Kürşat Efe | Amasya University (original) (raw)
Papers by Kürşat Efe
İLESAM İLİM VE EDEBİYAT DERGİSİ, 2024
Ahmet Yesevi Dergisi, 2023
Geçmişten günümüze Türk toplumunun önemli bir sosyal gerçekliği olan Alevi-Bektaşi geleneği üzeri... more Geçmişten günümüze Türk toplumunun önemli bir sosyal gerçekliği olan Alevi-Bektaşi geleneği üzerinde birçok çalışma yapılmıştır. Çalışmalar daha çok Halk Bilimi, Halk Edebiyatı, Eski Türk Edebiyatı ve İlahiyat alanlarında yapılmıştır. Son zamanlarda dil bilimi alanındaki çalışmaların sayısı artmıştır. Alevi-Bektaşi gizli dil özellikleri, ağızlardaki yansımaları, kavram ve terimleri üzerinde birçok araştırma yayımlanmıştır. Bu çalışmada Alevi-Bektaşi söz varlığının sözlüklerdeki yansımaları ele alınacaktır. Mevlevilik gibi birçok tarikatın kullandığı ortak terimlerin Alevi-Bektaşi geleneği söz varlığında da yer aldığı bilinmektedir. Bu çalışma Alevi-Bektaşi söz varlığı ile sınırlandırılmıştır. İncelenen Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü ve Kubbealtı Lügatinde sadece Alevi-Bektaşi geleneğine ait olduğu belirtilen sözcükler ele alınmıştır. Diğer ortak terimler ve kullanımlar çalışmaya dâhil edilmemiştir. Bazı ortak ifadelerin bu çalışmaya dâhil edilmesinin sebebiyse sözlüklerde özellikle Alevi-Bektaşi adının açıklamalarda yer almasıdır. Günlük hayatta kullanılan sözlü kültürde terim ve ifadelerle özel hazırlanmış ansiklopedik Alevi-Bektaşi sözlükleri gibi diğer yazılı kaynaklarda yer alan sözcüklere bu çalışmanın amacı ve boyutu dolayısıyla yer verilmemiştir.
GÖÇEBE Fikir, Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi , 2023
6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, yüce milletimize baş sağlı... more 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, yüce milletimize baş sağlığı diliyoruz...
İmbik Dergisi, 2022
İMBİK dergimiz 14. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamızdaki yerini alıyor. Bu sayının dosy... more İMBİK dergimiz 14. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamızdaki yerini alıyor. Bu sayının dosya konusu "Millî Kimlik" başlığını taşıyor. Dergimizde bu sayıda da birçok farklı edebi türe ve akademik çalışmaya yer veriyoruz. İmbik dergisi olarak sanatın ve sanatçının, kültürün ve edebiyatın yaşaması için yazmaya, yayınlamaya ve yaymaya devam edeceğiz. Bu bakımdan millî bilinç oluşturmamız şart. Bu sayımızda özel konumuz dışında ayrıca yine şiir, hikâye, deneme, inceleme, araştırma ve gezi yazısı türlerinde çok zengin bir içeriğe sahibiz. İmbik dergimize sahip çıkmanız, yaymanız, okumanız ve okutmanız dileğiyle baki selamlarımla… (M. Nuri Parmaksız)
ASOBİD Dergisi, 2022
Çalışmanın amacı, Derleme Sözlüğü’nde yer alan Amasya’ya ait sözcüklerin sözcük bilimi ve ad bili... more Çalışmanın amacı, Derleme Sözlüğü’nde yer alan Amasya’ya ait sözcüklerin sözcük bilimi ve ad bilimi ölçütlerine göre sınıflandırmasını yapmak ve kavram alanı boyutunu ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda Anadolu ağızları sözlüğü olan Derleme Sözlüğü’ndeki Amasya’ya ait sözcükler; kavram alanlarına göre alt başlıklarda ele alınmış, yapılan sınıflandırmayla alfabetik olarak ayrıştırılmış, listelenmiştir. Derleme Sözlüğü, Türkiye Türkçesi ağızlarının söz varlığı ile ilgili hazırlanan en kapsamlı yayındır. 1933-1934 yıllarında yapılan ilk derlemeler ve 1952-1959 yıllarında yapılan ikinci derlemeler sonucu altı yüz binden fazla fiş hazırlanarak Türkiye Türkçesi ağızlarının sözlüğü ortaya konulmuştur. Bu makale, daha önce “Derleme Sözlüğü’nde Amasya’ya Ait Kelimelerin Dağılımı” adıyla sunulan bildirinin devamıdır ve bu bildiriden farklıdır. Daha önceki çalışmada Derleme Sözlüğü’nde yer alan sözcüklerin çok fazla olması, sayfa sayısının yetersiz olması, çalışmanın amacının boyutsal genişliği, sözlüksel incelemelerin yer alması gibi birçok sebeple önceki bildiride yapılamayan çalışmalar bu makaleyle ortaya konulmuştur. Terim, kavram, yöntem ve sınıflandırma konusunda çağdaş ad biliminin ortaya koyduğu kuramsal alt yapıya göre gerekli sınıflandırmalar yapılmış, bu sınıflandırmalara göre de sözcükler ilgili başlık altında alfabetik olarak
sıralanmıştır.
Anahtar kelimeler: Amasya ağzı, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü (Derleme Sözlüğü), Sözlük Bilimi, Ad Bilimi, Sınıflandırma, Ses bilgisi, Söz Varlığı.
Abstract
The aim of the study is to classify the words belonging to Amasya in the Compilation Dictionary according to lexicology and onomastic criteria and to reveal the concept area dimension. For this purpose, the words belonging to Amasya in the Compilation Dictionary, which is the dictionary of Anatolian dialects; are covered in sub-headings according to concept areas, sorted alphabetically by classification and listed. Compilation Dictionary is the most comprehensive publication on the vocabulary of Turkey Turkish dialects. As a result of the first compilations made in 1933-1934 and the second compilations made in 1952-1959, more than six hundred thousand chips were prepared, and the dictionary of Turkey Turkish dialects was put forward. This article is the continuation of the paper previously presented under the name of "The Distribution of Amasya Words in the Compilation Dictionary" and is different from this paper. The studies that could not be done in the previous paper due to many reasons such as too many words in the Compilation Dictionary in the previous study, insufficient number of pages, dimensional breadth of the aim of the study, and lexical studies were presented in this article. Necessary classifications were made according to the theoretical background of modern onomastics in terms of terms, concepts, methods and classification, and according to these classifications, the words were listed alphabetically under the relevant title.
Keywords: Amasya dialect, Turkish Dialects Dictionary (Compilation Dictionary), Lexicology, Onomastics, Classification, Phonetics, Vocabulary.
İMBİK Kültür- Sanat ve Edebiyat Dergisi, 2022
İMBİK dergimiz 11. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamıza merhaba diyor ve yazılı kültür iç... more İMBİK dergimiz 11. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamıza merhaba diyor ve yazılı kültür içindeki yerini alıyor. 11. sayımızın dosya konusu 2012 yılında kaybettiğimiz önemli bir değerimiz Neşet Ertaş. O, "Her şeyden önce Orta Anadolu Türk konuşma dilinin en derin, en estetik değerlerini, zenginliklerini, zarifliğini, samimiliği ve tarihsel kültürel birikimini çok iyi temsil etti. Onun Türkçesi, söz varlığı ve telaffuzuyla elbette Orta Anadolu ağzını yansıtıyordu. Ama o bununla yetinmedi. O, türkülerinin içeriği bakımından da saf Türk ruhunu, anlayışını, dünya görüşünü, hayat felsefesini, irfanını, bilgeliğini yansıttı."
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS), 2021
Varlıkları karşılayan sözcükler olan adlardan genel olarak özel adları inceleyen bilim dalına “ad... more Varlıkları karşılayan sözcükler olan adlardan genel olarak özel adları inceleyen bilim dalına “ad bilimi” adı verilmektedir. Ad bilimi (onomastik); hayvan adları, yer adları, bitki adları ve kişi adları olmak üzere özellikle dört ana başlıkta adların kökeni ve anlamları ile ele alan bir dil bilim dalıdır.
Adlar derlenerek tür, köken, yapı ve anlam yönüyle sınıflandırıldıktan sonra ortaya çıkışlarında etkili olan yollar belirlenip açıklanmaktadır. Ad bilimi; sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ve dil bilimi gibi pek çok alana kaynaklık ettiği gibi coğrafya ve filoloji gibi farklı alanlardan da yararlanmaktadır. Bu çalışmada ise Türk tarihinin en eski yazılı belgelerinden olan Tonyukuk Yazıtlarındaki adlar Uygur dönemi metinlerindeki örnekleriyle karşılaştırılmalı olarak incelenecektir. Tonyukuk Yazıtları, Doğu (II.) Göktürk Kağanlığı döneminin büyük veziri, kumandanı ve danışmanı Bilge Tonyukuk’un ölümünden önce bizzat kendisi tarafından diktirilen dört cepheli iki yazıttan oluşmaktadır. Tonyukuk Yazıtlarında geçen adlar, gerek ad verme yöntemi olarak gerekse o devir Türk zihin yapısını göstermesi bakımından önem göstermektedir. Bu adlar, ad bilimsel sınıflandırma yöntemine göre ayrıştırılmış, Türk dilinin en eski metinlerindeki/belgelerindeki söz varlığının, özellikle Türk dilinin çok daha önceki varlığının ve eskiliğinin kanıtları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu belgelerdeki söz varlığı içerisinde yer alan adlar, varlıklara ad verme açısından Türk zihnine ait kavram alanının boyutlarını gösterdiği gibi bir kavramı oluşturma görevi taşıyan ve oluşan anlamlandırma sürecinin de yansıtılmasını sağlayacaktır. Türk dilinin ilk yazılı örnekleri ile Eski Uygur Türkçesinin sözcükleri karşılaştırılacak; söz varlığının adlar açısından ortak unsurları ortaya konulacaktır.
The branch of science that studies the proper names in general from the words that meet the entities is called "onomastics". It is a branch of linguistic science that deals with the origin and meanings of names, especially in four main headings: animal names, place names, plant names and person names.After the nouns are compiled and classified in terms of genre, origin, structure and meaning, the ways that are effective in their emergence are determined and explained. As a source of many fields such as sociology, folklore, anthropology and linguistics, onomastics also uses different fields such as geography and philology. In this study, the names in the Tonyukuk Inscriptions, one of the oldest written documents in Turkish history, will be compared with the examples in the Uyghur period texts. The Tonyukuk Inscriptions consist of two inscriptions with four facades, which were personally erected by the great vizier, commander and adviser of the Eastern (II) Goktürk Khaganate, Bilge Tonyukuk, before his death. The names in the Tonyukuk inscriptions are important both as a naming method and in terms of showing the structure of the Turkish mind of that time. These names were separated according to the noun classification method, and the evidences of vocabulary in the oldest texts / documents of the Turkish language, especially the existence and antiquity of the Turkish language were tried to be revealed. The names included in vocabulary in these documents will show the dimensions of the concept area of the Turkish mind in terms of naming entities, as well as reflect the process of interpretation that has the task of forming a concept. The first written examples of Turkish language and Old Uyghur Turkish words will be compared and common elements of vocabulary in terms of names will be revealed.
