Aykut Çoban | Ankara University (original) (raw)
Papers by Aykut Çoban
Polen Ekoloji, 2024
Bu yazıda Jason W. Moore’un başyapıtında önerdiği kavramları, terimleri ele alarak yaklaşımını an... more Bu yazıda Jason W. Moore’un başyapıtında önerdiği kavramları, terimleri ele alarak yaklaşımını anlamayı, tanıtmayı ve değerlendirmeyi amaçlıyorum. Moore, insan ve insan olmayan doğanın işinin/enerjisinin sermaye tarafından sahiplenilmesi konusunu, çalışmasının merkezine koyar. Metalaştırmayı ve sahiplenmeyi diyalektik bir ilişki olarak görür. Moore yapıtında, Marx’ın ve Marksizmin kapitalizm çözümlemesi ve eleştirisinde geliştirilmiş kavram ve terimlerle eşleştirilebilecek, onlara karşılık gelen yeni bir terminoloji önerir. Bu terim çiftleri birbirine karşıt değildir, birlikte çalışırlar. Şöyle bir liste yapabiliriz:
Polen Ekoloji, 2024
Bu yazının amacı, ekoloji sorununa ilişkin olarak sosyalist ve ekososyalist yaklaşımların karşılı... more Bu yazının amacı, ekoloji sorununa ilişkin olarak sosyalist ve ekososyalist yaklaşımların karşılıklı katkı olasılığını öne çıkaran bir pozisyonu belirginleştirmek.
Bu yazıda, Kürt ekoloji mücadelesinin özellikleri ve talepleriyle ekolojik adalet yaklaşımının öğ... more Bu yazıda, Kürt ekoloji mücadelesinin özellikleri ve talepleriyle ekolojik adalet yaklaşımının öğelerinin uyumlu olduğu tezini ileri süreceğim. Ekolojik adalet yaklaşımının başlıca öğeleri, bölüşüm, katılım ve tanınma adaletsizliğidir. Bu çerçeve, ekolojik yıkım ve toplumsal eşitsizlik sorunları karşısında, haklar bakımından eşit yurttaş olarak tanınma, karar alma süreçlerine katılım ve sosyo-ekolojik bakımdan yeniden bölüşüm adaleti taleplerini birleştirir.
Bu yazıda, doğa koruma siyasetinin konu, amaç, özne, yaklaşım, yer ve zaman bakımından temel öğel... more Bu yazıda, doğa koruma siyasetinin konu, amaç, özne, yaklaşım, yer ve zaman bakımından temel öğelerini tartışan bir çerçeve oluşturulacaktır. İlk olarak, koruma siyasetinin konusu olan doğa kavramı ele alınacaktır. Zarar verilen ve korunması talep edilen doğadan ne anlaşıldığını saptayarak işe başlamak gerekmektedir. İkinci olarak, doğayı korumanın gerekçeleri incelenecektir. Doğayı korumak isteyenlerle toplumsal etkinlikleriyle doğaya zarar verenlerin, doğayla ilişki ve onu kavrayış biçimleri farklıdır. Bu da doğa konusunda çatışmalı bir siyaset alanı ortaya çıkarır. Üçüncü olarak, bu çatışmalı alanda karşı karşıya gelen toplumsal güçlerin neler olduğu, bunlar arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın nereden beslendiği ve doğanın korunmasını talep eden aktörlerin yan yana mücadele örebilme olasılığı araştırılacaktır. Dördüncü olarak, başlıca koruma yaklaşımları gözden geçirilecek, uygulamadaki egemen ideoloji olarak neoliberalizmin, kapitalist devletin koruma politikalarında yarattığı dönüşüm özetlenecektir. Beşinci olarak, bu dönüşümün sonucunda Türkiye’de giderek yerleşen alla turca “koruma” uygulamalarının içler acısı durumunu yansıtan örneklere yer verilecektir. Son olarak da, doğanın korunmasının ivediliğini gösteren zamanlama öğesinin önemi vurgulanacaktır.
“Yeşil dönüşüm” fosil enerjiden yenilenebilir enerjiye geçişi, enerji verimliliği uygulamalarını,... more “Yeşil dönüşüm” fosil enerjiden yenilenebilir enerjiye geçişi, enerji verimliliği uygulamalarını, “yeşil” iş olanaklarının yaratılarak emekçi sınıflar için adil geçişi vaat eden bir politikayı ifade ediyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı, Yeşil Yeni Düzen adları altında ayrıntılı önerilere yer verilerek geliştirilmiş bir iklim ve iktisat politikası (ayrıntılı bir tartışma için bkz. Çoban, 2021a). Yeşil dönüşüm, kimi sosyal demokrat partilerin, yeşil partilerin, emek örgütlerinin, iklim ve ekoloji hareketlerinin de olumlu yaklaştığı bir politika. Bu kesimleri sermayeyle uzlaştıran bir politika, kuşku uyandırmalıdır. Bu kuşkudan yola çıkarak, yeşil dönüşümün hangi sınıfın çıkarına hizmet ettiği konusunu tartışacağım. Yazıda şu sorulara yanıt arayacağım: Yeşil dönüşüm, iklim siyasetinde işçi sınıfı, ekoloji ve iklim mücadeleleri için mi yoksa sermaye sınıfı için mi bir kaldıraç işlevi görür? O kaldıraçtan destek alarak emek ve ekoloji mücadeleleri mi yoksa sermaye mi iktisadi, siyasal ve kurumsal taleplerini yaşama geçirir? Yeşil dönüşüm, enerji sermayesinin, finans sermayenin, sermaye-devlet hegemonik bloğunun, emperyalist devletler düzeninin mi kaldıracıdır? Başka bir anlatımla, sermayenin orta ve uzun dönemde yeniden yapılandırılmasını sağlayan bir kaldıraç olarak mı kullanılıyor? Emekçi sınıflar ve ezilen kesimler bloğu da yeşil dönüşümü, sınıf ve iklim mücadelesini güçlendirmek, iklim adaletine ve ekolojik onarıma yönelik çeşitli kazanımlar elde etmek için kaldıraç olarak kullanabilirler mi? Denebilir ki, “iklim hareketi, yeşil dönüşümü, toplumsal mücadeleyi yükseltmek için bir kaldıraca dönüştürebilir. Yeşil dönüşümün hangi bloğun yararına gelişeceğini, toplumsal muhalefetin mücadelesi belirler.” Kuşkusuz, toplumsal mücadeleler, tarihin motorudur. Ama bir mücadele hangi içerikle, hangi hedeflerle, hangi amacı gerçekleştirmek için veriliyor sorusu da yanıtlanmalıdır. Yeşil dönüşümün güncel içeriği nasıl bir toplumsal ve ekolojik gelecek vaat ediyor? O program, bir kaldıraç olarak kullanıldığında başarılı olunursa emekçi sınıfları, ezilen halkları, doğadaki varlıkları ve iklimi nereye taşımış olacak? Bu sorunun yanıtı da emek-ekoloji mücadelelerinin, yeşil dönüşüm politikasını bir kaldıraç olarak kullanıp kullanamayacağı bakımından aydınlatıcı olabilir. Yeşil dönüşümün adil geçiş vaadinin, emek-ekoloji mücadelelerini içine sürüklediği çıkmazları başka bir makalede ele almıştım (Çoban, 2021b). Burada yeşil dönüşümün sınıfsal kaldıraç etkisini; iklim finansmanı, yenilenebilir enerjinin ekolojik sonuçları, eko-toplumsal eşitsizliklere olan katkısı bakımlarından araştıracağım. Bunu yaparken de yeşil dönüşümün sermaye için bir kaldıraç olduğu tezini savunacağım.
İPA İstanbul Dergisi, Sayı 4, 2022
Yazıda, doğa olaylarının afetlere dönüşmesi sürecinde etkisi olan dört etmen etmen belirlenmekted... more Yazıda, doğa olaylarının afetlere dönüşmesi sürecinde etkisi olan dört etmen etmen belirlenmektedir.
