İlker Türkmen - Profile on Academia.edu (original) (raw)
Papers by İlker Türkmen
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2025
The Turkish-Islamic Torch burned by Hodja Ahmad Yasawi, known as Pir-i Turkestan, in Yesi (today'... more The Turkish-Islamic Torch burned by Hodja Ahmad Yasawi, known as Pir-i Turkestan, in Yesi (today's Turkestan) was transported to Anatolia via Khorasan. The Sufi understanding, which has been influential on the spiritual life of Turks for centuries, is one of the most important teachings of Yasawism. After Ahmad Yasawi's death in 1166, the dervishes who followed his path spread their poems and creeds to almost all Turkish geographies. Khorasan Saints, representatives of tolerance and good morals, played a major role in the Turkification and Islamization of Anatolia. Ahiism, which was organized in Kırşehir in the 13th century, appears as an important representative of the Yasawi school. The conquests of the veterans with the sword and military success were supported by the conquest of the hearts of the Ahis. According to most sources, Babaism is linked to Yasawism and Bektashism as well as Ahiism. The Babais had a political disagreement with the Anatolian Seljuk State and rebelled; This is due to their ability to organize easily and influence Turkomans. The emergence of Yasawism, Ahiism and Babaism as representatives of similar thought in different geographies will be tried to be elucidated in line with the examination of the sources and research works of the in line with the examination of research works and sources of period.
Karadeniz Araştırmaları, 2025
Köklü bir geçmişe sahip olan Türkistan'ın XIX. yüzyılda geri kalmış topraklar olarak nitelendiril... more Köklü bir geçmişe sahip olan Türkistan'ın XIX. yüzyılda geri kalmış topraklar olarak nitelendirilmesi, Türk tarihi açısından etraflıca incelenmesi gereken bir konudur. Bilgi ve teknolojiden uzak kalan, savaşçı özelliklerini kaybeden, kaderde varsa önüne geçilmez mantığına bürünen Türkistan, Rusya için sömürgeleştirilebilecek topraklar olarak görülmüş ve işgal edilmiştir. Özgürlüğünü kaybetmenin bedelini ağır ödeyen ve bir umut arayan Türkistan'a, aydınlanma güneşi İsmail Gaspıralı'nın ileri görüşü ile Kırım ve Kazan'dan doğmuştur. Usul-u Cedit okulları ve Tercüman Gazetesi vasıtasıyla fikri önderlik yapan Gaspıralı, "dilde, fikirde, işte birlik" şiarını bütün Türkistan'a yaymıştır. Kendi çıkarlarının zarar görmesinden korkan gerici düşüncedeki bazı kadimciler ceditçi denilen grubun karşısındaki en büyük engel olmuştur. Rusya'ya karşı verilen bağımsızlık mücadelesi kadimci-ceditçi çatışmalarından dolayı geri planda kalmıştır. Ceditçilerin en az Ruslar kadar tehlikeli olduğunu düşünen, pozisyonunu korumak derdindeki kadimciler, bin bir zorlukla açılan usul-u cedit okullarının kapanması için çabalamışlardır. Başına gelen musibetlerin mollalar tarafından kader olarak anlatılması toplumun kaderci yapıya bürünmesine sebep olmuştur. Atalarından miras kalan köklü geleneği terk etmek istemeyen Türkistanlılar, ilk başlarda kadimcilere ilgi gösterse de çocuklarının eğitimi, gelecek endişesi, topraklarının Rus göçmenlere verilmesi gibi gerekçelerle ceditçilere meyletmeye başlamıştır. Bu çalışmada Türkistan'daki kadimci ve ceditçilerin mücadelesi sonucunda yaşanan gelişmeler ve etkileri incelenmiştir. Çalışma tarama modeli ve dökümün analizi yöntemiyle hazırlanmıştır.
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, 2025
Bu çalışmanın amacı yüzyıllar boyunca çeşitli Türk boylarına ev sahipliği yapan Türkistan coğrafy... more Bu çalışmanın amacı yüzyıllar boyunca çeşitli Türk boylarına ev sahipliği yapan Türkistan coğrafyasında XIX. yüzyılda görülen hastalıkların ve tedavi yöntemlerinin seyyahların gözünden nasıl görüldüğü ve değerlendirildiğini ortaya çıkarmaktır. Yöntem: Çalışma, literatür taraması ve değerlendirilmesi şeklinde Temmuz-Ağustos 2024 tarihlerinde yapılmıştır. Araştırma kapsamında bölgeye seyahat eden Batılı seyyahların seyahat notları ve konuyla ilgili ikincil kaynaklar incelenmiştir. Öncelikle birincil kaynaklar olan seyahatnamelerin basılı nüshalarına ulaşılmış, yabancı dilde olanların ilgili bölümleri Türkçeye çevrilmiştir. İkincil kaynaklar olarak fiziksel ve elektronik belgeler toplanmıştır. Zaman, mekân ve insan üçgeninde ele alınan konu kaynakların objektif bakış açısı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Seyyahların gözüyle Türkistan'da döneme özgü olarak hastalıklar ve tedavi yöntemlerine dair bilgilere ulaşılmıştır. Bölge insanının sağlık uygulamalarını hangi metotlarla yaptığı, tedavi için neleri kullandığı, hangi bitkilerden şifa elde ettiği, salgın hastalıklarla mücadelenin nasıl yapıldığı sistematize edilmiş ve tartışılmıştır. Sonuç: Bilimsel açıdan geri kalan Türkistan coğrafyasında XIX. yüzyıla gelindiğinde halk sağlığını etkileyen hastalıklarla mücadele olumsuz sonuçlarla kendini göstermiştir. Bölgeye giden seyyahların notlarına göre Türkistan'da kadercilik hakimdi. İyileşmek için dini ritüellerin yapılması gerekiyordu. Bunun yanında tıbbi uygulamalar sınırlı olup geleneksel tedavi yöntemleriyle birlikte, bitkisel/bitkisel olmayan ilaçların şifa elde etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Rusya Araştırmaları Dergisi RUSAD, 2024