KARE Uluslararası Karşılaştırmalı Edebiyat, Tarih ve Düşünce Dergisi / International Journal of Comparative Literature, History and Philosophy
Özet: Türkçeleşme, öz Türkçe, dilde sadeleşme denilince hemen hemen herkesin aklına hâlâ Ömer Sey... more Özet: Türkçeleşme, öz Türkçe, dilde sadeleşme denilince hemen hemen herkesin aklına hâlâ Ömer Seyfettin gelmektedir. Ömer Seyfettin, Türk dili ile ilgili yazdıklarıyla büyük dönüşümleri başlatan öncü ve yenilikçi bir kişidir. Kâşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevai, Karamanoğlu Mehmet Bey çizgisini devam ettiren önemli bir bilgindir. Eski ve Türkçe olmayan yaygın ifadeleri kullananları ‘Enderuncu’ olarak niteleyen yazar, Türkçeleşmiş ve Türkçe içerisinde yaygınlık kazanmış sözcüklere değil Türkçeleşmemiş yabancı sözcüklere karşı çıkmış, dilde ve edebiyatta millî benliğe dönüşü başlatan kişi olmuştur. Hülya Argunşah, Ömer Seyfettin’in bütün eserlerinin asıl biçimlerine kavuşturulması için çok emek vererek metinlerin aslına ulaşmış, yazıların genel olarak süreli yayınlarda yayımlanması, birden fazla takma isim, imza ve rumuz kullanılması gibi birçok zorlukla karşı karşıya kalmasına rağmen yazarın makale ve fıkralarını bir araya getirmiş, külliyatın üçüncü cildi olarak yayınlamıştır. Bu yazıda Argunşah’ın hazırladığı Makaleler-Ömer Seyfettin (2020) adlı titiz çalışmadan da yararlanarak yazıları tek tek gözden geçirildi, zaman dizinsel olarak bu yazılar sıralandı, yazılarda anlatılanlar açıklandı. Yazarın dille ilgili yazılarındaki düşüncelerini esas alarak yazarın tespit ve uyarılarının ne kadar dikkate alındığı, yazarın düşüncelerinin bugünkü Türkçe veya Türkçenin gelişimi üzerindeki etkileri, o yıllardan bugünlere Türkçede nelerin değişip nelerin değişmediği ve Türk dilinin bugünkü durumu ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ömer Seyfettin, Türkçe, Sade Dil, Türkçeleştirme, Dil Etkileşimi
Göçebe Dergisi Fikir, Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi, 2020
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2020
ANKARA GÜDÜL AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜNE KATKILAR Özet Köyden köye, kasabadan kasabaya, kentten ke... more ANKARA GÜDÜL AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜNE KATKILAR Özet Köyden köye, kasabadan kasabaya, kentten kente, bölgeden bölgeye ses ve şekil yönünden bazı farklılıklar gösteren ağızlar ölçünlü dilin yanında varlığını sürdüren alt kollarıdır. Yine de hızla akan zaman ve sürekli değişen şartlar sebebiyle ağız özellikleri olduğu gibi korunmamakta, bilişim ağının gelişimi ve yaygınlığı etkisiyle yok olmaya, farklılaşmaya kadar gitmektedir. Bu sebeple ağızlara ait dil malzemelerinin hızlı bir şekilde bir araya getirilmesi gerekmektedir. Metin derlemesi yanında sözcük derlemeleri de bu noktada önem taşımaktadır. Ankara'ya bağlı Güdül ilçesinin ilçe merkezi yanında Karacaören köyü ve Yeşilöz beldesinde daha önce yöre insanı ile yapılan çeşitli görüşmeler sonucu yörenin birçok sözlü kültür ürünü derlendi. Bu çalışmada derlenen sözler Derleme Sözlüğü ile karşılaştırılıp Anadolu Ağızları söz varlığına katkı sağlamayı amaçlandı. Derleme Sözlüğü'nde yer alanlar, yer almayanlar, yer aldığı hâlde ses ve anlam farklılıklarına sahip olanlar diye üç farklı sınıflandırma yapılmıştır. Ayrıca ilk iki bölümde ad (akraba, yer, giysi, yiyecek, bitki, hayvan, oyun, hastalık vs. adları), sıfat, zarf, fiil, ünlem gibi sözcük türleri yanında deyim ve beddua ifadeleri şeklinde alt sınıflandırma yöntemi uygulanmıştır. Anahtar kelimeler: Ağız araştırması, Derleme Sözlüğü, Sözcük derlemesi, Güdül ağzı.
Turkish Studies - Language, 2020
Bu makale öncelikli olarak ad bilimsel bir çalışmadır. Ad bilimsel yöntemlere göre hastalık adlar... more Bu makale öncelikli olarak ad bilimsel bir çalışmadır. Ad bilimsel yöntemlere göre hastalık adlarının Eski Türkçedeki şekilleriyle günümüz Türkiye Türkçesindeki şekilleri karşılaştırılacak, bunların sınıflandırılması ve yansımaları bu çalışmayla gözler önüne serilecektir. Ayrıca ek olarak hastalıkla ilgili eylemlerin durumu da ele alınacaktır. 2020 Mart ayında dünya çapına yayılan salgın hastalık döneminde hastalıkla ilgili kavramlar hayatımızın ortasına oturuverdi. Pandemi, korona, karantina, virüs, enfeksiyon, bulaşıcı hastalık gibi kavramlar çok sık kullanıldı. Hastalık terimlerinin çokça kullanılması Türk dilinde hastalık ile ilgili ifadeler üzerine düşünemizi sağladı. Türk dilinin yedinci ve on üçüncü yüzyıllar arasındaki dönemine Eski Türkçe adı verilmektedir. Bu dönem de kendi içerisinde Köktürk, Uygur ve Karahanlı olmak üzere üç ayrı alt döneme ayrılmaktadır. Alfabe, din ve sözcük haznesi farklılıkları olsa da ses, şekil ve cümle yapısı olarak büyük benzerliklerin bulunması bu tarihi lehçeleri Eski Türkçe adı altında bir dönemde sınıflandırmayı gerektirmektedir. Eski Türkçe döneminde dikilen Köktürk yazıtlarında hastalık ile ilgili ifadelere rastlanmazken Uygur ve Karahanlı Türkçeleri metinlerinde çok sayıda kavram tespit edilmiştir. Hastalık ile ilgili kullanılan ad ve eylemler ad bilimi yöntemine ve hastalık türlerine göre sınıflandırılmıştır. Türk dilinin yazıyla tâkip edilebilen en eski dönemlerinde özellikle Uygur Türkçesi ve sonrasında kullanılan hastalıkla ilgili bazı sözcük ve kavramların gerek Türkiye Türkçesi ağızlarında gerekse Türkiye Türkçesi ölçünlü dilinde hâlâ kullanılması, dilde ve kültürde devamlılığın göstergesi olduğu gibi Türkçenin eski döneminde hastalıkla ilgili bu ifadelerin yer alması geçmişte kavramlaştırma gücünün varlığını göstermektedir, aynı zamanda günümüzde de yabancı kaynaklı sözcük ve kavramların yerine Türkçe kökenlilerin türetilebileceğinin de göstergesidir.
This article is primarily a onomastics study. By the onomastics method to forms disease names will be compared with the forms in Old Turkish to Turkey Turkish, their classification and reflections will be revealed with this study. In addition, the status of actions related to the disease will be discussed. During the epidemic that spread around the world in March 2020, the concepts about the disease were in the middle of our lives. Concepts such as pandemic, corona, quarantine, virus, infection, infectious disease were used frequently. The extensive use of disease terms enabled us to reflect on the expressions related to the disease in the Turkish language. The period of the Turkish language between the seventh and thirteenth centuries is called Old Turkish. This period is divided into three sub-periods as Köktürk, Uygur and Karahanlı. Although there are differences in alphabet, religion and vocabulary, the existence of great similarities in terms of sound, form and sentence structure necessitates classifying these historical dialects under the name of Old Turkish in a period. While no statements about the disease were found in the Köktürk inscriptions erected in the Old Turkish period, many concepts were identified in the Uygur and Karahanlı Turkish texts. The names and actions used for the disease are classified according to the method of onomatous and disease types. The oldest era in particular Uighur Turkish and need some words and concepts associated with the disease used after in Turkey Turkish dialects and Turkey used still in Turkish, formal language that can be writing follow-up of the Turkish language, language and culture in continuity as indicators of Turkish former period related to the disease on conceptualization of the past take place in these statements At the same time, it is an indication that Turkish origin can be derived from foreign words and concepts today.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2020
Öz Ömer Seyfettin, modern Türk öyküsünün kurucu isimlerindendir. Balkan coğrafyasındaki siyasi ge... more Öz Ömer Seyfettin, modern Türk öyküsünün kurucu isimlerindendir. Balkan coğrafyasındaki siyasi gelişmeleri yakından izlemiş, askerlik izlenimlerini özellikle Balkan Savaşlarının siyasi ve sosyal sebep ve sonuçlarını öykülerinde işlemiştir. İstanbul merkez olmak üzere Osmanlı coğrafyası ile Balkan coğrafyasındaki siyasi ve sosyal gelişmelerin izleri bütün öykülerinde görülmektedir. Bu devrin ortaya çıkardığı insan tiplerini de öne çıkan özellikleriyle eserlerinde işlemiştir. Olumlu insan tipleri yanında olumsuz tipleri de bu devrin sosyal ve siyasi durumlarını yansıtıcı özellikte seçilmiştir. Yazar, bu tipleri bilinçli olarak seçmiştir. Öykülerinin konularını genellikle gerçek hayattan alan yazar, millî bilinci uyanık tutmayı amaç edinmiştir. II. Meşrutiyet döneminde toplumun aksayan yönlerini öykü kişilerinin bazen doğrudan bazen dolaylı olarak eleştirmesini sağlamıştır. Gerek Batı (Fransız) gerekse Doğu (Arap-Fars) etkisinde yaşam süren tipleri çok dikkat çekici anlatım yöntemleriyle öykülerinde yansıtmıştır. Konularını anılarından, tarihî olaylardan, efsanelerden ve devrin günlük hayat tarzından seçmiştir. Gerek lakaplar gerek unvanlar gerek kişi adları gerekse eserlerinde kullanılan yer adları tarihsellik açısından son derece önemlidir. Kişi ve yer adları, dilbilimsel antropoloji açısından önemlidir. Adlar, ait olduğu kültürün bir tür aynası sayılabilir. Bu açıdan edebî eserlerde kullanılan adlar da yazıldığı dönemin birçok özelliğine ışık tutmaktadır. Türk edebiyatının önemli öykü yazarı Ömer Seyfettin'in ölümünün 100. yıldönümünde anılması, tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla 2020 yılı "Ömer Seyfettin Yılı" ilan edilmiştir. Bu düşünceyle Ömer Seyfettin'in eserlerini ad bilimsel olarak ele alan bu çalışmada, Ömer Seyfettin'in öykülerindeki kişi ve yer adları ele alınacak, yazarın öykülerinde iletmek istediği mesajlar bu açıdan daha somut hâle getirilecektir. Anahtar kelimeler: Ömer Seyfettin, edebi eserler, ad bilimi, kişi adları, yer adları Person and place names in Ömer Seyfettin's works Ömer Seyfettin is one of the founders of the modern Turkish story. He closely followed the political developments in the Balkan geography, and wrote about his military impressions, especially the political and social causes and consequences of the Balkan Wars in his stories. The traces of political and social developments in the Ottoman geography and Balkan geography, with Istanbul being the center, can be seen in all of his stories. He has also worked on the types of people that emerged from this period with their prominent features in his works. In addition to the positive types of people, their negative types were chosen to reflect the social and political situations of this period. The author has chosen these types deliberately. The author, who often takes the subjects of his stories from real life, aims to keep national consciousness awake. II. During the Constitutional Monarchy, it enabled the story people to criticize the shortcomings of the society, sometimes directly and sometimes indirectly. He reflected the types that lived under the influence of both the West 1
Türk Dünyası Araştırmaları, 2020
Turkish In Terms Of Language Civilization And Arabic Effect Abstract A system of signs does not d... more Turkish In Terms Of Language Civilization And Arabic Effect Abstract A system of signs does not derive the meaning of words in a language from the objects they represent. Rather, they derive from the relationships between these objects and words. There is a parallel or parallel relationship between language and the world. As Wittgenstein said "The limits of my language are the limits of my world." When human beings are born, they think with the
Türk Dünyası Araştırmaları, 2020
Öz Kişioğlu, küçük yaşlardan itibaren ait olduğu, içinde yetiştiği ortamın di-lini, bununla birli... more Öz Kişioğlu, küçük yaşlardan itibaren ait olduğu, içinde yetiştiği ortamın di-lini, bununla birlikte kültürünü öğrenme sürecine girer. Bu öğrenme süreci ile öğrendiğini kullanma sürecini dil-düşünce-dünya ilişkisi açısından inceleyen bilim dalı dil felsefesidir. Dil felsefesi, dil üzerine felsefi sorunların tartışıldığı bir alandır. Dil bilim ile dil felsefesi farklıdır. Dili bilimi farklılıkları araştırırken dil felsefesi ise bütün diller arasında ortak alanı araştırır. Dille ilgili soruları tartışarak bir sonuca varmayı hedefleyen dil felsefesi dilin kökeni ve çeşitliliği, dil ve anlam ilişkisi ile dil-kültür-düşünce ilişkisi konularını ele alan felsefe alanıdır. Dillerle olgusal olarak ayrı ayrı ilgilenmek dil bilimin uğraşı olduğu kadar dilin kendisini ele alan dil felsefesi de dolaylı olarak dil bilimine kaynaklık etmektedir. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Fatih Doğrucan da "Dilci Felsefe ile Başlangıç ve Yöntem Arayışı Medeniyet Dili Olarak Türkçe" adlı son kitabında felsefe metodolojisi ile Türkçeyi inceleme çabasına girişmiştir. Türkçenin felsefe dili olup olmadığını sorgulayan Doğrucan, Türkçe ile felsefe yapılıp yapılamayacağını da bir bir açıklamış, Türkçenin bilim ve sanat dili olma özelliklerini disiplinler arası ilişkiyle ortaya koymuştur. Gerek felsefe gerekse dil bilimi alanına ufuk açacak bir yapıt kazandırmıştır. Anahtar kelimeler: Felsefe, Dil Bilim, Dil Felsefesi, Dilci Felsefe, Medeni-yet Dili Olarak Türkçe.