Teori ve Eylem, Sayı 54, 2021
Yeşil Yeni Düzen, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Yeşil Dönüşüm stratejileri ile uluslararası iklim re... more Yeşil Yeni Düzen, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Yeşil Dönüşüm stratejileri ile uluslararası iklim rejimi, adil bir geçiş vaat ediyor. Adil geçiş (just transition) yaklaşımı, emek ve ekoloji mücadelelerini birleştirmeye mi yoksa çatışmaya mı götürür? Yazıda, bu sorudan hareketle iki tezi tartışıyorum. Birincisi, adil geçiş politikası, gelişmiş Kuzey ülkelerinde işçi sınıfının isyan olasılığının bastırılmasına yöneliktir. İkincisi de, adil geçiş politikası Türkiye’de ekoloji mücadelesinin bastırılmasına yöneliktir. Her iki çabanın kullanışlı araçları olarak sendikalara rol biçilmektedir. İlkinde işçi sınıfının kurumsal kelepçeleri olarak, ikincisinde ekoloji mücadelesinin grev kırıcıları olarak sendikalardan hizmet beklenmektedir.
Abstrakt Dergi, 26 Nov., 2021
Abstrakt Dergi 26 Kasım, 2021
İklim değişikliği sorununun çözümü konusunda iki ana strateji var. İlkinde, kapitalist sistem içi... more İklim değişikliği sorununun çözümü konusunda iki ana strateji var. İlkinde, kapitalist sistem içinde, nedenleri gidermek yerine “enerji dönüşümü”ne ve belirtileri hafifletmeye yönelen (semptomatik) önlemler uygulanır. Bu, hegemonik iklim siyasetidir. İkinci strateji ise sömürülen emekçiler, ezilen toplum kesimleri olarak halkın, kapitalizm karşıtı iklim siyasetidir. İki siyaset, yalnızca çözüm yolları konusunda değil, öncelikle iklim sorununun nedenleri bakımından birbirinden ayrılırlar. Bu yazıda, iklimi soruna dönüştüren neden bakımından bizi çözüme taşıyacak mücadele taktiklerini belirlemeye çalışacağım. İnceleyeceğim beş sorun alanı ve çözüm başlıkları ya da tartışacağım beş tez şunlar:
İklim krizi,
1. ideolojik bir sorun / ideolojik ve bilimsel mücadele,
2. mekânsal ölçek ve zaman boyutu olan bir sorun / ölçekler arasında etkileşim kuran ve
geleceğe ertelenmemiş bir mücadele,
3. iktisadi bir sorun / iktisadi mücadele,
4. sınıfsal bir sorun / sınıfsal mücadele,
5. siyasal bir sorundur / siyasal mücadele ile çözümlenir.
BirGün Gazetesi, 31 Ekim, 2021
Giderek derinleşen iklim krizini tartışmak için Glasgow’da toplanan 26. Taraflar Konferansı’nın i... more Giderek derinleşen iklim krizini tartışmak için Glasgow’da toplanan 26. Taraflar Konferansı’nın iki temel amacı var. İlki, iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarını azaltmak, ikincisi de zengin ve yoksul ülkeler arasında iklim adaletine dayanan politikaları başarmak. Açmaz şu ki bu amaçları gerçekleştirmesi beklenen politika araçları, emisyon ve iklim adaletsizliği sorunlarını yaratan sermayeyi kutsuyor ve yeniden üretiyor. Yani sermaye çözüm politikası olarak da kendi suretinde bir dünya yarattı.
COP26'da sermayenin gelişmesi için hangi fırsatların doğacağı konusu, yani küresel finans sektörünün vaatleri, hangi araçları sunacağı, hizmet edeceği pazarlar, "dirençli bir dünya"nın yaratılmasının finansmanı tartışmaya açılacak.
Polen Ekoloji , 2021
Ekolojik Marksizmin temel problemi, çıkış noktası şu: Ekoloji ile Marksizm arasındaki köprüler na... more Ekolojik Marksizmin temel problemi, çıkış noktası şu: Ekoloji ile Marksizm arasındaki köprüler nasıl inşa edilecek? Ekolojik Marksizm böyle bir diyalog arayışında. Marx’ta ve Marksizm’deki birtakım kavramlar, bu diyaloğu inşa etmede işlevsel hale geliyor.
Yeniden Akdeniz Ekoloji, Sayı 2, 2021
Politik ekoloji ya da siyasal ekoloji, toplumun doğayla etkileşimlerinin konu edildiği akademik b... more Politik ekoloji ya da siyasal ekoloji, toplumun doğayla etkileşimlerinin konu edildiği akademik bir disiplin. Politik ekolojinin içeriği farklı biçimlerde doldurulabilir kuşkusuz. Yine de politik ekolojiyi üç özelliğine indirgemek mümkün: i) ekolojik eşitsizlikler, ii) ekolojinin siyasallaşması iii) doğayla ilişkiler zemininde ekolojik mücadeleler. Bu üç niteliğin, hem doğayla etkileşimlerin kuramsal olarak kavranması hem de direnme, savunma, yenisini kurma bakımından pratik eylemlilik boyutları bulunuyor. Bu yazıda bu üç niteliğiyle politik ekolojinin devrimci bir araç olarak inşa edilebileceği tezini tartışacağım.
Polen Ekoloji, 1 Mart, 2021
Yeşil Yeni Düzen yaklaşımları, güncelliğini bir süredir koruyan bir tartışma başlattı. Giderek de... more Yeşil Yeni Düzen yaklaşımları, güncelliğini bir süredir koruyan bir tartışma başlattı. Giderek derinleşen iklim krizini, işsizlik gibi ekonomik sorunlara da çare bularak çözme vaadi, onu bir çekim merkezine dönüştürmüş durumda. Britanya’da Corbyn liderken İşçi Partisi, ABD’de Demokrat Parti başkan aday adayı Bernie Sanders, ABD’de, Almanya’da ve Türkiye’de olduğu gibi çeşitli ülkelerde Yeşil partiler,i Noam Chomsky gibi tanınmış solcu aydınlar, İlerici Enternasyonal oluşumu, Avrupa Birliği’nde resmileşmiş bir politika stratejisi örneklerinde, bu yaklaşımın farklı kesimlerde geniş destekçileri ve savunucuları var. Yalnızca bu sayılanlar bile, Yeşil Yeni Düzen’in farklı ideolojilerin elinde yayılmacı bir politikaya dönüştüğünü göstermek için yeterli. Bu yazıda Yeşil Yeni Düzen yaklaşımının kapitalizmle barışık olup olmadığı ve iklim krizine uygulanabilir bir çözüm üretip üretmediği iddialarını, şu sorulara yanıt arayarak araştıracağım: Emek sömürüsünü yok ediyor mu? Doğanın kapitalist kullanımına son veriyor mu? Adında olduğu gibi yeni bir düzen kuruyor mu? Daha önce uygulamaya konmuş sürdürülebilir kalkınma (= yeşil ekonomi = döngüsel ekonomi) yaklaşımlarından farklı mı? Vaatleri, öngörüldüğü gibi var olan toplumsal düzen içinde gerçekleştirilebilir mi? Bu bakımdan iç çelişkileri neler?
Katılımcı Kamucu Halkçı Yerel Yönetim Sempozyum Kitabı, 2018
Emek ekseni üzerinden kent ve ekoloji arasındaki ve kentteki bir takım ölçekler arasındaki bağlar... more Emek ekseni üzerinden kent ve ekoloji arasındaki ve kentteki bir takım ölçekler arasındaki bağları ortaya koymaya çalışacağım. Buradaki ortak kesen olarak emek eksenini emek sürecini ve özellikle kentte ortaya çıkan aktörler bakımından nasıl tartışabileceğimize dair bazı ipuçlarını vermeye çalışacağım. Hangi ölçekler var elimizde? Hane ölçeği, işyeri ölçeği, fabrika ölçeği, mahalle ölçeği, kent ölçeği. Kentteki bu ölçekleri, emek süreci emek etkinliği bakımından nasıl düşünebiliriz, bunu ekolojik konulara odaklanarak tartışacağım.
