Alpaslan Akçoraoğlu | Gazi University (original) (raw)

Papers by Alpaslan Akçoraoğlu

Research paper thumbnail of Kripto Paralar: Liberteryen Ütopya Mı, Distopya Mı?

Kripto paralar gerçek (fiat) para özelliklerini taşımayan, yaygın kabul görme olanağı bulunmayan,... more Kripto paralar gerçek (fiat) para özelliklerini taşımayan, yaygın kabul görme olanağı bulunmayan, reel iktisadi dünyadan bütünüyle kopuk, soyut ve anlamsız spekülatif varlıklardır. Liberteryenlerin ideallerinin ve hayallerinin çok uzağında kalan kripto paralar, spekülatörlerin oyun alanına dönüşmüştür. Bu anlamda kripto paralar reel üretken faaliyetleri ikinci plana atan çağdaş finans-egemen kapitalizmin akıl-dışı piyasa yapısını yansıtmaktadırlar. Gerileyen kapitalist sistem artık bütün aklını ve mantığını yitirme aşamasına gelmiştir. Kripto paraların halkın devlet karşısındaki gücünü arttıracağına ilişkin liberteryen ütopyası, kapitalist sistem varlığını koruduğu sürece asla mümkün olmayacaktır. Toplumun gerçek düşmanı merkezileşme olgusu değil, bu merkezi kurumları kontrol eden egemen sınıftır. Kripto paraların kapitalizmdeki aşırı eşitsiz mülkiyet yapısı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığından, bu tip paralar toplumun çok büyük bir bölümü için bir anlam taşımamaktadırlar.

Research paper thumbnail of Felaket Çağında Kapitalist Uygarlığın Açmazları

Research paper thumbnail of 'Yeni Kapitalizm' Teorileri, Dijital Devrim ve Türkiye Kapitalizmi

Mülkiye Dergisi, 43(3), 2019

Yirminci yüzyılın son on yılından itibaren dünyanın ileri kapitalist merkezlerinde bilgi ve yenil... more Yirminci yüzyılın son on yılından itibaren dünyanın ileri kapitalist merkezlerinde bilgi ve yeniliğe dayalı bir 'yeni kapitalizm' aşamasına geçildiği görülmektedir. Bu makalenin amaçlarından biri, merkez ülkelerde gelişen çağdaş kapitalizme ilişkin modern ana-akım ve Marxian teorileri incelemektir. Diğer yandan, bu makalenin diğer bir amacı ise Türkiye ekonomisinin böyle bir yapısal dönüşüm için asgari önkoşulları taşıyıp taşımadığını tartışmaktır. Bu makalede çağdaş ana-akım bilgi teorilerinin basit ve yetersiz yapılarının radikal bir eleştirisi sunulmaktadır. Buna karşın, Marxian teorilerin, daha kapsamlı, karmaşık ve çok boyutlu bir çağdaş kapitalizm perspektifi sağladığı ileri sürülebilir. Bu çalışmada incelenen Marxian yeni kapitalizm teorileri şunlardır: dijital kapitalizm teorisi, otonomist teori, bilişsel kapitalizm teorisi, ulusötesi bilgisel kapitalizm teorisi ve bilişsel materyalizm teorisi. Yeni kapitalizmi, tarihsel kapitalizmin bir aşaması olarak gören Marxian teoriler, toplumsal ilişkilerin tarihsel boyutunu, üretken güçlerin gelişimini, bilgi/güç ilişkilerini ve sınıf çelişkilerini teorik analizlerine dahil etmektedirler. Tekno-iyimser ortodoks iktisatçılar, yeni kapitalizmin yüksek-becerili, yüksek ücretli işler yaratacağını ve ayrıca, toplumsal eşitsizliklere ve iktisadi durgunluğa son vereceğini düşünüyorlardı. Buna karşın, dijital dönüşümün merkez ülkelerde aşırı-birikim sorununu daha da ağırlaştırdığı, iktisadi eşitsizlikleri daha da arttırdığı, kitlesel işsizliği yaygınlaştırdığı ve güvencesiz/geçici istihdamı büyüttüğü gözlemlenmektedir. Diğer yandan, küresel ekonominin çevre ve yarı-çevre ekonomilerinin, yeni kapitalizm çağında ileri kapitalist merkezler ile aralarındaki açığı kapatabilmeleri için ekonomilerini bu yeni çağın gereklerine göre dönüştürmeleri ve teknolojik yenilik odaklı bir iktisadi büyüme modeline geçmelerinin zorunlu olduğu düşünülmektedir. Türkiye'de hem 'elit' entelektüel emek niceliksel ve niteliksel olarak yetersizdir ve hem de eğitimin yeterince yaygınlaşmaması nedeniyle bilişsel kapitalizmin zorunlu unsuru olan kitlesel entelektüellik gelişmemiştir. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin önemli 'yapısal zayıflıkları' ve bilim ve teknolojiye ayrılan göreli olarak yetersiz kaynaklar, teknoloji-odaklı uzun-dönemli bir iktisadi dönüşüm için önemli engellerdir.

