İlhan Aras | Nevsehir Haci Bektas Veli University (original) (raw)
Papers by İlhan Aras
Akademik Yaklaşımlar Dergisi, 2022
The history of European Union integration has passed through many milestones and member countries... more The history of European Union integration has passed through many milestones and member countries have overcome crises each time. In this context, Germany has been the most outstanding country among all member states. On the one hand, Germany has become an economic power by overcoming its historical problems, and on the other hand, it is the country that has taken responsibility for European integration. The study focuses on the Merkel era and Germany’s role in the major
crises of European integration during this period. Merkel was the first name that came to mind in every major crisis in the European Union. In the study, the Euro Zone crisis and the Syrian refugee crisis were defined as the main problems of the Merkel era. These fundamental problems also attract attention because they are the most prominent topics in the literature. In this context, Merkel's political career and the literature about Merkel were mentioned first. In the following chapters, the respective crisis was discussed and Merkel's attitude toward crisis was examined.
The study differs from the literature by using the concept of “Merkel effect”. As a result, it was claimed that Merkel was the most important political figure in resolving these crises.
İçtimaiyat, 2022
China is making important initiatives in economic and political issues to become a global power. ... more China is making important initiatives in economic and
political issues to become a global power. China's
initiatives determine the approaches of other countries,
especially those who see China as a threat. In this context,
“sharp power” (锐实力) as a new concept of International
Relations literature has been used to define China. In this
study, the emergence of sharp power concept is
discussed; China's sharp power policies are illustrated with
various examples; and criticisms directed to the concept
are mentioned. Also, many problems related to the
concept have been shown, and a holistic approach to the
concept has been put forward in the study. In this study,
based on the literature, it has been shown that there is a
“concept war” between the global powers and that China
is left behind in this framework. In International Relations
studies, the aims of states in international politics or
cooperation or conflict situations with other countries are
analyzed with smart power, soft power and many other
concepts. With this study, it is aimed to contribute to both
the International Relations discipline and the Chinese
foreign policy literature with sharp power, which is a new
concept in the discipline of International Relations.
Türk İdare Dergisi, 2022
Covid-19 salgını, ekonomik ve siyasi açıdan bütün ülkeleri önemli ölçüde etkilemiştir. Salgın Çin... more Covid-19 salgını, ekonomik ve siyasi açıdan bütün ülkeleri önemli ölçüde etkilemiştir. Salgın Çin’de başladığı için Çin, hem salgından etkilenmiş hem de salgınla mücadelede en önemli ülke olmuştur. Çin lideri Xi Jinping’in salgın sürecindeki rolü ve etkinliği de bu çerçevede öne çıkmaktadır. Xi’nin Çin’i küresel bir güç yapma hedefi bu süreçte önemli bir sınav vermiştir. Çin tarafından yaratılan “insanlık için ortak gelecek topluluğu (人类命运共同体)” kavramı Çin’in Covid-19 ile mücadelesinde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Bu çerçevede çalışmada öncelikle “insanlık için ortak gelecek topluluğu” kavramı detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Sonraki bölümde Xi’nin salgınla mücadelesindeki politikaları ve söylemleri incelenmiştir. Son bölümde ise, Xi’nin salgın sürecindeki politikalarına yönelik eleştiriler gösterilmiştir. Böylece çalışma özellikle Xi’ye odaklanmakta ve Xi’nin salgınla mücadelesini” ortak gelecek topluluğu” kavramı çerçevesinde değerlendirmektedir. Sonuç olarak çalışmada, Xi’nin salgın sürecinde bu kavramı diğer ülkelere aktarabildiği ve salgınla mücadelede genel anlamda başarılı bir sınav verdiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Güvenlik Çalışmaları Dergisi, 2020
Çin, ekonomik olarak 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi haline gelmiştir. Ancak bu güçlü ekonominin bi... more Çin, ekonomik olarak 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi haline gelmiştir. Ancak bu güçlü ekonominin birçok siyasi sorunu vardır. Tarihsel geçmişiyle Çin için önemli bir yere sahip olan Hong Kong, 1997 yılında Çin’e devredilmesinden sonra “Tek Ülke İki Sistem” modeli ile yönetilmeye devam etmiştir. Bu süreçte, Hong Kong’da gerçekleşen 2014 Şemsiye Hareketi ve 2019 protestoları Çin ile gerginliğin giderek artmasına neden olmuştur. Bu çerçevede, Çin’in en güçlü liderlerinden biri olarak kabul edilen Xi Jinping’in 2014 ve 2019 Hong Kong protestolarına yaklaşımı bu sorunun çözümünde belirleyici olmaktadır. Çalışmada, 2014 Şemsiye Hareketi ve 2019 yıllarındaki protestoların genel bir değerlendirilmesi yapılmış ve Xi Jinping’in protestolara yaklaşımlarındaki benzerlikler ve farklılıklar kronolojik olarak gösterilmiştir. Sonuç olarak, Xi Jinping’in yönetimdeki gücünü artırmasının ve Trump yönetimindeki ABD’nin protestolara yaklaşımının Xi Jinping’in 2019 protestolarına daha sert tepki vermesine sebep olduğu ortaya konulmuştur.
Euro Politika Dergisi, 2020
International Journal of Politics and Security, 2020
21. yüzyıl, küresel siyasette birçok bölgede protestolar ve toplumsal hareketlere tanık olmaktadı... more 21. yüzyıl, küresel siyasette birçok bölgede protestolar ve toplumsal hareketlere tanık olmaktadır. Bu olaylar, ekonomik sorunlardan özgürlük mücadelesine kadar geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir. Bu çerçevede özellikle dikkat çeken Hong Kong, tarihsel geçmişiyle ekonomik ve siyasi olarak Çin için önemli bir yere sahip olmuştur. Son yıllarda sıklıkla gündeme gelen Hong Kong protestoları Çin ile gerginliğin giderek artmasına neden olmuştur. Çin için hassas konular arasında yer alan Hong Kong, birçok aktörün dikkatini çekmiştir. Bu çerçevede, Hong Kong’daki protestolara küresel güçlerin yaklaşımları Çin açısından önemli olmaktadır. Çalışmada ele alınan iki aktör olan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Çin’in ekonomik ve siyasi hayatında ilk sıralarda olması nedeniyle önemlidir. Çalışmada öncelikle Hong Kong protestolarının genel bir değerlendirilmesi yapılmış, sonraki bölümlerde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin protestolara yaklaşımları kronolojik olarak ortaya konulmuştur. İki aktörün yaklaşımı liderler, kurum ve organ temsilcilerinin söylemleri temelinde gösterilmiştir. Böylece, Hong Kong protestolarıyla ilgili olarak iki önemli aktörün yaklaşımlarındaki benzerlikler ve farklılıklar temelinde bazı çıkarımlar yapmak mümkün olacaktır. Çalışmada, protestolar karşısında ABD’nin AB’den daha sert söylemlerinin olduğu, Trump yönetiminin sorunun doğrudan taraflarından biri haline geldiği görülmüştür.
Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi, 2020
Türkiye, güvenlik ve terör sorunları nedeniyle Irak ve Suriye'de birçok operasyon yapmıştır. Suri... more Türkiye, güvenlik ve terör sorunları nedeniyle Irak ve Suriye'de birçok operasyon yapmıştır. Suriye’ye yapılan Barış Pınarı Harekâtı’nı da bu çerçevede ele almak mümkündür. Harekât, küresel güçlerden
uluslararası örgütlere, komşu ülkelerden Arap dünyasına kadar geniş bir yelpazede yankı bulmuştur. Bu çerçevede, Barış Pınarı Harekâtı’ndan dolayı Türkiye’ye karşı olumsuz açıklamalar da dikkat çekmiştir. Çalışmada, Körfez Arap ülkelerinin Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na yaklaşımı ele alınacaktır. Türkiye'nin Harekâtı’na karşı yaklaşım, Körfez Arap ülkeleri olan Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in lider veya yetkililerinin söylemlerinden
hareketle incelenmiştir. Çalışmada, Katar haricindeki Körfez Arap ülkelerinin Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na yaklaşımlarının olumsuz olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.
Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 2020
Almanya için Alternatif Partisi (AfD/Alternative für Deutschland), 2017 Almanya Federal Meclis se... more Almanya için Alternatif Partisi (AfD/Alternative für Deutschland), 2017 Almanya Federal Meclis seçimlerinde %12.6 oy oranıyla büyük bir başarı elde etmiştir. Parti, programında ve seçim kampanyalarında özellikle göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığına vurgu yapmıştır. Angela Merkel hükümetlerinin mülteci politikasıyla ilgili sert eleştirileri, Avrupa’da güçlenen aşırı sağ popülizm ve Arap Baharı sonrası Avrupa’ya artan göçler partinin güçlenmesine neden olmuştur. AfD etkisiyle, diğer siyasi partiler de göçmenlerle ilgili söylemlerini sertleştirmişlerdir. Çalışma, AfD’nin göçmen karşıtlığını parti lider ve üyelerinin resmi söylemleri ve literatürden hareketle inceleyecektir. Partinin göçmen karşıtlığı, partinin kurulduğu 2013 yılından 2018’e kadar olan dönemde kronolojik olarak ele alınacaktır. Böylece, Avrupa’nın popülist/aşırı sağ partilerinin göç konusuna yaklaşımı ile ilgili literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, 2019
Avrupa Sayıştayı, Avrupa Birliği’nin bir kurumu olarak 40 yılı aşkın bir süredir faaliyetlerine d... more Avrupa Sayıştayı, Avrupa Birliği’nin bir kurumu olarak 40 yılı aşkın bir
süredir faaliyetlerine devam etmektedir. Avrupa Birliği’nin bütçesini, gelir ve
harcama alanlarını denetlemektedir. Avrupa Sayıştayı ile ilgili yapılan çoğu çalışma,
kurumun tarihi ve diğer Avrupa Birliği kurumlarıyla ilişkisine odaklanmıştır. Bu
çalışma ise, kurumun yıllık raporlarına odaklanmaktadır. Avrupa Sayıştayı’nın
yayınladığı yıllık raporlar dikkate alındığında bu konuyla ilgili yeterli çalışmanın
olmadığı görülmektedir. Bu nedenle çalışma, Avrupa Sayıştayı tarafından yayınlanan
yıllık raporlara odaklanması nedeniyle literatüre katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede
öncelikle Lizbon Antlaşması sonrasında kurumun yapısı ve görevleri ele alınmış,
Avrupa Birliği bütçesine değinilmiştir. Sonraki bölümde ise, 2009-2017 dönemi
temelinde Avrupa Sayıştayı tarafından yayınlanan yıllık rapor sonuçları
incelenmiştir. Sonuç olarak, yıllık hata oranlarının 2015’e kadar arttığı, daha sonra
azaldığı ve ayrıca çok yüksek olmadığı görülmüştür.
Euro Politika Dergisi, 2019
Avrasya Etüdleri, 2019
Avrupa Birliği, uluslararası politikanın diğer birçok aktörü gibi dış ilişkilerinde bazı ilkelerl... more Avrupa Birliği, uluslararası politikanın diğer birçok aktörü gibi dış ilişkilerinde bazı ilkelerle hareket etmektedir. Normatif bir güç olarak tanımlanan Avrupa Birliği için dış politikada en önemli ilkelerden biri de insan haklarıdır. Avrupa Birliği-Rusya ilişkilerinde de insan hakları konusu belli noktalarda gündeme gelmektedir. Bu çerçevede çalışmada öncelikle Avrupa Birliği- Rusya ilişkilerindeki insan haklarının önemi aktarılmıştır. Sonraki bölümde ise, insan hakları alanındaki sorunlar ve bu alandaki muhtemel fırsatlar incelenmiştir. Avrupa Birliği ve Rusya kıyaslandığında, Avrupa Birliği-Rusya ilişkilerinde insan hakları konusunu çeşitli girişimlerle gündeme getiren tarafın Avrupa Birliği olduğu görülmektedir. Rusya ise daha ziyade tepkisiz kalarak insan haklarının ilişkide önemli bir rol oynamasına izin vermemektedir. Sonuç olarak, Avrupa Birliği’nin Rusya bağlamında insan hakları alanında geliştirdiği kurumsal mekanizmaların ve maddi yardımların çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlandığı görülmüştür.
Avrupa siyasetinde belirleyici bir unsur olarak aşırı sağ, birçok konudan etkilenmektedir. Avrupa... more Avrupa siyasetinde belirleyici bir unsur olarak aşırı sağ, birçok konudan
etkilenmektedir. Avrupa kıtasına yönelen göçmenler de bu konulardan
biridir. Özellikle Arap Baharı sonrası Avrupa’ya göç eden yüzbinlerce
insanın neden olduğu göç krizi ve göçün yarattığı sorunlar aşırı sağın daha
fazla gündeme gelmesine neden olmuştur. Çalışmada söz konusu durum
Fransa ve Macaristan üzerinden incelenmiştir. Öncelikle göçmen
karşıtlığına ilişkin kavramsal bir çerçeve çizilmiş ardından Avrupa aşırı sağı
Fransa’da Ulusal Birlik partisi, Macaristan’da Jobbik partisi üzerinden
incelenmiştir. Sonuç olarak çalışmada iki aşırı sağ partinin göçmen
karşıtlığının farklı nedenlere dayandığı gösterilmiştir. Fransa’da göç
karşıtlığı ekonomik, ulusal kimlik ve güvenlik gibi nedenlerden
kaynaklanırken, Macaristan’da temelde güvenlik konusu öne çıkmıştır. İki
partinin yaklaşımı arasındaki farklılık, aşırı sağ şeklinde sınıflandırılan
yapının ülkeler özelinde farklılaşabildiğini göstermiştir.
