Ali Durmuş - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Ali Durmuş
Apjir - academic platform journal of islamic research, Apr 11, 2021
Bu makale XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir as... more Bu makale XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir asır boyunca devleti çeşitli yönlerden meşgul eden ve bazı kutuplaşmalara neden olan Kadızâdeliler Hareketinin musâfaha ve inhinâ ile ilgili görüşlerini içermektedir. Kadızâde Mehmed Efendi'ye (öl. 1045/1635) nispetle Kadızâdeliler olarak anılan söz konusu hareket tarih boyunca çeşitli zamanlarda ve coğrafyalarda tartışılan bir takım itikadî, fıkhî ve tasavvufî meseleleri yeniden gündeme taşımıştır. Bu meseleler arasında musâfaha ve inhinâ da bu açıdan dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bu noktadan hareketle, çalışmamızın temeli onların bu iki kavram hakkındaki düşünceleri üzerine oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra Kadızâdeliler hareketinin ortaya çıkışından itibaren tarihi süreç içerisindeki gelişiminden, hareketi temsil eden liderlerden ve mutasavvıf muhaliflerinden kısaca bahsedilmiştir. Ayrıca Kadızâdelilerden önce, tarih boyunca İslâm ulemâsı arasında çeşitli yönlerle tartışılan "musâfaha ve inhinâ" kavramlarının anlamları ele alınmış, ulemâ ve fukahânın konuyla ilgili lehte ve aleyhte olan görüşleri aktarılarak değerlendirilmiştir. Ardından söz konusu iki konuya yer veren Kadızâde Mehmed Efendi, Ahmed Rûmî Akhisârî (öl. 1041/1631-32), Üstuvânî Mehmed Efendi (öl. 1071/1661) ve Vânî Mehmed Efendi'nin(öl. 1096/1685) konuyla ilgili görüşleri aktarılarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte Kadızadelilerin muhalifleri olan Halvetîlerden konuya dair fikir beyan eden Abdülmecid Sivâsî Efendi'nin (öl. 1049/1639) düşünceleri de kısaca özetlenmiştir.
The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in th... more The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in the Ottoman state since its foundation, have been among he most discussed issues between the ulama and mashāyikh, especially since the 15th century. In terms of the opinions expressed, it is possible to divide the ulama and mashāyıkh on this issue into two as those who defend the religious legitimacy of dawarān al-sūfiya and those who claim that it is not permissible. The first of these groups is mostly mashāyikh and the second is the ulama. The aforementioned discussions have increased since the beginnig of the 16th century and continued until the 17th century. Some sects such as Halwatī and Mawlawī sects were adversely affected by these disputes due to their adoption of vocal dhikr. On the one hand, various books that reveal the legitimacy of the dawarān were written upon the discussion, on the other hand some works of rejection of these books were written. The works written on this subject have formed a samā-dawarān literature over time. In the 17th century the discussion started again with some radical attitudes and thoughts of the Qādī-zādelīs movement, which was shaped around the thoughts of Qādī-zāde Mehmed Efendi (d. 1045/1635). With the opposition of Halwatī mashāyıkh to them, a number of pros and cons were writen on the subject. So in this study, the historical course of discussions between the Qādī-zādelīs and the Sivāsīs was handled and the works written by the either party on the subject and the views they put forward were conveyed. In addition, the denominational and mystical reasons underlying the samā-dawarān of the Qādī-zādelīs were questioned.
DergiPark (Istanbul University), Jun 27, 2021
The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in th... more The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in the Ottoman state since its foundation, have been among he most discussed issues between the ulama and mashāyikh, especially since the 15th century. In terms of the opinions expressed, it is possible to divide the ulama and mashāyıkh on this issue into two as those who defend the religious legitimacy of dawarān al-sūfiya and those who claim that it is not permissible. The first of these groups is mostly mashāyikh and the second is the ulama. The aforementioned discussions have increased since the beginnig of the 16th century and continued until the 17th century. Some sects such as Halwatī and Mawlawī sects were adversely affected by these disputes due to their adoption of vocal dhikr. On the one hand, various books that reveal the legitimacy of the dawarān were written upon the discussion, on the other hand some works of rejection of these books were written. The works written on this subject have formed a samā-dawarān literature over time. In the 17th century the discussion started again with some radical attitudes and thoughts of the Qādī-zādelīs movement, which was shaped around the thoughts of Qādī-zāde Mehmed Efendi (d. 1045/1635). With the opposition of Halwatī mashāyıkh to them, a number of pros and cons were writen on the subject. So in this study, the historical course of discussions between the Qādī-zādelīs and the Sivāsīs was handled and the works written by the either party on the subject and the views they put forward were conveyed. In addition, the denominational and mystical reasons underlying the samā-dawarān of the Qādī-zādelīs were questioned.