Research paper thumbnail of Küresel Güney'de Döviz ve Borç Krizi: Türkiye'de Bağımlı Neo-Liberal Finansallaşmaya Dayalı İktisadi Büyüme/Birikim Rejiminin Bunalımı

Küresel güneyin çevre ve yarı-çevre ülkelerinde finansallaşma, merkeze bağımlı bir nitelik taşıma... more Küresel güneyin çevre ve yarı-çevre ülkelerinde finansallaşma, merkeze bağımlı bir nitelik taşımaktadır. Bağımlılık teorisi ve Dünya Sistemleri Teorisi geleneğini izleyen bu yaklaşıma göre, çevre/yarı-çevre ülkelerin 1980’lerden itibaren küresel finansal sistemle bütünleşmeye başlamalarıyla oluşan bu ‘yeni’ bağımlılık tipi ‘bağımlı finansallaşma’ veya ‘çevreye özgü finansallaşma’ olarak adlandırılmaktadır. Küresel iktisadi/finansal konjonktürün olumsuz biçimde gelişmesi karşısında, Türkiye’nin neo-liberal finansallaşmaya dayalı birikim rejiminin yapısal kırılganlığı artmış ve 1990’lardan itibaren uygulanan bu birikim rejimi artık ‘sürdürülemez’ bir aşamaya ulaşmıştır. Küresel finans sistemine ve ithalata bağımlı Türkiye ekonomisinin, çok büyük boyutlara ulaşan ‘yapısal krizini’ günümüzdeki dünya ekonomisi konjonktüründe aşması olanaksız görünmektedir. Bir yandan üretken olmayan sektörlerin ekonomide kilit (inşaat/konut, emlak, mega altyapı yatırımları) bir role sahip olması nedeniyle ve diğer yandan da düşük/orta teknolojilerin egemen olduğu sanayi ve ihracat yapısı ile Türkiye ekonomisinin küresel kapitalist rekabet ortamında başarılı olması olanaksızdır. Türkiye ekonomisinin sorunları ‘yapısal’ olduğu için, para ve maliye politikaları ile bu sorunları kalıcı biçimde çözmek mümkün olmayacak ve en iyi durumda bu sorunlar ertelenebilecektir.

Research paper thumbnail of Arjantin'de Neoliberal Karşı-Devrim, Kriz ve Türkiye

Arjantin ve Türkiye 1990’larda izledikleri neoliberal politikaların sonucunda 2001 yılında finans... more Arjantin ve Türkiye 1990’larda izledikleri neoliberal politikaların sonucunda 2001 yılında finansal krize girdiler. Türkiye, IMF programı eşliğinde 2000’li yıllarda neoliberal ideolojiye bağlılığını sürdürürken, Arjantin ‘Kirchnerizm’ olarak adlandırılan anti-neoliberal ve ‘yeni kalkınmacı’ politikalara yöneldi. Arjantin’de 12 yıl süren (2003-2015) Sol-Peronist hükümetlerin halkçı/yeni kalkınmacı politikaları oldukça başarılı sonuçlar verdi. Buna karşın, Arjantin’de 2015 yılı sonunda başkan seçilen Mauricio Macri yeniden neoliberal politikalara geri dönerek, sol/halkçı politikalara son verdi. Dış borç ve ithalat bağımlılığı yaratan yarı-çevre ülkelere özgü neoliberal modelin olumsuz küresel konjonktürde çıkmaza girmesi sonucunda, Arjantin ve Türkiye 2018 yılında bir döviz ve borç krizine sürüklendiler. Dolayısıyla, bu iki ülkedeki iktisadi kriz, bağımlı finansallaşmaya dayalı neoliberal modelin elverişsiz küresel koşullarda sürdürülemez duruma gelmesinden kaynaklanmaktadır.

Research paper thumbnail of Küresel Neoliberal Sistemin Krizi, Çelişkileri ve Direnci: Post-Neoliberal Küresel İktisadi Düzene Geçiş Mümkün Mü?

Küresel kriz (2008) yaklaşık kırk yıldır dünya kapitalizmine egemen olan neo-liberal ideolojinin ... more Küresel kriz (2008) yaklaşık kırk yıldır dünya kapitalizmine egemen olan neo-liberal ideolojinin temellerini sarsmasına karşın, neo-liberalizm yaşamını sürdürmeyi başarmış ve bir ‘post-neoliberal’ küresel iktisadi düzene geçiş sağlanamamıştır. Kapitalizmin yirminci yüzyıldaki büyük yapısal krizleri iktisadi düşünce alanında devrimsel değişimlere yol açarken, 2008 küresel iktisadi krizi ve onu izleyen uzun durgunluk iktisat alanında bir ‘ideolojik devrime’ neden olmamıştır. Neo-liberalizmin krizi sonrasında kapitalist sınıfın elitlerinin neo-liberal ideolojiye bağlılıklarını korudukları ve yönetilen kapitalizmin yeni bir versiyonunu inşa etmeye yönelik bir stratejiyi benimsemedikleri görülmektedir. Küresel kapitalist elitler sistemin sorunlarının çözümü amacıyla ilerici alternatiflere yönelmemişler, neo-liberal dönemde elde ettikleri kazanımlarını (yüksek karlar, zayıf örgütlü işgücü, kuralsızlaştırılan piyasalar) korumaya çalışmışlardır. Diğer yandan, radikal sağ siyasal hareketlerin neo-liberalizmin ‘dönüştürülmüş’ bir versiyonu olan ve küreselleşmeyi sınırlandırmayı hedefleyen ‘ulusal/korumacı neo-liberalizm’ modelini benimsedikleri görülmektedir. Neo-liberalizm, kapitalist sistemin aşırılıklarını dengeleyebilecek piyasa (sistem) dışı mekanizmaları (toplumu kapitalizmin yıkıcı etkilerinden koruyacak kamu müdahaleleri, sosyal politikalar, güçlü işçi sendikaları) zayıflatarak, kapitalizmin özünde var olan hastalıkların (aşırı-birikim, istikrarsız finans piyasaları ve aşırı borçlanma, iktisadi eşitsizlikler) derinleşmesine neden olmaktadır. Neo-liberalizmin yapısal krizi kapitalist sistemin işleyişinde şu önemli sorunları yaratmıştır: (i) uzun-dönemli iktisadi durgunluk (yaklaşık on yıldır devam ediyor); (ii) çok yüksek borçluluk oranları (küresel borç krizi); (iii) siyasal kriz (küreselleşme karşıtı radikal sağın yükselişi).