Yüzyıllar boyunca Türklerle meskûn olan Türkistan'ın XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rus... more Yüzyıllar boyunca Türklerle meskûn olan Türkistan'ın XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rusya tarafından işgal edilmesi, çeşitli sebeplere bağlıdır. Bu işgal sürecinden sonra Türkistan'ın asimilasyon politikaları ile Ruslaştırılması ve Ortodokslaştırılması gündeme gelmiştir. Buna karşılık Türkistanlıların askeri anlamda Ruslara karşı mukavemet gösterebilecek bir gücü bulunmuyordu. Çünkü Türkistan'da yüzyıllardır eğitim konusunda geri kalmışlık hâkim durumdaydı. Rusya Türkistanlıları yerli Rus okullarına gitmeye zorlamıştır. Bu okullarda verilen Rusça eğitim gelecek nesillerin Türkçe ile olan bağlantısının kopmasına sebep olmuştur. Ruslar yerel yayınlar ile kendi propagandasını yapmış, Rusya'nın medeniyet taşıyıcısı olduğu yönündeki söylemlerle istilasını meşrulaştırmak istemiştir. Rusya'nın bu çabası o dönemde çıkarılan yerel Rus basınında açıkça görülmektedir. Rusya karşısında direnmenin fayda etmeyeceğini düşünen bazı Türk aydınları da bu yayınlarda halka seslenmiş ve Rusçanın öğrenilmesi gerektiğini yazmıştır. Bu yazılar halk nezdinde itibar görmemiştir. Türk dili etrafında birleşmek isteyen halk Rus okullarına gitmeme konusunda bir hayli direnmiştir. Cedit okullarına giden öğrencilerin modern bilimler ile tanışması ve aydınlanmasıyla başlayan özgürlükçü düşünce Rusya için tehdit olarak görülmüştür. Yurt dışına öğrenci göndermek isteyenler engellenmiş, Türkistan izole bir bölge haline getirilmiştir. Rusçanın resmi dil olması halkı zor durumda bıraktığından, Türkistanlılar tarafından zorunlu bir şekilde öğrenilmesi gerekmiştir. XX. yüzyıl boyunca yetişen nesiller Rusça öğrenmiş kendi dillerinin yerine Rusçayı tercih edebilecek kadar bu dile aşina olmuşlardır. Günümüzde Türkistanlı gençlerin kendi aralarında öz dilini değil de Rusçayı konuşuyor olmalarının sebepleri incelenmesi gereken bir konudur. Yüz elli yıllık politikanın sonucunda Rusya dil asimilasyonunda başarılı olmuş mudur? Yoksa Türkistanlılar Batı dili diye mi Rusçayı tercih etmektedir? Bu çalışmada raporlar, hatıratlar, dergiler, gazeteler ve telif tetkik eserlerin ışığında Rusya'nın Türk dünyası üzerinde uyguladığı dil asimilasyonu süreci incelenmiş ve sonuçları değerlendirilmiştir.
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2024
Throughout centuries, the Turks, representatives of the ancient steppe culture, resiliently maint... more Throughout centuries, the Turks, representatives of the ancient steppe culture, resiliently maintaining an independent way of life, have found themselves lacking unity due to dispersal across vast territories. Those migrating from the north of the Black Sea and from the south of the Caspian Sea have become politically and culturally divided. Russia, which embarked on the state formation process from the 9th century onwards, started posing a threat to the Northern Turks. The emergence of the Mongols in the 13th century and the dominance of the Golden Horde over the Desht-i Kipchak prevented Russia from advancing southward for two centuries. With the weakening of the Golden Horde, Khanates such as Crimea, Kazan, Kasim, and Astrakhan were established. Russia's aspirations to expand towards "warm seas" necessitated the eradication of these Khanates. Indeed, the process of Russia's occupation of Turkish lands, which began with the occupation of the Kazan Khanate in 1552, continued until the last quarter of the 19th century. Russia's expansionist policy manifested in the north of the Black Sea, the Balkans, the Caucasus, and Turkestan. At the beginning of the 18th century, Peter the Great's reformed Russian army swiftly adopted Western warfare technology. The Turks, lacking unity and lagging behind in warfare technology, had no chance of success against this army. Turkish intellectuals, realizing they couldn't halt Russia's advance through warfare, chose to continue the struggle through the pen and paper. Particularly, Tatar intellectuals contributed to the emergence of a conscious generation through their educational policies. The importance of unity against Russia's newly proposed language approach based on dialect differences for dividing the Turkic peoples became evident. İsmail Gaspıralı, one of the most prominent thinkers of the Turkic world, advocated the necessity of this unity throughout all Turkic territories through his publication, the Tercüman newspaper. Through his Usul-i Cedit method, Gaspıralı rapidly taught thousands of students to read and write. Additionally, the slogan "Unity in Language, Labor, Thought" became the symbol of unity in the Turkic world and the sole formula for liberation. Gaspıralı's publishing activities, initiated in Bahçesaray, quickly spread throughout the entire Turkic geography. Turkish intellectuals who chose the path of migration continued their publishing activities in different countries. The Ottoman Empire and subsequently the young Republic of Turkiye became significant publishing centers in this context. The Russian Turks, eager to gain independence from Russia and fervently publicize their aspirations to the world, considered Turkiye as a second homeland. The names and duration of the journals published were determined according to the conditions of the time. Turkiye, a destination for those seeking independence, sometimes banned these newspapers and at other times supported them. Turkiye, evaluating events within the framework of its own foreign policy, acted in accordance with the requirements of the era. Intellectuals of the Turkic world have always been aware of the situation and regarded Turkiye as a fraternal homeland. It is observed that the contents of these publications include not only political messages but also cultural subjects and news from Turkestan. The purpose of this study is to examine and evaluate the publishing activities conducted by the migrant Russian Turks in Turkiye to shape public opinion against Russia.
