Ozgur YILMAZ | Samsun University (original) (raw)
Papers by Ozgur YILMAZ
Fransız Konsolosu Pierre Dupré’ye Göre 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rusların Akçaabat Saldırıları, 2019
I. ULUSLARASI KARADENİZ TARİHİ SEMPOZUMU BİLDİRİLER KİTABI , 2020
Oldukça eski bir gelenek olan şehir mekânının gözlemlenmesi veya tasvir edilmesi ile ... more Oldukça eski bir gelenek olan şehir mekânının gözlemlenmesi veya tasvir edilmesi ile ortaya çıkan kaynaklar günümüzde pek çok disiplinden araştırmacılar için eşsiz bir öneme sahiptir. Bilhassa şehir tarihi araştırmalarında görsel malzemeler şehir mekânının tasviri açısından önemli katkılar yapmaktadır. Bu bakımdan Osmanlı şehir tarihlerinin görsel kaynakları arasında sayılabilecek gerek yerli gerekse de yabancı kaynaklarda yer alan şehir tasvirleri veya topografik resimler, mimari planlar, Oryantalist resim veya gravürler gibi kaynakların yanında 19. yüzyılda yapılan detaylı şehir haritaları şehirlerin geçirdiği dönüşümleri izlemede çok kıymetli bilgiler aktarmaktadırlar. Bu bağlamda, 1898 İngiliz konsolosu Maunsell tarafından hazırlanan Trabzon şehri ve yakın çevresine dair harita şehirdeki meydanlar, mahalleler, cadde ve yollar, önemli askeri, sivil kamu ve dini binaları, mezarlıklar, konsolosluklar ve tarım alanları gibi pek çok ayrıntıyı ihtiva etmektedir. Bu harita temel alınarak Osmanlı, İngiliz ve Fransız arşivleri, görsel ve yazılı kaynaklar yardımı ile yapılan rekonstrüksiyon çalışması sonrasında günümüzde unutulan pek çok çarşı, imalathane, otel, han, kamu binası, konsolosluk, mezarlık, suyolu vb. yapı, mekan veya unsur tespit edilmiş ve harita üzerinde gösterilmiştir.
İster seyyah ister özel bir misyon ile gönderilen bir görevli olsun Osmanlı ülkesine gelen yabanc... more İster seyyah ister özel bir misyon ile gönderilen bir görevli olsun Osmanlı ülkesine gelen yabancıların izlenimlerine asıl ilham kaynağı olan şehir başkent İstanbul olmuştur. Öyle ki İstanbul ülkedeki tüm çeşitliğin görülebileceği ve değişimlerin de ilk olarak izlenebileceği bir merkezdi. Bu değişiklik özellikle belirli bir görev çerçevesinde Türkiye’ye gönderilen ve İstanbul’da ikamet eden görevlilerin gerek yayınlamış oldukları anılarında gerekse de bağlı oldukları elçilik veya bakanlıklar ile yapmış oldukları özel yazışmalarda da karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma, 1833’ün sonunda İstanbul’a gelen Fransız diplomat Baron Boislecomte’un İstanbul’da kaleme aldığı yazışmalara dayanmaktadır. Bu bağlamda Baron’un misyonuna değinmek gerekirse; bilindiği gibi Mısır Meselesi’nin kendi çıkarlarına uygun çözümlenmesini arzu eden Fransız hükümeti, Mehmed Ali Paşa ve Babıâli arasında sürüp giden soruna kendi lehine bir çözüm bulma amacıyla Baron de Boislecomte’u Mehmed Ali Paşa nezdinde arabuluculuk yapmak ve dolayısıyla Babıâli üzerindeki Rusya etkisini kaldırmak amacıyla Mısır’a göndermişti. Ancak Baron’un Mehmed Ali Paşa nezdindeki misyonu Fransızların beklentisini karşılamadı. Bundan dolayı Baron Mısır’dan ayrılarak İstanbul’a geldi. Burada Baron’un misyonunun ikinci ayağı olan imparatorluğun her açıdan incelenmesi görevini yerine getirmeye başladı. Zira Fransa Dışişleri Bakanı Broglie, Baron’a artık sona yaklaşan Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili çok akıllıca gözlemler yapmak ve bu gözlemlerini raporlar haline kendisine göndermek talimatını vermişti. Boislecomte, bununla da yetinmemiş kalmamış, 1834’ün Aralık ayında İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Eflak-Boğdan, Arnavutluk, Rumeli ve Sırbistan’da incelemeler yapmıştır. Daha sonra Yunanistan ve İyonya adalarına da giderek incelemeler yapan Baron, Bulgaristan, Makedonya, Teselya’da da gözlemler yapmış ve Osmanlı ülkesindeki “Doğu Misyonu”nu sona erdirmiştir. Baron’un bu Doğu Misyonuna dair yazdığı binlerce sayfa rapor Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nin Paris’teki merkezinde yer alan “Mémoires et Documents: Turquie” kataloğunda yer almaktadır. Bu raporlardan en önemli olanları, Baron’un İstanbul’da iken kaleme aldığı ve imparatorluğu idari, askeri, ekonomik ve ticari açıdan geniş bir incelemeye tabi tuttuğu yazışmalarıdır. Şüphesiz imparatorluğun önemli bir değişimin eşiğinde bulunduğu bir dönemde Baron’un değindiği konulardan biri de Sultan Mahmud’un reformları ve bunların yansımaları olmuştur. Baron, sultanın toplumsal alanda yaptığı reformları, özellikle hukuk önünde eşitlik, kılık-kıyafet, meyhaneler, halkın eğitimi, kadınların durumu gibi değişik başlıklar halinde incelemiş ve bu konularda kendi görüşlerini eklemiştir. Bu çalışma, Sultan Mahmud’un reformlarının İstanbul’daki yansımalarını Baron’un yazışmalarından ortaya koymaya çalışacaktır.
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Rusların yeni toprak kazanımları, bölgede ardı kesilmeyec... more 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Rusların yeni toprak kazanımları, bölgede ardı kesilmeyecek olan Rus politikaları açısından bir başlangıç teşkil etmiştir. Rus politikaları açısından en önemli araç Osmanlı Ermenileriydi. İşgal döneminde Ruslar, Ermenilere ayrı bir ilgi göstererek ve Osmanlı tebaası binlerce Ermeniyi etkili bir propaganda ve program çerçevesinde Rusya tarafına çekmiştir. Lakin bu göç politikası savaş süreciyle sınırlı kalmamış ve savaştan sonra da Osmanlı topraklarında kalan Ermeni reayanın Rusya tarafına göçü yapılan propaganda ile teşvik edilmiştir. Bu politikalar Rusya’nın bölgede kuvvetlenmesinden endişe duyan diğer devletlerin de takibindeydi. Özellikle Erzurum’da yerleşik bulunan konsoloslar Rus politikalarını yakından takip etmiş ve raporlarında önemli bilgiler vermişlerdir. Bunlardan biri de 1843’te kurulan Fransız konsolosluğuydu. Büyük oranda bölgedeki siyasi ve askeri gelişmeleri izlemekle sorumlu olan Fransız konsoloslar, Rusların özellikle Ermeniler üzerinden Doğu Anadolu’da hâkimiyet kurma planlarını dikkatle izleyerek Fransız makamlarına ayrıntılı bilgiler vermişlerdir. Fransız konsolosların raporlarından hareketle Rusların bölgedeki politikaları, Ermenileri kendi taraflarına çekmek ve siyasi bir baskı yaratmak için kullandığı vasıtalar hakkında yeni bilgilere ulaşmak mümkündür. Bu çalışma şimdiye kadar göz ardı edilen bu kaynaklardan hareketle konu hakkındaki literatüre bir katkı yapma amacını taşımaktadır.
Osmanlı coğrafyasının büyüklüğü göz önüne alındığında, bu coğrafya ile iletişim halinde olan Avus... more Osmanlı coğrafyasının büyüklüğü göz önüne alındığında, bu coğrafya ile iletişim halinde olan Avusturya, İngiltere, Fransa olmak üzere diğer Avrupalı devletlerin gerek diplomatları gerekse de diğer görevlileri vasıtasıyla zengin bir kaynak yığını ortaya çıkardıkları söylenebilir. Bundan dolayı bu devletlerin arşivlerinde Osmanlı tarihine ilişkin kaynakları bulmak mümkündür. Ancak öncelikle arşivlerin hangi alana yönelik oldukları, barındırdıkları tasnifler ve belge koleksiyonlarının ülkemiz araştırmacılarının hizmetine sunulması ve kullanımının kolaylaştırılması için bu arşivlerin ülkemizde tanıtılmasına yönelik bir envanter çalışmasının yapılması gerekmektedir. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki en kadim müttefiki olan Fransa’nın değişik arşivleri Osmanlı tarihi için en zengin arşivler arasındadır. Bu arşivlerin en önemlilerinden biri de Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivleri’dir (Archives du ministère des Affaires étrangères). 19. yüzyıl Osmanlı-Fransız ilişkileri açısından özellikle belirtilmesi gereken bu arşiv Paris’teki (La Courneuve) merkez arşivi ve Nantes’daki ikinci bir arşiv merkezi ile araştırmacılara hizmet vermektedir. Bu çalışma 1987 yılında açılmış ve yeni sayılabilecek olan Nantes Diplomatik Arşivi’de (Centre des Archives diplomatiques de Nantes) Osmanlı coğrafyası ile ilgili tasniflere yönelik bir tanıtma yazısı olma amacındadır.
Necmettin Aygün, “Karadeniz’den Osmanlı Ekonomisine Bakış, I. ve II. Cilt”, Ankara: Trabzon Ticar... more Necmettin Aygün, “Karadeniz’den Osmanlı Ekonomisine Bakış, I. ve II. Cilt”, Ankara:
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası, 2016. I. cilt 464 sayfa; II. cilt 460 sayfa.
Yeni Türk devletinin kuruluşu Türk-Fransız ilişkilerinde yeni bir dönemi başlattı. İki ülke arası... more Yeni Türk devletinin kuruluşu Türk-Fransız ilişkilerinde yeni bir dönemi başlattı. İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine paralel olarak Türkiye’deki Fransız diplomatik temsilcilikler de yeniden açılmaya başladı. Bu temsilciliklerden biri de 1914 yılına kadar konsolosluk acentesi olarak idare edilen Samsun konsolosluğu oldu. Fransız hükümeti 1925’te Samsun’daki temsilciliği konsolosluk seviyesine yükselterek Ramire-Pie-Maxime Vadala’yı buraya tayin etti. Vadala’nın konsolosluğu ile Fransızların Samsun’dan önemli bir beklenti içinde olduklarını söylemek mümkündür. Bizzat Vadala’nın da belirttiği gibi Karadeniz’in en önemli limanı olan ve “Karadeniz’in İzmir’i” olarak ifade edilen Samsun için “parlak bir gelecek” söz konusuydu. Bu bakımdan Vadala Samsun’da demiryolu, liman, elektrik, telefon, tramvay, kanalizasyon ve otel gibi yatırımlar için Fransız müteşebbislerin dikkatlerinin çekilmesi gerektiğini ifade ediyordu. Bu doğrultuda Vadala görevine başlar başlamaz Cumhuriyet’in simge şehirlerinden biri olan Samsun’un sosyo-ekonomik ve siyasi yapısı hakkında önemli raporlar kaleme almaya başladı. Bu bakımdan konsolosun yazışmaları Cumhuriyetin ilk yıllarında Samsun’a dair farklı bir açıdan bakma imkânı vermektedir. Bu çalışmanın amacı Vadala’nın Fransız makamları ile yapmış olduğu yazışmaların değerlendirilmesidir. Çalışmanın temel kaynakları Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivleri’nde yer alan konsolosluk yazışmalarıdır.