E.Erdoğan, N.Yüce, Ö.Özbay (Eds), The Politics of the Commons: from Theory to Struggle, İstanbul, SEHAK Derneği ve Rosa Luxemburg Foundation, 2018, 29-52.
Commons and enclosures could be regarded as twin concepts; that is to say, the way we conceptuali... more Commons and enclosures could be regarded as twin concepts; that is to say, the way we conceptualize the commons determines the way we understand enclosures. The very idea of enclosure is all about taking the commons away from working communities. In situations where there is commoning, the act of expropriation, which is usually performed by capital and often with the help of the state, is called enclosure. In addition, I would specifically like to use the term 'the effect of enclosure' for situations in which there is no commons but resources freely accessed by the general public. In this case the expropriation of ecological resources by capital destroys both the possibility and the potential for communities to transform them into commons.
Following this conceptual distinction, regulations and implementations pertaining to various enclosures and enclosure-like effects in Turkey will be examined. Examples covered include pastures, summer pastures, forests, waters, and coasts.
E.Erdoğan, N.Yüce, Ö.Özbay (Haz) Teoriden Mücadeleye Müşterekler Siyaseti, İstanbul, SEHAK Derneği Yayını, 2018
Ortaklaşım ve çitleme ikiz kavramlar. Ortaklaşımı nasıl kavramlaştırdığımız, çitlenenin belirlenm... more Ortaklaşım ve çitleme ikiz kavramlar. Ortaklaşımı nasıl kavramlaştırdığımız, çitlenenin belirlenmesini sağlar. Çitleme emekçi toplulukların ortaklaşımının ellerinden alınmasıyla ilgili. Ortaklaşım olan durumda, sermayenin genellikle devletin yardımıyla gerçekleştirdiği el koyma eylemidir çitleme. Bunun yanında, ortaklaşımın bulunmadığı ama halkın/herkesin kaynağa serbest erişimi durumunda gerçekleştirilen el koymayı, ortaklaşıma dönüştürme olasılığı ve potansiyeli yok edildiği için çitleme etkisi olarak adlandırıyorum.
Yazıda önce ortaklaşım kavramı ve kuramları üzerinde durulacak. Ortaklaşım, çitleme ve çitleme etkisi açıklığa kavuşturulacak. Tartışma, yazının konusuna uygun olarak ekolojik ortaklaşımlara odaklıdır. Daha sonra Türkiye'deki çitleme ve çitleme etkisi yaratan yasal düzenlemeler ve uygulamalar incelenecek. Örnekler arasında meralar, yaylalar, ormanlar, sular ve kıyılar bulunuyor.
Avrupa'da dolaşan komünizm hayaletinden 170 yıl sonra, iktidar ve sermayeye korku salan bir kamın... more Avrupa'da dolaşan komünizm hayaletinden 170 yıl sonra, iktidar ve sermayeye korku salan bir kamınizm hayaletinin belirdiğini söyleyebilir miyiz? İngilizcedeki commons (müşterekler) sözcüğünden geliyor commonism. Müşterekler siyasetinin ideolojisini ve ideal toplumunu belirten bir kavram. Kapitalizme alternatif mücadele yolları olarak komünizmi ve kamınizmi birbirinin karşısına yerleştirme eğiliminin tersine, bu yazıda bu iki mücadelenin birbirini tamamladığını ileri süreceğim.
1+1 Forum, 2018
Geçmiş mücadele pratikleri sonuç vermezse nereye kadar tekrarlanabilirler? Değişkenleri değiştirm... more Geçmiş mücadele pratikleri sonuç vermezse nereye kadar tekrarlanabilirler? Değişkenleri değiştirmeden değişim mümkün mü? Yeni bir siyasetin yakıcı gerekliliğinin açığa çıktığı şu günlerde ekoloji mücadelesindeki eğilimleri gözden geçirmenin tam zamanı. Yerelliğe yapılan aşırı vurguyu, sorun odaklı yaklaşımı, siyasetten imtina eden "siyaset-üstücülüğü" nasıl aşabiliriz?
Başka bir yazıda Oikos'un Polis'e sızma girişimi olarak Ekolojik Yurttaşlık konusunu incelemiştim... more Başka bir yazıda Oikos'un Polis'e sızma girişimi olarak Ekolojik Yurttaşlık konusunu incelemiştim. Yurttaşlık kavramının dışlayıcı özelliklerinin ekolojik açıdan yol açtığı pek çok açmaz var. Ekolojik yurttaşlık, gerek tarihsel olarak yurttaşlığa özgü çelişkileri bünyesinde barındırması nedeniyle, gerek bu yeni tür yurttaşlığın kendisine içrek sorunları yüzünden eleştiriye açık. Bu yazıda, önce, ekolojik yurttaşlığın açmazlarını ele alacağım. Ardından da, topluluklarla doğanın yerelden yeryüzüne kadar her ölçekte yol arkadaşlığı olarak Ekolojik Yoldaşlık yaklaşımını önereceğim.
Polen Ekoloji, 2024
Bu yazıda Jason W. Moore’un başyapıtında önerdiği kavramları, terimleri ele alarak yaklaşımını an... more Bu yazıda Jason W. Moore’un başyapıtında önerdiği kavramları, terimleri ele alarak yaklaşımını anlamayı, tanıtmayı ve değerlendirmeyi amaçlıyorum. Moore, insan ve insan olmayan doğanın işinin/enerjisinin sermaye tarafından sahiplenilmesi konusunu, çalışmasının merkezine koyar. Metalaştırmayı ve sahiplenmeyi diyalektik bir ilişki olarak görür. Moore yapıtında, Marx’ın ve Marksizmin kapitalizm çözümlemesi ve eleştirisinde geliştirilmiş kavram ve terimlerle eşleştirilebilecek, onlara karşılık gelen yeni bir terminoloji önerir. Bu terim çiftleri birbirine karşıt değildir, birlikte çalışırlar. Şöyle bir liste yapabiliriz:
Polen Ekoloji, 2024
Bu yazının amacı, ekoloji sorununa ilişkin olarak sosyalist ve ekososyalist yaklaşımların karşılı... more Bu yazının amacı, ekoloji sorununa ilişkin olarak sosyalist ve ekososyalist yaklaşımların karşılıklı katkı olasılığını öne çıkaran bir pozisyonu belirginleştirmek.
Bu yazıda, Kürt ekoloji mücadelesinin özellikleri ve talepleriyle ekolojik adalet yaklaşımının öğ... more Bu yazıda, Kürt ekoloji mücadelesinin özellikleri ve talepleriyle ekolojik adalet yaklaşımının öğelerinin uyumlu olduğu tezini ileri süreceğim. Ekolojik adalet yaklaşımının başlıca öğeleri, bölüşüm, katılım ve tanınma adaletsizliğidir. Bu çerçeve, ekolojik yıkım ve toplumsal eşitsizlik sorunları karşısında, haklar bakımından eşit yurttaş olarak tanınma, karar alma süreçlerine katılım ve sosyo-ekolojik bakımdan yeniden bölüşüm adaleti taleplerini birleştirir.