Arap Baharı, milyonlarca insanın Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa'ya göç etmesine yo... more Arap Baharı, milyonlarca insanın Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa'ya göç etmesine yol açmıştır. Bu çerçevede özellikle Suriyeli mültecilerin Avrupa ülkelerine göçü önemli bir gelişme olmuştur. Almanya'da ise, farklı ülkelerden gelen mülteciler ülkede birçok soruna neden olmuştur. Almanya diğer birçok krizde olduğu gibi, Suriyeli mülteci krizinde de öncü bir rol oynamak zorunda kalmıştır. Bu kriz, Almanya'yı iki açıdan etkilemiştir. İlk olarak, Suriyeli mülteci krizi Almanya'yı Avrupa Birliği'nin mülteci politikasının oluşmasında Almanya'nın etkisi açısından etkilemiştir. İkinci olarak, Angela Merkel hükümetleri ülkedeki Suriyeli mülteci sayısından dolayı iç politikada eleştirilmiştir. Çalışmada, Almanya'nın Suriyeli mülteci krizine yaklaşımı kronolojik olarak konuyla ilgili resmi söylemler ve literatürden hareketle incelenecektir. Böylece çalışmada, Avrupa ülkelerinin Suriye sorunundaki rollerine ilişkin literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Avrupa Birliği ile ilişkileri 1973'ten beri devam eden Birleşik Krallık, üyelik sürecinde genelli... more Avrupa Birliği ile ilişkileri 1973'ten beri devam eden Birleşik Krallık, üyelik sürecinde genellikle sorunlu bir ilişki içerisinde olmuştur. Avrupa bütünleşmesinin başlangıcında sürece dâhil olmayan ülke, sonrada katıldığı bütünleşme sürecine sürekli olarak mesafeli bir şekilde yaklaşmıştır. Söz konusu sorunlu ve mesafeli ilişki, çoğu zaman keskin tartışmalarla geçen üyelik sürecini önceden öngörülemeyen bir şekilde ayrılma noktasına kadar getirmiştir. Brexit ise, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği ile ilişkilerinde en önemli dönüm noktası olmuştur. Bu nedenle, Brexit' e giden süreci, Brexit'in nedenlerini ve sonuçlarını incelemek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Çalışma bu amaçla, Brexit sürecini ayrıntılı olarak ele almayı ve literatüre katkı sağlamayı amaçlamıştır. Muhafazakâr Parti tarafından Avrupa Birliği ile ilişkilerde reform talep edilmesiyle 2013'te başlayan süreç, 23 Haziran 2016' da düzenlenen referandumda %51.9 ayrılma kararıyla sonuçlanmıştır. Popülist ve gerçek dışı söylemler üzerinden ilerleyen Brexit referandumunda, Muhafazakâr Parti ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi bütün süreci yöneten aktörler olmuşlardır. Bu iki siyasi parti, bir iç politika malzemesi haline getirdiği Avrupa Birliği üyeliğini farklı kampanyalar yürüterek de olsa sona erdirmişlerdir. Böylece, Avrupa Birliği tarihinde ilk defa bir üye devlet Avrupa Birliği'nden ayrılma sürecine girmiştir. Bu çerçevede çalışmada öncelikle Birleşik Krallık-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel arka planı ve Brexit'in nedenleri ele alınmıştır. Sonraki bölümlerde, Brexit'in Birleşik Krallık üzerindeki ekonomik etkilerine ve Muhafazakâr Parti ile Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin bu süreçteki rollerine değinilmiştir. Son olarak, ayrılma süreci kronolojik olarak incelenmiş, ayrılma sürecinin hangi aşamalardan geçtiği ve nasıl ilerlediği gösterilmiştir. Avrupa Birliği tarihinde ilk kez gerçekleşen bu süreci, Avrupa Birliği'nin ilgili kurumları ve Birleşik Krallık yetkilileri birlikte şekillendirmektedir. Bir aday ülkenin Avrupa Birliği üyelik sürecine benzer şekilde Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık arasında ayrılma müzakereleri devam etmektedir. Çalışmanın sonucunda, Brexit'in Birleşik Krallık ekonomisi ve siyaseti üzerinde olumsuz etkileri olduğu belirtilmiştir. Ekonomik açıdan, ülke ekonomisinin kısa dönemde olumsuz etkilendiği, orta ve uzun döneme ilişkin olumsuz beklentilerin olduğu dile getirilmiştir. Siyaset üzerindeki etkilerine bakıldığında ise, sürecin her aşamasında yer alan Muhafazakâr Parti ve Birleşik
Krallık Bağımsızlık Partisi’nin siyasette kötü sonuçlar aldığı ve referandum kampanyalarını yürüten iki liderinin de siyasetten çekilmesine neden olduğu gösterilmiştir. Sonuç olarak, kimin kazandığının tam olarak belli olmadığı bir referandumun ardından, Brexit’in sonucunda da ne olacağı tam olarak belli değildir
Avrupa bütünleşmesi tarihi, Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki Soğuk Savaş ile yakından ilgili o... more Avrupa bütünleşmesi tarihi, Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki Soğuk Savaş ile yakından ilgili olmuştur. Bu nedenle, Avrupa bütünleşmesi hem ABD’nin hem de Sovyetler Birliği’nin dikkatini çekmiş, ancak iki tarafın yaklaşımı farklı olmuştur. ABD, Avrupa bütünleşme sürecini desteklemiş, Sovyetler Birliği ise bütünleşme sürecine karşı olmuştur. Sovyetler Birliği tarafından Avrupa bütünleşme süreci bir tehdit ve kısa süreli bir girişim olarak görülmüştür. Buna karşın, Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndaki ekonomik büyüme ve genişleme eğilimleri Sovyetler Birliği’nin bütünleşmeye yönelik bakış açısını değiştirmiştir.
