Bülent Küçük | Bogazici University (original) (raw)

Uploads

Articles by Bülent Küçük

Research paper thumbnail of 68'in unutulan ikonu: Hüseyin Cevahir

Research paper thumbnail of Hafızayı Dekolonize Etmek: 68 Hafızası, Sait Kırmızıtoprak ve Hüseyin Cevahir

Kürtler ve Cumhuriyet, 2023

B ü l e n t K ü ç ü k D e n i z Ç a ğ t a y Y ı l m a z Z e y n e p K ü ç ü k 2 Giriş ürt Tarihi ... more B ü l e n t K ü ç ü k D e n i z Ç a ğ t a y Y ı l m a z Z e y n e p K ü ç ü k 2 Giriş ürt Tarihi dergisinde yayınlanan "68 Hareketi ve Kürtler" 3 başlıklı dosya, Kürt gençlerinin Türkiye'de cereyan eden 68 hareketi ile ilişkisine odaklanarak bu süreçte Türk gençlik hareketinden farklılaşan müstakil bir Kürt 68 kuşağından söz edilip edilemeyeceği sorusunu tartışmaya açıyor. Tuncay Şur'un Hamit Bozarslan ile yaptığı söyleşide Bozarslan, ayrı bir Kürt 68'inden bahsetmenin mümkün olmadığı varsayımından yola çıkarak 68'in Kürtler için belirleyici bir "moment" olmadığını dile getiriyor. 4 Bu argümanı Kürt gençlerinin 1950'lerin sonundan 1970'lerin ortasına kadar Molla Mustafa Barzani önderliğinde görünürlük kazanan Güney Kürdistan'daki Kürt hareketinden etkilenmek suretiyle 68 Türk gençlik hareketinden çok daha önce ve farklı faktörler sonucunda siyasallaşmış olmaları ile temellendiriyor. Öte yandan aynı dosyaya katkı sunan Azat Zana Gündoğan 5 ise Türkiye İşçi Partisi (TİP) içinde yer alan ve daha sonra Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) etrafında örgütlenecek olan Doğulular grubundan yola çıkarak Kürtlerin Türkiye 68 deneyiminin önemli bir aktörü olduğunu, dolayısıyla 68'in Kürtler için 70'lerle daha da belirginleşecek olan siyasal

Research paper thumbnail of Oath to Death: An Analysis of Sait Kırmızıtoprak’s Contested Memory

The Political Psychology of Kurds in Turkey, 2023

This work is a sociological analysis that scrutinizes the contesting mnemonic claims surrounding ... more This work is a sociological analysis that scrutinizes the contesting mnemonic claims surrounding Sait Kırmızıtoprak’s political biography and his death. Sait Kırmızıtoprak, also known as Dr Şıvan, was a prominent figure of Kurdish ’68, whose life coincided with the two founding moments of the Kurdish political history in Turkey: the Dersim Genocide and the “Two Saits Incident.” Bearing the marks of a traumatic beginning and a controversial end, Kırmızıtoprak’s highly politicized and charismatic persona, surprisingly, did not enjoy much memory work. Not only did his political program fail to culminate in a robust successor, but also his enigmatic death remained an obscure traumatic moment for most of the notable actors who were familiar with him. We suggest considering Kırmızıtoprak’s death a “failed cataclysmic event” and an extension of the existing colonial memory regime. We argue that the ongoing crisis of representation regarding Kırmızıtoprak’s legacy persists not because of the exceptionalities or controversies of his death, but because Kurdish people are deliberately deprived of the means and modes that make remembrance as a collective act possible. To trace the contesting mnemonic claims, or the lack thereof, that navigate the narratives about Kırmızıtoprak, numerous sources are employed including our interviews with his personal acquaintances, written works authored by and about Kırmızıtoprak, and other audio-visual sources thematizing his life and political pursuits.

Research paper thumbnail of The Forgotten Icon of '68 in Turkey: Hüseyin Cevahir

Rethinking Marxism , 2023

This essay focuses on Hüseyin Cevahir, a revolutionary with roots in the Alevite-Kurdish formatio... more This essay focuses on Hüseyin Cevahir, a revolutionary with roots in the Alevite-Kurdish formation and one of the forgotten student leaders of ‘68 in Turkey. The essay underscores Cevahir’s presence within the Turkish Left as not merely a matter of cultural difference. On the contrary, his silent but transformative effects on the Turkish Left stemmed from his subaltern presence, embodied in a double memory. Cevahir incorporated his knowledge of the racialized community of Dersim, in which he was born, into his intellectual awareness, undermining any sovereign subjectivization under the pretext of the universality of the state. Simultaneously, his subaltern experiences helped him to transfigure the racial structures of domination that shaped the political imaginary of middle-class subjectivity among revolutionary Turkish youth under the pretext of class universality. One can thus infer that the main factor behind Cevahir’s oblivion in the counterpublic in Turkey is this double criticism embodied in his persona.

Research paper thumbnail of Dergâhtan Derneğe bir Ocağın Serencamı:  Seysavun Ocağı

Mazgirt, Ütopya Kayınevi, 2021

Bu çalışmanın temel amacı Dersim Alevi-Kızılbaş inancı içinde köklü bir yere sahip olan Seysawun... more Bu çalışmanın temel amacı Dersim Alevi-Kızılbaş inancı içinde köklü bir yere sahip olan Seysawun (Seysavun veya Seyit Seyfi) Ocağı’nın unutulmuş, üstü örtülmüş veya bastırılmış olan toplumsal belleğini gün yüzüne çıkarılması noktasında bir adım atmaktır. Bu maksatla ocağın geçmişten bugüne gelen serüveni ve ocağın Dersim Alevi-Kızılbaş imgelem dünyası içindeki (dönüşen) konumu hakkında ocak içinde kuşaklar arası dolaşıma sokulan sözlü anlatıların, daha geniş bir toplumsal bağlam içerisine oturtmak suretiyle, bir incelemesini yapacaktır. Bunun için ocak içinde farklı pozisyonları ve kolları temsil eden üç Ocak ileri geleniyle Temmuz 2019 ve Nisan 2020 arasında birden fazla olmak üzere uzun ve derinlemesine görüşmeler yaptık. Bunlardan biri ailenin Balan- Safiyan kolundan gelen, uzun dönem yurt dışında işçi olarak çalışmış olan ve halen Mersin Cemevi dedeliğini icra eden Seyit Hasan Kılavuz (d. 1945). Görüştüğümüz diğer iki kişi ocağın Seyidan-Qıçugan (Küçükler) kolundan. Biri 1980’lerden beri İstanbul’da inşaat kalfası olarak kendi ifadesiyle “yıllarca keser sallamış” ve İstanbul’un ilk Cem evlerinden sayılabilecek Pendik-Esenyalı Seyit Seyfi Cemevi’nin kurucu dedesi Seyit Musa Küçük (d. 1933). Diğeri astsubay emeklisi olan ve İzmir Güzelbahçe’de ikamet eden Seyit Gazi Küçük (d. 1939). Birbirleriyle ikinci nesilden amcazade olan Musa Küçük ve Gazi Küçük, Hasan Kılavuz ile beşinci nesilden amca çocuklarıdırlar. Bu derinlikli görüşmelere ek olarak çalışmanın ilerleyen safhasında birbirlerinden mekânsal ve simgesel olarak farklılaşmış olan ocağın kollarına dair eksik bilgilerin giderilmesi ve nihayet ocağın soyağacının haritalandırılması suretiyle ocağın unutulmuş veya birbirinden kopmuş çoklu hakikatini yeniden inşa etmek maksadıyla Mart-Nisan 2020 arasında ikinci bir görüşme trafiği yaptık. Son olarak bu çalışma ocağın kendi iç simgesel evreninde “rayber” (rehber) konumunda olan Kılavuz ailesi tarafından on yıllarca muhafaza edilmiş olan ve bizim bu çalışma esnasında varlığından tesadüfen haberdar olduğumuz bir adet Neseb-i Şerif’ adı verilen 11 sayfalık bir belgenin ve biri 1676 ve diğer ikisi 1716’da dönemin iki farklı Osmanlı Sultanı tarafından neşredilmiş -her biri birer sayfadan müteşekkil olan- üç adet siyadet seccatti adı verilen fermanların bir ilk değerlendirmesini de kapsayacak.

