19. Yüzyılın İlk Yarısında Batılı Seyyahların Bayburt İzlenimleri (original) (raw)

Batılı Seyyahların Gözüyle 19. Yüzyılda Diyarbakır

Seyahatnameler, Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyo-kültürel tarihinin yazılı kaynakları arasında mühim bir konuma sahiptirler. Bu tür eserler, hem ilgili dönem için birincil kaynak olmaları hem de arşive yansımayan veya arşiv belgelerinde hakkında detaylı bilgi bulunmayan konularda bilgi vermeleri bakımından oldukça önemlidirler. Biz de bu noktadan hareketle; Osmanlı İmparatorluğu döneminde Diyarbakır vilayetinin ve sancağının yönetim merkezi olan Diyarbakır kazasının 19. yüzyıldaki toplum hayatı, sosyo-kültürel yaşantısı, etnik-dini gruplar arasındaki münasebetler gibi konularda aydınlatıcı bilgiler sunan Batılı seyyahlara ait eserleri inceledik. Bu çerçevede 19. yüzyılda Diyarbakır’ı ziyaret eden Batılı seyyahlardan James Silk Buckingham, H. Petermann, Alman Doktor Lamec Saad, Amerikalı Misyoner Horatio Southgate, İngiliz Seyyah Barkley başta olmak üzere değişik vesilelerle söz konusu dönemde Diyarbakır’da bulunmuş Batılı devlet adamları, misyonerler ve seyyahların Diyarbakır hakkındaki izlenimlerini ele aldık. İncelemeye esas aldığımız seyahatnameler; şehrin fiziki ve iktisadi yapısı, nüfusu, şehirde yaşayan etnik ve dini gruplar, buradaki dini gruplara ait müesseseler, söz konusu etnik ve dini grupların birbirleri ile olan sosyal, kültürel ve dini münasebetleri gibi konularda önemli bilgiler sunmaktadırlar. ABSTRACT Travelogues have been at a significant position among the written sources of the Ottoman Empire’s socio-cultural history. This kind of pieces is critical because they are primary resources for the related period, and also provide information about the issues which were not found either at all or sufficiently in the archive. Based on this point, this study examines the pieces of western travellers, which supply illuminating information on the issues such as the social life, socio-cultural life, relationships between ethno-religious groups in Diyarbakır County that was the administrative centre of Diyarbakır city and sanjak during the Ottoman period in the 19th century. In this framework, the impression of western political leaders, missionaries, and travellers on Diyarbakır, notably that of James Silk Buckingham, H. Petermann, German Doctor Lamec Saad, American Missionary Horatio Southgate, British Traveller Barkley, who had been to Diyarbakır by various means in that era, were assessed. The travelogues examined within the study provide considerable information regarding the issues such as the physical and economic structure of city, its population, the ethnic and religious groups living in the city, the institutions belonging to those religious groups, and social, cultural and religious relationships between those ethnic and religious groups.