Bu çerçevede, çalışmada Sovyetler Birliği’nin 1950’li ve 1960’lı yıllardaki Avrupa bütünleşmesine yönelik yaklaşımı incelenmiştir. Sovyetler Birliği’nin bütünleşme sürecine karşı olduğu bu dönem, Avrupa Ekonomik Topluluğu çerçevesinde kronolojik olarak ele alınmıştır. Sonuç olarak Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun, Sovyetler Birliği tarafından kapitalist bir bütünleşme süreci olarak görülmesinden dolayı Avrupa bütünleşmesine yönelik 1950’li ve 1960’lı yıllardaki yaklaşımın olumsuz olduğu gösterilmiştir.
Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini önemli ölçüde et... more Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini önemli ölçüde etkilemiş ve bölgede yeni dengelerin kurulmasına neden olmuştur. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin bölgedeki etkinliklerine benzer olarak Almanya, İngiltere ve Fransa gibi Avrupalı güçler de bölgeye yönelik çeşitli politikalar geliştirmişlerdir. Bu çerçevede çalışmada, Fransa’nın Arap Baharına yönelik yaklaşımı
Arap Bahar’ından önemli ölçüde etkilenen Tunus, Libya, Mısır ve Suriye
çerçevesinde 2010-2015 dönemini kapsayacak şekilde incelenmiştir. Böylece, önemli bir Avrupalı güç olan Fransa’nın Arap Baharındaki rolü ve etkinliği gösterilmiştir.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde köklü değişikliklere neden olan Arap Baharı, en ciddi etkis... more Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde köklü değişikliklere neden olan Arap Baharı, en ciddi etkisini Suriye üzerinde göstermiştir. Yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın ülkelerini terk etmesine neden olan gelişmeler, komşu ülkeleri etkilediği kadar Avrupa ülkelerini de önemli
ölçüde etkilemiştir. Bu çerçevede, Suriye’den Avrupa’ya kaçmak isteyen Suriyeliler için Avrupa’ya açılan kapılardan biri de Yunanistan olmuştur. Böylece, sorunun doğrudan taraflarından biri olan
Avrupa’nın yaklaşımını Yunanistan özelinde incelemek dikkat çekici olacaktır. Bu bağlamda
çalışmada, Yunanistan’ın Suriyeli mültecilere yaklaşımı 2015-2017 dönemiyle sınırlandırılarak Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın ve konuyla ilgili yetkililerin söylemleri çerçevesinde kronolojik olarak aktarılacaktır. Sonuç olarak, ciddi ekonomik sorunlarla mücadele eden
Yunanistan’ın, söz konusu göç baskısı karşısında gerekli tedbirleri alamadığı görülmüştür. Ayrıca, hiçbir devletin tek başına çözemeyeceği Suriyeli mülteciler sorununda Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nden ve Türkiye’den destek talebi söz konusu olmuştur.
Akademik Yaklaşımlar Dergisi, 2022
The history of European Union integration has passed through many milestones and member countries... more The history of European Union integration has passed through many milestones and member countries have overcome crises each time. In this context, Germany has been the most outstanding country among all member states. On the one hand, Germany has become an economic power by overcoming its historical problems, and on the other hand, it is the country that has taken responsibility for European integration. The study focuses on the Merkel era and Germany’s role in the major
crises of European integration during this period. Merkel was the first name that came to mind in every major crisis in the European Union. In the study, the Euro Zone crisis and the Syrian refugee crisis were defined as the main problems of the Merkel era. These fundamental problems also attract attention because they are the most prominent topics in the literature. In this context, Merkel's political career and the literature about Merkel were mentioned first. In the following chapters, the respective crisis was discussed and Merkel's attitude toward crisis was examined.
The study differs from the literature by using the concept of “Merkel effect”. As a result, it was claimed that Merkel was the most important political figure in resolving these crises.
İçtimaiyat, 2022
China is making important initiatives in economic and political issues to become a global power. ... more China is making important initiatives in economic and
political issues to become a global power. China's
initiatives determine the approaches of other countries,
especially those who see China as a threat. In this context,
“sharp power” (锐实力) as a new concept of International
Relations literature has been used to define China. In this
study, the emergence of sharp power concept is
discussed; China's sharp power policies are illustrated with
various examples; and criticisms directed to the concept
are mentioned. Also, many problems related to the
concept have been shown, and a holistic approach to the
concept has been put forward in the study. In this study,
based on the literature, it has been shown that there is a
“concept war” between the global powers and that China
is left behind in this framework. In International Relations
studies, the aims of states in international politics or
cooperation or conflict situations with other countries are
analyzed with smart power, soft power and many other
concepts. With this study, it is aimed to contribute to both
the International Relations discipline and the Chinese
foreign policy literature with sharp power, which is a new
concept in the discipline of International Relations.
Türk İdare Dergisi, 2022
Covid-19 salgını, ekonomik ve siyasi açıdan bütün ülkeleri önemli ölçüde etkilemiştir. Salgın Çin... more Covid-19 salgını, ekonomik ve siyasi açıdan bütün ülkeleri önemli ölçüde etkilemiştir. Salgın Çin’de başladığı için Çin, hem salgından etkilenmiş hem de salgınla mücadelede en önemli ülke olmuştur. Çin lideri Xi Jinping’in salgın sürecindeki rolü ve etkinliği de bu çerçevede öne çıkmaktadır. Xi’nin Çin’i küresel bir güç yapma hedefi bu süreçte önemli bir sınav vermiştir. Çin tarafından yaratılan “insanlık için ortak gelecek topluluğu (人类命运共同体)” kavramı Çin’in Covid-19 ile mücadelesinde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Bu çerçevede çalışmada öncelikle “insanlık için ortak gelecek topluluğu” kavramı detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Sonraki bölümde Xi’nin salgınla mücadelesindeki politikaları ve söylemleri incelenmiştir. Son bölümde ise, Xi’nin salgın sürecindeki politikalarına yönelik eleştiriler gösterilmiştir. Böylece çalışma özellikle Xi’ye odaklanmakta ve Xi’nin salgınla mücadelesini” ortak gelecek topluluğu” kavramı çerçevesinde değerlendirmektedir. Sonuç olarak çalışmada, Xi’nin salgın sürecinde bu kavramı diğer ülkelere aktarabildiği ve salgınla mücadelede genel anlamda başarılı bir sınav verdiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Güvenlik Çalışmaları Dergisi, 2020
Çin, ekonomik olarak 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi haline gelmiştir. Ancak bu güçlü ekonominin bi... more Çin, ekonomik olarak 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi haline gelmiştir. Ancak bu güçlü ekonominin birçok siyasi sorunu vardır. Tarihsel geçmişiyle Çin için önemli bir yere sahip olan Hong Kong, 1997 yılında Çin’e devredilmesinden sonra “Tek Ülke İki Sistem” modeli ile yönetilmeye devam etmiştir. Bu süreçte, Hong Kong’da gerçekleşen 2014 Şemsiye Hareketi ve 2019 protestoları Çin ile gerginliğin giderek artmasına neden olmuştur. Bu çerçevede, Çin’in en güçlü liderlerinden biri olarak kabul edilen Xi Jinping’in 2014 ve 2019 Hong Kong protestolarına yaklaşımı bu sorunun çözümünde belirleyici olmaktadır. Çalışmada, 2014 Şemsiye Hareketi ve 2019 yıllarındaki protestoların genel bir değerlendirilmesi yapılmış ve Xi Jinping’in protestolara yaklaşımlarındaki benzerlikler ve farklılıklar kronolojik olarak gösterilmiştir. Sonuç olarak, Xi Jinping’in yönetimdeki gücünü artırmasının ve Trump yönetimindeki ABD’nin protestolara yaklaşımının Xi Jinping’in 2019 protestolarına daha sert tepki vermesine sebep olduğu ortaya konulmuştur.