Bu yazıda, doğa koruma siyasetinin konu, amaç, özne, yaklaşım, yer ve zaman bakımından temel öğel... more Bu yazıda, doğa koruma siyasetinin konu, amaç, özne, yaklaşım, yer ve zaman bakımından temel öğelerini tartışan bir çerçeve oluşturulacaktır. İlk olarak, koruma siyasetinin konusu olan doğa kavramı ele alınacaktır. Zarar verilen ve korunması talep edilen doğadan ne anlaşıldığını saptayarak işe başlamak gerekmektedir. İkinci olarak, doğayı korumanın gerekçeleri incelenecektir. Doğayı korumak isteyenlerle toplumsal etkinlikleriyle doğaya zarar verenlerin, doğayla ilişki ve onu kavrayış biçimleri farklıdır. Bu da doğa konusunda çatışmalı bir siyaset alanı ortaya çıkarır. Üçüncü olarak, bu çatışmalı alanda karşı karşıya gelen toplumsal güçlerin neler olduğu, bunlar arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın nereden beslendiği ve doğanın korunmasını talep eden aktörlerin yan yana mücadele örebilme olasılığı araştırılacaktır. Dördüncü olarak, başlıca koruma yaklaşımları gözden geçirilecek, uygulamadaki egemen ideoloji olarak neoliberalizmin, kapitalist devletin koruma politikalarında yarattığı dönüşüm özetlenecektir. Beşinci olarak, bu dönüşümün sonucunda Türkiye’de giderek yerleşen alla turca “koruma” uygulamalarının içler acısı durumunu yansıtan örneklere yer verilecektir. Son olarak da, doğanın korunmasının ivediliğini gösteren zamanlama öğesinin önemi vurgulanacaktır.
“Yeşil dönüşüm” fosil enerjiden yenilenebilir enerjiye geçişi, enerji verimliliği uygulamalarını,... more “Yeşil dönüşüm” fosil enerjiden yenilenebilir enerjiye geçişi, enerji verimliliği uygulamalarını, “yeşil” iş olanaklarının yaratılarak emekçi sınıflar için adil geçişi vaat eden bir politikayı ifade ediyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı, Yeşil Yeni Düzen adları altında ayrıntılı önerilere yer verilerek geliştirilmiş bir iklim ve iktisat politikası (ayrıntılı bir tartışma için bkz. Çoban, 2021a). Yeşil dönüşüm, kimi sosyal demokrat partilerin, yeşil partilerin, emek örgütlerinin, iklim ve ekoloji hareketlerinin de olumlu yaklaştığı bir politika. Bu kesimleri sermayeyle uzlaştıran bir politika, kuşku uyandırmalıdır. Bu kuşkudan yola çıkarak, yeşil dönüşümün hangi sınıfın çıkarına hizmet ettiği konusunu tartışacağım. Yazıda şu sorulara yanıt arayacağım: Yeşil dönüşüm, iklim siyasetinde işçi sınıfı, ekoloji ve iklim mücadeleleri için mi yoksa sermaye sınıfı için mi bir kaldıraç işlevi görür? O kaldıraçtan destek alarak emek ve ekoloji mücadeleleri mi yoksa sermaye mi iktisadi, siyasal ve kurumsal taleplerini yaşama geçirir? Yeşil dönüşüm, enerji sermayesinin, finans sermayenin, sermaye-devlet hegemonik bloğunun, emperyalist devletler düzeninin mi kaldıracıdır? Başka bir anlatımla, sermayenin orta ve uzun dönemde yeniden yapılandırılmasını sağlayan bir kaldıraç olarak mı kullanılıyor? Emekçi sınıflar ve ezilen kesimler bloğu da yeşil dönüşümü, sınıf ve iklim mücadelesini güçlendirmek, iklim adaletine ve ekolojik onarıma yönelik çeşitli kazanımlar elde etmek için kaldıraç olarak kullanabilirler mi? Denebilir ki, “iklim hareketi, yeşil dönüşümü, toplumsal mücadeleyi yükseltmek için bir kaldıraca dönüştürebilir. Yeşil dönüşümün hangi bloğun yararına gelişeceğini, toplumsal muhalefetin mücadelesi belirler.” Kuşkusuz, toplumsal mücadeleler, tarihin motorudur. Ama bir mücadele hangi içerikle, hangi hedeflerle, hangi amacı gerçekleştirmek için veriliyor sorusu da yanıtlanmalıdır. Yeşil dönüşümün güncel içeriği nasıl bir toplumsal ve ekolojik gelecek vaat ediyor? O program, bir kaldıraç olarak kullanıldığında başarılı olunursa emekçi sınıfları, ezilen halkları, doğadaki varlıkları ve iklimi nereye taşımış olacak? Bu sorunun yanıtı da emek-ekoloji mücadelelerinin, yeşil dönüşüm politikasını bir kaldıraç olarak kullanıp kullanamayacağı bakımından aydınlatıcı olabilir. Yeşil dönüşümün adil geçiş vaadinin, emek-ekoloji mücadelelerini içine sürüklediği çıkmazları başka bir makalede ele almıştım (Çoban, 2021b). Burada yeşil dönüşümün sınıfsal kaldıraç etkisini; iklim finansmanı, yenilenebilir enerjinin ekolojik sonuçları, eko-toplumsal eşitsizliklere olan katkısı bakımlarından araştıracağım. Bunu yaparken de yeşil dönüşümün sermaye için bir kaldıraç olduğu tezini savunacağım.
İPA İstanbul Dergisi, Sayı 4, 2022
Yazıda, doğa olaylarının afetlere dönüşmesi sürecinde etkisi olan dört etmen etmen belirlenmekted... more Yazıda, doğa olaylarının afetlere dönüşmesi sürecinde etkisi olan dört etmen etmen belirlenmektedir.
Teori ve Eylem, Sayı 54, 2021
Yeşil Yeni Düzen, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Yeşil Dönüşüm stratejileri ile uluslararası iklim re... more Yeşil Yeni Düzen, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Yeşil Dönüşüm stratejileri ile uluslararası iklim rejimi, adil bir geçiş vaat ediyor. Adil geçiş (just transition) yaklaşımı, emek ve ekoloji mücadelelerini birleştirmeye mi yoksa çatışmaya mı götürür? Yazıda, bu sorudan hareketle iki tezi tartışıyorum. Birincisi, adil geçiş politikası, gelişmiş Kuzey ülkelerinde işçi sınıfının isyan olasılığının bastırılmasına yöneliktir. İkincisi de, adil geçiş politikası Türkiye’de ekoloji mücadelesinin bastırılmasına yöneliktir. Her iki çabanın kullanışlı araçları olarak sendikalara rol biçilmektedir. İlkinde işçi sınıfının kurumsal kelepçeleri olarak, ikincisinde ekoloji mücadelesinin grev kırıcıları olarak sendikalardan hizmet beklenmektedir.
Abstrakt Dergi, 26 Nov., 2021
Abstrakt Dergi 26 Kasım, 2021
İklim değişikliği sorununun çözümü konusunda iki ana strateji var. İlkinde, kapitalist sistem içi... more İklim değişikliği sorununun çözümü konusunda iki ana strateji var. İlkinde, kapitalist sistem içinde, nedenleri gidermek yerine “enerji dönüşümü”ne ve belirtileri hafifletmeye yönelen (semptomatik) önlemler uygulanır. Bu, hegemonik iklim siyasetidir. İkinci strateji ise sömürülen emekçiler, ezilen toplum kesimleri olarak halkın, kapitalizm karşıtı iklim siyasetidir. İki siyaset, yalnızca çözüm yolları konusunda değil, öncelikle iklim sorununun nedenleri bakımından birbirinden ayrılırlar. Bu yazıda, iklimi soruna dönüştüren neden bakımından bizi çözüme taşıyacak mücadele taktiklerini belirlemeye çalışacağım. İnceleyeceğim beş sorun alanı ve çözüm başlıkları ya da tartışacağım beş tez şunlar:
İklim krizi,
1. ideolojik bir sorun / ideolojik ve bilimsel mücadele,
2. mekânsal ölçek ve zaman boyutu olan bir sorun / ölçekler arasında etkileşim kuran ve
geleceğe ertelenmemiş bir mücadele,
3. iktisadi bir sorun / iktisadi mücadele,
4. sınıfsal bir sorun / sınıfsal mücadele,
5. siyasal bir sorundur / siyasal mücadele ile çözümlenir.
