Salih YILMAZ | Ankara Yildirim Beyazit University (original) (raw)

Papers by Salih YILMAZ

Research paper thumbnail of Yeni̇ Avrasyacilik Ve Rusya

Car I. Petro Doneminde ortaya atilan Avrasyacilik politikasi; Rusya’nin Bati ile Dogu’yu bir aray... more Car I. Petro Doneminde ortaya atilan Avrasyacilik politikasi; Rusya’nin Bati ile Dogu’yu bir araya getiren Avrasyali bir kimlige sahip oldugunu belirtmektedir. Avrasyacilik, Rus halkinin sadece Slav unsuru ile tanimlanamayacagini, Slav olmayan toplumlarla da baginin oldugunu savunmaktadir. Uzun sure SSCB’nin gundeminde yer bulamayan Avrasyacilik Akimi, Sovyetlerin cokusu doneminde yeniden on plana cikmistir. Klasik Avrasyacilik olarak tanimlayacagimiz bu akim Putin’in iktidara gelmesiyle siyasi, ekonomik ve askeri anlamda bicim degistirmistir. Bu yeni akim Yeni Avrasyacilik olarak tanimlanmistir. Yeni Avrasyacilar jeopolitige cok daha fazla ilgi duymuslardir. Bu makalede oncelikle Avrasyacilik kavraminin tarihi ve Rusya’da Carlik Donemi basta olmak uzere Sovyetler Birligi ve Yeni Rusya donemindeki surec ortaya konulmustur. Boylece Turkiye, Rusya ve Orta Asya ulkeleri arasinda olusabilecek Avrasya Birligi politikasi tarihsel olarak irdelenmistir.

Research paper thumbnail of Stalin Döneminde Repressiya: Karakalpak Türklerine Uygulanan Siyasi Baskılar ve Cezalandırmalar (1927-1953)

Türk Dünyasında Repressiya, 2023

Sovyetler Birliği tarihinde Stalin dönemi olarak adlandırılan 1927-1953 yılları arası, katı rejim... more Sovyetler Birliği tarihinde Stalin dönemi olarak adlandırılan 1927-1953 yılları arası, katı rejimin uygulandığı bir dönemdir. Bu dönemde her milletten insanlar ve aydınlar katledilmiş ya da sürgüne gönderilmiştir. Stalin hükümetinin tarım reformları ile 1927 yılında köylü çiftliklerin geniş ve birleşik kamu çiftliklerine (коллективное хозяйство) yani “Kolhoz”a dönüştürülmesi ve bu çiftliklerin modern teknik kurallar ile işlenmesi kararı alınmıştır. Bu kararın hayata geçirilmesi; göçebe, yarı göçebe, çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan Orta Asya Türklerinin hayatını alt üst etmek anlamına gelmektedir.

Bu makalenin konusunu içeren Stalin Dönemindeki uygulamaları incelediğimizde Karakalpakistan’ın bu konuda oldukça zorluklar yaşadığını söyleyebiliriz. SSCB’nin uyguladığı repressiya Karakalpak Türklerinde ve Karakalpakistan’da derin izler bırakmıştır.

Sovyet siyaseti Karakalpak halkının tepkisine sebep olmuştur. Başlangıçta halka bağımsızlık, kendi topraklarının sahibi olma, ayrı devlet kurabilme gibi imkânlar sağlanacağına dair umutlar verilmiştir. Sovyet Devleti, Türk topluluklarının ayrı devletler kurmasını sağlayarak insanları birbirinden uzaklaştırıp, parçalama siyasetini uygulamıştır. Bu politikanın devletleri yönetmeyi daha da kolaylaştıracağı düşünülmüştür.

Sovyet siyasetinin temelini komünist propagandası oluşturmuştur. Karakalpak halkı iki cepheye ayrılıp birbirine sessiz savaş ilan etmiştir. Sovyet siyasetini savunan ve bu siyasete tarafsız ya da karşı olan halk birbirinden ayrılmıştır. Fakat bu sorunların gerçek ve en önemli sebebi ekonomik krizlerdir. Karakalpak toprakları Rus İmparatorluk siyasetine göre pamuk, buğday, yonca gibi ham madde pazarı olarak kullanılmıştır. Sovyet Devleti, bu siyaseti devam ettirmiştir. Ekonomik programlar hazırlanmış ve “25 binciler” adında Rus komünist grubu Karakalpakistan’da faaliyet başlatmıştır.

Research paper thumbnail of Kanal İstanbul: Karadeniz'de Yeni Ekonomik Alan, Güvenlik Konsepti ve Rusya'nın Bakışı

Research paper thumbnail of Rus Paganizmi ve Hristiyanlığa Etkisi

Research paper thumbnail of BALTIK COĞRAFYASININ RUS DIŞ POLİTİKASINA ETKİSİ

Research paper thumbnail of Rusya'nın Arktika Politikası

Nobel, 2022

Rusya’nın Arktika politikası devletin ana önceliklerden biridir ve mevcut politikası, esas olarak... more Rusya’nın Arktika politikası devletin ana önceliklerden biridir ve mevcut politikası, esas olarak tarihsel deneyimine ve sürekliliğe dayanmaktadır. Doktrinel temelini 2008, 2013 ve 2020 yıllarında yayınlanan belgeler oluşturmaktadır. Çoğu zaman Arktika politikasının oluşumu, alınan kararların reaktif doğası ile karakterize edilebilir. Bu durum hem Rus hem de Batılı birçok uzman tarafından çokça tartışılmaktadîı. İki hâkim söylem veya anlatıdan bahsedilebilir. Bunların ilki ve çoğunlukla Batılı uzmanlar tarafından dile getirilen söylem; Rusya’nın Arktika politikasının yayılmacı ve aktif olduğudur. İkincisi ve çoğunlukla Rus uzmanlar tarafından dile getirilen ise Rus Arktikası’nın öncelikle ekonomik olarak geliştirilmesi hedefidir. Çalışma, bu ikinci söylemin daha gerçekçi olduğunu iddia etmekte ve Rusya’nın Arktika politikasının arakasındaki gerçekliği ve uygulama alanlarını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.

Research paper thumbnail of Çin'in Arktika Politikası

21. YÜZYILDA BÜTÜN BOYUTLARIYLA ÇİN HALK CUMHURİYETİ, 2022

The Arctic is the region where the continents of Asia, Europe, and America are closest to each ot... more The Arctic is the region where the continents of Asia, Europe, and America are closest to each other. With the impact of climate change, the boundary between the Arctic and the rest of the world is disappearing, and the Arctic, which has long been on the periphery of national and international concerns, is becoming the focus of attention. Four prominent characteristics of the Arctic make it of particular interest: (1) the Arctic as a region, (2) its changing security and geopolitical structure, (3) unresolved legal issues, regional and international cooperation the potential value of natural resources and sea routes, (4) unresolved legal issues, regional and international cooperation the prominent characteristics of the Arctic has drawn China to the Arctic. Although Arctic states can claim national sovereignty, China argues that it has interest in the region as a global partner. Unlike the Arctic states, China is not a stakeholder but an investor and buyer state in the region. Though China views the political and economic aspects of its Arctic policy as more important than security issues, the difficulty of in determining China’s true intentions in the Arctic leads to skepticism from the Arctic states regarding China’s regional involvement. China may react to this skepticism by raising the prominence of security as a feature of its Arctic presence and allocating financial resources to that end. However, it is difficult to argue that China could become a direct aggressive actor in the Arctic. This article aims to explain the goals, the implementation, and the reasoning behind China’s Arctic policy, with reference to the distinguishing features of the region as a whole.

Keywords: The Arctic, Arctic States, Prominent Characteristics of the Arctic, China, China’s Arctic Policy.

Research paper thumbnail of Armín Vámbéry’nin “Türkistan Seyahatnamesi”nde Geçen “Ahmet ile Yusuf” Destanı

Research paper thumbnail of Karakalpaklarin Hive Hanlarina kar yürüttükleri isyan hareketleri (1855-1856)

Belleten Turk Tarih Kurumu, 2003

Before they moved into the Harezm region, the Karakalpaks lived first in Sirderya and then in the... more Before they moved into the Harezm region, the Karakalpaks lived first in Sirderya and then in the lands of the Kazakh khanate. Although they later agreed to live under Khive rule when they migrated to the Harezm region toescape Kazakh oppression, the heavy taxes levied by the Khive khans led the Karakalpaks to rebel. The most important of these uprisings was the Karakalpak Rebellion of 1855-1856. This rebellion was led by a Karakalpak named Ernazar Alakoz. In his struggle for an independent Karakalpak Khanate, Ernazar Han enlisted the aid of the Zarhk Khan of Genghis Khan ancestry. During this struggle he also received assistance from many other Karakalapk, Kazakh, Turkmen and Uzbeks begs. However, due to his use of clever politics, Seyid Muhammad Rahim Khan, who had risen to the Khive throne in 1855, succeeded in quelling the Karakalpak Rebellion, even though he had a difficult time doing so. By promising them titles and gifts Seyid Muhammed Rahim Khan tricked some of the begs into abandoning the rebellion; he then used his own force to kill those begs who remained in the rebel force. The 1855-1856 uprising led by Karakalpak Ernazar Alakoz was a response to the severe economic hardships imposed by the Khive khanate and by their constant imposition of taxes. This rebellion occupies an important place in Karakalpak history and Ernazar Alakoz is considered by the Karakalpaks to be a national hero. After this date the Karakalpak people did not attempt to enter solely or to lead such a powerful rebellion and they lived for many long years under the rule of the Khive Khanate.

Research paper thumbnail of Land Swap Formula in the Nagorno-Karabakh Crisis Solution: Goble Plan and Lavrov Plan

Bilig, 2022

When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani histori... more When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani historians have been looking for the truth in the thousand-year history which, in turn, creates a controversial issue. The Nagorno-Karabakh Autonomous Region was established in 1923 and had an official status within Azerbaijan. In order to resolve this conflict, after the dissolution of the USSR, solution proposals were presented under the umbrella of the OSCE Minsk Group. In this study, plans based on land swap and international solution proposals are discussed comparatively. In addition, the land swap strategy that will be implemented within the frame of the ceasefire agreement that took place on November 9, 2020 and that will become a topic for discussion in the future will be evaluated in this study.

Research paper thumbnail of Armin Vambery'nin Türkistan Seyahatnamesi ve Karakalpak Türklerine Dair Kayıtlar

Belleten

Bu makale; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük Türkologlarından birisi olan Macar asıllı bilim adamı,... more Bu makale; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük Türkologlarından birisi olan Macar asıllı bilim adamı, seyyah ve casus Prof. Dr. Armin Vambery'nin "Reşat Efendi" sahte ad ve kıyafetiyle devrinin ünlü Osmanlı paşalarından Mehmed Sadık Rıfat Paşa'nın İstanbul'daki konağında dört sene misafir kaldıktan sonra Türklerin ana vatanı olan Türkistan'a üç yıl süren (1862-1865) yolculuğu sonrasında kaleme almış olduğu eserlerinde geçen, bugün Aral gölü ve çevresinde yaşayan Karakalpak Türkleri topraklarındaki inceleme ve gözlemlerinin hikâyesidir.

Research paper thumbnail of Karakalpakların Hive Hanlarına Karşı Yürüttükleri İsyan Hareketleri (1855-1856)

Belleten

1811 yılından itibaren Eski Kungrat bölgesi Hive Hanlığı'nın merkezi olmuştur. Batıda bulunan... more 1811 yılından itibaren Eski Kungrat bölgesi Hive Hanlığı'nın merkezi olmuştur. Batıda bulunan Türkmen kabilelerin de fethedilmesiyle Karakalpaklar, kuzeyden Aral gölü, güneyden Hive Hanlığı merkezi ile çevrilerek tamamiyle kontrol altına alınmıştır. Aslında Hive Hanı Muhammed Rahim bu bölgelerdeki fetihleriyle Türk kabilelerini bir arada toplamış, Hive Hanlığı çatısı altında bir Türk kabileler birliği oluşturmuştur. Bu seferlerden sonra Karakalpakların Hârezm vahasına yerleşmeleri tamamlanmıştır. Karakalpakların sol kolu Kungrat ve Hocaeli arasındaki Şumanay sahillerine yerleşmiştir. Sağ kol ise Kök-Uzyak sahilleri ve Kuşkanatav Tepesi'nin yanında yer alan Amuderya sahillerine yerleşmiştir(1).

Research paper thumbnail of Avrupa Birliği'nin Tarih Eğitimi Yoluyla Oluşturmaya Çalıştığı Yeni Avrupa Kimliği ve Türkiye'nin Bu Yeni Kimliğe Uyum Çalışmaları

Avrupa Birligi, 21. Yuzyilin basinda ekonomik birligin yaninda siyasi ve kulturel anlamda da tam ... more Avrupa Birligi, 21. Yuzyilin basinda ekonomik birligin yaninda siyasi ve kulturel anlamda da tam bir birlesmenin olmasi gerektiginin farkina varmistir. Bu amacla 1996 yilindan itibaren Avrupa Birligine uye olan ve uyelige aday ulkelerin icinde bulundugu Tarih Egitimi ile ilgili projeleri yururluge koymustur. Avrupa Birliginin bu projeleri yururluge koymasinin asil nedeni Tarih Egitimi yoluyla yeni bir Avrupa kimligi olusturmaktir. Turkiye, bu projelerle 1996 yilindan itibaren aktif olarak katilmaktadir. Bu makalede Avrupa Birliginin bu projeler yoluyla yuruttugu faaliyetler ve Turkiye’nin bu surece uyumu anlatilmaktadir.

Research paper thumbnail of A New Understanding of History in European Union and the Reflection of It on the Concept of the Dialogue Between Cultures

Muğla Sitki Kocman Universitesi Sosyal Bilimler Ensitusu Dergisi, Sep 13, 2013

Towards the end of the 20th century European Union entered into a quite strong period in terms of... more Towards the end of the 20th century European Union entered into a quite strong period in terms of economics. During this period, after the collapse of the Soviet Union and Yugoslavia, some of the countries which came out of these unions applied for the membership of the European Union. This causes the need of the European Union to have a new plan for the future. In this plan for the future there occurred some ideas and projects related to the political, cultural and social ways of integration along with the economic union and help. One of these projects and ideas is the thought that the course books play an essential role in the development of societies and generations. And because of this there occurred an idea of workshop with reference to the course books between the member countries of the European Union and the candidate countries. History course books occupy a cardinal place in realising this project. In accordance with this thought European historians think that the history of the 20th century should occupy a bigger place in the general history education. Moreover, they stress that instead of strengthening the national identities, as it was in the past, the history course books should provide more space for the European social history and by doing this they should establish European consciousness. As an example of this project, East Europe, Caucasus and Black Sea countries with the support of the European Council realised and are still holding the projects of the development of a new understanding of history. The aim of this project is to encourage the neighbouring countries to be tolerant towards each other and in a way to smooth patriotism. However, this understanding encompasses some drawbacks because it provides an understanding of history with the European centre. This presentation scrutinises the change in the history course books that is going to take place because of the new understanding of history. What is more, it is going to evaluate the influence of this change on the relationship between Turkey and its neighbours with which it has some problems – Bulgaria, Greece, Siria, Armenia – and the reflection of this change on the dialogue between the cultures. Key Words: Dialogue between cultures, History Education, becoming European, Identity, European Union.

Research paper thumbnail of ARKTİKA’DA RUSYA-ÇİN İŞ BİRLİĞİ VE TÜRKİYE'NİN ARKTİKA POLİTİKASI

Nobel, 2021

Bu çalışmada Arktika (Kuzey Buz Denizi)’da Rusya-Çin işbirliğinin küresel dünya düzenine getirece... more Bu çalışmada Arktika (Kuzey Buz Denizi)’da Rusya-Çin işbirliğinin küresel
dünya düzenine getireceği değişim ile ABD’nin bu değişime karşı bölgedeki politikaları ne olabilir sorusu cevaplanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile son dönemde ABD’nin Ukrayna, Doğu Akdeniz, Baltık Bölgesi, Karadeniz, Arktika’daki stratejik atılımları genel olarak değerlendirilecektir. Bu çalışmanın genel amacı Arktika bölgesinin lojistik ve enerji koridoru olması halinde dünyada oluşabilecek değişim ile kriz alanlarının yorumlanmasıdır. Arktika’daki gelişmeler, doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’yi de etkileyeceği için bu tür çalışmaların Türkçe literatürde yer
alması önemlidir. Çalışmada bilimsel olarak Arktika ile ilgili birincil el kaynaklar incelenmiştir. Kaynak taramasında bölgeye dair Çin, Rusya, ABD vd. ülkelerden örnekler incelenmiştir. Çalışmadaki araştırma sonuçlarında var olan literatür ve ikincil kaynaklar analiz edilmiştir. Bu çalışmada öncelikle, Rusya’nın Arktika politikasının tarihsel gelişimi daha sonrasında da Rusya-Çin işbirliğinin iki ülke tarafından nasıl değerlendirildiği işlenmiştir. Son olarak Türkiye’nin Arktika politikasının gerekçeleri ve faydaları üzerinde durulmuştur.

Research paper thumbnail of Land Swap Formula in the Nagorno-Karabakh Crisis Solution: Goble Plan and Lavrov Plan

bilig, 2022

When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani histori... more When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani historians have been looking for the truth in the thousand-year history which, in turn, creates a controversial issue. The Nagorno-Karabakh Autonomous Region was established in 1923 and had an official status within Azerbaijan. In order to resolve this conflict, after the dissolution of the USSR, solution proposals were presented under the umbrella of the OSCE Minsk Group. In this study, plans based on land swap and international solution proposals are discussed comparatively. In addition, the land swap strategy that will be implemented within the frame of the ceasefire agreement that took place on November 9, 2020 and that will become a topic for discussion in the future will be evaluated in this study.