Euro Politika Dergisi, 2020
International Journal of Politics and Security, 2020
21. yüzyıl, küresel siyasette birçok bölgede protestolar ve toplumsal hareketlere tanık olmaktadı... more 21. yüzyıl, küresel siyasette birçok bölgede protestolar ve toplumsal hareketlere tanık olmaktadır. Bu olaylar, ekonomik sorunlardan özgürlük mücadelesine kadar geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir. Bu çerçevede özellikle dikkat çeken Hong Kong, tarihsel geçmişiyle ekonomik ve siyasi olarak Çin için önemli bir yere sahip olmuştur. Son yıllarda sıklıkla gündeme gelen Hong Kong protestoları Çin ile gerginliğin giderek artmasına neden olmuştur. Çin için hassas konular arasında yer alan Hong Kong, birçok aktörün dikkatini çekmiştir. Bu çerçevede, Hong Kong’daki protestolara küresel güçlerin yaklaşımları Çin açısından önemli olmaktadır. Çalışmada ele alınan iki aktör olan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Çin’in ekonomik ve siyasi hayatında ilk sıralarda olması nedeniyle önemlidir. Çalışmada öncelikle Hong Kong protestolarının genel bir değerlendirilmesi yapılmış, sonraki bölümlerde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin protestolara yaklaşımları kronolojik olarak ortaya konulmuştur. İki aktörün yaklaşımı liderler, kurum ve organ temsilcilerinin söylemleri temelinde gösterilmiştir. Böylece, Hong Kong protestolarıyla ilgili olarak iki önemli aktörün yaklaşımlarındaki benzerlikler ve farklılıklar temelinde bazı çıkarımlar yapmak mümkün olacaktır. Çalışmada, protestolar karşısında ABD’nin AB’den daha sert söylemlerinin olduğu, Trump yönetiminin sorunun doğrudan taraflarından biri haline geldiği görülmüştür.
Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi, 2020
Türkiye, güvenlik ve terör sorunları nedeniyle Irak ve Suriye'de birçok operasyon yapmıştır. Suri... more Türkiye, güvenlik ve terör sorunları nedeniyle Irak ve Suriye'de birçok operasyon yapmıştır. Suriye’ye yapılan Barış Pınarı Harekâtı’nı da bu çerçevede ele almak mümkündür. Harekât, küresel güçlerden
uluslararası örgütlere, komşu ülkelerden Arap dünyasına kadar geniş bir yelpazede yankı bulmuştur. Bu çerçevede, Barış Pınarı Harekâtı’ndan dolayı Türkiye’ye karşı olumsuz açıklamalar da dikkat çekmiştir. Çalışmada, Körfez Arap ülkelerinin Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na yaklaşımı ele alınacaktır. Türkiye'nin Harekâtı’na karşı yaklaşım, Körfez Arap ülkeleri olan Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in lider veya yetkililerinin söylemlerinden
hareketle incelenmiştir. Çalışmada, Katar haricindeki Körfez Arap ülkelerinin Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na yaklaşımlarının olumsuz olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.
Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 2020
Almanya için Alternatif Partisi (AfD/Alternative für Deutschland), 2017 Almanya Federal Meclis se... more Almanya için Alternatif Partisi (AfD/Alternative für Deutschland), 2017 Almanya Federal Meclis seçimlerinde %12.6 oy oranıyla büyük bir başarı elde etmiştir. Parti, programında ve seçim kampanyalarında özellikle göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığına vurgu yapmıştır. Angela Merkel hükümetlerinin mülteci politikasıyla ilgili sert eleştirileri, Avrupa’da güçlenen aşırı sağ popülizm ve Arap Baharı sonrası Avrupa’ya artan göçler partinin güçlenmesine neden olmuştur. AfD etkisiyle, diğer siyasi partiler de göçmenlerle ilgili söylemlerini sertleştirmişlerdir. Çalışma, AfD’nin göçmen karşıtlığını parti lider ve üyelerinin resmi söylemleri ve literatürden hareketle inceleyecektir. Partinin göçmen karşıtlığı, partinin kurulduğu 2013 yılından 2018’e kadar olan dönemde kronolojik olarak ele alınacaktır. Böylece, Avrupa’nın popülist/aşırı sağ partilerinin göç konusuna yaklaşımı ile ilgili literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, 2019
Avrupa Sayıştayı, Avrupa Birliği’nin bir kurumu olarak 40 yılı aşkın bir süredir faaliyetlerine d... more Avrupa Sayıştayı, Avrupa Birliği’nin bir kurumu olarak 40 yılı aşkın bir
süredir faaliyetlerine devam etmektedir. Avrupa Birliği’nin bütçesini, gelir ve
harcama alanlarını denetlemektedir. Avrupa Sayıştayı ile ilgili yapılan çoğu çalışma,
kurumun tarihi ve diğer Avrupa Birliği kurumlarıyla ilişkisine odaklanmıştır. Bu
çalışma ise, kurumun yıllık raporlarına odaklanmaktadır. Avrupa Sayıştayı’nın
yayınladığı yıllık raporlar dikkate alındığında bu konuyla ilgili yeterli çalışmanın
olmadığı görülmektedir. Bu nedenle çalışma, Avrupa Sayıştayı tarafından yayınlanan
yıllık raporlara odaklanması nedeniyle literatüre katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede
öncelikle Lizbon Antlaşması sonrasında kurumun yapısı ve görevleri ele alınmış,
Avrupa Birliği bütçesine değinilmiştir. Sonraki bölümde ise, 2009-2017 dönemi
temelinde Avrupa Sayıştayı tarafından yayınlanan yıllık rapor sonuçları
incelenmiştir. Sonuç olarak, yıllık hata oranlarının 2015’e kadar arttığı, daha sonra
azaldığı ve ayrıca çok yüksek olmadığı görülmüştür.
