Emrullah Kaleli | Giresun University (original) (raw)

Papers by Emrullah Kaleli

Research paper thumbnail of ORTA ÇAĞ BATI DÜNYASINDA ÇAPRAZ GİYİM (CROSS-DRESSİNG) VE ERKEK KILIĞINDA YAŞAYAN KADINLAR

Research paper thumbnail of “IUS NAUFRAGII” ve ORTA DÖNEM BİZANS DENİZ HUKUKUNDA BATAN GEMİNİN MALLARI

Tarih Araştırmaları IV, 2021

Research paper thumbnail of Bizans Casusluk ve İstihbarat Faaliyetleri

Research paper thumbnail of “HAÇLI” TERİMİNİN KÖKENİ VE İFADE ETTİĞİ ANLAMLAR: ORIGIN OF THE TERM “CRUSADER” AND ITS MEANINGS

INTERNATIONAL CONGRESS of SCIENCE CULTURE and EDUCATION, 29 Oct - 02 Nov 2019: FULL-TEXT BOOK, 2019

Research paper thumbnail of ORTAÇAĞ AVRUPA'SINDA YAHUDİLERİN GENEL DURUMU VE LAS SİETE PARTİDAS'A (1265) GÖRE YASAL STATÜLERİ

Turkish Studies: Historical Analysis, 14/3, 2019

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİNDE YAMYAMLIK HADİSELERİ / CANNIBALISM INCIDENTS IN THE CRUSADES

Turkish Studies: Historical Analysis, 14/2, 2019

ÖZ Haçlı seferleri, Doğu ve Batı medeniyetleri arasında yaşanmış olan bir mücadele süreci olarak ... more ÖZ Haçlı seferleri, Doğu ve Batı medeniyetleri arasında yaşanmış olan bir mücadele süreci olarak görülmektedir. Bu süreçte Hıristiyanların Müslüman dünyasına topyekûn bir saldırısı söz konusudur. Tamamen haksız nedenlere dayalı bu saldırılar sırasında Hıristiyanlar insanlık tarihinin en acımasız ve vahşi suçlarını işlediler. Bu arada işkence, tecavüz, hırsızlık ve yağmacılık gibi alışılmış suçların yanında, hamile kadınların karınlarının deşilerek öldürülmesi, insanların hâlâ hayattayken surlardan aşağı atılması veya kafalarının kesilerek sergilenmesi gibi barbarca suçlar da olağan hale geldiler. Bazen de insanlarının burunları, kulakları, dudakları, kol ve bacakları kesilerek onlarla alay edildiler. Bununla birlikte haçlı seferlerinde yaşanan yamyamlık hadiseleri akla gelebilecek bütün diğer insanlık suçlarını gölgede bırakmaktadır. Söz konusu yamyamlık vakaları haçlıların barbarlığının boyutunu gösterirken, Müslümanların Batı medeniyetine kuşkuyla bakmasının nedenlerinden biri olmuştur. Bu arada, elbette, Batılılar haçlı seferlerinde işledikleri bu suçların son derece farkında olduklarından, Hıristiyan tarihçilerin bir kısmı yamyamlık olaylarını görmezden gelmişlerdir. Bazıları da bahsedilen yamyamlık vakalarının esasında düşmana karşı psikolojik üstünlük sağlamak üzere planlanan taktiksel bir oyunla alakalı olduğunu ileri sürmüştür. Yamyamlığı kabul eden ve açıkça zikreden Batılı tarihçiler ise açlık gibi son derece hayati bir mecburiyetten dolayı haçlıların insan eti yediklerini söyleyerek suçun vebalini yumuşatmaya çalışmışlardır. Ancak yine de söz konusu ayıbın bugünkü insanlık normları içinde izah edilmesi mümkün değildir. Bu çalışmada Hıristiyanların üstünü örtmeye çalıştıkları adı geçen yamyamlık vakaları ele alınmaktadır.

Research paper thumbnail of Bizans İmparatorluğu'nda İpeğin Rolü ve Kullanımı / The Role and Use of Silk in the Byzantine Empire

Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi / The Black Sea Journal of Social Sciences

In the Middle Ages, silk, which was sometimes the subject of the war or the peace, and from time ... more In the Middle Ages, silk, which was sometimes the subject of the war or the peace, and from time to time seen as the rationale for international cooperations and rapprochements, had a vital importance for the Byzantines than for the other states. In addition to their symbolic meanings, silk and silk garments were used in many places from daily life to military, political and diplomatic relations in the Byzantine world. At the beginning, however, the procurement of this product, which could be achieved fully by import, was quite expensive. Later on, the Byzantines, who achieved the ability to produce silk, had a monopoly power in silk trade in their region in a short time, and used this power frequently to attain their foreign policy goals. In this study, it is discussed the formation of the Byzantine silk industry, the role of the silk and its use for various purposes by the Byzantines.

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİNDE KADINLAR WOMEN ON THE CRUSADES

INES IV. INTERNATIONAL ACADEMIC RESEARCH CONGRESS 2018 FULL TEXT BOOK (30 Oct – 03 Nov 2018: Alanya / TURKEY), 2018

ÖZET: Bilindiği gibi haçlı seferleri yalnızca askerî bir harekât değil, aynı zamanda Batılı Hıris... more ÖZET: Bilindiği gibi haçlı seferleri yalnızca askerî bir harekât değil, aynı zamanda Batılı Hıristiyanların Doğu'daki Kutsal Toprakları görme ve Kudüs'te bulunan Hz. İsa'nın türbesini ziyaret etme arzusuyla yollara çıktıkları dinî bir harekettir. Yine haçlı seferleri fakirlikten kurtulmak ya da daha fazla toprak ve zenginliğe sahip olmak beklentisiyle insanların kitleler halinde Doğu'ya göç ettikleri bir kolonileşme faaliyetidir. Bu nedenle sadece askerler ya da savaşabilecek nitelikte olan genç ve güçlü erkekler değil, kadınlar, çocuklar, hasta ve yaşlı kimseler de birer haçlı olarak bu seferlerin içinde yer almışlardır. Neredeyse yola çıktıkları ilk andan itibaren haçlı gruplarının içinde bulunan kadınlar özellikle zikredilmeğe değerdir. Onlar çoğu zaman hastabakıcı, temizlikçi ve aşçı olarak ya da savaşçıların işlerini kolaylaştıracak diğer işlerde çalışarak önemli faydalar sağlamışlardır. Bazen ise harekâtın seyrini yavaşlatan bir yük olarak görülmüşler ya da haçlı ordularının kutsiyetini bozan bir günah kaynağı olarak suçlanmışlardır. Bu bildiride haçlı seferlerinde kadınların durumu ele alınacaktır. ABSTRACT: As it's well known, the crusades are not solely a military operation, but a religious movement in which Western Christians set out to the ways with desire of seeing the Holy Lands in the east and visiting the tomb of Jesus. It is also a colonization activity that people migrate to the East in masses with the expectation of escaping from poverty or having more lands and wealth. For this reason, not only the soldiers or the young and strong men who could fight, but also women, children, patients and elderly people had taken part in these expeditios as a crusader. The women existing almost from the moment they set out to way in crusader groups are especially worthy of mention. They have often provided significant benefits by working as nurses, charwomen and cooks, or in other jobs that would facilitate the works of warriors. And sometimes they were seen as a burden slowing down the course of the operation, or were accused as a source of sin disrupting the sanctity of the crusaders. In this report, the situation of women on the crusades will be discussed.

Research paper thumbnail of BİZANS İMPARATORU I. MANUEL KOMNENOS'UN (1143-1180) DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI ve SELÇUKLULAR BYZANTINE EMPERIOR MANUEL I KOMNENOS' (1143-1180) FOREIGN POLICY MENTALITY and SELJUKS

III. INES ULUSLARARASI EĞİTİM VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESi TAM METİN KİTABI ( 28 Nisan-01 Mayıs 2018- Alanya/ANTALYA) : III. INES INTERNATIONAL EDUCATION AND SOCIAL SCIENCE CONGRESS FULL TEXT BOOK (28 April-01 May 2018- Alanya/ANTALYA) , 2018