Bu makale, iThenticate yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir/This article has been... more Bu makale, iThenticate yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir/This article has been scanned by iThenticate. No plagiarism detected.
Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi, 2021
Bu makale 17. Yüzyılda Osmanlı Devletinde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir asır ... more Bu makale 17. Yüzyılda Osmanlı Devletinde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir asır boyunca devleti çeşitli yönlerden meşgul eden ve bazı kutuplaşmalara neden olan Kadızâdeliler Hareketi’nin musâfaha ve inhinâ ile ilgili görüşlerini içermektedir. Kadızâde Mehmed Efendi’ye nispetle Kadızâdeliler olarak anılan söz konusu hareket tarih boyunca çeşitli zamanlarda ve coğrafyalarda tartışılan bir takım itikadî, fıkhî ve tasavvufî meseleleri yeniden gündeme taşımıştır. Bu meseleler arasında musâfaha ve inhinâ da bu açıdan dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bu noktadan hareketle, çalışmamızın temeli onların bu iki kavram hakkındaki düşünceleri üzerine oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra Kadızâdeliler hareketinin ortaya çıkışından itibaren tarihi süreç içerisindeki gelişiminden, hareketi temsil eden liderlerden ve mutasavvıf muhaliflerinden kısaca bahsedilmiştir. Ayrıca Kadızâdelilerden önce, tarih boyunca İslam uleması arasında çeşitli yönlerle tartışılan “musâfaha ve inhinâ” kavraml...
Bu makale, 17. yuzyil Osmanli Devleti'nde ortaya cikan Kadizâdeliler hareketinin oncusu olan ... more Bu makale, 17. yuzyil Osmanli Devleti'nde ortaya cikan Kadizâdeliler hareketinin oncusu olan Kadizâde Mehmed Efendi'nin (ol. 1045/1635) Risâle-i Mudâfa‘a adli eserinin tercume, tahkik ve degerlendirmesinden tesekkul etmektedir. Risâle-i Mudâfa‘a simdiye dek bilinmeyen ve ilk defa bu calismamizla bilim dunyasina kazandirilan onemli bir eserdir. Kadizâde'nin hayati ve egitimine dair kaynaklarda zikredilen bilgiler kisitli ve mukerrer oldugu icin, Kadizâde'nin bir nevi otobiyografisi olarak kabul edebilecegimiz bu eser, hayati ve egitimine dair bircok supheyi gidermesi bakimindan oldukca onem arz etmektedir. Risale iki kisimdan olusmaktadir. Birinci kisim savunma niteligindedir. Zira Kadizâde Mehmed Efendi, Ibn Arabi ile ilgili gorusleri nedeniyle muhalifleri tarafindan kendisine iftira atildigini ve hakkinda karalamalar yapildigini iddia ederek kendisini mudafaa etmektedir. Ikinci bolum ise, hayati ve ilmi kisiligi hakkinda ayrintili bilgi vererek kendini detayli bir s...
This study aims to transcribe and evaluate a book entitled I'tikād Risālesi, which remained unkno... more This study aims to transcribe and evaluate a book entitled I'tikād Risālesi, which remained unknown until recently and is penned by Ahmad Rūmī Akhisārī (d. 1041/1631-32). The author is one of the leaders of Qādī-zādelis Movement that emerged for some religious and political reasons during the Ottoman Empire in the 17th century. I'tikād Risālesi, is composed of a few pages that highlight Akhisārī's opinions regarding the importance of learning and teaching positive sciences ('ulūm al-'akliyye) and transferred sciences ('ulūm al-nakliyye). Akhisārī penned the book to express own opinions about education of positive and transferred sciences and to fill the research gap in this field. Moreover, the our study intends to reveal and evaluate Akhisārī's opinions related to such forms of sciences with reference to this book. İn addition, the study aims to determine his attitude about the science of Kalam by applying the his concepts to other books of the same author. Thus, the study evaluates and analyzes denominational belonging of the author. Vievs about sciences of Akhisārī who one of the leaders of aforesaid movement which is both accused by Salafism and asserted its showing up based on Birgivī (d. 981/1573) only is having feature that shake to these claims. Therefore, the study both fills these research gaps about these claims and makes aforesaid book which is never known until recently available to researchers who is researcing in this branch.
KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 2021
Üstüvânî Mehmed Efendi'nin Bilinmeyen Risâlesi Akaid Kitabı ve Tahlili (Transkripsiyon-Değerlendirme)
Üstüvânî Mehmed Efendi'nin Bilinmeyen Risâlesi Akaid Kitabı ve Tahlili (Transkripsiyon-Değerlendirme)
e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi, 2014
Hz. Osman'ın halifeliği zamanında (h. 24-36), siyasî, ekonomik ve dinî bir takım problemlerin ort... more Hz. Osman'ın halifeliği zamanında (h. 24-36), siyasî, ekonomik ve dinî bir takım problemlerin ortaya çıkmasıyla ilk defa halk ayaklanması vuku bulmuş, Hz. Osman kendi evinde canice katledilmişti. Bu olay ilk ihtilal, halifeye karşı başarılı olan ilk ayaklanma gibi bir takım ilkleri de bünyesinde barındırmaktadır. Çünkü ilk kez Müslüman olduğunu iddia eden bir grup tarafından Müslüman bir halife öldürülmüştü. Hz. Osman'ın öldürülmesi bu sorunların hiçbirine bir çözüm sunmamış, bilakis durumu daha da karmaşık ve halledilmesi imkânsız büyük bir siyasi-dinî mesele haline getirmiştir. Ayrıca bu durum bir domino etkisi yaratarak Hz. Ali'nin halifelik makamına getirilişinden ölümüne kadar Cemel Vakası ve Sıffîn Savaşı gibi birçok problemin başlangıç noktası olmuştur. İşte bütün bu ihtilaflar ve ihtilafların çıkış noktaları asırları delerek günümüze kadar problem olma özelliğini korumuş ve Mürcîe, Şîâ, Havaric ve Ana Kitle/Ehl-i Sünnet'in doğuşunun temel sebebi haline gelmiştir. Burada tanıtacağımız Kemaleddin Şükrü Orbay'ın İslam Tarihinde Nifak: Ali adlı eseri 2 Hz. Osman'a karşı girişilen isyandan Hz.
Apjir - academic platform journal of islamic research, Apr 11, 2021
Bu makale XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir as... more Bu makale XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir asır boyunca devleti çeşitli yönlerden meşgul eden ve bazı kutuplaşmalara neden olan Kadızâdeliler Hareketinin musâfaha ve inhinâ ile ilgili görüşlerini içermektedir. Kadızâde Mehmed Efendi'ye (öl. 1045/1635) nispetle Kadızâdeliler olarak anılan söz konusu hareket tarih boyunca çeşitli zamanlarda ve coğrafyalarda tartışılan bir takım itikadî, fıkhî ve tasavvufî meseleleri yeniden gündeme taşımıştır. Bu meseleler arasında musâfaha ve inhinâ da bu açıdan dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bu noktadan hareketle, çalışmamızın temeli onların bu iki kavram hakkındaki düşünceleri üzerine oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra Kadızâdeliler hareketinin ortaya çıkışından itibaren tarihi süreç içerisindeki gelişiminden, hareketi temsil eden liderlerden ve mutasavvıf muhaliflerinden kısaca bahsedilmiştir. Ayrıca Kadızâdelilerden önce, tarih boyunca İslâm ulemâsı arasında çeşitli yönlerle tartışılan "musâfaha ve inhinâ" kavramlarının anlamları ele alınmış, ulemâ ve fukahânın konuyla ilgili lehte ve aleyhte olan görüşleri aktarılarak değerlendirilmiştir. Ardından söz konusu iki konuya yer veren Kadızâde Mehmed Efendi, Ahmed Rûmî Akhisârî (öl. 1041/1631-32), Üstuvânî Mehmed Efendi (öl. 1071/1661) ve Vânî Mehmed Efendi'nin(öl. 1096/1685) konuyla ilgili görüşleri aktarılarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte Kadızadelilerin muhalifleri olan Halvetîlerden konuya dair fikir beyan eden Abdülmecid Sivâsî Efendi'nin (öl. 1049/1639) düşünceleri de kısaca özetlenmiştir.