ZfWT Vol 11, No. 3 (2019) 103‐126, 2019
“Beyaz yakalı” terimi büro/ofis çalışanlarına verilen adlandırmadır. Ekonomi, reklamcılık, bankac... more “Beyaz yakalı” terimi büro/ofis çalışanlarına verilen adlandırmadır. Ekonomi,
reklamcılık, bankacılık gibi işlerden avukatlık, mali müşavirlik gibi mesleklerde ve
genellikle idari işlerde, zihin ve beyin gücüne bağlı olarak çalışanlara beyaz yakalılar
adı verilmiştir. “Mavi yakalı” terimi ise kas gücüne bağlı hizmet sektöründe
çalışanlara verilen isimdir. Günümüzde yaygınlaşan iş ve alışveriş merkezlerinde
beyaz yakalı çalışan sayısı oldukça fazladır. Genellikle üniversite mezunu olan beyaz
yakalılar genellikle iyi bir yabancı dil (İngilizce) eğitimi almıştır. İletişim araçlarının
etkisi, kültürel değişim ve çözülme hızlanması, tüketim kültürünün topluma hâkim
olması, alışveriş ve iş merkezlerinin sayısının artması, Batı
medeniyetinden/kültüründen aşırı etkilenme, Batı ekonomisinin güçlü olması, Batı
ekonomisi ve kültürel terimlerinin İngilizce aracılığıyla dünyaya yayılması gibi
birçok sebepten dolayı farklı bir jargon ortaya çıkmıştır. Bunu da Plaza Türkçesi
olarak adlandırabiliriz. Bu jargon, genellikle yarı İngilizce yarı Türkçe veya tamamen
İngilizce ya da bozuk yapıda bir Türkçe ifadelerden oluşan ve sadece beyaz yakalı
çalışanların anladığı/konuştuğu bir özel değişkedir. Sanal ortamdan yapılan
araştırmalar neticesinde bu özel değişkeleri bir araya getirip bunlara Türkçe karşılık
bulmaya çalıştık. Her ne kadar bulduğumuz, gösterdiğimiz karşılıkların beyaz
yakalılar tarafından kabul görmeyeceğini, tıpkı tıp alanında olduğu gibi kendisine has
kalıplaşan ve genişleyen bir yapıda jargon oluşacağını düşünsek de durum tespiti
yapmaya gayret ettik. Tıp alanından farklı olarak bu jargonun gerek plaza
çalışanlarında gerekse yetişen nesil üzerinde farklı kimlik ve kişilik sorunları ortaya
çıkaracağını düşünmekteyiz. Bu tür durumlara engel olmanın ilk yolu üretmektir.
Üretmeyen toplumlar, tüketirler, tüketen toplumlar ise gitgide tükenirler.
Anahtar Kelimeler: Plaza, alışveriş merkezi, beyaz yakalı, Türkçe, jargon.
Öz Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata adlı eser, Türklerin yaratılış efsanesini temel alan bir roma... more Öz Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata adlı eser, Türklerin yaratılış efsanesini temel alan bir romandır. Ulu Han Ata Bitigçi ise kayıp bir kitabın adıdır. Memlûklüler (Kıpçak Türk Devleti) zamanında Mısır'da Ebûbekr bin Abdullah bin Aybek ed-Devâdârî adlı tarihçi 1330'larda bu kitabı görmüş ve oradan çıkardığı bilgileri kitabında yazmıştır. Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata roman da bu kitabın bulunması üzerine kuruludur. Mısır piramitlerinden, Ahlat'a oradan Hawai'ye sürekli yolculukların yer aldığı romanda okuyucuyu sıkmadan eğiten bir üsluba sahiptir. Destansı anlatımlar ve lirik tasvirler romana canlılık kazandırmıştır. Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata adlı romana canlılık veren bir başka unsur akıcı ve sade bir üsluba sahip olmasıdır. Bunu sağlayan yegâne unsur da kullanılan dildir. Birçok deyim, benzetme ifadelerinin yanında romanda kullanılan ikilemeler de romanın diline canlılık kazandıran bir başka etkendir. Bu çalışmada romanda kullanılan 167 ikileme belirlenmiş, bütün bu ikilemeler kullanım sayıları ve anlamları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır. Aynı kelime ile kurulan ikilemeler, ayrı kelime ile kurulan ikilemeler, bir kelimesi anlamlı ikilemeler, yakın anlamlı kelime ile kurulan ikilemeler, zıt anlamlı ikilemeler şeklinde genel bir sınıflandırmadan sonra gerek yapısal gerekse anlamsal özelliklerine göre kullanılan ikilemeler alt sınıflandırmalara tâbi tutulmuştur. Bir dilin zenginliğini gösteren unsurlardan biri ikileme adı verilen kelime tekrarlarıdır. Bu kelime tekrarlarının bir Türkolog'un yazdığı romanda işlevsel bir şekilde kullanılması dikkate değerdir. Anahtar Kelimeler: Söz varlığı, tekrar, ikilemeler, kelime anlam bilimi, kelime yapısı.
İLESAM İLİM VE EDEBİYAT DERGİSİ, 2024
Ahmet Yesevi Dergisi, 2023
Geçmişten günümüze Türk toplumunun önemli bir sosyal gerçekliği olan Alevi-Bektaşi geleneği üzeri... more Geçmişten günümüze Türk toplumunun önemli bir sosyal gerçekliği olan Alevi-Bektaşi geleneği üzerinde birçok çalışma yapılmıştır. Çalışmalar daha çok Halk Bilimi, Halk Edebiyatı, Eski Türk Edebiyatı ve İlahiyat alanlarında yapılmıştır. Son zamanlarda dil bilimi alanındaki çalışmaların sayısı artmıştır. Alevi-Bektaşi gizli dil özellikleri, ağızlardaki yansımaları, kavram ve terimleri üzerinde birçok araştırma yayımlanmıştır. Bu çalışmada Alevi-Bektaşi söz varlığının sözlüklerdeki yansımaları ele alınacaktır. Mevlevilik gibi birçok tarikatın kullandığı ortak terimlerin Alevi-Bektaşi geleneği söz varlığında da yer aldığı bilinmektedir. Bu çalışma Alevi-Bektaşi söz varlığı ile sınırlandırılmıştır. İncelenen Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü ve Kubbealtı Lügatinde sadece Alevi-Bektaşi geleneğine ait olduğu belirtilen sözcükler ele alınmıştır. Diğer ortak terimler ve kullanımlar çalışmaya dâhil edilmemiştir. Bazı ortak ifadelerin bu çalışmaya dâhil edilmesinin sebebiyse sözlüklerde özellikle Alevi-Bektaşi adının açıklamalarda yer almasıdır. Günlük hayatta kullanılan sözlü kültürde terim ve ifadelerle özel hazırlanmış ansiklopedik Alevi-Bektaşi sözlükleri gibi diğer yazılı kaynaklarda yer alan sözcüklere bu çalışmanın amacı ve boyutu dolayısıyla yer verilmemiştir.
GÖÇEBE Fikir, Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi , 2023
6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, yüce milletimize baş sağlı... more 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, yüce milletimize baş sağlığı diliyoruz...
İmbik Dergisi, 2022
İMBİK dergimiz 14. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamızdaki yerini alıyor. Bu sayının dosy... more İMBİK dergimiz 14. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamızdaki yerini alıyor. Bu sayının dosya konusu "Millî Kimlik" başlığını taşıyor. Dergimizde bu sayıda da birçok farklı edebi türe ve akademik çalışmaya yer veriyoruz. İmbik dergisi olarak sanatın ve sanatçının, kültürün ve edebiyatın yaşaması için yazmaya, yayınlamaya ve yaymaya devam edeceğiz. Bu bakımdan millî bilinç oluşturmamız şart. Bu sayımızda özel konumuz dışında ayrıca yine şiir, hikâye, deneme, inceleme, araştırma ve gezi yazısı türlerinde çok zengin bir içeriğe sahibiz. İmbik dergimize sahip çıkmanız, yaymanız, okumanız ve okutmanız dileğiyle baki selamlarımla… (M. Nuri Parmaksız)
ASOBİD Dergisi, 2022
Çalışmanın amacı, Derleme Sözlüğü’nde yer alan Amasya’ya ait sözcüklerin sözcük bilimi ve ad bili... more Çalışmanın amacı, Derleme Sözlüğü’nde yer alan Amasya’ya ait sözcüklerin sözcük bilimi ve ad bilimi ölçütlerine göre sınıflandırmasını yapmak ve kavram alanı boyutunu ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda Anadolu ağızları sözlüğü olan Derleme Sözlüğü’ndeki Amasya’ya ait sözcükler; kavram alanlarına göre alt başlıklarda ele alınmış, yapılan sınıflandırmayla alfabetik olarak ayrıştırılmış, listelenmiştir. Derleme Sözlüğü, Türkiye Türkçesi ağızlarının söz varlığı ile ilgili hazırlanan en kapsamlı yayındır. 1933-1934 yıllarında yapılan ilk derlemeler ve 1952-1959 yıllarında yapılan ikinci derlemeler sonucu altı yüz binden fazla fiş hazırlanarak Türkiye Türkçesi ağızlarının sözlüğü ortaya konulmuştur. Bu makale, daha önce “Derleme Sözlüğü’nde Amasya’ya Ait Kelimelerin Dağılımı” adıyla sunulan bildirinin devamıdır ve bu bildiriden farklıdır. Daha önceki çalışmada Derleme Sözlüğü’nde yer alan sözcüklerin çok fazla olması, sayfa sayısının yetersiz olması, çalışmanın amacının boyutsal genişliği, sözlüksel incelemelerin yer alması gibi birçok sebeple önceki bildiride yapılamayan çalışmalar bu makaleyle ortaya konulmuştur. Terim, kavram, yöntem ve sınıflandırma konusunda çağdaş ad biliminin ortaya koyduğu kuramsal alt yapıya göre gerekli sınıflandırmalar yapılmış, bu sınıflandırmalara göre de sözcükler ilgili başlık altında alfabetik olarak
sıralanmıştır.
Anahtar kelimeler: Amasya ağzı, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü (Derleme Sözlüğü), Sözlük Bilimi, Ad Bilimi, Sınıflandırma, Ses bilgisi, Söz Varlığı.
Abstract
The aim of the study is to classify the words belonging to Amasya in the Compilation Dictionary according to lexicology and onomastic criteria and to reveal the concept area dimension. For this purpose, the words belonging to Amasya in the Compilation Dictionary, which is the dictionary of Anatolian dialects; are covered in sub-headings according to concept areas, sorted alphabetically by classification and listed. Compilation Dictionary is the most comprehensive publication on the vocabulary of Turkey Turkish dialects. As a result of the first compilations made in 1933-1934 and the second compilations made in 1952-1959, more than six hundred thousand chips were prepared, and the dictionary of Turkey Turkish dialects was put forward. This article is the continuation of the paper previously presented under the name of "The Distribution of Amasya Words in the Compilation Dictionary" and is different from this paper. The studies that could not be done in the previous paper due to many reasons such as too many words in the Compilation Dictionary in the previous study, insufficient number of pages, dimensional breadth of the aim of the study, and lexical studies were presented in this article. Necessary classifications were made according to the theoretical background of modern onomastics in terms of terms, concepts, methods and classification, and according to these classifications, the words were listed alphabetically under the relevant title.
Keywords: Amasya dialect, Turkish Dialects Dictionary (Compilation Dictionary), Lexicology, Onomastics, Classification, Phonetics, Vocabulary.
İMBİK Kültür- Sanat ve Edebiyat Dergisi, 2022
İMBİK dergimiz 11. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamıza merhaba diyor ve yazılı kültür iç... more İMBİK dergimiz 11. sayısıyla Kültür-Sanat ve Edebiyat dünyamıza merhaba diyor ve yazılı kültür içindeki yerini alıyor. 11. sayımızın dosya konusu 2012 yılında kaybettiğimiz önemli bir değerimiz Neşet Ertaş. O, "Her şeyden önce Orta Anadolu Türk konuşma dilinin en derin, en estetik değerlerini, zenginliklerini, zarifliğini, samimiliği ve tarihsel kültürel birikimini çok iyi temsil etti. Onun Türkçesi, söz varlığı ve telaffuzuyla elbette Orta Anadolu ağzını yansıtıyordu. Ama o bununla yetinmedi. O, türkülerinin içeriği bakımından da saf Türk ruhunu, anlayışını, dünya görüşünü, hayat felsefesini, irfanını, bilgeliğini yansıttı."
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS), 2021
Varlıkları karşılayan sözcükler olan adlardan genel olarak özel adları inceleyen bilim dalına “ad... more Varlıkları karşılayan sözcükler olan adlardan genel olarak özel adları inceleyen bilim dalına “ad bilimi” adı verilmektedir. Ad bilimi (onomastik); hayvan adları, yer adları, bitki adları ve kişi adları olmak üzere özellikle dört ana başlıkta adların kökeni ve anlamları ile ele alan bir dil bilim dalıdır.