Research paper thumbnail of Remaking the public through the square. Invention of the new national cosmology in turkey

British Journal of Middle Eastern Studies, 2020

This paper examines the formation of authoritarian populism in Turkey by analysing mass mobilizat... more This paper examines the formation of authoritarian populism in Turkey by analysing mass mobilization and its repercussions in the 10 symbolic and imaginary realms as authoritarian right-wing popu-lisms have gained global popularity. It scrutinises the AKP government's mobilization of the masses in the so-called 'democracy watches' after the coup attempt on 15 July 2016. During the demonstrations that took place in various locations in Istanbul, 15 authors carried out participant observation fieldwork and field interviews. The paper concludes that democracy watches constitute a significant means of constructing and consolidating a new authoritarian regime, thereby endowing this consolidation process with a popular legitimacy. On 15 July 2016, a coup attempt took place in Turkey for which the Fethullah Gülen Community (FGC) 1 is still being held accountable. This event was a caesura with substantial implications for the democratic process and transformation of the public sphere. A state of emergency was declared immediately after the attempted coup and has been in effect until now. Since then, we have witnessed hundreds of thousands of public 25 officials having lost their jobs on the grounds of being members of the FGC or other oppositional 'political' organizations. These expulsions from public offices were enforced by decree. 2 Custodians were assigned to many companies affiliated with the FGC, whose assets were later confiscated by the state. Furthermore, the elected cadres in the Kurdish

Research paper thumbnail of Fragments of the Emerging Regime in Turkey: Limits of Knowledge, Transgression of Law, and Failed Imaginaries

South Atlantic Quarterly, 2019

This essay frames the emerging regime in Turkey as a question. Starting with a discussion of the ... more This essay frames the emerging regime in Turkey as a question. Starting with a discussion of the limits of conjunctural analysis, we offer some fragmentary analysis. We highlight transgression of law and imperial fantasies as the two constitutive aspects that have conditioned the transformations of the nation-state. We present construction(-destruction) as the nodal apparatus of the AKP rule that has articulated these transformations with those of capital toward forcing a regime change. From the angle of this essay that draws from affective dynamics (such as transgression, repetition-as-failure, and dyadic identification), what is experienced as the “new Turkey” by regime supporters is proposed as the decline of the republic.

Research paper thumbnail of The burden of Sisyphus: a sociological inventory of the Kurdish question in Turkey

British Journal of Middle Eastern Studies, 2019

This paper examines the contradictory transformation process the Kurdish movement has been experi... more This paper examines the contradictory transformation process the Kurdish movement has been experiencing over the last two decades and discusses its structural paradoxes and political shortcomings from a critical sociological perspective. Based on participant observation and interviews with activist researchers, the paper argues that the moral and ideological unity of the movement is challenged by ever-increasing social and mental divisions that are in turn prompted by forced displacement, rapid urbanization and diversified forms of social and symbolic inequalities within the Kurdish society. The fundamental division is between the emerging educated middle-class subjectivity, which has become the prime intellectual force leading the democratic political institutions, and the socially impoverished and radicalized urban youth, who have been active in contentious politics. This social division manifests within the dual organizational structures of the movement as twin and frequently contradictory dispositions. This schism also prevents the movement from building a much broader popular subjectivity to decolonize the social and political life.

Research paper thumbnail of Zwischen Gleichheit und Freiheit. Eine Bilanz der Kurdischen Bewegung

Nach dem Putch. 16. Anmerkungen zur 'neuen' Türkei, 2018

Research paper thumbnail of Müzakeresiz Kamusallık:  Milli cemaatin yeniden inşsası sürecinde demokrasi nöbetleri.

Toplum ve Bilim, 2017

Bu makale Türkiye'de kamusal alanın dönüşümünü, darbe girişimi sonrasında Demokrasi nöbetleri adı... more Bu makale Türkiye'de kamusal alanın dönüşümünü, darbe girişimi sonrasında Demokrasi nöbetleri adı altında icra edilen meydan siyaseti üzerinden bir okuma denemesidir. Bunun için İstanbul'un değişik mekanlarında yapılan gösterilere katılarak gerçekleştirdiğimiz gözlemleri ve nöbetlere katılan bazı aktörlerle yaptığımız görüşmeleri, hükümetin daha geniş bir zaman dilimindeki değişen söylemsel ve idari pratiklerini gözeterek analiz etmeye çalıştık. Buradaki tespitimiz, AKP hükümetinin, özellikle darbe girişimi sonrası ortaya koyduğu politikalar ile neo liberal hizmetkar devlet modelinin ideolojik içeriğinin boşaltıldığı ve başka tür bir rejime doğru yol aldığıdır. Bu dönemde kullanılan idari tekniklerin neo liberal hizmet siyasetini gölgede bıraktığı, onun önüne geçtiği, milliyetçi--egemenlikçi şiddet aklının temel eksen olmaya başladığını görüyoruz. Bu anlamda makalemiz hem bir konjonktür analizi yapıyor hem de bu konjonktürde izleri görülebilen yapısal bir dönüşüm tespit ediyor. Bu minvalde, meydanlarda sahnelenen demokrasi nöbetlerini ve inşa edilen milli mutabakatın ifadesi ortak mitingleri, daha sonra derinleşecek olan söz konusu politikalara rıza devşirilen sokak hareketleri olarak okuyoruz. Meydan nöbetleri sonrası izlenen politikalarla kamusal alanın halkın muhalif gruplarına kapatıldığı yeni dönemde, AKP--Cemaat çatışması ve Kürt hareketi ile sürdürülen barış sürecinin sona ermesiyle başlayan savaş politikalarının sonucu olarak, darbe girişimi sonrasında uygulanan idari ve hukuki pratiklerde, halkın geneline yönelik bir korku siyasetinin ifadesini görüyoruz. Bu süreçte söz konusu nöbetlerin ve meydan eylemlerinin, herkesin sözünün ve farklılığının tanındığı/müzakere edildiği demokratik bir kamusal alanın ifadesi değil, hafızanın, dilin, ve kamusallığın topyekün kolonize edildiği yeni bir idari rasyonalitenin, kamusallığı tahkim etme siyasetinin bir ifadesi olduğunu öne sürüyoruz. Giriş 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye'de darbeler tarihi bağlamında yapılış tarzı, failleri hakkındaki muamma, zamanlaması, temsil edilme ve anlamlandırma biçimi ve siyasi ve toplumsal sonuçları itibariyle müstesna bir konuma sahip. Girişimin gerçek mi yoksa bir kurgu mu olduğu, hükümetin darbeden ne zaman haberdar olduğu, darbe gecesinde kimlerle ne tür müzakerelerin yapıldığı, darbenin sivil ve siyasi ayağının kimlerden oluştuğu, ordunun içinde başkaca hangi tür grupların darbeye müdahil olup belki de son 1 Bu makale Galatasaray Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından desteklenen, Doç. Dr. Buket Türkmen ve Yrd. Doç. Dr Bülent Küçük'ün yürütmekte olduğu "Değişen Meydan Hareketleri ve Yeni Siyasal Özneler" başlıklı araştırma projesinin verileri ile hazırlanmıştır.

Research paper thumbnail of Die Transformation der kurdischen Politik: Möglichkeiten und Paradoxe

Türkei. Kontinuitaeten, Veraenderungen and Tabos , 2016

Research paper thumbnail of ‘Mesafeli’ Devletten ‘Hizmetkâr’ Devlete: AKP’nin Kısmi Tanıma Siyaseti

Toplum ve Bilim , 2015

Bu makalede Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), özellikle Kürt hareketinin hak, statü ve demokr... more Bu makalede Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), özellikle Kürt hareketinin hak, statü ve demokratik özerklik talepleri karşında siyasal alanı yeniden düzenleyip sınırlamaya çalışarak devlet idaresini ve toplumsal bedeni nasıl dönüştürdüğünü tartışacağız. Bunu yaparken çözüm sürecinin ilan edildiği 2009 yılında AKP ve CHP’li kanaat önderleriyle yapılan derinlemesine mülakatların yanında bu tarihten günümüze kimi önemli AKP’li siyasi şahısların çeşitli vesilelerle verdikleri demeçler ve konuşmalar konu edilecek. Aynı zamanda AKP’nin yayılmacı yeni Osmanlıcı vaadinin, toplumsal çeşitliliğin idaresi konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) “devletin nötrlüğü” üzerinden kurguladığı evrensellik anlayışından nasıl farklılaştığını inceleyeceğiz. Toplumsal farkı inkar etmek yerine yeniden düzenleyip krize girmiş bir milliyetçilik biçimini daha etkili yeni bir milliyetçilikle ikame etmenin yollarını arayan bu yeni idari zihniyeti “kısmi tanıma” olarak tanımlıyoruz. Kısmi tanıma kavramı, müteşebbis bir akılla iş gören ve piyasa (hizmet) ideolojisi üzerinden toplumu hareketlendiren ve dönüşen devlet aklının popülist beden siyasetindeki muhafazakarlaşmayla nasıl eklemlendiğini tartışmamıza olanak veriyor. Kısmi tanımayı, şirketleşen devletin Kürt siyasi hareketinin eşitlikçi taleplerini ve siyasallaşan kimlikleri de-politize etme suretiyle muhayyel (muhafazakar) milli cemaati yeniden kurma pratiği olarak tanımlıyoruz.

Research paper thumbnail of The Question of Democratic Citizenship in Turkey: Two Social Imaginaries

Postcolonial Matters, 2015

This paper concerns the recent political struggle over democratization in Turkey. Particularly, w... more This paper concerns the recent political struggle over democratization in Turkey. Particularly, we consider Justice and Development Party’s (AKP) “democratic initiatives” and Kurdish movement’s “democratic autonomy” project as two distinct social imaginaries that are open to an increasingly conflictual confrontation over the pressing question of democratic citizenship. In the first section, we argue that AKP’s “democratic initiatives” should be seen as part of its particular brand of populist politics, which remains invested in the reoccupation of the State as the privileged center to re-found the imaginary unity of national community and govern for the common good. In explaining AKP’s construction of this common good in relation to the notion of hizmet (service), we also show the ways in which AKP’s populism undermines and serves as an obstacle to the deepening of democratization. In the second section, we shift our focus to the Kurdish movement’s project of “democratic autonomy” as providing a different horizon that not only departs from the centered model of the nation-State, but also goes beyond its simple negation by way of producing a new political space and constituting new political actors for practicing democratic citizenship.