GEÇMİŞTEN GELECEĞE TÜRK DÜNYASI SEMPOZYUMU
Ferghana Valley, which has hosted various nations for centuries, has created a unique civilizatio... more Ferghana Valley, which has hosted various nations for centuries, has created a unique civilization in terms of culture and politics. The Kokand Khanate was established in 1709 in the valley, which was home to various Turkish states until the 18th century. The khanate, which did not have a homogeneous appearance as an ethnic element, included different nationalities and religious beliefs. The khanate, which was managed according to the old Turkish traditions and Islamic principles, fell into the position of a "market/bazaar" for England and Russia, which could not keep up with the technological developments after the industrial revolution. As a result of centuries of incomplete or wrong religious education, the people and rulers, who had a "fatalistic" understanding, ignored the modernization of the army. Russia, which is approaching from the north day by day and seeing the Fergana Valley as a "white gold" (cotton) reserve, has stood at the gates of the valley by establishing first commercial and then political relations. Kokand rulers competed with each other for the throne instead of fighting with Russia. By the time of 1876, Russia had achieved its goal and annexed the valley with the name of "Fergana Oblast". The fact that the valley, which was ruled by the Turks for centuries, suddenly became open to Russian invasion is an issue that needs to be carefully examined.
Uluslararası Yunus Emre Sosyal Bilimler Dergisi
Özet Geriye dönüp bakıldığı zaman Türkler, M.Ö. 3000'li yıllardan başlayan köklü bir tarihin kadi... more Özet Geriye dönüp bakıldığı zaman Türkler, M.Ö. 3000'li yıllardan başlayan köklü bir tarihin kadim sahipleri olarak görülür. Türklerin çağdaşlarına nazaran üstün bir uygarlığa eriştikleri, tarih ve arkeoloji alanlarındaki çalışmalarla kanıtlanmıştır. Her insan topluluğunda olduğu gibi Türkler de tarih boyunca bulundukları coğrafyada, aynı ortamı paylaştıkları canlı/cansız unsurları içselleştirmiş, hayatlarına dolayısıyla da kültürlerine nakşetmiş ve kimliklerinin bir parçası haline getirmiştir. Kadim Türk yurdu Orta Asya (Türkistan) bozkırlarında yaşayan ve ekosistemde "süper avcı" olarak tanımlanan kurt, herhangi bir avcısı olmadığı için, bulunduğu ortamdaki en güçlü avcıdır. Dolayısı ile sosyal yaşam ve savaş meydanında adeta kurt gibi gözü pek, korkusuz ve güçlü olan Türk milletinin kendini kurt ile bağdaştırması kaçınılmazdır. Farklı coğrafyalarda büyük devletler kurmuş olan Türklerin kurt kültürünü de beraberinde götürdükleri görülmüştür. Hatta farklı medeniyetlerin ve inanışların etkisinde kalsalar bile kurt ile ilgili gelenek ve göreneklerini terk etmemişlerdir. Bu çalışmada sözlü ve yazılı kültürel geçmiş Kurt-Türk bağlamında irdelenerek Kurt mitosunun kökenlerine ışık tutmak amaçlanmıştır. Ayrıca kurt (böri-börü) adının Türk tarihinde özel ad, yer adları gibi kullanımlarına da yer verilmiştir.
Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi (UTAD) The Journal of International History Researches, 2023
Göçebe Bozkır Kültürünü hayat tarzı edinen Türkler için doğa her zaman vazgeçilmez bir unsur olmu... more Göçebe Bozkır Kültürünü hayat tarzı edinen Türkler için doğa her zaman vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Doğa ile iç içe yaşayan ve her türlü ihtiyacını doğadan karşılayan bir toplumun inancı da buna göre şekillenecektir. Şamanizm inancının Türkler tarafından benimsenmesiyle birlikte doğaya birtakım kutsiyetler de atfedilmeye başlanmıştır. Türkler, doğada var olan dağ, ay, güneş, ağaç, taş ve su gibi varlıkların bir ruhunun (iyesinin) olduğuna inanarak onları canlı bir varlık olarak düşünmüşlerdir. Doğadaki varlıklara yılın belirli günlerinde kurbanlar kesip, onları hoşnut ettikten sonra, kendileri için huzur ve sağlık dilemeyi de ihmal etmemişlerdir. Bunun yanında doğanın zengin kaynaklarını hor kullanmayarak gelecek nesillere de doğaya karşı saygılı olmayı aşılamaya çalışmışlardır. Biz bu çalışmamızda Şamanizm inancını benimsemiş Türklerin doğadaki varlıklara karşı tutumunu ve ne tür inançlara sahip olduğunu çeşitli kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler ışığında değerlendirmeye çalışacağız.