Adlar derlenerek tür, köken, yapı ve anlam yönüyle sınıflandırıldıktan sonra ortaya çıkışlarında etkili olan yollar belirlenip açıklanmaktadır. Ad bilimi; sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ve dil bilimi gibi pek çok alana kaynaklık ettiği gibi coğrafya ve filoloji gibi farklı alanlardan da yararlanmaktadır. Bu çalışmada ise Türk tarihinin en eski yazılı belgelerinden olan Tonyukuk Yazıtlarındaki adlar Uygur dönemi metinlerindeki örnekleriyle karşılaştırılmalı olarak incelenecektir. Tonyukuk Yazıtları, Doğu (II.) Göktürk Kağanlığı döneminin büyük veziri, kumandanı ve danışmanı Bilge Tonyukuk’un ölümünden önce bizzat kendisi tarafından diktirilen dört cepheli iki yazıttan oluşmaktadır. Tonyukuk Yazıtlarında geçen adlar, gerek ad verme yöntemi olarak gerekse o devir Türk zihin yapısını göstermesi bakımından önem göstermektedir. Bu adlar, ad bilimsel sınıflandırma yöntemine göre ayrıştırılmış, Türk dilinin en eski metinlerindeki/belgelerindeki söz varlığının, özellikle Türk dilinin çok daha önceki varlığının ve eskiliğinin kanıtları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu belgelerdeki söz varlığı içerisinde yer alan adlar, varlıklara ad verme açısından Türk zihnine ait kavram alanının boyutlarını gösterdiği gibi bir kavramı oluşturma görevi taşıyan ve oluşan anlamlandırma sürecinin de yansıtılmasını sağlayacaktır. Türk dilinin ilk yazılı örnekleri ile Eski Uygur Türkçesinin sözcükleri karşılaştırılacak; söz varlığının adlar açısından ortak unsurları ortaya konulacaktır.
The branch of science that studies the proper names in general from the words that meet the entities is called "onomastics". It is a branch of linguistic science that deals with the origin and meanings of names, especially in four main headings: animal names, place names, plant names and person names.After the nouns are compiled and classified in terms of genre, origin, structure and meaning, the ways that are effective in their emergence are determined and explained. As a source of many fields such as sociology, folklore, anthropology and linguistics, onomastics also uses different fields such as geography and philology. In this study, the names in the Tonyukuk Inscriptions, one of the oldest written documents in Turkish history, will be compared with the examples in the Uyghur period texts. The Tonyukuk Inscriptions consist of two inscriptions with four facades, which were personally erected by the great vizier, commander and adviser of the Eastern (II) Goktürk Khaganate, Bilge Tonyukuk, before his death. The names in the Tonyukuk inscriptions are important both as a naming method and in terms of showing the structure of the Turkish mind of that time. These names were separated according to the noun classification method, and the evidences of vocabulary in the oldest texts / documents of the Turkish language, especially the existence and antiquity of the Turkish language were tried to be revealed. The names included in vocabulary in these documents will show the dimensions of the concept area of the Turkish mind in terms of naming entities, as well as reflect the process of interpretation that has the task of forming a concept. The first written examples of Turkish language and Old Uyghur Turkish words will be compared and common elements of vocabulary in terms of names will be revealed.
KARE Uluslararası Karşılaştırmalı Edebiyat, Tarih ve Düşünce Dergisi / International Journal of Comparative Literature, History and Philosophy
Özet: Türkçeleşme, öz Türkçe, dilde sadeleşme denilince hemen hemen herkesin aklına hâlâ Ömer Sey... more Özet: Türkçeleşme, öz Türkçe, dilde sadeleşme denilince hemen hemen herkesin aklına hâlâ Ömer Seyfettin gelmektedir. Ömer Seyfettin, Türk dili ile ilgili yazdıklarıyla büyük dönüşümleri başlatan öncü ve yenilikçi bir kişidir. Kâşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevai, Karamanoğlu Mehmet Bey çizgisini devam ettiren önemli bir bilgindir. Eski ve Türkçe olmayan yaygın ifadeleri kullananları ‘Enderuncu’ olarak niteleyen yazar, Türkçeleşmiş ve Türkçe içerisinde yaygınlık kazanmış sözcüklere değil Türkçeleşmemiş yabancı sözcüklere karşı çıkmış, dilde ve edebiyatta millî benliğe dönüşü başlatan kişi olmuştur. Hülya Argunşah, Ömer Seyfettin’in bütün eserlerinin asıl biçimlerine kavuşturulması için çok emek vererek metinlerin aslına ulaşmış, yazıların genel olarak süreli yayınlarda yayımlanması, birden fazla takma isim, imza ve rumuz kullanılması gibi birçok zorlukla karşı karşıya kalmasına rağmen yazarın makale ve fıkralarını bir araya getirmiş, külliyatın üçüncü cildi olarak yayınlamıştır. Bu yazıda Argunşah’ın hazırladığı Makaleler-Ömer Seyfettin (2020) adlı titiz çalışmadan da yararlanarak yazıları tek tek gözden geçirildi, zaman dizinsel olarak bu yazılar sıralandı, yazılarda anlatılanlar açıklandı. Yazarın dille ilgili yazılarındaki düşüncelerini esas alarak yazarın tespit ve uyarılarının ne kadar dikkate alındığı, yazarın düşüncelerinin bugünkü Türkçe veya Türkçenin gelişimi üzerindeki etkileri, o yıllardan bugünlere Türkçede nelerin değişip nelerin değişmediği ve Türk dilinin bugünkü durumu ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ömer Seyfettin, Türkçe, Sade Dil, Türkçeleştirme, Dil Etkileşimi
Göçebe Dergisi Fikir, Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi, 2020
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2020
ANKARA GÜDÜL AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜNE KATKILAR Özet Köyden köye, kasabadan kasabaya, kentten ke... more ANKARA GÜDÜL AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜNE KATKILAR Özet Köyden köye, kasabadan kasabaya, kentten kente, bölgeden bölgeye ses ve şekil yönünden bazı farklılıklar gösteren ağızlar ölçünlü dilin yanında varlığını sürdüren alt kollarıdır. Yine de hızla akan zaman ve sürekli değişen şartlar sebebiyle ağız özellikleri olduğu gibi korunmamakta, bilişim ağının gelişimi ve yaygınlığı etkisiyle yok olmaya, farklılaşmaya kadar gitmektedir. Bu sebeple ağızlara ait dil malzemelerinin hızlı bir şekilde bir araya getirilmesi gerekmektedir. Metin derlemesi yanında sözcük derlemeleri de bu noktada önem taşımaktadır. Ankara'ya bağlı Güdül ilçesinin ilçe merkezi yanında Karacaören köyü ve Yeşilöz beldesinde daha önce yöre insanı ile yapılan çeşitli görüşmeler sonucu yörenin birçok sözlü kültür ürünü derlendi. Bu çalışmada derlenen sözler Derleme Sözlüğü ile karşılaştırılıp Anadolu Ağızları söz varlığına katkı sağlamayı amaçlandı. Derleme Sözlüğü'nde yer alanlar, yer almayanlar, yer aldığı hâlde ses ve anlam farklılıklarına sahip olanlar diye üç farklı sınıflandırma yapılmıştır. Ayrıca ilk iki bölümde ad (akraba, yer, giysi, yiyecek, bitki, hayvan, oyun, hastalık vs. adları), sıfat, zarf, fiil, ünlem gibi sözcük türleri yanında deyim ve beddua ifadeleri şeklinde alt sınıflandırma yöntemi uygulanmıştır. Anahtar kelimeler: Ağız araştırması, Derleme Sözlüğü, Sözcük derlemesi, Güdül ağzı.
Turkish Studies - Language, 2020
Bu makale öncelikli olarak ad bilimsel bir çalışmadır. Ad bilimsel yöntemlere göre hastalık adlar... more Bu makale öncelikli olarak ad bilimsel bir çalışmadır. Ad bilimsel yöntemlere göre hastalık adlarının Eski Türkçedeki şekilleriyle günümüz Türkiye Türkçesindeki şekilleri karşılaştırılacak, bunların sınıflandırılması ve yansımaları bu çalışmayla gözler önüne serilecektir. Ayrıca ek olarak hastalıkla ilgili eylemlerin durumu da ele alınacaktır. 2020 Mart ayında dünya çapına yayılan salgın hastalık döneminde hastalıkla ilgili kavramlar hayatımızın ortasına oturuverdi. Pandemi, korona, karantina, virüs, enfeksiyon, bulaşıcı hastalık gibi kavramlar çok sık kullanıldı. Hastalık terimlerinin çokça kullanılması Türk dilinde hastalık ile ilgili ifadeler üzerine düşünemizi sağladı. Türk dilinin yedinci ve on üçüncü yüzyıllar arasındaki dönemine Eski Türkçe adı verilmektedir. Bu dönem de kendi içerisinde Köktürk, Uygur ve Karahanlı olmak üzere üç ayrı alt döneme ayrılmaktadır. Alfabe, din ve sözcük haznesi farklılıkları olsa da ses, şekil ve cümle yapısı olarak büyük benzerliklerin bulunması bu tarihi lehçeleri Eski Türkçe adı altında bir dönemde sınıflandırmayı gerektirmektedir. Eski Türkçe döneminde dikilen Köktürk yazıtlarında hastalık ile ilgili ifadelere rastlanmazken Uygur ve Karahanlı Türkçeleri metinlerinde çok sayıda kavram tespit edilmiştir. Hastalık ile ilgili kullanılan ad ve eylemler ad bilimi yöntemine ve hastalık türlerine göre sınıflandırılmıştır. Türk dilinin yazıyla tâkip edilebilen en eski dönemlerinde özellikle Uygur Türkçesi ve sonrasında kullanılan hastalıkla ilgili bazı sözcük ve kavramların gerek Türkiye Türkçesi ağızlarında gerekse Türkiye Türkçesi ölçünlü dilinde hâlâ kullanılması, dilde ve kültürde devamlılığın göstergesi olduğu gibi Türkçenin eski döneminde hastalıkla ilgili bu ifadelerin yer alması geçmişte kavramlaştırma gücünün varlığını göstermektedir, aynı zamanda günümüzde de yabancı kaynaklı sözcük ve kavramların yerine Türkçe kökenlilerin türetilebileceğinin de göstergesidir.