BirGün Gazetesi, 31 Ekim, 2021
Giderek derinleşen iklim krizini tartışmak için Glasgow’da toplanan 26. Taraflar Konferansı’nın i... more Giderek derinleşen iklim krizini tartışmak için Glasgow’da toplanan 26. Taraflar Konferansı’nın iki temel amacı var. İlki, iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarını azaltmak, ikincisi de zengin ve yoksul ülkeler arasında iklim adaletine dayanan politikaları başarmak. Açmaz şu ki bu amaçları gerçekleştirmesi beklenen politika araçları, emisyon ve iklim adaletsizliği sorunlarını yaratan sermayeyi kutsuyor ve yeniden üretiyor. Yani sermaye çözüm politikası olarak da kendi suretinde bir dünya yarattı.
COP26'da sermayenin gelişmesi için hangi fırsatların doğacağı konusu, yani küresel finans sektörünün vaatleri, hangi araçları sunacağı, hizmet edeceği pazarlar, "dirençli bir dünya"nın yaratılmasının finansmanı tartışmaya açılacak.
Polen Ekoloji , 2021
Ekolojik Marksizmin temel problemi, çıkış noktası şu: Ekoloji ile Marksizm arasındaki köprüler na... more Ekolojik Marksizmin temel problemi, çıkış noktası şu: Ekoloji ile Marksizm arasındaki köprüler nasıl inşa edilecek? Ekolojik Marksizm böyle bir diyalog arayışında. Marx’ta ve Marksizm’deki birtakım kavramlar, bu diyaloğu inşa etmede işlevsel hale geliyor.
Yeniden Akdeniz Ekoloji, Sayı 2, 2021
Politik ekoloji ya da siyasal ekoloji, toplumun doğayla etkileşimlerinin konu edildiği akademik b... more Politik ekoloji ya da siyasal ekoloji, toplumun doğayla etkileşimlerinin konu edildiği akademik bir disiplin. Politik ekolojinin içeriği farklı biçimlerde doldurulabilir kuşkusuz. Yine de politik ekolojiyi üç özelliğine indirgemek mümkün: i) ekolojik eşitsizlikler, ii) ekolojinin siyasallaşması iii) doğayla ilişkiler zemininde ekolojik mücadeleler. Bu üç niteliğin, hem doğayla etkileşimlerin kuramsal olarak kavranması hem de direnme, savunma, yenisini kurma bakımından pratik eylemlilik boyutları bulunuyor. Bu yazıda bu üç niteliğiyle politik ekolojinin devrimci bir araç olarak inşa edilebileceği tezini tartışacağım.
Polen Ekoloji, 1 Mart, 2021
Yeşil Yeni Düzen yaklaşımları, güncelliğini bir süredir koruyan bir tartışma başlattı. Giderek de... more Yeşil Yeni Düzen yaklaşımları, güncelliğini bir süredir koruyan bir tartışma başlattı. Giderek derinleşen iklim krizini, işsizlik gibi ekonomik sorunlara da çare bularak çözme vaadi, onu bir çekim merkezine dönüştürmüş durumda. Britanya’da Corbyn liderken İşçi Partisi, ABD’de Demokrat Parti başkan aday adayı Bernie Sanders, ABD’de, Almanya’da ve Türkiye’de olduğu gibi çeşitli ülkelerde Yeşil partiler,i Noam Chomsky gibi tanınmış solcu aydınlar, İlerici Enternasyonal oluşumu, Avrupa Birliği’nde resmileşmiş bir politika stratejisi örneklerinde, bu yaklaşımın farklı kesimlerde geniş destekçileri ve savunucuları var. Yalnızca bu sayılanlar bile, Yeşil Yeni Düzen’in farklı ideolojilerin elinde yayılmacı bir politikaya dönüştüğünü göstermek için yeterli. Bu yazıda Yeşil Yeni Düzen yaklaşımının kapitalizmle barışık olup olmadığı ve iklim krizine uygulanabilir bir çözüm üretip üretmediği iddialarını, şu sorulara yanıt arayarak araştıracağım: Emek sömürüsünü yok ediyor mu? Doğanın kapitalist kullanımına son veriyor mu? Adında olduğu gibi yeni bir düzen kuruyor mu? Daha önce uygulamaya konmuş sürdürülebilir kalkınma (= yeşil ekonomi = döngüsel ekonomi) yaklaşımlarından farklı mı? Vaatleri, öngörüldüğü gibi var olan toplumsal düzen içinde gerçekleştirilebilir mi? Bu bakımdan iç çelişkileri neler?
Katılımcı Kamucu Halkçı Yerel Yönetim Sempozyum Kitabı, 2018
Emek ekseni üzerinden kent ve ekoloji arasındaki ve kentteki bir takım ölçekler arasındaki bağlar... more Emek ekseni üzerinden kent ve ekoloji arasındaki ve kentteki bir takım ölçekler arasındaki bağları ortaya koymaya çalışacağım. Buradaki ortak kesen olarak emek eksenini emek sürecini ve özellikle kentte ortaya çıkan aktörler bakımından nasıl tartışabileceğimize dair bazı ipuçlarını vermeye çalışacağım. Hangi ölçekler var elimizde? Hane ölçeği, işyeri ölçeği, fabrika ölçeği, mahalle ölçeği, kent ölçeği. Kentteki bu ölçekleri, emek süreci emek etkinliği bakımından nasıl düşünebiliriz, bunu ekolojik konulara odaklanarak tartışacağım.
E.Erdoğan, N.Yüce, Ö.Özbay (Eds), The Politics of the Commons: from Theory to Struggle, İstanbul, SEHAK Derneği ve Rosa Luxemburg Foundation, 2018, 29-52.
Commons and enclosures could be regarded as twin concepts; that is to say, the way we conceptuali... more Commons and enclosures could be regarded as twin concepts; that is to say, the way we conceptualize the commons determines the way we understand enclosures. The very idea of enclosure is all about taking the commons away from working communities. In situations where there is commoning, the act of expropriation, which is usually performed by capital and often with the help of the state, is called enclosure. In addition, I would specifically like to use the term 'the effect of enclosure' for situations in which there is no commons but resources freely accessed by the general public. In this case the expropriation of ecological resources by capital destroys both the possibility and the potential for communities to transform them into commons.
Following this conceptual distinction, regulations and implementations pertaining to various enclosures and enclosure-like effects in Turkey will be examined. Examples covered include pastures, summer pastures, forests, waters, and coasts.
E.Erdoğan, N.Yüce, Ö.Özbay (Haz) Teoriden Mücadeleye Müşterekler Siyaseti, İstanbul, SEHAK Derneği Yayını, 2018
Ortaklaşım ve çitleme ikiz kavramlar. Ortaklaşımı nasıl kavramlaştırdığımız, çitlenenin belirlenm... more Ortaklaşım ve çitleme ikiz kavramlar. Ortaklaşımı nasıl kavramlaştırdığımız, çitlenenin belirlenmesini sağlar. Çitleme emekçi toplulukların ortaklaşımının ellerinden alınmasıyla ilgili. Ortaklaşım olan durumda, sermayenin genellikle devletin yardımıyla gerçekleştirdiği el koyma eylemidir çitleme. Bunun yanında, ortaklaşımın bulunmadığı ama halkın/herkesin kaynağa serbest erişimi durumunda gerçekleştirilen el koymayı, ortaklaşıma dönüştürme olasılığı ve potansiyeli yok edildiği için çitleme etkisi olarak adlandırıyorum.
Yazıda önce ortaklaşım kavramı ve kuramları üzerinde durulacak. Ortaklaşım, çitleme ve çitleme etkisi açıklığa kavuşturulacak. Tartışma, yazının konusuna uygun olarak ekolojik ortaklaşımlara odaklıdır. Daha sonra Türkiye'deki çitleme ve çitleme etkisi yaratan yasal düzenlemeler ve uygulamalar incelenecek. Örnekler arasında meralar, yaylalar, ormanlar, sular ve kıyılar bulunuyor.