Research paper thumbnail of Türkiye’de İşsizlik Oranının Hareketine Yeni Bir Bakış: Zincirleme Reaksiyon Teorisi

Research paper thumbnail of Küresel Stagnasyon ve İktisadi Stagnasyon Teorilerinin Karşılaştırmalı Analizi  (Global Stagnation and a Comparative Analysis of Economic Stagnation Theories)

Sosyoekonomi

Bu makale üç farklı iktisadi düşünce okulunun (Neo-klasik, Post-Keynesyen ve Radikal Politik İkti... more Bu makale üç farklı iktisadi düşünce okulunun (Neo-klasik, Post-Keynesyen ve Radikal Politik İktisat) teorileri ışığında çağdaş küresel kapitalizmin en önemli sorunlarından biri olan uzun-dönemli stagnasyon olgusunu incelemektedir. Stagnasyon çağında küresel kapitalist sistemin istikrarını koruyabilmesi ve hatta yaşamını sürdürebilmesi giderek zorlaşmaktadır. İktisadi stagnasyon sosyal sınıflar arasındaki oydaşmayı zayıflatarak, bir ‘siyasal krize’ ve çağdaş kapitalizmde otoriterleşme eğilimlerinin artmasına neden olmuştur. Bu makalede stagnasyona ilişkin modern ortodoks teorik açıklamalar üç kategoriye ayrılmıştır: talep-yönlü (Summers / Krugman), arz yönlü (Gordon) ve stagnasyonu inkar eden teoriler (Bernanke ve Rogoff). Bazı önde gelen ortodoks iktisatçılar ileri kapitalist dünyada bu yüzyılın başlangıcından itibaren güçlü bir stagnasyon eğilimi bulunduğunu kabul etmelerine karşın, ne stagnasyonun kapitalist birikim sürecinin bir sonucu olduğunu ne de kapitalizmin neo-liberal varyantının bir ürünü olduğunu düşünmemektedirler. Buna karşın, stagnasyon olgusunu daha geniş bir perspektiften ve tarihsel/sosyal/siyasal boyutlarını da dikkate alarak inceleyen heterodoks teoriler ortodoks teorilere oranla daha güçlü teorik temellere sahiptirler. Post-Keynesyenlere göre, gelir eşitsizliğini arttırarak yapısal/kronik bir talep yetersizliği yaratan neo-liberalizm stagnasyona neden olmaktadır. Buna karşın, radikal politik iktisatçılar stagnasyonun tekelci/olgun kapitalizme özgü “sistemik” bir sorun olduğunu vurgulamaktadırlar.

Research paper thumbnail of Political Instability, Corruption, and Economic Growth: Evidence from a Panel of OECD Countries

The major aim of this paper is to examine the empirical relations between economic growth and a b... more The major aim of this paper is to examine the empirical relations between economic growth and a broad group of political instability factors including corruption, government instability, internal and external conflicts, religious and ethnic tensions, democratic accountability and bureaucracy quality. Moreover, one of the main objectives of our paper is to explore the effects of serious problems such as political instability and corruption on economic growth for a panel of OECD countries by using the system-GMM (Generalized Method of Moments) estimator during the period 1984-2012. Our findings confirm most of the literature that political instability is negatively associated with economic growth. We found strong evidence in favor of the hypothesis that corruption negatively affects economic growth. Our paper presents strong evidence in favor of the view that government stability and internal and external conflicts are obstacles for rapid economic growth. However, the results of system-GMM estimation indicate that democratic accountability, ethnic and religious tensions and bureaucracy quality have no statistically significant impact on economic growth of OECD countries.

Research paper thumbnail of Avrupa Birliği'nde Neo-Liberal Hegemonya, Otoriter Neo-liberalizm ve Neo-Gramsciyen Uluslararası Politik İktisat Teorisi

Neo-liberal politikaların Avrupa Birliği (AB)’nin derin iktisadi krizine ve uzun-dönemli durgunlu... more Neo-liberal politikaların Avrupa Birliği (AB)’nin derin iktisadi krizine ve uzun-dönemli durgunluğuna kalıcı bir çözüm getiremediği anlaşılmasına karşın, neo-liberalizm AB düzeyinde ideolojik egemenliğini (Gramsciyen anlamda hegemonik biçimde olmasa da) sürdürmektedir. Bu makale Avrupa entegrasyonu’nun neo-liberal yeniden yapılanmasının tarihsel gelişimini neo-Gramsciyen Uluslararası Politik İktisat (International Political Economy-IPE) literatürüne dayalı olarak incelemektedir. Avrupa entegrasyonu’nun politik iktisadı konusunda yapılan “eleştirel” IPE çalışmalarının büyük bölümü Robert W. Cox’un neo-Gramsciyen yaklaşıma dayalı olarak geliştirdiği “Dünya Düzeni” teorisine dayanmaktadır. Neo-Gramsciyen IPE tarihsel materyalist bir perspektiften ulusötesi ilişkilerin önemini vurgulamakta ve Avrupa entegrasyon sürecini ulusötesi sosyal güçler arasındaki mücadelenin bir sonucu olarak görmektedir. Makale ayrıca AB’de neo-liberal hegemonya’nın krizini, kriz sonrası dönemde AB’nin politik iktisadında meydana gelen değişmeleri ve “otoriter neo-liberalizm” modelini neo-Gramsciyen yaklaşım çerçevesinde analiz etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Neo-liberalizm, Neo-Gramsciyen Ulusötesicilik Teorisi, Avrupa Birliği, Organik kriz, Bürokratik Otoriteryenizm