Çeşitli kaynaklarda Türkistan'ın kalbi olarak isimlendirilen Fergana Vadisi, üzerinden geçen tica... more Çeşitli kaynaklarda Türkistan'ın kalbi olarak isimlendirilen Fergana Vadisi, üzerinden geçen ticaret yollarının ve verimli tarım arazilerinin sayesinde yüzyıllarca bölgeyi kalkındırmıştır. Rusya'nın güneyde ulaştığı son nokta olan vadi, Çin ve İngiltere'nin de dikkatini celbeden bir vahadır. Tüccarların uğrak yeri olan vadi Doğu'da Kaşgar'a, Batı'da Semerkant ve Buhara'ya, Kuzeybatı'da ticaretin bir başka merkezi olan Taşkent'e bağlanmaktadır. Bu şehirlerden gelen yerli ve yabancı tüccarlar XIX. yüzyılda Fergana şehirlerine oldukça canlı bir görünüm kazandırmıştır. Vadinin yamaçlarında yaşayan göçebeler ile ovalarda yaşayan yerlilerin buluşma noktası da ticaretin merkezi olan pazarlar olmuştur. Ticaret dolayısıyla maddi alışverişin yanında kültürel alışveriş her daim canlı kalmıştır. Vadiyi sulayan birçok nehir ve kanalın yanında mikroklima iklimin olması, Türkistan coğrafyasının başka yerinde yetişmeyen çeşitli ürünlerin burada yetişmesine olanak sağlamıştır. XIX. yüzyılda vadi, rekoltenin yüksek olması dolayısıyla pamuk tarımına yönelmiştir.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 2019
Cappadocıa Journal Of Hıstory And Socıal Scıences (CAHIJ)
Cappadocıa Journal Of Hıstory And Socıal Scıences (CAHIJ),, 2019
Rusların Asya'daki Coğrafi Operasyonları
Özet Çarlık Rusya'nın, XVI. yüzyılın ortalarında başlayan Türk Dünyası toprakları üzerinde yayılm... more Özet Çarlık Rusya'nın, XVI. yüzyılın ortalarında başlayan Türk Dünyası toprakları üzerinde yayılma siyaseti, XIX. yüzyılın sonlarına gelindiğinde büyük oranda hedefine ulaşmıştı. Bu süreçte, işgal edilen Azerbaycan toprakları üzerinde Rusların varlığının daimi olması için, sistemli bir toprak siyaseti uygulanmıştır. Rus göçmenlerin, en verimli ve en değerli Türk topraklarına yerleştirilmesine dayalı olan bu siyaset, Türk Dünyasının dört bir yanında sürekli olarak isyanlara sebep olmuştur. Çarlık Rusya'nın akabinde, Sovyetler tarafından da uygulanan aynı iskân siyaseti, medreselerde yetişmiş olan Azerbaycan aydınları tarafından çıkarılan basın ile dünya kamuoyuna duyurulmuştur. İskân siyasetinin uygulamalarındaki haksızlıkları ve usulsüzlükleri dile getiren bu yazarlara, kendi yurtlarında kısa süre içerisinde Rusya tarafından yayın yasağı getirilmiştir. Türkiye'yi ikinci vatan olarak gören bu aydınlar, yayın hayatlarına muhacir olarak Türkiye'de devam etmişlerdir. Makalemizin konusuyla ilgili olarak, Türkiye'de neşredilmiş olan Azerbaycan Yurt Bilgisi ve Odlu Yurt dergileri taranmıştır. Yardımcı kaynaklar ile birlikte elde edilen veriler ışığında, Sovyetlerin Azerbaycan topraklarında uyguladığı toprak siyaseti okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. Abstract Tsarist Russian policies of expansion in the lands of the Turkish World that started in middle of the 16th century became successful to a great extent when it was the end of the 19th century. In this period, a systematic land policy was carried out so that the Russian existence in Azerbaijani territories could be permanent. This policy depending on the settlement of the Russian migrants in to the most fertile and valuable Turkish lands which caused steady revolts in all the corners of Turkish World. The same settlement policy fulfilled also by the Soviet following the Tsarist Russia was exposed to the world public view by help of the press of the Azerbaijani intellectuals people educated in medreses. In their own land, a publication ban by Russia was soon imposed to these writers who expressed the in justice and irregularities in the application of settlement policies. These intellectuals regarding Turkey as a second homeland continued their publication life in Turkey as refugees. Concerned with our article, the journals published in Turkey, Azerbaycan Yurt Bilgisi and Odlu Yurt were surveyed. In light of the domestic data as well as that from the foreign sources, the Soviet's land policy that she performed in Azerbaijan territories was aimed here by to be given to readers.
Books by İlker Türkmen
Kadim Türk Yurdu Fergana Vadisi ve Büyük Güçlerin Hakimiyet Mücadelesi, 2020
Genel Türk Tarihi Araştırmaları ve Günümüzdeki Durumu, 2023
Talks by İlker Türkmen
XIX. TÜRK TARİH KONGRESİ BİLDİRİLERİ Ankara: 3-7 Ekim 2022, 2024
The Fergana Valley, which has been home to various societies for centuries, is a geography where ... more The Fergana Valley, which has been home to various societies for centuries, is a geography where di erent cultures living together are integrated. The valley, as distinct from the surrounding areas in terms of both soil structure and climatic conditions, has fed the geography of Turkestan for centuries. The valley where the Chinese produced grapes to make wine in the early ages became an oasis where di erent agricultural products were grown over time. Following the arrival of the Turks at the valley as early as BC 7th century, animal husbandry began to be practiced alongside agriculture and the valley went down in history as the "Land of Blood Sweating Horses". The Turks, who adopted the nomadic lifestyle, brought this culture over to the geographies they went to. The Turks, settling on the slopes of the Fergana Valley, have comfortably maintained animal husbandry, which is an indispensable part of nomadic life, for centuries. A vast number of cities established on the plains of the valley mingled di erent ethnic elements together with the trade route passing herein. The urban culture in these cities contributed to creating a mosaic where di erent civilizations came together. Nomads living on the slopes of the valley ocked to the city markets to sell their animals. The nomads, who obtained the tools and agricultural products they needed from the markets, participated in trade without being excluded by the citizens of the city. Di erent crafts were also practiced in the cities of Fergana, which advanced with the in uence of trade and grew greatly in numbers. The reputation of the craftsmen of Fergana, who were especially skilled in copper work, spread well beyond the region. A large number of Russian immigrants were brought to the valley, which was occupied by the Russians in the second half of the 19th century, resulting in signi cant changes in the cultural structure of the valley in a short time. However, they did not interfere too much with the harmonious lifestyles of nomads and urbanites. In this study, the mutual interaction between Nomadic and Urban culture, which was shaped over the centuries in the Fergana Valley and became clearly visible in the period when the Russians ruled the valley, will be examined.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2025
The Turkish-Islamic Torch burned by Hodja Ahmad Yasawi, known as Pir-i Turkestan, in Yesi (today'... more The Turkish-Islamic Torch burned by Hodja Ahmad Yasawi, known as Pir-i Turkestan, in Yesi (today's Turkestan) was transported to Anatolia via Khorasan. The Sufi understanding, which has been influential on the spiritual life of Turks for centuries, is one of the most important teachings of Yasawism. After Ahmad Yasawi's death in 1166, the dervishes who followed his path spread their poems and creeds to almost all Turkish geographies. Khorasan Saints, representatives of tolerance and good morals, played a major role in the Turkification and Islamization of Anatolia. Ahiism, which was organized in Kırşehir in the 13th century, appears as an important representative of the Yasawi school. The conquests of the veterans with the sword and military success were supported by the conquest of the hearts of the Ahis. According to most sources, Babaism is linked to Yasawism and Bektashism as well as Ahiism. The Babais had a political disagreement with the Anatolian Seljuk State and rebelled; This is due to their ability to organize easily and influence Turkomans. The emergence of Yasawism, Ahiism and Babaism as representatives of similar thought in different geographies will be tried to be elucidated in line with the examination of the sources and research works of the in line with the examination of research works and sources of period.