ÖZET: İmparator I. Manuel Komnenos'un (1143-1180) hükümdarlığı, XI. yüzyılın sonlarında çökmekte ... more ÖZET: İmparator I. Manuel Komnenos'un (1143-1180) hükümdarlığı, XI. yüzyılın sonlarında çökmekte olan devleti yeniden canlandıran I. Aleksios Komnenos (1081-1118) ile başlayan Komnenoslar Sülalesi zamanında, Bizans dış politika ve ideallerinin zirveye ulaştığı dönemdir. Düşmanları arasındaki ihtilaflardan yararlanmak, bir düşmanı diğerine karşı kullanmak ve müşterek çıkarlar için gerektiğinde onlarla birlikte hareket etmek Bizans dış siyasetinde izlenen alışılmış metotlardı. Hasımlarını yok etmek yerine bazen onları itaat altına almanın daha faydalı olabileceğini düşünen Manuel Komnenos, Hıristiyan dünyasının hamisi ve yegane hükümdarı olmayı amaçlamıştı. O, bu hedefe ulaşmak için Bizans'ın varlığına yönelik en önemli tehdit, Sultan II. Kılıç Arslan (1155-1192) ve onun gücünü, Anadolu Selçuklu Devleti'nin bölgedeki rakipleri, diğer Türk devletleriyle işbirliği yaparak kontrol altına almaya çalıştı. Ancak ilerleyen zamanlarda Kılıç Arslan'ı bölgenin en güçlü hükümdarı yapacak siyasi gelişmeler, Manuel Komnenos'un dış politika amaçlarına ulaşmak için hareket ettiği diplomatik manevra alanını oldukça daralttı. Bu bildiride, Manuel Komnenos döneminde Selçuklular ile ilgili takip edilen politikaların başarısızlıkla sonuçlanmasının Bizans'ın çöküş sürecine etkileri ele alınacaktır. ABSTRACT: Emperor Manuel I Komnenos' (1081-1118) reign is the period when Byzantine foreign policy and ideals peaked in the time of Komnenian Dynasty that begins with Aleksios I Komnenos who revived the state which was collapsing during the late 11th century. Taking advantage of the conflicts among the enemies, using an enemy against another, and acting together with them when necessary for common interests were the usual methods followed in Byzantine foreign policy. Manuel Komnenos, who thought that sometimes subduing the enemies rather than destroying them might be more beneficial, aimed to be the protector and the sole ruler of the Christian world. He, in order to achieve this goal, tried to control Sultan Kılıç Arslan II (1155-1192) and his power, the most important threat to the existence of Byzantium by cooperating with the Anatolian Seljuk Emprie's rivals, the other Turkish states in the area. However, in progressive times, political developments that would later make Kılıç Arslan the strongest ruler of the region have greatly reduced the area of diplomatic maneuver that Manuel Komnenos has moved to achieve his foreign policy goals. In this report, it will be discussed the effects of policies related with Seljuks followed up which ended up with failure on the Byzantium's collapsing course. GİRİŞ İmparator Manuel Komnenos (1143-1180), başarılı bir darbeyle Bizans tahtını ele geçiren ve böylece Bizans tarihinde önemli izler bırakacak olan Komnenoslar Hanedanlğı'nın ilk hükümdarı Aleksios Komnenos'un (1081-1118) torunudur. Ustaca bir organizasyonla iktidara gelen Aleksios Komnenos, aynı beceriyi tahta oturduktan sonra çökmekte olan imparatorluğun kaçınılmaz kaderini değiştirmeğe muvaffak olduğunda da gösterdi. Gerçekten de Aleksios başa geçtiği zaman, artık olağan hale gelmiş, sıkça görülen darbe teşebbüslerinin yanında, imparatorluk dört bir yönden dış düşmanlar tarafından da sıkıştırılmış olup, bu zorlu durumdan kendine bir çıkış yolu bakmaktaydı. Böyle bir zamanda belki de en doğru kişi olarak ortaya çıkan Aleksios, Bizans'ın geleneksel dış politika taktiklerini ustalıkla uyguladı. Düşmanları arasındaki ihtilaflardan yararlanmak, bir

Research paper thumbnail of BİZANS VE HAÇLI SEFERLERİ BYZANTIUM AND THE CRUSADES

III. INES ULUSLARARASI EĞİTİM VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESi TAM METİN KİTABI ( 28 Nisan-01 Mayıs 2018- Alanya/ANTALYA) : III. INES INTERNATIONAL EDUCATION AND SOCIAL SCIENCE CONGRESS FULL TEXT BOOK (28 April-01 May 2018- Alanya/ANTALYA) , 2018

ÖZET: Tamamen Batı projesi olan haçlı seferleri içersinde Bizans Devleti " nin durumu olukça karm... more ÖZET: Tamamen Batı projesi olan haçlı seferleri içersinde Bizans Devleti " nin durumu olukça karmaşıktır. XI. yüzyılda bir haçlı seferi düşüncesi Bizans " ta hiç var olmamıştır. Bizans için Kudüs ve Filistin " in geri alınması sorunu çok soyut bir mesele olup hayati bir öncelik değildi. Onların tek isteği Türklerin politik tehditlerine karşı sadece askerî yardım sağlamaktı ve bunun da Filistin ile hiçbir ilgisi yoktu. Bu nedenle Bizanslılar haçlı seferleri serüvenine gönülsüzce bulaştılar. Bu sırada yalnızca uhrevi amaçlar için değil, aynı zamanda dünyevi beklentileri de olan haçlıların önemli kısmı, Bizanslılar tarafından başkent İstanbul " un varlığına yönelik bir tehdit olarak algılandılar. Nitekim, onlar haçlı kisvesi altında imparatorluk sınırlarına ayak bastıkları ilk andan itibaren Bizans ve Batılılar arasında ihtilaf ve çatışmalar yaşanmıştır. Yine bu arada papalık, haçlı seferlerini planlarken kuşkusuz Hıristiyan dünyasını birleştirmeyi ummuştu. Ancak haçlı seferleri Ortodoks ve Katolik mezheplerini benimsemiş olan Bizanslılar ve Batılı Hıristiyanlar arasındaki ayrılıkları daha da derinleştirdi. Birbirlerinden inanç ve kültürel bakımdan farklı olan ve anlaşılan o ki maksatları da örtüşmeyen bu " Hıristiyan kardeşler " arasındaki çekişmeler 1204 yılında İstanbul " un yağmalanması ve Bizans Devleti " nin parçalanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu bildiride Bizans ve haçlılar arasında yaşanan söz konusu süreç ele alınacaktır. ABSTRACT: The position of the Byzantine State in the crusades, which were completely Western project, was much complicated. In eleventh century there has never been the idea of a crusade in Byzantium. The question of the retrieval of Jerusalem and Palestine for Byzantium was a too vague issue and not a vital priority. Their sole desire was to provide only military aid against the political threats of the Turks and this has nothing to do with Palestine. For this reason, the Byzantines are grudgingly involved in the adventure of the Crusades. Meanwhile, a significant part of the crusaders, who were not only for ethereally purposes but also for earthly expectancies, were perceived as a threat to the existence of the capital Istanbul by the Byzantines. Thus, conflicts between Byzantium and Westerners were experienced from the very first moment that they set their feet to the borders of the empire in the guise of the crusaders. Again in the meantime, while the papacy was planning the crusades, it hoped to unite the Christian world. However, the Crusades further deepened the divergence between the Byzantines and Western Christians, who had adopted Orthodox and Catholic sects. The conflicts between these "Christian brothers", who were different from each other in faith and culture, and apparently whose purposes did not coincide with each other, resulted in the looting of Constantinoplel and the disintegration of the Byzantine Empire in 1204. In this report, the process in question between the Byzantium and the Crusaders will be discussed.

Research paper thumbnail of Haçlı Seferleri Zamanında Bizans ve Batılılar (1096-1204

Sonuç olarak, Bizans ideolojisi ve Bizans elit tabakasının dış politika öncelikleri onların haçlı... more Sonuç olarak, Bizans ideolojisi ve Bizans elit tabakasının dış politika öncelikleri onların haçlı seferlerini tasvip etmeleri ve katkı sağlamalarının önündeki en büyük handikaptı. Çünkü " İstanbul'un güvenliğini temin etmek ve Bizans imparatorlarının Hıristiyan dünyasının en büyük hükümdarı olduğu iddiasının kabulünü sağlamak " şeklinde özetlenebilen Bizans devletinin bu iki maddelik dış politika önceliği haçlı seferlerinin tabiatıyla tamamen çatışmaktaydı. Bu amaçlardan ilkini gerçekleştirmek, yani İstanbul'un güvenliğini temin etmek için, Bizanslılar başlangıçta papanın ruhani otoritesinden faydalanmak istemiş olabilirler. Ancak şu çok açıktır ki, Bizanslıların bu girişimi devletin dış politika amaçlarından ikincisini, yani imparatorun hegemonyasının tanınmasını riske sokacaktı. Çünkü haçlılar, imparatora değil, kendisini " Tanrı'nın altında ve insanın üstünde " bir yere koyan ve bu makamın kendisine " sadece evrensel kiliseyi değil, aynı zamanda bütün dünyayı yönetmesi için " verildiğini iddia eden bir papaya biat etmişlerdi. Papanın dünyevi otorite ile ilgili tavrı da şöyleydi: " nasıl ay, ışığını güneşten alarak yansıtıyorsa, kraliyet iktidarı da ihtişam ve saygınlığını papalık otoritesinden almaktadır "