The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in th... more The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in the Ottoman state since its foundation, have been among he most discussed issues between the ulama and mashāyikh, especially since the 15th century. In terms of the opinions expressed, it is possible to divide the ulama and mashāyıkh on this issue into two as those who defend the religious legitimacy of dawarān al-sūfiya and those who claim that it is not permissible. The first of these groups is mostly mashāyikh and the second is the ulama. The aforementioned discussions have increased since the beginnig of the 16th century and continued until the 17th century. Some sects such as Halwatī and Mawlawī sects were adversely affected by these disputes due to their adoption of vocal dhikr. On the one hand, various books that reveal the legitimacy of the dawarān were written upon the discussion, on the other hand some works of rejection of these books were written. The works written on this subject have formed a samā-dawarān literature over time. In the 17th century the discussion started again with some radical attitudes and thoughts of the Qādī-zādelīs movement, which was shaped around the thoughts of Qādī-zāde Mehmed Efendi (d. 1045/1635). With the opposition of Halwatī mashāyıkh to them, a number of pros and cons were writen on the subject. So in this study, the historical course of discussions between the Qādī-zādelīs and the Sivāsīs was handled and the works written by the either party on the subject and the views they put forward were conveyed. In addition, the denominational and mystical reasons underlying the samā-dawarān of the Qādī-zādelīs were questioned.
DergiPark (Istanbul University), Jun 27, 2021
The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in th... more The samā and the dawarān which have been a ritual by various sufi schools that have existed in the Ottoman state since its foundation, have been among he most discussed issues between the ulama and mashāyikh, especially since the 15th century. In terms of the opinions expressed, it is possible to divide the ulama and mashāyıkh on this issue into two as those who defend the religious legitimacy of dawarān al-sūfiya and those who claim that it is not permissible. The first of these groups is mostly mashāyikh and the second is the ulama. The aforementioned discussions have increased since the beginnig of the 16th century and continued until the 17th century. Some sects such as Halwatī and Mawlawī sects were adversely affected by these disputes due to their adoption of vocal dhikr. On the one hand, various books that reveal the legitimacy of the dawarān were written upon the discussion, on the other hand some works of rejection of these books were written. The works written on this subject have formed a samā-dawarān literature over time. In the 17th century the discussion started again with some radical attitudes and thoughts of the Qādī-zādelīs movement, which was shaped around the thoughts of Qādī-zāde Mehmed Efendi (d. 1045/1635). With the opposition of Halwatī mashāyıkh to them, a number of pros and cons were writen on the subject. So in this study, the historical course of discussions between the Qādī-zādelīs and the Sivāsīs was handled and the works written by the either party on the subject and the views they put forward were conveyed. In addition, the denominational and mystical reasons underlying the samā-dawarān of the Qādī-zādelīs were questioned.
Bu makale, iThenticate yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir/This article has been... more Bu makale, iThenticate yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir/This article has been scanned by iThenticate. No plagiarism detected.
Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi, 2021
Bu makale 17. Yüzyılda Osmanlı Devletinde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir asır ... more Bu makale 17. Yüzyılda Osmanlı Devletinde dinî siyasî sebeplerle ortaya çıkan, yaklaşık bir asır boyunca devleti çeşitli yönlerden meşgul eden ve bazı kutuplaşmalara neden olan Kadızâdeliler Hareketi’nin musâfaha ve inhinâ ile ilgili görüşlerini içermektedir. Kadızâde Mehmed Efendi’ye nispetle Kadızâdeliler olarak anılan söz konusu hareket tarih boyunca çeşitli zamanlarda ve coğrafyalarda tartışılan bir takım itikadî, fıkhî ve tasavvufî meseleleri yeniden gündeme taşımıştır. Bu meseleler arasında musâfaha ve inhinâ da bu açıdan dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bu noktadan hareketle, çalışmamızın temeli onların bu iki kavram hakkındaki düşünceleri üzerine oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra Kadızâdeliler hareketinin ortaya çıkışından itibaren tarihi süreç içerisindeki gelişiminden, hareketi temsil eden liderlerden ve mutasavvıf muhaliflerinden kısaca bahsedilmiştir. Ayrıca Kadızâdelilerden önce, tarih boyunca İslam uleması arasında çeşitli yönlerle tartışılan “musâfaha ve inhinâ” kavraml...