Research paper thumbnail of Rusya'nın Bölgesel Politikaları: Ukrayna, Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ

Research paper thumbnail of Özbek Hanlıklarında Tarih Yazıcılığı

Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021

Batıda Hazar Denizi’nden doğuda bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan Sincan Uygur... more Batıda Hazar Denizi’nden doğuda bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları
içinde yer alan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin doğu ucundaki Hami (Kumul) şehrine uzanan, kuzeyde Sibirya’dan güneyde Afganistan’ın kuzeyi (Afgan Türkistanı) ile İran’ın kuzeydoğusunu (İran Türkistanı) içine alan Türkistan bölgesinde 16. yüzyılın başından 20. yüzyılın başına kadar hüküm sürmüş devletler “Türkistan Hanlıkları” olarak isimlendirilmiştir. Bu hanlıklardan Buhara Hanlığı (1500-1920), Hive Hanlığı (1511-1920) ve Hokand Hanlığı (1709-1876) halkının büyük bir kısmı Özbeklerden oluştuğu için Özbek hanlıkları olarak da bilinmektedir. Bu Özbek hanlıklarında tarih yazıcılığı ve temsilcileri genel olarak işlenmiştir.

Research paper thumbnail of Karakalpak Türklerinde Nakış Sanatı ve Türk Kültürüne Etkisi

Konya Büyükşehir Belediyesi, 2016

Karakalpak Türklerinde nakış sanatı ve Türk kültürüne etkisi üzerinde durulmaktadır. Karakalpak n... more Karakalpak Türklerinde nakış sanatı ve Türk kültürüne etkisi üzerinde durulmaktadır. Karakalpak nakışları birçok Türk topluluğunun kültüründen etkilenmiştir. Karakalpak nakış ve motifleri hayatın birçok alanında kullanılmış ve kültürün ana unsuru olmuştur.

Research paper thumbnail of Dağlık Karabağ: Ermenistan-Azerbaycan Barış Anlaşmasının Değerlendirilmesi

Karabağ Zaferi: Kafkasya’da Yeni Dengelerden Türk ve İslam Dünyasında Yeni İşbirliği Modeline, 2020

27 Eylül’de başlayan savaş 45 gün sürdükten sonra 9 Kasım’da barış anlaşmasıyla şimdilik son buld... more 27 Eylül’de başlayan savaş 45 gün sürdükten sonra 9 Kasım’da barış anlaşmasıyla şimdilik son buldu. Barış anlaşmasının şartlarını değerlendirmeden önce anlaşma maddeleri nelerdir?

Rusya’nın NATO ve ABD’nin Güney Kafkasya’da etkin olmasından endişelendiğini biliyoruz. Azerbaycan-Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlı hale gelmeleri şimdilik Batı’nın bölgedeki etkisini etkisizleştirmiştir. Rusya, Türkiye ile ilişkileri olumlu ilerlediği sürece Türkiye'nin Kafkasya’da kısmi etkisini zararlı görmemektedir. Rusya’nın Dağlık Karabağ’daki işbirliğinin Türkiye ile Suriye ve Libya’daki görüşmelere olumlu etki edeceğine dair beklentisi vardır. Ermenistan-Azerbaycan arasındaki Barış Anlaşması ile henüz Karabağ ve birçok konuda nihai sonuca ulaşılmadığını söylemeliyiz. Eğer bu ateşkes anlaşması 5 yıl bitmeden nihai sonuca ulaştırtılmaz ve uluslararası geçerliliği olan kesin antlaşma imzalanmaz ise bölgede yeniden bir kriz çıkması muhtemeldir.

Sonuç olarak yapılan anlaşma hem Ermenistan hem de Azerbaycan için sorunun çözümüne katkı yaptığından kazançlıdır. Azerbaycan daha önce istediği gibi işgal altındaki ana topraklarını almıştır. Ermeniler ise 1988’de
çoğunlukta yaşadıkları yerlerde mallarının garanti edildiği ve özgürce yaşayabilecekleri bir durumu sağlayabilmişlerdir. Ermenistan açısından tek kayıp artık bağımsızlık elde etmeleri mümkün değildir. Azerbaycan açısından kazanç ise Nahçıvan koridoru ile toprak bütünlüğünü sağlamasıdır.

Research paper thumbnail of Yeni̇ Avrasyacilik Ve Rusya

Car I. Petro Doneminde ortaya atilan Avrasyacilik politikasi; Rusya’nin Bati ile Dogu’yu bir aray... more Car I. Petro Doneminde ortaya atilan Avrasyacilik politikasi; Rusya’nin Bati ile Dogu’yu bir araya getiren Avrasyali bir kimlige sahip oldugunu belirtmektedir. Avrasyacilik, Rus halkinin sadece Slav unsuru ile tanimlanamayacagini, Slav olmayan toplumlarla da baginin oldugunu savunmaktadir. Uzun sure SSCB’nin gundeminde yer bulamayan Avrasyacilik Akimi, Sovyetlerin cokusu doneminde yeniden on plana cikmistir. Klasik Avrasyacilik olarak tanimlayacagimiz bu akim Putin’in iktidara gelmesiyle siyasi, ekonomik ve askeri anlamda bicim degistirmistir. Bu yeni akim Yeni Avrasyacilik olarak tanimlanmistir. Yeni Avrasyacilar jeopolitige cok daha fazla ilgi duymuslardir. Bu makalede oncelikle Avrasyacilik kavraminin tarihi ve Rusya’da Carlik Donemi basta olmak uzere Sovyetler Birligi ve Yeni Rusya donemindeki surec ortaya konulmustur. Boylece Turkiye, Rusya ve Orta Asya ulkeleri arasinda olusabilecek Avrasya Birligi politikasi tarihsel olarak irdelenmistir.

Research paper thumbnail of Stalin Döneminde Repressiya: Karakalpak Türklerine Uygulanan Siyasi Baskılar ve Cezalandırmalar (1927-1953)

Türk Dünyasında Repressiya, 2023

Sovyetler Birliği tarihinde Stalin dönemi olarak adlandırılan 1927-1953 yılları arası, katı rejim... more Sovyetler Birliği tarihinde Stalin dönemi olarak adlandırılan 1927-1953 yılları arası, katı rejimin uygulandığı bir dönemdir. Bu dönemde her milletten insanlar ve aydınlar katledilmiş ya da sürgüne gönderilmiştir. Stalin hükümetinin tarım reformları ile 1927 yılında köylü çiftliklerin geniş ve birleşik kamu çiftliklerine (коллективное хозяйство) yani “Kolhoz”a dönüştürülmesi ve bu çiftliklerin modern teknik kurallar ile işlenmesi kararı alınmıştır. Bu kararın hayata geçirilmesi; göçebe, yarı göçebe, çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan Orta Asya Türklerinin hayatını alt üst etmek anlamına gelmektedir.

Bu makalenin konusunu içeren Stalin Dönemindeki uygulamaları incelediğimizde Karakalpakistan’ın bu konuda oldukça zorluklar yaşadığını söyleyebiliriz. SSCB’nin uyguladığı repressiya Karakalpak Türklerinde ve Karakalpakistan’da derin izler bırakmıştır.

Sovyet siyaseti Karakalpak halkının tepkisine sebep olmuştur. Başlangıçta halka bağımsızlık, kendi topraklarının sahibi olma, ayrı devlet kurabilme gibi imkânlar sağlanacağına dair umutlar verilmiştir. Sovyet Devleti, Türk topluluklarının ayrı devletler kurmasını sağlayarak insanları birbirinden uzaklaştırıp, parçalama siyasetini uygulamıştır. Bu politikanın devletleri yönetmeyi daha da kolaylaştıracağı düşünülmüştür.

Sovyet siyasetinin temelini komünist propagandası oluşturmuştur. Karakalpak halkı iki cepheye ayrılıp birbirine sessiz savaş ilan etmiştir. Sovyet siyasetini savunan ve bu siyasete tarafsız ya da karşı olan halk birbirinden ayrılmıştır. Fakat bu sorunların gerçek ve en önemli sebebi ekonomik krizlerdir. Karakalpak toprakları Rus İmparatorluk siyasetine göre pamuk, buğday, yonca gibi ham madde pazarı olarak kullanılmıştır. Sovyet Devleti, bu siyaseti devam ettirmiştir. Ekonomik programlar hazırlanmış ve “25 binciler” adında Rus komünist grubu Karakalpakistan’da faaliyet başlatmıştır.

Research paper thumbnail of Kanal İstanbul: Karadeniz'de Yeni Ekonomik Alan, Güvenlik Konsepti ve Rusya'nın Bakışı

Research paper thumbnail of Rus Paganizmi ve Hristiyanlığa Etkisi

Research paper thumbnail of BALTIK COĞRAFYASININ RUS DIŞ POLİTİKASINA ETKİSİ

Research paper thumbnail of Rusya'nın Arktika Politikası

Nobel, 2022

Rusya’nın Arktika politikası devletin ana önceliklerden biridir ve mevcut politikası, esas olarak... more Rusya’nın Arktika politikası devletin ana önceliklerden biridir ve mevcut politikası, esas olarak tarihsel deneyimine ve sürekliliğe dayanmaktadır. Doktrinel temelini 2008, 2013 ve 2020 yıllarında yayınlanan belgeler oluşturmaktadır. Çoğu zaman Arktika politikasının oluşumu, alınan kararların reaktif doğası ile karakterize edilebilir. Bu durum hem Rus hem de Batılı birçok uzman tarafından çokça tartışılmaktadîı. İki hâkim söylem veya anlatıdan bahsedilebilir. Bunların ilki ve çoğunlukla Batılı uzmanlar tarafından dile getirilen söylem; Rusya’nın Arktika politikasının yayılmacı ve aktif olduğudur. İkincisi ve çoğunlukla Rus uzmanlar tarafından dile getirilen ise Rus Arktikası’nın öncelikle ekonomik olarak geliştirilmesi hedefidir. Çalışma, bu ikinci söylemin daha gerçekçi olduğunu iddia etmekte ve Rusya’nın Arktika politikasının arakasındaki gerçekliği ve uygulama alanlarını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.

Research paper thumbnail of Çin'in Arktika Politikası

21. YÜZYILDA BÜTÜN BOYUTLARIYLA ÇİN HALK CUMHURİYETİ, 2022

The Arctic is the region where the continents of Asia, Europe, and America are closest to each ot... more The Arctic is the region where the continents of Asia, Europe, and America are closest to each other. With the impact of climate change, the boundary between the Arctic and the rest of the world is disappearing, and the Arctic, which has long been on the periphery of national and international concerns, is becoming the focus of attention. Four prominent characteristics of the Arctic make it of particular interest: (1) the Arctic as a region, (2) its changing security and geopolitical structure, (3) unresolved legal issues, regional and international cooperation the potential value of natural resources and sea routes, (4) unresolved legal issues, regional and international cooperation the prominent characteristics of the Arctic has drawn China to the Arctic. Although Arctic states can claim national sovereignty, China argues that it has interest in the region as a global partner. Unlike the Arctic states, China is not a stakeholder but an investor and buyer state in the region. Though China views the political and economic aspects of its Arctic policy as more important than security issues, the difficulty of in determining China’s true intentions in the Arctic leads to skepticism from the Arctic states regarding China’s regional involvement. China may react to this skepticism by raising the prominence of security as a feature of its Arctic presence and allocating financial resources to that end. However, it is difficult to argue that China could become a direct aggressive actor in the Arctic. This article aims to explain the goals, the implementation, and the reasoning behind China’s Arctic policy, with reference to the distinguishing features of the region as a whole.

Keywords: The Arctic, Arctic States, Prominent Characteristics of the Arctic, China, China’s Arctic Policy.

Research paper thumbnail of Armín Vámbéry’nin “Türkistan Seyahatnamesi”nde Geçen “Ahmet ile Yusuf” Destanı

Research paper thumbnail of Karakalpaklarin Hive Hanlarina kar yürüttükleri isyan hareketleri (1855-1856)

Belleten Turk Tarih Kurumu, 2003

Before they moved into the Harezm region, the Karakalpaks lived first in Sirderya and then in the... more Before they moved into the Harezm region, the Karakalpaks lived first in Sirderya and then in the lands of the Kazakh khanate. Although they later agreed to live under Khive rule when they migrated to the Harezm region toescape Kazakh oppression, the heavy taxes levied by the Khive khans led the Karakalpaks to rebel. The most important of these uprisings was the Karakalpak Rebellion of 1855-1856. This rebellion was led by a Karakalpak named Ernazar Alakoz. In his struggle for an independent Karakalpak Khanate, Ernazar Han enlisted the aid of the Zarhk Khan of Genghis Khan ancestry. During this struggle he also received assistance from many other Karakalapk, Kazakh, Turkmen and Uzbeks begs. However, due to his use of clever politics, Seyid Muhammad Rahim Khan, who had risen to the Khive throne in 1855, succeeded in quelling the Karakalpak Rebellion, even though he had a difficult time doing so. By promising them titles and gifts Seyid Muhammed Rahim Khan tricked some of the begs into abandoning the rebellion; he then used his own force to kill those begs who remained in the rebel force. The 1855-1856 uprising led by Karakalpak Ernazar Alakoz was a response to the severe economic hardships imposed by the Khive khanate and by their constant imposition of taxes. This rebellion occupies an important place in Karakalpak history and Ernazar Alakoz is considered by the Karakalpaks to be a national hero. After this date the Karakalpak people did not attempt to enter solely or to lead such a powerful rebellion and they lived for many long years under the rule of the Khive Khanate.

Research paper thumbnail of Land Swap Formula in the Nagorno-Karabakh Crisis Solution: Goble Plan and Lavrov Plan

Bilig, 2022

When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani histori... more When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani historians have been looking for the truth in the thousand-year history which, in turn, creates a controversial issue. The Nagorno-Karabakh Autonomous Region was established in 1923 and had an official status within Azerbaijan. In order to resolve this conflict, after the dissolution of the USSR, solution proposals were presented under the umbrella of the OSCE Minsk Group. In this study, plans based on land swap and international solution proposals are discussed comparatively. In addition, the land swap strategy that will be implemented within the frame of the ceasefire agreement that took place on November 9, 2020 and that will become a topic for discussion in the future will be evaluated in this study.

Research paper thumbnail of Armin Vambery'nin Türkistan Seyahatnamesi ve Karakalpak Türklerine Dair Kayıtlar

Belleten

Bu makale; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük Türkologlarından birisi olan Macar asıllı bilim adamı,... more Bu makale; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük Türkologlarından birisi olan Macar asıllı bilim adamı, seyyah ve casus Prof. Dr. Armin Vambery'nin "Reşat Efendi" sahte ad ve kıyafetiyle devrinin ünlü Osmanlı paşalarından Mehmed Sadık Rıfat Paşa'nın İstanbul'daki konağında dört sene misafir kaldıktan sonra Türklerin ana vatanı olan Türkistan'a üç yıl süren (1862-1865) yolculuğu sonrasında kaleme almış olduğu eserlerinde geçen, bugün Aral gölü ve çevresinde yaşayan Karakalpak Türkleri topraklarındaki inceleme ve gözlemlerinin hikâyesidir.

Research paper thumbnail of Karakalpakların Hive Hanlarına Karşı Yürüttükleri İsyan Hareketleri (1855-1856)

Belleten

1811 yılından itibaren Eski Kungrat bölgesi Hive Hanlığı'nın merkezi olmuştur. Batıda bulunan... more 1811 yılından itibaren Eski Kungrat bölgesi Hive Hanlığı'nın merkezi olmuştur. Batıda bulunan Türkmen kabilelerin de fethedilmesiyle Karakalpaklar, kuzeyden Aral gölü, güneyden Hive Hanlığı merkezi ile çevrilerek tamamiyle kontrol altına alınmıştır. Aslında Hive Hanı Muhammed Rahim bu bölgelerdeki fetihleriyle Türk kabilelerini bir arada toplamış, Hive Hanlığı çatısı altında bir Türk kabileler birliği oluşturmuştur. Bu seferlerden sonra Karakalpakların Hârezm vahasına yerleşmeleri tamamlanmıştır. Karakalpakların sol kolu Kungrat ve Hocaeli arasındaki Şumanay sahillerine yerleşmiştir. Sağ kol ise Kök-Uzyak sahilleri ve Kuşkanatav Tepesi'nin yanında yer alan Amuderya sahillerine yerleşmiştir(1).

Research paper thumbnail of Avrupa Birliği'nin Tarih Eğitimi Yoluyla Oluşturmaya Çalıştığı Yeni Avrupa Kimliği ve Türkiye'nin Bu Yeni Kimliğe Uyum Çalışmaları

Avrupa Birligi, 21. Yuzyilin basinda ekonomik birligin yaninda siyasi ve kulturel anlamda da tam ... more Avrupa Birligi, 21. Yuzyilin basinda ekonomik birligin yaninda siyasi ve kulturel anlamda da tam bir birlesmenin olmasi gerektiginin farkina varmistir. Bu amacla 1996 yilindan itibaren Avrupa Birligine uye olan ve uyelige aday ulkelerin icinde bulundugu Tarih Egitimi ile ilgili projeleri yururluge koymustur. Avrupa Birliginin bu projeleri yururluge koymasinin asil nedeni Tarih Egitimi yoluyla yeni bir Avrupa kimligi olusturmaktir. Turkiye, bu projelerle 1996 yilindan itibaren aktif olarak katilmaktadir. Bu makalede Avrupa Birliginin bu projeler yoluyla yuruttugu faaliyetler ve Turkiye’nin bu surece uyumu anlatilmaktadir.