Mahalli tarih çalışmalarında başvurulabilecek pek çok kaynağın arasında seyahatnameler önemli bir... more Mahalli tarih çalışmalarında başvurulabilecek pek çok kaynağın arasında seyahatnameler önemli bir yer tutmaktadır. Yazarları ister yerli ister yabancı olsun pek çok bakımdan dikkatle incelenmeye değer bilgiler ihtiva eden seyahatnameler dönemin resmi kaynaklarının ihtiva etmediği ve o dönemin sosyal ve ekonomik yaşamına ışık tutacak pek çok bilgiyi barındırmaktadırlar. İlgili dönemin ve mekânın canlı bir tasviri olmaları, yazıldıkları dönemin kültürel yapısını yansıtmaları ve bize tarihe farklı bir açıdan bakma imkânı vermeleri nedeniyle her zaman dikkat çekmektedirler. Son zamanlarda gelişen sosyal tarih çalışmaları bağlamında, seyahatnameler sahip oldukları kaynak değerleri itibarıyla özellikle şehir veya belirli bir bölgenin tarihi için daha da önemli hale geldi. Arşiv belgeleri gibi kaynakların yanında seyahatnamelerin önemli bir boşluğu doldurduğu çalışmalar görünmekle birlikte bazı şehirler hakkında sadece seyahatnamelere göre hazırlanmış derleme çalışmaları da ortaya çıktı. Bu yazı örnek çalışmalardan hareketle seyahatnamelerin yerel tarih açısından kullanımlarına dair bazı tespitler yapmayı amaçlamaktadır.
Yurtdışı arşivlerde Türk deniz ticaret tarihine dair zengin arşiv kaynakları bulunmaktadır. Bu ka... more Yurtdışı arşivlerde Türk deniz ticaret tarihine dair zengin arşiv kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynaklar bilhassa birer ticaret görevlisi olan konsolosların yazışmalarından ortaya çıkmıştır. Konsoloslar her şeyden önce temsilcisi oldukları ülkelerin iktisadi alandaki yayılmaları bağlamında birer ticaret görevlisi oldukları için senelik ticaret ve denizcilik raporları hazırlamaktaydılar. Özellikle liman şehirleri için hazırlanan bu raporlarda gemi hareketleri, gemilerin bandıraları, buharlı ve yelkenli sayıları, geldiği ve gittiği liman, yük, tonaj, ithal ve ihraç mallarının cinsi ve değerlerine dair ayrıntılar yer alır. Ticaret ve denizciliğe ilişkin resmi Osmanlı istatistiklerinin 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren düzenli olarak tutulmaya ve yayınlanmaya başladığı göz önüne alındığında konsolosların hazırladıkları ticaret raporlarının önceki dönemler açısından sahip oldukları ehemmiyet anlaşılabilir. Bu çalışmada, bu konuda yapılan çalışmalara değinerek yabancı arşivlerde yer alan ve bir kısmı neşredilmiş olan deniz ticaret raporlarının Türk deniz ticaret tarihi açısından önemi üzerinde durulmaya çalışılacaktır.
Osmanlı Devleti'nin “Millet-i Sadıka”sı olan Ermenilerin Osmanlı toplumu içindeki ahenk, değişen ... more Osmanlı Devleti'nin “Millet-i Sadıka”sı olan Ermenilerin Osmanlı toplumu içindeki ahenk, değişen uluslararası dengeler ve büyük güçlerin Osmanlı Devleti üzerindeki politikaları ile olduğu kadar misyonerlik faaliyetleri nedeniyle de önemli bir bozulma yaşadı. Daha önce Katolik misyonerlerin faaliyetleri ile Katolik ve Gregoryen olarak ikiye ayrılmış olan Ermeni toplumu bundan dolayı kendi içinde bir çatışma atmosferi yaşamaya başlamıştı. Her ne kadar 1830'da Katolikler de ayrı bir millet olarak kabul edilseler de bu çatışma atmosferi bu kez bir üçüncü kaynak tarafından daha da derinleşti. Bu kaynak 1830'lardan itibaren Osmanlı coğrafyasında görülmeye başlayan Protestan misyonerleriydi. Önceleri Osmanlı toplumunun tümünü hedef alan Protestan misyonerlerin amaçlarını gerçekleştirmede en uygun hedef olarak Ermenilere yönelmeleri için çok fazla bir zamana ihtiyaçları olmadı. İstanbul'dan sonra Osmanlı taşrasına da hızla yayılmaya başlayan Protestan misyonerler 1830-1831'deki öncü geziler sonrasında 1834'te Trabzon'da bir istasyon tesis ettiler. Bu istasyon hem Trabzon hem de iç kısımlardaki istasyonlar için önemli bir merkez olarak düşünülmüştü. Trabzon'da Protestan misyonerlerin faaliyetleri özellikle İngiliz konsolosluğunun desteği ile daha çok Gregoryen Ermeni toplumunu hedef aldı. Bu faaliyetler sonunda küçük de olsa Trabzon'da da bir Protestan cemaati ortaya çıkarılmış oldu. 1850'de ayrı bir millet olarak kabul edilseler de Protestanlar özellikle Ermeni toplumunun yoğun bir baskısına maruz kaldı. Bu bildirinin amacı Trabzon'da belgelere yansıdığı oranda Protestan Ermenilerin karşılaştığı zorluklar üzerinde bazı tespitler yapmaktır.
Tanzimat Dönemi, klasik dönemden farklı olarak taşra hizmetlerinin bizzat devlet eliyle yapılmaya... more Tanzimat Dönemi, klasik dönemden farklı olarak taşra hizmetlerinin bizzat devlet eliyle yapılmaya başlandığı yeni bir dönemin de başlangıcını teşkil etmektedir. İmparatorluğun merkezi idaresinde yapılan reform sürecinin ikinci bir ayağı olarak taşra idaresindeki yeni düzenlemeler de şehir idarelerinde belediyeler gibi yeni kurumların ortaya çıkmasını sağladı. Bunun yanında özellikle bazı önemli ticari merkezlerde gördüğümüz gibi demografik gelişim, artan ticari ve iktisadi faaliyetler şehir hizmetlerinin yetersizliğini de ortaya çıkardığı gibi bazı şehirlerin demiryolu gibi yeni ulaşım imkânları ile tanışmaya başlaması şehir merkezlerinde de önemli değişimlerin yaşanmasına neden oldu. Buradan hareketle Tanzimat dönemi şehirleşme tecrübesi merkezi reformlar ve yerel koşulların bir karışımı olarak şehirlerin görünümüne de yansıdı. Bu açıdan bakıldığında 19. yüzyılın en önemli ticari merkezlerinden biri olan Trabzon’da da “şehirleşme/kentleşme” olarak nitelendirebileceğimiz bir süreç bilhassa Kırım Savaşı’ndan sonra belirgin bir şekilde yaşanmaya başlandı. Bilhassa şehrin ticari yükselişinin beraberinde getirdiği nüfus artışı yanında buharlı gemilerin etkisi ve kısıtlı da olsa altyapısındaki düzenlemelerle Çömlekçi limanının şehrin en önemli limanı haline gelmesi ve Trabzon’un en önemli karayolu olan Erzurum yolunun yeni güzergâhı ile doğuya doğru Değirmendere Vadisi’ne kayması şehir yerleşiminin bu tarafa doğru genişlemesine neden oldu. Limana olan yakınlığı ve karayolunun başlangıcını oluşturması bakımından 19. yüzyılın ilk yarısına kadar atıl bir durumda kalan Meydan-i Şarki bu dönemde şehirleşmenin Trabzon’da gözlemlenebileceği en önemli mekân oldu. Uzun süre vali konağını barındırması itibarı ile idari merkez konumunda olan Ortahisar’ın aksine, Belediye, Posta ve Telgraf İdaresi, Reji İdaresi, Karakolhane, Eczaneler, Gemi Acenteleri ve oteller gibi resmi ve özel yeni kurumlar yavaş yavaş Meydan-i Şarki’yi şehrin asıl merkezine dönüştürdü. Bu bildiri bilhassa 19. yüzyılın ikinci yarısında örneklerini vermeye çalıştığımız bu değişimlerin Trabzon’un kentsel gelişimi üzerindeki etkilerini incelemeye yönelik bazı tespitler yapmayı amaçlamaktadır.
1803 yılında Sinop’a Fransız konsolosu olarak atanan Pascal Fourcade’ın Sinop’taki temel görevi F... more 1803 yılında Sinop’a Fransız konsolosu olarak atanan Pascal Fourcade’ın Sinop’taki temel görevi Fransız malları için yeni pazarlar elde etmek; buna karşılık Anadolu ve İran’dan gelecek hammaddeleri almak ve bu mallar için Sinop’ta antrepolar kurmaktı. Bu amaçla Fourcade konsolosluk bölgesinin Fransız ticareti için sunacağı imkânları tespit etmek için Sinop dışında seyahatler gerçekleştirdi. Fourcade, Sinop dışında gerçekleştirdiği seyahatlerde iyi bir “ticari komiser” olarak ziyaret ettiği yerlerin ticaret, endüstri ve tarımından bahsetmenin yanında bu yerlerin coğrafyası, antik dönemdeki tarihi ve arkeolojisi ile ilgili incelemelerde de bulunuyor; seyahat güzergâhlarına dair haritalar hazırlıyor, seyahatleri sırasında elde ettiği izlenimleri birer “mémoire” haline getiriyordu. Fourcade’ın konsolosluğunun en önemli meyveleri onun bölgede yapmış olduğu seyahatlere ilişkin hazırladığı raporları oldu. Bu bakımdan Fourcade’ın en verimli yılı ise 1806 yılıydı. Fourcade 1806 yılının kışında ve ilkbaharında Sinop’un güneyine inerek burada Kızılırmak ve Göksu vadilerini gezerek Kastamonu’ya ulaştı. 1806 yazında daha geniş ikinci bir seyahate çıktı. Bu seyahatinde Vezirköprü, Havza, Lâdik, Merzifon ve Amasya’yı ziyaret etti. Bu çalışma Fourcade’ın Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivlerinde yer alan “Sinope” dosyaları ve “Memoirs et Documents” kataloğunda bulunan bu seyahat raporlarından hareketle konsolosun bölge hakkında vermiş olduğu bilgileri değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Türkiye’de son zamanlarda sosyo-ekonomik tarih çalışmaları çerçevesinde ön plana çıkan araştırma ... more Türkiye’de son zamanlarda sosyo-ekonomik tarih çalışmaları çerçevesinde ön plana çıkan araştırma alanlarından biri de şehir tarihleri oldu. Bu yeni mahalli tarih yazımı çalışmalarının büyük oranda yerli ve yabancı arşiv kaynakları, şer’iye sicilleri ve diğer kaynaklar üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bunun yanında şehirlerin sosyal, ekonomik ve siyasi tarihinin araştırılmasında ve bir şehir tarihi yazılması sırasında başvurulabilecek pek çok kaynağın arasında seyahatnameler önemli bir yer tutmaktadır. Bu eserler yazarları ister yerli ister yabancı olsun pek çok bakımdan dikkatle incelenmeye değer bilgiler ihtiva etmektedirler. Dönemin resmi kaynaklarının ihtiva etmediği ve o dönemin sosyal ve ekonomik yaşamına ışık tutacak pek çok bilgiyi barındırmanın yanında özellikle yabancı seyyahlar tarafından yazılmış olan seyahatnameler kültürler arası bir nitelik taşımaktadır. Özellikle 19. yüzyıl Osmanlı ülkesine yapılan seyahatlerin de en üst seviyeye çıktığı bir dönem olmuştur. Bu seyahatler bu gün genel olarak “seyahatname literatürü” dediğimiz geniş bir kaynak yığını da ortaya çıkardı. Belli başlı Osmanlı şehirleri için seyahatnameler daha fazla önem arz etmektedirler; zira önemli merkezler, limanlar, stratejik ve ticari yollar üzerinde bulunan şehirler için daha fazla seyahatname literatüründen bahsetmek mümkündür. Bu bağlamda 19. yüzyılda yeniden canlanma gösteren eski bir ticaret yolunda yer alan Bayburt için de seyahatnamelerde bazı bilgiler elde etmek mümkündür. Bu çalışmanın amacı 19. yüzyılın ilk yarısında Bayburt’tan geçen batılı seyyahların şehir hakkındaki izlenimlerine dair bazı tespitler yapmaktır.