Karadeniz Araştırmaları, 2025
Köklü bir geçmişe sahip olan Türkistan'ın XIX. yüzyılda geri kalmış topraklar olarak nitelendiril... more Köklü bir geçmişe sahip olan Türkistan'ın XIX. yüzyılda geri kalmış topraklar olarak nitelendirilmesi, Türk tarihi açısından etraflıca incelenmesi gereken bir konudur. Bilgi ve teknolojiden uzak kalan, savaşçı özelliklerini kaybeden, kaderde varsa önüne geçilmez mantığına bürünen Türkistan, Rusya için sömürgeleştirilebilecek topraklar olarak görülmüş ve işgal edilmiştir. Özgürlüğünü kaybetmenin bedelini ağır ödeyen ve bir umut arayan Türkistan'a, aydınlanma güneşi İsmail Gaspıralı'nın ileri görüşü ile Kırım ve Kazan'dan doğmuştur. Usul-u Cedit okulları ve Tercüman Gazetesi vasıtasıyla fikri önderlik yapan Gaspıralı, "dilde, fikirde, işte birlik" şiarını bütün Türkistan'a yaymıştır. Kendi çıkarlarının zarar görmesinden korkan gerici düşüncedeki bazı kadimciler ceditçi denilen grubun karşısındaki en büyük engel olmuştur. Rusya'ya karşı verilen bağımsızlık mücadelesi kadimci-ceditçi çatışmalarından dolayı geri planda kalmıştır. Ceditçilerin en az Ruslar kadar tehlikeli olduğunu düşünen, pozisyonunu korumak derdindeki kadimciler, bin bir zorlukla açılan usul-u cedit okullarının kapanması için çabalamışlardır. Başına gelen musibetlerin mollalar tarafından kader olarak anlatılması toplumun kaderci yapıya bürünmesine sebep olmuştur. Atalarından miras kalan köklü geleneği terk etmek istemeyen Türkistanlılar, ilk başlarda kadimcilere ilgi gösterse de çocuklarının eğitimi, gelecek endişesi, topraklarının Rus göçmenlere verilmesi gibi gerekçelerle ceditçilere meyletmeye başlamıştır. Bu çalışmada Türkistan'daki kadimci ve ceditçilerin mücadelesi sonucunda yaşanan gelişmeler ve etkileri incelenmiştir. Çalışma tarama modeli ve dökümün analizi yöntemiyle hazırlanmıştır.
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, 2025
Bu çalışmanın amacı yüzyıllar boyunca çeşitli Türk boylarına ev sahipliği yapan Türkistan coğrafy... more Bu çalışmanın amacı yüzyıllar boyunca çeşitli Türk boylarına ev sahipliği yapan Türkistan coğrafyasında XIX. yüzyılda görülen hastalıkların ve tedavi yöntemlerinin seyyahların gözünden nasıl görüldüğü ve değerlendirildiğini ortaya çıkarmaktır. Yöntem: Çalışma, literatür taraması ve değerlendirilmesi şeklinde Temmuz-Ağustos 2024 tarihlerinde yapılmıştır. Araştırma kapsamında bölgeye seyahat eden Batılı seyyahların seyahat notları ve konuyla ilgili ikincil kaynaklar incelenmiştir. Öncelikle birincil kaynaklar olan seyahatnamelerin basılı nüshalarına ulaşılmış, yabancı dilde olanların ilgili bölümleri Türkçeye çevrilmiştir. İkincil kaynaklar olarak fiziksel ve elektronik belgeler toplanmıştır. Zaman, mekân ve insan üçgeninde ele alınan konu kaynakların objektif bakış açısı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Seyyahların gözüyle Türkistan'da döneme özgü olarak hastalıklar ve tedavi yöntemlerine dair bilgilere ulaşılmıştır. Bölge insanının sağlık uygulamalarını hangi metotlarla yaptığı, tedavi için neleri kullandığı, hangi bitkilerden şifa elde ettiği, salgın hastalıklarla mücadelenin nasıl yapıldığı sistematize edilmiş ve tartışılmıştır. Sonuç: Bilimsel açıdan geri kalan Türkistan coğrafyasında XIX. yüzyıla gelindiğinde halk sağlığını etkileyen hastalıklarla mücadele olumsuz sonuçlarla kendini göstermiştir. Bölgeye giden seyyahların notlarına göre Türkistan'da kadercilik hakimdi. İyileşmek için dini ritüellerin yapılması gerekiyordu. Bunun yanında tıbbi uygulamalar sınırlı olup geleneksel tedavi yöntemleriyle birlikte, bitkisel/bitkisel olmayan ilaçların şifa elde etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Rusya Araştırmaları Dergisi RUSAD, 2024
Yüzyıllar boyunca Türklerle meskûn olan Türkistan'ın XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rus... more Yüzyıllar boyunca Türklerle meskûn olan Türkistan'ın XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rusya tarafından işgal edilmesi, çeşitli sebeplere bağlıdır. Bu işgal sürecinden sonra Türkistan'ın asimilasyon politikaları ile Ruslaştırılması ve Ortodokslaştırılması gündeme gelmiştir. Buna karşılık Türkistanlıların askeri anlamda Ruslara karşı mukavemet gösterebilecek bir gücü bulunmuyordu. Çünkü Türkistan'da yüzyıllardır eğitim konusunda geri kalmışlık hâkim durumdaydı. Rusya Türkistanlıları yerli Rus okullarına gitmeye zorlamıştır. Bu okullarda verilen Rusça eğitim gelecek nesillerin Türkçe ile olan bağlantısının kopmasına sebep olmuştur. Ruslar yerel yayınlar ile kendi propagandasını yapmış, Rusya'nın medeniyet taşıyıcısı olduğu yönündeki söylemlerle istilasını meşrulaştırmak istemiştir. Rusya'nın bu çabası o dönemde çıkarılan yerel Rus basınında açıkça görülmektedir. Rusya karşısında direnmenin fayda etmeyeceğini düşünen bazı Türk aydınları da bu yayınlarda halka seslenmiş ve Rusçanın öğrenilmesi gerektiğini yazmıştır. Bu