Research paper thumbnail of Avrupa Parasal Birliği'nin Krizi, Geleneksel Teoriler ve Avrupa Entegrasyonu'nun Post- Keynesyen Eleştirisi

Özet Bu makale avro bölgesi kamu borç krizinin nedenlerini bazı geleneksel teorilere ve post-Keyn... more Özet Bu makale avro bölgesi kamu borç krizinin nedenlerini bazı geleneksel teorilere ve post-Keynesyen makroiktisat teorisine göre analiz etmeyi amaçlamaktadır. Avrupa Parasal Birliği (European Monetary Union (EMU)) krizinin nedenlerini açıklamakta kullanılan geleneksel teoriler arasında neoklasik iktisat teorisi ile Optimum Para Alanları (OPA) teorisinin klasik ve modern versiyonları bulunmaktadır. EMU " nun kurumsal tasarımının iktisadi şoklara karşı sağlamlaştırılması ve iktisadi durgunluktan çıkış için uygulanacak politikalar krizin nedenlerinin doğru biçimde teşhis edilmesine bağlıdır. Krugman uzmanlaşma hipotezi hariç, modern OPA literatürü " nün EMU krizini açıklamak ve öngörmek için uygun ve yeterli bir teorik çerçeveye sahip olduğu söylenemez. Buna karşın, post-Keynesyen iktisatçılara göre, avro bölgesi krizinin iki temel nedeni şunlardır: EMU " nun hatalı neo-liberal tasarımı ve gelir eşitsizliğinin artmasına neden olarak talep yaratma sürecini zayıflatan neo-liberal politikalar.

Research paper thumbnail of Gelir Dağılımı ve İktisadi Büyüme: Post-Keynesyen Modeller ve Politika Analizi

Özet Büyük küresel ekonomik krizin (2008-2010) ve Avro bölgesi krizinin (2009-…) önemli sonuçları... more Özet Büyük küresel ekonomik krizin (2008-2010) ve Avro bölgesi krizinin (2009-…) önemli sonuçlarından biri neoklasik iktisadın serbest piyasa ekonomisi ve arz yönlü iktisadi büyüme gibi bazı egemen paradigmalarının sorgulanmasına neden olmasıdır. Bu çalışma esas olarak gelir dağılımı ile iktisadi büyüme ilişkisi konusunda Post-Keynesyen literatürün katkılarını gözden geçirmektedir. Ayrıca, Post-Keynesyen iktisatçıların neo-Kaleckiyen teorik temellere dayalı olarak geliştirdikleri iktisat politikası önerileri ve analizleri de tartışılmaktadır. Neo-klasik teoriden farklı olarak, neo-Kaleckiyen modellerin çok güçlü politik iktisat uzantıları vardır ve bölüşüm politikası (eşitlikçi ya da eşitsizliği arttırıcı) iktisadi büyüme sürecini derinden etkilemektedir. Neo-Kaleckiyen modellere göre, ücret-yönlü talep ve büyüme rejimine sahip ekonomilerde neo-liberal politikaların neden olduğu eşitsiz gelir dağılımı ekonomide yapısal bir toplam talep eksikliği yaratarak, iktisadi büyümeyi yavaşlatabilir. Abstract One of the main consequences of global economic crisis of 2008 and the Euro-zone crisis of 2009 is that some dominating paradigms of neoclassical economics such as pure market economics and supply side economic growth have been questioned. This paper reviews the theoretical contributions of Post Keynesian literature to the issue of distribution-growth nexus. Furthermore, this article discusses economic policy proposals and analyses developed by Post Keynesian models based on neo-Kaleckian theoretical foundations. In contrast to neo

Research paper thumbnail of Employment, International Trade and Foreign Direct Investment: Time Series Evidence from Turkey

Research paper thumbnail of Employment, International Trade and FDI (Turkey).pdf

Research paper thumbnail of Volatility of Foreign Direct Investment and Economic Growth: Empirical Evidence from the Czech Republic and Hungary

Research J. of Int. Studies, 2011

The major aim of this paper is to contribute to the empirical literature by presenting timeseries... more The major aim of this paper is to contribute to the empirical literature by presenting timeseries evidence on the relationship between FDI volatility and economic growth in the cases of the Czech Republic and Hungary. The Czech Republic and Hungary are the two major recipient countries of FDI inflows in the Eastern European region. This paper uses EGARCH methodology to model the FDI volatility. Employing the ARDL cointegration
approach, the present paper finds that FDI volatility has a negative and statistically
significant (long-run) impact on economic growth in these countries in accordance with
economic theory. This empirical finding is robust to the choice of the empirical
methodology as the results of the Fully-Modified Estimation confirm the significant longrun relationship between FDI volatility and real GDP growth. Furthermore, the empirical results based on ARDL approach indicate that there exists a cointegration or long-run equilibrium relationship between FDI volatility and real GDP growth in the cases of the Czech Republic and Hungary.