Research paper thumbnail of Borders of Europe: Fantasies of identity in the enlargement debate on Turkey

New Perspectives on Turkey, Oct 1, 2009

The European public debate on Turkey’s EU accession either empha- sizes Turkey’s political (in)co... more The European public debate on Turkey’s EU accession either empha- sizes Turkey’s political (in)competence for EU membership, or marks its cultural difference. Based on the discourse analysis of this debate in the German mass media, this paper questions the dominant European perspective, by placing emphasis on how and where the symbolic borders of an imagined Europe become visible. I will argue that the debate sur- rounding Turkey’s accession to the EU reveals an ambivalent discursive process as it places the construction of the self-definition of Europe at the frontier of its Turkish-Islamic “Other.”

Books by Bülent Küçük

Research paper thumbnail of Die Türkei und das andere Europa

Research paper thumbnail of Perspektiven auf die Türkei

das westphälische dampfboot, 2008

Research paper thumbnail of Insider – Outsider. Bilder, ethnisierte Räume und Partizipation im Migrationsprozess

Newspaper Articles, Op-Eds and Blogs by Bülent Küçük

Research paper thumbnail of Dekolonyal Tanıma

ilketv, 2025

Tanımayı nasıl ele almalıyız? Devletin tanıma sürecini başlatmasındaki temel motivasyonu nedir? B... more Tanımayı nasıl ele almalıyız? Devletin tanıma sürecini başlatmasındaki temel motivasyonu nedir? Bu sürece müdahil olan ezilenin bu süreçten beklentisi nedir? Bu süreci demokrasinin demokratikleşmesi ve adil bir toplum inşa edilmesinin bir yolu olarak mı görmemiz gerekir, yoksa devletin, sistem karşıtı hareketleri nötralize etme veya denetleme stratejisi olarak mı değerlendirmeliyiz? Başka bir ifadeyle tanınma, eşitlenme ve bir statü kazanma imkânı mı verir, yoksa hareketleri bir tür “ıslah etme” ve ehlileştirme aracı olarak mı görülmelidir

Research paper thumbnail of Barış nasıl mümkün olur

ilketv, 2024

Esası demokratikleşme olan yapısal bir meseleyi anti-demokratik bir rejim çözebilir mi? Kürt mese... more Esası demokratikleşme olan yapısal bir meseleyi anti-demokratik bir rejim çözebilir mi? Kürt meselesinin çözümü ancak mevcut siyasi ve idari rejimin demokratikleşmesi ile mümkün ise eğer, statüko dönüşmeden/ya da en azından mevcut hükümet değişmeden böylesi zor bir yapısal bir mesele çözülür mü?

Research paper thumbnail of Bireyselleştirme ve ırksallaştırma arasında suçun sosyolojisi

ilketv, 2024

Uzun bir süredir Türkiye’de suç konuşuyoruz. Narin Güran cinayeti ile zirve yapan bu tartışma pol... more Uzun bir süredir Türkiye’de suç konuşuyoruz. Narin Güran cinayeti ile zirve yapan bu tartışma polis memuru Şeyma Yılmaz’ın Ümraniye’de Yunus Emre Geçit adındaki adli suçlardan aranan bir kişi tarafından öldürmesi ile devam etti. İnsanların yaşam haklarının elinden alınması acı verici. Bu yazı söz konusu cinayetlerin vasfından bağımsız olarak suçun ve suçlunun medyadaki temsili veya çevrelenmesi noktasından tartışmaya müdahil olacak.

Research paper thumbnail of 68'in unutulan ikonu: Hüseyin Cevahir

Research paper thumbnail of Hafızayı Dekolonize Etmek: 68 Hafızası, Sait Kırmızıtoprak ve Hüseyin Cevahir

Kürtler ve Cumhuriyet, 2023

B ü l e n t K ü ç ü k D e n i z Ç a ğ t a y Y ı l m a z Z e y n e p K ü ç ü k 2 Giriş ürt Tarihi ... more B ü l e n t K ü ç ü k D e n i z Ç a ğ t a y Y ı l m a z Z e y n e p K ü ç ü k 2 Giriş ürt Tarihi dergisinde yayınlanan "68 Hareketi ve Kürtler" 3 başlıklı dosya, Kürt gençlerinin Türkiye'de cereyan eden 68 hareketi ile ilişkisine odaklanarak bu süreçte Türk gençlik hareketinden farklılaşan müstakil bir Kürt 68 kuşağından söz edilip edilemeyeceği sorusunu tartışmaya açıyor. Tuncay Şur'un Hamit Bozarslan ile yaptığı söyleşide Bozarslan, ayrı bir Kürt 68'inden bahsetmenin mümkün olmadığı varsayımından yola çıkarak 68'in Kürtler için belirleyici bir "moment" olmadığını dile getiriyor. 4 Bu argümanı Kürt gençlerinin 1950'lerin sonundan 1970'lerin ortasına kadar Molla Mustafa Barzani önderliğinde görünürlük kazanan Güney Kürdistan'daki Kürt hareketinden etkilenmek suretiyle 68 Türk gençlik hareketinden çok daha önce ve farklı faktörler sonucunda siyasallaşmış olmaları ile temellendiriyor. Öte yandan aynı dosyaya katkı sunan Azat Zana Gündoğan 5 ise Türkiye İşçi Partisi (TİP) içinde yer alan ve daha sonra Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) etrafında örgütlenecek olan Doğulular grubundan yola çıkarak Kürtlerin Türkiye 68 deneyiminin önemli bir aktörü olduğunu, dolayısıyla 68'in Kürtler için 70'lerle daha da belirginleşecek olan siyasal

Research paper thumbnail of Oath to Death: An Analysis of Sait Kırmızıtoprak’s Contested Memory

The Political Psychology of Kurds in Turkey, 2023

This work is a sociological analysis that scrutinizes the contesting mnemonic claims surrounding ... more This work is a sociological analysis that scrutinizes the contesting mnemonic claims surrounding Sait Kırmızıtoprak’s political biography and his death. Sait Kırmızıtoprak, also known as Dr Şıvan, was a prominent figure of Kurdish ’68, whose life coincided with the two founding moments of the Kurdish political history in Turkey: the Dersim Genocide and the “Two Saits Incident.” Bearing the marks of a traumatic beginning and a controversial end, Kırmızıtoprak’s highly politicized and charismatic persona, surprisingly, did not enjoy much memory work. Not only did his political program fail to culminate in a robust successor, but also his enigmatic death remained an obscure traumatic moment for most of the notable actors who were familiar with him. We suggest considering Kırmızıtoprak’s death a “failed cataclysmic event” and an extension of the existing colonial memory regime. We argue that the ongoing crisis of representation regarding Kırmızıtoprak’s legacy persists not because of the exceptionalities or controversies of his death, but because Kurdish people are deliberately deprived of the means and modes that make remembrance as a collective act possible. To trace the contesting mnemonic claims, or the lack thereof, that navigate the narratives about Kırmızıtoprak, numerous sources are employed including our interviews with his personal acquaintances, written works authored by and about Kırmızıtoprak, and other audio-visual sources thematizing his life and political pursuits.

Research paper thumbnail of The Forgotten Icon of '68 in Turkey: Hüseyin Cevahir

Rethinking Marxism , 2023

This essay focuses on Hüseyin Cevahir, a revolutionary with roots in the Alevite-Kurdish formatio... more This essay focuses on Hüseyin Cevahir, a revolutionary with roots in the Alevite-Kurdish formation and one of the forgotten student leaders of ‘68 in Turkey. The essay underscores Cevahir’s presence within the Turkish Left as not merely a matter of cultural difference. On the contrary, his silent but transformative effects on the Turkish Left stemmed from his subaltern presence, embodied in a double memory. Cevahir incorporated his knowledge of the racialized community of Dersim, in which he was born, into his intellectual awareness, undermining any sovereign subjectivization under the pretext of the universality of the state. Simultaneously, his subaltern experiences helped him to transfigure the racial structures of domination that shaped the political imaginary of middle-class subjectivity among revolutionary Turkish youth under the pretext of class universality. One can thus infer that the main factor behind Cevahir’s oblivion in the counterpublic in Turkey is this double criticism embodied in his persona.