Euro Politika Dergisi, 2019
Avrasya Etüdleri, 2019
Avrupa Birliği, uluslararası politikanın diğer birçok aktörü gibi dış ilişkilerinde bazı ilkelerl... more Avrupa Birliği, uluslararası politikanın diğer birçok aktörü gibi dış ilişkilerinde bazı ilkelerle hareket etmektedir. Normatif bir güç olarak tanımlanan Avrupa Birliği için dış politikada en önemli ilkelerden biri de insan haklarıdır. Avrupa Birliği-Rusya ilişkilerinde de insan hakları konusu belli noktalarda gündeme gelmektedir. Bu çerçevede çalışmada öncelikle Avrupa Birliği- Rusya ilişkilerindeki insan haklarının önemi aktarılmıştır. Sonraki bölümde ise, insan hakları alanındaki sorunlar ve bu alandaki muhtemel fırsatlar incelenmiştir. Avrupa Birliği ve Rusya kıyaslandığında, Avrupa Birliği-Rusya ilişkilerinde insan hakları konusunu çeşitli girişimlerle gündeme getiren tarafın Avrupa Birliği olduğu görülmektedir. Rusya ise daha ziyade tepkisiz kalarak insan haklarının ilişkide önemli bir rol oynamasına izin vermemektedir. Sonuç olarak, Avrupa Birliği’nin Rusya bağlamında insan hakları alanında geliştirdiği kurumsal mekanizmaların ve maddi yardımların çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlandığı görülmüştür.
Avrupa siyasetinde belirleyici bir unsur olarak aşırı sağ, birçok konudan etkilenmektedir. Avrupa... more Avrupa siyasetinde belirleyici bir unsur olarak aşırı sağ, birçok konudan
etkilenmektedir. Avrupa kıtasına yönelen göçmenler de bu konulardan
biridir. Özellikle Arap Baharı sonrası Avrupa’ya göç eden yüzbinlerce
insanın neden olduğu göç krizi ve göçün yarattığı sorunlar aşırı sağın daha
fazla gündeme gelmesine neden olmuştur. Çalışmada söz konusu durum
Fransa ve Macaristan üzerinden incelenmiştir. Öncelikle göçmen
karşıtlığına ilişkin kavramsal bir çerçeve çizilmiş ardından Avrupa aşırı sağı
Fransa’da Ulusal Birlik partisi, Macaristan’da Jobbik partisi üzerinden
incelenmiştir. Sonuç olarak çalışmada iki aşırı sağ partinin göçmen
karşıtlığının farklı nedenlere dayandığı gösterilmiştir. Fransa’da göç
karşıtlığı ekonomik, ulusal kimlik ve güvenlik gibi nedenlerden
kaynaklanırken, Macaristan’da temelde güvenlik konusu öne çıkmıştır. İki
partinin yaklaşımı arasındaki farklılık, aşırı sağ şeklinde sınıflandırılan
yapının ülkeler özelinde farklılaşabildiğini göstermiştir.
Arap Baharı, milyonlarca insanın Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa'ya göç etmesine yo... more Arap Baharı, milyonlarca insanın Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa'ya göç etmesine yol açmıştır. Bu çerçevede özellikle Suriyeli mültecilerin Avrupa ülkelerine göçü önemli bir gelişme olmuştur. Almanya'da ise, farklı ülkelerden gelen mülteciler ülkede birçok soruna neden olmuştur. Almanya diğer birçok krizde olduğu gibi, Suriyeli mülteci krizinde de öncü bir rol oynamak zorunda kalmıştır. Bu kriz, Almanya'yı iki açıdan etkilemiştir. İlk olarak, Suriyeli mülteci krizi Almanya'yı Avrupa Birliği'nin mülteci politikasının oluşmasında Almanya'nın etkisi açısından etkilemiştir. İkinci olarak, Angela Merkel hükümetleri ülkedeki Suriyeli mülteci sayısından dolayı iç politikada eleştirilmiştir. Çalışmada, Almanya'nın Suriyeli mülteci krizine yaklaşımı kronolojik olarak konuyla ilgili resmi söylemler ve literatürden hareketle incelenecektir. Böylece çalışmada, Avrupa ülkelerinin Suriye sorunundaki rollerine ilişkin literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Avrupa Birliği ile ilişkileri 1973'ten beri devam eden Birleşik Krallık, üyelik sürecinde genelli... more Avrupa Birliği ile ilişkileri 1973'ten beri devam eden Birleşik Krallık, üyelik sürecinde genellikle sorunlu bir ilişki içerisinde olmuştur. Avrupa bütünleşmesinin başlangıcında sürece dâhil olmayan ülke, sonrada katıldığı bütünleşme sürecine sürekli olarak mesafeli bir şekilde yaklaşmıştır. Söz konusu sorunlu ve mesafeli ilişki, çoğu zaman keskin tartışmalarla geçen üyelik sürecini önceden öngörülemeyen bir şekilde ayrılma noktasına kadar getirmiştir. Brexit ise, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği ile ilişkilerinde en önemli dönüm noktası olmuştur. Bu nedenle, Brexit' e giden süreci, Brexit'in nedenlerini ve sonuçlarını incelemek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Çalışma bu amaçla, Brexit sürecini ayrıntılı olarak ele almayı ve literatüre katkı sağlamayı amaçlamıştır. Muhafazakâr Parti tarafından Avrupa Birliği ile ilişkilerde reform talep edilmesiyle 2013'te başlayan süreç, 23 Haziran 2016' da düzenlenen referandumda %51.9 ayrılma kararıyla sonuçlanmıştır. Popülist ve gerçek dışı söylemler üzerinden ilerleyen Brexit referandumunda, Muhafazakâr Parti ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi bütün süreci yöneten aktörler olmuşlardır. Bu iki siyasi parti, bir iç politika malzemesi haline getirdiği Avrupa Birliği üyeliğini farklı kampanyalar yürüterek de olsa sona erdirmişlerdir. Böylece, Avrupa Birliği tarihinde ilk defa bir üye devlet Avrupa Birliği'nden ayrılma sürecine girmiştir. Bu çerçevede çalışmada öncelikle Birleşik Krallık-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel arka planı ve Brexit'in nedenleri ele alınmıştır. Sonraki bölümlerde, Brexit'in Birleşik Krallık üzerindeki ekonomik etkilerine ve Muhafazakâr Parti ile Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin bu süreçteki rollerine değinilmiştir. Son olarak, ayrılma süreci kronolojik olarak incelenmiş, ayrılma sürecinin hangi aşamalardan geçtiği ve nasıl ilerlediği gösterilmiştir. Avrupa Birliği tarihinde ilk kez gerçekleşen bu süreci, Avrupa Birliği'nin ilgili kurumları ve Birleşik Krallık yetkilileri birlikte şekillendirmektedir. Bir aday ülkenin Avrupa Birliği üyelik sürecine benzer şekilde Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık arasında ayrılma müzakereleri devam etmektedir. Çalışmanın sonucunda, Brexit'in Birleşik Krallık ekonomisi ve siyaseti üzerinde olumsuz etkileri olduğu belirtilmiştir. Ekonomik açıdan, ülke ekonomisinin kısa dönemde olumsuz etkilendiği, orta ve uzun döneme ilişkin olumsuz beklentilerin olduğu dile getirilmiştir. Siyaset üzerindeki etkilerine bakıldığında ise, sürecin her aşamasında yer alan Muhafazakâr Parti ve Birleşik