Research paper thumbnail of Haçlı Seferleri ve İslam Dünyası

Konstantinopolis'in Düşüşü ve Bizans'ın Sonu; Doğu Makedonya Sırp hükümdar ailesi Dragaş'a mensup... more Konstantinopolis'in Düşüşü ve Bizans'ın Sonu; Doğu Makedonya Sırp hükümdar ailesi Dragaş'a mensup olan annesi Helene dolayısıyla Dragazes diye adlandırılan VIII. İoannes'in kardeşi Konstantinos 6 Ocak 1449 yılında Bizans'ın son imparatoru olarak ilan edildi. Osmanlı'da ise II. Mehmed'in başa geçmesi adeta Bizans'ın son zamanlarının habercisiydi. Sultan II. Mehmed Karaman seferinden sonra Konstantinopolis'in fetih hazırlıklarına başladı. Bizans imparatoru da kendi imkânları ölçüsünde önlemler alıyordu. Ancak bütün umudunu zayıfta olsa Batı'nın yardımlarına bağlamıştı. Cenova ve Venedik'ten az da olsa yardım geliyordu. Sultan II. Mehmed ise Rumeli Hisarını bitirdikten sonra Edirne'ye geçerek hazırlıklarına devam etti. Macar asıllı Urban, Saruca ve mimar Muslihiddin kuşatma için toplar dökmüşlerdi. Hazırlıklar bittikten sonra Konstantinopolis önlerine gelen II. Mehmed, 6 Nisan 1453'de büyük topu ateşleyerek kuşatmayı resmen başlattı. 18 Nisan'da ilk büyük hücum yapıldı. Kuşatmada Haliç'teki zinciri kırmak mümkün olmayınca askerlik tarihinde ilk kez 67 gemi Tophane'den yağlı kalaslar üzerinden yürütülerek Kasımpaşa'da Haliç'e indirildi. Artık imparatorlukta ümitsizlik hâkimdi. 23 Mayıs'ta II. Mehmet son defa olarak bir elçi göndererek kentin teslim edilmesini istedi. İmparator "ölmeye hazırız" diyerek teslim olmayı reddetti. 29 Mayıs'ta sabaha karşı bizzat padişah hücumu başlattı. Sabahın ilk ışıklarıyla Osmanlı sancağı surlara dikilmişti. Bizans'ın son imparatoru da son nefesini savaşarak verdi. Sultan II. Mehmed erkânı ile birlikte öğlene doğru şehre girdi ve doğruca Ayasofya'ya gitti. Konstantinopolis'in düşüşüyle birlikte Bizans İmparatorluğu da son bularak tarihin derinliklerine gömülmüş oldu 1453 29 .

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİNİN MUHTELİF FİNANSMAN BİÇİMLERİ VARIOUS FINANCING FORMS OF THE CRUSADES

Öz Haçlı seferleri ortaçağ tarihinin en pahalı serüvenlerinden biridir. Hıristiyanların Avrupa'nı... more Öz Haçlı seferleri ortaçağ tarihinin en pahalı serüvenlerinden biridir. Hıristiyanların Avrupa'nın muhtelif yerlerinden kalabalıklar halinde Kutsal Ülke'ye hareket etmeleri son derece kapsamlı hazırlıklar ve oldukça büyük bir finansı gerektirdi. Bu arada haçlıların başarısı ve haçlı seferlerinin finansmanı sürekli olarak birlikte değerlendirildi. Neredeyse Avrupa'da yaşayan bütün Hıristiyanlara bir külfet olan söz konusu finansman, muhtelif biçimlerde karşılanmaya çalışıldı. Ancak onlar bazen meşru olmayan yollarla ihtiyaçlarını temin ettiler. Bazen de haçlı seferleri için finans sağlama çabaları onların kişisel zenginlik elde etme hırslarıyla birbirine karıştı. Hırsızlık, yağma ve haraç gibi haçlıların tevessül ettikleri bazı finansman yolları dinî bir hareket olarak vaaz edilen haçlı seferlerinin kutsiyetine zarar verdi. Bu çalışmada haçlı seferlerinin finansman sorunları ve farklı finans kaynakları ele alınmaktadır. Abstract The crusades are one of the most expensive adventures in medieval history. Christians' departing from various places of Europe in crowds to the Holy Land, required extremely comprehensive preparations and a highly big finance. Meanwhile crusaders' success and crusades' financing are continously commentated together. The financing in question being a burden to almost all Christians dwelling in Europe, is tried to be provisioned in various forms. However they sometimes provided their needs through illegal ways. And sometimes the efforts to supply the finance for crusades and their greeds to attain personal riches coalesced with each other. Certain financing ways such as robberies, plunders and extortions to which the crusaders resorted, damaged to the holiness of crusades that had been preached as a religious movement. In this study it is discussed the financing problems of the crusades and their different sources of finance. Giriş Günümüze yansımaları bakımından, haçlı seferleri Müslüman ve Hıristiyan âlemlerini derinden etkilemiş, dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Kabaca, Doğu ile Batı veya Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki bir mücadele süreci olarak ifade edebileceğimiz haçlı seferlerinin, muhtelif çalışmalarda etraflı tanımları yapılmış, farklı yönleriyle incelenerek kapsamlı değerlendirilmelerde bulunulmuştur. Bu arada haçlı seferlerinin tamamen uhrevi amaçları olan bir girişim mi yoksa dünyevi maksatları ağır basan bir teşebbüs mü olduğu sık sık tartışılmıştır. Haçlı seferlerini daha ziyade dinî bir hareket olarak gören bazı tarihçiler, Hıristiyanların sadece elde edilebilmesi şüpheli olan maddi bir kazanç için son derece zahmetli ve maliyetli bir işe girişmiş olmalarını pek makul görmemektedirler. Onlar, bu bağlamda, haçlı seferlerinin finansmanında yaşanan zorluklara dikkat çekmektedirler (France, 1994: 3-7). Gerçekten de haçlı seferleri, ortaçağın belki de en külfetli askerî harekâtlarından biri olup daha önce öyle büyük bir çapta herhangi bir organizasyon görülmemişti. O kadar çok sayıda insanın Avrupa'dan binlerce mil uzaklıkta bulunan Kudüs'e yolculuğu son derece kapsamlı ve pahalı hazırlıklar gerektirdi. Yola çıkmadan önce gemilerin kiralanması, atların ve yük hayvanlarının satın alınması, araç gereçler, gıda maddeleri, silahlar ve taşıtların yanında, sefer sırasında ihtiyaç duyulabilecek işçi ve teknik elemanların istihdamı önemli birer masraftı (Richard, 2001: 271). Yine ülkelerinden ayrıldıktan sonra haçlıların satın aldıkları yiyecek maddeleri, yeni atlar ve katırlar ile diğer levazımat için Doğu'da harcadıkları para da onların finansal durumunu zora sokan oldukça büyük bir meblağdı. İşte bu nedenle Papa II. Urbanus, finansal sıkıntılar yüzünden Batılıların haçlı seferine katılmada tereddüt duymamaları için onları sadece uhrevi ödüller ile değil, aynı zamanda maddi bakımdan da motive etme ihtiyacı duydu. Doğu'nun zenginliklerini anlatarak Kudüs'ten " süt ve baldan ırmaklar akan bir ülke…lezzetlerin bol olduğu ikinci bir cennet " diye bahsetti (Carey, 1938: 501; France, 1994: 13) .

Research paper thumbnail of Anadolu Selçuklu Devri Türk-Haçlı münasebetleri(1096-1192)

Research paper thumbnail of Ortaçağ Hıristiyan Dünyasında " Haram Aylar " : " Tanrı Barışı ve Ateşkesi " " Forbidden Months " in Medieval Christian World: " The Peace and Truce of God "