This article is primarily a onomastics study. By the onomastics method to forms disease names will be compared with the forms in Old Turkish to Turkey Turkish, their classification and reflections will be revealed with this study. In addition, the status of actions related to the disease will be discussed. During the epidemic that spread around the world in March 2020, the concepts about the disease were in the middle of our lives. Concepts such as pandemic, corona, quarantine, virus, infection, infectious disease were used frequently. The extensive use of disease terms enabled us to reflect on the expressions related to the disease in the Turkish language. The period of the Turkish language between the seventh and thirteenth centuries is called Old Turkish. This period is divided into three sub-periods as Köktürk, Uygur and Karahanlı. Although there are differences in alphabet, religion and vocabulary, the existence of great similarities in terms of sound, form and sentence structure necessitates classifying these historical dialects under the name of Old Turkish in a period. While no statements about the disease were found in the Köktürk inscriptions erected in the Old Turkish period, many concepts were identified in the Uygur and Karahanlı Turkish texts. The names and actions used for the disease are classified according to the method of onomatous and disease types. The oldest era in particular Uighur Turkish and need some words and concepts associated with the disease used after in Turkey Turkish dialects and Turkey used still in Turkish, formal language that can be writing follow-up of the Turkish language, language and culture in continuity as indicators of Turkish former period related to the disease on conceptualization of the past take place in these statements At the same time, it is an indication that Turkish origin can be derived from foreign words and concepts today.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2020
Öz Ömer Seyfettin, modern Türk öyküsünün kurucu isimlerindendir. Balkan coğrafyasındaki siyasi ge... more Öz Ömer Seyfettin, modern Türk öyküsünün kurucu isimlerindendir. Balkan coğrafyasındaki siyasi gelişmeleri yakından izlemiş, askerlik izlenimlerini özellikle Balkan Savaşlarının siyasi ve sosyal sebep ve sonuçlarını öykülerinde işlemiştir. İstanbul merkez olmak üzere Osmanlı coğrafyası ile Balkan coğrafyasındaki siyasi ve sosyal gelişmelerin izleri bütün öykülerinde görülmektedir. Bu devrin ortaya çıkardığı insan tiplerini de öne çıkan özellikleriyle eserlerinde işlemiştir. Olumlu insan tipleri yanında olumsuz tipleri de bu devrin sosyal ve siyasi durumlarını yansıtıcı özellikte seçilmiştir. Yazar, bu tipleri bilinçli olarak seçmiştir. Öykülerinin konularını genellikle gerçek hayattan alan yazar, millî bilinci uyanık tutmayı amaç edinmiştir. II. Meşrutiyet döneminde toplumun aksayan yönlerini öykü kişilerinin bazen doğrudan bazen dolaylı olarak eleştirmesini sağlamıştır. Gerek Batı (Fransız) gerekse Doğu (Arap-Fars) etkisinde yaşam süren tipleri çok dikkat çekici anlatım yöntemleriyle öykülerinde yansıtmıştır. Konularını anılarından, tarihî olaylardan, efsanelerden ve devrin günlük hayat tarzından seçmiştir. Gerek lakaplar gerek unvanlar gerek kişi adları gerekse eserlerinde kullanılan yer adları tarihsellik açısından son derece önemlidir. Kişi ve yer adları, dilbilimsel antropoloji açısından önemlidir. Adlar, ait olduğu kültürün bir tür aynası sayılabilir. Bu açıdan edebî eserlerde kullanılan adlar da yazıldığı dönemin birçok özelliğine ışık tutmaktadır. Türk edebiyatının önemli öykü yazarı Ömer Seyfettin'in ölümünün 100. yıldönümünde anılması, tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla 2020 yılı "Ömer Seyfettin Yılı" ilan edilmiştir. Bu düşünceyle Ömer Seyfettin'in eserlerini ad bilimsel olarak ele alan bu çalışmada, Ömer Seyfettin'in öykülerindeki kişi ve yer adları ele alınacak, yazarın öykülerinde iletmek istediği mesajlar bu açıdan daha somut hâle getirilecektir. Anahtar kelimeler: Ömer Seyfettin, edebi eserler, ad bilimi, kişi adları, yer adları Person and place names in Ömer Seyfettin's works Ömer Seyfettin is one of the founders of the modern Turkish story. He closely followed the political developments in the Balkan geography, and wrote about his military impressions, especially the political and social causes and consequences of the Balkan Wars in his stories. The traces of political and social developments in the Ottoman geography and Balkan geography, with Istanbul being the center, can be seen in all of his stories. He has also worked on the types of people that emerged from this period with their prominent features in his works. In addition to the positive types of people, their negative types were chosen to reflect the social and political situations of this period. The author has chosen these types deliberately. The author, who often takes the subjects of his stories from real life, aims to keep national consciousness awake. II. During the Constitutional Monarchy, it enabled the story people to criticize the shortcomings of the society, sometimes directly and sometimes indirectly. He reflected the types that lived under the influence of both the West 1
Türk Dünyası Araştırmaları, 2020
Turkish In Terms Of Language Civilization And Arabic Effect Abstract A system of signs does not d... more Turkish In Terms Of Language Civilization And Arabic Effect Abstract A system of signs does not derive the meaning of words in a language from the objects they represent. Rather, they derive from the relationships between these objects and words. There is a parallel or parallel relationship between language and the world. As Wittgenstein said "The limits of my language are the limits of my world." When human beings are born, they think with the
Türk Dünyası Araştırmaları, 2020
Öz Kişioğlu, küçük yaşlardan itibaren ait olduğu, içinde yetiştiği ortamın di-lini, bununla birli... more Öz Kişioğlu, küçük yaşlardan itibaren ait olduğu, içinde yetiştiği ortamın di-lini, bununla birlikte kültürünü öğrenme sürecine girer. Bu öğrenme süreci ile öğrendiğini kullanma sürecini dil-düşünce-dünya ilişkisi açısından inceleyen bilim dalı dil felsefesidir. Dil felsefesi, dil üzerine felsefi sorunların tartışıldığı bir alandır. Dil bilim ile dil felsefesi farklıdır. Dili bilimi farklılıkları araştırırken dil felsefesi ise bütün diller arasında ortak alanı araştırır. Dille ilgili soruları tartışarak bir sonuca varmayı hedefleyen dil felsefesi dilin kökeni ve çeşitliliği, dil ve anlam ilişkisi ile dil-kültür-düşünce ilişkisi konularını ele alan felsefe alanıdır. Dillerle olgusal olarak ayrı ayrı ilgilenmek dil bilimin uğraşı olduğu kadar dilin kendisini ele alan dil felsefesi de dolaylı olarak dil bilimine kaynaklık etmektedir. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Fatih Doğrucan da "Dilci Felsefe ile Başlangıç ve Yöntem Arayışı Medeniyet Dili Olarak Türkçe" adlı son kitabında felsefe metodolojisi ile Türkçeyi inceleme çabasına girişmiştir. Türkçenin felsefe dili olup olmadığını sorgulayan Doğrucan, Türkçe ile felsefe yapılıp yapılamayacağını da bir bir açıklamış, Türkçenin bilim ve sanat dili olma özelliklerini disiplinler arası ilişkiyle ortaya koymuştur. Gerek felsefe gerekse dil bilimi alanına ufuk açacak bir yapıt kazandırmıştır. Anahtar kelimeler: Felsefe, Dil Bilim, Dil Felsefesi, Dilci Felsefe, Medeni-yet Dili Olarak Türkçe.
ZfWT Vol 11, No. 3 (2019) 103‐126, 2019
“Beyaz yakalı” terimi büro/ofis çalışanlarına verilen adlandırmadır. Ekonomi, reklamcılık, bankac... more “Beyaz yakalı” terimi büro/ofis çalışanlarına verilen adlandırmadır. Ekonomi,
reklamcılık, bankacılık gibi işlerden avukatlık, mali müşavirlik gibi mesleklerde ve
genellikle idari işlerde, zihin ve beyin gücüne bağlı olarak çalışanlara beyaz yakalılar
adı verilmiştir. “Mavi yakalı” terimi ise kas gücüne bağlı hizmet sektöründe
çalışanlara verilen isimdir. Günümüzde yaygınlaşan iş ve alışveriş merkezlerinde
beyaz yakalı çalışan sayısı oldukça fazladır. Genellikle üniversite mezunu olan beyaz
yakalılar genellikle iyi bir yabancı dil (İngilizce) eğitimi almıştır. İletişim araçlarının
etkisi, kültürel değişim ve çözülme hızlanması, tüketim kültürünün topluma hâkim
olması, alışveriş ve iş merkezlerinin sayısının artması, Batı
medeniyetinden/kültüründen aşırı etkilenme, Batı ekonomisinin güçlü olması, Batı
ekonomisi ve kültürel terimlerinin İngilizce aracılığıyla dünyaya yayılması gibi
birçok sebepten dolayı farklı bir jargon ortaya çıkmıştır. Bunu da Plaza Türkçesi
olarak adlandırabiliriz. Bu jargon, genellikle yarı İngilizce yarı Türkçe veya tamamen
İngilizce ya da bozuk yapıda bir Türkçe ifadelerden oluşan ve sadece beyaz yakalı
çalışanların anladığı/konuştuğu bir özel değişkedir. Sanal ortamdan yapılan
araştırmalar neticesinde bu özel değişkeleri bir araya getirip bunlara Türkçe karşılık
bulmaya çalıştık. Her ne kadar bulduğumuz, gösterdiğimiz karşılıkların beyaz
yakalılar tarafından kabul görmeyeceğini, tıpkı tıp alanında olduğu gibi kendisine has
kalıplaşan ve genişleyen bir yapıda jargon oluşacağını düşünsek de durum tespiti
yapmaya gayret ettik. Tıp alanından farklı olarak bu jargonun gerek plaza
çalışanlarında gerekse yetişen nesil üzerinde farklı kimlik ve kişilik sorunları ortaya
çıkaracağını düşünmekteyiz. Bu tür durumlara engel olmanın ilk yolu üretmektir.
Üretmeyen toplumlar, tüketirler, tüketen toplumlar ise gitgide tükenirler.
Anahtar Kelimeler: Plaza, alışveriş merkezi, beyaz yakalı, Türkçe, jargon.
Öz Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata adlı eser, Türklerin yaratılış efsanesini temel alan bir roma... more Öz Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata adlı eser, Türklerin yaratılış efsanesini temel alan bir romandır. Ulu Han Ata Bitigçi ise kayıp bir kitabın adıdır. Memlûklüler (Kıpçak Türk Devleti) zamanında Mısır'da Ebûbekr bin Abdullah bin Aybek ed-Devâdârî adlı tarihçi 1330'larda bu kitabı görmüş ve oradan çıkardığı bilgileri kitabında yazmıştır. Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata roman da bu kitabın bulunması üzerine kuruludur. Mısır piramitlerinden, Ahlat'a oradan Hawai'ye sürekli yolculukların yer aldığı romanda okuyucuyu sıkmadan eğiten bir üsluba sahiptir. Destansı anlatımlar ve lirik tasvirler romana canlılık kazandırmıştır. Türk'ün Kayıp Kitabı Ulu Han Ata adlı romana canlılık veren bir başka unsur akıcı ve sade bir üsluba sahip olmasıdır. Bunu sağlayan yegâne unsur da kullanılan dildir. Birçok deyim, benzetme ifadelerinin yanında romanda kullanılan ikilemeler de romanın diline canlılık kazandıran bir başka etkendir. Bu çalışmada romanda kullanılan 167 ikileme belirlenmiş, bütün bu ikilemeler kullanım sayıları ve anlamları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır. Aynı kelime ile kurulan ikilemeler, ayrı kelime ile kurulan ikilemeler, bir kelimesi anlamlı ikilemeler, yakın anlamlı kelime ile kurulan ikilemeler, zıt anlamlı ikilemeler şeklinde genel bir sınıflandırmadan sonra gerek yapısal gerekse anlamsal özelliklerine göre kullanılan ikilemeler alt sınıflandırmalara tâbi tutulmuştur. Bir dilin zenginliğini gösteren unsurlardan biri ikileme adı verilen kelime tekrarlarıdır. Bu kelime tekrarlarının bir Türkolog'un yazdığı romanda işlevsel bir şekilde kullanılması dikkate değerdir. Anahtar Kelimeler: Söz varlığı, tekrar, ikilemeler, kelime anlam bilimi, kelime yapısı.
PA Paradigma Akademi Yayınları, 2023
Kişioğlunun tarihi ile adların ve adlandırmanın tarihi eş zamanlıdır. Kişioğlu, gerek kendini ger... more Kişioğlunun tarihi ile adların ve adlandırmanın tarihi eş zamanlıdır. Kişioğlu, gerek kendini gerekse çevresini benzerlerinden ayrılan özellikleriyle zihninde birbirinden belirgin bir biçime getirip adlandırmıştır. Bu adlandırma yöntemini inceleyen bilim dalı ise kişi adları bilimidir. Kişi adları bilimi de (özel) ad biliminin çalışma alanlarındandır. Kişi adları yanında soyadları, göbek adları, takma adlar kişi adları biliminde incelendiği kadar ünvanlar da kişi adları biliminin inceleme alanı içerisindedir. Hem kişi adları hem de soyadları, takma adlar, göbek adları, ünvan adları bir toplumun zihinsel ve ruhsal yapısıyla birlikte çevresini algılayışını yansıtmaktadır. Bu sebeplerden dolayı kişi adları, soyadları, takma adlar, göbek adları ve ünvan adları dil biliminin (ad bilimin) olduğu kadar sosyoloji, halk bilimi, tarih gibi birçok bilim dallarının özel ve ortak araştırma alanı içerisine girmektedir. Yazıyla izlenebilen ilk dönemlerdeki unvan adları, Türkçe yapılardan oluşurken zamanla Arap ve Fars dillerine özgü yapılardan oluşmaya başlamıştır. Moğol etkisi üzerine Arap-Fars kültürü etkisini göstermeye başlamıştır. Özellikle ilk zamanlarda Selçuklularda ve Memluklerde bu durum çok açık bir biçimde gözlenmiştir. Selçukluların ilk evrelerinde Türkçe adlar fazlayken daha sonraları Arapça ve Farsça adlar ve ünvanların sayısı artmaya başlamıştır. Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlük’ü ile Kubbealtı Lügati’nde yer alan erkeklere özgü ünvan adlarının ad bilimi yöntemleriyle incelendiği bu çalışmada ünvanların toplumsal ve dil bilimsel özellikleri ortaya konulmuştur. Kadınlarla ilgili söz varlığı üzerinde çokça çalışma yapıldığından bu çalışma erkek ünvan adları olarak sınırlandırılmıştır. Askerî görev ve rütbe adları ünvanlarla doğrudan ilgili olmadığından bu incelemeye dâhil edilmemiştir. Askerî ve idarî ünvanların Eski Türkçede birbirinden zor ayrıldığı bilinmektedir. Fakat birkaç askeri rütbelerin zaman zaman ünvan olarak kullanılmasından dolayı bazıları da listeye eklenmiştir. Verilişlerine göre özellikle askerî ünvanlar yanında soya dayalı ünvanlar ve devlet yöneticilerine verilen ünvanlar kullanım açısından çokça yer kaplamıştır. Ayrıca söz dizimi kaynaklarında ünvan öbekleri de çalışmanın sonuna eklenerek ünvanların söz dizimi bakımından değerlendirmesi de yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Erkek adları, unvan adları, ad bilimi, söz öbekleri, Türk dili.