Avrupa'da dolaşan komünizm hayaletinden 170 yıl sonra, iktidar ve sermayeye korku salan bir kamın... more Avrupa'da dolaşan komünizm hayaletinden 170 yıl sonra, iktidar ve sermayeye korku salan bir kamınizm hayaletinin belirdiğini söyleyebilir miyiz? İngilizcedeki commons (müşterekler) sözcüğünden geliyor commonism. Müşterekler siyasetinin ideolojisini ve ideal toplumunu belirten bir kavram. Kapitalizme alternatif mücadele yolları olarak komünizmi ve kamınizmi birbirinin karşısına yerleştirme eğiliminin tersine, bu yazıda bu iki mücadelenin birbirini tamamladığını ileri süreceğim.
1+1 Forum, 2018
Geçmiş mücadele pratikleri sonuç vermezse nereye kadar tekrarlanabilirler? Değişkenleri değiştirm... more Geçmiş mücadele pratikleri sonuç vermezse nereye kadar tekrarlanabilirler? Değişkenleri değiştirmeden değişim mümkün mü? Yeni bir siyasetin yakıcı gerekliliğinin açığa çıktığı şu günlerde ekoloji mücadelesindeki eğilimleri gözden geçirmenin tam zamanı. Yerelliğe yapılan aşırı vurguyu, sorun odaklı yaklaşımı, siyasetten imtina eden "siyaset-üstücülüğü" nasıl aşabiliriz?
Başka bir yazıda Oikos'un Polis'e sızma girişimi olarak Ekolojik Yurttaşlık konusunu incelemiştim... more Başka bir yazıda Oikos'un Polis'e sızma girişimi olarak Ekolojik Yurttaşlık konusunu incelemiştim. Yurttaşlık kavramının dışlayıcı özelliklerinin ekolojik açıdan yol açtığı pek çok açmaz var. Ekolojik yurttaşlık, gerek tarihsel olarak yurttaşlığa özgü çelişkileri bünyesinde barındırması nedeniyle, gerek bu yeni tür yurttaşlığın kendisine içrek sorunları yüzünden eleştiriye açık. Bu yazıda, önce, ekolojik yurttaşlığın açmazlarını ele alacağım. Ardından da, topluluklarla doğanın yerelden yeryüzüne kadar her ölçekte yol arkadaşlığı olarak Ekolojik Yoldaşlık yaklaşımını önereceğim.
İklim değişikliğinin nedenleri nelerdir, sorumluları kimlerdir, değişen iklimden en ölümcül biçim... more İklim değişikliğinin nedenleri nelerdir, sorumluları kimlerdir, değişen iklimden en ölümcül biçimde kimler etkileniyor? Bu soruları yanıtlamadan iklim değişikliği sorununa çözüm bulunamaz. İklim krizine neden olan sermaye sınıfları ve onların ulus-devletleri, önümüze “iklim politikaları” koyuyorlar. Bunu yaparken emek sömürüsünü, ezilenler üzerinde tahakkümü ve doğanın talanını, özcesi, kapitalist düzeni sürdürme derdindeler. Dolayısıyla o iklim politikaları, oligarşik karar alma süreci, piyasa ekonomisi mantığını dayatması, işe yaramaz uygulama araçları, içerdiği uzlaşmaz çelişkiler, etkilenenlere çare üretmemesi bakımlarından, nüfusun yüzde birini, ikisini oluşturan patronların, sanayicilerin, enerji baronlarının, rantiyenin, tüccarın, yani sermaye sınıflarının politikalarıdır. Böylece kapitalist düzen, son çağlarda insanlığın karşılaştığı en çetrefilli sorun karşısında sermaye ve mülk sahiplerinin çıkarlarına uygun adım hareket ediyor. İşte bu nedenle, iklim değişikliğinden en çok etkilenen emekçi sınıflar ve ezilen kesimler, kendi çıkarlarına olan çözüm yollarını kendileri yaşama geçirerek kurtuluşu inşa etme görevini üstlenmek zorundalar.
Elinizdeki kitapta bu zorlu görevin çeşitli öğelerini bir arada inceliyorum. Kitabın iki başat amacı var: İlk olarak, yürürlükteki ve önerilen kapitalist iklim politikalarının, çözüm üretmek bir yana ekolojik ve toplumsal sorunları derinleştirdiğini ortaya koymak. Bunu yaparak, iklim ve ekoloji mücadelesi yürütenlerin, emekçilerin, onların çeşitli örgütlerinin ve partilerinin o politikaların peşinden niçin sürüklenmemeleri gerektiğinin sağlam gerekçelerini sunmak. İkinci amaç olarak da iklim değişikliği sorununu gerçekten çözüme kavuşturacak ekososyalist iklim siyasetinin, özne oluşumunu, bileşenlerini, stratejisini, politika araçlarını tartışmaya açmaktır.
Çevre Politikası: Ekolojik Sorunlar ve Kuram, toplumun doğayla etkileşimlerinin yöntembilimsel, t... more Çevre Politikası: Ekolojik Sorunlar ve Kuram, toplumun doğayla etkileşimlerinin yöntembilimsel, tarihsel, sınıfsal, iktisadi, siyasal, kültürel ve etik yönlerini bir arada ele alan kapsamlı bir tartışma sunuyor okura.
Aykut Çoban ekolojik sorunların çok bileşenli nedenlerini, farklı toplum kesimleri için eşitsiz etkilerini ve doğadaki canlı-cansız varlıklar bakımından sonuçlarını inceliyor. Dahası, iktisadi üretim, bireysel tüketim ve etik alanlarında öneriler getiren politika yaklaşımlarını, ayrıntılı biçimde değerlendiriyor. Sürdürülebilir kalkınma, döngüsel ekonomi, küçülme politikaları, çevreci yaşam tarzları, yeşil tüketim pratikleri, ahlaki tutum ve davranış değişiklikleri seçeneklerini mercek altına alıyor. Bu gibi politika yaklaşımlarının, ekolojik örselenmeye çare olma potansiyellerinin niçin zayıf ve yetersiz kaldığını araştırıyor. Böylece de ekolojik sorunların çözümlerinin, nerede aranması gerektiğini gösteriyor.
AKP'nin meclise getirmeye hazırlandığı İklim Kanunu Taslağını sorduğumuz Prof. Dr. Aykut Çoban, "... more AKP'nin meclise getirmeye hazırlandığı İklim Kanunu Taslağını sorduğumuz Prof. Dr. Aykut Çoban, "Bu taslağın, sermayenin beklentilerini karşılamaktan başka amacı yok" dedi.
Türkiye'de çevre politikalarının tarihini, dönüşümleri ve 21 yıllık AKP iktidarının uygulamaların... more Türkiye'de çevre politikalarının tarihini, dönüşümleri ve 21 yıllık AKP iktidarının uygulamalarını Prof. Dr. Aykut Çoban ile konuştuk.
Renewable energy is treated like a messiah that will solve all our problems like climate, energy,... more Renewable energy is treated like a messiah that will solve all our problems like climate, energy, employment, poverty, energy democracy, and so on. However, the extent to which each type of energy production causes social and ecological inequality, ecological destruction and similar other problems should be considered… In capitalism employment means exploitation of labor. And an employment system relying on exploitation cannot be fair. It is also immoral to seek support for a policy by blackmailing those who have to work for a living. Just Transition should be questioned in these respects… I have not seen any ecosocialist program giving a procrastinating and delaying calendar, saying “we will solve the climate crisis in 2050”. On the contrary, the working people, the oppressed and the poor are currently experiencing the impact of the climate crisis most intensively worldwide. Therefore, they face the vital consequences of each delay. Therefore, they can’t lose time with delaying calendars. Therefore, ecosocialism… The rising struggles of labor, women, climate and ecology in Turkey and all over the world inspire and reinforce hope. We should just bridge these efforts together and put the united struggle into practice.