Öz: Bu çalışma İslamiyet öncesinde Arap dünyasında görülen, savaşmanın yasak olduğu haram ayları ... more Öz: Bu çalışma İslamiyet öncesinde Arap dünyasında görülen, savaşmanın yasak olduğu haram ayları ile Ortaçağ Avrupası'nda sulh ve adaleti tesis etme ve şiddetin neden olduğu tahribatları sınırlama maksadıyla ilan edilen " Tanrı Barışı'nı karşılaştırarark incelemektedir. Çalışma Doğu'da ancak nüfuzlu kişiler veya gelenekler sayesinde sağlanabilen barışın, Batı'da kilise önderliğinde geçirilen yasalar ile daha etkin olarak sağlanabildiğini tespit etmektedir. Bunun yanında, Batı'da barış yalnızca barışı tesis edenler ve Hıristiyanlar için uygulanırken diğerleri bu barışın dışında tutulmuşlardı, İslam öncesi Arab toplumunda ise haram aylarında sağlanan barış herkesi kapsamaktaydı. Abstract: This study comparatively examines the concept of Forbidden Months, which prohibited warfare and violence, in the pre-Islamic Arab world and " The Peace and Truce of God " concept of Medieval Europe, which aimed to curb violence and establish peace. The study shows that peace in the East could only be established with the efforts of effective personalities and traditions, while peace in the West was more effective because the Church initiated legislative efforts and institutionalized the process. Nevertheless, the peace in the West applied only to Christians, while the peace established in the pre-Islamic Arabia applied to all indiscriminately. Giriş Bir memlekette toplum halinde yaşayan insanların asayiş ve güvenliğinin sağlanması, sosyal hayatın zaruri bir sonucu olarak ortaya çıkmış olan, devletin esas görevidir. Tarafsız konumuyla bireyleri arasındaki haksızlıkların giderilmesinde önemli bir vazifeyi yerine getiren devlet, kamu düzenini sağlar veya diğer bir ifadeyle, gündelik yaşamın olması gereken seyrinde devam etmesini temin eder. Ancak herhangi bir devlet sisteminin olmadığı ya da yasama, yürütme ve yargı bağlamında görevini yerine getirmediği durumlarda, kargaşa halinin ortaya çıkması olağandır. 1 Ortaçağ'da böyle bir kargaşanın çıkmaması veya neden olabileceği zararların giderilmesi maksadıyla gerek Doğu'da gerekse de Batı'da birtakım girişimler görülmüştür. Doğu'da " örf " ve " âdetler " ve yine vicdanlı ve iyiliksever bazı güçlü kimseler vasıtasıyla adalet tesis edilmeye ve zayıfların hakları korunmaya çalışılmıştır. Batı'da ise Katolik Kilisesi barış ve sükûnetin sağlanmasına yönelik bazı tedbirler alarak, başta kendi mensupları olmak üzere, savunmaya muhtaç kesimlerin himaye edilmesine önayak olmuştur.

Research paper thumbnail of PALMİYE DALI TAŞIYANLAR VE SİLAHLI HACILAR THE PALMERS AND ARMED PILGRIMS

Öz Ortaça'da yayan yola çıkan, silah taımayan ve ihtiyaçlarını yol boyunca hayırseverlerin verdik... more Öz Ortaça'da yayan yola çıkan, silah taımayan ve ihtiyaçlarını yol boyunca hayırseverlerin verdikleriyle karılayan hacılara " palmiye dalı taıyanlar " denmekteydi. Kaba bir hırka ve yuvarlak bir fötr apka giyinen bu tip bir hacı, sırtındaki heybe ve elindeki asa ile hacılıın en saf halini temsil etti. O dönemde Hıristiyanlar için en makbul hacılık Kudüs'teki Kutsal Mezar'ı ziyaret etmekti. Bu ziyaretlere olan ilginin artmasıyla birlikte Hıristiyanlar arasında Kudüs'e sahip olma istei olutu. Daha önceleri palmiye dalı taıyıcıları kılıında gelen Batılı Hıristiyanlar, bu defa silahlı hacılar olarak Kudüs'e yöneldiler. Bu saldırgan tutumlarının bir meruiyet gerekçesi olarak Türklerin Hıristiyanlara sözde eziyetlerinden bahsettiler. Bu çalımada sıradan bir hacılıın haçlı seferlerine dönüümüyle ilgili süreç ele alınmaktadır. Abstract The pilgrims who set out on foot, carried no weapon and provisioned the needs with the alms from benefactors all the way in medieval were called " palmers ". This type of pilgrim, wearing a rough cloack and a round felt hat, symbolized the purest status of the pilgrimage with the saddlebag over his shoulder and a staff in his hand. In that epoch, the most acceptable pilgrimage was to visit the Holy Sepulcher in Jerusalem. Together with the increase of interest in these visits, it was formed the wish to have Jerusalem between Christians. Western Christians formerly had been come in the shape of palmers, this time fronted to Jerusalem as armed pilgrims. As a justification of their these aggrassive attitudes, they refered to the so-called torments inflicted by Turks against the Christians. In this study, it is discussed the process regarding with the transmutation of an ordinary pilgrimage to the crusades. Giri Sıcak ve tropikal iklimlerde yetien ve çok sayıda türü olan palmiyegiller familyasına mensup aaçlar, hurma ve hindistancevizi gibi yenilebilir meyveleri ve yine tohumlarından elde edilen palmiye yaı haricinde, birtakım sembolik anlamlar ihtiva etmeleri bakımından da muhtelif din ve kültürlerde mühim bir yere sahiptirler. Bu nedenle tarihin en eski dönemlerinden beri iir, roman veya dier metinlerde palmiye adına; mimari yapılar, heykeller, ev eyaları ve basılmı paralar gibi görsel sanat eserlerinde ise, palmiye aacı veya dalının çizim ya da kabartma eklinde tasvirine sıkça rastlamak mümkündür. Özellikle hurma olarak düünüldüünde " cennete ait " bir meyve aacı olarak palmiye, Yahudiler ve Müslümanlar bakımından önemli bir motiftir (Nigosian, 2004: 124; Bozkurt, 1998: 392).

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİ ZAMANINDA AVRUPA'DA ANTİSEMİTİZM (1096-1190) Antisemitism in Europe During the Crusades (1096-1190

ÖZET Haçlı seferleri konusu, öncelikli olarak, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında, hesabı belk... more ÖZET Haçlı seferleri konusu, öncelikli olarak, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında, hesabı belki de hâlâ kapanmamış, bir meseleyle alakalıdır. Bununla birlikte haçlı yemini etmiş batılı Hıristiyanlar, yalnızca Müslümanları hedef almamışlardır. Haçlı seferi güzergâhları üzerinde veya civarında bulunan farklı mezheplerdeki diğer Hıristiyanlar ve keza Yahudiler de haçlı seferlerinin önemli ölçüde mağdur-ları olmuşlardır. Bu çalışmada, haçlı seferleri bağlamında, Musevilere yapılan sal-dırılar anlatılmakta ve öteden beri Avrupa'da var olan antisemitizm ele alınmak-tadır. ABSTRACT The subject of crusade, is concerned primarily with a matter that its account perhaps hasn't still closed. Neverthless, western Christians who had sworn a crusading vow didn't have only the Muslims as their target. The other Christians from different sects and Jews likewise, who dwell on the route of the crusades or in its vicinity, had been victims of the crusades at an important degree. In this study, in the context of the crusades, it is told the attacks to the Jews and discussed the antisemitism existing all along.

Research paper thumbnail of İmparator I. Aleksios Komnenos (1081-1118) Döneminde Bizans ve Haçlılar Arasındaki İhtilaflar The Controversies Between Byzantium and the Crusaders in the Period of Emperor I. Alexios Komnenos (1081-1118

Özet Haçlı seferleri, Doğu ve Batı veya Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında yaşanan ve yaklaşık... more Özet Haçlı seferleri, Doğu ve Batı veya Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında yaşanan ve yaklaşık iki yüzyıllık bir dönemi kapsayan bir mücadele sürecidir. Bu süreç aynı zamanda Doğu Roma İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla neticelenen bir dizi gelişmeleri ifade eder. Oysaki haçlı seferlerinin başlangıçta esas maksatlarından birisi Türkler karşısında mücadele etmekte zorluklar yaşayan Bizans Devleti'ne yardım etmek ve orada yaşayan Hıristiyanları kurtarmaktı. Bu bağlamda İmparator I. Aleksios Komnenos'un dönemi çok önemlidir. Çünkü Bizans ve Batılılar arasındaki ilişkileri ilk andan itibaren olumsuz etkileyen haçlı seferleri onun zamanında başlamıştır. Hıristiyanlığı yorumlama ile ilgili inanç farklılıklarından, dünyevi meselelerle alakalı kültürel başkalıklara kadar birçok konuda birbirleriyle uyuşmayan bu iki kesim arasında " öteki taraf " hakkında var olan önyargı ve kuşkular haçlı seferleriyle birlikte açık bir çatışmaya dönüşmüştür. Bu çalışmada söz konusu münasebetler ve Bizans ve haçlı ilişkilerinin daha sonraki gidişatını belirleyen, Aleksios'un haçlılara yönelik tavrı ve benimsediği politikalar ele alınmaktadır. Abstract The crusades is a duration of struggle subsisted between East and West or Christians and Muslims and comprises a period of two centruies. This duration at the same time states a series of prgress resulted with the crash of Eastern Roman Empire. But in the beginning the main objectives of the crusades was to help Byzantine State that has difficulties in struggling with Turks and to rescue the Christians who dwell there. In this context the period of Emperor I. Alexios Komnenos is very important. Because the crusades that affects the relations between Byzantium and Westerners negatively from the first moment had begun in his time. The prejudgements and doubts about " the other side " existing between these two sections that don't get along each other in many affairs from the religious differences concerning the explication of Christinaty to cultural distinctions, regarding earthly matters,turned to open conflicts with the crusades. In this study, it is discussed the relations in question and the Alexios' attitudes toward to crusaders and the politics he adopted which determine the following state of affairs of the relations of Byzantium and Crusaders.