Research paper thumbnail of A New Understanding of History in European Union and the Reflection of It on the Concept of the Dialogue Between Cultures

Muğla Sitki Kocman Universitesi Sosyal Bilimler Ensitusu Dergisi, Sep 13, 2013

Towards the end of the 20th century European Union entered into a quite strong period in terms of... more Towards the end of the 20th century European Union entered into a quite strong period in terms of economics. During this period, after the collapse of the Soviet Union and Yugoslavia, some of the countries which came out of these unions applied for the membership of the European Union. This causes the need of the European Union to have a new plan for the future. In this plan for the future there occurred some ideas and projects related to the political, cultural and social ways of integration along with the economic union and help. One of these projects and ideas is the thought that the course books play an essential role in the development of societies and generations. And because of this there occurred an idea of workshop with reference to the course books between the member countries of the European Union and the candidate countries. History course books occupy a cardinal place in realising this project. In accordance with this thought European historians think that the history of the 20th century should occupy a bigger place in the general history education. Moreover, they stress that instead of strengthening the national identities, as it was in the past, the history course books should provide more space for the European social history and by doing this they should establish European consciousness. As an example of this project, East Europe, Caucasus and Black Sea countries with the support of the European Council realised and are still holding the projects of the development of a new understanding of history. The aim of this project is to encourage the neighbouring countries to be tolerant towards each other and in a way to smooth patriotism. However, this understanding encompasses some drawbacks because it provides an understanding of history with the European centre. This presentation scrutinises the change in the history course books that is going to take place because of the new understanding of history. What is more, it is going to evaluate the influence of this change on the relationship between Turkey and its neighbours with which it has some problems – Bulgaria, Greece, Siria, Armenia – and the reflection of this change on the dialogue between the cultures. Key Words: Dialogue between cultures, History Education, becoming European, Identity, European Union.

Research paper thumbnail of ARKTİKA’DA RUSYA-ÇİN İŞ BİRLİĞİ VE TÜRKİYE'NİN ARKTİKA POLİTİKASI

Nobel, 2021

Bu çalışmada Arktika (Kuzey Buz Denizi)’da Rusya-Çin işbirliğinin küresel dünya düzenine getirece... more Bu çalışmada Arktika (Kuzey Buz Denizi)’da Rusya-Çin işbirliğinin küresel
dünya düzenine getireceği değişim ile ABD’nin bu değişime karşı bölgedeki politikaları ne olabilir sorusu cevaplanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile son dönemde ABD’nin Ukrayna, Doğu Akdeniz, Baltık Bölgesi, Karadeniz, Arktika’daki stratejik atılımları genel olarak değerlendirilecektir. Bu çalışmanın genel amacı Arktika bölgesinin lojistik ve enerji koridoru olması halinde dünyada oluşabilecek değişim ile kriz alanlarının yorumlanmasıdır. Arktika’daki gelişmeler, doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’yi de etkileyeceği için bu tür çalışmaların Türkçe literatürde yer
alması önemlidir. Çalışmada bilimsel olarak Arktika ile ilgili birincil el kaynaklar incelenmiştir. Kaynak taramasında bölgeye dair Çin, Rusya, ABD vd. ülkelerden örnekler incelenmiştir. Çalışmadaki araştırma sonuçlarında var olan literatür ve ikincil kaynaklar analiz edilmiştir. Bu çalışmada öncelikle, Rusya’nın Arktika politikasının tarihsel gelişimi daha sonrasında da Rusya-Çin işbirliğinin iki ülke tarafından nasıl değerlendirildiği işlenmiştir. Son olarak Türkiye’nin Arktika politikasının gerekçeleri ve faydaları üzerinde durulmuştur.

Research paper thumbnail of Land Swap Formula in the Nagorno-Karabakh Crisis Solution: Goble Plan and Lavrov Plan

bilig, 2022

When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani histori... more When we examine the history of Nagorno-Karabakh, we can see that Armenian and Azerbaijani historians have been looking for the truth in the thousand-year history which, in turn, creates a controversial issue. The Nagorno-Karabakh Autonomous Region was established in 1923 and had an official status within Azerbaijan. In order to resolve this conflict, after the dissolution of the USSR, solution proposals were presented under the umbrella of the OSCE Minsk Group. In this study, plans based on land swap and international solution proposals are discussed comparatively. In addition, the land swap strategy that will be implemented within the frame of the ceasefire agreement that took place on November 9, 2020 and that will become a topic for discussion in the future will be evaluated in this study.

Research paper thumbnail of Rusya'nın Bölgesel Politikaları: Ukrayna, Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ

Research paper thumbnail of Özbek Hanlıklarında Tarih Yazıcılığı

Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021

Batıda Hazar Denizi’nden doğuda bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan Sincan Uygur... more Batıda Hazar Denizi’nden doğuda bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları
içinde yer alan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin doğu ucundaki Hami (Kumul) şehrine uzanan, kuzeyde Sibirya’dan güneyde Afganistan’ın kuzeyi (Afgan Türkistanı) ile İran’ın kuzeydoğusunu (İran Türkistanı) içine alan Türkistan bölgesinde 16. yüzyılın başından 20. yüzyılın başına kadar hüküm sürmüş devletler “Türkistan Hanlıkları” olarak isimlendirilmiştir. Bu hanlıklardan Buhara Hanlığı (1500-1920), Hive Hanlığı (1511-1920) ve Hokand Hanlığı (1709-1876) halkının büyük bir kısmı Özbeklerden oluştuğu için Özbek hanlıkları olarak da bilinmektedir. Bu Özbek hanlıklarında tarih yazıcılığı ve temsilcileri genel olarak işlenmiştir.

Research paper thumbnail of Karakalpak Türklerinde Nakış Sanatı ve Türk Kültürüne Etkisi

Konya Büyükşehir Belediyesi, 2016

Karakalpak Türklerinde nakış sanatı ve Türk kültürüne etkisi üzerinde durulmaktadır. Karakalpak n... more Karakalpak Türklerinde nakış sanatı ve Türk kültürüne etkisi üzerinde durulmaktadır. Karakalpak nakışları birçok Türk topluluğunun kültüründen etkilenmiştir. Karakalpak nakış ve motifleri hayatın birçok alanında kullanılmış ve kültürün ana unsuru olmuştur.

Research paper thumbnail of Dağlık Karabağ: Ermenistan-Azerbaycan Barış Anlaşmasının Değerlendirilmesi

Karabağ Zaferi: Kafkasya’da Yeni Dengelerden Türk ve İslam Dünyasında Yeni İşbirliği Modeline, 2020

27 Eylül’de başlayan savaş 45 gün sürdükten sonra 9 Kasım’da barış anlaşmasıyla şimdilik son buld... more 27 Eylül’de başlayan savaş 45 gün sürdükten sonra 9 Kasım’da barış anlaşmasıyla şimdilik son buldu. Barış anlaşmasının şartlarını değerlendirmeden önce anlaşma maddeleri nelerdir?

Rusya’nın NATO ve ABD’nin Güney Kafkasya’da etkin olmasından endişelendiğini biliyoruz. Azerbaycan-Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlı hale gelmeleri şimdilik Batı’nın bölgedeki etkisini etkisizleştirmiştir. Rusya, Türkiye ile ilişkileri olumlu ilerlediği sürece Türkiye'nin Kafkasya’da kısmi etkisini zararlı görmemektedir. Rusya’nın Dağlık Karabağ’daki işbirliğinin Türkiye ile Suriye ve Libya’daki görüşmelere olumlu etki edeceğine dair beklentisi vardır. Ermenistan-Azerbaycan arasındaki Barış Anlaşması ile henüz Karabağ ve birçok konuda nihai sonuca ulaşılmadığını söylemeliyiz. Eğer bu ateşkes anlaşması 5 yıl bitmeden nihai sonuca ulaştırtılmaz ve uluslararası geçerliliği olan kesin antlaşma imzalanmaz ise bölgede yeniden bir kriz çıkması muhtemeldir.

Sonuç olarak yapılan anlaşma hem Ermenistan hem de Azerbaycan için sorunun çözümüne katkı yaptığından kazançlıdır. Azerbaycan daha önce istediği gibi işgal altındaki ana topraklarını almıştır. Ermeniler ise 1988’de
çoğunlukta yaşadıkları yerlerde mallarının garanti edildiği ve özgürce yaşayabilecekleri bir durumu sağlayabilmişlerdir. Ermenistan açısından tek kayıp artık bağımsızlık elde etmeleri mümkün değildir. Azerbaycan açısından kazanç ise Nahçıvan koridoru ile toprak bütünlüğünü sağlamasıdır.

Research paper thumbnail of Rusya’da Yeni Nükleer Doktrin: Sonsuz Savaşlara Doğru Mu?

Rusya’da Yeni Nükleer Doktrin: Sonsuz Savaşlara Doğru Mu?, 2024

2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya harekât düzenleyerek savaş başlatması yeni dünyada silahlanma b... more 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya harekât düzenleyerek savaş başlatması yeni dünyada silahlanma başta olmak üzere nükleer savaş tehdidini de gündeme getiriyor. 2024 yılının ikinci yarısında İngiltere ve ABD öncülüğündeki bazı devletlerin Ukrayna’ya destek olarak verdikleri silahları, Rusya topraklarında da kullanmaya yönelik izinler tartışılmaya başlandı. Bu silahlar içerisinde uzun menzilli füzelerin bulunması Rusya’nın tepkisine neden oldu. Rusya, tepki olarak nükleer silah kullanma doktrininde değişikliğe gideceğini duyurdu. Rusya’nın nükleer doktrindeki değişikliği, Batı'nın Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin Rusya'nın derinliklerindeki hedefleri vurmasına izin verme niyetine Putin'in tepkisi olarak değerlendirilebilir.

Rus lider Putin'in nükleer doktrinde değişiklik açıklamaları Ukrayna’nın Batı yapımı Storm Shadow füzeleriyle Rusya'nın derinliklerindeki hedefleri vurmasına izin vermek isteyen Ukrayna'nın Batılı müttefiklerine, özellikle de ABD ve İngiltere'ye açık bir mesajdır. Ukrayna'daki savaşın ilk günlerinde Rusya Devlet Başkanı Putin, Moskova'nın dünyanın en büyük nükleer cephaneliğinden sık sık bahsetti ve defalarca Rusya'yı savunmak için gerekli tüm araçları kullanacağına söz verdi. Daha sonra söylemini biraz yumuşattı, ancak Putin'e yakın yetkililer NATO ülkelerini, Ukrayna'ya uzun menzilli silah kullanmasına yeşil ışık yakmaları durumunda nükleer bir savaşı kışkırtma riskiyle karşı karşıya kalacakları konusunda uyarmıştı. Batı'ya yönelik yeni ve sert bir uyarıda bulunan Başkan Vladimir Putin, Rusya'ya nükleer güç tarafından desteklenen herhangi bir konvansiyonel saldırının, ülkesine yönelik ortak bir saldırı olarak değerlendirileceğini söyledi. Bu açıklama, nükleer silahların olası kullanımına ilişkin koşulları önemli ölçüde değiştiriyor. Bu bildirimizde Rusya’nın nükleer doktirininde yapmayı planladığı değişiklikler ve olası sonuçlarını değerlendirmeye çalışacağız.

Research paper thumbnail of Avrasya Medeniyeti Politikası ve Sovyet Kimliği

Avrasya Medeniyeti Politikası ve Sovyet Kimliği, 2018

Avrasyacılara göre Rusya’nın zor durumdan çıkıp refaha ve huzura kavuşması için Ortodoks medeniye... more Avrasyacılara göre Rusya’nın zor durumdan çıkıp refaha ve huzura
kavuşması için Ortodoks medeniyeti ile birlikte Asya, Türk ve Moğol
kökenlerine, Cengiz Han mirasına sahip çıkılması gerekiyordu.
Avrasyacılar, Rusya’nın ve Rusların uzun yıllardır Avrupa’nın bir
parçası olmaya çalışmasına rağmen Avrupa'da mutluluğu
bulamadıklarını dillendirmeye başladılar.

1917 Bolşevik Devrimi ile Lenin, tüm etnik unsurlara kendilerini
yönetebilecekleri temsil hakkı ve kültürel bağımsızlık verilmesi
konusunda ısrarcı olmuştur. Lenin ile birlikte hareket den Stalin onun
vefatına kadar bu projenin taraftarı olmuştur. Lenin’in vefatından sonra
Stalin daha çok SSCB kimliği oluşturulması konusunda fikirlerini beyan
etmiştir. Bu amaçla başta eğitim olmak üzere ekonomide yeniden
yapılandırmaya gidilmiştir. Eskiden var olan Latin alfabe temelli etnik
dillerin tamamı için Kril alfabesi oluşturulmuştur. Rusça resmi tek dil
olarak kabul edilmiş ve okullarda diğer dillere verilen özerklik
azaltılmıştır. Ayrıca Stalin’in etnik unsurları karıştırma planı ölçüsünde
yurtlarından sürgün edilen birçok etnik unsurun farklı coğrafyalarda
şehirlere ve kırsal alanlara yerleştirilmesi planı devreye girmiştir. Buna
göre Özbek, Tatar, Rus, Tacik, Kazak, Koreli vd. unsurların birbirleriyle
karışımı sağlanmaya çalışılmıştır. Bu plan Stalin’den sonra da
uygulanmışsa da 1990’lı yıllarda SSCB’nin yıkılması ile etnik milli
devletler kurulmuştur. Yeni dönemde hem Rus hem de Rusçaya karşı
tavır alınmıştır. Bu süreç 2000’li yıllarda Putin iktidarında eski post-
Sovyet ülkeleriyle ekonomik ve kültürel bağların yeniden tesisi ile
Avrasya Medeniyeti projesine evrilmiştir.

Research paper thumbnail of Bayani'nin Şecere-i Harezmşahi adlı eseri ve Hive Tarih Yazıcılığı

Bayani'nin Şecere-i Harezmşahi adlı eseri ve Hive Tarih Yazıcılığı, 2015

Bu bildiride Muhammed Yusuf Bayani’nin Şecere-i Harazmşahi adlı eseri ve Hive tarih yazıcılığına ... more Bu bildiride Muhammed Yusuf Bayani’nin Şecere-i Harazmşahi adlı eseri ve Hive tarih yazıcılığına dair bilgiler anlatılmıştır. Orta Asya Türk tarihi içerisinde Hive veya diğer adıyla Harezm bölgesinin önemi büyüktür. Çünkü hem tarih hem kültür hem de edebiyat alanında önemli eserler bu bölgede ortaya çıkmıştır. Özellikle Timurlular Devleti ve Harezmşahlar Devleti mirası olan Hive, Semerkant, Buhara, Hokand vb. şehirlerdeki medreselerde yetişen âlimler önemli eserler yazmıştır. El yazması olarak günümüze kadar gelebilen bu eserlerin incelenmesi ve aktarılmasıyla tarih yazıcılığının Türklerde önemli bir mesafe kaydettiği görülmektedir. Bu bildirimizde de Harezm tarih yazıcıları Ebülgazi Bahadır Han, Mûnis, Âgehî ve Bayani’nin tarihi eserlerine dair bilgiler verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Muhammed Yusuf Bayani, Harezm, tarih yazımı, Hive, Munis, Agehi.