yazılar halk nezdinde itibar görmemiştir. Türk dili etrafında birleşmek isteyen halk Rus okullarına gitmeme konusunda bir hayli direnmiştir. Cedit okullarına giden öğrencilerin modern bilimler ile tanışması ve aydınlanmasıyla başlayan özgürlükçü düşünce Rusya için tehdit olarak görülmüştür. Yurt dışına öğrenci göndermek isteyenler engellenmiş, Türkistan izole bir bölge haline getirilmiştir. Rusçanın resmi dil olması halkı zor durumda bıraktığından, Türkistanlılar tarafından zorunlu bir şekilde öğrenilmesi gerekmiştir. XX. yüzyıl boyunca yetişen nesiller Rusça öğrenmiş kendi dillerinin yerine Rusçayı tercih edebilecek kadar bu dile aşina olmuşlardır. Günümüzde Türkistanlı gençlerin kendi aralarında öz dilini değil de Rusçayı konuşuyor olmalarının sebepleri incelenmesi gereken bir konudur. Yüz elli yıllık politikanın sonucunda Rusya dil asimilasyonunda başarılı olmuş mudur? Yoksa Türkistanlılar Batı dili diye mi Rusçayı tercih etmektedir? Bu çalışmada raporlar, hatıratlar, dergiler, gazeteler ve telif tetkik eserlerin ışığında Rusya'nın Türk dünyası üzerinde uyguladığı dil asimilasyonu süreci incelenmiş ve sonuçları değerlendirilmiştir.
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2024
Throughout centuries, the Turks, representatives of the ancient steppe culture, resiliently maint... more Throughout centuries, the Turks, representatives of the ancient steppe culture, resiliently maintaining an independent way of life, have found themselves lacking unity due to dispersal across vast territories. Those migrating from the north of the Black Sea and from the south of the Caspian Sea have become politically and culturally divided. Russia, which embarked on the state formation process from the 9th century onwards, started posing a threat to the Northern Turks. The emergence of the Mongols in the 13th century and the dominance of the Golden Horde over the Desht-i Kipchak prevented Russia from advancing southward for two centuries. With the weakening of the Golden Horde, Khanates such as Crimea, Kazan, Kasim, and Astrakhan were established. Russia's aspirations to expand towards "warm seas" necessitated the eradication of these Khanates. Indeed, the process of Russia's occupation of Turkish lands, which began with the occupation of the Kazan Khanate in 1552, continued until the last quarter of the 19th century. Russia's expansionist policy manifested in the north of the Black Sea, the Balkans, the Caucasus, and Turkestan. At the beginning of the 18th century, Peter the Great's reformed Russian army swiftly adopted Western warfare technology. The Turks, lacking unity and lagging behind in warfare technology, had no chance of success against this army. Turkish intellectuals, realizing they couldn't halt Russia's advance through warfare, chose to continue the struggle through the pen and paper. Particularly, Tatar intellectuals contributed to the emergence of a conscious generation through their educational policies. The importance of unity against Russia's newly proposed language approach based on dialect differences for dividing the Turkic peoples became evident. İsmail Gaspıralı, one of the most prominent thinkers of the Turkic world, advocated the necessity of this unity throughout all Turkic territories through his publication, the Tercüman newspaper. Through his Usul-i Cedit method, Gaspıralı rapidly taught thousands of students to read and write. Additionally, the slogan "Unity in Language, Labor, Thought" became the symbol of unity in the Turkic world and the sole formula for liberation. Gaspıralı's publishing activities, initiated in Bahçesaray, quickly spread throughout the entire Turkic geography. Turkish intellectuals who chose the path of migration continued their publishing activities in different countries. The Ottoman Empire and subsequently the young Republic of Turkiye became significant publishing centers in this context. The Russian Turks, eager to gain independence from Russia and fervently publicize their aspirations to the world, considered Turkiye as a second homeland. The names and duration of the journals published were determined according to the conditions of the time. Turkiye, a destination for those seeking independence, sometimes banned these newspapers and at other times supported them. Turkiye, evaluating events within the framework of its own foreign policy, acted in accordance with the requirements of the era. Intellectuals of the Turkic world have always been aware of the situation and regarded Turkiye as a fraternal homeland. It is observed that the contents of these publications include not only political messages but also cultural subjects and news from Turkestan. The purpose of this study is to examine and evaluate the publishing activities conducted by the migrant Russian Turks in Turkiye to shape public opinion against Russia.