Research paper thumbnail of ORTA ÇAĞ BATI DÜNYASINDA ÇAPRAZ GİYİM (CROSS-DRESSİNG) VE ERKEK KILIĞINDA YAŞAYAN KADINLAR

Research paper thumbnail of “IUS NAUFRAGII” ve ORTA DÖNEM BİZANS DENİZ HUKUKUNDA BATAN GEMİNİN MALLARI

Tarih Araştırmaları IV, 2021

Research paper thumbnail of Bizans Casusluk ve İstihbarat Faaliyetleri

Research paper thumbnail of “HAÇLI” TERİMİNİN KÖKENİ VE İFADE ETTİĞİ ANLAMLAR: ORIGIN OF THE TERM “CRUSADER” AND ITS MEANINGS

INTERNATIONAL CONGRESS of SCIENCE CULTURE and EDUCATION, 29 Oct - 02 Nov 2019: FULL-TEXT BOOK, 2019

Research paper thumbnail of ORTAÇAĞ AVRUPA'SINDA YAHUDİLERİN GENEL DURUMU VE LAS SİETE PARTİDAS'A (1265) GÖRE YASAL STATÜLERİ

Turkish Studies: Historical Analysis, 14/3, 2019

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİNDE YAMYAMLIK HADİSELERİ / CANNIBALISM INCIDENTS IN THE CRUSADES

Turkish Studies: Historical Analysis, 14/2, 2019

ÖZ Haçlı seferleri, Doğu ve Batı medeniyetleri arasında yaşanmış olan bir mücadele süreci olarak ... more ÖZ Haçlı seferleri, Doğu ve Batı medeniyetleri arasında yaşanmış olan bir mücadele süreci olarak görülmektedir. Bu süreçte Hıristiyanların Müslüman dünyasına topyekûn bir saldırısı söz konusudur. Tamamen haksız nedenlere dayalı bu saldırılar sırasında Hıristiyanlar insanlık tarihinin en acımasız ve vahşi suçlarını işlediler. Bu arada işkence, tecavüz, hırsızlık ve yağmacılık gibi alışılmış suçların yanında, hamile kadınların karınlarının deşilerek öldürülmesi, insanların hâlâ hayattayken surlardan aşağı atılması veya kafalarının kesilerek sergilenmesi gibi barbarca suçlar da olağan hale geldiler. Bazen de insanlarının burunları, kulakları, dudakları, kol ve bacakları kesilerek onlarla alay edildiler. Bununla birlikte haçlı seferlerinde yaşanan yamyamlık hadiseleri akla gelebilecek bütün diğer insanlık suçlarını gölgede bırakmaktadır. Söz konusu yamyamlık vakaları haçlıların barbarlığının boyutunu gösterirken, Müslümanların Batı medeniyetine kuşkuyla bakmasının nedenlerinden biri olmuştur. Bu arada, elbette, Batılılar haçlı seferlerinde işledikleri bu suçların son derece farkında olduklarından, Hıristiyan tarihçilerin bir kısmı yamyamlık olaylarını görmezden gelmişlerdir. Bazıları da bahsedilen yamyamlık vakalarının esasında düşmana karşı psikolojik üstünlük sağlamak üzere planlanan taktiksel bir oyunla alakalı olduğunu ileri sürmüştür. Yamyamlığı kabul eden ve açıkça zikreden Batılı tarihçiler ise açlık gibi son derece hayati bir mecburiyetten dolayı haçlıların insan eti yediklerini söyleyerek suçun vebalini yumuşatmaya çalışmışlardır. Ancak yine de söz konusu ayıbın bugünkü insanlık normları içinde izah edilmesi mümkün değildir. Bu çalışmada Hıristiyanların üstünü örtmeye çalıştıkları adı geçen yamyamlık vakaları ele alınmaktadır.

Research paper thumbnail of Bizans İmparatorluğu'nda İpeğin Rolü ve Kullanımı / The Role and Use of Silk in the Byzantine Empire

Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi / The Black Sea Journal of Social Sciences

In the Middle Ages, silk, which was sometimes the subject of the war or the peace, and from time ... more In the Middle Ages, silk, which was sometimes the subject of the war or the peace, and from time to time seen as the rationale for international cooperations and rapprochements, had a vital importance for the Byzantines than for the other states. In addition to their symbolic meanings, silk and silk garments were used in many places from daily life to military, political and diplomatic relations in the Byzantine world. At the beginning, however, the procurement of this product, which could be achieved fully by import, was quite expensive. Later on, the Byzantines, who achieved the ability to produce silk, had a monopoly power in silk trade in their region in a short time, and used this power frequently to attain their foreign policy goals. In this study, it is discussed the formation of the Byzantine silk industry, the role of the silk and its use for various purposes by the Byzantines.

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİNDE KADINLAR WOMEN ON THE CRUSADES

INES IV. INTERNATIONAL ACADEMIC RESEARCH CONGRESS 2018 FULL TEXT BOOK (30 Oct – 03 Nov 2018: Alanya / TURKEY), 2018

ÖZET: Bilindiği gibi haçlı seferleri yalnızca askerî bir harekât değil, aynı zamanda Batılı Hıris... more ÖZET: Bilindiği gibi haçlı seferleri yalnızca askerî bir harekât değil, aynı zamanda Batılı Hıristiyanların Doğu'daki Kutsal Toprakları görme ve Kudüs'te bulunan Hz. İsa'nın türbesini ziyaret etme arzusuyla yollara çıktıkları dinî bir harekettir. Yine haçlı seferleri fakirlikten kurtulmak ya da daha fazla toprak ve zenginliğe sahip olmak beklentisiyle insanların kitleler halinde Doğu'ya göç ettikleri bir kolonileşme faaliyetidir. Bu nedenle sadece askerler ya da savaşabilecek nitelikte olan genç ve güçlü erkekler değil, kadınlar, çocuklar, hasta ve yaşlı kimseler de birer haçlı olarak bu seferlerin içinde yer almışlardır. Neredeyse yola çıktıkları ilk andan itibaren haçlı gruplarının içinde bulunan kadınlar özellikle zikredilmeğe değerdir. Onlar çoğu zaman hastabakıcı, temizlikçi ve aşçı olarak ya da savaşçıların işlerini kolaylaştıracak diğer işlerde çalışarak önemli faydalar sağlamışlardır. Bazen ise harekâtın seyrini yavaşlatan bir yük olarak görülmüşler ya da haçlı ordularının kutsiyetini bozan bir günah kaynağı olarak suçlanmışlardır. Bu bildiride haçlı seferlerinde kadınların durumu ele alınacaktır. ABSTRACT: As it's well known, the crusades are not solely a military operation, but a religious movement in which Western Christians set out to the ways with desire of seeing the Holy Lands in the east and visiting the tomb of Jesus. It is also a colonization activity that people migrate to the East in masses with the expectation of escaping from poverty or having more lands and wealth. For this reason, not only the soldiers or the young and strong men who could fight, but also women, children, patients and elderly people had taken part in these expeditios as a crusader. The women existing almost from the moment they set out to way in crusader groups are especially worthy of mention. They have often provided significant benefits by working as nurses, charwomen and cooks, or in other jobs that would facilitate the works of warriors. And sometimes they were seen as a burden slowing down the course of the operation, or were accused as a source of sin disrupting the sanctity of the crusaders. In this report, the situation of women on the crusades will be discussed.

Research paper thumbnail of BİZANS İMPARATORU I. MANUEL KOMNENOS'UN (1143-1180) DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI ve SELÇUKLULAR BYZANTINE EMPERIOR MANUEL I KOMNENOS' (1143-1180) FOREIGN POLICY MENTALITY and SELJUKS

III. INES ULUSLARARASI EĞİTİM VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESi TAM METİN KİTABI ( 28 Nisan-01 Mayıs 2018- Alanya/ANTALYA) : III. INES INTERNATIONAL EDUCATION AND SOCIAL SCIENCE CONGRESS FULL TEXT BOOK (28 April-01 May 2018- Alanya/ANTALYA) , 2018