Research paper thumbnail of Kripto Paralar: Liberteryen Ütopya Mı, Distopya Mı?

Kripto paralar gerçek (fiat) para özelliklerini taşımayan, yaygın kabul görme olanağı bulunmayan,... more Kripto paralar gerçek (fiat) para özelliklerini taşımayan, yaygın kabul görme olanağı bulunmayan, reel iktisadi dünyadan bütünüyle kopuk, soyut ve anlamsız spekülatif varlıklardır. Liberteryenlerin ideallerinin ve hayallerinin çok uzağında kalan kripto paralar, spekülatörlerin oyun alanına dönüşmüştür. Bu anlamda kripto paralar reel üretken faaliyetleri ikinci plana atan çağdaş finans-egemen kapitalizmin akıl-dışı piyasa yapısını yansıtmaktadırlar. Gerileyen kapitalist sistem artık bütün aklını ve mantığını yitirme aşamasına gelmiştir. Kripto paraların halkın devlet karşısındaki gücünü arttıracağına ilişkin liberteryen ütopyası, kapitalist sistem varlığını koruduğu sürece asla mümkün olmayacaktır. Toplumun gerçek düşmanı merkezileşme olgusu değil, bu merkezi kurumları kontrol eden egemen sınıftır. Kripto paraların kapitalizmdeki aşırı eşitsiz mülkiyet yapısı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığından, bu tip paralar toplumun çok büyük bir bölümü için bir anlam taşımamaktadırlar.

Research paper thumbnail of Felaket Çağında Kapitalist Uygarlığın Açmazları

Research paper thumbnail of 'Yeni Kapitalizm' Teorileri, Dijital Devrim ve Türkiye Kapitalizmi

Mülkiye Dergisi, 43(3), 2019

Yirminci yüzyılın son on yılından itibaren dünyanın ileri kapitalist merkezlerinde bilgi ve yenil... more Yirminci yüzyılın son on yılından itibaren dünyanın ileri kapitalist merkezlerinde bilgi ve yeniliğe dayalı bir 'yeni kapitalizm' aşamasına geçildiği görülmektedir. Bu makalenin amaçlarından biri, merkez ülkelerde gelişen çağdaş kapitalizme ilişkin modern ana-akım ve Marxian teorileri incelemektir. Diğer yandan, bu makalenin diğer bir amacı ise Türkiye ekonomisinin böyle bir yapısal dönüşüm için asgari önkoşulları taşıyıp taşımadığını tartışmaktır. Bu makalede çağdaş ana-akım bilgi teorilerinin basit ve yetersiz yapılarının radikal bir eleştirisi sunulmaktadır. Buna karşın, Marxian teorilerin, daha kapsamlı, karmaşık ve çok boyutlu bir çağdaş kapitalizm perspektifi sağladığı ileri sürülebilir. Bu çalışmada incelenen Marxian yeni kapitalizm teorileri şunlardır: dijital kapitalizm teorisi, otonomist teori, bilişsel kapitalizm teorisi, ulusötesi bilgisel kapitalizm teorisi ve bilişsel materyalizm teorisi. Yeni kapitalizmi, tarihsel kapitalizmin bir aşaması olarak gören Marxian teoriler, toplumsal ilişkilerin tarihsel boyutunu, üretken güçlerin gelişimini, bilgi/güç ilişkilerini ve sınıf çelişkilerini teorik analizlerine dahil etmektedirler. Tekno-iyimser ortodoks iktisatçılar, yeni kapitalizmin yüksek-becerili, yüksek ücretli işler yaratacağını ve ayrıca, toplumsal eşitsizliklere ve iktisadi durgunluğa son vereceğini düşünüyorlardı. Buna karşın, dijital dönüşümün merkez ülkelerde aşırı-birikim sorununu daha da ağırlaştırdığı, iktisadi eşitsizlikleri daha da arttırdığı, kitlesel işsizliği yaygınlaştırdığı ve güvencesiz/geçici istihdamı büyüttüğü gözlemlenmektedir. Diğer yandan, küresel ekonominin çevre ve yarı-çevre ekonomilerinin, yeni kapitalizm çağında ileri kapitalist merkezler ile aralarındaki açığı kapatabilmeleri için ekonomilerini bu yeni çağın gereklerine göre dönüştürmeleri ve teknolojik yenilik odaklı bir iktisadi büyüme modeline geçmelerinin zorunlu olduğu düşünülmektedir. Türkiye'de hem 'elit' entelektüel emek niceliksel ve niteliksel olarak yetersizdir ve hem de eğitimin yeterince yaygınlaşmaması nedeniyle bilişsel kapitalizmin zorunlu unsuru olan kitlesel entelektüellik gelişmemiştir. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin önemli 'yapısal zayıflıkları' ve bilim ve teknolojiye ayrılan göreli olarak yetersiz kaynaklar, teknoloji-odaklı uzun-dönemli bir iktisadi dönüşüm için önemli engellerdir.