Research paper thumbnail of Eski Türklerde Yerleşik Kültür ve Yurt Türkevi

Eski Türklerde Yerleşik Kültür ve Yurt Türkevi, 2018

Türkler, tarihte konargöçer kültürün temsilcileri olarak nitelendirildikleri için sanki yerleşik ... more Türkler, tarihte konargöçer kültürün temsilcileri olarak nitelendirildikleri için sanki yerleşik
bir kültür yokmuşçasına değerlendirmelerde bulunulmuştur. Hâlbuki Türklerin tarih sahnesine çıktıkları ilk dönemlerden itibaren barınmak için evler inşa ettikleri bilinmektedir. Hatta
Hun hükümdarların iki farklı merkez inşa ettirerek yaylak/kışlak olarak kullandıklarına dair
Çin kaynaklarında veriler mevcuttur. Çin kaynaklarından edindiğimiz verilere göre Türkler
ilk zamanlarda evlerini dövülmüş topraklardan yapmışlardır. Türklerin yerleşik kültürü yaşadıkları coğrafyalara göre şekillenmiştir. Örneğin Sibirya bölgesindeki ilk Türkler ise ahşaptan evler inşa etmişlerdir. Hunlar döneminde şehirleşmenin başladığı Türk tarihinde kalın
kütüklerle güçlendirilmiş surların çevrelediği şehirler de kurmuşlardır. MÖ 36 yılında Hun
hükümdarı Chih-ch, surlarla çevrili bir şehir yaparak Çinlilere karşı durmaya çalışmıştır.
Türklerin konargöçer bir hayata sahip olmaları onların topraktan uzak bir kültürü olduğuna
dair Batılı uzmanları yanıltmışsa da Türklerde toprağın ana kavramı ile birlikte anılmasına
bağlı olarak topraktan vazgeçmenin anadan vazgeçmek şeklinde yorumlandığı gözden
kaçmıştır. Türkler yaşadıkları bölgeleri sebepsiz terk etmemişlerdir. Bu göçlere tarihin ilk dönemlerinde savaşlar, iklim, coğrafyanın yaşam için yetersizliği, hayvanları için yeni otlaklar
arama, dünyaya barış ve huzur getirme vb. neden olmuştur. Fakat Türklerin inançlarında
“toprak/vatan uğruna ölüm” anlayışı yerleşim kültürünün de bir sonucudur. Ergenekon Destanında yurt tutma, yurdu zorunluluk sonucu bozkurdun öncülüğünde terk etme ve yeni
yurtlar arama konusundaki efsane aslında Türklerin yerleşik bir toplum olduğunun göstergelerindendir. Türklerin yerleşik kültür anlayışında şartlara göre konum alma vardır. Zaten
Türkler hızlı hareket ederek yeni şartlara uyum sağlayabilecek bir kültüre sahip olmasalardı
Orta Asya’da Anadolu’ya, Balkanlara, Avrupa’ya, Karadeniz’in kuzeyine, Ortadoğu’ya uzanacak bir yerleşim alanına sahip olamazlardı.
Türklerin farklı coğrafyalara göç etmeleri ve hayvancılıkla yoğun olarak uğraşmaları onların
yerleşim kültürüne oldukça fazla etki etmiştir. Türklerin hayatında Türkevi olarak nitelendirdiğimiz çadır/kara uy vb. evlerin hem hızlı kurulup toplanabilmesi, kolay taşınabilmesi gibi
nedenlere bağlı olarak bu kültürün önemli bir öğesi olmuştur. Türkevi olarak nitelendirdiğimiz bu kültürde malzemelerin tekerlekli arabalar, at vd. ile taşınabilmesi aslında Türklere
hızlı hareket etme kabiliyetini kazandırmıştır. Türkevleri sadece hayat alanı olarak değil aynı
zamanda kültürel, dini ve sosyal hayatın bir arada bulunduğu mekân olmuştur. Türkevleri
obaların sembollerine, kişilerin kendi zevklerine göre şekillenmiştir. Türk yurdu olarak da
adlandırılan Türkevlerinin tarihi süreçte Türk topluluklarının her birinde kendi milli kimliğini
ortaya koyabilecek tarzda farklılaştığını görüyoruz. Türklerde halkın yaşadığı yurt, hüküm-
438
4. Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi Türkiye Yazarlar Birliği
darın yaşadığı mekâna ise otağ deniyordu. Türklerin yurt kültürü belli bir dönem Çinlileri
de etkilemiştir. Çinli devlet adamları saraylarının avlularına kışlık çadır kurarak VII. yüzyılda
Çin’de Türkevi modasına neden olmuştur.1
Hun-Göktürklerden sonra Uygurlar döneminde yerleşik kültür ve tarım toplumu daha da
geliştiği için tuğla ve kerpiçten yapılan evler çoğalmıştır. Bu evlerin içerisinde halılar, oturmalık minderler serilirdi. Türklerde ayakkabı ile eve girmek eski dönemden itibaren yasaktır.
Uygurlar döneminde kurulan şehirler “balık” adıyla anılmıştır. Türkler yurtlar dışında ilk inşa
ettikleri kerpiç ve tahta evleri tek odalı yapmışlardır. Toprak zemin üzerine yapılan bu evlerin
yalıtımını ise en alt tarafa keçe sererek gidermeye çalışmışlardır. Tek odalı bu evlerde yemek
için ocak, yatma için ayrı alan, yüklük, dolap vardır. İslamiyet öncesi Türk toplumunda genel
anlamda çekirdek aile tipi yaygındır. Erkek evlatların bir an önce evlendirilip kendi yurdunu
kurması teşvik edilirdi. İslamiyet öncesi en küçük erkek evladın baba ocağına sahip çıkması
geleneği zamanla değişmeye başlamıştır. Türklerin Sibirya ve Orta Asya’dan başlattığı göç
hareketinde Balkanlar, Anadolu, Ortadoğu bölgesindeki yerleşim kültürleri de etkilenmiştir.
Türkler tek odalı yerleşim biçiminden birden fazla odalı ve avlulu ev yerleşimine geçmişlerdir.

Research paper thumbnail of Günümüz Özbek Kimliğinin Oluşumuna Timur ve Ankara Savaşı’nın Etkileri

Günümüz Özbek Kimliğinin Oluşumuna Timur ve Ankara Savaşı’nın Etkileri, 2018

Çağatay Hanlığı sonrası Orta Asya’da büyük bir imparatorluk kurmuş Timur’un 1402 tarihinde Osmanl... more Çağatay Hanlığı sonrası Orta Asya’da büyük bir imparatorluk kurmuş Timur’un 1402 tarihinde Osmanlı
Devleti hükümdarı Yıldırım Beyazıt Han ile Ankara Çubuk Ovası’nda yapmış olduğu savaş sadece o döneme
dair etkilerle değil günümüzde de hem Özbekistan’da hem de Türkiye’de farklı bilim alanlarında
değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. 1991 yılında SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan
Özbekistan Cumhuriyeti yeni milli kimlik oluşumunda Timur imajını özellikle kullanmıştır. Timur’un seferleri
kitaplaştırılarak Özbek kimliği ile özdeştirilmeye çalışılmıştır. Timur’ın bütün Orta Asya’yı hâkimiyetine
almasına bağlı olarak Özbekistan da bölgede hâkimiyet kurmak için tarihe vurgu yapmıştır. Bu bildirimizde
örneklerle Timur imajının günümüz Özbekistan’ın inşasında rolüne dair değerlendirmelerde bulunacağız.

Research paper thumbnail of Sovyetler Birliği’nde İdeolojik Bir Araç Olarak Tarihi Roman

Sovyetler Birliği’nde İdeolojik Bir Araç Olarak Tarihi Roman, 2015

Tarihi roman yazımını, 17. yüzyıldan itibaren başlatabiliriz. Bu yüzyılda toplumsal ve sosyo-ekon... more Tarihi roman yazımını, 17. yüzyıldan itibaren başlatabiliriz. Bu yüzyılda toplumsal ve
sosyo-ekonomik ilişkiler ile zihinsel ve kültürel ortam, roman yazımına olanak sağlamıştır.
Avrupa’da, somut bireylerin somut hayatları ile ilgili romanlar yazılmaya başlanmıştır.
Mitolojik ve dinî konular, yerini tarihî ve maddeci bir yaklaşıma bırakmıştır. Rusya’da tarihî
romanın serüvenini, Alexandre Puşkin (1799-1837) ile başlatmak doğru olacaktır. Rus
edebiyatını derinden etkileyen Puşkin, Rusya ve ardından Sovyetler Birliği’ndeki tarihi
roman geleneğinin başlatıcısıdır. Bunun dışında, Gogol’un folklorik romanı “Taras Bulba”
(1935), yine tarihî roman ekolünün başlangıcında yer almaktadır. Rusya’da, 19. yüzyılda
Lev N. Tolstoy (1828-1910), “Savaş ve Barış” (1869) adlı tarihi romanıyla bir çığır aşmıştır. Rus
Çarlığı döneminde tarihi roman, bir bakıma altın çağını yaşamıştır.

Research paper thumbnail of Türkiye ve Kazakistan'ın Yeni İpek Yolu Projesi ile Avrasya Birliği Projesi'ne Bakışı Перспективы Турции и Казахстана Евразийский союз проекта и Новый Шелковый путь проекта

Çin’in önderliğini yaptığı Yeni İpek Yolu Projesi ile Rusya’nın önderliğini yaptığı Avr... more Çin’in önderliğini yaptığı Yeni İpek Yolu Projesi ile Rusya’nın önderliğini yaptığı Avrasya Birliği Projesi Türkiye ve Kazakistan’ın gelecek planlamasında önemli bir yeri vardır. Yeni İpek Yolu Projesi, Çin için özellikle de Çin'in yeni lideri Xi Jinping için kişisel bir projedir. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev de tarihi İpek Yolu Projesine verdiği değeri birçok konuşmasında dile getirmiştir. Türkiye bu yeni projeye olan ilgisini Asya Altyapı Yatırım Bankasına kurucu üye olarak göstermiştir.
Kazakistan bağımsızlığını kazanmasından sonra çevre ülkelerin refahı ve barışı için Orta Asya Birliği ve Avrasya Birliği ile ilgili bir dizi proje önermiştir. Bu projeler başta Türkiye tarafından ilgi çekici bulunmuştur. Türkiye ve Kazakistan, Avrasya Projesi ve Yeni İpek Yolu
Projesi’ni bir refah projesi olarak değerlendirmektedir. Orta Asya’nın çok eski devirlerden itibaren Doğu-Batı ve Avrupa-Asya arasında bir köprü olduğu düşünülürse yeni yüzyılda bu coğrafi avantajın yerinde kullanılması tüm ülkelerin menfaatine olacaktır.Türkiye ve Kazakistan açısından bakıldığında Eski Sovyetler Birliği bölgesinde Rusya'nın öncülük ettiği Avrasya Birliği Projesinin aksine Çin’in ortaya attığı Yeni İpek Yolu Projesi çevre ülkeler açısından daha ilgi çekicidir. Çünkü bu proje kesin bir şekilde tanımlanmış sınırları olmayan, açık bir siyasi ve ekonomik projedir. Bunun bir sonucu olarak, Çin’in çok taraflı işbirliğini inşa etmesine uygun zemin hazırlamaktadır.

Research paper thumbnail of Türkiye Yazarlar Birliği’nin Türk Dünyası Vizyonu ve Başlıca Sivil Toplum Faaliyetleri

Bu bildiride Türkiye Yazarlar Birliğinin 1978 yılında kurulmasından itibaren Türk Dünyasına dair ... more Bu bildiride Türkiye Yazarlar Birliğinin 1978 yılında kurulmasından itibaren Türk Dünyasına dair faaliyetleri ve vizyonu anlatılmıştır. Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmasından sonra başta Türkçe Şiir Şölenleri olmak üzere diğer faaliyetlerle Türk Dünyasından yazar ve şairleri buluşturmaya, kaynaştırmaya ve birlikte eserler vermeye teşvik etmesi örneklerle ortaya konmuştur. 1985’te Bakanlar Kurulu kararıyla “Türkiye” adını kullanma hakkını elde etmesine, 1991’de “Kamu Yararına Çalışan Kuruluş” statüsünü kazanmasına dair bilgiler verilmiştir.

Research paper thumbnail of Konya Ereğli'ye Genel Bakış

Ereğli, Konya’nın güneybatısında yer alır. Aksaray, Niğde ve Karaman’a sınırı olan şirin bir ilçe... more Ereğli, Konya’nın güneybatısında yer alır. Aksaray, Niğde ve Karaman’a sınırı olan şirin bir ilçedir. Konya il merkezine uzaklığı 147 km’dir. İlçede 6 belde belediyesi, 44 köy ve 36 mahalle bulunmakta iken Büyükşehir Belediyeleri Yasasının çıkmasıyla belde belediyeleri kapatılmış ve köyler de mahalle olmuştur. Yüzölçümü 2.260 km2’dir. Merkez nüfusu 99.000, köy nüfusu ise 40.000 civarı kişidir. Toplam yaklaşık 139.000 kişi nüfusa sahiptir. Karasal bir iklime sahip olan bu bölgede ortalama sıcaklık 9-10 derecedir.
Ereğli tarih boyunca insan varlığının yoğun olarak bulunduğu ve ticari geçişlerin yapıldığı bir güzergâhtır. Ereğli ismi ülkemizde en az 15 yerleşim birimi tarafından kullanılmaktadır. Karadeniz Ereğli son yıllarda Demir Çelik Fabrikasının Kurulu olmasından dolayı diğerlerine göre ismini daha çok duyurmuştur. Fakat Konya-Ereğli köklü tarihi ile diğer yerleşim birimlerine göre daha ünlüdür. Bu ismin nereden geldiğine dair birçok rivayet vardır.

Research paper thumbnail of Türk Mitolojisinde Bilgelik Kavramı

Türk Mitolojisinde Bilgelik Kavramı, 2014

Türk mitolojisi, Türk tarihinde efsaneler ve destanlar aracılığıyla karşımıza çıkmaktadır... more Türk mitolojisi, Türk tarihinde efsaneler ve destanlar aracılığıyla karşımıza çıkmaktadır. Türk mitolojisinde var olan kahramanlara efsanevi ve destansı özellikler yüklenerek olaylar oluşturulmuştur. Türkler çok eski çağlardan itibaren mitolojiyle kaynaşmış ve mitolojik varlıkları hayatlarına adapte etmiş bir millettir. Türk tarihinde pek çok varlık mitolojik öğe olarak kullanılmıştır. Bunların başında kurt, geyik, kartal, dolu tanesi, ağaç vb. gelir. Türk mitolojisinin temelini Gök Tanrı oluşturmaktadır. Buna bağlı olarak da Türk mitolojisinin “Tanrıcılık” anlayışına bağlı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Günümüzde bilim insanları bu anlayışı eski Türk dini sistemi olarak tanımlamaktadırlar. İslamiyet öncesi Türk dini sistemi ile Türk mitolojisini birbirinden ayırmak imkânsızdır. Türk mitolojisi içerisinde sayısız hikâyeler, efsaneler, rivayetler yer edinmiştir. Bu unsurların araştırılmasına dair çalışmalar Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in yaptığı inceleme ve derlemeler dışında yok denecek kadar azdır. Prof. Abdülkadir İnan, Murat Uraz, Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu gibi mitologların çalışmaları da Türk mitolojisine dair bilgiler sunmaktadır. Fakat Türk mitolojisine dair bu çalışmalar böyle büyük, zengin, çeşitli ve eski bir geçmişe sahip millet için yeterli değildir. Türk mitolojisinin kaynakları Çin tarihi kayıtlarında bulunmaktadır. M.S. XIII. yüzyıla kadar gelen Türk efsaneleri için Çin kaynaklarından, bu yüzyıldan sonraki dönem için de İslam kaynaklarından yararlanmak mümkündür. Türk mitolojisi ve İslamiyet öncesi Türk tarihi ve kültürüne dair yapılacak araştırmalar bu milletin hem tarihini hem de kültürünü zenginleştirecektir. Türk mitolojisin en önemli özelliği tarihi kişiliklerin mitolojik anlatılar çerçevesinde ortaya konmasıdır. Oğuz Kağan Destanı, Manas Destanı buna verilebilecek iyi örneklerdir. Türk mitolojisindeki anlatımları sadece edebiyat ve folklor alanları açısında inceleyecek olursak bu milletin tarih ile bağlarını da zayıflatmış oluruz. Her ne kadar mitolojide tarih olmadığı ile ilgili tanımlar yapılıyorsa da, Türk mitolojisindeki kahramanlar, tarihi kişiliklerdir. Türklerde mitler zamanla halk hikâyelerine dönüşmüştür. Halk hikâyelerine dönüşürken de tarihi gerçekliklerden de örnekler sunar.

Türk mitolojisinde önemli bir yer edinen “Atalar Kültü” buna en güzel örnek teşkil edebilir. Türklerde Atalar kültü, toplum içinde kudretli kişilerin öldükten sonra da ailelerini ve toplumlarını korumaya devam ettikleri inancına dayanmaktadır. Tarih bilincinin ve milli tarih geleneğinin mitolojik miras üzerine inşa edildiği Türklerde; Oğuz Kağan, Alp Er Tunga, Dede Korkut, Bozkurt vd. önemli kahramanlardır. Bu tarihi bilinç içerisinde kendine yer edinen şecerelerde de mitolojik unsurlar kullanılmıştır. Prof. Dr. Bahaeddin Ögel Türk mitolojisine dair şunları söylemektedir: “Türk mitolojisi, Türk ailesi, Türk cemiyet düzeni ile Türk ahlâk ve adetlerinin bir aynası gibidir. Türk mitolojisi diğer dünya mitolojilerinde olduğu gibi, ölü fikir ve anlayışlardan meydana gelmemiştir. Türk mitolojisi bir hayat yoludur. Cemiyeti düzenleyen ve güden canlı düşüncelerin bir toplamıdır." Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere Türkler arasında var olan ve 10.000 yıllık geçmişe sahip mitolojik öğeler günümüzde “Türk Dünyası” olarak adlandırılan yeni bir dünyanın oluşmasının temelidir. Türk Dünyasının kültürünü, dilini, edebiyatını, tarihini vd. anlayabilmek için Türk mitolojisinin de anlaşılması gerekmektedir. Anadolu coğrafyası Türk mitolojisin aynı zamanda yoğrulduğu ve geliştiği bir coğrafyadır. Anadolu’da olgunlaşan bu mitoloji günümüzde Türk ahlak ve adetlerinin bir aynası gibidir.

Research paper thumbnail of Türklerin Araplarla İlk Münasebetleri  ve Orta Asya'nın İslamlaşma Süreci

Türklerin Araplarla İlk Münasebetleri ve Orta Asya'nın İslamlaşma Süreci, 2014

Kadim bir millet olan Türklerin MS VIII. yüzyılla birlikte Müslüman Araplarla kurdukları siyasi,... more Kadim bir millet olan Türklerin MS VIII. yüzyılla birlikte Müslüman Araplarla kurdukları
siyasi, kültürel ve ekonomik münasebetler neticesinde İslamlaşma sürecine girmesi, Dünya tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Emeviler Döneminde bilhassa Kuteybe b. Müslim tarafından askerî faaliyetlerle Orta Asya’ya yayılması amaçlanan ve önce Türgişler daha sonra ise Hazarlar tarafından mukavemet gören İslamiyet, devam eden süreçte Abbasilerin iktidara gelmesiyle tesis edilen Türk-Arap ittifakı neticesinde Türk toplulukları arasında hızlı bir şekilde yayılma imkânı bulacaktır. Talas Savaşı ile ortak düşmanları Çinlilere ağır bir darbe indiren Türk-Arap ittifakının iştirakçilerinden Karluk Türkleri, İslamiyeti kabul eden ilk Türk topluluğu olarak tarihteki yerini almıştır. İslamiyet’in Türkler arasında taraftar bulmasının siyasi nedenler dışında önemli kültürel açılımlarının da bulunması ve özellikle eski Türk ananesi ile İslam’ın yayılış ideolojisi
arasındaki şekilsel benzerlikler, bu dinin Orta Asya’da kökleşmesinin en belirgin sebebi
olarak karşımızda durmaktadır. Zira İslamiyet’in yaratmış olduğu yeni heyecanla kabiliyetlerini tek bir amaca yönlendiren Türkler, X. asırla birlikte İslam ve Dünya tarihinde söz sahibi olacak yeni siyasi teşekküllerin temellerini atacaklardır.