ÖZET: İmparator I. Manuel Komnenos'un (1143-1180) hükümdarlığı, XI. yüzyılın sonlarında çökmekte ... more ÖZET: İmparator I. Manuel Komnenos'un (1143-1180) hükümdarlığı, XI. yüzyılın sonlarında çökmekte olan devleti yeniden canlandıran I. Aleksios Komnenos (1081-1118) ile başlayan Komnenoslar Sülalesi zamanında, Bizans dış politika ve ideallerinin zirveye ulaştığı dönemdir. Düşmanları arasındaki ihtilaflardan yararlanmak, bir düşmanı diğerine karşı kullanmak ve müşterek çıkarlar için gerektiğinde onlarla birlikte hareket etmek Bizans dış siyasetinde izlenen alışılmış metotlardı. Hasımlarını yok etmek yerine bazen onları itaat altına almanın daha faydalı olabileceğini düşünen Manuel Komnenos, Hıristiyan dünyasının hamisi ve yegane hükümdarı olmayı amaçlamıştı. O, bu hedefe ulaşmak için Bizans'ın varlığına yönelik en önemli tehdit, Sultan II. Kılıç Arslan (1155-1192) ve onun gücünü, Anadolu Selçuklu Devleti'nin bölgedeki rakipleri, diğer Türk devletleriyle işbirliği yaparak kontrol altına almaya çalıştı. Ancak ilerleyen zamanlarda Kılıç Arslan'ı bölgenin en güçlü hükümdarı yapacak siyasi gelişmeler, Manuel Komnenos'un dış politika amaçlarına ulaşmak için hareket ettiği diplomatik manevra alanını oldukça daralttı. Bu bildiride, Manuel Komnenos döneminde Selçuklular ile ilgili takip edilen politikaların başarısızlıkla sonuçlanmasının Bizans'ın çöküş sürecine etkileri ele alınacaktır. ABSTRACT: Emperor Manuel I Komnenos' (1081-1118) reign is the period when Byzantine foreign policy and ideals peaked in the time of Komnenian Dynasty that begins with Aleksios I Komnenos who revived the state which was collapsing during the late 11th century. Taking advantage of the conflicts among the enemies, using an enemy against another, and acting together with them when necessary for common interests were the usual methods followed in Byzantine foreign policy. Manuel Komnenos, who thought that sometimes subduing the enemies rather than destroying them might be more beneficial, aimed to be the protector and the sole ruler of the Christian world. He, in order to achieve this goal, tried to control Sultan Kılıç Arslan II (1155-1192) and his power, the most important threat to the existence of Byzantium by cooperating with the Anatolian Seljuk Emprie's rivals, the other Turkish states in the area. However, in progressive times, political developments that would later make Kılıç Arslan the strongest ruler of the region have greatly reduced the area of diplomatic maneuver that Manuel Komnenos has moved to achieve his foreign policy goals. In this report, it will be discussed the effects of policies related with Seljuks followed up which ended up with failure on the Byzantium's collapsing course. GİRİŞ İmparator Manuel Komnenos (1143-1180), başarılı bir darbeyle Bizans tahtını ele geçiren ve böylece Bizans tarihinde önemli izler bırakacak olan Komnenoslar Hanedanlğı'nın ilk hükümdarı Aleksios Komnenos'un (1081-1118) torunudur. Ustaca bir organizasyonla iktidara gelen Aleksios Komnenos, aynı beceriyi tahta oturduktan sonra çökmekte olan imparatorluğun kaçınılmaz kaderini değiştirmeğe muvaffak olduğunda da gösterdi. Gerçekten de Aleksios başa geçtiği zaman, artık olağan hale gelmiş, sıkça görülen darbe teşebbüslerinin yanında, imparatorluk dört bir yönden dış düşmanlar tarafından da sıkıştırılmış olup, bu zorlu durumdan kendine bir çıkış yolu bakmaktaydı. Böyle bir zamanda belki de en doğru kişi olarak ortaya çıkan Aleksios, Bizans'ın geleneksel dış politika taktiklerini ustalıkla uyguladı. Düşmanları arasındaki ihtilaflardan yararlanmak, bir

Research paper thumbnail of BİZANS VE HAÇLI SEFERLERİ BYZANTIUM AND THE CRUSADES

III. INES ULUSLARARASI EĞİTİM VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESi TAM METİN KİTABI ( 28 Nisan-01 Mayıs 2018- Alanya/ANTALYA) : III. INES INTERNATIONAL EDUCATION AND SOCIAL SCIENCE CONGRESS FULL TEXT BOOK (28 April-01 May 2018- Alanya/ANTALYA) , 2018

ÖZET: Tamamen Batı projesi olan haçlı seferleri içersinde Bizans Devleti " nin durumu olukça karm... more ÖZET: Tamamen Batı projesi olan haçlı seferleri içersinde Bizans Devleti " nin durumu olukça karmaşıktır. XI. yüzyılda bir haçlı seferi düşüncesi Bizans " ta hiç var olmamıştır. Bizans için Kudüs ve Filistin " in geri alınması sorunu çok soyut bir mesele olup hayati bir öncelik değildi. Onların tek isteği Türklerin politik tehditlerine karşı sadece askerî yardım sağlamaktı ve bunun da Filistin ile hiçbir ilgisi yoktu. Bu nedenle Bizanslılar haçlı seferleri serüvenine gönülsüzce bulaştılar. Bu sırada yalnızca uhrevi amaçlar için değil, aynı zamanda dünyevi beklentileri de olan haçlıların önemli kısmı, Bizanslılar tarafından başkent İstanbul " un varlığına yönelik bir tehdit olarak algılandılar. Nitekim, onlar haçlı kisvesi altında imparatorluk sınırlarına ayak bastıkları ilk andan itibaren Bizans ve Batılılar arasında ihtilaf ve çatışmalar yaşanmıştır. Yine bu arada papalık, haçlı seferlerini planlarken kuşkusuz Hıristiyan dünyasını birleştirmeyi ummuştu. Ancak haçlı seferleri Ortodoks ve Katolik mezheplerini benimsemiş olan Bizanslılar ve Batılı Hıristiyanlar arasındaki ayrılıkları daha da derinleştirdi. Birbirlerinden inanç ve kültürel bakımdan farklı olan ve anlaşılan o ki maksatları da örtüşmeyen bu " Hıristiyan kardeşler " arasındaki çekişmeler 1204 yılında İstanbul " un yağmalanması ve Bizans Devleti " nin parçalanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu bildiride Bizans ve haçlılar arasında yaşanan söz konusu süreç ele alınacaktır. ABSTRACT: The position of the Byzantine State in the crusades, which were completely Western project, was much complicated. In eleventh century there has never been the idea of a crusade in Byzantium. The question of the retrieval of Jerusalem and Palestine for Byzantium was a too vague issue and not a vital priority. Their sole desire was to provide only military aid against the political threats of the Turks and this has nothing to do with Palestine. For this reason, the Byzantines are grudgingly involved in the adventure of the Crusades. Meanwhile, a significant part of the crusaders, who were not only for ethereally purposes but also for earthly expectancies, were perceived as a threat to the existence of the capital Istanbul by the Byzantines. Thus, conflicts between Byzantium and Westerners were experienced from the very first moment that they set their feet to the borders of the empire in the guise of the crusaders. Again in the meantime, while the papacy was planning the crusades, it hoped to unite the Christian world. However, the Crusades further deepened the divergence between the Byzantines and Western Christians, who had adopted Orthodox and Catholic sects. The conflicts between these "Christian brothers", who were different from each other in faith and culture, and apparently whose purposes did not coincide with each other, resulted in the looting of Constantinoplel and the disintegration of the Byzantine Empire in 1204. In this report, the process in question between the Byzantium and the Crusaders will be discussed.

Research paper thumbnail of Haçlı Seferleri Zamanında Bizans ve Batılılar (1096-1204

Sonuç olarak, Bizans ideolojisi ve Bizans elit tabakasının dış politika öncelikleri onların haçlı... more Sonuç olarak, Bizans ideolojisi ve Bizans elit tabakasının dış politika öncelikleri onların haçlı seferlerini tasvip etmeleri ve katkı sağlamalarının önündeki en büyük handikaptı. Çünkü " İstanbul'un güvenliğini temin etmek ve Bizans imparatorlarının Hıristiyan dünyasının en büyük hükümdarı olduğu iddiasının kabulünü sağlamak " şeklinde özetlenebilen Bizans devletinin bu iki maddelik dış politika önceliği haçlı seferlerinin tabiatıyla tamamen çatışmaktaydı. Bu amaçlardan ilkini gerçekleştirmek, yani İstanbul'un güvenliğini temin etmek için, Bizanslılar başlangıçta papanın ruhani otoritesinden faydalanmak istemiş olabilirler. Ancak şu çok açıktır ki, Bizanslıların bu girişimi devletin dış politika amaçlarından ikincisini, yani imparatorun hegemonyasının tanınmasını riske sokacaktı. Çünkü haçlılar, imparatora değil, kendisini " Tanrı'nın altında ve insanın üstünde " bir yere koyan ve bu makamın kendisine " sadece evrensel kiliseyi değil, aynı zamanda bütün dünyayı yönetmesi için " verildiğini iddia eden bir papaya biat etmişlerdi. Papanın dünyevi otorite ile ilgili tavrı da şöyleydi: " nasıl ay, ışığını güneşten alarak yansıtıyorsa, kraliyet iktidarı da ihtişam ve saygınlığını papalık otoritesinden almaktadır "