Research paper thumbnail of Küresel Güney'de Döviz ve Borç Krizi: Türkiye'de Bağımlı Neo-Liberal Finansallaşmaya Dayalı İktisadi Büyüme/Birikim Rejiminin Bunalımı

Küresel güneyin çevre ve yarı-çevre ülkelerinde finansallaşma, merkeze bağımlı bir nitelik taşıma... more Küresel güneyin çevre ve yarı-çevre ülkelerinde finansallaşma, merkeze bağımlı bir nitelik taşımaktadır. Bağımlılık teorisi ve Dünya Sistemleri Teorisi geleneğini izleyen bu yaklaşıma göre, çevre/yarı-çevre ülkelerin 1980’lerden itibaren küresel finansal sistemle bütünleşmeye başlamalarıyla oluşan bu ‘yeni’ bağımlılık tipi ‘bağımlı finansallaşma’ veya ‘çevreye özgü finansallaşma’ olarak adlandırılmaktadır. Küresel iktisadi/finansal konjonktürün olumsuz biçimde gelişmesi karşısında, Türkiye’nin neo-liberal finansallaşmaya dayalı birikim rejiminin yapısal kırılganlığı artmış ve 1990’lardan itibaren uygulanan bu birikim rejimi artık ‘sürdürülemez’ bir aşamaya ulaşmıştır. Küresel finans sistemine ve ithalata bağımlı Türkiye ekonomisinin, çok büyük boyutlara ulaşan ‘yapısal krizini’ günümüzdeki dünya ekonomisi konjonktüründe aşması olanaksız görünmektedir. Bir yandan üretken olmayan sektörlerin ekonomide kilit (inşaat/konut, emlak, mega altyapı yatırımları) bir role sahip olması nedeniyle ve diğer yandan da düşük/orta teknolojilerin egemen olduğu sanayi ve ihracat yapısı ile Türkiye ekonomisinin küresel kapitalist rekabet ortamında başarılı olması olanaksızdır. Türkiye ekonomisinin sorunları ‘yapısal’ olduğu için, para ve maliye politikaları ile bu sorunları kalıcı biçimde çözmek mümkün olmayacak ve en iyi durumda bu sorunlar ertelenebilecektir.

Research paper thumbnail of Arjantin'de Neoliberal Karşı-Devrim, Kriz ve Türkiye

Arjantin ve Türkiye 1990’larda izledikleri neoliberal politikaların sonucunda 2001 yılında finans... more Arjantin ve Türkiye 1990’larda izledikleri neoliberal politikaların sonucunda 2001 yılında finansal krize girdiler. Türkiye, IMF programı eşliğinde 2000’li yıllarda neoliberal ideolojiye bağlılığını sürdürürken, Arjantin ‘Kirchnerizm’ olarak adlandırılan anti-neoliberal ve ‘yeni kalkınmacı’ politikalara yöneldi. Arjantin’de 12 yıl süren (2003-2015) Sol-Peronist hükümetlerin halkçı/yeni kalkınmacı politikaları oldukça başarılı sonuçlar verdi. Buna karşın, Arjantin’de 2015 yılı sonunda başkan seçilen Mauricio Macri yeniden neoliberal politikalara geri dönerek, sol/halkçı politikalara son verdi. Dış borç ve ithalat bağımlılığı yaratan yarı-çevre ülkelere özgü neoliberal modelin olumsuz küresel konjonktürde çıkmaza girmesi sonucunda, Arjantin ve Türkiye 2018 yılında bir döviz ve borç krizine sürüklendiler. Dolayısıyla, bu iki ülkedeki iktisadi kriz, bağımlı finansallaşmaya dayalı neoliberal modelin elverişsiz küresel koşullarda sürdürülemez duruma gelmesinden kaynaklanmaktadır.

Research paper thumbnail of Küresel Neoliberal Sistemin Krizi, Çelişkileri ve Direnci: Post-Neoliberal Küresel İktisadi Düzene Geçiş Mümkün Mü?

Küresel kriz (2008) yaklaşık kırk yıldır dünya kapitalizmine egemen olan neo-liberal ideolojinin ... more Küresel kriz (2008) yaklaşık kırk yıldır dünya kapitalizmine egemen olan neo-liberal ideolojinin temellerini sarsmasına karşın, neo-liberalizm yaşamını sürdürmeyi başarmış ve bir ‘post-neoliberal’ küresel iktisadi düzene geçiş sağlanamamıştır. Kapitalizmin yirminci yüzyıldaki büyük yapısal krizleri iktisadi düşünce alanında devrimsel değişimlere yol açarken, 2008 küresel iktisadi krizi ve onu izleyen uzun durgunluk iktisat alanında bir ‘ideolojik devrime’ neden olmamıştır. Neo-liberalizmin krizi sonrasında kapitalist sınıfın elitlerinin neo-liberal ideolojiye bağlılıklarını korudukları ve yönetilen kapitalizmin yeni bir versiyonunu inşa etmeye yönelik bir stratejiyi benimsemedikleri görülmektedir. Küresel kapitalist elitler sistemin sorunlarının çözümü amacıyla ilerici alternatiflere yönelmemişler, neo-liberal dönemde elde ettikleri kazanımlarını (yüksek karlar, zayıf örgütlü işgücü, kuralsızlaştırılan piyasalar) korumaya çalışmışlardır. Diğer yandan, radikal sağ siyasal hareketlerin neo-liberalizmin ‘dönüştürülmüş’ bir versiyonu olan ve küreselleşmeyi sınırlandırmayı hedefleyen ‘ulusal/korumacı neo-liberalizm’ modelini benimsedikleri görülmektedir. Neo-liberalizm, kapitalist sistemin aşırılıklarını dengeleyebilecek piyasa (sistem) dışı mekanizmaları (toplumu kapitalizmin yıkıcı etkilerinden koruyacak kamu müdahaleleri, sosyal politikalar, güçlü işçi sendikaları) zayıflatarak, kapitalizmin özünde var olan hastalıkların (aşırı-birikim, istikrarsız finans piyasaları ve aşırı borçlanma, iktisadi eşitsizlikler) derinleşmesine neden olmaktadır. Neo-liberalizmin yapısal krizi kapitalist sistemin işleyişinde şu önemli sorunları yaratmıştır: (i) uzun-dönemli iktisadi durgunluk (yaklaşık on yıldır devam ediyor); (ii) çok yüksek borçluluk oranları (küresel borç krizi); (iii) siyasal kriz (küreselleşme karşıtı radikal sağın yükselişi).