Türkiye’de akademik camiadaki yapılan şehir tarihi çalışmaların büyük oranda yerli arşiv malzemes... more Türkiye’de akademik camiadaki yapılan şehir tarihi çalışmaların büyük oranda yerli arşiv malzemesi olan tahrirler, şer’iyye sicilleri ve temettuat sayımları gibi kaynaklar üzerinden hazırlandığı görülebilir. Son zamanlarda bu alana bu saydığımız kaynakları destekler mahiyette seyahatnamelerin de bir yerel tarih kaynağı olarak ilave edildiği söylenebilir. Fakat özellikle bazı önemli Osmanlı şehirleri için bu kaynakların yanında hazırlanmaları, içerikleri, sahip oldukları kaynak değeri ve süreklilikleri açısından eklememiz gereken bir diğer kaynak çeşidi de konsolosluk yazışmalarıdır. Konsoloslar adeta bir gazeteci gibi görev mahallinde vuku bulan her türlü gelişmeyi de rapor etmeyi ihmal etmemiştir. Diğer bir ifade ile yerli kaynaklarda bulamadığımız önemli ayrıntıları da yansıtırlar. Bu bakımdan günümüz araştırmacısının her konu ile ilgili olarak bu kaynaklarda bulacağı pek çok bilgi vardır. Bu çalışma Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın Paris ve Nantes’daki arşiv merkezlerinde yer alan Trabzon ile ilgili kaynakların tanıtılmasına ve bu kaynakların yapılacak araştırmalar için önemine değinmeyi amaçlamaktadır.
Tarih boyunca Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biri olan Trabzon önemli bir liman olarak yakın... more Tarih boyunca Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biri olan Trabzon önemli bir liman olarak yakın çevresi, Doğu Anadolu ve İran’ın da bir çıkış kapısı niteliğindeydi. Özellikle 19. yüzyıldaki gelişmeler Trabzon’u bu saydığımız bölgeler ile Avrupa arasındaki ticarette önemli bir merkez haline getirdi. Sahip olduğu jeopolitik konum itibarı ile 19. yüzyılda imparatorluğun en önemli merkezlerinde biri olan Trabzon, gerek deniz yolu ile diğer önemli limanlar gerekse de kara yolu ile İran’a kadar uzanan bir bölge ile bağlantılı olması itibarıyla bilhassa 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın ilk yarısındaki salgınların kolayca sirayet ettiği bir yerdi. Önceleri veba olarak kendini gösteren bu salgınlar daha sonra yerini koleraya bırakmış ve şehirde önemli yıkımlar yapmıştır. Salgınlara karşı bu savunmasız konumu nedeniyle 19. yüzyıldaki sağlık teşkilatlanmasının ilk tesis edildiği yerlerden biri de Trabzon olmuştur. Limana ve şehrin ticari merkezine yakın olan Güzelhisar’da 1838 yılında kurulan karantina uzun bir süre şehirdeki en önemli sağlık kuruluşu olarak bu salgın dönemlerinde önemli görevler ifa etti. Fakat özellikle Kırım Savaşı sonrasındaki kitlesel göç dönemlerinde karantina yetersiz kalmış ve şehir civarındaki kamp yerlerinde başka karantinalar tesis edilmiştir. Bu bağlamda bu çalışma, 19. yüzyılda Trabzon’da görülen veba ve kolera salgınlarına, bu salgınlara karşı alınan önlemlere ve bunların Trabzon üzerinde yaptığı etkilere Osmanlı arşivi ve özellikle de Fransız konsolosluk arşivi kaynaklarından elde edilen bilgiler çerçevesinde değinmeyi amaçlamaktadır.
Fransız Konsolosu Pierre Dupré’ye Göre 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rusların Akçaabat Saldırıları, 2019
I. ULUSLARASI KARADENİZ TARİHİ SEMPOZUMU BİLDİRİLER KİTABI , 2020
Oldukça eski bir gelenek olan şehir mekânının gözlemlenmesi veya tasvir edilmesi ile ... more Oldukça eski bir gelenek olan şehir mekânının gözlemlenmesi veya tasvir edilmesi ile ortaya çıkan kaynaklar günümüzde pek çok disiplinden araştırmacılar için eşsiz bir öneme sahiptir. Bilhassa şehir tarihi araştırmalarında görsel malzemeler şehir mekânının tasviri açısından önemli katkılar yapmaktadır. Bu bakımdan Osmanlı şehir tarihlerinin görsel kaynakları arasında sayılabilecek gerek yerli gerekse de yabancı kaynaklarda yer alan şehir tasvirleri veya topografik resimler, mimari planlar, Oryantalist resim veya gravürler gibi kaynakların yanında 19. yüzyılda yapılan detaylı şehir haritaları şehirlerin geçirdiği dönüşümleri izlemede çok kıymetli bilgiler aktarmaktadırlar. Bu bağlamda, 1898 İngiliz konsolosu Maunsell tarafından hazırlanan Trabzon şehri ve yakın çevresine dair harita şehirdeki meydanlar, mahalleler, cadde ve yollar, önemli askeri, sivil kamu ve dini binaları, mezarlıklar, konsolosluklar ve tarım alanları gibi pek çok ayrıntıyı ihtiva etmektedir. Bu harita temel alınarak Osmanlı, İngiliz ve Fransız arşivleri, görsel ve yazılı kaynaklar yardımı ile yapılan rekonstrüksiyon çalışması sonrasında günümüzde unutulan pek çok çarşı, imalathane, otel, han, kamu binası, konsolosluk, mezarlık, suyolu vb. yapı, mekan veya unsur tespit edilmiş ve harita üzerinde gösterilmiştir.
İster seyyah ister özel bir misyon ile gönderilen bir görevli olsun Osmanlı ülkesine gelen yabanc... more İster seyyah ister özel bir misyon ile gönderilen bir görevli olsun Osmanlı ülkesine gelen yabancıların izlenimlerine asıl ilham kaynağı olan şehir başkent İstanbul olmuştur. Öyle ki İstanbul ülkedeki tüm çeşitliğin görülebileceği ve değişimlerin de ilk olarak izlenebileceği bir merkezdi. Bu değişiklik özellikle belirli bir görev çerçevesinde Türkiye’ye gönderilen ve İstanbul’da ikamet eden görevlilerin gerek yayınlamış oldukları anılarında gerekse de bağlı oldukları elçilik veya bakanlıklar ile yapmış oldukları özel yazışmalarda da karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma, 1833’ün sonunda İstanbul’a gelen Fransız diplomat Baron Boislecomte’un İstanbul’da kaleme aldığı yazışmalara dayanmaktadır. Bu bağlamda Baron’un misyonuna değinmek gerekirse; bilindiği gibi Mısır Meselesi’nin kendi çıkarlarına uygun çözümlenmesini arzu eden Fransız hükümeti, Mehmed Ali Paşa ve Babıâli arasında sürüp giden soruna kendi lehine bir çözüm bulma amacıyla Baron de Boislecomte’u Mehmed Ali Paşa nezdinde arabuluculuk yapmak ve dolayısıyla Babıâli üzerindeki Rusya etkisini kaldırmak amacıyla Mısır’a göndermişti. Ancak Baron’un Mehmed Ali Paşa nezdindeki misyonu Fransızların beklentisini karşılamadı. Bundan dolayı Baron Mısır’dan ayrılarak İstanbul’a geldi. Burada Baron’un misyonunun ikinci ayağı olan imparatorluğun her açıdan incelenmesi görevini yerine getirmeye başladı. Zira Fransa Dışişleri Bakanı Broglie, Baron’a artık sona yaklaşan Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili çok akıllıca gözlemler yapmak ve bu gözlemlerini raporlar haline kendisine göndermek talimatını vermişti. Boislecomte, bununla da yetinmemiş kalmamış, 1834’ün Aralık ayında İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Eflak-Boğdan, Arnavutluk, Rumeli ve Sırbistan’da incelemeler yapmıştır. Daha sonra Yunanistan ve İyonya adalarına da giderek incelemeler yapan Baron, Bulgaristan, Makedonya, Teselya’da da gözlemler yapmış ve Osmanlı ülkesindeki “Doğu Misyonu”nu sona erdirmiştir. Baron’un bu Doğu Misyonuna dair yazdığı binlerce sayfa rapor Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nin Paris’teki merkezinde yer alan “Mémoires et Documents: Turquie” kataloğunda yer almaktadır. Bu raporlardan en önemli olanları, Baron’un İstanbul’da iken kaleme aldığı ve imparatorluğu idari, askeri, ekonomik ve ticari açıdan geniş bir incelemeye tabi tuttuğu yazışmalarıdır. Şüphesiz imparatorluğun önemli bir değişimin eşiğinde bulunduğu bir dönemde Baron’un değindiği konulardan biri de Sultan Mahmud’un reformları ve bunların yansımaları olmuştur. Baron, sultanın toplumsal alanda yaptığı reformları, özellikle hukuk önünde eşitlik, kılık-kıyafet, meyhaneler, halkın eğitimi, kadınların durumu gibi değişik başlıklar halinde incelemiş ve bu konularda kendi görüşlerini eklemiştir. Bu çalışma, Sultan Mahmud’un reformlarının İstanbul’daki yansımalarını Baron’un yazışmalarından ortaya koymaya çalışacaktır.
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Rusların yeni toprak kazanımları, bölgede ardı kesilmeyec... more 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Rusların yeni toprak kazanımları, bölgede ardı kesilmeyecek olan Rus politikaları açısından bir başlangıç teşkil etmiştir. Rus politikaları açısından en önemli araç Osmanlı Ermenileriydi. İşgal döneminde Ruslar, Ermenilere ayrı bir ilgi göstererek ve Osmanlı tebaası binlerce Ermeniyi etkili bir propaganda ve program çerçevesinde Rusya tarafına çekmiştir. Lakin bu göç politikası savaş süreciyle sınırlı kalmamış ve savaştan sonra da Osmanlı topraklarında kalan Ermeni reayanın Rusya tarafına göçü yapılan propaganda ile teşvik edilmiştir. Bu politikalar Rusya’nın bölgede kuvvetlenmesinden endişe duyan diğer devletlerin de takibindeydi. Özellikle Erzurum’da yerleşik bulunan konsoloslar Rus politikalarını yakından takip etmiş ve raporlarında önemli bilgiler vermişlerdir. Bunlardan biri de 1843’te kurulan Fransız konsolosluğuydu. Büyük oranda bölgedeki siyasi ve askeri gelişmeleri izlemekle sorumlu olan Fransız konsoloslar, Rusların özellikle Ermeniler üzerinden Doğu Anadolu’da hâkimiyet kurma planlarını dikkatle izleyerek Fransız makamlarına ayrıntılı bilgiler vermişlerdir. Fransız konsolosların raporlarından hareketle Rusların bölgedeki politikaları, Ermenileri kendi taraflarına çekmek ve siyasi bir baskı yaratmak için kullandığı vasıtalar hakkında yeni bilgilere ulaşmak mümkündür. Bu çalışma şimdiye kadar göz ardı edilen bu kaynaklardan hareketle konu hakkındaki literatüre bir katkı yapma amacını taşımaktadır.
Osmanlı coğrafyasının büyüklüğü göz önüne alındığında, bu coğrafya ile iletişim halinde olan Avus... more Osmanlı coğrafyasının büyüklüğü göz önüne alındığında, bu coğrafya ile iletişim halinde olan Avusturya, İngiltere, Fransa olmak üzere diğer Avrupalı devletlerin gerek diplomatları gerekse de diğer görevlileri vasıtasıyla zengin bir kaynak yığını ortaya çıkardıkları söylenebilir. Bundan dolayı bu devletlerin arşivlerinde Osmanlı tarihine ilişkin kaynakları bulmak mümkündür. Ancak öncelikle arşivlerin hangi alana yönelik oldukları, barındırdıkları tasnifler ve belge koleksiyonlarının ülkemiz araştırmacılarının hizmetine sunulması ve kullanımının kolaylaştırılması için bu arşivlerin ülkemizde tanıtılmasına yönelik bir envanter çalışmasının yapılması gerekmektedir. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki en kadim müttefiki olan Fransa’nın değişik arşivleri Osmanlı tarihi için en zengin arşivler arasındadır. Bu arşivlerin en önemlilerinden biri de Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivleri’dir (Archives du ministère des Affaires étrangères). 19. yüzyıl Osmanlı-Fransız ilişkileri açısından özellikle belirtilmesi gereken bu arşiv Paris’teki (La Courneuve) merkez arşivi ve Nantes’daki ikinci bir arşiv merkezi ile araştırmacılara hizmet vermektedir. Bu çalışma 1987 yılında açılmış ve yeni sayılabilecek olan Nantes Diplomatik Arşivi’de (Centre des Archives diplomatiques de Nantes) Osmanlı coğrafyası ile ilgili tasniflere yönelik bir tanıtma yazısı olma amacındadır.
Necmettin Aygün, “Karadeniz’den Osmanlı Ekonomisine Bakış, I. ve II. Cilt”, Ankara: Trabzon Ticar... more Necmettin Aygün, “Karadeniz’den Osmanlı Ekonomisine Bakış, I. ve II. Cilt”, Ankara:
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası, 2016. I. cilt 464 sayfa; II. cilt 460 sayfa.