Research paper thumbnail of Haçlı Seferleri ve İslam Dünyası

Konstantinopolis'in Düşüşü ve Bizans'ın Sonu; Doğu Makedonya Sırp hükümdar ailesi Dragaş'a mensup... more Konstantinopolis'in Düşüşü ve Bizans'ın Sonu; Doğu Makedonya Sırp hükümdar ailesi Dragaş'a mensup olan annesi Helene dolayısıyla Dragazes diye adlandırılan VIII. İoannes'in kardeşi Konstantinos 6 Ocak 1449 yılında Bizans'ın son imparatoru olarak ilan edildi. Osmanlı'da ise II. Mehmed'in başa geçmesi adeta Bizans'ın son zamanlarının habercisiydi. Sultan II. Mehmed Karaman seferinden sonra Konstantinopolis'in fetih hazırlıklarına başladı. Bizans imparatoru da kendi imkânları ölçüsünde önlemler alıyordu. Ancak bütün umudunu zayıfta olsa Batı'nın yardımlarına bağlamıştı. Cenova ve Venedik'ten az da olsa yardım geliyordu. Sultan II. Mehmed ise Rumeli Hisarını bitirdikten sonra Edirne'ye geçerek hazırlıklarına devam etti. Macar asıllı Urban, Saruca ve mimar Muslihiddin kuşatma için toplar dökmüşlerdi. Hazırlıklar bittikten sonra Konstantinopolis önlerine gelen II. Mehmed, 6 Nisan 1453'de büyük topu ateşleyerek kuşatmayı resmen başlattı. 18 Nisan'da ilk büyük hücum yapıldı. Kuşatmada Haliç'teki zinciri kırmak mümkün olmayınca askerlik tarihinde ilk kez 67 gemi Tophane'den yağlı kalaslar üzerinden yürütülerek Kasımpaşa'da Haliç'e indirildi. Artık imparatorlukta ümitsizlik hâkimdi. 23 Mayıs'ta II. Mehmet son defa olarak bir elçi göndererek kentin teslim edilmesini istedi. İmparator "ölmeye hazırız" diyerek teslim olmayı reddetti. 29 Mayıs'ta sabaha karşı bizzat padişah hücumu başlattı. Sabahın ilk ışıklarıyla Osmanlı sancağı surlara dikilmişti. Bizans'ın son imparatoru da son nefesini savaşarak verdi. Sultan II. Mehmed erkânı ile birlikte öğlene doğru şehre girdi ve doğruca Ayasofya'ya gitti. Konstantinopolis'in düşüşüyle birlikte Bizans İmparatorluğu da son bularak tarihin derinliklerine gömülmüş oldu 1453 29 .

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİNİN MUHTELİF FİNANSMAN BİÇİMLERİ VARIOUS FINANCING FORMS OF THE CRUSADES

Öz Haçlı seferleri ortaçağ tarihinin en pahalı serüvenlerinden biridir. Hıristiyanların Avrupa'nı... more Öz Haçlı seferleri ortaçağ tarihinin en pahalı serüvenlerinden biridir. Hıristiyanların Avrupa'nın muhtelif yerlerinden kalabalıklar halinde Kutsal Ülke'ye hareket etmeleri son derece kapsamlı hazırlıklar ve oldukça büyük bir finansı gerektirdi. Bu arada haçlıların başarısı ve haçlı seferlerinin finansmanı sürekli olarak birlikte değerlendirildi. Neredeyse Avrupa'da yaşayan bütün Hıristiyanlara bir külfet olan söz konusu finansman, muhtelif biçimlerde karşılanmaya çalışıldı. Ancak onlar bazen meşru olmayan yollarla ihtiyaçlarını temin ettiler. Bazen de haçlı seferleri için finans sağlama çabaları onların kişisel zenginlik elde etme hırslarıyla birbirine karıştı. Hırsızlık, yağma ve haraç gibi haçlıların tevessül ettikleri bazı finansman yolları dinî bir hareket olarak vaaz edilen haçlı seferlerinin kutsiyetine zarar verdi. Bu çalışmada haçlı seferlerinin finansman sorunları ve farklı finans kaynakları ele alınmaktadır. Abstract The crusades are one of the most expensive adventures in medieval history. Christians' departing from various places of Europe in crowds to the Holy Land, required extremely comprehensive preparations and a highly big finance. Meanwhile crusaders' success and crusades' financing are continously commentated together. The financing in question being a burden to almost all Christians dwelling in Europe, is tried to be provisioned in various forms. However they sometimes provided their needs through illegal ways. And sometimes the efforts to supply the finance for crusades and their greeds to attain personal riches coalesced with each other. Certain financing ways such as robberies, plunders and extortions to which the crusaders resorted, damaged to the holiness of crusades that had been preached as a religious movement. In this study it is discussed the financing problems of the crusades and their different sources of finance. Giriş Günümüze yansımaları bakımından, haçlı seferleri Müslüman ve Hıristiyan âlemlerini derinden etkilemiş, dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Kabaca, Doğu ile Batı veya Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki bir mücadele süreci olarak ifade edebileceğimiz haçlı seferlerinin, muhtelif çalışmalarda etraflı tanımları yapılmış, farklı yönleriyle incelenerek kapsamlı değerlendirilmelerde bulunulmuştur. Bu arada haçlı seferlerinin tamamen uhrevi amaçları olan bir girişim mi yoksa dünyevi maksatları ağır basan bir teşebbüs mü olduğu sık sık tartışılmıştır. Haçlı seferlerini daha ziyade dinî bir hareket olarak gören bazı tarihçiler, Hıristiyanların sadece elde edilebilmesi şüpheli olan maddi bir kazanç için son derece zahmetli ve maliyetli bir işe girişmiş olmalarını pek makul görmemektedirler. Onlar, bu bağlamda, haçlı seferlerinin finansmanında yaşanan zorluklara dikkat çekmektedirler (France, 1994: 3-7). Gerçekten de haçlı seferleri, ortaçağın belki de en külfetli askerî harekâtlarından biri olup daha önce öyle büyük bir çapta herhangi bir organizasyon görülmemişti. O kadar çok sayıda insanın Avrupa'dan binlerce mil uzaklıkta bulunan Kudüs'e yolculuğu son derece kapsamlı ve pahalı hazırlıklar gerektirdi. Yola çıkmadan önce gemilerin kiralanması, atların ve yük hayvanlarının satın alınması, araç gereçler, gıda maddeleri, silahlar ve taşıtların yanında, sefer sırasında ihtiyaç duyulabilecek işçi ve teknik elemanların istihdamı önemli birer masraftı (Richard, 2001: 271). Yine ülkelerinden ayrıldıktan sonra haçlıların satın aldıkları yiyecek maddeleri, yeni atlar ve katırlar ile diğer levazımat için Doğu'da harcadıkları para da onların finansal durumunu zora sokan oldukça büyük bir meblağdı. İşte bu nedenle Papa II. Urbanus, finansal sıkıntılar yüzünden Batılıların haçlı seferine katılmada tereddüt duymamaları için onları sadece uhrevi ödüller ile değil, aynı zamanda maddi bakımdan da motive etme ihtiyacı duydu. Doğu'nun zenginliklerini anlatarak Kudüs'ten " süt ve baldan ırmaklar akan bir ülke…lezzetlerin bol olduğu ikinci bir cennet " diye bahsetti (Carey, 1938: 501; France, 1994: 13) .

Research paper thumbnail of Anadolu Selçuklu Devri Türk-Haçlı münasebetleri(1096-1192)

Research paper thumbnail of Ortaçağ Hıristiyan Dünyasında " Haram Aylar " : " Tanrı Barışı ve Ateşkesi " " Forbidden Months " in Medieval Christian World: " The Peace and Truce of God "