Research paper thumbnail of Türkiye’de İşsizlik Oranının Hareketine Yeni Bir Bakış: Zincirleme Reaksiyon Teorisi

Research paper thumbnail of Küresel Stagnasyon ve İktisadi Stagnasyon Teorilerinin Karşılaştırmalı Analizi  (Global Stagnation and a Comparative Analysis of Economic Stagnation Theories)

Sosyoekonomi

Bu makale üç farklı iktisadi düşünce okulunun (Neo-klasik, Post-Keynesyen ve Radikal Politik İkti... more Bu makale üç farklı iktisadi düşünce okulunun (Neo-klasik, Post-Keynesyen ve Radikal Politik İktisat) teorileri ışığında çağdaş küresel kapitalizmin en önemli sorunlarından biri olan uzun-dönemli stagnasyon olgusunu incelemektedir. Stagnasyon çağında küresel kapitalist sistemin istikrarını koruyabilmesi ve hatta yaşamını sürdürebilmesi giderek zorlaşmaktadır. İktisadi stagnasyon sosyal sınıflar arasındaki oydaşmayı zayıflatarak, bir ‘siyasal krize’ ve çağdaş kapitalizmde otoriterleşme eğilimlerinin artmasına neden olmuştur. Bu makalede stagnasyona ilişkin modern ortodoks teorik açıklamalar üç kategoriye ayrılmıştır: talep-yönlü (Summers / Krugman), arz yönlü (Gordon) ve stagnasyonu inkar eden teoriler (Bernanke ve Rogoff). Bazı önde gelen ortodoks iktisatçılar ileri kapitalist dünyada bu yüzyılın başlangıcından itibaren güçlü bir stagnasyon eğilimi bulunduğunu kabul etmelerine karşın, ne stagnasyonun kapitalist birikim sürecinin bir sonucu olduğunu ne de kapitalizmin neo-liberal varyantının bir ürünü olduğunu düşünmemektedirler. Buna karşın, stagnasyon olgusunu daha geniş bir perspektiften ve tarihsel/sosyal/siyasal boyutlarını da dikkate alarak inceleyen heterodoks teoriler ortodoks teorilere oranla daha güçlü teorik temellere sahiptirler. Post-Keynesyenlere göre, gelir eşitsizliğini arttırarak yapısal/kronik bir talep yetersizliği yaratan neo-liberalizm stagnasyona neden olmaktadır. Buna karşın, radikal politik iktisatçılar stagnasyonun tekelci/olgun kapitalizme özgü “sistemik” bir sorun olduğunu vurgulamaktadırlar.

Research paper thumbnail of Political Instability, Corruption, and Economic Growth: Evidence from a Panel of OECD Countries

The major aim of this paper is to examine the empirical relations between economic growth and a b... more The major aim of this paper is to examine the empirical relations between economic growth and a broad group of political instability factors including corruption, government instability, internal and external conflicts, religious and ethnic tensions, democratic accountability and bureaucracy quality. Moreover, one of the main objectives of our paper is to explore the effects of serious problems such as political instability and corruption on economic growth for a panel of OECD countries by using the system-GMM (Generalized Method of Moments) estimator during the period 1984-2012. Our findings confirm most of the literature that political instability is negatively associated with economic growth. We found strong evidence in favor of the hypothesis that corruption negatively affects economic growth. Our paper presents strong evidence in favor of the view that government stability and internal and external conflicts are obstacles for rapid economic growth. However, the results of system-GMM estimation indicate that democratic accountability, ethnic and religious tensions and bureaucracy quality have no statistically significant impact on economic growth of OECD countries.

Research paper thumbnail of Avrupa Birliği'nde Neo-Liberal Hegemonya, Otoriter Neo-liberalizm ve Neo-Gramsciyen Uluslararası Politik İktisat Teorisi

Neo-liberal politikaların Avrupa Birliği (AB)’nin derin iktisadi krizine ve uzun-dönemli durgunlu... more Neo-liberal politikaların Avrupa Birliği (AB)’nin derin iktisadi krizine ve uzun-dönemli durgunluğuna kalıcı bir çözüm getiremediği anlaşılmasına karşın, neo-liberalizm AB düzeyinde ideolojik egemenliğini (Gramsciyen anlamda hegemonik biçimde olmasa da) sürdürmektedir. Bu makale Avrupa entegrasyonu’nun neo-liberal yeniden yapılanmasının tarihsel gelişimini neo-Gramsciyen Uluslararası Politik İktisat (International Political Economy-IPE) literatürüne dayalı olarak incelemektedir. Avrupa entegrasyonu’nun politik iktisadı konusunda yapılan “eleştirel” IPE çalışmalarının büyük bölümü Robert W. Cox’un neo-Gramsciyen yaklaşıma dayalı olarak geliştirdiği “Dünya Düzeni” teorisine dayanmaktadır. Neo-Gramsciyen IPE tarihsel materyalist bir perspektiften ulusötesi ilişkilerin önemini vurgulamakta ve Avrupa entegrasyon sürecini ulusötesi sosyal güçler arasındaki mücadelenin bir sonucu olarak görmektedir. Makale ayrıca AB’de neo-liberal hegemonya’nın krizini, kriz sonrası dönemde AB’nin politik iktisadında meydana gelen değişmeleri ve “otoriter neo-liberalizm” modelini neo-Gramsciyen yaklaşım çerçevesinde analiz etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Neo-liberalizm, Neo-Gramsciyen Ulusötesicilik Teorisi, Avrupa Birliği, Organik kriz, Bürokratik Otoriteryenizm