Yeni Türk devletinin kuruluşu Türk-Fransız ilişkilerinde yeni bir dönemi başlattı. İki ülke arası... more Yeni Türk devletinin kuruluşu Türk-Fransız ilişkilerinde yeni bir dönemi başlattı. İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine paralel olarak Türkiye’deki Fransız diplomatik temsilcilikler de yeniden açılmaya başladı. Bu temsilciliklerden biri de 1914 yılına kadar konsolosluk acentesi olarak idare edilen Samsun konsolosluğu oldu. Fransız hükümeti 1925’te Samsun’daki temsilciliği konsolosluk seviyesine yükselterek Ramire-Pie-Maxime Vadala’yı buraya tayin etti. Vadala’nın konsolosluğu ile Fransızların Samsun’dan önemli bir beklenti içinde olduklarını söylemek mümkündür. Bizzat Vadala’nın da belirttiği gibi Karadeniz’in en önemli limanı olan ve “Karadeniz’in İzmir’i” olarak ifade edilen Samsun için “parlak bir gelecek” söz konusuydu. Bu bakımdan Vadala Samsun’da demiryolu, liman, elektrik, telefon, tramvay, kanalizasyon ve otel gibi yatırımlar için Fransız müteşebbislerin dikkatlerinin çekilmesi gerektiğini ifade ediyordu. Bu doğrultuda Vadala görevine başlar başlamaz Cumhuriyet’in simge şehirlerinden biri olan Samsun’un sosyo-ekonomik ve siyasi yapısı hakkında önemli raporlar kaleme almaya başladı. Bu bakımdan konsolosun yazışmaları Cumhuriyetin ilk yıllarında Samsun’a dair farklı bir açıdan bakma imkânı vermektedir. Bu çalışmanın amacı Vadala’nın Fransız makamları ile yapmış olduğu yazışmaların değerlendirilmesidir. Çalışmanın temel kaynakları Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivleri’nde yer alan konsolosluk yazışmalarıdır.
Mahalli tarih çalışmalarında başvurulabilecek pek çok kaynağın arasında seyahatnameler önemli bir... more Mahalli tarih çalışmalarında başvurulabilecek pek çok kaynağın arasında seyahatnameler önemli bir yer tutmaktadır. Yazarları ister yerli ister yabancı olsun pek çok bakımdan dikkatle incelenmeye değer bilgiler ihtiva eden seyahatnameler dönemin resmi kaynaklarının ihtiva etmediği ve o dönemin sosyal ve ekonomik yaşamına ışık tutacak pek çok bilgiyi barındırmaktadırlar. İlgili dönemin ve mekânın canlı bir tasviri olmaları, yazıldıkları dönemin kültürel yapısını yansıtmaları ve bize tarihe farklı bir açıdan bakma imkânı vermeleri nedeniyle her zaman dikkat çekmektedirler. Son zamanlarda gelişen sosyal tarih çalışmaları bağlamında, seyahatnameler sahip oldukları kaynak değerleri itibarıyla özellikle şehir veya belirli bir bölgenin tarihi için daha da önemli hale geldi. Arşiv belgeleri gibi kaynakların yanında seyahatnamelerin önemli bir boşluğu doldurduğu çalışmalar görünmekle birlikte bazı şehirler hakkında sadece seyahatnamelere göre hazırlanmış derleme çalışmaları da ortaya çıktı. Bu yazı örnek çalışmalardan hareketle seyahatnamelerin yerel tarih açısından kullanımlarına dair bazı tespitler yapmayı amaçlamaktadır.
Yurtdışı arşivlerde Türk deniz ticaret tarihine dair zengin arşiv kaynakları bulunmaktadır. Bu ka... more Yurtdışı arşivlerde Türk deniz ticaret tarihine dair zengin arşiv kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynaklar bilhassa birer ticaret görevlisi olan konsolosların yazışmalarından ortaya çıkmıştır. Konsoloslar her şeyden önce temsilcisi oldukları ülkelerin iktisadi alandaki yayılmaları bağlamında birer ticaret görevlisi oldukları için senelik ticaret ve denizcilik raporları hazırlamaktaydılar. Özellikle liman şehirleri için hazırlanan bu raporlarda gemi hareketleri, gemilerin bandıraları, buharlı ve yelkenli sayıları, geldiği ve gittiği liman, yük, tonaj, ithal ve ihraç mallarının cinsi ve değerlerine dair ayrıntılar yer alır. Ticaret ve denizciliğe ilişkin resmi Osmanlı istatistiklerinin 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren düzenli olarak tutulmaya ve yayınlanmaya başladığı göz önüne alındığında konsolosların hazırladıkları ticaret raporlarının önceki dönemler açısından sahip oldukları ehemmiyet anlaşılabilir. Bu çalışmada, bu konuda yapılan çalışmalara değinerek yabancı arşivlerde yer alan ve bir kısmı neşredilmiş olan deniz ticaret raporlarının Türk deniz ticaret tarihi açısından önemi üzerinde durulmaya çalışılacaktır.
Osmanlı Devleti'nin “Millet-i Sadıka”sı olan Ermenilerin Osmanlı toplumu içindeki ahenk, değişen ... more Osmanlı Devleti'nin “Millet-i Sadıka”sı olan Ermenilerin Osmanlı toplumu içindeki ahenk, değişen uluslararası dengeler ve büyük güçlerin Osmanlı Devleti üzerindeki politikaları ile olduğu kadar misyonerlik faaliyetleri nedeniyle de önemli bir bozulma yaşadı. Daha önce Katolik misyonerlerin faaliyetleri ile Katolik ve Gregoryen olarak ikiye ayrılmış olan Ermeni toplumu bundan dolayı kendi içinde bir çatışma atmosferi yaşamaya başlamıştı. Her ne kadar 1830'da Katolikler de ayrı bir millet olarak kabul edilseler de bu çatışma atmosferi bu kez bir üçüncü kaynak tarafından daha da derinleşti. Bu kaynak 1830'lardan itibaren Osmanlı coğrafyasında görülmeye başlayan Protestan misyonerleriydi. Önceleri Osmanlı toplumunun tümünü hedef alan Protestan misyonerlerin amaçlarını gerçekleştirmede en uygun hedef olarak Ermenilere yönelmeleri için çok fazla bir zamana ihtiyaçları olmadı. İstanbul'dan sonra Osmanlı taşrasına da hızla yayılmaya başlayan Protestan misyonerler 1830-1831'deki öncü geziler sonrasında 1834'te Trabzon'da bir istasyon tesis ettiler. Bu istasyon hem Trabzon hem de iç kısımlardaki istasyonlar için önemli bir merkez olarak düşünülmüştü. Trabzon'da Protestan misyonerlerin faaliyetleri özellikle İngiliz konsolosluğunun desteği ile daha çok Gregoryen Ermeni toplumunu hedef aldı. Bu faaliyetler sonunda küçük de olsa Trabzon'da da bir Protestan cemaati ortaya çıkarılmış oldu. 1850'de ayrı bir millet olarak kabul edilseler de Protestanlar özellikle Ermeni toplumunun yoğun bir baskısına maruz kaldı. Bu bildirinin amacı Trabzon'da belgelere yansıdığı oranda Protestan Ermenilerin karşılaştığı zorluklar üzerinde bazı tespitler yapmaktır.
Tanzimat Dönemi, klasik dönemden farklı olarak taşra hizmetlerinin bizzat devlet eliyle yapılmaya... more Tanzimat Dönemi, klasik dönemden farklı olarak taşra hizmetlerinin bizzat devlet eliyle yapılmaya başlandığı yeni bir dönemin de başlangıcını teşkil etmektedir. İmparatorluğun merkezi idaresinde yapılan reform sürecinin ikinci bir ayağı olarak taşra idaresindeki yeni düzenlemeler de şehir idarelerinde belediyeler gibi yeni kurumların ortaya çıkmasını sağladı. Bunun yanında özellikle bazı önemli ticari merkezlerde gördüğümüz gibi demografik gelişim, artan ticari ve iktisadi faaliyetler şehir hizmetlerinin yetersizliğini de ortaya çıkardığı gibi bazı şehirlerin demiryolu gibi yeni ulaşım imkânları ile tanışmaya başlaması şehir merkezlerinde de önemli değişimlerin yaşanmasına neden oldu. Buradan hareketle Tanzimat dönemi şehirleşme tecrübesi merkezi reformlar ve yerel koşulların bir karışımı olarak şehirlerin görünümüne de yansıdı. Bu açıdan bakıldığında 19. yüzyılın en önemli ticari merkezlerinden biri olan Trabzon’da da “şehirleşme/kentleşme” olarak nitelendirebileceğimiz bir süreç bilhassa Kırım Savaşı’ndan sonra belirgin bir şekilde yaşanmaya başlandı. Bilhassa şehrin ticari yükselişinin beraberinde getirdiği nüfus artışı yanında buharlı gemilerin etkisi ve kısıtlı da olsa altyapısındaki düzenlemelerle Çömlekçi limanının şehrin en önemli limanı haline gelmesi ve Trabzon’un en önemli karayolu olan Erzurum yolunun yeni güzergâhı ile doğuya doğru Değirmendere Vadisi’ne kayması şehir yerleşiminin bu tarafa doğru genişlemesine neden oldu. Limana olan yakınlığı ve karayolunun başlangıcını oluşturması bakımından 19. yüzyılın ilk yarısına kadar atıl bir durumda kalan Meydan-i Şarki bu dönemde şehirleşmenin Trabzon’da gözlemlenebileceği en önemli mekân oldu. Uzun süre vali konağını barındırması itibarı ile idari merkez konumunda olan Ortahisar’ın aksine, Belediye, Posta ve Telgraf İdaresi, Reji İdaresi, Karakolhane, Eczaneler, Gemi Acenteleri ve oteller gibi resmi ve özel yeni kurumlar yavaş yavaş Meydan-i Şarki’yi şehrin asıl merkezine dönüştürdü. Bu bildiri bilhassa 19. yüzyılın ikinci yarısında örneklerini vermeye çalıştığımız bu değişimlerin Trabzon’un kentsel gelişimi üzerindeki etkilerini incelemeye yönelik bazı tespitler yapmayı amaçlamaktadır.