GEÇMİŞTEN GELECEĞE TÜRK DÜNYASI SEMPOZYUMU
Ferghana Valley, which has hosted various nations for centuries, has created a unique civilizatio... more Ferghana Valley, which has hosted various nations for centuries, has created a unique civilization in terms of culture and politics. The Kokand Khanate was established in 1709 in the valley, which was home to various Turkish states until the 18th century. The khanate, which did not have a homogeneous appearance as an ethnic element, included different nationalities and religious beliefs. The khanate, which was managed according to the old Turkish traditions and Islamic principles, fell into the position of a "market/bazaar" for England and Russia, which could not keep up with the technological developments after the industrial revolution. As a result of centuries of incomplete or wrong religious education, the people and rulers, who had a "fatalistic" understanding, ignored the modernization of the army. Russia, which is approaching from the north day by day and seeing the Fergana Valley as a "white gold" (cotton) reserve, has stood at the gates of the valley by establishing first commercial and then political relations. Kokand rulers competed with each other for the throne instead of fighting with Russia. By the time of 1876, Russia had achieved its goal and annexed the valley with the name of "Fergana Oblast". The fact that the valley, which was ruled by the Turks for centuries, suddenly became open to Russian invasion is an issue that needs to be carefully examined.
Uluslararası Yunus Emre Sosyal Bilimler Dergisi
Özet Geriye dönüp bakıldığı zaman Türkler, M.Ö. 3000'li yıllardan başlayan köklü bir tarihin kadi... more Özet Geriye dönüp bakıldığı zaman Türkler, M.Ö. 3000'li yıllardan başlayan köklü bir tarihin kadim sahipleri olarak görülür. Türklerin çağdaşlarına nazaran üstün bir uygarlığa eriştikleri, tarih ve arkeoloji alanlarındaki çalışmalarla kanıtlanmıştır. Her insan topluluğunda olduğu gibi Türkler de tarih boyunca bulundukları coğrafyada, aynı ortamı paylaştıkları canlı/cansız unsurları içselleştirmiş, hayatlarına dolayısıyla da kültürlerine nakşetmiş ve kimliklerinin bir parçası haline getirmiştir. Kadim Türk yurdu Orta Asya (Türkistan) bozkırlarında yaşayan ve ekosistemde "süper avcı" olarak tanımlanan kurt, herhangi bir avcısı olmadığı için, bulunduğu ortamdaki en güçlü avcıdır. Dolayısı ile sosyal yaşam ve savaş meydanında adeta kurt gibi gözü pek, korkusuz ve güçlü olan Türk milletinin kendini kurt ile bağdaştırması kaçınılmazdır. Farklı coğrafyalarda büyük devletler kurmuş olan Türklerin kurt kültürünü de beraberinde götürdükleri görülmüştür. Hatta farklı medeniyetlerin ve inanışların etkisinde kalsalar bile kurt ile ilgili gelenek ve göreneklerini terk etmemişlerdir. Bu çalışmada sözlü ve yazılı kültürel geçmiş Kurt-Türk bağlamında irdelenerek Kurt mitosunun kökenlerine ışık tutmak amaçlanmıştır. Ayrıca kurt (böri-börü) adının Türk tarihinde özel ad, yer adları gibi kullanımlarına da yer verilmiştir.
Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi (UTAD) The Journal of International History Researches, 2023
Göçebe Bozkır Kültürünü hayat tarzı edinen Türkler için doğa her zaman vazgeçilmez bir unsur olmu... more Göçebe Bozkır Kültürünü hayat tarzı edinen Türkler için doğa her zaman vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Doğa ile iç içe yaşayan ve her türlü ihtiyacını doğadan karşılayan bir toplumun inancı da buna göre şekillenecektir. Şamanizm inancının Türkler tarafından benimsenmesiyle birlikte doğaya birtakım kutsiyetler de atfedilmeye başlanmıştır. Türkler, doğada var olan dağ, ay, güneş, ağaç, taş ve su gibi varlıkların bir ruhunun (iyesinin) olduğuna inanarak onları canlı bir varlık olarak düşünmüşlerdir. Doğadaki varlıklara yılın belirli günlerinde kurbanlar kesip, onları hoşnut ettikten sonra, kendileri için huzur ve sağlık dilemeyi de ihmal etmemişlerdir. Bunun yanında doğanın zengin kaynaklarını hor kullanmayarak gelecek nesillere de doğaya karşı saygılı olmayı aşılamaya çalışmışlardır. Biz bu çalışmamızda Şamanizm inancını benimsemiş Türklerin doğadaki varlıklara karşı tutumunu ve ne tür inançlara sahip olduğunu çeşitli kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler ışığında değerlendirmeye çalışacağız.