Anahtar Kelimeler: Türk-Arap Münasebetleri, Horasan, Türgişler, Abbasiler, Emeviler, Orta Asya, Türkistan, Hazarlar, İslam, Talas Savaşı.

Research paper thumbnail of III. AHLAK ŞURASI: EĞİTİM VE AHLAK

Bugün Milli Eğitim devasa bir bilgilendirme-öğretme cihazı olarak görülüyor. Bilgi, yükseköğretim... more Bugün Milli Eğitim devasa bir bilgilendirme-öğretme cihazı olarak görülüyor. Bilgi, yükseköğretime geçme veya geleceğe yönelik sonuçlara varma konusunda tek ölçü gibi algılanıyor. Elbette, sistemli bilgi, örgün öğretim kurumları eliyle verilir. Gerçek bir “maarifçi” olan büyük düşünürümüz Nureddin Topçu, “Öğrenmek zekânın, yapmak ahlâkın işidir” diyor. Öğrenerek zekâmızı geliştirirken, hareketlerimizin mutlaka bir ahlâkî değeri olması gerektiğini unutmamalıyız. Bu yüzden öğretim sistemi öğretme yanında etkili bir terbiye cihazı da olmalıdır. Bilgili nesiller yetiştirmek, aynı zamanda ahlâklı, yüksek karakterli nesiller yetiştirmek anlamına gelmelidir.
Ahlâk her an yaşadığımız bir gerçekliktir; hareketlerimizin ilmidir. Öğretim sistemi çocuklarımızı fizikten ahlâka doğru yükseltmelidir. Türkiye Yazarlar Birliği ve Eğitim Bir Sen ülkemizde ahlâk öğretiminin, toplum içinde birlikte yaşamanın esası olan terbiyenin, eğitim sistemimizdeki yerini sorgulamak ve geleceğe yönelik olarak ahlâk öğretiminin yeniden şekillendirilmesi için fikir zemini oluşturmak maksadıyla “Eğitim ve Ahlâk” başlıklı bu Şûra’yı düzenlemişlerdir.

Research paper thumbnail of Batının Yeni Paranoyası: İslamofobia

Research paper thumbnail of Türkiye-Kazakistan İlişkileri ve Ortak Edebiyatımız

Research paper thumbnail of Doç. Dr. Salih YILMAZ'ın DuruTv Başka Taraf Programı Konuğu: Rusya, Suriye, İran ve Kafkasya Değerlendirmesi

Research paper thumbnail of Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti’nde Dil ve Gelişimi Karakalpakça

Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti’nde Dil ve Gelişimi Karakalpakça

Research paper thumbnail of Avrupa Birliği'nin Türkiye ve Diğer Avrupa Ülkelerinin Ders Kitaplarında Uygulamaya Çalıştığı Kimlik, İnsan Hakları İle Tarihte Öteki Kavramı Ve Sırbistan Örneği

Research paper thumbnail of Karay (Karaim-Karaite) Türklerinin İsrail’e Göç Serüveni Sonun Başlangıcı

Karay (Karaim-Karaite) Türklerinin İsrail’e Göç Serüveni Sonun Başlangıcı, 2011

Research paper thumbnail of Konya Sahrasında Zümrüt Bir Vaha EREĞLİ

Research paper thumbnail of Tarih Eğitiminde Müzeler, Yerel Tarih Gezi-Gözlem Etkinliklerinin Gelecekte Turizme Katkısı

Tarih Eğitiminde Müzeler, Yerel Tarih Gezi-Gözlem Etkinliklerinin Gelecekte Turizme Katkısı

Research paper thumbnail of  Erdoğan’ın Çin Ziyareti ve Stratejik İşbirliği Vizyonu

Research paper thumbnail of 2014 Yerel Seçimlerinde Belediye Meclis Üyelikleri Nasıl Belirlenecek?

Bu dönem belki de siyaset anlamında yarışın ve heyecanın azaldığını hissedenler çoğunluktalar. Bu... more Bu dönem belki de siyaset anlamında yarışın ve heyecanın azaldığını hissedenler çoğunluktalar. Bunun en büyük sebebi ülke gündeminin yerelden çok genel üzerinde yoğunlaşmasıdır. Her ne kadar Ereğli bu konuda biraz farklılık gösterse de önceki dönemlerle mukayese edildiğinde siyasi profilin oldukça düştüğünü gözlemleyebiliriz. Peki, bunun yerel anlamda en büyük sebebi nedir?

Research paper thumbnail of  Büyükşehir Belediyeler Yasası I: Konya/Ereğli

Research paper thumbnail of Ereğli Gündemi ve Büyükşehir Belediyeler Yasası: Başlangıç

Research paper thumbnail of Büyükşehir Belediyeler Yasası ve Konya Ereğli Köylerimiz

Ereğli Gündemine dair olaylar, söylentiler, konuşmalar sıkça değişse de değişmeyen tek şey siyasi... more Ereğli Gündemine dair olaylar, söylentiler, konuşmalar sıkça değişse de değişmeyen tek şey siyasi konuşmalar. Ben çocukluğumdan beri hatırlarım ki seçimin hemen ertesi günü gelecek seçime dair konuşmalar, planlar yapılır. Herkes bir hesap peşindedir ve bu hesap tutmadığı anda kısa sürede harcanacak birileri bulunur. Siyaset belirli insanlar tarafından yapılabilir. Dikkat ederseniz geçmişten günümüze gelen alışkanlıklar değişmiyor. Yeşil Ereğlimizde siyaset yine belirli kişiler tarafından yönlendiriliyor. Herhangi bir siyasi parti ayırmadan irdeleyebileceğimiz bu kapalı yapı zamana direniyor olsa da benim umutlarım yok olmuş değil. Her ne kadar partiler arasında kavga olsa da Ereğli'yi sevdiklerinden kimse şüphe duymamalı. Bizim şehir olarak hatamız her şeyi siyasi propaganda yaparak yıkmaya ve yok etmeye dayalı siyasetimizdir. Bir de yıllardır bu şehirde siyaset halk için değil de kişilerin özel çıkarları ve belli bir gurubun tekelinde yapıla gelmiştir. Halkımız durumun farkındadır. Bu siyasi yapı bundan sonra devam edemez. Her Ereğlili olarak kendimizi en iyi bilen ve en iyisini yapan olarak düşünmekten vazgeçelim. Birlik olmadığımız sürece bu şehre katkımız olamaz. Bizim gücümüz CHP, MHP, AK Parti, BBP, Saadet Partisi vd. partilerin ortak düşüncede ve projelerde birlikte hareket edebilmesindedir. Ayrıştırma arttıkça bu şehirde geriye gidiş de artacaktır. Bir diğer sorun da şehrimizdeki bölgesel ayrımcılıktır. Aslında ben kişisel olarak böyle bir ayrımcılığın olduğuna inanmasam da birileri bunu özellikle kaşıyarak çıkar elde etmeye çalışmaktadır. Siyaseti bölgesel ayrımcılık üzerine kurmaya çalışanlar bilmeliler ki bu planları tutmayacaktır.

Research paper thumbnail of Ürdün'de İki Konya Ereğli'li ve Büyükşehir Belediyeler Yasası

Mayıs ayının ortasında Türk-Arap müşterek değerlerini artırmak için kalabalık bir heyetle Ürdün'e... more Mayıs ayının ortasında Türk-Arap müşterek değerlerini artırmak için kalabalık bir heyetle Ürdün'e gittik. Türkiye politika olarak baktığınızda düne kadar dünyayı sadece kendi içerisinde yaşayan ve diğer tüm Doğu ülkelerini geri kalmış olarak niteleyen bir düşüncedeydi. Fakat dış politikadaki değişiklikler Orta Doğu coğrafyasında ülkemizin gücünü hissettirmeye başladı.

Research paper thumbnail of Macaristan'da Bulunan Yeni Runi Yazısı

Macaristan' da bulunan çok sayıda runi yazılı materyaller, sadece Almanlar'a ait materyaller aras... more Macaristan' da bulunan çok sayıda runi yazılı materyaller, sadece Almanlar'a ait materyaller arasında değil, M.S. Ill-V. yüzyıllarda yaşayan halkların göç zamanları ile alak:alı, ortaçağa (VI-XVII) ait materyaller arasında da bulunmuştur.

Research paper thumbnail of Açık Göl’de Bulunan Yenisey Yazılı Heykeller

Research paper thumbnail of Hazar Kültürü ve Bu Kültürün Mirasçıları

Sayın okuyucularımızın Enstitümüze gönderdikleri istek yazılarında adresleri ile birlikte posta k... more Sayın okuyucularımızın Enstitümüze gönderdikleri istek yazılarında adresleri ile birlikte posta kod numaralarını da bildirmeleri rica olunur.

Research paper thumbnail of ARKTİKA’DA RUSYA-ÇİN İŞ BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’NİN ARKTİKA POLİTİKASI

Nobel, 2021

Bu çalışmada Arktika (Kuzey Buz Denizi)’da Rusya-Çin işbirliğinin küresel dünya düzenine getirece... more Bu çalışmada Arktika (Kuzey Buz Denizi)’da Rusya-Çin işbirliğinin küresel
dünya düzenine getireceği değişim ile ABD’nin bu değişime karşı bölgedeki politikaları ne olabilir sorusu cevaplanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile son dönemde ABD’nin Ukrayna, Doğu Akdeniz, Baltık Bölgesi, Karadeniz, Arktika’daki stratejik atılımları genel olarak değerlendirilecektir. Bu çalışmanın genel amacı Arktika bölgesinin lojistik ve enerji koridoru olması halinde dünyada oluşabilecek değişim ile kriz alanlarının yorumlanmasıdır. Arktika’daki gelişmeler, doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’yi de etkileyeceği için bu tür çalışmaların Türkçe literatürde yer alması önemlidir. Çalışmada bilimsel olarak Arktika ile ilgili birincil el kaynaklar incelenmiştir. Kaynak taramasında bölgeye dair Çin, Rusya, ABD vd. ülkelerden örnekler incelenmiştir. Çalışmadaki araştırma sonuçlarında var olan literatür ve ikincil kaynaklar analiz edilmiştir. Bu çalışmada öncelikle, Rusya’nın Arktika politikasının
tarihsel gelişimi daha sonrasında da Rusya-Çin işbirliğinin iki ülke tarafından nasıl değerlendirildiği işlenmiştir. Son olarak Türkiye’nin Arktika politikasının gerekçeleri ve faydaları üzerinde durulmuştur.

Research paper thumbnail of Edebiyat ve Eleştiri

Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 0016 8350 1199 485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp, yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of AVRUPA’DA YÜKSELEN AYRIMCILIK NEFRET, İSLAMOFOBİ ve IRKÇILIK

Research paper thumbnail of Başka Bir Dünya Savaşı: İkinci Dünya Savaşı Sırasında Almanya Tarafında Savaşan Türkistanlılar 1941 - 1945

Research paper thumbnail of Mikhail Bakhtin: Edebiyatın Gerekçelendirilmesi

Mikhail Mikhailoviç Bakhtin, XX. yüzyılın en etkili edebiyat eleştirmenlerinden birisid... more Mikhail Mikhailoviç Bakhtin, XX. yüzyılın en etkili edebiyat eleştirmenlerinden birisidir. Fakat, genellikle kendi kuramının Biçimciler’in eserlerinin ötesine geçtiği, yapılsalcılık ve yapısalcılık sonrasını (postyapısalcılık) öngördüğü düşünülmektedir. 1930’lar ve 40’larda yazılan (fakat 1967’ye kadar yayınlanmayan) en ünlü çalışması Discourse in the Novel (Romanda Söylem)adlı çalışması, dilde diyalojizm kuramını ve bir sanat eserinin kendi kendine yeterli bir bütün olmadığı iddiasını ileri sürmektedir. Bakhtin’in yazıları sıkça yapısalcılık sonrasının temeli olarak görülmektedir. Bu makale Bakhtin’in daha önce yazılmış olan eseri Problemy Poetiki Dostoevskogo (Dostoyevski Poetikasının Sorunları) (1929) ve bu eserin daha sonra Discourse in the Novel adlı makalede (1930-40’larda yazılmııtır) geliştirilmiş olan heteroglossia (değişik dil ve söylemlerin bir arada bulunup çarpışması) kuramının temel taşı olduşu düşünülen çok seslilik (polifoni) kavramına odaklanacaktır. Makalenin I. Bölüm’ü Problemy Poetiki Dostoevskogo adlı eserindeki çok seslilik fikrini incelerken II. Bölüm’ü “Discourse in the Novel” çalışmasındaki heteroglossia’yı tartışmaktadır. III. Bölüm ise yapısalcılık sonrası eleştirmenler olan Bulgar kökenli Fransız Julia Kristeva ile yine Fransız kökenli eleştirmen Roland Barthes’ın eserlerindeki Bakhtin düşüncesinin devamını betimlemektedir.

Research paper thumbnail of Hazar Türklerine Dair_Hazar-Rus ve Bizans İlişkileri (Novıy evreyskiy dokument o hazarah i hazaro russko vizantiyskih otnoşeniyah)

Hazar-Rus ve Bizans İlişkileri Novıy evreyskiy dokument o hazarah i hazaro russko vizantiyskih ot... more Hazar-Rus ve Bizans İlişkileri Novıy evreyskiy dokument o hazarah i hazaro russko vizantiyskih otnoşeniyah

Research paper thumbnail of Suriye Çerkesleri

ORSAM © 2012 Bu raporun içeriğinin telif hakları ORSAM'a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Ese... more ORSAM © 2012 Bu raporun içeriğinin telif hakları ORSAM'a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. Bu raporda yer alan değerlendirmeler yazarına aittir; ORSAM'ın kurumsal görüşünü yansıtmamaktadır.

Research paper thumbnail of Türkiye'de Eğitim, Felsefesi ve Sorunları

Bilgi insanları “bilge” yapar mı? Elbette bilgisiz bilge olmaz, fakat hakikat bilginin ötesindedi... more Bilgi insanları “bilge” yapar mı? Elbette bilgisiz bilge olmaz, fakat hakikat bilginin ötesindedir; öyle olmasa idi, bilgelikte bilgisayarların eline su dökemezdik! Bilgelik “irfan”ı, “hikmet sahibi olmayı” gerektirir. Eskiden ârif derdik, hakîm derdik. Ârif irfan sahibi, hakîm hikmet sahibi...Ârifi, irfanı, hikmeti... sözlüklerimizden attık. Bunların kavram alanları boşlukta kaldı. Yerine konulan kelimeler bu kavramları karşılamaya yetmedi.
Bu mesele öncelikle “eğitim” alanında dikkati çekmeliydi. Zengin “maarif” kelimesinin yerine “terbiye” karşılığı uydurulan “eğitim” konuldu. Şu anda “eğitim”, alanın bütün kelimelerine karşılık olarak kullanılıyor: Maarif, terbiye,
talim, tedris, tedrisat, tahsil... Her bir kelimenin mânası, medlulü farklı, ama birbiriyle ilişkili idi. Bugün bilhassa talim ve terbiye kelimeleri sadece Bakanlığın bir kurumunun adında yer alıyor. Anlaşma, haberleşme sistemi olan dilin temel unsuru “kelime”dir. Dil onu konuşan, yazan milletin ortak malıdır. Dil, “anlaşma gayesiyle kullanılan işaretler sistemi, daha çok da sesli işaretler sistemi”dir. Her dilin kendine ait dünyayı anlama ve kavrama tarzı vardır. Kelimesiz düşünmek mümkün değildir. Bilhassa soyut kavramlar kelime ile kaimdir. Çünkü görüntüleri, tasavvurları yoktur. Bir kelimeye karşılık olarak bulunan, üretilen kelimeler ekseriya aynı anlamı karşılamaz. Kelimelerdeki değişim, deyimleri, birleşik kelimeleri, tamlamaları da etkiler.
Zihnimizin nesilden nesile aktarılan dil haznesinden kelimeleri, kavramları nasıl seçip de söze dönüştürdüğü, yazıya aktardığı hâlâ meçhulümüz. Çağrı-şım/tedaî kavramının burada önemli olduğu söylenebilir. Eskiden “maarif” kelimesi kullanıldığında, hangi kelimeler çağrışımla zihnimizde beliriyordu, şimdi “eğitim” denildiğinde hangi kelimeleri hatırlıyoruz? Bu konuda dönüm noktasının 1935 yılı olduğu anlaşılıyor. 80 yıllık bir zihin karmaşası içindeyiz demektir bu. 1935’te Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu çıkarılmış ve günlük hayatta kullanılan bir çok kelimenin karşılıkları bu kitapçıkta yer almıştır. Yaklaşık 9 bin kelime ihtiva eden Kılavuz’da yer alan karşılıkların kullanılması yönünde döneminde bir icbar/zorlama olduğu da bilinmektedir. Öncelikle, bu kitapçıkta maarif ve ilgili kelimelerin nasıl karşılandığına bakalım:Sahanın temel kelimesi olan “marifet”in çokluk şekli “maarif”e iki karşılık bulunmuştur. Birincisi “bilimler”, ikincisi “kültür”. Kültür kelimesinin fransızca karşılığı maarife uygun görülmüştür. Böylece, Maarif Vekaleti, Fransa’daki Kültür Bakanlığı örneğine bakılarak kullanıma sokulmuştur. Fransa’da Minstre de l’Education 1945’de bu ismi almış ve Kültür Bakanlığı böylece ayrıştı-rılmıştır. Sahanın diğer önemli kelimesi “terbiye”ye karşılık olarak bulunan iki kelimeden biri (yetişki) unutulmuş, diğeri (eğitim) ise alanı genişleyerek belirsizleşmiştir. Bu kelimenin fransızca karşılıkları éducation ve dressage olarak verilmiştir. Çağdaş fransızca-türkçe sözlüklerde éducation Türkiye’deki uygulamaya nisbetle “eğitim” olarak karşılanmaktadır. Şemseddin Sami’nin Kamus-ı Fransevi’sinde ise, öncelikle “talim” ve “terbiye” kelimeleri karşı-lık olarak verilmekte, daha sonra yetiştirme, besleme, istinas (alışma) olarak açıklanmakta ve nihayet “âdab” ve “tahsil” karşılıkları da gösterilmektedir.
Buradan batı dillerinde ortak olan latince menşeli “éducation”un zengin çağrışımlı bir kelime olduğunu çıkarabiliriz. Nitekim, ingilizceden türkçeye eski sözlüklerde (mesela, M. Gülbahar’ın İngilizce Türkçe Büyük Lügat’ında) “education” tahsil, öğrenme, tedrisat, maarif, terbiye, irfan olarak karşılanmaktadır. “Dressage”ye gelince. Kamus-ı Fransevî’de “kaldırma, ref (yükseltme)”den sonra (hayvanat hakkında) denilerek “talim, terbiye” karşılıkları verilmektedir. A. Çetin Ertürk’ün Fransızca-Türkçe Türkçe-Fransızca sözlüğünde dressage dikme, kurma ve hayvan terbiyesi olarak açıklanmaktadır. “Tahsil” Cep Kılavuzu’nda irdel ve öğrenim kelimeleri ile karşılanıyor, fransızca karşılığı da “etude” olarak veriliyor. İrdel kullanımdan düşmüş, öğ-renim ise halen kullanılmaktadır. Ertürk, “etüd”ü öğrenim, tahsil olarak açıklarken, Kamus-ı Fransevî’de tahsil, talim karşılığı verildikten sonra mütalaa, tamik ve tedkik karşılıkları zikredilmektedir. Günümüzde etüd, “mütalaa”nın yerine dilimize yerleşmiştir/yerleştirilmiştir. Ayrıca akademi camiası tedkikinceleme karşılığı olarak da kullanmaktadır.
Tahsilkelimesi “öğrenim”le karşılanırken, tahsil etmek “öğrenmek” şeklinde anlamlandırılmaktadır.
Maarif kavramının yakın kelimelerinden biri de “talim”dir. Talim, Cep Kılavuzu’nda öğretim, öğrencekelimeleriyle karşılanmaktadır. “Talim etmek” ise öğrenmek olarak açıklanmaktadır. Öğretim kullanılmaya devam edilirken, öğrence tamamen kullanımdan düşmüştür. Onu bugünün sözlüklerinde bulmak mümkün değildir.

