki koruma alanının gelişimine farklı bir bakış açısı kazandırmaktadır. Çalışmada kullanılan temel kaynaklar konuya ilişkin yasal düzenlemenin özgün metinleridir. Çalışmada bahsedilen konu ve kurumların tümü daha çok ayrıntılı çalışmalara konu olabilecek nitelikte olup, koruma ve korumanın kurumsal kültürünün genel bir çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın amacı, XIX. yüzyıldan itibaren koruma ve korumaya ilişkin yasal, politik ve kurumsal gelişimi ortaya koyarak günümüzde gelinen durumun geçmiş ile bağlarını ve ayrımlarını ortaya koymaktır. Çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmanın genel bir çerçevesi çizilmiş, ikinci bölümde tarihi çevrelerde koruma kavramı üzerinde durularak tarihi çevre ve koruma kavramlarının tarihsel gelişimi üzerinde durulmuştur. Tarihi Çevrelerde yasal çerçevenin gelişiminin incelendiği üçüncü bölümde korumaya ilişkin Osmanlı İmparatorluğundan günümüze yasal çerçevenin kırılma noktaları ortaya konarak koruma konusunda kurumsal yapının gelişimi ele alınmıştır. Sonuç bölümünde ise çalışmanın vardığı sonuç ve eleştirilere yer verilmiştir.
Tarihi çevreler, bulundukları yerleşimlerin merkezleri olduğu için tarihsel süreç içerisinde geli... more Tarihi çevreler, bulundukları yerleşimlerin merkezleri olduğu için tarihsel süreç içerisinde gelişmiş ve büyümüşlerdir. Bu alanların içerisinde yer alan kültür ve tabiat varlıkları olarak tanımlanan değerler her dönemde toplumların ilgisini çekmiştir. İnsanoğlu kendinden önceki dönemlerin toplumlarını, bu toplumların yaşam biçimlerini ve bu yaşam biçimlerinin mekâna yansıması olan yapı ve yerleşmeleri öğrenmek, bilgilenmek, ders çıkarmak ya da merakını tatmin etmek için çeşitli çabalar harcamıştır. Toplumların geçmişten günümüze değin birikimlerinin toplandığı miras alanları olarak da tanımlayabileceğimiz tarihi çevreler, zaman içerisinde ağırlıklı olarak sosyal ve ekonomik etkenler sebebiyle cazibelerini kaybetmekte; buna bağlı olarak toplumsal (collective) bellekteki yeri ise zayıflamaktadır. Genel olarak kent merkezleri içinde kalan bu alanların korunması, kente ve kentlilere yeniden kazandırılmasına yönelik çabalar aynı zamanda geçmişten itibaren oluşan kent kimliğinin gelecek nesillere " anlamını kaybetmeden " aktarılması açısından önem arz etmektedir. Uluslararası yazında tanımlanan korumanın kavramsal yapısı ve korumanın uygulamada nasıl gerçekleşeceğine dair yol haritaları bulunduğu ülkenin koşullarına göre uyarlanırlar. Koruma alanının sosyal, ekonomik, kültürel özelliklerinin ele alınması ve korumanın uygulama boyutları ise yasa yapıcılar tarafından düzenlenen yasal sistemle hayata geçmektedir. Ülkemizde korumaya yönelik algı ve anlayışı tartışabilmek için ülkemizde yer alan yasal düzenlemeleri incelemek gerekmektedir. Bu çalışmada; kentsel koruma ve yenileme tanımlamalarının ülkemizde yapılan uygulamalardaki karşılığı değerlendirilerek; konuya ilişkin yasal mevzuat ve karar verme süreçlerinin değişimi tartışılacaktır. Tarihi çevreler ve bu alanlardaki yer alan kültür ve tabiat varlıklarına yönelik ülkemizde yaşanan süreçler yasal çerçeve açısından ele alınarak gelinen aşamanın ve bu aşamaları etkileyen kırılma noktalarının ekonomik, siyasi ve yasal boyutları tartışılacaktır.
Batılı seyyahlar, İslam şehirleri sosyla hayatının irdelenmesi açısından görgü tanıkları olmuşlar... more Batılı seyyahlar, İslam şehirleri sosyla hayatının irdelenmesi açısından görgü tanıkları olmuşlardır.