Öz: Bu çalışma İslamiyet öncesinde Arap dünyasında görülen, savaşmanın yasak olduğu haram ayları ... more Öz: Bu çalışma İslamiyet öncesinde Arap dünyasında görülen, savaşmanın yasak olduğu haram ayları ile Ortaçağ Avrupası'nda sulh ve adaleti tesis etme ve şiddetin neden olduğu tahribatları sınırlama maksadıyla ilan edilen " Tanrı Barışı'nı karşılaştırarark incelemektedir. Çalışma Doğu'da ancak nüfuzlu kişiler veya gelenekler sayesinde sağlanabilen barışın, Batı'da kilise önderliğinde geçirilen yasalar ile daha etkin olarak sağlanabildiğini tespit etmektedir. Bunun yanında, Batı'da barış yalnızca barışı tesis edenler ve Hıristiyanlar için uygulanırken diğerleri bu barışın dışında tutulmuşlardı, İslam öncesi Arab toplumunda ise haram aylarında sağlanan barış herkesi kapsamaktaydı. Abstract: This study comparatively examines the concept of Forbidden Months, which prohibited warfare and violence, in the pre-Islamic Arab world and " The Peace and Truce of God " concept of Medieval Europe, which aimed to curb violence and establish peace. The study shows that peace in the East could only be established with the efforts of effective personalities and traditions, while peace in the West was more effective because the Church initiated legislative efforts and institutionalized the process. Nevertheless, the peace in the West applied only to Christians, while the peace established in the pre-Islamic Arabia applied to all indiscriminately. Giriş Bir memlekette toplum halinde yaşayan insanların asayiş ve güvenliğinin sağlanması, sosyal hayatın zaruri bir sonucu olarak ortaya çıkmış olan, devletin esas görevidir. Tarafsız konumuyla bireyleri arasındaki haksızlıkların giderilmesinde önemli bir vazifeyi yerine getiren devlet, kamu düzenini sağlar veya diğer bir ifadeyle, gündelik yaşamın olması gereken seyrinde devam etmesini temin eder. Ancak herhangi bir devlet sisteminin olmadığı ya da yasama, yürütme ve yargı bağlamında görevini yerine getirmediği durumlarda, kargaşa halinin ortaya çıkması olağandır. 1 Ortaçağ'da böyle bir kargaşanın çıkmaması veya neden olabileceği zararların giderilmesi maksadıyla gerek Doğu'da gerekse de Batı'da birtakım girişimler görülmüştür. Doğu'da " örf " ve " âdetler " ve yine vicdanlı ve iyiliksever bazı güçlü kimseler vasıtasıyla adalet tesis edilmeye ve zayıfların hakları korunmaya çalışılmıştır. Batı'da ise Katolik Kilisesi barış ve sükûnetin sağlanmasına yönelik bazı tedbirler alarak, başta kendi mensupları olmak üzere, savunmaya muhtaç kesimlerin himaye edilmesine önayak olmuştur.

Research paper thumbnail of PALMİYE DALI TAŞIYANLAR VE SİLAHLI HACILAR THE PALMERS AND ARMED PILGRIMS

Öz Ortaça'da yayan yola çıkan, silah taımayan ve ihtiyaçlarını yol boyunca hayırseverlerin verdik... more Öz Ortaça'da yayan yola çıkan, silah taımayan ve ihtiyaçlarını yol boyunca hayırseverlerin verdikleriyle karılayan hacılara " palmiye dalı taıyanlar " denmekteydi. Kaba bir hırka ve yuvarlak bir fötr apka giyinen bu tip bir hacı, sırtındaki heybe ve elindeki asa ile hacılıın en saf halini temsil etti. O dönemde Hıristiyanlar için en makbul hacılık Kudüs'teki Kutsal Mezar'ı ziyaret etmekti. Bu ziyaretlere olan ilginin artmasıyla birlikte Hıristiyanlar arasında Kudüs'e sahip olma istei olutu. Daha önceleri palmiye dalı taıyıcıları kılıında gelen Batılı Hıristiyanlar, bu defa silahlı hacılar olarak Kudüs'e yöneldiler. Bu saldırgan tutumlarının bir meruiyet gerekçesi olarak Türklerin Hıristiyanlara sözde eziyetlerinden bahsettiler. Bu çalımada sıradan bir hacılıın haçlı seferlerine dönüümüyle ilgili süreç ele alınmaktadır. Abstract The pilgrims who set out on foot, carried no weapon and provisioned the needs with the alms from benefactors all the way in medieval were called " palmers ". This type of pilgrim, wearing a rough cloack and a round felt hat, symbolized the purest status of the pilgrimage with the saddlebag over his shoulder and a staff in his hand. In that epoch, the most acceptable pilgrimage was to visit the Holy Sepulcher in Jerusalem. Together with the increase of interest in these visits, it was formed the wish to have Jerusalem between Christians. Western Christians formerly had been come in the shape of palmers, this time fronted to Jerusalem as armed pilgrims. As a justification of their these aggrassive attitudes, they refered to the so-called torments inflicted by Turks against the Christians. In this study, it is discussed the process regarding with the transmutation of an ordinary pilgrimage to the crusades. Giri Sıcak ve tropikal iklimlerde yetien ve çok sayıda türü olan palmiyegiller familyasına mensup aaçlar, hurma ve hindistancevizi gibi yenilebilir meyveleri ve yine tohumlarından elde edilen palmiye yaı haricinde, birtakım sembolik anlamlar ihtiva etmeleri bakımından da muhtelif din ve kültürlerde mühim bir yere sahiptirler. Bu nedenle tarihin en eski dönemlerinden beri iir, roman veya dier metinlerde palmiye adına; mimari yapılar, heykeller, ev eyaları ve basılmı paralar gibi görsel sanat eserlerinde ise, palmiye aacı veya dalının çizim ya da kabartma eklinde tasvirine sıkça rastlamak mümkündür. Özellikle hurma olarak düünüldüünde " cennete ait " bir meyve aacı olarak palmiye, Yahudiler ve Müslümanlar bakımından önemli bir motiftir (Nigosian, 2004: 124; Bozkurt, 1998: 392).

Research paper thumbnail of HAÇLI SEFERLERİ ZAMANINDA AVRUPA'DA ANTİSEMİTİZM (1096-1190) Antisemitism in Europe During the Crusades (1096-1190

ÖZET Haçlı seferleri konusu, öncelikli olarak, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında, hesabı belk... more ÖZET Haçlı seferleri konusu, öncelikli olarak, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında, hesabı belki de hâlâ kapanmamış, bir meseleyle alakalıdır. Bununla birlikte haçlı yemini etmiş batılı Hıristiyanlar, yalnızca Müslümanları hedef almamışlardır. Haçlı seferi güzergâhları üzerinde veya civarında bulunan farklı mezheplerdeki diğer Hıristiyanlar ve keza Yahudiler de haçlı seferlerinin önemli ölçüde mağdur-ları olmuşlardır. Bu çalışmada, haçlı seferleri bağlamında, Musevilere yapılan sal-dırılar anlatılmakta ve öteden beri Avrupa'da var olan antisemitizm ele alınmak-tadır. ABSTRACT The subject of crusade, is concerned primarily with a matter that its account perhaps hasn't still closed. Neverthless, western Christians who had sworn a crusading vow didn't have only the Muslims as their target. The other Christians from different sects and Jews likewise, who dwell on the route of the crusades or in its vicinity, had been victims of the crusades at an important degree. In this study, in the context of the crusades, it is told the attacks to the Jews and discussed the antisemitism existing all along.

Research paper thumbnail of İmparator I. Aleksios Komnenos (1081-1118) Döneminde Bizans ve Haçlılar Arasındaki İhtilaflar The Controversies Between Byzantium and the Crusaders in the Period of Emperor I. Alexios Komnenos (1081-1118

Özet Haçlı seferleri, Doğu ve Batı veya Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında yaşanan ve yaklaşık... more Özet Haçlı seferleri, Doğu ve Batı veya Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında yaşanan ve yaklaşık iki yüzyıllık bir dönemi kapsayan bir mücadele sürecidir. Bu süreç aynı zamanda Doğu Roma İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla neticelenen bir dizi gelişmeleri ifade eder. Oysaki haçlı seferlerinin başlangıçta esas maksatlarından birisi Türkler karşısında mücadele etmekte zorluklar yaşayan Bizans Devleti'ne yardım etmek ve orada yaşayan Hıristiyanları kurtarmaktı. Bu bağlamda İmparator I. Aleksios Komnenos'un dönemi çok önemlidir. Çünkü Bizans ve Batılılar arasındaki ilişkileri ilk andan itibaren olumsuz etkileyen haçlı seferleri onun zamanında başlamıştır. Hıristiyanlığı yorumlama ile ilgili inanç farklılıklarından, dünyevi meselelerle alakalı kültürel başkalıklara kadar birçok konuda birbirleriyle uyuşmayan bu iki kesim arasında " öteki taraf " hakkında var olan önyargı ve kuşkular haçlı seferleriyle birlikte açık bir çatışmaya dönüşmüştür. Bu çalışmada söz konusu münasebetler ve Bizans ve haçlı ilişkilerinin daha sonraki gidişatını belirleyen, Aleksios'un haçlılara yönelik tavrı ve benimsediği politikalar ele alınmaktadır. Abstract The crusades is a duration of struggle subsisted between East and West or Christians and Muslims and comprises a period of two centruies. This duration at the same time states a series of prgress resulted with the crash of Eastern Roman Empire. But in the beginning the main objectives of the crusades was to help Byzantine State that has difficulties in struggling with Turks and to rescue the Christians who dwell there. In this context the period of Emperor I. Alexios Komnenos is very important. Because the crusades that affects the relations between Byzantium and Westerners negatively from the first moment had begun in his time. The prejudgements and doubts about " the other side " existing between these two sections that don't get along each other in many affairs from the religious differences concerning the explication of Christinaty to cultural distinctions, regarding earthly matters,turned to open conflicts with the crusades. In this study, it is discussed the relations in question and the Alexios' attitudes toward to crusaders and the politics he adopted which determine the following state of affairs of the relations of Byzantium and Crusaders.