Title Names Specific to Men and Title Phrases in Sources
Abstract
The history of human beings and the history of names and naming are simultaneous. Person has shaped and named both himself and his surroundings in his mind, with their characteristics that distinguish them from others. The branch of science that studies this naming method is the science of personal names. The science of personal names is also one of the fields of study of onomastics. In addition to personal names, surnames, middle names, and nicknames are examined in the science of personal names, as well as titles. Both personal names, surnames, nicknames, middle names, and title names reflect a society’s mental and spiritual structure as well as its perception of its environment. For these reasons, personal names, surnames, nicknames, middle names and title names are within the special and common research area of many branches of science such as sociology, folklore and history, as well as linguistics (onomastics). While the title names in the early periods that could be traced in writing consisted of Turkish structures, over time they began to consist of structures specific to Arabic and Persian languages. Following the Mongol impact, Arab-Persian culture began to show its impact. This situation was clearly observed especially in the early times among the Seljuks and Mamluks. While Turkish names were abundant in the early stages of the Seljuks, the number of Arabic and Persian names and titles began to increase later. In this study, where the male title names in the Turkish Language Association’s Current Turkish Dictionary and Kubbealtı Dictionary are examined with onomastics methods, the social and linguistic characteristics of the titles are revealed. Since a lot of work has been done on the vocabulary related to women, this study is limited to male title names. Since military duty and rank names are not directly related to titles, they are not included in this analysis. It is known that military and administrative titles are difficult to distinguish from each other in Old Turkish. However, since some military ranks are used as titles from time to time, some of them have also been added to the list. Depending on how they were given, in addition to military titles, titles based on lineage and titles given to state administrators have taken up a lot of usage. In addition, title phrases in syntax resources were added to the end of the study and the titles were evaluated in terms of syntax.
Keywords: Title names, male names, onomastics, phrases, Turkish language.
HOLISTENCE PUBLICATIONS, 2023
6 Şubat 2023 sabahı ülkece bir felakete uyandık. Tıpkı Akif'in dizelerinde olduğu gibi "Bir uykuy... more 6 Şubat 2023 sabahı ülkece bir felakete uyandık. Tıpkı Akif'in dizelerinde olduğu gibi "Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık." Depremle birlikte kavram alanımızda yer alan ve almayan birçok sözcüğün tıpkı depremin sismik dalgaları gibi kullanım sıklığının arttığına tanık olduk. Çökme, göçme, göçük, enkaz, felaket, afet, tahribat, yıkılma, yıkım, yıkıntı, hasar, konum, deprem, sarsıntı, sallanma, levha, zon, teyit, ayni, nakdi, müdahale, mucize, hafriyat gibi birçok sözcüğün birkaç günde kullanım sıklığı arttı. Bunların yanında deprem bilimi ile ilgili birçok sözcüğün gerek yapısal olarak gerekse köken olarak Türkçe oldukları, aynı zamanda çok sayıda Batı dillerinden alıntı terimlerin yer aldığı görülmüştür. Kubbealtı Lügati, Güncel Türkçe Sözlük, İstanbul Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Şube Müdürlüğünün Deprem Sözlüğü ve AFAD'ın Açıklamalı Afet Yönetimi Terimleri Sözlüğü'nden yararlanarak deprem sözlükçesi hazırlanıp depremle ilgili sözcüklerin Türkiye Türkçesindeki durumu ortaya konulacaktır. Ortaya konulacak sözlükçenin görsel ve işitsel araçlarla geniş kitleye ulaştırılması ve depremle ilgili ifadelerin kullanımına daha çok dikkat edilmesi amaçlanmaktadır.
On the morning of February 6, 2023, we woke up to a national disaster. Just like in Akif's lines, "We fell asleep: we woke up in heli." With the earthquake, we witnessed an increase in the frequency of use of many words that are included or not in our conceptual field, just like the seismic waves of the earthquake. in a few days, many words such as collapse, collapse, dent, debris, disaster, calamity, destruction, demolition, demolition, damage, location, earthquake, shaking, shaking, plate, zone, confirmation, in-kind, cash, intervention, musical, excavation increased frequency of use. in addition to these, it has been seen that many words related to earthquake science are Turkish both structurally and in origin, and there are many borrowed terms from Western languages. An earthquake glossary will be prepared by using Kubbealtı Dictionary, Current Turkish Dictionary, Earthquake Dictionary of lstanbul Municipality Earthquake and Soil lnvestigation Branch Directorate and AFAD's Disaster Management Terms Dictionary, and the situation of earthquake-related words in Turkish will be revealed. it is aimed to convey the lexicon to be put forward to a wide audience with visual and auditory tools and to pay more attention to the use of expressions related to earthquakes.
Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Süer Eker: Çağdaş Türkolojinin İzinde kitabı, Prof.Dr. Süer Eker'e ... more Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Süer Eker: Çağdaş Türkolojinin İzinde kitabı, Prof.Dr. Süer Eker'e armağan olarak hazırlanmıştır.
Kendisine altmışıncı yaşında doğum günü hediyesi olarak bugün sunulan kitaba 60 makale ve farklı bölümlerde yer alan diğer yazıları ile seksen civarı hocamız katkı sunmuştur. "TÜRKÇEDE FARSÇA KÖKENLİ SÖZCÜKLERDEN TÜRETİLEN SÖZCÜKLER" başlıklı yazıyla ben de bu armağan da yer aldım. Cumhuriyetimize nice kutlu yıllar 🇹🇷🇹🇷🇹🇷 Prof.Dr. Süer Eker Hocamıza nice sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşlar dilerim... 🧿🍀
DÜNDEN BUGÜNE BAĞCILAR’IN 30. YILI, 2023
Türk Dil Kurumu, 2023
Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN Armağanı
Nobel Akademik Yayıncılık, 2022
Dilin en temel ögeleri olan sözcükler, anlamlı dil birimleridir. Dildeki tüm sözcüklerin oluştur... more Dilin en temel ögeleri olan sözcükler, anlamlı dil birimleridir. Dildeki tüm sözcüklerin oluşturduğu sözcük dağarcığına, “söz varlığı” adı verilmektedir. Sözcükler, deyimler, atasözleri, kalıplaşmış sözler, terimler söz varlığını oluşturmaktadır. Yazı ya da konuşma dilinden derlenen verilerden derlenmiş sözlerden oluşan sözlüğe de söz varlığı (sözcük) havuzu adı verilmektedir. Bu söz varlığının sıklık oranından kullanım alanlarına kadar, tanımlarından seviyeye göre yer alan örnek cümlelerin (tanıklamalarının) varlığına kadar söz varlığı havuzunun hazırlanmaları kullanıcılar açısından önemlidir. Söz varlığının iletişimden eğitim öğretime kadar etkisi büyüktür. Her kuşak ait olduğu toplumu/milleti yeniden yaratır, oluşturur. Toplum/millet, her kuşakta yeniden doğar. Her toplumun dili kuşaklara göre değişiklik göstermektedir. Dilin ve toplumun devamlılığı, dilin yeni kavramlarla eski kavramların kültür havuzunda birlikte yoğrulmasına bağlıdır. Gücünü ve etkisini kendine ait yapısından alan dil, oturmuş kavramsal söz varlığına yeni kavramlar katarak kültür havuzunu genişletip işlevsellik kazandırmaktadır. Yeni alıntı sözcükler ya da yeni kavramlar âdeta bir havuz suyunun tazelenmesi gibidir. Yeni sözcükler ve yeni kavramların dilin kurallarına ve yapısına aykırı olmaması durumunda kültür havuzunda tazelenme yaşanacaktır. Bu kültür havuzunun işlevsel hâle gelmesi ise sözlüklere bağlıdır. Geçmişi gelecekle bir arada tutan en temel öge sözcüklerdir. Bu sözcükleri gelecek kuşaklara aktaracak, buna işlevsellik kazandıracak en önemli yardımcı araç da sözlüklerdir. İşlevsel hâle gelen sözlükler, kuşaklar arasındaki iletişimi artırarak kültürel bağları sağlamlaştıracağı gibi yeni yetişen kuşakların kişisel gelişimini, eğitimini, öz güven ve öz saygılarını etkilemektedir.
Kutlu Yayınevi, 2022
‘Karavaş’tan ‘Kadın’a Yardımcı Kadınlarla İlgili Söz Varlığı adlı bu çalışmada yardımcı kadınlar ... more ‘Karavaş’tan ‘Kadın’a Yardımcı Kadınlarla İlgili Söz Varlığı adlı bu çalışmada yardımcı kadınlar için geçmişten günümüze kullanılmış 170 sözcük belirlenmiştir. Eski Türkçeden beri kullanım sıklığı devam eden ‘kul’ ve ‘köle’ sözcükleri yanında kölelik, hizmetçilik için birçok sözcük kullanılmıştır. Kul sözcüğü Eski Türkçede daha çok erkek hizmetçiler için kullanılırken zamanla İslamiyet’in kabulüyle daha çok Tanrı’ya kulluk anlamında kullanılmaya başlamıştır. Köle sözcüğü de her dönemde kullanılmışken ‘tutsak edilen köle’ anlamında daha çok alıntı ‘esir’ sözcüğü kullanılmıştır. Eski Türkçe döneminde avınçu, kaçaç, kara baş, kapaklıg kırkın, kul, ḳırgın/ḳırḳın, kişi, ḳırnaḳ, ḳuduz, küŋ, eget, tal bodlug, yalŋuk, yinçge kız, yinçke kapaklıg, yinçü gibi sözcükler kullanılırken Eski Kıpçak Türkçesinde ḳarabaş ~ ḳaravaş sözcükleri yaygınlaşmış, aynı zamanda emzirçi/emzürçi, ḳırnaḳ, tüge, yinçe, inçe, inçke, yenikçe, yenişke, yinçge, yinçke sözcükleri yanında Arapça cariye, mürebbî, kâbile; Farsça kenīzek ve dada ~ dâye sözcükleri; Harezm Türkçesi döneminde de cârî, cârîye, çâker, ewlük kulı, ḳara baş ~ ḳaravaş, kenizek, küñ sözcükleri ‘hizmetçi kadın’ anlamlarında kullanılmıştır. Çağatay Türkçesinde ‘hizmetçi’ anlamında Farsça bende, dakavul, Arapça ġılmān, gunçaçı, kul, kullukçı, tapugçı / tapukçı, tugma sözcükleri yanında ‘hizmetçi kadın’ anlamında dedēk ve ḳaravaş sözcükleri kullanılmıştır. Eski Anadolu Türkçesinde ise cârîye, halayık, ḳaravaş, ḳırnaḳ, kız karavaş sözcükleri yaygındır. Osmanlı Türkçesinde de bacı kadın, bakıcı, bezekçi, dâdâ/daye/dadı/taya, dikişçi, düzgüncü, halayık, haseki ağası, haseki kadın, hâzına, hâzıne, hizmetçi kız, kalfa, kedbânû, kehhâl, maşıta/meşşâta, orfana, pîrâyende, usta, yazıcı kadın, yıllıkçı, yüz yazıcı gibi sözcükler ‘hizmetçi kadın’ anlamlarında kullanılmıştır. Devlet’in yönetim merkezinde, Saray’da görevli olan kadınlar haseki ağası, haseki kadın, kalfa, kedbânû adlarıyla anılmışlardır. Cariyeler görevlerine göre çeşitli sıfatlara ayrılırken İkbal adından sonra göze girerse Gözde adını alırlar, sonra da padişahtan şehzâde doğurduğunda ‘kadın efendi’ olurlar. Osmanlı’daki halayık, cariye ve evlatlıklar daha çok roman ve hikâyelere konu olurken karavaş, kırnak ya da kırk kız gibi adlarla anılan hizmetçi kadınlar da halk hikâyelerine konu edinilmiştir.
Kadına boyunca yüklenen analık, bakım hizmeti gibi görev ve sorumluluklar kadını yeniden üretim sürecinin en temel tarih görevi haline getirmiştir. Kadın en temel sorumluluklarını yerine getirirken bir taraftan da büyük yükleri omuzlarına almaktadır. Çocukların bakımından büyütülmesine ve toplumsallaştırılmasına kadar hayati öneme sahip birçok şey “kadının emeği” sayesinde sağlanmaktadır. Kadın ev dışı bir alanda istihdamda bulunsa da evde bu işleri yapmaya devam etmekte bu sebeple “ikinci vardiya” deyimiyle anılan bir çalışma durumu ortaya çıkmaktadır.
Türk diline ve Türkoloji'ye armağan olsun. Türk milleti var olsun!..🇹🇷💖🧿 Sözcük ölümü konusunda i... more Türk diline ve Türkoloji'ye armağan olsun. Türk milleti var olsun!..🇹🇷💖🧿
Sözcük ölümü konusunda ilk yazıları yazan Doğan Aksan ve Ahmet Caferoğlu'nun işaret ettiği çalışmayı (Arapça Farsça Etkisiyle Unutulan Türkçe Sözcükler) ortaya koymanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum.
Bu çalışmayı Doğan Aksan ve Ahmet Caferoğlu'nun aziz ruhlarına armağan ediyorum.
Tüsatbitig üyelerine ve Kutlu Yayınevine teşekkürlerimle...
"Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Türkçe Sözcükler" adlı bu çalışma ile söz varlığında değişimin tarihsel arka planı verildikten sonra sözcük ölümü, neolojizm (yenileşme), kalıp sözler, fosil sözler vb. kavramları açıklanmış; Türkiye Türkçesinde ve Anadolu ağızlarında unutulmaya yüz tutmuş söz varlığı sınıflandırılmıştır. Bu yazı, kitaptaki en hacimli bölümdür ve Türkiye Türkçesindeki
Arapça-Farsça etkisiyle unutulan sözcükleri tanıklı biçimde ortaya koymaktadır. Bir kitap bölümü olmasına rağmen 173 sayfadan oluşmaktadır.
Sözcüklerin devamlılığı ve Türk yazı dilinin eskiliği konusunda çokça çalışma ortaya koyan Doğan Aksan bu konu üzerinde ilk ve önemli yazıyı yazmıştır: “Kelimelerin Ölümü Olayı ve Türk Yazı Dilindeki Örneklerinde Arapça ve Farsça Unsurların Etkisi Üzerine Notlar” (1969). Aksan, ‘Arapça ve Farsçadan alınan ve dilimizde karşılıkları bulunan bazı kelimelerin bir süre Türkçe eşanlamlılarıyla kullanıldıktan sonra benimsenip yaygınlaşmasıyla Türkçelerinin unutulmasına yol açtığını ‘od, öd, ög, us, çeri, süci, uçmak, yazuk’ gibi örneklerle açıkladıktan sonra bir süre birlikte kullanılan eşanlamlı sözcüklerin Türkçe kökenli olan sözcüğün tarihin raflarına kaldırılmasında (unutulmasında) dinî ve sosyal gelişmeler yanında Arapça ve Farsça sözcüklere gösterilen hoşgörülükten (hatta hayranlıktan) kaynaklandığını’ (1969: 93-94) belirtmiştir. Aynı yıllarda Ahmet Caferoğlu “Unutulma Yolundaki Türkçe Kelimeler Arasında” (1969) adlı yazısıyla konuya dikkat çeken ikinci isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Caferoğlu, bu yazısında saf dışı edilen ya da çok dar çevrede yaşayan sözcükler üzerinde durmuş, türeyişleri daha fazla Türk ve Moğol dilleri aileleri içerisinde olanlarla yetinmiştir. Ele aldığı her bir sözcüğün türeyiş şekliyle geçirdiği devreler üzerinde kısaca durmuştur. “Ayama, köke, tay, tuşi, kür, tapmak, sınmak” gibi yedi sözcüğün (kendi ifadesiyle) esas sicilleri ve şecerelerini tek tek açıklamıştır (1969:64-71).
Hülya Çelik, “Kelimelerin ölümü olayı (XIII-XX. yüzyıl Anadolu Türkçesi örneği)” (2005) adlı yüksek lisans tezinde Türk yazı dilinde (XIII-XX. yüzyıllar arası) ölen kelimelerin tespiti ve bu kelimelerin ölüm sebeplerini ayrıntılı ve karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Hülya Arslan Erol’un “Eski Türkçeden Eski Anadolu Türkçesine Anlam Değişmeleri” (2008) adlı çalışması da anlam değişmeleri üzerinde duran önemli çalışmalardandır. Saim Sakaoğlu, “Kelimelerin Ölümü” (2011) adlı yazısında daha çok ağızlarda kalan ve unutulmaya yüz tutan sözcükler hakkında duygu düşüncelerini aktarmıştır. Hamza Zülfikar, “Fark Edilmeyen Türkçedeki Oldubittiler” (2014) daha önce dile yerleşmiş ama kullanımdan düşen, unutulan birçok sözcüğü ele aldığı yazısından sonra “Kullanım Dışında Kalmış Türkçe Fiiller” (2014) başlıklı yazısında sözcüklerin ölümü üzerinde durmuştur. Gülcan Çolak, “Türkçede Fosil Kelimeler” (2017) adlı çalışmasında daha önce bağımsız bir birim olarak yer alan fakat günümüzde tek başına kullanılmayan, anlamı genellikle bilinmeyen; ikileme, deyim, birleşik sözcüklerde kalıplaşmış söz birliklerine sıkışıp varlıklarını devam ettiren eski sözlük birimleri olarak adlandırılan fosiller üzerinde durmuştur. Ahmet Kayasandık, “Türkiye Türkçesinde Ölen Fiiller” (2018) adlı makalesinde daha çok Divanü Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig ile Türkiye Türkçesinin fiillerini karşılaştırmıştır. Abdullah Mert ise “Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ve Ağızlarına Uzanan Söz Varlığı” (2019) adlı doktora tezinde Eski Türkçe, Türkiye Türkçesi ve ağızlarının karşılaştırılmasından elde edilen verilerden hareketle bazı sözcüklerin ölçünlü dilde bulunmayan/unutulmuş ses ve anlam özelliklerine değinmiştir.
Doğan Aksan’ın “Türkiye’de bu konuda yayımlanmış bir çalışmaya rastlamadığını, dilimizde kaybolmuş, unutulmuş veya unutulmak üzere olan kelimeler üzerinde bir araştırmanın hem kelime hazinemiz, dolayısıyla dil ve kültür tarihimizle ilgili birtakım gerçeklerin aydınlatılmasına hem de dilimizdeki örnekleri aracıyla, bir genel dilbilimi konusu olan bu dil olayının özelliklerine ışık tutulmasına yarayacağını” söylediği “Kelimelerin Ölümü Olayı ve Türk Yazı Dilindeki Örneklerinde Arapça ve Farsça Unsurların Etkisi Üzerine Notlar” (1969:90) başlıklı yazısı uzun süredir. zihnimizi meşgul eden bu çalışmanın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Böylelikle Türkçede sözcüklerin ölümü konusunda kesin yargılara varmak için büyük sayıda sözcüğün incelenmesi gerektiğini belirten Aksan’ın üzerinde durduğu konu bu çalışmayla ortaya konuldu. İlk adımı atan Aksan’ın belli başlı birkaç örnek üstünde durduğu yazısından sonra çok geniş bir alanı ve ilk yazılı metinlerimizden bu yana uzun yüzyılların ürünlerini tarama yoluyla yapılan bu araştırma da bu konudaki (şimdilik) son adımdır.
Sözcük ölümleri konusuna aynı yıllarda kafa yoran Caferoğlu, “unutulmaya yüz tutmuş eski Türkçe sözcüklerin araştırılmasında seçilmesi gereken yolun tarihî geleneklerle dilin felsefesine uymak olduğunu belirtmiş, bu dil felsefesine göre edebî - yazı ile yazı ve konuşma dili üslûbunu sözcük servetiyle birbirinden ayırmanın imkânsız olduğunu” (1969:63) dile getirmiştir. “Türkçe, çeşitli sosyal ve toplum yapılar dolayısıyla birçok cephede gereken gelişmeden yoksun bırakılmıştır. Bu yüzden birçok Türkçe kelime, sırf tarihî eksikliği hatırına, kullanıştan eteğini çekmiş, yerini yabancı birtakım unsurlara bırakmıştır. Kelimenin doğuşu, eriyişi ve unutulması daima toplumun kültür seviyesine bağlı kalmıştır (Caferoğlu, 1969:63).”
Fiiller yanında isimler de eklenmiş, Arapçanın ve Farsçanın etkisiyle kullanım sıklığı düşen ya da unutulan sözcükler fişlenerek unutulan yüzlerce sözcüğün yer aldığı uzun bir liste ortaya çıkarılarak aşağıdaki sınıflandırmalar yapılmıştır:
1. Eş Anlamda ya da Eş Değer Sıklıkta Kullanılan Bazı Sözcükler
2. Anlam Değişmesine Uğrayan Bazı Sözcükler
3. Halk Ağzında Kalan/Kullanılmaya Devam Eden Bazı Sözcükler
4. Anlamca Bilinen, Kullanım Sıklığı Azalmış ya da Kullanımdan Düşmüş Bazı Sözcükler
5. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Fiiller
6. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan İsimler
7. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Sıfatlar
8. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Zamir, Edat, Bağlaç ve Ünlemler
...
* Yazının tamamı kitap olarak da bağlantı (pdf) olarak da mevcuttur. Faydalı olması dileğiyle...
*http://www.turkdilidernegi.org.tr/.../TUSATBITIG3_Turk...
* Eksiklikler, hatalar, yapılması gereken başka şeyler vardır elbette... Bunların özelden bana bildirilmesine çok sevinirim.
Hiçbir çalışma yetkin ve tam değildir. Görülen eksikliklerin, hataların veya önerilerin bana bildirilmesi durumunda bunları değerlendireceğim. Yakın gelecekte genişleterek hacimli kitap hâline getireceğimiz bu çalışma Türk diline armağan olsun...
Cüce kelimesinin köken bilgisinin (etimolojisinin) yanında tarihsel gelişimi, hayata, dile ve ede... more Cüce kelimesinin köken bilgisinin (etimolojisinin) yanında tarihsel gelişimi, hayata, dile ve edebiyata yansımaları, bilim dallarındaki kullanım alanları bu çalışmada ele alınmıştır. Türkiye’de bir kelime üzerine derinlemesine çalışmalar yok denecek kadar azdır. Biz de cüce kelimesini ayrıntılı şekilde ele aldığımız bu çalışmaya “monografi” başlığını koymayı tercih ettik.
Dildeki kullanımları ayrıntılı olarak ele alınan cüce kelimesinin edebî metinlerdeki yansımaları yanında tıp, bitki, hayvan, uzay bilimlerindeki kullanımları için birçok yayın incelendi. Tarihî metinlerden bilimsel yayınlara kadar geniş bir tarama yapıldı, üç bölüm çerçevesinde kelimenin tarihsel gelişimi, sözlüklerdeki durumları, kökeni, edebî ürünlerdeki ve diğer bilim dallarındaki kullanımları üzerine derinlemesine inceleme yapıldı. Bu incelemeyle kelimenin kavram ve kullanım alanı belirlenmiş, bu kelimeyle bağlantılı başka kelimeler de araştırılarak eş ve art zamanlı olarak kelimenin gelişimi ve yayılımı gözler önüne serilmiştir.
Bu çalışma bir tür monografidir. Bilimsel alanlarda özel bir konu veya sorun üzerine yazılan incelemeye monografi adı verilmektedir. Monografiler, tek bir konuda ya da bir konunun ayrıntısına kadar yoğunlaşılmış bilimsel incelemelerdir. Daha çok dar boyutlu bir sınırlı araştırmalarda kullanılan monografiler belirli bir konuyu ayrıntılı şekilde inceler. Mono ‘tek’, grafi ‘yazı’ ve ‘çizim’ anlamlarına gelmektedir. Tek bir olgunun birden çok anlam alanında karşılıklı etkileşim sonucu birden çok kavram alanı oluşturması bir tür tümevarım incelemesidir. Bu incelemede tarihsel yöntem, karşılaştırma yöntemi, istatiksel yöntem yanında alan araştırmaları, yazılı kaynakların taranması gibi teknikler de kullanılabilir. Herhangi bir konuyu derinlemesine (ayrıntılı) ele alarak inceleyen yönteme de “monografi metodu” adı verilmektedir. Bu tür çalışmalar Türkiye’de ya bir kişi ya da bir mekân üzerinedir. Doğrudan bir kelimeyi ele alan ayrıntılı çalışmalar yok denecek kadar azdır. Makale, bildiri, sözlük maddesi olarak çok sayıda çalışma olmasına rağmen bir kelimenin gelişimi ve yayılımı hakkında ayrıntılı çalışmalar yaygın değildir. Bu tür sözcük monografisi çalışmasıyla bu alanda adım atarak daha ufuk açıcı ve daha güzel çalışmalar yapılmasına ön ayak olma amacını taşımaktayız.
Daha önce bir kitap bölümü olarak hazırlanan bu çalışmanın kitaplaştırılmasını tavsiye eden, çalışmayı okuyan, inceleyen, inceleten, ilgi ve desteğini esirgemeyen değerli hocamız Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali Hanımefendi’ye teşekkürlerimi sunarım.
Kürşat EFE
2020 - AMASYA
ІІI. ULUSLARARASI ADBİLİM SEMPOZYUMU TAM METİN BİLDİRİ KİTABI, 2023
Peçuylu İbrahim Efendi olarak da bilinen İbrahim Peçevî, Macaristan doğumlu Osmanlı tarihçisidir.... more Peçuylu İbrahim Efendi olarak da bilinen İbrahim Peçevî, Macaristan doğumlu Osmanlı tarihçisidir. 17. yüzyıl ve öncesi Osmanlı tarihinin en önemli kaynaklarından birisi olan Peçevi Tarihi eseriyle tanınmıştır. 17. yüzyıl ve öncesi Osmanlı coğrafyasında gerçekleşen olayları anlatan bu eserde yer alan adlar hem tarihî hem de dil bilimsel açıdan önem arz etmektedir. Eser içindeki özel adlar her iki bilim dalı için çeşitli veriler ortaya koymaktadır. Ad bilimi, dil gösterenlerini inceleyen bir araştırma alanıdır. Bir kavramdan hareketle o kavramı karşılayan işaretleri araştırmaktadır. Bu çalışmada; belirtilen eserden hareketle 17. yüzyıl ve öncesinde kullanılan özel adların özellikleri gözler önüne serilecektir. Peçevi Tarihi’ndeki özel adlar ve özel ad işlevli sözcükler belirlenerek sınıflandırılacak ve bu sözcüklerin karşıladığı kavramlar üzerinde durulacaktır. Böylelikle tarihî adbilimcil birimlerin bilimsel açıdan farklı yönleri ele alınacaktır. Peçevi Tarihi’nde Özel Adlar olarak başlanılan bu çalışma geniş yer kapladığından yer adlarıyla makam ve kurum adları başka çalışmalarda ele alınacaktır. Bu çalışmada kişi adları ve diğer özel adlar sınıflandırılarak genel değerlendirilmesi yapılacaktır.