Çeşitli kaynaklarda Türkistan'ın kalbi olarak isimlendirilen Fergana Vadisi, üzerinden geçen tica... more Çeşitli kaynaklarda Türkistan'ın kalbi olarak isimlendirilen Fergana Vadisi, üzerinden geçen ticaret yollarının ve verimli tarım arazilerinin sayesinde yüzyıllarca bölgeyi kalkındırmıştır. Rusya'nın güneyde ulaştığı son nokta olan vadi, Çin ve İngiltere'nin de dikkatini celbeden bir vahadır. Tüccarların uğrak yeri olan vadi Doğu'da Kaşgar'a, Batı'da Semerkant ve Buhara'ya, Kuzeybatı'da ticaretin bir başka merkezi olan Taşkent'e bağlanmaktadır. Bu şehirlerden gelen yerli ve yabancı tüccarlar XIX. yüzyılda Fergana şehirlerine oldukça canlı bir görünüm kazandırmıştır. Vadinin yamaçlarında yaşayan göçebeler ile ovalarda yaşayan yerlilerin buluşma noktası da ticaretin merkezi olan pazarlar olmuştur. Ticaret dolayısıyla maddi alışverişin yanında kültürel alışveriş her daim canlı kalmıştır. Vadiyi sulayan birçok nehir ve kanalın yanında mikroklima iklimin olması, Türkistan coğrafyasının başka yerinde yetişmeyen çeşitli ürünlerin burada yetişmesine olanak sağlamıştır. XIX. yüzyılda vadi, rekoltenin yüksek olması dolayısıyla pamuk tarımına yönelmiştir.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 2019
Cappadocıa Journal Of Hıstory And Socıal Scıences (CAHIJ)
Cappadocıa Journal Of Hıstory And Socıal Scıences (CAHIJ),, 2019
Rusların Asya'daki Coğrafi Operasyonları
Özet Çarlık Rusya'nın, XVI. yüzyılın ortalarında başlayan Türk Dünyası toprakları üzerinde yayılm... more Özet Çarlık Rusya'nın, XVI. yüzyılın ortalarında başlayan Türk Dünyası toprakları üzerinde yayılma siyaseti, XIX. yüzyılın sonlarına gelindiğinde büyük oranda hedefine ulaşmıştı. Bu süreçte, işgal edilen Azerbaycan toprakları üzerinde Rusların varlığının daimi olması için, sistemli bir toprak siyaseti uygulanmıştır. Rus göçmenlerin, en verimli ve en değerli Türk topraklarına yerleştirilmesine dayalı olan bu siyaset, Türk Dünyasının dört bir yanında sürekli olarak isyanlara sebep olmuştur. Çarlık Rusya'nın akabinde, Sovyetler tarafından da uygulanan aynı iskân siyaseti, medreselerde yetişmiş olan Azerbaycan aydınları tarafından çıkarılan basın ile dünya kamuoyuna duyurulmuştur. İskân siyasetinin uygulamalarındaki haksızlıkları ve usulsüzlükleri dile getiren bu yazarlara, kendi yurtlarında kısa süre içerisinde Rusya tarafından yayın yasağı getirilmiştir. Türkiye'yi ikinci vatan olarak gören bu aydınlar, yayın hayatlarına muhacir olarak Türkiye'de devam etmişlerdir. Makalemizin konusuyla ilgili olarak, Türkiye'de neşredilmiş olan Azerbaycan Yurt Bilgisi ve Odlu Yurt dergileri taranmıştır. Yardımcı kaynaklar ile birlikte elde edilen veriler ışığında, Sovyetlerin Azerbaycan topraklarında uyguladığı toprak siyaseti okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. Abstract Tsarist Russian policies of expansion in the lands of the Turkish World that started in middle of the 16th century became successful to a great extent when it was the end of the 19th century. In this period, a systematic land policy was carried out so that the Russian existence in Azerbaijani territories could be permanent. This policy depending on the settlement of the Russian migrants in to the most fertile and valuable Turkish lands which caused steady revolts in all the corners of Turkish World. The same settlement policy fulfilled also by the Soviet following the Tsarist Russia was exposed to the world public view by help of the press of the Azerbaijani intellectuals people educated in medreses. In their own land, a publication ban by Russia was soon imposed to these writers who expressed the in justice and irregularities in the application of settlement policies. These intellectuals regarding Turkey as a second homeland continued their publication life in Turkey as refugees. Concerned with our article, the journals published in Turkey, Azerbaycan Yurt Bilgisi and Odlu Yurt were surveyed. In light of the domestic data as well as that from the foreign sources, the Soviet's land policy that she performed in Azerbaijan territories was aimed here by to be given to readers.
XIX. TÜRK TARİH KONGRESİ BİLDİRİLERİ Ankara: 3-7 Ekim 2022, 2024
The Fergana Valley, which has been home to various societies for centuries, is a geography where ... more The Fergana Valley, which has been home to various societies for centuries, is a geography where di erent cultures living together are integrated. The valley, as distinct from the surrounding areas in terms of both soil structure and climatic conditions, has fed the geography of Turkestan for centuries. The valley where the Chinese produced grapes to make wine in the early ages became an oasis where di erent agricultural products were grown over time. Following the arrival of the Turks at the valley as early as BC 7th century, animal husbandry began to be practiced alongside agriculture and the valley went down in history as the "Land of Blood Sweating Horses". The Turks, who adopted the nomadic lifestyle, brought this culture over to the geographies they went to. The Turks, settling on the slopes of the Fergana Valley, have comfortably maintained animal husbandry, which is an indispensable part of nomadic life, for centuries. A vast number of cities established on the plains of the valley mingled di erent ethnic elements together with the trade route passing herein. The urban culture in these cities contributed to creating a mosaic where di erent civilizations came together. Nomads living on the slopes of the valley ocked to the city markets to sell their animals. The nomads, who obtained the tools and agricultural products they needed from the markets, participated in trade without being excluded by the citizens of the city. Di erent crafts were also practiced in the cities of Fergana, which advanced with the in uence of trade and grew greatly in numbers. The reputation of the craftsmen of Fergana, who were especially skilled in copper work, spread well beyond the region. A large number of Russian immigrants were brought to the valley, which was occupied by the Russians in the second half of the 19th century, resulting in signi cant changes in the cultural structure of the valley in a short time. However, they did not interfere too much with the harmonious lifestyles of nomads and urbanites. In this study, the mutual interaction between Nomadic and Urban culture, which was shaped over the centuries in the Fergana Valley and became clearly visible in the period when the Russians ruled the valley, will be examined.