1803 yılında Sinop’a Fransız konsolosu olarak atanan Pascal Fourcade’ın Sinop’taki temel görevi F... more 1803 yılında Sinop’a Fransız konsolosu olarak atanan Pascal Fourcade’ın Sinop’taki temel görevi Fransız malları için yeni pazarlar elde etmek; buna karşılık Anadolu ve İran’dan gelecek hammaddeleri almak ve bu mallar için Sinop’ta antrepolar kurmaktı. Bu amaçla Fourcade konsolosluk bölgesinin Fransız ticareti için sunacağı imkânları tespit etmek için Sinop dışında seyahatler gerçekleştirdi. Fourcade, Sinop dışında gerçekleştirdiği seyahatlerde iyi bir “ticari komiser” olarak ziyaret ettiği yerlerin ticaret, endüstri ve tarımından bahsetmenin yanında bu yerlerin coğrafyası, antik dönemdeki tarihi ve arkeolojisi ile ilgili incelemelerde de bulunuyor; seyahat güzergâhlarına dair haritalar hazırlıyor, seyahatleri sırasında elde ettiği izlenimleri birer “mémoire” haline getiriyordu. Fourcade’ın konsolosluğunun en önemli meyveleri onun bölgede yapmış olduğu seyahatlere ilişkin hazırladığı raporları oldu. Bu bakımdan Fourcade’ın en verimli yılı ise 1806 yılıydı. Fourcade 1806 yılının kışında ve ilkbaharında Sinop’un güneyine inerek burada Kızılırmak ve Göksu vadilerini gezerek Kastamonu’ya ulaştı. 1806 yazında daha geniş ikinci bir seyahate çıktı. Bu seyahatinde Vezirköprü, Havza, Lâdik, Merzifon ve Amasya’yı ziyaret etti. Bu çalışma Fourcade’ın Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivlerinde yer alan “Sinope” dosyaları ve “Memoirs et Documents” kataloğunda bulunan bu seyahat raporlarından hareketle konsolosun bölge hakkında vermiş olduğu bilgileri değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Türkiye’de son zamanlarda sosyo-ekonomik tarih çalışmaları çerçevesinde ön plana çıkan araştırma ... more Türkiye’de son zamanlarda sosyo-ekonomik tarih çalışmaları çerçevesinde ön plana çıkan araştırma alanlarından biri de şehir tarihleri oldu. Bu yeni mahalli tarih yazımı çalışmalarının büyük oranda yerli ve yabancı arşiv kaynakları, şer’iye sicilleri ve diğer kaynaklar üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bunun yanında şehirlerin sosyal, ekonomik ve siyasi tarihinin araştırılmasında ve bir şehir tarihi yazılması sırasında başvurulabilecek pek çok kaynağın arasında seyahatnameler önemli bir yer tutmaktadır. Bu eserler yazarları ister yerli ister yabancı olsun pek çok bakımdan dikkatle incelenmeye değer bilgiler ihtiva etmektedirler. Dönemin resmi kaynaklarının ihtiva etmediği ve o dönemin sosyal ve ekonomik yaşamına ışık tutacak pek çok bilgiyi barındırmanın yanında özellikle yabancı seyyahlar tarafından yazılmış olan seyahatnameler kültürler arası bir nitelik taşımaktadır. Özellikle 19. yüzyıl Osmanlı ülkesine yapılan seyahatlerin de en üst seviyeye çıktığı bir dönem olmuştur. Bu seyahatler bu gün genel olarak “seyahatname literatürü” dediğimiz geniş bir kaynak yığını da ortaya çıkardı. Belli başlı Osmanlı şehirleri için seyahatnameler daha fazla önem arz etmektedirler; zira önemli merkezler, limanlar, stratejik ve ticari yollar üzerinde bulunan şehirler için daha fazla seyahatname literatüründen bahsetmek mümkündür. Bu bağlamda 19. yüzyılda yeniden canlanma gösteren eski bir ticaret yolunda yer alan Bayburt için de seyahatnamelerde bazı bilgiler elde etmek mümkündür. Bu çalışmanın amacı 19. yüzyılın ilk yarısında Bayburt’tan geçen batılı seyyahların şehir hakkındaki izlenimlerine dair bazı tespitler yapmaktır.
Türkiye’de akademik camiadaki yapılan şehir tarihi çalışmaların büyük oranda yerli arşiv malzemes... more Türkiye’de akademik camiadaki yapılan şehir tarihi çalışmaların büyük oranda yerli arşiv malzemesi olan tahrirler, şer’iyye sicilleri ve temettuat sayımları gibi kaynaklar üzerinden hazırlandığı görülebilir. Son zamanlarda bu alana bu saydığımız kaynakları destekler mahiyette seyahatnamelerin de bir yerel tarih kaynağı olarak ilave edildiği söylenebilir. Fakat özellikle bazı önemli Osmanlı şehirleri için bu kaynakların yanında hazırlanmaları, içerikleri, sahip oldukları kaynak değeri ve süreklilikleri açısından eklememiz gereken bir diğer kaynak çeşidi de konsolosluk yazışmalarıdır. Konsoloslar adeta bir gazeteci gibi görev mahallinde vuku bulan her türlü gelişmeyi de rapor etmeyi ihmal etmemiştir. Diğer bir ifade ile yerli kaynaklarda bulamadığımız önemli ayrıntıları da yansıtırlar. Bu bakımdan günümüz araştırmacısının her konu ile ilgili olarak bu kaynaklarda bulacağı pek çok bilgi vardır. Bu çalışma Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın Paris ve Nantes’daki arşiv merkezlerinde yer alan Trabzon ile ilgili kaynakların tanıtılmasına ve bu kaynakların yapılacak araştırmalar için önemine değinmeyi amaçlamaktadır.
Tarih boyunca Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biri olan Trabzon önemli bir liman olarak yakın... more Tarih boyunca Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biri olan Trabzon önemli bir liman olarak yakın çevresi, Doğu Anadolu ve İran’ın da bir çıkış kapısı niteliğindeydi. Özellikle 19. yüzyıldaki gelişmeler Trabzon’u bu saydığımız bölgeler ile Avrupa arasındaki ticarette önemli bir merkez haline getirdi. Sahip olduğu jeopolitik konum itibarı ile 19. yüzyılda imparatorluğun en önemli merkezlerinde biri olan Trabzon, gerek deniz yolu ile diğer önemli limanlar gerekse de kara yolu ile İran’a kadar uzanan bir bölge ile bağlantılı olması itibarıyla bilhassa 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın ilk yarısındaki salgınların kolayca sirayet ettiği bir yerdi. Önceleri veba olarak kendini gösteren bu salgınlar daha sonra yerini koleraya bırakmış ve şehirde önemli yıkımlar yapmıştır. Salgınlara karşı bu savunmasız konumu nedeniyle 19. yüzyıldaki sağlık teşkilatlanmasının ilk tesis edildiği yerlerden biri de Trabzon olmuştur. Limana ve şehrin ticari merkezine yakın olan Güzelhisar’da 1838 yılında kurulan karantina uzun bir süre şehirdeki en önemli sağlık kuruluşu olarak bu salgın dönemlerinde önemli görevler ifa etti. Fakat özellikle Kırım Savaşı sonrasındaki kitlesel göç dönemlerinde karantina yetersiz kalmış ve şehir civarındaki kamp yerlerinde başka karantinalar tesis edilmiştir. Bu bağlamda bu çalışma, 19. yüzyılda Trabzon’da görülen veba ve kolera salgınlarına, bu salgınlara karşı alınan önlemlere ve bunların Trabzon üzerinde yaptığı etkilere Osmanlı arşivi ve özellikle de Fransız konsolosluk arşivi kaynaklarından elde edilen bilgiler çerçevesinde değinmeyi amaçlamaktadır.
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2019
1806’da başlayan Osmanlı-Rus Savaşı’na dair gelişmeler Trabzon Fransız konsolosu Dupré’nin raporl... more 1806’da başlayan Osmanlı-Rus Savaşı’na dair gelişmeler Trabzon Fransız konsolosu Dupré’nin raporlarında önemli bir yer tutmaktadır. Savaş sırasında Trabzon’daki gelişmeleri gün gün kaydeden Dupré, Kafkasya’ya yönelik harekâtlar için şehirde ve civarındaki hareketliliği aktarmanın yanında doğrudan Trabzon’u hedef alan Rus baskınlarını da raporlarında konu etmiştir. Bu bağlamda bizzat konsolosun Trabzon’daki güvenliğini de etkileyen Rus bombardımanları Dupré’nin özellikle rapor ettiği gelişmeler arasındaydı. Savaşta Ruslar gönderdikleri filolar ile 1807 ve 1810’da Trabzon’u ve Akçaabat’ı bombardıman etmişlerdi. Bu saldırılarda Akçaabat gerek Rusların demirleme mahalli gerekse de çıkarma yapılacak bir liman olarak oldukça önemliydi. Dupré, Fransız makamlarına gönderdiği raporlarda Rusların Trabzon açıklarına gelmesi, Akçaabat’a ve Trabzon’a yönelik bombardımanları ve çıkarma girişimleri hakkında bilgiler vermiştir. Bu çalışma 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rusların 1807 ve 1810’daki baskınlarını Fransız konsolosunun gözünden aktararak konuya mevcut literatür ekseninde katkı yapmayı amaçlamaktadır.
Mukaddime, 2021
Günümüzün tarih yazımı eğilimleri çerçevesinde, çalışmaların yoğunlaştığı alanlardan biri de yere... more Günümüzün tarih yazımı eğilimleri çerçevesinde, çalışmaların yoğunlaştığı alanlardan biri de yerel tarihtir. Yerel tarihin kaynakları içinde konsolosluk raporları ayrı bir önem taşımaktadır. Konsoloslukların bırakmış olduğu evraklar, tarihçiler tarafından daha çok iktisadi açıdan dikkate alınmaktadır. Ne var ki konsolosların görevlerindeki değişim dikkate alındığında, konsolosluk raporlarının zamanla zenginleştiği görülebilir. Konsoloslar, siyasi, askeri, ticari ve sosyal açıdan önemli gördüğü her konuyu rapor etmişlerdir. Bu bakımdan günümüz araştırmacısının yerel tarih bağlamında konsolosluk belgelerinde bulacağı pek çok bilgi vardır. XIX. Yüzyılda büyük devletlerin temsilcilerine ev sahipliği yapmış olan Erzurum'un da konsolosluk kaynakları açısından zengin bir merkez olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, bu çalışma Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivleri'nde Bakanlığı'nın Paris ve Nantes'daki arşivlerinde yer alan Erzurum ile ilgili yazışmaların tanıtılmasına ve bu kaynakların Erzurum yerel tarihi açısından yapılacak araştırmalar için önemine değinmeyi amaçlamaktadır.
Tarih boyunca Dogu Anadolu ve Iran’in bir cikis kapisi olan Trabzon-Erzurum yolu hem ticari hem d... more Tarih boyunca Dogu Anadolu ve Iran’in bir cikis kapisi olan Trabzon-Erzurum yolu hem ticari hem de askeri acidan oldukca onemliydi. 18. yuzyilda askeri onemi nedeniyle kucuk capli tamiratlar goren bu yol 19. Yuzyilin ilk yarisinda Iran transit ticaretinin ana guzergâhi haline gelince yolun kosullarini iyilestirmeye yonelik calismalar da baslamis oldu. Bu amacla 1850’de genis bir proje ile baslayan calismalar 1858’e kadar akim kaldi. Kirim Savasi doneminde askeri ehemmiyeti ortaya cikan yolun kosullari oldukca kotulesti. Yolun bu durumu askeri uzmanlarin da dikkatini cekmekteydi. Kirim Savasi’nda Fransa’nin Dogu Ordusu’nda gorev yapan Hippolyte Mircher, savasin sona ermesinden sonra General Pelissier tarafindan Dogu Anadolu’da topografik arastirmalar yapmak uzere gorevlendirilmis ve Yuzbasi Saget ile Mayis 1856’da Trabzon’a gelerek Trabzon-Erzurum yolunu incelemis ve yolun haritasini yaparak ayrintili bir rapor hazirlamistir. Bu rapor yolda tamiratlarin yeniden gundemde oldugu bir do...
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2015
DUSSAUD BİRADERLERİN TRABZON LİMANI İNŞA PROJESİ (1870) Özgür YILMAZ ÖZ 19. yüzyılın ikinci yar... more DUSSAUD BİRADERLERİN TRABZON LİMANI İNŞA PROJESİ (1870) Özgür YILMAZ ÖZ 19. yüzyılın ikinci yarısında atan ticari hareketlilik bu dönemde Trabzon'un ticari yükünü çeken Çömlekçi Limanı'nın yetersizliğini de ortaya koydu. Bu süreçte limandaki ilk altyapı çalışmaları Kırım Savaşı ve sonrasında gerçekleştirildi. Ancak sonraları limanın özel bir şirket tarafından yapılması da gündeme geldi. Dussaud Biraderler adlı bir Fransız mühendislik şirketi 1870'te limanının ihtiyacı olan tüm altyapı unsurlarını içeren geniş bir proje hazırlayarak hükümete sundu. Şirketin bu teklifi kabul olmadı; fakat daha sonra uygulanmaya çalışılan liman inşa projelerine ve 20. yüzyılın ortalarında bitirilebilen Trabzon Limanı'nın yapısına bakıldığında Dussaud Biraderlerin projesinin daha sonraki projeleri ne derece etkilediği kolaylıkla görülebilir. Bu makale arşiv belgelerinden hareketle Dussaud Biraderler'in projesini önceki ve sonraki çalışmalar ekseninde incelemeyi ve etkilerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Bu makale etik kurul izni ve/veya yasal/özel izin alınmasını gerektirmemektedir.
Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2024
Foreign specialists were employed in the Ottoman Empire's health services, particularly during th... more Foreign specialists were employed in the Ottoman Empire's health services, particularly during the 18th century onwards. The Ottomans required international cooperation to implement reforms to combat epidemics during the global epidemics of the 19th century. As a result, many foreign physicians joined the Ottoman medicine service. Therefore, numerous foreign physicians began serving with the central health organization in
Istanbul and the quarantine units established in the provinces. Some physicians made significant contributions to the Ottoman sanitary administration through their positions, time in Ottoman service, and activities. Dr Bartoletti, who was born in Istanbul in 1808, was one of these specialists. After medical education in Italy, he started his Ottoman service as a quarantine doctor and became a member of the Sanitary Council. He also represented the Ottoman Empire at the international medical conferences held in Paris, Istanbul and Vienna and performed important duties in Ottoman sanitary affairs during his forty-four years of service. By examining Dr Bartoletti's activities between 1840 and 1888, this study aims to contribute to the existing literature on this field.