Tarihi kent dokuları zaman içerisinde farklı boyutlarda köhnemeye, eskimeye, terk edilmeye hatta ... more Tarihi kent dokuları zaman içerisinde farklı boyutlarda köhnemeye, eskimeye,
terk edilmeye hatta yok olmaya maruz kalabilirler. Doğal ve yapay etkiler sonucunda
tarihi çevreler olarak da adlandırdığımız bu alanlar değerlerini yitirebilir, yerleşim
içerisindeki kullanımları değişim ve dönüşüm geçirebilir.
Kentsel gelişimin çekirdek noktası veya yapılaşmış çevrenin bir öğesi olabilen
bu alanların yeniden kazanımı için yapılacak uygulamalar kentin diğer bölgelerindeki
uygulamalardan farklılık arz etmektedir. Bu alanların doku ve kimlik özgünlüğünün
korunması, gelecek nesillere aktarımının sağlanması amacıyla disiplinler arası
uzmanlık ve miras olması sebebiyle de hassasiyet içeren çalışmalar yapılmalıdır. Bu
çalışma kapsamında yapılaşmış çevre içerisinde dokusu ve mimarisi ile farklı bir
konumda olan tarihi çevrelerin kentsel kullanımlarının yeniden işlevlendirilmesi ve
mevcut yapı stokunun güçlendirilmesine yönelik müdahaleler incelenmiş, tarihi
çevrelere bu bağlamda yapılan ve yapılmakta olan uygulamalar dünya ve ülkemiz
özelinde incelenmiştir.
Bu derlemeler doğrultusunda Tuzla tarihi kent dokusunun yeniden
canlandırılmasına yönelik, günümüze kadar ulaşabilmiş olan Köyiçi Bölgesi çalışma
alanı olarak seçilmiş, alanda mevcut olan fiziksek problemler saptanarak, devam
eden planlama ve projelendirme çalışmaları koruma – kullanma dengesi içerisinde
değerlendirilmiştir. 5366 sayılı yasa kapsamında İstanbul’da ilan edilen “Yenileme
Alanları”ndan biri olan çalışma alanı bu kapsamda da ele alınmıştır. Alanın Tuzla
yerleşmesi içerisinde eski konumuna ve potansiyeline erişmesini sağlamak amacıyla
fiziksel ve sosyal çevreye yönelik eylem planı geliştirilmiştir.
Tuzla İlçesi’nin Turizm Potansiyelinin Şehircilik ve Turizm Mevzuatı Kapsamında İncelenmesi, 2013
Bu çalışma; İstanbul’un hinterlandında yer alan Tuzla ilçesinin taşıdığı dinamiklerin, günümüze k... more Bu çalışma; İstanbul’un hinterlandında yer alan Tuzla ilçesinin taşıdığı dinamiklerin, günümüze kadar harekete geçirilememe nedenlerini, İstanbul içerisinde yer alan diğer mevcut yerleşimlerin, hızlı gelişme eğilimlerine rağmen bölgenin bu açıdan yavaş/durağan bir gelişim gösterme sebeplerini, yerleşmenin barındırdığı sit alanlarının mer’i mevzuat ve yasal araçların sağladığı kolaylıklara rağmen gelişim gösterememe sebeplerini ve Tuzla ilçesinde yer alan sit alanları hakkında bir etüt çalışması ortaya koyarak araştırması ve hazırlanacak olası eylem planına altlık teşkil etmiş olması açısından önemlidir.
This Study is important for the reveals; the reason of not getting into action of the dynamics of the Tuzla district located in the hinterland of Istanbul; in spite of the rapid development trends in this aspect of the other existing settlements of Istanbul, the reason to show a stable/slow development causes of Tuzla; reasons for not getting development of historic and natural sites in spite of the facilities provided by the legislation and legal instruments for Tuzla. This study is important in a preliminary study on conservation areas located in the town of Tuzla putting out research and to be prepared to have served as a possible plan of action.
Bu çalışmada termal turizm kavramsal olarak ele alınmış, termal turizmin sağlık turizmi genelinde... more Bu çalışmada termal turizm kavramsal olarak ele alınmış, termal turizmin sağlık turizmi genelinde yeri ve önemi vurgulanmıştır. İstanbul Metropoliten Alan içerisindeki konumu ve işletilen tek kaplıca olmasının yanı sıra diğer kaplıcalardan farklı olarak 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında ele alınmış tek termal turizm alanı olan Tuzla Büyük ve Küçük İçmeler çalışma alanı olarak seçilmiştir.