Krallık Bağımsızlık Partisi’nin siyasette kötü sonuçlar aldığı ve referandum kampanyalarını yürüten iki liderinin de siyasetten çekilmesine neden olduğu gösterilmiştir. Sonuç olarak, kimin kazandığının tam olarak belli olmadığı bir referandumun ardından, Brexit’in sonucunda da ne olacağı tam olarak belli değildir
Avrupa bütünleşmesi tarihi, Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki Soğuk Savaş ile yakından ilgili o... more Avrupa bütünleşmesi tarihi, Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki Soğuk Savaş ile yakından ilgili olmuştur. Bu nedenle, Avrupa bütünleşmesi hem ABD’nin hem de Sovyetler Birliği’nin dikkatini çekmiş, ancak iki tarafın yaklaşımı farklı olmuştur. ABD, Avrupa bütünleşme sürecini desteklemiş, Sovyetler Birliği ise bütünleşme sürecine karşı olmuştur. Sovyetler Birliği tarafından Avrupa bütünleşme süreci bir tehdit ve kısa süreli bir girişim olarak görülmüştür. Buna karşın, Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndaki ekonomik büyüme ve genişleme eğilimleri Sovyetler Birliği’nin bütünleşmeye yönelik bakış açısını değiştirmiştir.
Bu çerçevede, çalışmada Sovyetler Birliği’nin 1950’li ve 1960’lı yıllardaki Avrupa bütünleşmesine yönelik yaklaşımı incelenmiştir. Sovyetler Birliği’nin bütünleşme sürecine karşı olduğu bu dönem, Avrupa Ekonomik Topluluğu çerçevesinde kronolojik olarak ele alınmıştır. Sonuç olarak Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun, Sovyetler Birliği tarafından kapitalist bir bütünleşme süreci olarak görülmesinden dolayı Avrupa bütünleşmesine yönelik 1950’li ve 1960’lı yıllardaki yaklaşımın olumsuz olduğu gösterilmiştir.
Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini önemli ölçüde et... more Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini önemli ölçüde etkilemiş ve bölgede yeni dengelerin kurulmasına neden olmuştur. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin bölgedeki etkinliklerine benzer olarak Almanya, İngiltere ve Fransa gibi Avrupalı güçler de bölgeye yönelik çeşitli politikalar geliştirmişlerdir. Bu çerçevede çalışmada, Fransa’nın Arap Baharına yönelik yaklaşımı
Arap Bahar’ından önemli ölçüde etkilenen Tunus, Libya, Mısır ve Suriye
çerçevesinde 2010-2015 dönemini kapsayacak şekilde incelenmiştir. Böylece, önemli bir Avrupalı güç olan Fransa’nın Arap Baharındaki rolü ve etkinliği gösterilmiştir.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde köklü değişikliklere neden olan Arap Baharı, en ciddi etkis... more Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde köklü değişikliklere neden olan Arap Baharı, en ciddi etkisini Suriye üzerinde göstermiştir. Yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın ülkelerini terk etmesine neden olan gelişmeler, komşu ülkeleri etkilediği kadar Avrupa ülkelerini de önemli
ölçüde etkilemiştir. Bu çerçevede, Suriye’den Avrupa’ya kaçmak isteyen Suriyeliler için Avrupa’ya açılan kapılardan biri de Yunanistan olmuştur. Böylece, sorunun doğrudan taraflarından biri olan
Avrupa’nın yaklaşımını Yunanistan özelinde incelemek dikkat çekici olacaktır. Bu bağlamda
çalışmada, Yunanistan’ın Suriyeli mültecilere yaklaşımı 2015-2017 dönemiyle sınırlandırılarak Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın ve konuyla ilgili yetkililerin söylemleri çerçevesinde kronolojik olarak aktarılacaktır. Sonuç olarak, ciddi ekonomik sorunlarla mücadele eden
Yunanistan’ın, söz konusu göç baskısı karşısında gerekli tedbirleri alamadığı görülmüştür. Ayrıca, hiçbir devletin tek başına çözemeyeceği Suriyeli mülteciler sorununda Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nden ve Türkiye’den destek talebi söz konusu olmuştur.
Uluslararası ilişkilerin iki önemli aktörü olan Avrupa Birliği ve Çin arasındaki resmi ilişkiler ... more Uluslararası ilişkilerin iki önemli aktörü olan Avrupa Birliği ve Çin arasındaki resmi ilişkiler 1975’te başlamıştır. Yarım asra yaklaşan ilişkilerde hem Avrupa Birliği hem de Çin kendi yakın tarihlerinde birçok sorunla yüzleşmek zorunda kalmış ancak iki büyük ekonomik güç olmayı da başarmıştır. İki tarafın birbirleriyle olan ilişkilerinde de, siyasi ve ekonomik sorunlar yaşanmasına rağmen ekonomik çıkarlar temelinde bir ilişki sürdürülmüştür. Kitapta, Avrupa Birliği-Çin ilişkilerinin tarihsel süreci incelenmiş, siyasi ve ekonomik ilişkilerin nasıl şekillendiği gösterilmiştir. İki taraf arasındaki silah ambargosu, piyasa ekonomisi statüsü, Afrika rekabeti, Tayvan, insan hakları vd. sorunlar ele alınmış ayrıca gelecek için muhtemel fırsatlardan da bahsedilmiştir. Böylece, Avrupa Birliği ve Çin literatürüne katkı sağlaması hedeflenen bu çalışmayla, “ejderha” ile anılan Çin’in ve “yıldız” ile anılan Avrupa Birliği’nin birlikte nasıl yükseldikleri gösterilmiştir.