Osmanlı Bilimi Araştırmaları
Tarih boyunca milyonlarca insanın ölümüne neden olan veba salgınları on sekizinci yüzyılın başlar... more Tarih boyunca milyonlarca insanın ölümüne neden olan veba salgınları on sekizinci yüzyılın başlarından itibaren Batı Avrupa için bir sorun olmaktan çıksa da ticaret yollarının üzerinde bulunan Osmanlı coğrafyasında görülmeye devam etmiş ve on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısına kadar Osmanlı ülkesini etkilemeyi sürdürmüştür. Veba, 1830'lardan sonra eski gücünü yitirse ve kısmen kontrol altına alınsa da imparatorluğun değişik yerlerinde görülmüştür. Dönemin tıp çevrelerini şaşırtacak şekilde vebanın ortaya çıktığı yerlerden birisi de Bingazi olmuştur.1858'de ortaya çıkan salgın önceleri tifüs zannedilmiş; ancak daha sonra yapılan incelemeler ile veba olduğu ortaya çıkmıştır. Bu salgını ilginç kılan özeliklerden birisi de Osmanlı Sıhhiye İdaresi'nin salgınla mücadele kapsamında bölgeye gönderdiği hekimler ve faaliyetleriydi. Bu hekimlerin bölgede yaptıkları incelemeler ve gerçekleştirdikleri faaliyetler hakkındaki raporları, 1858-1859 Bingazi veba salgını hakkında ayrıntılı incelemeler yapmayı mümkün kılmaktadır. Bu çalışma, hekimlerin raporları ve arşiv belgeleri üzerinden bu salgının hikâyesini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Tarih Dergisi, 2023
Bu olayla ilgili tüm gelişmeler memleketin içinde bulunduğu durumu çok iyi ortaya koyduğu için ol... more Bu olayla ilgili tüm gelişmeler memleketin içinde bulunduğu durumu çok iyi ortaya koyduğu için olanları detaylarıyla anlatmam gerekiyor.** ÖZ Tarihin her döneminde, savaş zamanları ülke içinde güvenlik zafiyetinin ve pek çok kanunsuzluğun ortaya çıkmasına neden olmuştur. 1853'ün ortalarında Ruslarla yeni bir savaş söylentisi Kuzeydoğu Anadolu'da karışıklıkların başlamasına sebebiyet vermiş ve savaş süresince bu hareketler devam etmiştir. Savaşın koşullarından istifade ile güçlenen yerel eşkıya, Trabzon-Erzurum yolunda güvenliği tehdit ederek baskın, soygun ve cinayetler işlemeye başlamıştır. 1854'ün Eylül ayında eşkıyanın kurbanı ise bu yol ile İstanbul'a gitmek üzere Erzurum'dan hareket eden Anadolu Ordusu'nda görevli Fransız subay Alphonse Belliot'ydu. Belliot'nun Bayburt-Erzurum arasında yer alan Masat'ta öldürülmesinden sonra Erzurum Fransız konsolosu Challaye, yardımcısı Castagne ve Polonyalı Yüzbaşı Hosczowski'nin yürüteceği bir tahkikat ve takibat süreci başlatmıştır. Fransız arşiv belgelerinde detaylı bir şekilde kaydedilen bu tahkikat süreci yalnızca örneklerine az rastlanacak bir "eşkıya avı hikâyesi" ortaya koymaz, aynı zamanda bölgedeki eşkıyalığın kökenleri, bağlantıları ve etkileri hakkında da önemli ayrıntılar sergiler.
Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (KAREN)
Bu makale etik kurul izni ve/veya yasal/özel izin alınmasını gerektirmemektedir.
Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (KAREN), 2018
Services (SIS) indeksleri tarafından taranan hakemli akademik bir dergidir ve senede iki kez yayı... more Services (SIS) indeksleri tarafından taranan hakemli akademik bir dergidir ve senede iki kez yayımlanır. Dergide yayımlanan makalelerin sorumluluğu yazarlarına aittir.
YABANCI HEKİMLERİN GÖZÜYLE İSTANBUL’DA “BÜYÜK KOLERA”: 1865 SALGINI HAKKINDA BAZI YENİ BİLGİLER
Mavi Atlas
Öz Rusya'nın Kafkasya'daki hâkimiyet süreci açısından Gürcistan oldukça önemli bir yer teşkil etm... more Öz Rusya'nın Kafkasya'daki hâkimiyet süreci açısından Gürcistan oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu süreç Gürcistan'da 1810'lu yıllara kadar devam etmiş ve ülke doğrudan Rusya'nın hâkimiyetine girmiştir. Gürcistan'da, Rus yayılmacılığına karşı direnen krallıklardan biri de İmereti Krallığı'ydı. İmereti Krallığının son kralı olan II Solomon, 1810'da Ruslara karşı mücadelesini kaybedip bir süre Tiflis'te tutuklu olarak kaldıktan sonra Osmanlı Devleti'ne sığınarak bağımsızlık mücadelesini dışardan sürdürmeye çalışmış ve bu sırada uluslararası destek aramaya uğraşmıştır. Önceleri Gürcistan'da Rus idaresi ile anlaşarak ülkesini ve tahtını koruyacağını düşünen II. Solomon Rusların Gürcistan üzerindeki gerçek amaçlarını gördükten sonra Rus idaresine başkaldırmış ve ülkesi için mücadeleye girmiştir. Uluslararası destek arayışını sürgüne çıkmadan önce Gürcistan'da başlatan kral Osmanlı Devleti, İran ve Fransa'nın yardımını sağlamaya çalışmıştır. Ancak Gürcistan'ın önemli bir kısmını daha önce kendine bağlayan Rus idaresine karşı kralın çabaları sonuç vermemiştir. Dahası 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Rusya'nın bölgedeki gücünü daha da pekiştirmesi sonucunda Osmanlı Devleti, İmereti için Rusya ile bir çatışma riskini göze almamıştır. Bu bağlamda,dönemin siyasi gelişmeleri ekseninde bağımsızlık mücadelesinde kral, aradığı desteği bulamamış ve Trabzon'da 1815'te vefat etmiştir. Bu çalışma II. Solomon'un Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi bağlamında Ahıska'dan Trabzon'a kadar uzanan sürgününe ve bu dönemde ülkesinin kurtuluşu için yapmış olduğu çalışmalara dair bazı yeni bilgi ve belgeler üzerinden bir değerlendirme yapma amacındadır.
Mukaddime, 2021
Günümüzün tarih yazımı eğilimleri çerçevesinde, çalışmaların yoğunlaştığı alanlardan biri de yere... more Günümüzün tarih yazımı eğilimleri çerçevesinde, çalışmaların yoğunlaştığı alanlardan biri de yerel tarihtir. Yerel tarihin kaynakları içinde konsolosluk raporları ayrı bir önem taşımaktadır. Konsoloslukların bırakmış olduğu evraklar, tarihçiler tarafından daha çok iktisadi açıdan dikkate alınmaktadır. Ne var ki konsolosların görevlerindeki değişim dikkate alındığında, konsolosluk raporlarının zamanla zenginleştiği görülebilir. Konsoloslar, siyasi, askeri, ticari ve sosyal açıdan önemli gördüğü her konuyu rapor etmişlerdir. Bu bakımdan günümüz araştırmacısının yerel tarih bağlamında konsolosluk belgelerinde bulacağı pek çok bilgi vardır. XIX. Yüzyılda büyük devletlerin temsilcilerine ev sahipliği yapmış olan Erzurum'un da konsolosluk kaynakları açısından zengin bir merkez olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, bu çalışma Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivleri'nde Bakanlığı'nın Paris ve Nantes'daki arşivlerinde yer alan Erzurum ile ilgili yazışmaların tanıtılmasına ve bu kaynakların Erzurum yerel tarihi açısından yapılacak araştırmalar için önemine değinmeyi amaçlamaktadır.
Tarih ve Günce, 2021
Salgın hastalıklar Doğu-Batı yönünde bir köprü konumunda olan Osmanlı coğrafyasında her dönem ön... more Salgın hastalıklar Doğu-Batı yönünde bir köprü konumunda olan Osmanlı
coğrafyasında her dönem önemli bir tahribat yapmıştır. 19. yüzyılda
vebanın yerini alarak küresel bir tehdit halini alan kolera Osmanlı
topraklarında kolera ilk defa 1822 senesinde görülmüştür. Gerek büyük
salgınlar gerekse de ara salgınlar halinde Osmanlı topraklarından eksik
olmayan kolera bu yüzyılda, deniz ve kara ticaret yollarının kesişme
noktasında bulunan Osmanlı ülkesinde de büyük çaplı zayiata sebep
olmuştur. Bu süreçte koleranın en çok kurban aldığı şehirler ulaşım ağının
merkezinde yer alan liman şehirleri olmuştur. Bu çerçevede İzmir, başkenti
Akdeniz’deki diğer limanlara bağlayan önemi bir liman olarak kolera
salgınlarına maruz kalmıştır. İzmir’de ilk defa 1831’de görülen kolera bu
yüzyıl içinde 1848, 1854 ve 1865, 1871-1872, 1890-1896 yıllarında da yeniden şehirde etkili olmuştur. Bu çalışma, kaynaklarda hakkında çok fazla bir bilgi bulunmayan 1865 kolera salgınını, salgın döneminde İzmir’de görev yapan hekimlerin salgın hakkındaki araştırmaları üzerinden incelemeye ve salgının şehre olan etkisine ve salgınla mücadelede yapılan çalışmalara odaklanacaktır.
Tarih boyunca Doğu Anadolu ve İran’ın bir çıkış kapısı olan Trabzon-Erzurum yolu hem ticari hem d... more Tarih boyunca Doğu Anadolu ve İran’ın bir çıkış kapısı olan Trabzon-Erzurum yolu hem ticari hem de askerî açıdan oldukça önemliydi. 18. yüzyılda askeri önemi nedeniyle küçük çaplı tamiratlar gören bu yol 19. Yüzyılın ilk yarısında İran transit ticaretinin ana güzergâhı haline gelince yolun koşullarını iyileştirmeye yönelik çalışmalar da başlamış oldu. Bu amaçla 1850’de geniş bir proje ile başlayan çalışmalar 1858’e kadar akim kaldı. Kırım Savaşı döneminde askeri ehemmiyeti ortaya çıkan yolun koşulları oldukça kötüleşti. Yolun bu durumu askeri uzmanların da dikkatini çekmekteydi. Kırım Savaşı’nda Fransa’nın Doğu Ordusu’nda görev yapan Hippolyte Mircher, savaşın sona ermesinden sonra General Pélissier tarafından Doğu Anadolu’da topografik araştırmalar yapmak üzere görevlendirilmiş ve Yüzbaşı Saget ile Mayıs 1856’da Trabzon’a gelerek Trabzon-Erzurum yolunu incelemiş ve yolun haritasını yaparak ayrıntılı bir rapor hazırlamıştır. Bu rapor yolda tamiratların yeniden gündemde olduğu bir dönemde yolun durumuna dair ilginç bilgiler içermektedir. Bu çalışma, Mircher’nin Kuzey Anadolu Misyonu ve raporu çerçevesinde Trabzon-Erzurum yolunun durumu hakkında değerlendirmeler yapmayı amaçlamaktadır.
TALİD-Türkiye'de Coğrafya I, 2019
Adres Vefa Cad. No. 48 34134 Fat h İstanbul Tel 0212. 528 22 22 pbx Faks 0212. 513 32 20 e-ma l t... more Adres Vefa Cad. No. 48 34134 Fat h İstanbul Tel 0212. 528 22 22 pbx Faks 0212. 513 32 20 e-ma l tal d@b sav.org.tr nternet www.tal d.org Basım Yılı 2020 Graf k Tasarım: Sal h Pulcu Tasarım Uygulama: S bel Yalçın Türk ye Araştırmaları L teratür Derg s uluslararası hakeml b r derg d r. MLA Internat onal B bl ography, Index Islam cus, EBSCO Publ sh ng, Turkolog scher Anze ger ve ASOS Index g b ndekslerce taranmaktadır.