Türkiye’de mevcut termal turizm alanlarının ortak sorunu; termal turizm tesislerinin makro ölçekte çevreye uyumunda sorunlar yaşanması ve koruma alanı sınırlarına yeterince uyulmamasıdır. 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar Ve Doğal Mineralli Sular Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerinde termal turizme yönelik kullanım alanlarında arazi kullanım ve yapılaşma ile ilgili kısıtlama ve koşulların imar planları esas alınarak gerçekleştirilmesi gerekliliği vurgulanmış, kaplıca alanının konumu, topografik yapısı... vb. unsurlara bağlı olarak önlem alınması gereken bölgeler “koruma zonu” olarak tanımlanmıştır. Yukarıda ifade edilen hususlar dikkate alındığında; Tuzla Kaplıcaları’nın korunması ve geliştirilmesi konusunda planlama ilkeleri açısından koruma-kullanma dengesinin kurulamadığı gözlenmiştir.
Çalışma; literatür taraması, alan analizi, ilgili aktörlerin çalışmaları, yasal mevzuat, analizlerin değerlendirilmesi ile sonuç ve önerilerin geliştirilmesi olarak gerçekleştirilmiştir. Bu süreç sonunda çalışmaya ilişkin sonuçlar ortaya konularak Türkiye’de kentsel alan içerisinde kalmış ender tesislerden biri olan bu kaplıcanın özel konumu üzerine odaklanılmıştır. Tuzla Kaplıcaları’nın planlama süreci içerisindeki durumu, yaklaşımlar ve yasal mevzuatın sağladığı fırsatlar ve tehditler olarak ele alınmıştır.
As a well known fact, industrialization process drew rapid urbanization and population increase a... more As a well known fact, industrialization process drew rapid urbanization and population increase around the world especially in Europe. Industrialized areas suddenly became focal points and even farmers began to give up agricultural production and stared to move from rural to urban areas in order to find a job in a factory. While population continues increasing due to industrialization, new technological improvements also began to change in daily life styles of people. As a result of these developments, the amount of water started to decrease with high rates and unconscious water use also cause on decrease of water quality.
Looking at urban areas all around the world, today it can be clearly seen that especially crowded and dense urban areas have been faced with tragic water problems. When start to investigate the reasons of water problems, unplanned urban and also regional developments can be assumed as most effective reasons. Especially, migration is the key reason to cause unplanned development. Because in early years many planning procedure did not concern migration and urban facilities and utilities which were built based on these plans become insufficient for these new comers.
On the one hand water resources have been consumed permanently, on the other hand regarding institutions and organizations try to keep water consumption down as a sudden response. To go one step forward, deliberative researchers and professionals are working on how they reach sustainable water management to protect future of current water resources. In addition, these persons deal with the question how control migration. In this paper we evaluate migration process and its effects on water consumption within our case study area (Tuzla District) and also we evaluate possibilities of a local government for create a respond to solve migration and migration related water problems.
İdealKent (Kent Araştırmaları Dergisi), 19. Sayı: Bellek ve Kentsel Koruma-II
Rölöve ve Anıtlar Dergisi, 2020
Değerli Rölöve ve Anıtlar Dergisi okuyucuları; kültürel mirasa sahip çıkma ve gelecek kuşaklara a... more Değerli Rölöve ve Anıtlar Dergisi okuyucuları; kültürel mirasa sahip çıkma ve gelecek kuşaklara aktarılmasında yapılan çalışmalar, ülkemizin zengin kültürel mirasına sahip çıkmak için büyük bir birikim ve sorumluluk gerektirmektedir. Türkiye'de kültür mirasını koruma bilinci ve faaliyetlerinin gelişmekte olduğunu, Devletin en üst düzeyinden yerel yöneticilere, sivil toplum ve basından üniversiteler ve özel sektöre kadar her düzeyde koruma bilinci ve duyarlılığının artmakta olduğunu memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Kültürel miras, geçmişte nasıl bir kültürel çevrede yaşadığımızın somut kanıtıdır ve bu zenginliği korumak ve sürdürmek, Bakanlığımızın öncelikli amacıdır.