Uluslararası iklim rejiminin karar alma süreçleri, krizden asıl etkilenen emekçilerin, yoksul dün... more Uluslararası iklim rejiminin karar alma süreçleri, krizden asıl etkilenen emekçilerin, yoksul dünya halklarının ve örgütlerinin taleplerine başından beri sağır, yani anti demokratik. İklim enternasyonalizminin birinci dayanağı bu. İkincisi, BM iklim rejimi, iklim konusunun siyasal olarak uluslararasılaştığını gösterir. Bu bakımdan krizin çözümü, emek, ekoloji, iklim, kadın, sömürgecilik karşıtı vb. toplumsal ve siyasal güçlerin yerel ve ulusal ölçekte olduğu gibi uluslararası ölçekte de enternasyonalist mücadelesini zorunlu kılar. Üçüncü dayanak, bu mücadele güçlerinin iklim krizinin çözümü bakımından sınıfsal ortak çıkarlarının varlığıdır. Dördüncüsü de iklim enternasyonalizmi, dünyanın ulus-devletlere, siyasal sınırlara, halkları birbirine düşman eden milliyetçiliklere, hem emekçi sınıfları hem de ırk, etnik kimlik, toplumsal cinsiyet bakımından ezilen kesimleri iki yarımküreye ayıran Kuzey-Güney bölgeciliğine bölünmüşlüklerini aşmaya ve böylece uluslararası ölçekte de birleşik mücadele inşa etmeye olanak sağlar.
Politika Haber, 2022
AKP iktidarlarında çevre politikasındaki değişimleri, "Ekolojik İhtilaflar ve Kapitalizm", "Çevre... more AKP iktidarlarında çevre politikasındaki değişimleri, "Ekolojik İhtilaflar ve Kapitalizm", "Çevre Politikası-Ekolojik Sorunlar ve Kuram" kitaplarının yazarı Prof. Dr. Aykut Çoban hocamıza sorduk.
Evrensel Gazetesi, 2021
Emek hareketi ile ekoloji mücadeleleri arasındaki ilişkilerin çeşitli yönleri
Yeşil Direniş – Ekoloji ve Yaşam Gazetesi , 2020
Sınıfsal kavrayış uzun ömürlü olursa, bunun ekoloji mücadelesinin dönüşümünde önemli sıçramalar y... more Sınıfsal kavrayış uzun ömürlü olursa, bunun ekoloji mücadelesinin dönüşümünde önemli sıçramalar yaratmasını bekleyebiliriz. Yukarıda, salgının tarihselliğini vurgulamamın nedeni de bu. Şirketi ve kapitalist devleti karşına alan ekoloji mücadelesi, genellikle kendisini, yapılmasını istemediği projeyle sınırlı görüyor. Ekoloji hareketi, kendisine ördüğü bu strateji kozasını kırmaya uzak duruyor. Oysa, sermayenin devleti arkasına alarak yaptığı sınıfsal saldırıya karşı köylülerin, sendikalı-sendikasız emekçilerin, işsizlerin, yoksulların, küçük esnafın sınıfsal, birleşik, güçlü karşı duruşu gerekiyor. O projenin belirli bir yerel alandaki tahribatına karşı çıkarken, aynı zamanda onu yaratıp besleyen kapitalizmi de yerinden etmeyi amaçlayan bir mücadele, Türkiye’de ekoloji hareketinin yeni bir çağ başlatması demektir.
BirGün Gazetesi, 2019
Berkant Gültekin'in Aykut Çoban ile Yaptığı Söyleşi, BirGün Gazetesi, 05.08.2019, s.13 "İktisaden... more Berkant Gültekin'in Aykut Çoban ile Yaptığı Söyleşi, BirGün Gazetesi, 05.08.2019, s.13 "İktisaden yolu kalmayan iktidar, doğa varlıklarını daha fazla sömürüye açarak ve onları ticarileştirerek devam etmeyi zorlayacak. Bunu engelleyecek olan tek şey de, onun karşısına dikilebilecek, 'Hayır' diyebilecek mücadelelerin ortaya çıkmasıdır" AKP'nin iktidara gelişiyle Türkiye'de inanılmaz boyutlara ulaşan doğa talanı bugün de hız kesmeden sürüyor. Doğamızın piyasa için bir yatırım sahası olarak görülmesi yeni bir durum değil elbette. Küresel olarak neoliberal sisteme geçişle birlikte gerçeklik kazanan bu olgunun Türkiye'deki evveliyatı AKP'den önceye dayansa da, siyasal İslamcı zihniyetin 'ekonomik büyüme' perspektifinde doğal alanların tahribatı merkezi bir rol oynadı. Doğaya dönük fütursuz saldırganlık bir yandan rejimin karakterine uygun sermaye transferine olanak sağlarken, diğer yandan da piyasaya rant odaklı bir hareketlilik kazandırdı. Ancak piyasa için "iyi" olan bu hareketlilik, sürdürülemez olması bir yana, insanlar ve tüm canlılar için de hayli olumsuz bir tablo meydana getirdi. Türkiye bu süreçte Belçika büyüklüğünde tarım sahasını kaybederken, doğaya dönük saldırıların yaşandığı köylerde ve kentlerde çevresel yıkım üst seviyelere çıktı. Kuzey Ormanları gibi, ülkemizin biyoçeşitlilik açısından dünya listelerine giren birçok değerli alanı dramatik derecede büyük zararlar gördü.
Niçin İmzaladın? Ben de şöyle sorayım: Dünyanın bir köşesindeki herhangi bir ülkeyle ilgili düşün... more Niçin İmzaladın? Ben de şöyle sorayım: Dünyanın bir köşesindeki herhangi bir ülkeyle ilgili düşüncesini açıklayan, konuşan, yazan, tweet atan on binlerce akademisyen, burnunun dibinde, toplumun en yakıcı sorunu hakkında neden ilgisizdir; onlar, nasıl suskun kalabildiler? Akademisyenlik siyasi iktidar düdük çalınca konuşmaya başlanan, düdük çalınca susulan bir meslek değildir. Akademisyenlikle futbolculuk arasında hiç değilse bu kadarcık bir fark korunmalıdır.
İki buçuk yıl süren bir çatışmasızlık döneminden sonra 7 Haziran seçimini takiben ne oldu da orta... more İki buçuk yıl süren bir çatışmasızlık döneminden sonra 7 Haziran seçimini takiben ne oldu da ortalık yangın yerine döndü sorusunun yanıtı genellikle şu oluyor: Otoriter bir yönetimi sürdürme gayreti içindeki siyasal iktidar ve onun lideri Erdoğan, HDP'siz bir Meclis aritmetiği ortaya çıkarmak için tetiğe bastı. Kuşkusuz böyle bir gerçeklik var, ama resmin bütününü yansıtmıyor. Yansıtmamasının bir nedeni, daha genel anlamda toplumsal barışla ilgili, bunu sonraya bırakayım. Öbür nedeni ise, çatışmanın salt siyasal mı, ekonomik mi yoksa ikisinin etkileşimiyle mi ilgili olduğudur. Seçimi takiben tek başına iktidarda kalmak isteyen bir adam ve parti, klasik söyleyişle, siyaseti silahlarla sürdürmeyi seçtiler açıklaması salt siyasal nedene odaklanır. Bunun yanında, şu soruların yanıtlarını da araştırmalıyız: İktidar bloku, ekonomik bir krizi perdelemek için çatışmasızlığa son verme yolunu mu seçmiştir? Savaş, derinleşmekte olan ekonomik krizden çıkmanın ekonomik ve siyasal bir aracı mıdır? Yoksa savaş koşulları, ekonomik krizi daha da derinleştirici bir etki mi yapar? Sermaye sınıfları, çatışmasızlığı sağlayan barış sürecinin destekçisiydi, şimdiki ateş çemberinden kazançlı çıkacak sermaye kesimleri hangileridir ve çatışmaya açık desteğini ilan etmiş midir?