Research paper thumbnail of Dergâhtan Derneğe bir Ocağın Serencamı:  Seysavun Ocağı

Mazgirt, Ütopya Kayınevi, 2021

Bu çalışmanın temel amacı Dersim Alevi-Kızılbaş inancı içinde köklü bir yere sahip olan Seysawun... more Bu çalışmanın temel amacı Dersim Alevi-Kızılbaş inancı içinde köklü bir yere sahip olan Seysawun (Seysavun veya Seyit Seyfi) Ocağı’nın unutulmuş, üstü örtülmüş veya bastırılmış olan toplumsal belleğini gün yüzüne çıkarılması noktasında bir adım atmaktır. Bu maksatla ocağın geçmişten bugüne gelen serüveni ve ocağın Dersim Alevi-Kızılbaş imgelem dünyası içindeki (dönüşen) konumu hakkında ocak içinde kuşaklar arası dolaşıma sokulan sözlü anlatıların, daha geniş bir toplumsal bağlam içerisine oturtmak suretiyle, bir incelemesini yapacaktır. Bunun için ocak içinde farklı pozisyonları ve kolları temsil eden üç Ocak ileri geleniyle Temmuz 2019 ve Nisan 2020 arasında birden fazla olmak üzere uzun ve derinlemesine görüşmeler yaptık. Bunlardan biri ailenin Balan- Safiyan kolundan gelen, uzun dönem yurt dışında işçi olarak çalışmış olan ve halen Mersin Cemevi dedeliğini icra eden Seyit Hasan Kılavuz (d. 1945). Görüştüğümüz diğer iki kişi ocağın Seyidan-Qıçugan (Küçükler) kolundan. Biri 1980’lerden beri İstanbul’da inşaat kalfası olarak kendi ifadesiyle “yıllarca keser sallamış” ve İstanbul’un ilk Cem evlerinden sayılabilecek Pendik-Esenyalı Seyit Seyfi Cemevi’nin kurucu dedesi Seyit Musa Küçük (d. 1933). Diğeri astsubay emeklisi olan ve İzmir Güzelbahçe’de ikamet eden Seyit Gazi Küçük (d. 1939). Birbirleriyle ikinci nesilden amcazade olan Musa Küçük ve Gazi Küçük, Hasan Kılavuz ile beşinci nesilden amca çocuklarıdırlar. Bu derinlikli görüşmelere ek olarak çalışmanın ilerleyen safhasında birbirlerinden mekânsal ve simgesel olarak farklılaşmış olan ocağın kollarına dair eksik bilgilerin giderilmesi ve nihayet ocağın soyağacının haritalandırılması suretiyle ocağın unutulmuş veya birbirinden kopmuş çoklu hakikatini yeniden inşa etmek maksadıyla Mart-Nisan 2020 arasında ikinci bir görüşme trafiği yaptık. Son olarak bu çalışma ocağın kendi iç simgesel evreninde “rayber” (rehber) konumunda olan Kılavuz ailesi tarafından on yıllarca muhafaza edilmiş olan ve bizim bu çalışma esnasında varlığından tesadüfen haberdar olduğumuz bir adet Neseb-i Şerif’ adı verilen 11 sayfalık bir belgenin ve biri 1676 ve diğer ikisi 1716’da dönemin iki farklı Osmanlı Sultanı tarafından neşredilmiş -her biri birer sayfadan müteşekkil olan- üç adet siyadet seccatti adı verilen fermanların bir ilk değerlendirmesini de kapsayacak.

Research paper thumbnail of Remaking the public through the square. Invention of the new national cosmology in turkey

British Journal of Middle Eastern Studies, 2020

This paper examines the formation of authoritarian populism in Turkey by analysing mass mobilizat... more This paper examines the formation of authoritarian populism in Turkey by analysing mass mobilization and its repercussions in the 10 symbolic and imaginary realms as authoritarian right-wing popu-lisms have gained global popularity. It scrutinises the AKP government's mobilization of the masses in the so-called 'democracy watches' after the coup attempt on 15 July 2016. During the demonstrations that took place in various locations in Istanbul, 15 authors carried out participant observation fieldwork and field interviews. The paper concludes that democracy watches constitute a significant means of constructing and consolidating a new authoritarian regime, thereby endowing this consolidation process with a popular legitimacy. On 15 July 2016, a coup attempt took place in Turkey for which the Fethullah Gülen Community (FGC) 1 is still being held accountable. This event was a caesura with substantial implications for the democratic process and transformation of the public sphere. A state of emergency was declared immediately after the attempted coup and has been in effect until now. Since then, we have witnessed hundreds of thousands of public 25 officials having lost their jobs on the grounds of being members of the FGC or other oppositional 'political' organizations. These expulsions from public offices were enforced by decree. 2 Custodians were assigned to many companies affiliated with the FGC, whose assets were later confiscated by the state. Furthermore, the elected cadres in the Kurdish

Research paper thumbnail of Fragments of the Emerging Regime in Turkey: Limits of Knowledge, Transgression of Law, and Failed Imaginaries

South Atlantic Quarterly, 2019

This essay frames the emerging regime in Turkey as a question. Starting with a discussion of the ... more This essay frames the emerging regime in Turkey as a question. Starting with a discussion of the limits of conjunctural analysis, we offer some fragmentary analysis. We highlight transgression of law and imperial fantasies as the two constitutive aspects that have conditioned the transformations of the nation-state. We present construction(-destruction) as the nodal apparatus of the AKP rule that has articulated these transformations with those of capital toward forcing a regime change. From the angle of this essay that draws from affective dynamics (such as transgression, repetition-as-failure, and dyadic identification), what is experienced as the “new Turkey” by regime supporters is proposed as the decline of the republic.

Research paper thumbnail of The burden of Sisyphus: a sociological inventory of the Kurdish question in Turkey

British Journal of Middle Eastern Studies, 2019

This paper examines the contradictory transformation process the Kurdish movement has been experi... more This paper examines the contradictory transformation process the Kurdish movement has been experiencing over the last two decades and discusses its structural paradoxes and political shortcomings from a critical sociological perspective. Based on participant observation and interviews with activist researchers, the paper argues that the moral and ideological unity of the movement is challenged by ever-increasing social and mental divisions that are in turn prompted by forced displacement, rapid urbanization and diversified forms of social and symbolic inequalities within the Kurdish society. The fundamental division is between the emerging educated middle-class subjectivity, which has become the prime intellectual force leading the democratic political institutions, and the socially impoverished and radicalized urban youth, who have been active in contentious politics. This social division manifests within the dual organizational structures of the movement as twin and frequently contradictory dispositions. This schism also prevents the movement from building a much broader popular subjectivity to decolonize the social and political life.

Research paper thumbnail of Zwischen Gleichheit und Freiheit. Eine Bilanz der Kurdischen Bewegung

Nach dem Putch. 16. Anmerkungen zur 'neuen' Türkei, 2018

Research paper thumbnail of Müzakeresiz Kamusallık:  Milli cemaatin yeniden inşsası sürecinde demokrasi nöbetleri.

Toplum ve Bilim, 2017

Bu makale Türkiye'de kamusal alanın dönüşümünü, darbe girişimi sonrasında Demokrasi nöbetleri adı... more Bu makale Türkiye'de kamusal alanın dönüşümünü, darbe girişimi sonrasında Demokrasi nöbetleri adı altında icra edilen meydan siyaseti üzerinden bir okuma denemesidir. Bunun için İstanbul'un değişik mekanlarında yapılan gösterilere katılarak gerçekleştirdiğimiz gözlemleri ve nöbetlere katılan bazı aktörlerle yaptığımız görüşmeleri, hükümetin daha geniş bir zaman dilimindeki değişen söylemsel ve idari pratiklerini gözeterek analiz etmeye çalıştık. Buradaki tespitimiz, AKP hükümetinin, özellikle darbe girişimi sonrası ortaya koyduğu politikalar ile neo liberal hizmetkar devlet modelinin ideolojik içeriğinin boşaltıldığı ve başka tür bir rejime doğru yol aldığıdır. Bu dönemde kullanılan idari tekniklerin neo liberal hizmet siyasetini gölgede bıraktığı, onun önüne geçtiği, milliyetçi--egemenlikçi şiddet aklının temel eksen olmaya başladığını görüyoruz. Bu anlamda makalemiz hem bir konjonktür analizi yapıyor hem de bu konjonktürde izleri görülebilen yapısal bir dönüşüm tespit ediyor. Bu minvalde, meydanlarda sahnelenen demokrasi nöbetlerini ve inşa edilen milli mutabakatın ifadesi ortak mitingleri, daha sonra derinleşecek olan söz konusu politikalara rıza devşirilen sokak hareketleri olarak okuyoruz. Meydan nöbetleri sonrası izlenen politikalarla kamusal alanın halkın muhalif gruplarına kapatıldığı yeni dönemde, AKP--Cemaat çatışması ve Kürt hareketi ile sürdürülen barış sürecinin sona ermesiyle başlayan savaş politikalarının sonucu olarak, darbe girişimi sonrasında uygulanan idari ve hukuki pratiklerde, halkın geneline yönelik bir korku siyasetinin ifadesini görüyoruz. Bu süreçte söz konusu nöbetlerin ve meydan eylemlerinin, herkesin sözünün ve farklılığının tanındığı/müzakere edildiği demokratik bir kamusal alanın ifadesi değil, hafızanın, dilin, ve kamusallığın topyekün kolonize edildiği yeni bir idari rasyonalitenin, kamusallığı tahkim etme siyasetinin bir ifadesi olduğunu öne sürüyoruz. Giriş 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye'de darbeler tarihi bağlamında yapılış tarzı, failleri hakkındaki muamma, zamanlaması, temsil edilme ve anlamlandırma biçimi ve siyasi ve toplumsal sonuçları itibariyle müstesna bir konuma sahip. Girişimin gerçek mi yoksa bir kurgu mu olduğu, hükümetin darbeden ne zaman haberdar olduğu, darbe gecesinde kimlerle ne tür müzakerelerin yapıldığı, darbenin sivil ve siyasi ayağının kimlerden oluştuğu, ordunun içinde başkaca hangi tür grupların darbeye müdahil olup belki de son 1 Bu makale Galatasaray Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından desteklenen, Doç. Dr. Buket Türkmen ve Yrd. Doç. Dr Bülent Küçük'ün yürütmekte olduğu "Değişen Meydan Hareketleri ve Yeni Siyasal Özneler" başlıklı araştırma projesinin verileri ile hazırlanmıştır.