Mavi Atlas, 2019
Fransızların 19. Yüzyılın başlarında ticaret yapma ve konsolosluk kurma hakkı elde ettiği Karaden... more Fransızların 19. Yüzyılın başlarında ticaret yapma ve konsolosluk kurma hakkı elde ettiği Karadeniz’deki Osmanlı limanları Fransızlar için yeni bir “Eldorado” ortaya çıkardı. Lâkin bu limanlar Fransızlar için adeta bilinmeyen yerlerdi. Bundan dolayı bu yayılma döneminde Fransızların en önemli meşgalesi her açıdan bu limanları ve limanların sunacakları imkânları tespit etmekti. Bu süreçte ilk defa 1797’de Beuchamp’ın sahil buyunca gezerek haritalarını yaptığı bu limanlar daha sonra Fransız elçisi Mareşal Brune’ün ilgilendiği konulardan biriydi. Bunun için Brune, Fransızlar tarafından çok az bilinen Karadeniz limanlarında coğrafi incelemeler yapmak üzere Jouannin’i görevlendirdi. Gerek bu görevliler gerekse de Sinop ve Trabzon’a atanan Fourcade ve Dupré bu limanların yapısı ve ticaret potansiyelleri hakkında raporlar hazırladı. Bu bildiri bir kısmı yayınlanmış bir kısmı da Fransız arşivlerindeki tasniflerde yer alan bu kaynaklar üzerinden uluslararası ticaret ile tanışmaya başlayan Güney Karadeniz limanlarının 19. yüzyılın başlarındaki görüntüsüne dair bazı tespitler yapmayı amaçlamaktadır.
Trabzon, 1864 Kafkas Göçü’nde göçmenlerin Osmanlı topraklarına giriş yaptıkları ana limanlardan b... more Trabzon, 1864 Kafkas Göçü’nde göçmenlerin Osmanlı topraklarına giriş yaptıkları ana limanlardan biri oldu. Ancak çok sayıda göçmenin Trabzon’a yığılmaları hem göçmenler hem de yerli halk için çok ciddi sorunları da beraberinde getirdi. Bu nedenle Osmanlı hükümeti, gerek göçmenlerin gerekse de yerli halkın göçten kaynaklanan sorunlardan etkilenmemesi için Muhacirin Komisyonu vasıtası ile bir dizi tedbir aldı ve Yaver Efendi’yi Trabzon’a gönderdi. Diğer taraftan, Meclis-i Tahaffuz da göç sürecine nezaret etmek üzere İtalyan asıllı Dr. Barozzi’yi Trabzon’a gönderdi. Ancak bu iki görevli Trabzon’daki faaliyetleri sırasında zaman zaman Vali Emin Muhlis Paşa’nın müdahil olduğu bir çatışmaya neden oldu. Dr. Barozzi, yolsuzluk yapmakla suçladığı Yaver Efendi'nin görevden alınmasını talep ederken; Yaver Efendi de Dr. Barozzi'yi göçmenlere karşı sert davranmakla suçluyor ve yerine Müslüman bir hekimin görevlendirilmesini talep ediyordu. Bu çalışma göçün Trabzon’da neden olduğu sorunlar çerçevesinde Trabzon’da yetkililer arasındaki bu çatışmayı inceleme ve bu konuda bazı tespitler yapmayı amaçlamaktadır.
In terms of sources of travelogues, it could be said that diplomatic relations have a very import... more In terms of sources of travelogues, it could be said that diplomatic relations have a very important place in the emergence of this kind of writing as seen in the early examples of travelogues. Among the travelogues on the Eastern countries, the European diplomat, ambassador or his retinues wrote an important part of them. These works can be used as a diplomatic source with respect to their writers, as well as being an unofficial type of literature; they contain many interesting details about the country in which travellers journeyed and resided. There is a very rich travel literature on Persia, and they constitute an important part of the sources of Persian history. Travelogues increase especially in the 19th century. However, considering the developments of the early periods of the century, it can be seen that these sources are more important in terms of Persian external policy. Napoleon’s attempt to ally with Persia led to the emergence of some important sources about this period. Focusing on Jaubert’s mission in Persia, this paper aims to make some determinations about the importance of diplomatic missions in travel writing.
After the Treaty of Ankara, with the appointment of Ramire Vadala as the first French consul, the... more After the Treaty of Ankara, with the appointment of Ramire Vadala as the first French consul, the French government reopened the consulate in Samsun in 1925. This was the clear evidence of the great expectation of the French government from Samsun. As Vadala stated, as the most important port of the Black Sea, Samsun, which was seen as “Smyrna of the Black Sea”, had very bright future for the French. Vadala also stressed in his reports that French entrepreneurs need to draw attention to invests in Samsun like railway, ports, electricity, telephone, tram, sewage and hotel. As soon as Vadala arrived to Samsun, he began to prepare important reports on socio-economic and political structure of the city, which was one of the icon cities of the Republic. In this regard, the consul’s correspondences give the opportunity to look from a different perspective on Samsun in the first years of the Republic. The aim of this study was to evaluate the consulates of Vadala from his correspondences with the French authorities. The primary sources of the study are the documents located in the French Ministry of Foreign Affairs Archives.
Bu makale Doğu Karadeniz derebeylerinin feodal otoritelerini açıkladıktan sonra derebeylerin 1812... more Bu makale Doğu Karadeniz derebeylerinin feodal otoritelerini açıkladıktan sonra derebeylerin 1812, 1826 ve 1832 yılında yapılan merkezi reformlar ile ortadan kaldırılmasını incelemektedir. Bölgedeki bu süreç özellikle ilgi çekicidir. Çünkü bazı yerel beyler Laz ve Acaralıydı ve Rusya’nın 1828-1829’da Kafkasya’yı ele geçirmesi ve Karadeniz’deki işgalleri Trabzon Eyaleti’ni oldukça hassas bir eyalete çevirmişti. Fakat Doğu Karadeniz halkı Osmanlı baskısından ve bir dizi kötü hasattan dolayı isyan etmişti. Bu ayaklanmalar Tuzcuoğlu’nun 1833’teki isyanı ve Trabzon üzerine yaptığı başarısızlıkla sonuçlanan kuşatma ile zirveye çıktı. Fakat bu isyanlar Osman Paşa (1829-1842) tarafından 1837’de etkili bir şekilde bastırıldı. Bu mücadele görünürde merkezi otorite ile yerel idareciler arasındaydı ve bazı açılardan bölgedeki derebey savaşlarının sonuncusu olarak kabul edilebilir. Bu mücadelede Babıâli’nin temsilcisi Osman Paşa, uzun zamandan beri Rizeli Tuzcuoğulları ile aralarında bir husumet olan Acara kökenli bir aileden geliyordu. Tuzcuoğulları asi olmasına rağmen zaman zaman Babıâli’de paşalardan daha iyi bağlantılara sahiptiler. Çalışmanın kaynakları İngiliz konsolosların yayınlanmamış raporları, basılmış seyahatnameler ve Rum ve Türk kaynaklarıdır.
19. yüzyılın ikinci yarısında gösterdiği gelişim ile Karadeniz’in en önemli ihracat limanlarından... more 19. yüzyılın ikinci yarısında gösterdiği gelişim ile Karadeniz’in en önemli ihracat limanlarından biri olan Samsun’un bu yükselişini yabancı arşiv kaynaklarından da izlemek mümkündür. Bu bakımdan 1863 yılında Fransızların Samsun’da tesis ettikleri konsolosluk acentesinin bırakmış olduğu kaynaklar şehrin iktisadi tarihi açısından oldukça önemlidir. Özellikle konsolosların her yılsonunda hazırladığı yıllık ticaret raporları Osmanlı şehirlerinin iktisadi tarihleri açısından dikkate değer kaynaklardır. Samsun’da Fransız konsolosluk görevlisi olarak 1895-1906 yılları arasında görev yapan Henri de Cortanze’ın raporları bize, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Samsun’un ticareti, denizciliği, finansal durumu ve zirai yapısını çok iyi şekilde yansıtmaktadır. Fakat Cortanze’ın 1903 yılında Samsun limanı hakkında hazırladığı uzun raporun hem diğer liman güney Karadeniz liman şehirleri ve hem de diğer yıllarda Samsun limanı için benzerini bulmak zordur. Cortanze bu uzun raporunda limanın altyapısından buradaki ticaret ve çalışanlara; Samsun limanına bağlı diğer limanlara kadar oldukça geniş bilgiler vermiştir. Bu çalışma Cortanze ve raporu hakkında kısa bir değerlendirmeden sonra raporun tercümesini sunarak bu alandaki çalışmalara bir katkı yapmak amacındadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılda maruz kaldığı göç hareketlerinden Kırım Savaşı sonrası ger... more Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılda maruz kaldığı göç hareketlerinden Kırım Savaşı sonrası gerçekleşenler, imparatorluk coğrafyasında yeni bir sosyal hareketlilik başlattı. Bilhassa 1864 yılında Çerkeslerin sürgünü ile başlayan büyük göç, Osmanlı hükümetini daha öncekilerle mukayese edilmeyecek bir göç hareketi ile karşı karşıya bıraktı. Bu göç dalgası, göçmenlerin Osmanlı topraklarına giriş yaptıkları Trabzon ve Samsun gibi limanlarda çok ciddi sorunlara neden oldu. Temelde Muhacirin Komisyonu tarafından yönetilen bu göç süreci, ortaya çıkardığı siyasi ve sosyal sonuçlar bakımından uluslararası kamuoyunun da ilgisini çekti. Bu bakımdan uluslararası bir nitelik taşıyan Meclis-i Tahaffuz bu süreci yakından takip etti. Bu çalışma, Meclis-i Tahaffuz’un bir delegesi olarak Bâb-ı Âlî tarafından Mart 1864’te özel bir görev ile Trabzon ve Samsun’a gönderilen Dr. Barozzi’nin Meclis-i Tahaffuz’a gönderdiği raporlarından hareketle, meclisin Fransa delegesi olan Antoine Fauvel’nin Trabzon ve Samsun’daki göçmenlerin koşullarına ilişkin hazırladığı raporu konu almaktadır.
Seyahatname literatürü açısından bakıldığında 19. yüzyılın, Osmanlı coğrafyasına yapılan seyahatl... more Seyahatname literatürü açısından bakıldığında 19. yüzyılın, Osmanlı coğrafyasına yapılan seyahatlerin zirve yaptığı bir dönem olduğu görülür. İmparatorluğun içinde bulunduğu siyasi, iktisadi ve sosyal şartların belirleyici olduğu bu seyahatlerde misyonları farklı ve değişik meslek grubundan pek çok seyyah özellikle Anadolu’da kendi ilgi alanlarına yönelik seyahatler gerçekleştirdi. Bilhassa Karadeniz bölgesini ön plana çıkardığımızda, bunların içinde Victor Fontanier’nin seyahatlerinin ayrı bir yeri olduğu anlaşılır. Fontanier’nin 1821 yılında Fransız hükümetinin emriyle başlayan Doğu macerası, onun 1830’da Trabzon’a geçici konsolosluk görevlisi olarak atanması ile daha farklı bir özellik kazandı. Fontanier, 1821’de başlayan bu görevine ilişkin iki önemli eser kaleme aldı. Bunlardan ilki 1829’a kadar devam eden seyahatlerini; ikincisi ise 1830-1832 yılları arasında konsolosluk görevlisi olarak bulunduğu Trabzon’da edindiği izlenimleri yansıtır. Bu çalışma Fontanier’nin Trabzon’daki konsolosluk görevindeki tek seyahati olan, Batum seyahatini konu almaktadır.
Bu tez çalışmasının amacı, sınırlarını 1808-1878 yılları olarak belirlediğimiz dönemde Trabzon’a ... more Bu tez çalışmasının amacı, sınırlarını 1808-1878 yılları olarak belirlediğimiz dönemde Trabzon’a gelen Batılı seyyahların şehir hakkında verdikleri bilgilerin kronolojik olarak ele alındığı bir şehir tarihi ortaya çıkarmaktır. Çalışmanın kapsamının belirlenmesinde seyyahların şehir hakkında vermiş olduğu bilgiler esas alınmış ve bu hususlar üzerinde durulmuştur. Çalışmada seyahatnamelerin yanında konu ile ilgili araştırma eserlerden de istifade edilmiş ve konuların bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır.