Research paper thumbnail of Mehmet Akif Ersoy Gölgeler Sempozyumu Bildirileri

Research paper thumbnail of Uluslararası Türk-Arap Müşterek Değerler ve Kültürel Etkileşim Sempozyumu Bildirileri

Türkiye Cumhuriyeti, son yıllarda politik ve iktisadî konularda önemli işler yaptı, önemli atılım... more Türkiye Cumhuriyeti, son yıllarda politik ve iktisadî konularda önemli işler yaptı, önemli
atılımlar yaptı. Ancak hükümetimiz ve devletimiz şuna inanıyor ki, halklar arasındaki ilişkilerin
en önemli ayağı kültürel ilişkilerdir. Eğer halklar birbirlerinin yaşama biçimlerini, tarihlerini,
sanatlarını, dünyaya bakış tarzlarını bilirler ve anlarlarsa aralarındaki her türlü husumet, düşmanlık
yok olur. Yeni sevgi köprüleri, yeni işbirliği köprüleri ve imkânları ortaya çıkar. Bizim Arap
ülkeleriyle Arap kardeşlerimizle kadim dostluğumuzu ve kardeşliğimizi perçinlemek de bu politikanın
temel noktalarından bir tanesidir. Yunus Emre Enstitüsü bu ilişkileri güçlendirmek için
2009 yılında faaliyete geçti ve kısa zamanda Türkiye dışında otuzun üzerinde Türk Kültür Merkezi
açtı. Dikkat edilirse bu kültür merkezlerinin önemli bir kısmının Arap ülkelerinde ve Kuzey
Afrika’da olduğu görülür. Bu, hükümetimizin Arap ülkeleriyle Arap gelenekleriyle olan ilişkilere
kardeşlik ilişkilerine verdiği önemin büyük bir göstergesidir. Biz bu merkezlerde dünyanın her
tarafından isteyenlere hem Türkçe öğretmek için hizmet veriyoruz hem de Türkiye’yi, Türk kültürünü,
Türk insanını tanıtıcı faaliyetlerde bulunuyoruz. Ama yaptığımız iş, sadece kendimizi tanıtmaktan
ibaret değil. Bulunduğumuz coğrafyalardaki kültürü, yaşama biçimini, sanatı, tarihî algıları
da Türkiye’ye taşımak, Türk insanına tanıştırmak da bizim önemli görevlerimiz arasındadır.
Bugünkü sempozyum, bu amaçla gerçekleştirilmiş önemli bir faaliyet. Burada büyük bir denize
benzeyen Türk-Arap ilişkilerinin kültür ilişkilerinin, tarih ilişkilerinin, sanat ilişkilerinin ancak
bir kısmını tadabileceğiz, bir kısmını öğreneceğiz. Biz daha on yıllar boyunca bu ilişkilerimizi
araştırmaya, öğrenmeye, ortak noktalarımızın farkına varmaya ve bunları geliştirmek için yeni
yollar, yeni imkânlar aramaya gayret edeceğiz. Bu yeni yolların ve imkânların en önemlilerinden
bir tanesi elbette politika, ticaret, turizm yanında kültürel ilişkileri geliştirmektir. Öğrencilerimizin,
gençlerimizin birbirimizin dilini anlayarak ve öğrenerek yetişmesi her Türk’ün Arapça konuşması,
her Türk okumuşun, entelektüelin Arapça konuşması; her Arap entelektüelin de Türkçe
bilmesiyle bu ilişkiler ileride çok daha derin boyutlara sahip olacaktır. Çünkü bizim aklımızın ve
zihnimizin önemli bir kısmı bu coğrafyadadır. Arapçadadır. Arap kültürünün içindedir. Arapların
da hafızasının ve varlığının önemli bir kısmı Türkçe kayıtlarda, Türk arşivlerinde, Türkiye’deki
kütüphanelerdedir. Bunlar hepimizin ortak değeri, ortak varlığı ve ortak zenginliğidir. Bunu araştırmak,
öğrenmek ve ileriye doğru taşımakta Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerine önemli bir
görev düştüğünü düşünüyoruz ve buna inanıyoruz. Gittiğimiz ülkelerde bizi sıcak bir misafirperverlikle
karşılayan ev sahiplerimize gönülden teşekkürler ediyoruz. Ürdün, bu açıdan son derece
önemli bir yere sahiptir. Burada hem sıcak bir dostluk, güler yüz ve yardım ile karşılandık. Yap16
tığımız her işte Ürdün Hükümeti, Ürdün üniversiteleri ve Ürdünlü aydınlar bizim yardımcımız,
destekçimiz oldular. Bu sempozyumun gerçekleşmesi de büyük ölçüde başta Ürdün Hükümeti
olmak üzere içinde bulunduğumuz Ürdün Üniversitesinin, Ürdün Üniversiteler Birliğinin desteğiyle
olmuştur. Emeği geçen, yardımı olan bütün devlet zevatına teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkiye’den ve Arap ülkelerinden buraya gelen, bilgilerini bizimle paylaşan, birbiriyle paylaşan
ve böylece çoğalmasına vesile olan bilim adamlarına da saygılarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.
Şeref verdiniz, efendim.

Research paper thumbnail of Osman TURAN ve Selçuklular

Düşünen, fikri olan, alanının ayrıntılarına saplanıp kalmayan bir ilim adamından söz ediyoruz. Ya... more Düşünen, fikri olan, alanının ayrıntılarına saplanıp kalmayan bir ilim adamından söz ediyoruz. Yaşadığı döneme söylecek sözü olan bir bilgin Osman Turan. Bu yüzden bir gönüllü kuruluşun, Türkocağı’nın yöneticiliğini üstleniyor
ve döneminin meseleleri ile ilgili kitaplar yayınlıyor. Türkiye’de Siyasî Buhranın Kaynakları ve Türkiye’de Manevî Buhran Din ve Laiklik Osman Turan’ın, diğer ilmî eserlerinin yanına konulabilecek değerde eserler. Tarihçiliğimizin büyük ismi Osman Turan’ı yüzüncü yaşında yâd etmek istedik. Dördüncü yılımızın son sayısı o yüzden Osman Turan ve Selçuklu tarihine tahsis edildi. Gördük ki, Osman Turan derin bir iz açmış. O izden giden her yaştan değerli ilim adamlarımız, tarihçilerimiz var. Onların desteği ile Selçuklu tarihi ile ilgili metinlerin ağır bastığı bir sayı ortaya çıktı. Bu arada Osman Turan Hoca’nın hayatı ve eserleri hakkında bir makale ve Osman Turan’la ilgili çalışmaları ile tanınan Ali Birinci Hocayla yapılan geniş çerçeveli mülakata da bu sayımızda yer alıyor. Bu sayı Osman Turan’ın açtığı yoldan giden ilim adamlarımızın destekleriyle vücut buldu. Bilhassa Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü başkanı Prof. Dr. Gülay Öğün Bezer hanımefendiye değerli desteklerinden ötürü teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Velhasıl, tarih devam ediyor, tarihçiler de! D. Mehmet DOĞAN

Research paper thumbnail of Berendiler

Research paper thumbnail of 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı

Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 0016 8350 1199 485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayımlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp, yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of Türkiye'nin Sosyolojisi

Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 0016 8350 1199 485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp, yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of Türkiye'nin Tarihi

Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 0016 8350 1199 485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp, yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of Güncel Düşünce Dünyası

Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 40 TL Kurumlar için 75 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 0016 8350 1199 485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp, yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of Balkan Savaşlarının 100. Yılında Büyük Göç ve Muhaceret Edebiyatı

Fiyatı 15 TL Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 000... more Fiyatı 15 TL Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 001 6835 01199485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of Ahmet Hamdi Tanpınar

Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 001 6835 01199485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of Çağdaş İslam Düşüncesi

Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 001 6835 01199485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur. Sunuş Arap baharı islâmcılığın baharı mı? 20. yüzyılın başında, müslümanlığın çağının geçtiği kuvvetli şekilde vurgulanıyordu. Batı emperyalizmi İslâm coğrafyasını sömürgeleştirme işlemini neredeyse tamamlamış, İslâm dünyasının atıf merkezi olan tek hükümran müslüman devlet Osmanlı'nın defterini dürecek hamleleri yürürlüğe sokmuştu… Batının müslümanlığı yok etme planı ilim arka planından da yoksun değildi! Kaç yüz yıllık oryantalizm/doğubilimi birikimi de İslâm'ın sonun geldiğini söylüyordu. Ünlü Fransız şarkiyatçı Lois Massignon "Onların her şeyini tahrib ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu! Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğu düştüler. Anarşi ve inkâr için olgun hâle geldiler" diyordu.

Research paper thumbnail of Said Halim Paşa

Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7... more Abone Bedeli 30 TL Kurumlar için 60 TL Hesap No Vakıfbank Başkent Şb. IBAN: TR34 0001 5001 5800 7297 391004 Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 0001 001 6835 01199485001 TYB AKADEMİ hakemli bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp yayımlanmamasından yayın kurulu sorumludur.

Research paper thumbnail of Geçmişten Günümüze Ruslar ve Rusya

Research paper thumbnail of Çağdaş Türk Dünyası Tarihi El Kitabı

Nobel, 2022

21. yüzyıla girmeden kısa bir süre önce aniden Türk Dünyasının ufku açıldı. Herkesin bildiği üzer... more 21. yüzyıla girmeden kısa bir süre önce aniden Türk Dünyasının ufku açıldı. Herkesin bildiği üzere Türkistan'daki Türkler birer birer bağımsızlıklarına kavuştular. Bugün aralarında dil ve kültürce pek ayrılık olmayan 300 milyona yakın bir Türk topluluğu, Asya'dan Avrupa'ya kadar dünya nüfusunun önemli bir kısmını meydana getirir hâle geldi.

Türk Dünyası, her bakımdan milletlerarası stratejilerde etkili bir güç olmaya başladı. Buna bağlı olarak Türkiye, başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere bölgede güvenebileceği devlet ve topluluklarla siyasi münasebetlerini kuvvetlendirmeye başladı. Türkiye, tüm Türk Dünyası için her açıdan müttefik olunan veya yardım beklenen ülke konumuna geldi.
Kafkasya, Balkanlar ve Orta Doğu'nun kesişme noktasında bulunan Türkiye'nin çıkarları, Türk Dünyası ile yakından bağlantılı hâle gelmiştir. Dünyada yeni iş birliklerinde Rusya ve Çin gibi ülkeler önemli mesafeler kat etmişlerdir. Yani Türkiye'nin yönünü sadece Batı'ya çevirdiği dönem sona ermiş aynı zamanda Doğu politikası da aktif hâle gelmiştir.
Bu kitabımız; çağdaş Türk Dünyasındaki devletleri, toplulukları, uluslararası kuruluşları ve kurumları detaylı olarak anlatmaktadır. Üniversitelerde ders kitabı olarak da okutulmaktadır. Akademik hakem incelemesinden geçmiş ve onaylanmıştır.

Ayrıca Devlet Personel Başkanlığı, Bakanlıklar, MEB ve YÖK'ün yaptığı sınav programları doğrultusunda (KPSS, ALES, DGS, Polis MYO, Askeri Okullar, Milli Savunma Üniversitesi Askeri Öğrenci Aday Belirleme Sınavı, JANA: Jandarma Astsubay Temel Kursu Giriş Sınavı, Kaymakamlık: İçişleri Bakanlığı Kaymakam Adaylığı Giriş Sınavı, MEB-EKYS: Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme Sınavı, İhtisas Sınavları, Yurtdışı Görevlendirme, T.C. Dışişleri Bakanlığı Aday Meslek Memurluğu, Aday Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu) en son güncellemeler yapılmış iyi bir bilgi kaynağıdır.

Research paper thumbnail of Özbekistan

Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021

Özbekistan, tarihi geçmişiyle Orta Asya'da hep merkez ülke olmuştur. Zengin bir kültüre sahip ola... more Özbekistan, tarihi geçmişiyle Orta Asya'da hep merkez ülke olmuştur. Zengin bir kültüre sahip olan bu coğrafyanın daha iyi araştırılması, Türk tarihi açısından önemlidir. Bu kitapta Özbekistan; tarihinden iç ve dış siyasetine, ekonomisinden enerji politikalarına, tarih yazıcılığından anayasasına, din ile ilişkisinden edebi varlığına kadar incelenerek çok yönlü biçimde tanıtılmaya çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of ATATÜRK VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ

Nobel, 2020

Kuşkusuz Atatürk ve Cumhuriyet tarihi ve inkılap tarihi ile ilgili çok sayıda yayın mevcuttur. An... more Kuşkusuz Atatürk ve Cumhuriyet tarihi ve inkılap tarihi ile ilgili çok sayıda yayın mevcuttur. Ancak Cumhuriyet tarihini kronolojik bir sıra ve detaylı anlatım tarzıyla ele alan yayın sayısı oldukça azdır. Bu kitap ile belgelere dayalı biçimde Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve sosyokültürel tarihini bütün yönüyle inceleme imkânına sahip olabilirsiniz. Eserde; Türkiye'de demokrasinin doğuşu, gelişimi ve Türk demokrasisinde meydana gelen aksamalarla ilgili bilgilere kolayca ulaşabileceğiniz gibi Türk modernleşme ve Batılılaşma tarihini de bulmanız mümkündür. Ayrıca Türkiye'nin sosyal ve kültürel tarihini özellikle eğitim tarihini bu eserden öğrenebilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki eğitim politikalarına dair bilgiler ve diğer toplumsal olayların tarihî bilgisi detaylı olarak anlatılmıştır. Kısaca, bu eser toplumun tüm kesimlerine hitap eden akademik düzeyde ancak yalın bir dille yazılmış başucu kitabıdır.
Kitabın içeriği hazırlanırken sadece üniversitelerdeki T.C. inkılap tarihi ve tarih bölümlerinin programları değil; aynı zamanda hukuk fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi (uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi gibi bölümler) ders prog­ramları ve MEB ile YÖK'ün T.C. inkılap tarihi dersleri konusunda yaptığı en son program düzenlemeleri de dikkate alınmıştır. Buna bağlı olarak kitap; üniversitelerde başta Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi dersi olmak üzere Türk demokrasi tarihi, Batılılaşma tarihi, Türkiye tarihi, Tür­kiye Cumhuriyeti tarihi gibi derslerde de yardımcı ders kitabı olarak kullanılabilir.
Bu kitap, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı, MEB ve YÖK'ün yaptığı sınav programları doğrultusunda (KPSS, ALES, DGS, Polis MYO, Askerî Okullar, MEB Müdür ve Müdür Yardımcılığı, İhtisas Sınavları, Yurtdışı Görevlendirme) en son güncellenmesi yapılmış iyi bir bilgi kaynağıdır.