Research paper thumbnail of Die Transformation der kurdischen Politik: Möglichkeiten und Paradoxe

Türkei. Kontinuitaeten, Veraenderungen and Tabos , 2016

Research paper thumbnail of ‘Mesafeli’ Devletten ‘Hizmetkâr’ Devlete: AKP’nin Kısmi Tanıma Siyaseti

Toplum ve Bilim , 2015

Bu makalede Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), özellikle Kürt hareketinin hak, statü ve demokr... more Bu makalede Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), özellikle Kürt hareketinin hak, statü ve demokratik özerklik talepleri karşında siyasal alanı yeniden düzenleyip sınırlamaya çalışarak devlet idaresini ve toplumsal bedeni nasıl dönüştürdüğünü tartışacağız. Bunu yaparken çözüm sürecinin ilan edildiği 2009 yılında AKP ve CHP’li kanaat önderleriyle yapılan derinlemesine mülakatların yanında bu tarihten günümüze kimi önemli AKP’li siyasi şahısların çeşitli vesilelerle verdikleri demeçler ve konuşmalar konu edilecek. Aynı zamanda AKP’nin yayılmacı yeni Osmanlıcı vaadinin, toplumsal çeşitliliğin idaresi konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) “devletin nötrlüğü” üzerinden kurguladığı evrensellik anlayışından nasıl farklılaştığını inceleyeceğiz. Toplumsal farkı inkar etmek yerine yeniden düzenleyip krize girmiş bir milliyetçilik biçimini daha etkili yeni bir milliyetçilikle ikame etmenin yollarını arayan bu yeni idari zihniyeti “kısmi tanıma” olarak tanımlıyoruz. Kısmi tanıma kavramı, müteşebbis bir akılla iş gören ve piyasa (hizmet) ideolojisi üzerinden toplumu hareketlendiren ve dönüşen devlet aklının popülist beden siyasetindeki muhafazakarlaşmayla nasıl eklemlendiğini tartışmamıza olanak veriyor. Kısmi tanımayı, şirketleşen devletin Kürt siyasi hareketinin eşitlikçi taleplerini ve siyasallaşan kimlikleri de-politize etme suretiyle muhayyel (muhafazakar) milli cemaati yeniden kurma pratiği olarak tanımlıyoruz.

Research paper thumbnail of The Question of Democratic Citizenship in Turkey: Two Social Imaginaries

Postcolonial Matters, 2015

This paper concerns the recent political struggle over democratization in Turkey. Particularly, w... more This paper concerns the recent political struggle over democratization in Turkey. Particularly, we consider Justice and Development Party’s (AKP) “democratic initiatives” and Kurdish movement’s “democratic autonomy” project as two distinct social imaginaries that are open to an increasingly conflictual confrontation over the pressing question of democratic citizenship. In the first section, we argue that AKP’s “democratic initiatives” should be seen as part of its particular brand of populist politics, which remains invested in the reoccupation of the State as the privileged center to re-found the imaginary unity of national community and govern for the common good. In explaining AKP’s construction of this common good in relation to the notion of hizmet (service), we also show the ways in which AKP’s populism undermines and serves as an obstacle to the deepening of democratization. In the second section, we shift our focus to the Kurdish movement’s project of “democratic autonomy” as providing a different horizon that not only departs from the centered model of the nation-State, but also goes beyond its simple negation by way of producing a new political space and constituting new political actors for practicing democratic citizenship.

Research paper thumbnail of Borders of Europe: Fantasies of identity in the enlargement debate on Turkey

New Perspectives on Turkey, Oct 1, 2009

The European public debate on Turkey’s EU accession either empha- sizes Turkey’s political (in)co... more The European public debate on Turkey’s EU accession either empha- sizes Turkey’s political (in)competence for EU membership, or marks its cultural difference. Based on the discourse analysis of this debate in the German mass media, this paper questions the dominant European perspective, by placing emphasis on how and where the symbolic borders of an imagined Europe become visible. I will argue that the debate sur- rounding Turkey’s accession to the EU reveals an ambivalent discursive process as it places the construction of the self-definition of Europe at the frontier of its Turkish-Islamic “Other.”

Research paper thumbnail of Die Türkei und das andere Europa

Research paper thumbnail of Perspektiven auf die Türkei

das westphälische dampfboot, 2008

Research paper thumbnail of Insider – Outsider. Bilder, ethnisierte Räume und Partizipation im Migrationsprozess

Research paper thumbnail of Dekolonyal Tanıma

ilketv, 2025

Tanımayı nasıl ele almalıyız? Devletin tanıma sürecini başlatmasındaki temel motivasyonu nedir? B... more Tanımayı nasıl ele almalıyız? Devletin tanıma sürecini başlatmasındaki temel motivasyonu nedir? Bu sürece müdahil olan ezilenin bu süreçten beklentisi nedir? Bu süreci demokrasinin demokratikleşmesi ve adil bir toplum inşa edilmesinin bir yolu olarak mı görmemiz gerekir, yoksa devletin, sistem karşıtı hareketleri nötralize etme veya denetleme stratejisi olarak mı değerlendirmeliyiz? Başka bir ifadeyle tanınma, eşitlenme ve bir statü kazanma imkânı mı verir, yoksa hareketleri bir tür “ıslah etme” ve ehlileştirme aracı olarak mı görülmelidir

Research paper thumbnail of Barış nasıl mümkün olur

ilketv, 2024

Esası demokratikleşme olan yapısal bir meseleyi anti-demokratik bir rejim çözebilir mi? Kürt mese... more Esası demokratikleşme olan yapısal bir meseleyi anti-demokratik bir rejim çözebilir mi? Kürt meselesinin çözümü ancak mevcut siyasi ve idari rejimin demokratikleşmesi ile mümkün ise eğer, statüko dönüşmeden/ya da en azından mevcut hükümet değişmeden böylesi zor bir yapısal bir mesele çözülür mü?

Research paper thumbnail of Bireyselleştirme ve ırksallaştırma arasında suçun sosyolojisi

ilketv, 2024

Uzun bir süredir Türkiye’de suç konuşuyoruz. Narin Güran cinayeti ile zirve yapan bu tartışma pol... more Uzun bir süredir Türkiye’de suç konuşuyoruz. Narin Güran cinayeti ile zirve yapan bu tartışma polis memuru Şeyma Yılmaz’ın Ümraniye’de Yunus Emre Geçit adındaki adli suçlardan aranan bir kişi tarafından öldürmesi ile devam etti. İnsanların yaşam haklarının elinden alınması acı verici. Bu yazı söz konusu cinayetlerin vasfından bağımsız olarak suçun ve suçlunun medyadaki temsili veya çevrelenmesi noktasından tartışmaya müdahil olacak.

Research paper thumbnail of Alternatif bir Kamussal alan

ilketv, 2024

Bir ülkede siyasi ve toplumsal düzenin ne kadar demokratik veya despotik olduğunu anlamak için o ... more Bir ülkede siyasi ve toplumsal düzenin ne kadar demokratik veya despotik olduğunu anlamak için o ülkenin kamusal alanının yapısına bakmak gerekir: sokaklarda, meydanlarda ve medyada kimler ne biçimlerde görünür oluyor, kimler kendileri adına konuşabiliyor, kimlerin gıyabında konuşulup çeşitli hükümler veriliyor; kimler yaftalanıyor, kimlere iltimas geçiliyor.

Research paper thumbnail of Palavra Meydanı

yeni yaşam, 2020

Bü lent Kü çü k Cümhüriyet, bir coğ rafyada yaşayan nü füsün siyasi eğemenliğ ine dayanan bir dev... more Bü lent Kü çü k Cümhüriyet, bir coğ rafyada yaşayan nü füsün siyasi eğemenliğ ine dayanan bir devlet formü ve zamanla do nü şen tarihsel-boş-bir kavram. 18. yü zyıldan bü yana bü siyasi kavramın toplümsal eşitlik fikri ile eklemlenerek demokratik bir mahiyet kazandığ ını ğo rü yorüz. Amerikan ve

Research paper thumbnail of Bêder.Yersiz Yurtsuzlaşmanın ve Hayvan Oluşun kısa bir filmi

artıgerçek, 2023

Kürt sinemasının yeni kuşak yönetmenlerinden Arin İnan Arslan’nın son filmi Bêder, evi yurdu gasp... more Kürt sinemasının yeni kuşak yönetmenlerinden Arin İnan Arslan’nın son filmi Bêder, evi yurdu gasp edilerek öz yurdunda yersiz yurtsuz bırakılmış ve kapısını sırtında yük gibi taşıyan mültecileştirilmiş insanlığın hikayesi

Research paper thumbnail of Göç Sorun Değil Güçtür

Perspektif, vol. 304, 2021

Göçmenleri, maruz bırakıldıkları problemlerden ötürü ne sadece "mağdur" ne de giderek artan göçme... more Göçmenleri, maruz bırakıldıkları problemlerden ötürü ne sadece "mağdur" ne de giderek artan göçmen karşıtlığının söylediği gibi "tehdit" olarak görmek gerekir. Göçün kendisi yansıtıldığı gibi bir problem değil; sosyal, kültürel ve ekonomik bir güç ve baskılara karşı bir toplumsal hareket biçimidir.