Research paper thumbnail of Avrupa Parasal Birliği'nin Krizi, Geleneksel Teoriler ve Avrupa Entegrasyonu'nun Post- Keynesyen Eleştirisi

Özet Bu makale avro bölgesi kamu borç krizinin nedenlerini bazı geleneksel teorilere ve post-Keyn... more Özet Bu makale avro bölgesi kamu borç krizinin nedenlerini bazı geleneksel teorilere ve post-Keynesyen makroiktisat teorisine göre analiz etmeyi amaçlamaktadır. Avrupa Parasal Birliği (European Monetary Union (EMU)) krizinin nedenlerini açıklamakta kullanılan geleneksel teoriler arasında neoklasik iktisat teorisi ile Optimum Para Alanları (OPA) teorisinin klasik ve modern versiyonları bulunmaktadır. EMU " nun kurumsal tasarımının iktisadi şoklara karşı sağlamlaştırılması ve iktisadi durgunluktan çıkış için uygulanacak politikalar krizin nedenlerinin doğru biçimde teşhis edilmesine bağlıdır. Krugman uzmanlaşma hipotezi hariç, modern OPA literatürü " nün EMU krizini açıklamak ve öngörmek için uygun ve yeterli bir teorik çerçeveye sahip olduğu söylenemez. Buna karşın, post-Keynesyen iktisatçılara göre, avro bölgesi krizinin iki temel nedeni şunlardır: EMU " nun hatalı neo-liberal tasarımı ve gelir eşitsizliğinin artmasına neden olarak talep yaratma sürecini zayıflatan neo-liberal politikalar.

Research paper thumbnail of Gelir Dağılımı ve İktisadi Büyüme: Post-Keynesyen Modeller ve Politika Analizi

Özet Büyük küresel ekonomik krizin (2008-2010) ve Avro bölgesi krizinin (2009-…) önemli sonuçları... more Özet Büyük küresel ekonomik krizin (2008-2010) ve Avro bölgesi krizinin (2009-…) önemli sonuçlarından biri neoklasik iktisadın serbest piyasa ekonomisi ve arz yönlü iktisadi büyüme gibi bazı egemen paradigmalarının sorgulanmasına neden olmasıdır. Bu çalışma esas olarak gelir dağılımı ile iktisadi büyüme ilişkisi konusunda Post-Keynesyen literatürün katkılarını gözden geçirmektedir. Ayrıca, Post-Keynesyen iktisatçıların neo-Kaleckiyen teorik temellere dayalı olarak geliştirdikleri iktisat politikası önerileri ve analizleri de tartışılmaktadır. Neo-klasik teoriden farklı olarak, neo-Kaleckiyen modellerin çok güçlü politik iktisat uzantıları vardır ve bölüşüm politikası (eşitlikçi ya da eşitsizliği arttırıcı) iktisadi büyüme sürecini derinden etkilemektedir. Neo-Kaleckiyen modellere göre, ücret-yönlü talep ve büyüme rejimine sahip ekonomilerde neo-liberal politikaların neden olduğu eşitsiz gelir dağılımı ekonomide yapısal bir toplam talep eksikliği yaratarak, iktisadi büyümeyi yavaşlatabilir. Abstract One of the main consequences of global economic crisis of 2008 and the Euro-zone crisis of 2009 is that some dominating paradigms of neoclassical economics such as pure market economics and supply side economic growth have been questioned. This paper reviews the theoretical contributions of Post Keynesian literature to the issue of distribution-growth nexus. Furthermore, this article discusses economic policy proposals and analyses developed by Post Keynesian models based on neo-Kaleckian theoretical foundations. In contrast to neo

Research paper thumbnail of Employment, International Trade and Foreign Direct Investment: Time Series Evidence from Turkey

Research paper thumbnail of Employment, International Trade and FDI (Turkey).pdf

Research paper thumbnail of Volatility of Foreign Direct Investment and Economic Growth: Empirical Evidence from the Czech Republic and Hungary

Research J. of Int. Studies, 2011

The major aim of this paper is to contribute to the empirical literature by presenting timeseries... more The major aim of this paper is to contribute to the empirical literature by presenting timeseries evidence on the relationship between FDI volatility and economic growth in the cases of the Czech Republic and Hungary. The Czech Republic and Hungary are the two major recipient countries of FDI inflows in the Eastern European region. This paper uses EGARCH methodology to model the FDI volatility. Employing the ARDL cointegration
approach, the present paper finds that FDI volatility has a negative and statistically
significant (long-run) impact on economic growth in these countries in accordance with
economic theory. This empirical finding is robust to the choice of the empirical
methodology as the results of the Fully-Modified Estimation confirm the significant longrun relationship between FDI volatility and real GDP growth. Furthermore, the empirical results based on ARDL approach indicate that there exists a cointegration or long-run equilibrium relationship between FDI volatility and real GDP growth in the cases of the Czech Republic and Hungary.