Çalışma beş bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde seyyahların şehrin tarihine, meydanları, mahalleri ve önemli mekânları gibi fiziki yapısına ilişkin verdikleri bilgiler değerlendirilmiştir. İkinci bölümde şehrin nüfusu, şehirdeki cemaatler, bunların birbiri ile olan ilişkileri, şehirdeki yabancıların ve misyonerliğin incelendiği sosyal yapı ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, şehrin iktisadi durumuna, XIX. yüzyılda şehrin ekonomik yükselişine, bu yükselişe etki eden unsurlara, ulaşım ve taşımacılık sektöründeki gelişmelere değinilmiştir. Dördüncü bölümde, özellikle yüzyılın ilkyarısında şehrin idari durumu ve bunda etkili olan unsurlar, yapılan yeniliklerin şehirde nasıl karşılandığı ve şehirdeki konsolosluklar ele alınmıştır. Beşinci bölümde ise belirtilen dönem içersinde şehrin maruz kaldığı salgın hastalıklara, bu hastalıkların sonuçlarına, bunlara karşı alınan önlemlere ve şehrin sıhhi yapısına etki eden unsurlara değinilmiştir.
Çalışmada elde edilen bulgulara göre Trabzon şehri XIX. yüzyılda sosyal ve ekonomik olarak oldukça hareketli bir dönem yaşamıştır. Araştırma, yabancıların gözüyle kentin sosyal ve ekonomik yapısının tasvirini yapmakla birlikte aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun her bakımdan önemli değişimler yaşadığı, siyasi, askeri mücadelelerin ve sömürgeciliğin hat safhaya çıktığı XIX. yüzyıl gibi bir dönemde önemli bir Osmanlı kenti olan Trabzon’un yabancılar tarafından nasıl görüldüğünü de ortaya koymaktadır.
İNGİLİZ KONSOLOSLUK RAPORLARINA GÖRE BATUM ve ÇEVRESİ (1840-1852), 2022
Erasmus Programı ve Yüksek Öğretim Kurulunun sağladığı burs desteği ile Paris'te L'Institut natio... more Erasmus Programı ve Yüksek Öğretim Kurulunun sağladığı burs desteği ile Paris'te L'Institut national des langues et civilisations orientales'de (INALCO) bulundu ve Paris ve Nantes'daki değişik arşivlerde Osmanlı tarihi ile ilgili araştırmalar yaptı. 2012 yılında "Tanzimat Döneminde Trabzon" adlı tez ile doktora derecesini aldı. Aynı yıl Gümüşhane Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne öğretim üyesi olarak atandı ve 2019 yılına kadar bu üniversitede görev yaptı. 2017'de doçent olan Yılmaz, 2019'dan beri Samsun Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Alanında pek çok makale, bildiri ve Fransızca çeviri ve editörlükleri olan Yılmaz'ın çalışmaları büyük oranda mahalli tarih, Karadeniz'in sosyoekonomik yapısı, seyahatname literatürü, salgın hastalıklar, Fransız konsolosluk kurumu, konsolosluk kaynakları ve konsolosluk faaliyetleri üzerinde odaklanmıştır.
Tanzimat Döneminde Erzurum Fransız Konsolosluğu: Fransız Arşiv Belgelerine Göre Konsoloslar ve Faaliyetleri, 2024
19. yüzyılın başlarına kadar giden uzun bir hazırlık sürecinin ardından Fransızlar Erzurum’da 184... more 19. yüzyılın başlarına kadar giden uzun bir hazırlık sürecinin ardından Fransızlar Erzurum’da 1842’de bir konsolosluk tesis etse de şehir bu dönemde onlar için bir cazibe merkezi olmaktan oldukça uzaktı. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nın siyasi, iktisadi ve sosyal etkilerinin devam ettiği bir zamanda Erzurum’un asıl önemi oldukça stratejik bir bölgenin idari merkezi olması ve gelişmeye başlayan transit ticaretin güzergâhında bulunmasından kaynaklanmaktaydı. Ne var ki bu ticarette Fransızların payı neredeyse yok denecek bir seviyedeydi. Bu nedenle Fransız konsoloslar “konsolosluğun siyasi misyonunu” öne çıkararak bölgedeki siyasi, idari, askeri ve sosyal meseleleri takip etmiş ve bunlar hakkında ayrıntılı raporlar hazırlamışlardır.
Bu çalışma sancılı Tanzimat sürecinde ortaya çıkan sorunları, Rusya’nın bölgeye yönelik siyasetini, Kürt isyanlarını ve Kırım Savaşı’nın Erzurum ve çevresindeki etkilerini Fransız konsoloslarının 1843-1856 yılları arasındaki raporları üzerinden ortaya koymaktadır. Böylece 19. yüzyılda Avrupalı konsolosluklara ev sahipliği yapmaya başlayan “serhad şehri Erzurum’un Avrupa arşivlerinde saklı tarihinin” bir kısmını Fransız arşivleri özelinde gün yüzüne çıkarmaktadır.
İstanbul'da Kolera 1848 Salgını Üzerine Bir İnceleme, 2019
KOLERANIN İSTANBUL’A İKİNCİ ZİYARETİ… 1841’den beri İstanbul’daki Fransız Hastanesi’nde başhekim,... more KOLERANIN İSTANBUL’A İKİNCİ ZİYARETİ…
1841’den beri İstanbul’daki Fransız Hastanesi’nde başhekim, 1844’ten beri de Meclis-i Tahaffuz’un Fransa delegesi olarak görev yapan Fransız hekim Marie-Pierre Verrollot, İstanbul’da ilk defa 1831 görülen ve beş bine yakın insanın ölümüne neden olan koleranın Ekim 1847’de bir kez daha ortaya çıkması üzerine kolera hakkında çalışmalar yapmaya başladı. Salgının İstanbul’da etkisini devam ettirdiği dönemde, Journal de Constantinople Echo de l’Orient adlı gazetede koleranın Doğu’dan ilerleyişine dair bir yazı dizisi kaleme almaya başlayan Verrollot, bu yazı dizisinin ikinci kısmında salgının İstanbul’daki gelişimine odaklandı. Fransız hekim bu incelemesinde hastalığın ortaya çıkışını daha iyi anlayabilmek adına İstanbul’un topografyası, ikimi, sıhhi yapısı, hâkim olan hastalıklar, nüfusu ve halkın alışkanlıklarını da tahlil ederek hastalığı ortaya çıkaran koşulları belirlemeye çalışmıştır. Verrollot, resmi görevlilerden elde edilen istatistiklerden İstanbul’da bulunan yabancı bilim adamlarının araştırmalarına kadar önemli kaynaklara dayandırdığı ve uzun bir inceleme ve tetkik sürecinden sonra hazırladığı bu incelemesiyle 1840’ların İstanbul’unda halk sağlığına dair oldukça ayrıntılı ve önemli bilgiler sunmaktadır.
Özgür Yılmaz’ın dilimize kazandırıp hazırladığı “İstanbul’da Kolera 1848 Salgını Üzerine Bir İnceleme” hem salgın hastalıklar tarihiyle hem de payitaht İstanbul’un nüfusu, yerleşimi, iklimi ve halk sağlığı ile ilgilenenler için önemli detaylara sahip bir çalışma.
Victor Fontanier 1821’de Fransız hükümetinin emriyle Osmanlı İmparatorluğu ve özellikle de Karade... more Victor Fontanier 1821’de Fransız hükümetinin emriyle Osmanlı İmparatorluğu ve özellikle de Karadeniz hakkında incelemeler yapmak üzere Doğu’daki ilk seyahatine çıktı. Bu ilk seyahatinde Kırım, Kafkasya, Azerbaycan, İran ve Basra’ya kadar geniş bir alanda incelemeler yaptı ve izlenimlerini Doğu’ya Seyahat adlı üçleme eser olarak yayınladı. Bu eserlerden ilki Fontanier’nin ilk seyahatinden dönüşünde, Gürcistan’dan İstanbul’a kadarki yolculuğundaki izlenimlerini; ikincisi ise 1826-1827’de İstanbul ve Yunanistan’daki politik gelişmeleri, İstanbul’dan İzmir’e olan seyahatine dair ayrıntıları ve Ege adaları ile ilgili gözlemlerini ihtiva eder. Fontanier’nin bu ilk Doğu misyonu 1829’da Fransa’ya dönmesi ile sona erdi; fakat onun Kafkasya’daki Rus eyaletleri, Gürcistan, İran sınırı ve arkasından Trabzon ticareti hakkındaki raporları bu kez 1830’da konsolosluk görevlisi olarak Trabzon’a atanmasına vesile oldu. 1830’un sonlarında Trabzon’a ulaşan Fontanier, yaklaşık iki yıllık Trabzon ikametindeki izlenimlerini bu kez Doğu’ya Seyahat adlı üçlemenin son cildine konu yaptı. Bu eser Fontanier’nin Trabzon’a olan yolculuğuna, Karadeniz sahillerine, Trabzon Eyaleti’nin idaresine, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nın bölgedeki etkilerine, toplumsal hayata ve ticarete dair önemli ayrıntılarla 1830’ların Trabzonu’nun siyasi ve sosyal yapısının canlı bir tablosunu ortaya koyar.
Akademik çalışmalarını Trabzon merkezli Fransız konsolosluğu ve konsolosluk raporları üzerinde yoğunlaştıran Özgür Yılmaz, Victor Fontanier’nin konsolosluk görevlisi olarak Trabzon’dan Fransız Elçiliği ve Dışişleri Bakanlığı’yla yapmış olduğu yazışmalardan hareketle hazırlamış olduğu ayrıntılı giriş kısmı ile Fontanier’nin seyahatnamesine dair farklı bir yaklaşım getirmekte. Yılmaz, Fontanier’nin seyahatnamesi ile resmi yazışmaları arasında önemli benzerlikler bulunduğunu ortaya koyarak ortaya çıkışları ve içerikleri açısından seyahatname literatürünün zenginlini Fontanier’in Trabzon izlenimleri üzerinden göstermektedir.
Tarihin her döneminde önemli bir merkez olagelen Trabzon’un tarihi geçmişine ilişkin çalışmaların... more Tarihin her döneminde önemli bir merkez olagelen Trabzon’un tarihi geçmişine ilişkin çalışmaların istenilen düzeyde olduğunu söylemek zordur. Özellikle 19. yüzyıl Trabzon’u hakkında doldurulmayı bekleyen önemli bir boşluk bulunmaktadır. İstanbul, İzmir, Selanik ve Beyrut gibi 19. yüzyılda imparatorluğun en önemli merkezlerinden biri olan Trabzon’un bu döneme ilişkin tarihi, yerli kaynakların yanında şehirdeki konsoloslukların ortaya çıkardığı zengin yabancı kaynakların her bakımdan değerlendirilmesiyle incelenmeyi hak etmektedir.
Sahip olduğu tarihsel önemin uzağında, 19. yüzyılın başlarında taşradaki yerel güçler ve merkezi idare arasındaki çatışmaların, salgınların ve ülkenin içinde bulunduğu sefaletin pençesinde küçük bir sahil kasabası görüntüsünde olan Trabzon, daha önce de karşılaştığı gibi bir kez daha uluslararası ticaretin zirveye çıkardığı şehirlerden biri oldu. 1830’lu yıllardan itibaren hızla gelişmeye başlayan ticari faaliyetler, Tanzimat reformlarının şehirde tanıtılmasından daha önce Trabzon’u imparatorluğun en önemli şehirlerinden bir yapmaya başladı. Değişimin temel itici gücünün ticaret ve bunun teşvik ettiği iktisadi faaliyetler olduğu Trabzon’da, Tanzimatın getirdiği yenilikler de bu dönüşüm sürecine farklı bir ivme kazandırdı. Bu iki gücün şehirdeki tüm değişimdeki izlerini görmek mümkündür.
Bu bağlamda bu çalışma, 19. yüzyılda değişim ve modernleşmeyi temsil eden ve Tanzimat Dönemi olarak bilinen 1839-1876 yılları arasında Trabzon şehrinin idari, sosyal ve ekonomik şartlarını tahlil ederek Tanzimatın Trabzon’a ne derece yansıdığını ve bu süreçte etkili olan unsurları incelemektedir. Yılmaz, Osmanlı arşiv kaynaklarının yanında büyük oranda Fransız konsolosluk arşivlerinden hareketle hazırlamış olduğu bu çalışmasında Trabzon’un sahip olduğu tarihsel zenginliği de gün yüzüne çıkarıyor ve Tanzimat Dönemi şehir tarihi çalışmalarında yabancı kaynakların önemini de gözler önüne seriyor.