Seyyahların Gözüyle 19. Asrın İlk Yarısında Buhara Emirliği

Türkistan, ilk çağlardan itibaren Uzak Doğu ile Batı uygarlıkları arasında bir köprüdür. Moğolistan’dan Urallara kadar uzanan uçsuz bucaksız bozkırlar, çoğu zaman konargöçer boyların at koşturduğu coğrafya olarak araştırmalarda ön plana çıkarken, bu coğrafyanın Doğu ile Batı arasında gerçekleşen ilişkilerdeki rolü göz ardı edilmiştir. Oysaki Türkistan Çin’den veya Akdeniz kıyılarından yola çıkan kervanların ya da Çin’den Hindistan’a gitmek isteyen Budist hacıların uğramadan yola devam edemeyeceği bir coğrafyadır. Türkistan’ı bir ağ gibi saran tarihi ticaret yolları, sadece kervanların ticari ürünleri taşıdığı basit bir yol değildir. Bu yollar aynı zamanda kültürlerin ve dinlerin uzak coğrafyalara ulaşmasını sağlamıştır. Bu nedenle Çin, İran, Hint ve Roma gibi uygarlıklardan yola çıkan kervanlar, ordular, seyyahlar, hacılar ya da elçilerin yolu bir şekilde Türkistan’a düşmüştür. Bu yolculardan bazıları görüp duyduklarını yazarak bize seyahatnameler bırakmışlardır. Bazılarının serüvenleri ise başkaları tarafından yazılan kitapların konusu olmuştur. Türk ülkelerine çeşitli zamanlarda gitmiş olan yabancı seyyahlar, gezdikleri yerlerde dikkatlerini çeken olayları, mekânları, kişileri ya da gelenek-görenekleri kaleme alarak hem yaşadıkları dönemdeki kendi toplumlarına bilinmeyen ülkeleri tanıtmışlar, hem de bu değerli bilgilerin günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Seyahatnameleri önemli kılan bir başka özellik ise bahsettikleri ülkelerde yaşayanlar için dikkate değer olmayan şeylerin bir yabancı tarafından önemli görülerek kaydedilmiş olmasıdır. Yani seyahatnameler çoğu zaman bir toplumun öteki gözüyle nasıl görüldüğünü anlamamıza imkân sağlayan eserlerdir. Türkistan’a bir şekilde yolu düşen seyyahların eserleri temel alınarak hazırlanan bu kitapta başlangıçtan 20. yüzyıla kadar Türkistan’daki Türklerin bir başkası tarafından nasıl görüldüğünün yansıtılması amaçlanmıştır. Bu nedenle farklı dönem ve kültürlerden seyyahların Türkistan’a ilişkin yazdıkları eserler incelenerek kitabın bölümleri oluşturulmuştur. Tabiî ki tarih boyunca Türkistan’ı ziyaret eden yüzlerce seyyahın eserlerini tek bir kitapta incelemek mümkün değildir. Örnek vermek gerekirse, sadece Rusların yazdığı raporlar ya da seyahatnameleri tanıtmak için dahi ciltlerce kitap yazmak gerekir. Bu nedenle elinizdeki eser, belli dönem ve coğrafyalar seçilerek hazırlanmıştır. Bugüne kadar Türkistan’la ilgili seyahatnameleri içeren birkaç araştırma yapılmış olsa da bütüncül olarak yaklaşan bir eser olmamasından hareketle hazırlanmış olan bu çalışma sadece bir başlangıç olarak değerlendirilebilir ya da Türkistan tarihini seyahatnameler üzerinden değerlendirme yolunda atılmış bir adım olarak da kabul edilebilir. Seyahatnameler üzerinden bir bölgenin tarihi ve coğrafyasının incelenmesi hem coğrafyada yaşayanların hem de o coğrafyaya seyahat eden seyyahların kültürlerindeki devamlılığı, değişmeleri, kültürlerin birbirlerine karşı geliştirdiği bakışı göstermesi bakımından kıymetlidir. Zira seyyahlar her ne kadar Türkistan coğrafyasının çöllerinden geçip, dağlarından aşsalar da esasen hepsinin hatırasının üzerinden de zaman geçmiştir. Bu anlamda incelenen süreçte tarihin unsurlarından insanlar, zamanlar ve mekânlar da değişmektedir. Türkistan coğrafyası özelinde bu değişimin ana hatlarına değinmeye çalışan elinizdeki kitabın bundan sonra bu yola düşecek araştırmacılara faydalı olmasını temenni ederiz.

19. Yüzyılın İlk Yarısındaki Bektaşiliğe Roman Penceresinden Bakmak: Çerağlar Uyanırken

Turk Kulturu Ve Hacı Bektas Veli Arastırma Dergisi, 2013

Bir edebi tur olarak roman, ortaya ciktigi andan itibaren tarihsel gerceklere de yer vermistir. Dolayisiyla pek cok tarihsel surec ya da gelisme anlatici araciligiyla aktarilir. A. Yilmaz Soyyer’in Ceraglar Uyanirken baslikli eseri de bu kapsamda degerlendirilebilecek romanlardandir. Bektasilik uzerine bilimsel calismalar da kaleme alan yazar, edebi eseri de Bektasilik uzerine degerlendirmeler yapmak icin kullanir. Bu calisma, belirtilen edebi eseri, A. Yilmaz Soyyer’in 19. yuzyilda Bektasiligin zorlu bir surecini anlattigi romani kapsamaktadir. 1826’da yeniceriligin kaldirilmasinin ardindan Bektasi tekkeleri de kapatilmis ve Bektasiler zorlu bir surec yasamistir. Daha sonra baskilarin azalmasiyla da Bektasilik resmi olmayan yollardan varligini surdurmustur. Calismanin amaci edebi eserden hareketle 19. yuzyilin ilk yarisindaki Bektasilik hakkinda yapilan degerlendirmeleri ortaya koymaktir. Bunun yaninda bir tarikat olarak Bektasilik ve Bektasilerle ilgili yer verilen ozellikler de ele alinacaktir. Calismada oncelikle, romanin gectigi donemdeki Bektasiligin genel durumunu anlatan bir giris yapilacak, ardindan tarihsel gelismelerden romana yansiyanlar ele alinacaktir. Bu- nun sonrasinda da Bektasilikle, Bektasilerle ilgili verilen bilgiler uzerinde durulacaktir. Bu degerlendirmelerin ardindan da sonuc kismi verilecektir. Boylece tarihsel bir gercekligin, surecin romana nasil yansidigi ortaya konacaktir.