Bu makale, 17. yuzyil Osmanli Devleti'nde ortaya cikan Kadizâdeliler hareketinin oncusu olan ... more Bu makale, 17. yuzyil Osmanli Devleti'nde ortaya cikan Kadizâdeliler hareketinin oncusu olan Kadizâde Mehmed Efendi'nin (ol. 1045/1635) Risâle-i Mudâfa‘a adli eserinin tercume, tahkik ve degerlendirmesinden tesekkul etmektedir. Risâle-i Mudâfa‘a simdiye dek bilinmeyen ve ilk defa bu calismamizla bilim dunyasina kazandirilan onemli bir eserdir. Kadizâde'nin hayati ve egitimine dair kaynaklarda zikredilen bilgiler kisitli ve mukerrer oldugu icin, Kadizâde'nin bir nevi otobiyografisi olarak kabul edebilecegimiz bu eser, hayati ve egitimine dair bircok supheyi gidermesi bakimindan oldukca onem arz etmektedir. Risale iki kisimdan olusmaktadir. Birinci kisim savunma niteligindedir. Zira Kadizâde Mehmed Efendi, Ibn Arabi ile ilgili gorusleri nedeniyle muhalifleri tarafindan kendisine iftira atildigini ve hakkinda karalamalar yapildigini iddia ederek kendisini mudafaa etmektedir. Ikinci bolum ise, hayati ve ilmi kisiligi hakkinda ayrintili bilgi vererek kendini detayli bir s...
This study aims to transcribe and evaluate a book entitled I'tikād Risālesi, which remained unkno... more This study aims to transcribe and evaluate a book entitled I'tikād Risālesi, which remained unknown until recently and is penned by Ahmad Rūmī Akhisārī (d. 1041/1631-32). The author is one of the leaders of Qādī-zādelis Movement that emerged for some religious and political reasons during the Ottoman Empire in the 17th century. I'tikād Risālesi, is composed of a few pages that highlight Akhisārī's opinions regarding the importance of learning and teaching positive sciences ('ulūm al-'akliyye) and transferred sciences ('ulūm al-nakliyye). Akhisārī penned the book to express own opinions about education of positive and transferred sciences and to fill the research gap in this field. Moreover, the our study intends to reveal and evaluate Akhisārī's opinions related to such forms of sciences with reference to this book. İn addition, the study aims to determine his attitude about the science of Kalam by applying the his concepts to other books of the same author. Thus, the study evaluates and analyzes denominational belonging of the author. Vievs about sciences of Akhisārī who one of the leaders of aforesaid movement which is both accused by Salafism and asserted its showing up based on Birgivī (d. 981/1573) only is having feature that shake to these claims. Therefore, the study both fills these research gaps about these claims and makes aforesaid book which is never known until recently available to researchers who is researcing in this branch.
KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 2021
Üstüvânî Mehmed Efendi'nin Bilinmeyen Risâlesi Akaid Kitabı ve Tahlili (Transkripsiyon-Değerlendirme)
Üstüvânî Mehmed Efendi'nin Bilinmeyen Risâlesi Akaid Kitabı ve Tahlili (Transkripsiyon-Değerlendirme)
e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi, 2014
Hz. Osman'ın halifeliği zamanında (h. 24-36), siyasî, ekonomik ve dinî bir takım problemlerin ort... more Hz. Osman'ın halifeliği zamanında (h. 24-36), siyasî, ekonomik ve dinî bir takım problemlerin ortaya çıkmasıyla ilk defa halk ayaklanması vuku bulmuş, Hz. Osman kendi evinde canice katledilmişti. Bu olay ilk ihtilal, halifeye karşı başarılı olan ilk ayaklanma gibi bir takım ilkleri de bünyesinde barındırmaktadır. Çünkü ilk kez Müslüman olduğunu iddia eden bir grup tarafından Müslüman bir halife öldürülmüştü. Hz. Osman'ın öldürülmesi bu sorunların hiçbirine bir çözüm sunmamış, bilakis durumu daha da karmaşık ve halledilmesi imkânsız büyük bir siyasi-dinî mesele haline getirmiştir. Ayrıca bu durum bir domino etkisi yaratarak Hz. Ali'nin halifelik makamına getirilişinden ölümüne kadar Cemel Vakası ve Sıffîn Savaşı gibi birçok problemin başlangıç noktası olmuştur. İşte bütün bu ihtilaflar ve ihtilafların çıkış noktaları asırları delerek günümüze kadar problem olma özelliğini korumuş ve Mürcîe, Şîâ, Havaric ve Ana Kitle/Ehl-i Sünnet'in doğuşunun temel sebebi haline gelmiştir. Burada tanıtacağımız Kemaleddin Şükrü Orbay'ın İslam Tarihinde Nifak: Ali adlı eseri 2 Hz. Osman'a karşı girişilen isyandan Hz.