Research paper thumbnail of Eşitlik ve Farklılık arasında Kürt Siyaseti.  Sosyolojik bir Bilanço

gazeteduvar, 2018

Cumhuriyetin Kürt politikası Edward Said'in (1979) Filistin meselesi için dillendirdiği ama sömür... more Cumhuriyetin Kürt politikası Edward Said'in (1979) Filistin meselesi için dillendirdiği ama sömürge idaresinin beynelmilel rasyonalitesini de ifade eden "dışlanan mevcudiyet" veya "yok sayılan mevcudiyet" nosyonu çerçevesinden açıklanabilir i . Said, sömürge rejimlerin yerli halkların işlevsel yokluğu veya inkarı üzerinden şekillendiğini belirtir. Yerli halkların, antropolojik bir mevcudiyet olarak var olduklarının bilinmesine karşın, -sanatsal, akademik, siyasi, tarihi ve hukuki gibitemsiliyet alanında yok sayılarak bitkisel bir hayata indirgenmeleri, bütünüyle içerde ve burada olanın dışarda tutulması Said'e göre (post-) kolonyal rejimlerin temel karakteristik yapısıdır. ii Üstelik, bu rejimler ötekini (mekânsal ve sınıfsal olarak) ayrıştırıp simgesel dünyada yok sayarken, bütün bu kötülüklere ve acılara kayıtsız kalarak rejime onay veren, egemen nüfustan devşirdiği popüler bir öznelliğin pedagojik terbiyesine ihtiyaç duyar. iii Zira egemen kimliğe vaat ettiği itibarın ve konumun sürekliliği kurumsal yalanın popüler düzeyde de onaylanması şartına bağlıdır. iv Temsiliyet alanındaki farklı biçimlerde cereyan eden kurumsal inkar ve popüler kayıtsızlık, simgesel ve toplumsal eşitsizliği doğrudan beslediğinden, Kürt meselesi gibi, egemen kimliğin dışına itilmiş olan bütün kimlikler, hem farklılığın inkarına (simgesel ve hukuki), hem de sosyal eşitsizliğe/sömürüye maruz kalırlar. Bundan dolayıdır ki bu meselenin esastan çözümü bu her iki alanı kapsayacak alternatif bir siyasi ve toplumsal proje ile mümkün olabilir. v Kürt siyasetinin önerdiği demokratik özerklik fikri bir ideal olarak, -bağımsız bir devlet fikrine nazaran eksik, içi boş müphem bir demokratik vatandaşlık meselesi olmasından ziyade-iç içe geçmiş sosyal eşitsizliğin ve kültürel farklılığın aynı anda demokratik bir çözümünü hedefliyordu. Bu siyasi projenin başarısı 7 haziran seçimlerinde onay almış ve HDP tabanını mekânsal genişletmiş, sınıfsal ve ideolojik olarak çeşitlendirmişti. Bu başarı zaten fiili olarak durmuş ve mahiyeti hep müphem bırakılmış müzakere sürecini resmen bitirmiş oldu. Bilindiği gibi, o günden bu yana müesses nizam, taş devrine ayarlı ilk moduna sert bir dönüş yaptı. Peki, toplumsal tabanı bu kadar genişlemiş ve protesto konusunda bunca deneyim sahibi olan bir toplumsal hareketin rejimin çatışma siyasetini boşa çıkaracak geniş çaplı bir ekstra-legal sivil karşı duruş ortaya koy(a)mamasını sosyolojik olarak nasıl açıklayabiliriz. Böylesi bir müşterek siyaseti imkansızlaştıran yapısal paradokslar nelerdi? Demokratik sivil Kürt siyasetinin bu kadar kıskaca alınarak cüzzamlı ilan edildiği bir konjonktürde, eleştirel bilgi üretmek bir çok bakımdan oldukça zor ve belki de anlamsız. Yine de kamuoyunda biri aleni olarak tartışılan, diğeri "kamusal sır" niteliğinde olan, iki önemli noktayı, eşitlik ve farklılık arasında oluşan yarılma olarak nitelendirdiğim bir yerden, tartışmaya açmak istiyorum. Bunlardan biri Kürt toplumun son yıllarda kentlileşme ile dönüşen sosyal yapısı ve bunun siyasi ve ideolojik etkilerine, diğeri Kürt hareketinin zihinsel ve örgütlenme yapısının çıkmazına dair eleştirel tespitler.

Research paper thumbnail of Dijital toplumsallığın getirdikleri

BÜMED dergisi, 2017

Artık eskinin dışlanmış kesimleri seslerini duyurabiliyor, ulaşılmaz liderler ise sıradanın "ahba... more Artık eskinin dışlanmış kesimleri seslerini duyurabiliyor, ulaşılmaz liderler ise sıradanın "ahbabı" kimliğine bürünüyor. Bu durum bizi demokratikleşmeye mi, yoksa otoriterleşmeye mi götürüyor?

Research paper thumbnail of Cesur ve Güzel:  kanayan yaralar ve zalimlerin sağır kulağı

gazeteduvar, 2017

Filmler, diziler, evlilik ve yarışma programları gibi kültür endüstrisinin eğlenceli konularını ç... more Filmler, diziler, evlilik ve yarışma programları gibi kültür endüstrisinin eğlenceli konularını çalışmak akademide pek yaygın değil, memleketimizde bu konuyu çalışanların çoğunluğunun kadın olmasında şaşılacak bir durum yok . Memleketin bunca ciddi sorunu dururken gidip sıradan insanların ucuz beğenilerine ilişkin “eften püften” konuları çalışmak, bizi “bozabilir”. Oysa, bilen bilir, eğlencesi masrafsız ve tüketimi sofistike ekonomik ve kültürel sermaye gerektirmeyen bu alanı çalışmak oldukça zahmetli bir iş. Yüksek siyasetin ruhumuzu kemirdiği, kamusallığın bittiği, akademik hayatın bezdirdiği bir ortamda, diziler üzerine yazmak belki de zorunlu bir seçenek. Madem siyaset artık eğlendirmiyor, biz de eğlencenin siyasetini yapalım. Bu yazı, kısa bir çerçeve çizdikten sonra Cesur ve Güzel dizisinin ana karakterleri olan Cesur’un (Kıvanç Tatlıtuğ) adalet arayışının, Sühan’ı (Tuba Büyüküstün) -aşkı sayesinde- kendi geçmişine dair nasıl bir hakikat arayışına ittiğini, hakikat arayışının nasıl adalet arayışının öteki yüzü olduğunu tartışmayı deneyecek.

Research paper thumbnail of Post-hizmetkar şirket devlet: anayasa referandumunun sınıfsal ve mekânsal bir analizi

gazeteduvar, 2017

Türkiye’de köklü Anayasa değişimlerinin- darbe veya savaş sonrasına denk gelen- ekseri olarak kop... more Türkiye’de köklü Anayasa değişimlerinin- darbe veya savaş sonrasına denk gelen- ekseri olarak kopuş dönemlerinde yapıldığı kabul edilir . 16 Nisan referandumunun da böylesi bir kırılma anına denk geldiği, cumhuriyetin milliyetçi bürokratik rejiminden otoriter bir şirket devlete dönüşümünün anayasal çerçevesinin çizildiği düşünülebilir: Devletin idari, iktisadi ve hukuki aparatlarının bir şirket mantığıyla yeniden yapılandırıldığı ve siyasal erkin tek bir merkezde toplandığı bu yeni rejimin anayasal güvenceye bağlandığı yeni bir dönem. Bu yazı, olağanüstü şartlarda ve fevkalade eşitsiz koşullarda referanduma giden süreci ve seçimde ortaya çıkan tabloyu daha geniş yapısal bir bağlamda, bürokratik devletin şirketleşmesi süreci içine oturtarak tartışıyıor.

Research paper thumbnail of Kürt siyasetinin dönüşümü ve yapısal paradokslar

T24 (nokta yorum haber), 2015

Türk devleti ve PKK arasında Kürt meselesinin siyasi çözümüne dair 2013'ten beri süregelen müzake... more Türk devleti ve PKK arasında Kürt meselesinin siyasi çözümüne dair 2013'ten beri süregelen müzakerelerin tıkanması sonrasında daha önceki dönemlerden çok daha sert ve farklı bir savaşın icra edildiğine tanık oluyoruz. Bir yandan kesintisiz bir şekilde gerilla alanları bombalanıyor, Kürt gençlerinin etkili bir şekilde örgütlü olduğu kentsel alanlar devletin zabıta kuvvetleri tarafından abluka altına alınarak başta iletişim araçları olmak üzere şehirlerin altyapısı kullanılmaz hale getiriliyor, siyasi figürler ve seçilmiş temsilciler tutuklanıyor veya öldürülüyor ve kitlesel gösteriler sert bir şekilde bastırılıyor. Diğer yandan, birçok ilçede politize olmuş alt sınıftan Kürt gençleri özyönetimlerini "ilan" ederek kendi mahallelerini ve yaşam alanlarını devletin güvenlik güçlerine karşı savunmaya kalkışarak buralarda kendi yerel özerk yapılarını inşa etmenin yollarını arıyorlar. Peki, 7 Haziran seçimiyle ana akım Kürt özgürlük hareketinin siyasi temsilcisi konumunda olan HDP tarihinde ilk kez yüzde 10 barajını aşarak meclise doğrudan girmişken ve bu yüzden demokratik siyaset ve müzakere yolu ile barışçıl bir çözüme bu kadar yaklaşmışken nasıl oldu da 1990'ların kirli savaşını bile aratacak bu çatışmalı durum tekrar tebarüz etti. Bu yazı bu soruyu isyandan inşaya dönüşen Kürt siyaseti bağlamında karşılaştığı temel çıkmazlarını göz önünde bulundurarak tartışmaya açacak.