XIX. Yüzyılda Batılı Seyyahlara Göre Selanik Şehrine Dair İzlenimler

Tarih ve Günce Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi, 2021

Thessaloniki is one of the most cosmopolitan cities of the Balkans, whose importance gradually increased in the XIXth century Ottoman world and rapidly developed as one of the most important cities of Southeastern Europe. Many travelers who came to Thessaloniki were initially interested in the appearance and structures of the city, but later they were amazed that many different ethnic elements lived together and in peace, and then gave interesting information about the social life in the city. In this study, as mentioned above, Thessaloniki which became the socio-cultural intersection point of Southeastern Europe during the 19th century and in its process, the information about the city and its people, which has never been mentioned before, given by nearly twenty travelers visiting the city, has been examined from primary sources and determinations have been made on it.

16-18. Asırlarda Buhara Hanlığı'na Gelen Batılı Seyyahlar ve Seyahatnameleri

Throughout history, we see Western Turkestan as one of the most important cultural and civilization regions of the Turkish world, and was at the center of many nations’ interest owing to opportunities provided by its geography. As European society started to rise, especially from the end of the Medieval Period, it made attempts at familiarizing with the region. Russia, which was on the rise in Eastern Europe from second half of 16. Century, planned to control the adjacent region in the long run and for this purpose sent many officials to the Khanate of Bukhara, which was region’s principal khanate, in order to cognize with the region. As a result of these journeys, travel notes emerged containing invaluable information on region’s Khanates and Turkestan’s geography. In this work Western travelers, majority of whom were Russians, who visited the aforementioned khanate in 16-18. Centuries, travel notes left by said travelers and properties of these notes will be examined.

Müslüman Bir Şehre Bakmak: Batılı Seyyahların İstanbul'a Dair İlk İzlenimleri

Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2022

İstanbul, konumu ve doğal güzellikleriyle tarihin her döneminde ilgi çekici bir şehir olmuştur. Marmara Denizi, İstanbul Boğazı, Haliç, Anadolu kıyıları ve Marmara Denizi'nde yer alan irili ufaklı adalar şehir manzarasıyla mükemmel bir bütünlük oluşturur. Roma İmparatoru Konstantin tarafından Byzantion şehrinin genişletilmesiyle kurulan Konstantinopolis, bir Hristiyan şehri olarak kurulmuş ve başta Ayasofya Kilisesi olmak üzere inşa edilen abidevi yapılar şehrin Hristiyan kimliğine güç katmıştır. Konstantinopolis'in kuruluşuyla ilgili anlatılan çeşitli efsaneler de şehrin dinî karakterine katkı sağlamıştır. 1453 yılında Konstantinopolis'in Türklerin eline geçmesi Hristiyanlar arasında ciddi bir travmaya sebep olmuştur. Fethin hemen ardından sembol yapı Ayasofya Kilisesi camiye dönüştürüldüğü gibi zaman içerisinde inşa edilen camiler ve camilere bitişik minarelerle Müslüman İstanbul ortaya çıkmış ve bu kez şehir Müslüman kimliğine bürünmüştür. Bu çalışmada amaç, Hristiyan Batılıların Müslüman İstanbul'u gördüklerinde hissettikleri duyguyu anlayabilmektir. Bilhassa denizden bakıldığında ilk göze çarpan cami ve minarelerin Hristiyan duygu dünyasında yarattığı tesiri görmek ve daha önemlisi Hristiyan olma bilincinin şehrin güzelliğini idrak ve kabul etmede bir engel teşkil edip etmediğini öğrenebilmektir. Bunun için XVI. yüzyıldan itibaren seyahatname örnekleri seçilmiş ve dört asra yaklaşan bir süre zarfında İstanbul'a ilişkin yaklaşımın süreklilik arz edip etmediği incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde bazı seyyahların İstanbul'un güzelliği karşısında hissettikleri duyguları anlatıp geçtiği görülürken büyük bir kısmı ise uzaktan gördükleri güzelliğin yanına yakın plandaki çirkinliği ilave etme ihtiyacı hissetmişlerdir. Böylece okuyucularına, uzaktan bakıldığında mükemmel görünen Osmanlı Devleti'nin aslında içten içe çürüyüp bozulmakta olduğu umudu verilmeye çalışılmıştır.

XIX. Yüzyıldan Günümüze Bayburt’ta İlmî Müesseseler ve Eğitim-Öğretim Faaliyetleri

Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal, 2015

The study consists of three phases. In the first phase we have mentioned the education activities of the rooted madrasa's in Bayburt in the historical process and the position of this madrasa's in the socio-cultural life in the last Ottoman period. The issues we have discussed in the second phase are the Bayburt libraries which were active from beginning the nineteenth century until the second period of the 20.th. century although largely been lost today traces and which also lad the milestones to today's Provincial Public Library. In the final phase, in the 19th and 20th centuries Bayburt's famous mudarris (i.e. professor) and the education system are discussed. Furthermore we noted the opening of European educational institutions also in Bayburt in line with the changes in education in the Ottoman Empire during the Tanzimat period in order to express terms of this dual structure, and the modern school curriculum.