KAMU DİPLOMASİSİNDE ULUSÖTESİ PERSPEKTİFLER Coğrafya, Anlatı Stratejisi ve Uygulamalar
Güncel Bölgesel ve Küresel Tartışmalar, 2023
Afro-Avrasya Araştırmaları Üzerine Seçme Yazılar, 2023
ABD ile her alanda küresel güç rekabetini yürüten Çin, kendi siyasi sorunlarını iç işleri olarak ... more ABD ile her alanda küresel güç rekabetini yürüten Çin, kendi siyasi sorunlarını iç işleri olarak nitelendirmiş ve diğer ülkelerin söylem ve eylemleriyle bu konulara dahil olmasının önüne geçmeye çalışmıştır. Bu noktada özellikle ön plana çıkan ve küresel politikada sıklıkla gündem olan Tayvan sorunu, Çin dış politikasında önemli bir “test” olmayı sürdürmüştür. ABD-Çin arasındaki gerginliği tırmandırabilme potansiyeline sahip olan Tayvan, Çin açısından Tek Çin politikası çerçevesinde uzun yıllardır gündemde kalmaya devam etmiştir. Çin’in Tayvan konusunda bazen Tek Çin amacı doğrultusunda sert güce veya askeri seçeneklere başvuracağını açıklaması sorunun ciddiyetini de göstermektedir. Çin’in kuruluşundan beri devam eden Tayvan sorunu, Xi Jinping döneminde de benzer şekilde sıklıkla gündeme gelmiştir. Çin’in en önemli liderlerinden biri olarak Xi’nin, Tayvan sorununu tamamen çözmesine yönelik önemli bir beklenti vardır. Xi’nin Tayvan politikasında Çin’in askeri gücünü, ABD ile rekabetini, Tayvan’ın ekonomik ağırlığını ve Çin’in küresel imajını dikkate alarak hareket ettiği görülmüştür. Çalışmada ilk olarak Tek Çin politikasının tarihsel süreci ve Çinli liderlerin politika hakkında söylemleri sonraki bölümde ise Xi dönemine odaklanılarak bu dönemdeki gelişmeler ele alınmıştır. Çalışmada, Tek Çin politikasının Çin’e siyasi olarak katkı sağlamaktan ziyade, Çin dış politikasında çözülemeyen krizlere neden olduğu vurgulanmıştır. Bu kapsamda, Çin’in özellikle Xi gibi güçlü bir lidere sahip olduğu bu dönemde Tayvan gibi uzun yıllara dayanan sorunlarını çözmedikçe yani Tek Çin söylemini eyleme dönüştürmedikçe sorunlarının devam edeceği ifade edilmiştir.
The European Union in the Twenty-First Century, 2023
Küresel Çağda Güvenlik, Terörizm, Göç ve Diaspora, 2021
TEKNOLOJİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER, 2021
Refugee Crisis in International Policy, Volume IV-Refugees and International Challenges, 2021
The Trade Wars of the USA, China, and the EU The Global Economy in the Age of Populism, 2021
Future of The European Union Integration A Failure or A Success? Future Expectations, 2020
Ege Jeopolitiği Cilt 1, 2020
Arap Baharı Üzerine Değerlendirmeler
4. SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER KONGRESİ, 2021
1. ULUSLARARASI HİTİT GÜVENLİK ÇALIŞMALARI KONGRESİ, 2021
Aras, İ. (2022). Understanding China through sharp power: Dragon’s teeth?. İçtimaiyat Sosyal Bili... more Aras, İ. (2022). Understanding China through sharp power: Dragon’s teeth?. İçtimaiyat Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (2), ss. 623-635. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2649440
Birleşik Krallık ve Türkiye, Avrupa bütünleşme tarihindeki en özgün ülkeler olarak gösterilebilir... more Birleşik Krallık ve Türkiye, Avrupa bütünleşme tarihindeki en özgün ülkeler olarak gösterilebilir. Birleşik Krallık, üyeliği iki defa reddedilen ve nihayetinde Avrupa Birliği’nden ayrılan bir devlet olurken; Türkiye ise, yarım asrı aşan ilişki sonucunda hâlâ Birliğe üye olamamıştır. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması (Brexit), Birlik düzeyinde bir kriz etkisi yarattığı gibi Türkiye üzerinde de etki yaratma potansiyeli taşımaktadır. Brexit öncelikle Türkiye için AB üyeliğini destekleyen önemli bir ülkenin kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Almanya ve Fransa gibi Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine mesafeli duran önemli ülkelerin karşısında, yine Birlik içinde önemli bir ülke olan Birleşik Krallık artık Türkiye’yi destekleyemeyecek bir konumda kalmıştır. Ayrıca Brexit sonrası süreçte, Birleşik Krallık’ın gelecekte Avrupa Birliği ile kuracağı ilişkinin Türkiye için de uygulanabilir olup olmayacağı veya Avrupa Birliği’ne üye olmadan Gümrük Birliği’ni sürdüren Türkiye’ye benzer bir şekilde Birleşik Krallık ile ilişkilerin devam edip etmeyeceği yönünde önemli tartışmalar yapılmıştır. Bu nedenle, Brexit sonrası farklı bir bütünleşmeye evrilme ihtimali olan Avrupa Birliği içerisinde Türkiye de farklı bir konumda yer alabilecektir. Bu kapsamda çalışmada, “Avrupa Birliği’nde kriz yaratan Brexit’in Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerine etkileri nelerdir?” sorusuna yanıt aranacaktır. Bu çerçevede öncelikle Brexit konusu nedenleri, gelişimi ve sonuçları açısından ayrıntılı olarak ele alınacak, sonraki bölümde Brexit’in Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerine etkisinin hangi düzeylerde ve ne derece olabileceği incelenecektir. Literatürde konuyla ilgili çalışmaların olmaması nedeniyle bu çalışma önemli bir boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır.
Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini önemli ölçüde e... more Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini
önemli ölçüde etkilemiş ve bölgede yeni dengelerin kurulmasına neden olmuştur.
ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin bölgedeki etkinliklerine benzer olarak Almanya,
İngiltere ve Fransa gibi Avrupalı güçler de bölgeye yönelik çeşitli politikalar
geliştirmişlerdir. Bu çerçevede çalışmada, Fransa’nın Arap Baharına yönelik yaklaşımı
Arap Bahar’ından önemli ölçüde etkilenen Tunus, Libya, Mısır ve Suriye
çerçevesinde 2010-2015 dönemini kapsayacak şekilde incelenmiştir. Böylece,
önemli bir Avrupalı güç olan Fransa’nın Arap Baharındaki rolü ve etkinliği gösterilmiştir.