Research paper thumbnail of Iki rasyonalite arasinda alternatif siyasetin imkani

Jadaliyya, 2014

Mütemadiyen değişen siyasi gündem, yolsuzluk skandalları, pes dedirten yargı kararları, değişen s... more Mütemadiyen değişen siyasi gündem, yolsuzluk skandalları, pes dedirten yargı kararları, değişen siyasi ittifaklar, gittikçe kutuplaşan paralel toplumsal hayat(lar) bağlamı içinde yerel seçimlerin siyasi ve toplumsal sonuçları nasıl değerlendirilebilir? Süreç kapanmadığı için içinde konumlandığımız tarihsel konjonktürü hakkıyla analiz etmek ve bundan tarihsel ve yapısal kimi dersler çıkarmak ne kadar mümkün, tartışılır. Toplumsal muhalefetin genişlemesiyle ile baş edemeyen, demokrasiyi sandıktan ibaret sayan (ve hatta sandığa bile hile karıştıran), sokakların hareketliliği karşısında sürekli çıplak şiddet kullanma dışında bir seçeneği kalmayan, hakikat üretemediği için yalana bağlayan ve bu yüzden gittikçe güvenlik ve polis aygıtına dönüşen devlet karşısında yerel seçim sonuçları neye yarar? Yapısal olarak dışlanmış kimliklere yeni tip kimlikler ekleyerek, yeni mağdurlar, yeni acılar ve yeni öfkeler biriktiren, devletin temel mekanizmalarını tekeline alarak gittikçe merkezileşen bu popülist iktidara karşı hangi demokratik kurumlar ve pratikler, hangi mücadele biçimleri ile karşı durulabilinir veya bu iktidar dönüştürebilinir?

Research paper thumbnail of Between two rationalities: the possibility of an alternative politics in Turkey

Jadaliyya, 2014

How can the results of the recent municipal elections in Turkey be understood amidst the constant... more How can the results of the recent municipal elections in Turkey be understood amidst the constantly changing political landscape: graft scandals, revolting judicial decisions, changing political alliances, and an ever-increasing polarization? It can be argued that only preliminary lessons can be drawn when analyzing an ongoing historical process for historical and structural clues. This is a state that cannot overcome a widening social opposition, which views elections as the only conduit for democracy (while tampering with these very conduits themselves), which is only able to use brute force against the voices expressed on the streets. It is a state that can only tell lies, since it can no longer (re)produce its own reality, turning ever more clearly into a security and police apparatus. In such a context, do the results of the local elections count for anything? The question here is: when marginalized identities proliferate, when new sorrows and indignations amass, when a populist government manages to monopolize all branches of power under its thumb, what kind of democratic institutions and practices, what kind of struggle, can resist or even transform this kind of rule? How will it be possible to prevent this single-party, single-identity, single-family, one-man rule to drag society into bigger disasters after the collapse of expansionist foreign policies and nearly going to war with some of its neighbors? Amidst this climate of conflict, secret negotiations are supposedly ongoing with the Kurdish Liberation Movement; these are hardly likely to be conductive to a new constitutional arrangement that deepens democracy and brings peace to the conflict. What kind of mechanisms and forces can push this government towards more democratization and the

Research paper thumbnail of What is a democratization package good for

Jadaliyya (& Bianet: Demokrarikleşme maketi neye yarar), 2013

Şirket-devlet egemen kalacak, taşeron şirketler kazanacak, hassas Türkün bölünme endişesi gideril... more Şirket-devlet egemen kalacak, taşeron şirketler kazanacak, hassas Türkün bölünme endişesi giderilecek, Kürt de bir nebze tatmin edilecek. Daha ne yapsın şirket-devlet.

Research paper thumbnail of Türkler nasıl Türkiyelileşir

t24, 2013

Türkiyelileşmek ve toplumsal barış hem kurumsal olarak hem de gündelik hayatta sosyal eşitlik mes... more Türkiyelileşmek ve toplumsal barış hem kurumsal olarak hem de gündelik hayatta sosyal eşitlik meselesini kapsamadığı sürece ne anlama gelir? Kimler ne sebeple en güvencesiz sektörlerde çalışmakta, bu çalışanlar bu koşullar altında neden çalışmayı kabul etmek zorunda kalmakta, kimler en çok iş kazasında ölmekte, kimler en çok yeşil karta mecbur bırakılmakta, kimler en çok savaş mağduru olmakta, kimler en düşük ücretle çalışmaya mecbur bırakılmakta, kimler en çok yerinden edilerek göç etmekte, kimler en çok kamu hizmetinden mahrum kalmakta, kimler en çok işsiz kalmaktadır, kimler en çok hapishanelerde çürümeye terk edilmiştir? Ve bütün bu yapısal adaletsizlikler en çok kimlerin işine yaramaktadır. Dışlanma, değersizleştirme ve inkâr ile yoksulluk, işsizlik ve düşük ücret arasındaki ilişki nedir?

Research paper thumbnail of Kapitalist modernitenin yabancılaştırmasına karşı Resonans:  Rosa ile Röportaj

ilketv, 2024

Temel deneyim rezonans deneyimleridir, daha sonra kültürel başarı gelir. Kültürün yaptığı şey biz... more Temel deneyim rezonans deneyimleridir, daha sonra kültürel başarı gelir. Kültürün yaptığı şey bize rezonansı kesintiye uğratmayı, şeylere araçsal olarak yaklaşmayı ve onlara mesafe koymayı öğretmektir. Dil, bizi şeylerden uzaklaştıran ve böylece onları kontrol etmemize ve onlara araçsal olarak ulaşmamıza olanak tanıyan bir şeydir. Ve bu elbette gereklidir. Bu yüzden basitçe dil öncesi bir duruma geri dönmemiz gerektiğini söyleyemeyiz, bu çılgınlık olurdu. Tabiri caizse, benim meta-teşhisim şudur: İnsan kültürü ve insan yaşamı, dili ve araçları kullanarak dünyayla aramıza mesafe koyma ve dünyayla araçsal, sessiz bir ilişki kurma yeteneğimizle mümkün olabilir. Ancak temel form rezonans ilişkisi olmalıdır. Yani, sokakta ya da başka bir yerde karşılaştığımızda rezonansa girmeye istekli olmalı, ancak aynı zamanda mesafe koyma becerisine sahip olmalıyız. Ancak kapitalist modernite bunu tersine çeviriyor. Artık temel ilişki biçimi, yabancılaşmış, araçsal bir ilişki biçimi haline gelmiş durumda. Rezonans ise bir şekilde özel alanlara, örneğin konsere ya da tatile itiliyor. Tatilleri her zaman birer rezonans vahası olarak hayal ederiz. Bu yüzden ilişki bu noktada yanlış bir şekilde sapmıştır.

Research paper thumbnail of Da İst Hoffnung

Die Zeit, 2024

Präsident Erdoğan hat die Wissenschaft in der Türkei auf Linie gebracht. Werden die Universitäten... more Präsident Erdoğan hat die Wissenschaft in der Türkei auf Linie gebracht. Werden die Universitäten nach den Kommunalwahlen jetzt wieder freier? Drei Wissenschaftler berichten. Röportage Von Anant AGARWALA

Research paper thumbnail of Hüseyin Cevahir'in hayatı film oldu: Aşkla Sana

Gazete Duvar, 2023

DERSİM-Hüseyin Cevahir, Türkiye sosyalist gençlik hareketinin önemli isimlerinden biri. Ankara Ün... more DERSİM-Hüseyin Cevahir, Türkiye sosyalist gençlik hareketinin önemli isimlerinden biri. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde dernek başkanı, Dev-Genç'in aktif bir üyesi olan Cevahir, THKP-C'nin 1971 yılında polisle girdiği Maltepe'deki çatışmada hayatını kaybetti. Politik bir figür olan Cevahir, edebiyattan sanata kadar çok yönlü bir kişiliğe sahip. Ölümünün üzerinden 52 yıl geçen Cevahir'in hayatı yönetmen Arin İnan Arslan tarafından belgesele dönüştürüldü. "Aşkla Sana" adlı belgeselde, Cevahir'in ailesine yazdığı mektuplar, tanıklıklar, görsel ve yazılı arşiv yer alıyor.