Ankara Üniversitesi SBF Kent ve Çevre kürsüsünden Prof. Dr. Aykut Çoban Türkiye'nin dört bir yanı... more Ankara Üniversitesi SBF Kent ve Çevre kürsüsünden Prof. Dr. Aykut Çoban Türkiye'nin dört bir yanında dirençle yaşamını, havasını ve suyunu savunanların nasıl bir program etrafında birlik kuracağı sorusuna " Ekoloji ve kent mücadeleleri, kendi aralarında, üzerinde anlaştıkları bir program etrafında kendi taleplerini ortaklaştırmalı " diye cevap verdi. Sinem UĞURLU Hazır seçim listeleri de açıklanmışken, bu Pazar sayfalarında ekoloji-kent hareketleri ve seçim başlığıyla bir tartışma da açılmış oldu. Bu tartışma seçimler kadar, yerel hareketlerin daha uzun vadeli mücadelesine katkı yapmaya da vesile oldu. Ankara Üniversitesi SBF Kent ve Çevre kürsüsünden Prof. Dr. Aykut Çoban'ın röportajımızda açtığı tartışma, tam da buraya ışık tutuyor. Seçimler, açıklanan listeler, ekoloji ve kent mücadeleleri ile siyasetin ilişkisi vs. tamam ama, peki ya birlik sorunu? Yani Türkiye'nin dört bir yanında dirençle yaşamını, havasını ve suyunu savunanların nasıl bir program etrafında birlik kuracağı sorunu? Çoban, bu konuda " Ekoloji ve kent mücadeleleri, kendi aralarında, üzerinde anlaştıkları bir program etrafında kendi taleplerini ortaklaştırmalı " görüşünün altını çiziyor.
Ekososyalist devrim kızıla mı yeşile mi çalmalı? Bu soru ekososyalist siyaseti, düzen içi ideoloj... more Ekososyalist devrim kızıla mı yeşile mi çalmalı? Bu soru ekososyalist siyaseti, düzen içi ideolojilerden ayırmayı, ekososyalizmi yaşama geçirecek özneyi oluşturmayı, ekososyalist toplum imgeleminin ipuçlarını elde etmeyi sağlayan kritik bir soru. Başka bir anlatımla, ekososyalizmin siyasal kuruluşuyla ilgili bir tartışma bölgesindeyiz.
BirGün Gazetesi, 4 Ocak, 2022
Sermayenin, fosil enerji ve yenilenebilir enerji fraksiyonları arasındaki savaş şiddetlenerek sür... more Sermayenin, fosil enerji ve yenilenebilir enerji fraksiyonları arasındaki savaş şiddetlenerek sürüyor. Sağladıkları desteklerde denklik var. Covid-19 salgın döneminde bile, otuz bir ülkenin ve sekiz çok taraflı yatırım bankasının, kamu bütçesinden fosil enerji üretim ve tüketimine yaptığı destekler 364 milyar dolar. Buna karşılık "temiz enerji" bakımından destekler de 330 milyar dolardır. Fosil enerji fraksiyonu yeryüzünü yıkıma süreklesin diye ve yenilenebilir enerji sermayesi de yeryüzünün sözde kurtarıcısı olarak eşit miktarda fonlanıyorlar.
BirGün Gazetesi, 2021
Avrupa Yeşil Mutabakatı'na umut bağlanamayacağının dört gerekçesi
Mimarlık Dergisi, 2019
Hayatta kalmak için ormanları yiyen insanlardan, soylular zevklerinden vazgeçmesin diye köylüleri... more Hayatta kalmak için ormanları yiyen insanlardan, soylular zevklerinden vazgeçmesin diye köylüleri yiyen koyunlara gelinmişti. O tarihten başlayarak kapitalizm geliştikçe, doğada sermaye birikimine konu olabilecek ne varsa, ne kaldıysa, birer birer ya metalaştırıldı ya da ticarileştirildi. Dünya, 1970’lerden bu yana neoliberal kapitalizmle birlikte bu sürecin en azgın evresini deneyimliyor. Neoliberalizmi dinbazlık sosuyla süsleyen AKP iktidarları, “doğa yiyen” bir nitelik sergiliyor. 2002 yılından bu yana doğa-obur AKP’nin yönetimindeki devlet ile sermaye kol kola, doğanın, insanlar ve insan dışında kalan varlıklar olmak üzere her iki bileşenini de tüketerek kapi- talist bir birikim rejiminin semirmesini sağlıyorlar.
Bu yazı, daha başlığı okunduğu anda bir paradoksla karşı karşıya kalacak… OHAL; resmi söyleyişle,... more Bu yazı, daha başlığı okunduğu anda bir paradoksla karşı karşıya kalacak… OHAL; resmi söyleyişle, FETÖ'yle, terörle, darbe girişimiyle zerre kadar ilgisi olmayan, solcu olmak dışında hiçbir suç isnat edilememiş kamu emekçilerinin ve gazetecilerin temel haklarını yok ederek hayattan koparıyor. Onlarla, yakın dostları, meslek odası ve sendikadaki yoldaşları, bir de siyasal bilince sahip olanlar, isyan duygularıyla dayanışma içinde oluyorlar. Buna karşılık, halkın önemli bir kesimi, KHK'ların, olumsuz bir toplumsal etkisinin bulunmadığına, ya saflık ölçüsünü zorlayarak gerçekten inanıyor ya da vicdani bir çelişkiyle uğraşmamak için gözünü kapatıp olağanlaştırdığı kendi dünyasının keyfini sürüyor. Gözüpek bir tahmin olmakla birlikte, bu kesimin, yazının başlığını gördüğünde komşu sayfaya geçmesi beklenebilir, çünkü olmadığını sandığı bir hâlin, siyasetiyle de ilgilenmeyecektir. Ama paradoks da burada: OHAL yazı başlıkları OHAL'in hukuksuz uygulamalarını henüz deneyimlememiş olan halka ulaşmadığı ölçüde OHAL yanılsaması sürmüş oluyor, bu sürdüğü ölçüde de OHAL'in kaldırılması siyaseti çoğu insanın ilgisini çekmiyor. Bir kısır döngü içinde OHAL olağanlaşıyor.
Barış istediği için üniversiteden atılan 400 imzacı akademisyenin en çok duyduğu söz, herhalde " ... more Barış istediği için üniversiteden atılan 400 imzacı akademisyenin en çok duyduğu söz, herhalde " çok üzgünüm " cümlesidir. Atılmamıza üzülüyor olmalarının birçok insani nedeni olabilir. Bu yazıda, bu üzüntüyü " utanç " ile ilişkilendirerek referandumda sunacağı siyasal olanaklara dikkati çekeceğim. Utanç, günlük dilde çok duyduğumuz bir sözcük değil. Oturaklı bu söz yerine mahcupluk yeğleniyor genellikle. Uğrayamadığın alacaklın esnafa karşı " çok mahcup " olabiliyorsun. Geçenlerde bir toplantıda da eski bir rektör, imzacı akademisyenlerin yaşadıklarından mahcubiyet duyduğunu söylemişti. Bu ikinci durumda, yani gündelik hayattan daha biçimsel ilişkilere geçilince, mahcubiyete sinmiş samimiyet kişiler arası mesafede sönüp gidince, sözcüğün toplumsal etkisi de parçalanıp dağılıyor. Mahcubiyeti dile getirmek kolay, utanç daha gizli, örtülü, ama ağır ağır derinde yaşanan bir duygu durumu. Mahcubiyet belli belirsiz bir özür dilemeyi içerirken; utanç, topluma karşı ar damarı çatlamış olanların yüzkarası işlerine keskin bir göndermede bulunabiliyor. Bu yüzden utanç duygusunu söze dökmek zor olabilir, eş-dostun atılan akademisyenlere sıkça ifade ettiği " üzüntü " cümlelerinde olduğu gibi, ancak mutasyona uğrayarak kendini dışa vuruyor. Sarı yıldız Vicdanı olanların huzursuzluğu, üniversitelerde yaşanan kepazeliğin utanç verici