Anahtar kelimeler: Peçevi Tarihi, 17. yüzyıl, Anadolu, Osmanlı Devleti, Adbilim, Özel Adlar.
Millî Savunma Üniversitesi Yayınları, 2023
Elginkan Vakfı 5. Kurultayı, 2022
VIII. ULUSLARARASI TÜRK DİLİ KURULTAYI, 2017
Uluslararası Kutadgu Bilig Kurultayı, 2020
TONYUKUK KİTABI, 2020
ÖZET Varlıkları karşılayan kelimeler olan adlardan genel olarak özel adları inceleyen bilim dalın... more ÖZET
Varlıkları karşılayan kelimeler olan adlardan genel olarak özel adları inceleyen bilim dalına “ad bilimi” adı verilmektedir. Ad bilimi (onomastik); hayvan adları, yer adları, bitki adları ve kişi adları olmak üzere özellikle dört ana başlıkta adların kökeni ve anlamları ile ele alan bir dil bilim dalıdır. Adlar, derlenerek tür, köken, yapı ve anlam yönüyle sınıflandırıldıktan sonra ortaya çıkışlarında etkili olan yollar belirlenip açıklanmaktadır. Ad bilimi; sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ve dil bilimi gibi pek çok alana kaynaklık ettiği gibi coğrafya ve filoloji gibi farklı alanlardan da yararlanmaktadır. Bu çalışmada ise Türk tarihinin en eski yazılı belgelerinden olan Tonyukuk Yazıtlarındaki adlar diğer yazıtlardaki örnekleriyle karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir. Tonyukuk Yazıtları, Doğu (II.) Göktürk Kağanlığı döneminin büyük veziri, kumandanı ve danışmanı Bilge Tonyukuk’un ölümünden önce bizzat kendisi tarafından diktirilen dört cepheli iki yazıttan oluşmaktadır. Tonyukuk Yazıtlarında geçen adlar, gerek ad verme yöntemi olarak gerekse o devir Türk zihninin yapısını göstermesi bakımından önem göstermektedir. Bu adlar, ad bilimsel sınıflandırma yöntemine göre ayrıştırılmış, Türk dilinin en eski metinlerindeki/belgelerindeki söz varlığının, özellikle Türk dilinin çok daha önceki varlığının ve eskiliğinin kanıtları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu belgelerdeki söz varlığı içerisinde yer alan adlar, varlıklara ad verme açısından Türk zihnine ait kavram alanının boyutlarını gösterdiği gibi bir kavramı oluşturma görevi taşıyan ve oluşan anlamlandırma sürecinin de yansıtılmasını sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Köktürk Yazıtları, Tonyukuk, Kavram Alanı, Ad Bilimi, Adlar.
ABSTRACT
The branch of science that examines the special names among the names that are the words that meet the assets is called the “name science”. Name science (onomastic); It is a linguistics that deals with the origin and meanings of names, especially in four main titles, namely animal names, place names, plant names and person names. Names are compiled and classified in terms of genre, origin, structure and meaning, and the effective ways of their emergence are identified and explained. Name science; As well as being a resource for many fields such as sociology, folklore, anthropology and linguistics, it also benefits from different fields such as geography and philology. In this study, the names in the Tonyukuk Inscriptions, one of the oldest written documents in Turkish history, were examined comparatively with the examples in other inscriptions. The Tonyukuk Inscriptions consist of two four-sided inscriptions erected by him before the death of the great vizier, commander and adviser of the Eastern (II.) Göktürk Khanate period. The names mentioned in the Tonyukuk Inscriptions are important both as a method of naming and in terms of showing the structure of the Turkish mind. These names have been separated according to the scientific classification method of the name, and the evidence of the existence and antiquity of Turkish language in the oldest texts / documents of Turkish language has been tried to be revealed. The names included in the vocabulary in these documents will not only reflect the dimensions of the concept area of the Turkish mind in terms of naming the assets, but will also reflect the meaningful process that constitutes a task that constitutes a concept.
Key Words: Köktürk Inscriptions, Tonyuquq, Conceptual Field, Onomastics, Nouns.
Özet İnsan zihni, etrafındaki varlıkları adlandırarak bunları sınıflandırmaktadır. Dillerde aynı ... more Özet İnsan zihni, etrafındaki varlıkları adlandırarak bunları sınıflandırmaktadır. Dillerde aynı türden varlıkları kapsayıcı adlar yanında her varlığı birer birer gösteren adlar da mevcuttur. Bütün dillerde adların önemli bir yeri vardır. Adlar; o milletin kültürünü yansıttığı gibi zaman içerisinde başka kültürlerden ne derecede ve nasıl etkilediğini de göstermektedir. Her milletin dünya görüşü, gelenek ve görenekleri, dinî inançları ve bunları uygulama durumları diğer milletlere göre farklılık arz etmektedir. Türk dilindeki kişi adları da geçmişten günümüze çok farklı dinî ve sosyal çevrelerin etkisinde kalmış, bunlara göre de farklılaşmıştır. Bu adlaştırmalarda yabancı kültür etkisi dönem dönem farklılık arz etmiştir. Türk dilinde en eski dönemlerden günümüze kadar farklı farklı kişi adları kullanılmıştır. Eski Türkçe döneminde Çin, Moğol ve Hint kültürünün etkisi söz konusuyken daha sonra Orta Türkçe döneminde, bugün de etkisini devam ettiren Arap ve Fars kültürlerinin etkileri görülmüştür. Bütün dillerin gelişmesi ve zenginleşmesi dil ifadelerindeki inceliklerle ve ayrıntılarla sağlanmaktadır. Dildeki bu tür ifadelerden hareketle dilin ait olduğu milletin dünyayı algılayış biçimi ortaya çıkmaktadır. Bu kullanımlar her dilde farklılaşmaktadır. Türk dili de eklemeli yapı özelliğinden ve türetme gücünden dolayı bu tür kullanımlar bakımından zengindir. Gerek nesneleri gerekse insan adlarını adlandırırken de bu tür incelikten faydalanan Türk dilinde kişi adları oldukça sağlam ve zengindir. Türk kültüründe ad verme geleneği geçmişten günümüze hep önemli olmuştur. Çocukların maddî manevî durumları için dilekler; çocukların doğum yılı, ayı, günü; hayvan adları; bitki adları; tarihî kişiliklerin adları; dinî içerikli adlar vb. kişi adlandırmasında etkili olan unsurlardır. Türk dilindeki kadın adları da bütün bu incelikleri farklı yönlerden yansıtmaktadır. Kadınların ayrıntıcılık ve inceleyicilik özellikleri ile ayrıntı ve incelikleri ifade etme gücü Türkçe kadın adlarının verilişinde de kendisini göstermektedir.
Özet Ağızlar, Türkiye Türkçesinin standart dili İstanbul Türkçesinin yanında varlığını sürdürmekt... more Özet Ağızlar, Türkiye Türkçesinin standart dili İstanbul Türkçesinin yanında varlığını sürdürmektedir. Bilişim dünyasının etkisiyle aynı zamanda kırsal kesimlerin de azalmasıyla ağızlar yavaş yavaş yok olmakta, farklılaşmaktadır. Standart dilde yer almayan birçok kelime ağızlarda varlığını sürdürmektedir. Bu kelimelerin kayda geçirilmesi önem arz etmektedir. Türk Dil Kurumu tarafından Cumhuriyet'in ilk yıllarında bu amaçla halk ağzındaki kayıtlara geçmemiş, bilinmeyen Türkçe kelimelerin Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin (köy köy dolaşılarak) derlenmesiyle her kelimenin bir madde başında anlamı ve kullanıldığı yöreler yazılarak "Derleme Sözlüğü" oluşturulmuştur. Bu sözlük, on iki ciltlik bir yapıttır. 1963 yılında başlayan bu çalışma 1981 yılında tamamlanmıştır. Derleme Sözlüğü'nün eksik yönlerinin tamamlanması ve bu tür çalışmaların devam ettirilmesi gerekir. Bu çalışmada söz varlığı açısından önemli bir kaynak olan Derleme Sözlüğü'ndeki Amasya bölgesine ait kelimelerin Amasya ilçeleri arasındaki dağılımı ve benzerlik-farklılıkları araştırılmıştır. Derleme Sözlüğü'nden derlenen kelimeler arasında yapılan gruplandırma sonucunda bazı bölgelerin birbirine çok benzediği, bazı bölgelerin ise birbirinden farklı olduğu belirlenmiştir. Ağız özellikleri ve kelimelerin kullanımı açısından birbirine en yakın ve en uzak ilçeler belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Amasya ağzı, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü (Derleme Sözlüğü), ölçünlü Türkiye Türkçesi, ağız sözleri. Abstract The dialects continue to exist beside the Turkish language of the Turkish language. At the same time with the influence of the world of information, the dialects gradually disappear with the decrease of the rural areas. Many words that are not included in the standard are still in their dialects. It is important to note these words. In the first years of the Republic, Turkish Language Institution compiled the words used in the Anatolian dialects of the unknown Turkish words which were not recorded in the records of the public for this purpose and the "Compilation Dictionary" was created by writing the meaning and the used regions at the beginning of each item. This dictionary is a work of twelve
Beyin temelli bir algılama süreci sonucunda ortaya çıkan dinleme, konuşma, okuma ve yazma faaliye... more Beyin temelli bir algılama süreci sonucunda ortaya çıkan dinleme, konuşma, okuma ve yazma
faaliyetleri fiziksel ve zihinsel bileşenlere sahip bir sürecin farklı boyutlarıdır. Okuma ve yazma
sürecinde etkin rolü olan noktalama, cümle veya yan cümledeki türlü ögeleri birbirinden ayırmaya
yarayan işaretlerdir. Noktalama; çeşitli duraklama veya soluklanmaları, doğru bir telaffuzda ifade
edildiği gibi doğru miktarda veya oranda cümleler ve cümle parçacıkları arasında işaretleme sanatıdır.
Gerek akademik içerikli yayınlarda gerekse ilk ve orta öğretim seviyesindeki yayınlarda sayısal
bilimlerde özellikle matematik ve fizik alanlarındaki noktalama işaretlerinin kullanımı konusunda
yeterince örnek ve açıklama bulunmamaktadır. Alana ait özel isimlerin ve terimlerin okunuşu ve
kısaltmaların açılımı konusu bunlardan biridir. Alana özgü terimlerin yazımında Türk Dil Kurumu
Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğü, bu kaynakta yer almayan sözcüklerin yazımında ise ilgili bilim
dalının sözlükleri esas alınmaktadır. Bilim dilinin ortak olması sebebiyle ortak terim ve kullanımlar
mevcuttur. Yazım kılavuzunda sayısal bilimlerle ilgili terimlerle ilgili eksiklikler bulunmaktadır.
Sayısal bilimlerdeki noktalama işaretlerinin kullanımı ile ilgili mevcut uluslararası temel birimlerin
sadece sayısal içerikli sözlüklerde yer almaması gerektiğini aynı zamanda yazım kılavuzunda da
gerekli açıklamalarla birlikte yer alması gerektiğini düşünmekteyiz. Yazım kılavuzu sadece Türk dili
ile ilgili alan çalışması yapanların kılavuzu değildir; Türkçeyi kullanarak diğer alanlarda çalışanların
da kılavuzudur. Kılavuz ve sözlükler bir milletin medeniyet seviyesini yansıtmaktadır. Bu sorun
sadece orta öğretim seviyesinde değil yüksek öğretim seviyesindeki yayınlarda da kendini
göstermektedir. Türkçe, eğitim ve bilim dili olabilecek yapıya ve zenginliğe sahiptir. Yazım kılavuzu
elbette öncelikle sözel bilim metinleriyle ilgili olabilir lakin sayısal bilimlerin metinleri oluşturulurken
de kullanılırken de yazmaya ve okumaya ihtiyaç duyulduğundan bu konudaki eksiklikler
giderilmelidir. Bu çalışmada bu konudaki düşünce, tespit ve önerilerimizi ortaya koyacağız.
Anahtar Sözcükler: Dil, yazım, noktalama, sayısal bilimler, terimler.