Research paper thumbnail of Turkiye Ekonomi Modelinin Politik Ekonomisi

Aposto!, 2022

Gelir adaletsizliği ve orta sınıfın erimesi toplumu nasıl değiştiriyor? Yoksullaşmanın otoriterli... more Gelir adaletsizliği ve orta sınıfın erimesi toplumu nasıl değiştiriyor? Yoksullaşmanın otoriterlik ve demokrasiyle ilişkisi ne? Abdullah Esin12 MAY Spektrum Orta sınıfın erimesi Türkiye'yi nasıl değiştiriyor? Spektrum'da geçtiğimiz hafta başlayan "Türkiye Ekonomi Modeli'nin Politik Ekonomisi" başlıklı yazı serisinin ilkinde, düşük faiz-yüksek kur temelinde ihracata dayalı bir büyüme stratejisini önceleyen ekonomi modelinin düşük gelir grubundan sermaye sahiplerine bir servet transferi mekanizması yaratmasını ele almıştık. Bu gelir transferinin bilinçli bir hükümet politikası olduğu ve iktidarın finansman ve seçmen kaynağını oluşturan sermaye gruplarının bir tercihi olduğu tezine de ayrıca dikkat çektik. Bu haftaki yazıda ise Türkiye'de eriyen orta sınıfları ve bu toplumsal dönüşümün ülkemizin demokratikleşme sürecine ne gibi etkileri olacağını ele alacağız. Türkiye'de "orta sınıfların eridiği" tezi birçok akademisyen ve araştırmacı tarafından dile getiriliyor. Orta sınıfların yok olmasının nedenlerini ve sonuçlarını derinlemesine analiz etmek için konuyu ekonomik ve sosyolojik olarak iki farklı alanda inceleyeceğiz. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden Doç. Dr. Bülent Küçük ile yaptığımız röportaj da bu haftaki yazımızda yer alıyor. Gelir adaletsizliği 2022 yılı asgari ücret görüşmeleri öncesinde DİSK-AR "Asgari Ücret Gerçeği 2021" raporunu yayımladı. "Türkiye'de son yıllarda asgari ücretin hızla ortalama ücret haline geldiği" belirtilen raporda asgari ücret ile ortalama ücretler arasındaki makasın kapandığı ifade ediliyor. AKP'nin hükümete geldiği 2002 yılından 2021'e kadar ortalama memur ücretleri 7,8 kat artarken aynı dönemde gıda enflasyonu da 7,7 kat artış göstermiş.

Research paper thumbnail of Münferit olan politiktir

Evrensel, 2021

Göçmenlerin ve Kürtlerin maruz kaldığı şiddete ilişkin konuştuğumuz Boğaziçi Üniversitesi Öğretim... more Göçmenlerin ve Kürtlerin maruz kaldığı şiddete ilişkin konuştuğumuz Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Küçük, münferit olanın politik olduğuna dikkat çekti. Röportaj Meltem AKYOL.

Research paper thumbnail of Avantgart ve ketum stratejiler arasında Boğaziçi direnişi

sendika.org, 2021

"Malum olduğu üzere, itibar ve kültürel sermaye gözle görünmeyen büyülü bir sermayedir, biriktirm... more "Malum olduğu üzere, itibar ve kültürel sermaye gözle görünmeyen büyülü bir sermayedir, biriktirmesi zaman ve meşakkat ile mümkündür, gasp edilmesi ise imkânsızdır" Boğaziçi Üniversitesi'nde tüm bileşenlerin dayanışmasıyla devam eden direnişi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent KÜÇÜK* ile görüştük. Doğan HALİS Boğaziçi Üniversitesi, 100 gündür devam eden akademik özgürlük eylemleriyle anılır oldu. Çok sayıda üniversiteye, Bulu atamasına benzer şekilde rektörler atandı ama yakın zamana kadar bu denli toplu bir karşı çıkış olmadı. Bu tepkiyi hazırlayan ve "Boğaziçi kültürü" denen yaklaşımın dününü, bugününü ve geleceğe bakışını özetlemeniz mümkün mü?

Research paper thumbnail of Anadilsizlik ve Yabancılaşma

Research paper thumbnail of Orta sınıf küçülüyor, iki ulus oluyoruz

Diken, 2020

Tü rkiye'deki ekönömik bühran, sınıflar arasında bü yü k yarılmalara sebep ölüyör. Bir ü lkenin d... more Tü rkiye'deki ekönömik bühran, sınıflar arasında bü yü k yarılmalara sebep ölüyör. Bir ü lkenin direg& i ölan örta sınıf giderek kaybölüyör. Avrüpa'nın en genç nü füsüna sahip ü lke ölmamıza rag& men her ü ç gençten biri iş bülamıyör. SODEV'in gençler ü zerinde yaptıg& ı kapsamlı araştırma AKP'li ve MHP'li gençlerin Batı'da yaşama arzüsünü gö steriyör. Tü rkiye nasıl bir töplümsal yapıya dö nü şü yör? Bög& aziçi Ü5 niversitesi Sösyölöji Bö lü mü O5 g& retim Ü5 yesi Döç. Dr. Bü lent Kü çü k ile könüştük.

Research paper thumbnail of Wir brauchen ein neues Verständnis von Männlichkeit

Research paper thumbnail of Revisiting Occidentalism/Orientalism: An Interview with Meltem Ahıska

South Atlantic Quarterly, 2019

Research paper thumbnail of "Man muss doch seine Stimme erheben für die Demokratie"

Research paper thumbnail of EUROSPHERE COUNTRY REPORTS Diversity and the European Public Sphere The Case of Turkey

eurosphere, 2010

Bülent Küçük EUROSPHERE Country Report TURKEY KÜÇÜK ii

Research paper thumbnail of Degisen Türkiye ve Kürt Sosyolojisi

DİTAM, 2024

Li bajaroka Mazgîrtê ya bi ser Dêrsimê ve ji dayika xwe bû. Di navbera salên 1991-1995'an de, li ... more Li bajaroka Mazgîrtê ya bi ser Dêrsimê ve ji dayika xwe bû. Di navbera salên 1991-1995'an de, li ODTÜyê (ZTRN-Zanîngeha Teknîkê ya Rojhilata Navîn) perwerdehîya xwe ya lîsansê bir serî. Di navbera salên 1998-2002'yan de, li Berlînê li Zanîngeha Humboldtê di biwara zanistên sosyal de perwerdehîya xwe ya lîsans û masterê û di navbera salên 2003-2007'an de jî xebata xwe ya doktorayê bir serî. Di navbera salên 2008-2010'an de li Zanîngeha Sabancıyê wekî lêkolerê piştî doktorayê tevkarî kir. Di navbera salên 2018-2019'an de jî, li Zanîngeha Vîyanayê di Beşa Zanista Sîyasetê de, wekî profesorê mêvan kar kir. Ji salên 2011'ê bi vir ve ye, li Zanîngeha Boğaziçiyê di Beşa Sosyolojîyê de, wekî akademîsyen kar dike. Biwarên wî yên xebatê: teorîya sosyal û sîyasî, sosyolojîya sîyasetê, medya û çanda populer, teorîya nîjadê ya rexneyî, qada raya giştî û tevgerên civakî, hevwelatî, koçberî, pevçûnên di navbera Kurdan û Tirkan de. Gelek pirtûk û danehevên wî yên bi zimanê Almanî hatine weşandin û gotarên wî di pirtûk û kovarên bi îndeksên neteweyî û navneteweyî de hatine weşandin.

Research paper thumbnail of europa neu denken

Research paper thumbnail of Dilden Duyguya İdeoloji ve İktidar

IBV, 2022

Bu metinde Marksist ve Weberci hatlardan yola çıkarak birbirinden farklılaşan (ve yer yer benzeşe... more Bu metinde Marksist ve Weberci hatlardan yola çıkarak birbirinden farklılaşan (ve yer yer benzeşen) ideoloji, kültür ve duygulanım meselesini iki hat üzerinden tartışmak istiyorum. ilki, ezilen sınıfların özgürleşmesi maksadıyla egemen ideolojinin eleştirisine dayanan tarihsel materyalist Marksist ideoloji tanımıdır. İkincisi, insanların içine atıldıkları hayatları nasıl anlamlandırdıklarını anlamaya çalışan ve bu maksatla onların gündelik pratiklerini, bilgilerini ve değer yargılarını yorumlayarak açıklamayı amaçlayan Weberci tarihsel rölativist anlayıştır. Bu iki geleneğin kesişim noktasında ideolojiyi daha melez bir yerden okuyan güncel kuramlar da söz konusudur. Bunlardan bir tanesi bedene, mekâna, kurumlara ve gündelik tüketim pratiklerine tecessüm etmiş bir sosyal yapı ve/veya toplumsal rıza üzerinden inşa edilmiş ve toplumsal sağduyu haline gelmiş kültürel tahakküm biçimi olarak anlaşılan Pierre Bourdieu’nun “habitus” veya Antonio Gramsci’nin “ideoloji/ hegemonya” nosyonlarıdır. Diğeri de toplumsal özneler üreten, onları çağırıp seferber eden Louis Althusser’in “ideoloji” ve Michel Foucault’nun “norm ve bio-iktidar” tanımıdır. Meseleyi bu kadar geniş tutunca da her iki gelenek içindeki çeşitlenmeleri ve çatışkıları göz ardı etmek durumunda kalacağım.