Research paper thumbnail of Rusya'da Kimler Yaşıyor?: Rusya Federasyonu Etnik Atlası

Rusya'da Kimler Yaşıyor? Rusya Federasyonu Etnik Atlası, 2020

Rusya Federasyonu Etnik Atlası, 2020 yılı itibariyle dünyada ilk defa kitap olarak yayınlanmıştır... more Rusya Federasyonu Etnik Atlası, 2020 yılı itibariyle dünyada ilk defa kitap olarak yayınlanmıştır. Rusya Federasyonu ve batı dillerinde henüz RF'nin etnik atlas bulunmamaktadır. Rusya Federasyonu'nda yerleşik olan 123 etnik grup tarihi, kültürel, etnik, edebi vd. incelenmiştir, harita ve fotoğraflarla da desteklenmiştir.

Değerli okuyucular!

Rusya müthiş bir ülkedir. Kültürel kimliğinde 190’dan fazla etnik topluluk bulunmaktadır. Bunların çoğu tarihten itibaren var oldukları ana vatanlarında yaşıyorlar. Rusya’da farklı dil, inanç ve etnik yapıya sahip halklar kendi dillerini, geleneklerini ve göreneklerini korumakla kalmayıp, bunları gelecek nesillere aktarabilecek bir eğitim sistemi ile ülkenin kültürel zenginliğine katkıda bulunmaktadırlar. 2019 yılı, Rusya ve Türkiye’de karşılıklı olarak kültür ve turizm yılı olarak kutlanmıştır.
2019 yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Rusya kültürü ve tarihine dair birçok etkinlik ile tanışma fırsatı bulacaklardır.
Bu etkinlikler arasında konserler, sinema gösterileri, resim ve el sanatları sergileri vb. olacaktır. Tüm bu faaliyetler ile Rusya’nın kültürel zenginliğinin Türk toplumuna yansıması mümkün olabilir.

Okuyacağınız bu kitap Rusya Federasyonu etnik dünyasına rehberlik edecek ilgi çekici bir bilgi sunumuyla sizlere katkı yapacaktır. Bu kitabı okurken Rusya halklarının tarihi, dilleri, kültürleri, gelenekleri ve devlet ile olan ilişkilerini genel anlamda tanımış olacaksınız. Rusya coğrafyasını ve Rusya’yı anlamak istiyorsanız ancak o bölgede yaşayan halkların
tarihini, siyasi, ekonomik ve kültürel gelişimini anlamakla ile işe başlamalısınız. Bu kitap size iyi bir rehber olacaktır.
Bu kitap Türk işadamlarına, siyasetçilere ve toplumun geneline Rusya’yı tanıma ve anlama konusunda faydalı olacaktır. Ayrıca, Rusya’nın
tarihi geçmişini merak eden ve buna dair araştırmalar yapmak isteyen araştırmacılara, akademisyenlere, öğretmenlere ve öğrencilere
de yeni bir başlangıç için ışık tutabilir. Türkiye-Rusya işbirliğinin gelişmesine katkı yapması temennisiyle iyi okumalar dilerim.

Aleksey YERHOV
Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçisi

Research paper thumbnail of ТУРЕЦКО-РОССИЙСКИЕ ОТНОШЕНИЯ-2019

İlbilge, 2020

Эта брошюра, представляет 50 анализов опубликованных на русском канале TRT в Турции в 2019 году. ... more Эта брошюра, представляет 50 анализов опубликованных на русском канале TRT в Турции в 2019 году. В этих анализах были рассмотрены политические, экономические и военные события между Турцией и Россией на протяжении 2019 года. В этих анализах обсуждаются идеи и мнения, которые будут определять отношения между двумя странами.
Эта работа является продолжением книг основанных на складывающихся отношениях между Турцией и Россией между 2016-2017 годами, и в 2018 году. В этой работе в форме анализа описаны события, произошедшие между двумя странами в 2019 году на турецком и русском языках.
Развивающаяся экономика в Сирии и военно-техническое сотрудничество определяет новую эру с точки зрения Турции как члена НАТО а также других членов НАТО. Следует отметить что Турция, не получившая адекватную поддержку со стороны союзников по НАТО, в сотрудничестве с Россией прилагает усилия по обеспечению стабильности и своей безопасности в регионе. В Сирии, между Турцией и Россией, Идлиб был предметом большинства пунктов повестки дня 2019 года. Кроме того, конкуренция в Ливии является еще одним важным пунктом повестки дня.
Покупка Cистемы ПВО S400 в Турции стала важной с точки зрения не только Турции но и всего мира, который зависит от США. C 50 анализами, отношения двух стран еженедельно проанализированы и высказыны и как критика, и как предложения.

Research paper thumbnail of Türkiye Rusya İlişkileri Analizi-2019

İlbilge, 2020

Bu kitabımızda 2019 yılında Türkiye’de TRT Rusça kanalında Rusça yayımlanan 50 analiz bir araya g... more Bu kitabımızda 2019 yılında Türkiye’de TRT Rusça kanalında Rusça yayımlanan 50 analiz bir araya getirilerek sunulmuştur. Bu analizlerde 2019 yılı boyunca Türkiye-Rusya arasında gelişen siyasi olaylar başta olmak üzere ekonomik ve askeri gelişmeler yorumlanmıştır. Bu anlamda iki ülke ilişkilerine yön verecek fikir ve görüşler tartışılmıştır.
Bu eser daha önce 2016-2017 yılları ve 2018 yılında Rusya-Türkiye temelli gelişen ilişkileri ele alan kitapların devamı niteliğindedir. Bu eserde de 2019 yılında iki ülke arasında gelişen olaylar analizler şeklinde Türkçe ve Rusça yazılmıştır.
Rusya-Türkiye arasında Suriye’de gelişen ekonomi dışında askeri-teknolojik işbirliği NATO üyesi Türkiye açısından olduğu kadar diğer üyeler açısından da yeni bir dönemi işaret etmektedir. Bu haliyle NATO müttefiklerinden yeterli desteği alamayan Türkiye’nin Rusya ile işbirliği halinde bölgesinde kendi güvenliği başta olmak üzere istikrar sağlama konusunda çaba gösterdiğini söylemeliyiz. Türkiye-Rusya arasında Suriye’de İdlib konusu 2019 yılı için en çok gündem maddesi olmuştur. Bunun yanında Libya konusunda yaşanan rekabet de bir diğer önemli gündem maddesidir.
Türkiye’nin S400 hava savunma sistemi alması sadece Türkiye açısından değil ABD’ye bağımlı hale gelen tüm dünya açısından da önemli hale gelmiştir. 50 analiz ile haftalık olarak iki ülke ilişkileri ele alınmış ve hem eleştiri hem de önerilerde bulunulmuştur.

Research paper thumbnail of RUSYA'NIN SURİYE POLİTİKASI

İlbilge, 2020

Rusya’da 2014 yılı itibariyle “Putin Doktrini” olarak ifade edilen strateji uygulama safhasına ge... more Rusya’da 2014 yılı itibariyle “Putin Doktrini” olarak ifade edilen strateji uygulama safhasına geçmiştir. Buna göre Batı artık Rusya’nın güvenilir bir ortağı değildir. Rusya açısından uluslararası hukuk artık bir kurallar bütünü ve uluslararası koordinasyonu sağlayan norm değildir. Yeni stratejide Post-Sovyet ülkelerin egemenliği Rusya’nın koruması altındadır. Rusya ve Rus kamuoyu, Avrasya’da ve Suriye’de çıkarları çatışan Batı ile krize girmeyi göze alarak Suriye’ye müdahalede bulunmuştur. Günümüzde “Rusya’nın Yolu” tabiri tüm dünyada hemen hemen kabul edilebilir seviyeye gelmiştir. Hem iç politika da hem de dış politikada Rusya’ya ‘özel’ bu duruma karşı çıkabilen etkin bir güç henüz bulunmuyor. Rus şair ve diplomat Fyodor İvanoviç Tyutçev’in meşhur dört mısralık bir şiirinde şöyle der:

Rusya akılla kavranmaz

Genel kabul görmüş bir arşınla ölçülmez

Onun kendine özgü bir hali, gelişimi vardır

Rusya'ya sadece inanılır, iman edilir.

Bu özdeyiş Rusya’yı tanımlayan en yaygın ifadelerdir. Tyutçev’e göre Rusya’yı anlamak istiyorsak “ona inanmak” gereklidir. Bugünlerde, Türkiye-Rusya arasında ortaya çıkan işbirliği/rekabet, Ukrayna, Libya ve Suriye krizlerinde Rusya’nın tavırları dolayısıyla “Rusya ne yapmaya çalışıyor?” sorusunu artık daha sık duyuyoruz ve önümüzdeki dönemde de duymaya devam edeceğimiz gerçeğiyle yaşamalıyız. Bu sorunun cevabını Rusların tarihten itibaren kendilerine biçtikleri “kurtarıcı” rolünü anlamadan vermek mümkün değildir. Bu kitabı okuduğumuzda eminim bu soruların bazılarına cevap bulabilirsiniz. Bu kitabımızda Putin Rusya’sının oluşumu ve Suriye’deki politikalarının genel sebepleri anlatılmıştır. Bu kitaba ek olarak “Rusya-Türkiye Avrasya Paktı Mümkün mü?” ve “Putin Dönemi Rusya Dış Politikası ve Güvenlik Doktrinleri” adlı kitaplarımızı da okumanızda fayda vardır.

Research paper thumbnail of PUTIN ERA RUSSIA'S FOREIGN POLICY AND SECURITY DOCTRINES

Nobel, 2020

Russian Federation has been recognized with the strategy called as “Putin Doctrine” at the beginn... more Russian Federation has been recognized with the strategy called as “Putin Doctrine” at the beginning of the 21st century. Accordingly, the West is no longer a reliable partner of Russia. The sovereignty of the post-Soviet countries is under the protection of Russia. Russian World and Russian Orthodoxy have become strong.
Today, the term “Russia's Way” has become almost acceptable throughout the world. Therefore, Russia began to be recognized as a society and state that has not accepted or want to accept the philosophy of “the way of common reason”. In both domestic and foreign policy, there is no effective force that can oppose this 'special' situation to Russia. Russian poet and diplomat Fyodor Ivanovich Tyutchev says in his famous quatrain:
Russia can't be understood with the mind alone,
No ordinary yardstick can span her greatness:
She stands alone, unique –
In Russia, one can only believe.
This aphorism is the most common phrase that describes Russia. According to Tyutchev, if we want to understand Russia, it is necessary to “believe it”. To understand the role of the “savior” that the Russians have assigned to them since history, it is necessary to know their history, foreign policy and security doctrines.
When you read this book I'm sure you can find answers to some of these questions. In this book, the change and transformation of Russia in Putin Period and the general reasons of these policies are explained. In addition to this book, I would also recommend you to read our book “Is Russia & Turkey Eurasian Pact Possible?”
In addition to the general reader, this book has been prepared to provide guidance to experts, diplomats and students working in the field of “Security Studies”, “Political Science and International Relations” and “History”.
I wish you a good reading.

Research paper thumbnail of Что случилось в турецко-российских отношениях в 2018 Году?

Nobel, 2019

Bu kitabımızda, 2018 yılında TRT Rusça kanalında Rusça yayımlanan 47 analiz bir araya getirilerek... more Bu kitabımızda, 2018 yılında TRT Rusça kanalında Rusça yayımlanan 47 analiz bir araya getirilerek Türkçeleriyle birlikte sunulmuştur. Bu analizlerde 2018 yılı boyunca Türkiye-Rusya arasında gelişen siyasi olaylar başta olmak üzere ekonomik ve askeri gelişmeler yorumlanmıştır. Bu anlamda iki ülke ilişkilerine yön verecek fikir ve görüşler tartışılmıştır.

Bu eser, daha önce 2016-2017 yılları arasında Rusya-Türkiye temelli gelişen ilişkileri ele alan kitabın devamı niteliğindedir. Bu eserde de 2018 yılında iki ülke arasında gelişen olaylar, analizler şeklinde Türkçe ve Rusça yazılmıştır. Bu eserleri anlamak adına “Türkiye-Rusya Avrasya Paktı Mümkün mü?” adlı eserimizin de mutlaka okunmasını tavsiye ederiz.

Rusya-Türkiye arasında Suriye’de gelişen ekonomi dışında askerî-teknolojik işbirliği, NATO üyesi Türkiye açısından olduğu kadar diğer üyeler açısından da yeni bir dönemi işaret etmektedir. Bu hâliyle NATO müttefiklerinden yeterli desteği alamayan Türkiye’nin Rusya ile işbirliği hâlinde bölgesinde kendi güvenliği başta olmak üzere istikrar sağlama konusunda çaba gösterdiğini söylemeliyiz. ABD’nin Türkiye’ye karşı sert politikaları devam ettiği sürece bu işbirliği daha da gelişecek gibi duruyor. NATO’nun bu işbirliğine dair endişelerini de dikkate aldığımızda gelecekte Avrasya’da yeni bir güvenlik temelli blokun kurulması da mümkün olabilir. Bu süreç, bir taraftan NATO-ABD diğer taraftan da Türkiye’nin inisiyatifindedir.

Türkiye’nin S400 hava savunma sistemi alması sadece Türkiye açısından değil ABD’ye bağımlı hâle gelen tüm dünya açısından da önemli bir değişime ve karşı duruşa işaret etmektedir. Bu iki devlet ve toplumun birbirini daha iyi anlaması adına bu tür eserlerin faydalı olmasını dileriz.

Research paper thumbnail of 2018 YILINDA TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİNDE NELER OLDU?

Nobel Yayinlari, 2019

Bu kitabımızda, 2018 yılında TRT Rusça kanalında Rusça yayımlanan 47 analiz bir araya getirilerek... more Bu kitabımızda, 2018 yılında TRT Rusça kanalında Rusça yayımlanan 47 analiz bir araya getirilerek Türkçeleriyle birlikte sunulmuştur. Bu analizlerde 2018 yılı boyunca Türkiye-Rusya arasında gelişen siyasi olaylar başta olmak üzere ekonomik ve askeri gelişmeler yorumlanmıştır. Bu anlamda iki ülke ilişkilerine yön verecek fikir ve görüşler tartışılmıştır.

Bu eser, daha önce 2016-2017 yılları arasında Rusya-Türkiye temelli gelişen ilişkileri ele alan kitabın devamı niteliğindedir. Bu eserde de 2018 yılında iki ülke arasında gelişen olaylar, analizler şeklinde Türkçe ve Rusça yazılmıştır. Bu eserleri anlamak adına “Türkiye-Rusya Avrasya Paktı Mümkün mü?” adlı eserimizin de mutlaka okunmasını tavsiye ederiz.

Rusya-Türkiye arasında Suriye’de gelişen ekonomi dışında askerî-teknolojik işbirliği, NATO üyesi Türkiye açısından olduğu kadar diğer üyeler açısından da yeni bir dönemi işaret etmektedir. Bu hâliyle NATO müttefiklerinden yeterli desteği alamayan Türkiye’nin Rusya ile işbirliği hâlinde bölgesinde kendi güvenliği başta olmak üzere istikrar sağlama konusunda çaba gösterdiğini söylemeliyiz. ABD’nin Türkiye’ye karşı sert politikaları devam ettiği sürece bu işbirliği daha da gelişecek gibi duruyor. NATO’nun bu işbirliğine dair endişelerini de dikkate aldığımızda gelecekte Avrasya’da yeni bir güvenlik temelli blokun kurulması da mümkün olabilir. Bu süreç, bir taraftan NATO-ABD diğer taraftan da Türkiye’nin inisiyatifindedir.

Türkiye’nin S400 hava savunma sistemi alması sadece Türkiye açısından değil ABD’ye bağımlı hâle gelen tüm dünya açısından da önemli bir değişime ve karşı duruşa işaret etmektedir. Bu iki devlet ve toplumun birbirini daha iyi anlaması adına bu tür eserlerin faydalı olmasını dileriz.

Research paper thumbnail of PUTİN DÖNEMİ RUSYA DIŞ POLİTİKASI VE GÜVENLİK DOKTRİNLERİ

Nobel Yayinlari, 2019

Rusya Federasyonu, 21. yüzyılın başında “Putin Doktrini” olarak ifade edilen strateji ile tanışmı... more Rusya Federasyonu, 21. yüzyılın başında “Putin Doktrini” olarak ifade edilen strateji ile tanışmıştır. Buna göre Batı artık Rusya’nın güvenilir bir ortağı değildir. Post-Sovyet ülkelerin egemenliği Rusya’nın koruması altındadır. Rus Dünyası ve Rus Ortodoksluğu güçlü hâle gelmiştir.
Günümüzde “Rusya’nın Yolu” tabiri tüm dünyada hemen hemen kabul edilebilir seviyeye gelmiştir. Bu nedenle de Rusya, “ortak aklın yolu” felsefesini kabul etmeyen veya etmek istemeyen bir toplum ve devlet olarak tanınmaya başladı. Hem iç politikada hem de dış politikada Rusya’ya ’özel’ bu duruma karşı çıkabilen etkin bir güç henüz bulunmuyor. Rus şair ve diplomat Fyodor İvanoviç Tyutçev, meşhur dört mısralık bir şiirinde şöyle der:
Rusya akılla kavranmaz
Genel kabul görmüş bir arşınla ölçülmez
Onun kendine özgü bir hâli, gelişimi vardır
Rusya’ya sadece inanılır, itaat edilir.
Bu mısralar, Rusya’yı tanımlayan en yaygın ifadelerdir. Tyutçev’e göre Rusya’yı anlamak istiyorsak “ona inanmak” gereklidir. Rusların tarihten itibaren kendilerine biçtikleri “kurtarıcı” rolünü anlamak için tarihini, dış politikasını, uygulanan güvenlik doktrinlerini bilmek gerekmektedir.
Bu kitabı okuduğunuzda eminim bu soruların bazılarına cevap bulabilirsiniz. Kitapta, Putin Döneminde Rusya’nın değişimi ve dönüşümü ile bu politikaların genel sebepleri anlatılmıştır. Bu kitaba ek olarak “Rusya&Türkiye Avrasya Paktı Mümkün mü?” adlı kitabımızı da okumanızı tavsiye ederim.
Bu kitabın, genel okuyucu dışında özellikle “Güvenlik Çalışmaları” “Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler” ve “Tarih” alanında çalışan uzman, diplomat ve öğrenciler için de faydalı bir eser olacağına inanıyorum.
İyi okumalar dilerim.

Research paper thumbnail of Türkiye Rusya İlişkilerine Bakış 2016-2017

Türkiye Rusya İlişkilerine Bakış 2016-2017, 2018

Rusya-Türkiye ilişkileri 2000 yılında Putin’in iktidara gelmesi, 2002 yılında da Erdoğan’ın seçim... more Rusya-Türkiye ilişkileri 2000 yılında Putin’in iktidara gelmesi,
2002 yılında da Erdoğan’ın seçimi kazanmasıyla bir anda farklı bir
boyuta evrildi. Bu süreçte iki ülke ilişkileri daha çok ekonomik temelli
olarak ilerledi. 2011 yılında Suriye’de iç savaşın başlaması sonrasında
Türkiye-Rusya arasında bölgesel anlamda bir rekabet alanı oluştu. Bu
rekabetin oluşmasında Türkiye-ABD koalisyonunun Suriye’de birlikte
hareket ederek muhalifleri desteklemeleri bir etkendi. 2014 yılındaki
Rusya-Ukrayna krizi, Kırım Tatarları dolayısıyla Türkiye-Rusya’nın
rekabet alanlarını yeniden çeşitlendirdi. Ardından 2015 yılında Rusya’nın
Suriye’ye müdahale kararı alması ve Türkiye sınırında harekâtı
yoğunlaştırmasıyla 24 Kasım 2015 uçak krizi ortaya çıktı. Bu kriz
Rusya-Türkiye arasında 15 yıldır oluşan ekonomik ve siyasi birikimi
de geriye götüren bir durumdu. Rusya-Türkiye arasındaki kriz sürecinde
ABD ve AB ülkelerinin Türkiye’yi yalnız bırakarak Suriye’de
kendi politikalarını Türkiye’siz uygulama girişimleri dengeyi farklı bir
boyuta getirdi. Çünkü Rusya-Türkiye arasında kriz olmasına rağmen
hem Rusya hem de Türkiye, Batı açısından hedef ülke olmuştu. Rusya
ve Türkiye arasındaki krizin iki ülkeye de yıkıcı zararlar vereceği
anlaşılmasından sonra Putin ve Erdoğan arasında normalleşmeye dair
önemli girişimler gerçekleşti. Putin-Erdoğan inisiyatifiyle ilerleyen bu
girişimler sonucunda iki ülke arasında yeniden barış sağladı. Fakat bu barış 15 yıldır ilmek ilmek işlenen ilişkilerin eski seviyesine dönmesine
henüz imkân sağlamadı.
Batı’nın Rusya-Türkiye ablukasına karşı kazan-kazan politikası
çerçevesinde Suriye başta olmak üzere Avrasya coğrafyasında işbirliğine
yoğunlaşan iki ülke, ABD’nin politikalarının Orta Doğu’da başarısızlığında
etkili oldular. ABD’nin Irak’tan Akdeniz’e ulaştırmayı
çalıştığı terör koridoru Rusya-Türkiye işbirliğiyle akamete uğratıldı.
İki ülke ayrıca ABD’den bağımsız Suriye’de siyasi barışı sağlamak
amacıyla Astana Görüşmeleri ve Soçi Görüşmeleri adıyla bir dizi
toplantılar organize ettiler. Böylece Suriye muhalefetini kendi etrafında
toplayan Türkiye ile Esed üzerinde tam etkinlik kuran Rusya, bölgedeki
inisiyatifi ele geçirdi. Suriye’de PYD-PKK üzerinde etkinlik
kuran ABD ise Akdeniz’e açılan koridoru kuramasa da Ürdün sınırına
kadar olan bölgede yeni bir koridor oluşturdu. ABD’nin PYD-PKK
üzerinde kurduğu etkinlik ise Rusya açısından bir tehdit olarak görüldü.
Bu tehdit algısını da Türkiye’nin Afrin’de düzenlediği Zeytin Dalı
operasyonuna destek vererek bertaraf etmeye çalıştı. Suriye’de Türkiye-
Rusya işbirliği ABD’nin sadece Suriye politikasını değil aynı zamanda
İran, Karadeniz ve Kafkasya politikasını da olumsuz etkileyebilecek
bir sürecin başlangıcıdır. Yeni dönemde ABD’nin Türkiye’yi
Rusya’dan ayırmak için uygulamaya koyacağı uzlaşı veya sert politikaların
tezahürünü göreceğiz.
Bu kitabımızda 2016-2017 döneminde Rusya-Türkiye merkezli
oluşan uluslararası gündeme dair yazdığımız analizler bir araya toplanmıştır.
Bu analizler ile sıcağı sıcağına değerlendirilen olayların
zamanla gerçekleşme veya sonuçlarını görme bakımından önem taşıdığı,
bu nedenle toplu biçimde yayınlanmasının bu alanlarda çalışanlar
başta olmak üzere tarihe not düşülmesi açısından değer taşıdığı düşüncesindeyiz.
Umarım okuyucularımıza faydalı olacaktır.

Türkiye Tedbirini Aldı, Bu Kez Şakası Yok:

Türkiye Kürtlerin Hamisi Olmalı

Rusya’nın Kudüs Politikası Bağımsız mı?

Rusya’nın Kudüs Politikası

Sömürülen Ülkelerin Umudu Türkiye

Kafkasya-2016: Üçüncü Dünya Savaşı'na Hazırlık mı?

Karadeniz'de Stratejik Dengeler Değişiyor

Tataristan Modeli Sona mı Eriyor?

Türklerin Barbar Olmadığını Tüm Dünyaya Halil İnalcık Anlattı

Milli Demokratlar Oyunu Bozacak mı?

Historic high in Turkish-Russian relations

Russia's Iran Policy and its Impact on Relations with Turkey

Russia-Turkey-Iran Brokered Agreement on Syria Brings US' Ploys to Naught

Putin: Russland bereit, S-400-Raketenabwehrsysteme an Türkei zu liefern

Professor Salih Yilmaz: "Moskau setzte zwischen den Regionalmächten eine Einigung durch"

Западу трудно найти альтернативу военно-воздушной базе «Инджирлик»

США шантажируют Турцию, вооружая сирийских курдов, считает политолог

Турция поссорилась со второй половиной

Встреча Путина и Эрдогана в Москве позволит продвинуться в решении ряда важных вопросов

Стратегические балансы в Черном море меняются

Это изменение не режима, а системы

Реакция на убийство посла: Турция и Россия находятся под прицелом Запада

Возможен ли тюрко-славянский союз в Евразии?

Турция готова закрыть политическую дверь в Европу

Россия в Сирии: взгляд из Турции

Что можно ожидать от соглашения "Турецкий поток"

Силы в Иране могут быть причастны к убийству российского посла

Стравить сторонников светского образа жизни с исламистами не получилось

Гюлен атакует Эрдогана?

Почему в Турции была попытка переворота?

Турецкий политолог считает, что отношения с Узбекистаном станут лучше

Знали ли в России о готовящемся перевороте в Турции?

Research paper thumbnail of Rusya Türkiye Avrasya Paktı Mümkün mü.pdf

Rusya Türkiye Avrasya Paktı Mümkün mü, 2017

Bu kitabımızda Rusya ve Türkiye’nin Avrasya medeniyeti kurabilme imkânlarını mümkün olduğunca anl... more Bu kitabımızda Rusya ve Türkiye’nin Avrasya medeniyeti kurabilme imkânlarını mümkün olduğunca anlatmaya çalıştık. Elbette iki ülke Avrasya coğrafyasında yüzlerce yıldır rekabet içerisinde bulunmuşlardır. Fakat 21. yüzyıl iki ülkeyi beraber hareket etmeye ve ortak strateji üretmeye zorlamaktadır. Karşılıklı güven bunalımı yaşayan iki ülkenin Avrasya’da ortak medeniyet kurabilmesi önündeki engeller ve ihtimaller de bu kitapta ele alınmıştır. İlginize sunulur. .

Zbigniew Brzezinski’nin de dediği gibi Avrasya, küresel üstünlük mücadelesinin oynandığı bir satranç tahtasıdır ve mücadele jeopolitik çıkarların stratejik idaresini de içermektedir. 1940’lı yıllarda Adolf Hitler ve Joseph Stalin’in de üzerinde anlaşmaya vardıkları gibi Avrasya dünyanın merkezidir ve onu kontrol eden dünyayı da kontrol eder. Avrasya, 21. yüzyılın mücadele bölgesi olmaya adaydır. Rusya bu mücadelede başarısız BDT denemesinden sonra Avrasya Ekonomi Birliğini kurmuştur. Çin ise Yeni İpek Yolu Ekonomi Kuşağı Projesi ile bu yarışa dâhil olmuştur. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Türk Konseyi ve ABD’nin Büyük Orta Asya Projesi Avrasya’nın diğer alternatifleridir. Günümüzde Rusya’nın dış politikasını yönlendiren Avrasyacılık aynı zamanda yeni dünyada Rusların kimlik arayışı çabasıdır. Rus Avrasyacılarının asıl planı Avrupa ve Asya’nın jeopolitik çıkarlar gereği birleşmesi sayesinde ABD öncülüğündeki NATO’nun etkisizleştirilmesidir. Rusya bu politikasını uygurlaken Türkiye’nin de kendisi ile birlikte hareket etmesini istemektedir. Avrasyacılık, Türkiye’de yeniden gündem olduğu gibi ABD/Avrupa’da da bir tehdit olarak algılanmaya başlanmıştır.

Türkiye’de son dönemde Türkiye, Rusya ve İran’ın bir araya gelerek Büyük Avrasya’yı kurmaları gerektiğini savunanlar olmuştur. Fakat Rusya’daki Avrasyacılar, Avrasya Birliği stratejileri içerisinde İran ve Orta Asya ülkelerini değerlendirirken Türkiye’yi dışarıda bırakmışlardır. Türkiye, Rus Avrasyacıların bu politikalarını görmezden gelerek Rusya ile ilişkilerini sağlamlaştırıp kendi Türk Avrasyacılığını yürürlüğe sokmuştur. Türkiye’nin Avrasya politikası bazı dönemlerde Rusya tarafından kendisine karşı bir rekabet olarak algılanmıştır. 2002 sonrasında AK Parti hükümetleri döneminde Türk Avrasyacılığı veya Avrupalılarca tanımlanan biçimiyle Yeni Osmanlıcılık oldukça aktif biçimde uygulanmıştır. Türkiye yeni dönemde yüzünü sadece AB’ye değil Avrasya coğrafyasına da dönmüştür. 2002 sonrasında Türkiye ve Rusya arasında Türk işbirliği/rekabet alanları genişlemiştir.

Bu kitabımızda Rusya ve Türkiye’nin Avrasya medeniyeti kurabilme imkânlarını mümkün olduğunca anlatmaya çalıştık. Elbette iki ülke Avrasya coğrafyasında yüzlerce yıldır rekabet içerisinde bulunmuşlardır. Fakat 21. yüzyıl iki ülkeyi beraber hareket etmeye ve ortak strateji üretmeye zorlamaktadır. Karşılıklı güven bunalımı yaşayan iki ülkenin Avrasya’da ortak medeniyet kurabilmesi önündeki engeller ve ihtimaller de bu kitapta ele alınmıştır. İlginize sunulur.

Research paper thumbnail of Rusya Türkiye Avrasya Paktı Mümkün mü

Rusya Türkiye Avrasya Paktı Mümkün mü, 2017

Zbigniew Brzezinski’nin de dediği gibi Avrasya, küresel üstünlük mücadelesinin oynandığı bir satr... more Zbigniew Brzezinski’nin de dediği gibi Avrasya, küresel üstünlük mücadelesinin oynandığı bir satranç tahtasıdır ve mücadele jeopolitik çıkarların stratejik idaresini de içermektedir. 1940’lı yıllarda Adolf Hitler ve Joseph Stalin’in de üzerinde anlaşmaya vardıkları gibi Avrasya dünyanın merkezidir ve onu kontrol eden dünyayı da kontrol eder. Avrasya, 21. yüzyılın mücadele bölgesi olmaya adaydır. Rusya bu mücadelede başarısız BDT denemesinden sonra Avrasya Ekonomi Birliğini kurmuştur. Çin ise Yeni İpek Yolu Ekonomi Kuşağı Projesi ile bu yarışa dâhil olmuştur. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Türk Konseyi ve ABD’nin Büyük Orta Asya Projesi Avrasya’nın diğer alternatifleridir. Günümüzde Rusya’nın dış politikasını yönlendiren Avrasyacılık aynı zamanda yeni dünyada Rusların kimlik arayışı çabasıdır. Rus Avrasyacılarının asıl planı Avrupa ve Asya’nın jeopolitik çıkarlar gereği birleşmesi sayesinde ABD öncülüğündeki NATO’nun etkisizleştirilmesidir. Rusya bu politikasını uygurlaken Türkiye’nin de kendisi ile birlikte hareket etmesini istemektedir. Avrasyacılık, Türkiye’de yeniden gündem olduğu gibi ABD/Avrupa’da da bir tehdit olarak algılanmaya başlanmıştır.

Türkiye’de son dönemde Türkiye, Rusya ve İran’ın bir araya gelerek Büyük Avrasya’yı kurmaları gerektiğini savunanlar olmuştur. Fakat Rusya’daki Avrasyacılar, Avrasya Birliği stratejileri içerisinde İran ve Orta Asya ülkelerini değerlendirirken Türkiye’yi dışarıda bırakmışlardır. Türkiye, Rus Avrasyacıların bu politikalarını görmezden gelerek Rusya ile ilişkilerini sağlamlaştırıp kendi Türk Avrasyacılığını yürürlüğe sokmuştur. Türkiye’nin Avrasya politikası bazı dönemlerde Rusya tarafından kendisine karşı bir rekabet olarak algılanmıştır. 2002 sonrasında AK Parti hükümetleri döneminde Türk Avrasyacılığı veya Avrupalılarca tanımlanan biçimiyle Yeni Osmanlıcılık oldukça aktif biçimde uygulanmıştır. Türkiye yeni dönemde yüzünü sadece AB’ye değil Avrasya coğrafyasına da dönmüştür. 2002 sonrasında Türkiye ve Rusya arasında Türk işbirliği/rekabet alanları genişlemiştir.

Bu kitabımızda Rusya ve Türkiye’nin Avrasya medeniyeti kurabilme imkânlarını mümkün olduğunca anlatmaya çalıştık. Elbette iki ülke Avrasya coğrafyasında yüzlerce yıldır rekabet içerisinde bulunmuşlardır. Fakat 21. yüzyıl iki ülkeyi beraber hareket etmeye ve ortak strateji üretmeye zorlamaktadır. Karşılıklı güven bunalımı yaşayan iki ülkenin Avrasya’da ortak medeniyet kurabilmesi önündeki engeller ve ihtimaller de bu kitapta ele alınmıştır. İlginize sunulur.

Research paper thumbnail of Rusya Neden Suriye'de Bulunuyor

Research paper thumbnail of Turizmin Kültürel İlişkilere Katkısı Rusya Örneği

Turizmin Kültürel İlişkilere Katkısı Rusya Örneği

Research paper thumbnail of II. Milletlerarası Tarihî Roman ve Romanda Tarih Sempozyumu

Research paper thumbnail of III. Milletlerarası Tarihî Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni Bildirileri

Research paper thumbnail of Türk -Rus İlişkileri Özel Sayı Editör: Prof. Dr. Salih YILMAZ

Türk -Rus İlişkileri Özel Sayı Editör: Prof. Dr. Salih YILMAZ

Abstract There is an extensive historical background between Turkey and Russia relations. In the ... more Abstract
There is an extensive historical background between Turkey and Russia relations. In the period of the Ottoman Empire and Tsarist Russia, both sides struggled for territories of Balkan and Caucasus. In other words, there was an Ottoman-
Russian power struggle in the Caucasus and Balkan in the long time. In the period of national struggle, these states fought against for not only old regime but also common occupying states and with this striving they started to recognize internationally. These two features and common similarities led to become an ally between two states. However, after World War II ongoing political intentions
of Soviets over Turkey posed a serious threat for Turkey. The balance of power shifted in Europe after the war and Turkey took advantage from this instability.In this period Turkey became member of an international alliance called the
North Atlantic Treaty Organization (NATO), therefore Turkey constituted a security against Russian threats. During Putin’s reign, social, economical and political relations between Turkey and Russia have been revived but what Russia
really think about Syria or another words, attitudes towards of Russia in terms of military engagement in Syria have changed relations them in a negative way.
Shooting down of a Russian warplane by Turkey on its border paves the way to a new period. In this work, relations of Turks and Russian will be analysed in the light of historical facts according to period.
Keywords; Ottoman Empire, Tsarist Russia, Cold War, Syria, Putin’s Reign, Russian jet.