Resmü'l-Mushaf Literatürü Açısından Kâsım b. Fîrruh eş-Şâtıbî'nin 'Akîletü Etrâbi'l-Kasâid'i / In Terms of Rasm al-Mushaf Literature ‘Akeelah al-Atrab al-Kasaid fi Esne’l-Mekasıd of Kasım b. Firruh al-Shatıbi (original) (raw)

EMSÂLÜ'L-KUR'AN BAĞLAMINDA HAKÎM ET-TİRMİZÎ'NİN EL-EMSÂL MİNE'L-KİTÂB VE'S-SÜNNE ADLI ESERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ IN THE CONTEXT OF AMTHAL AL-QURAN, AN ASSESSMENT OF AL-AMTHAL MIN AL-KITAB WA AS-SUNNAH OF HAKIM ET-TIRMIDHI

dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), 2016

Öz Emsâlü'l-Kur'an, Kur'an üslubunun önemli özelliklerinden birisidir. Bu sebeple konuyla ilgili çalışmalar erken dönemde başlamıştır. Hakîm et-Tirmizî'nin "el-Emsâl mine'l-Kitâb ve's-Sünne" isimli eseri de bu çalışmalardan birisidir. Önemli bir mutasavvıf olan Hakîm bu çalışmasında konuyu büyük ölçüde işârî-bâtınî yorum kapsamında değerlendirmiştir. Bu makalede, önce Emsâlü'l-Kur'an'ın kavramsal çerçevesine, Kur'an üslubu açısından önemine ve konuyla ilgili erken dönemde telif edilen başlıca eserlere yer verilmiştir. Sonra da Hakîm'in ilgili kitabının bu anlamda önemine vurgu yapılarak eser muhteva açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır. İki ana bölümden oluşan eserin birinci bölümünde Kur'an'da geçen bazı emsallerin konu edinildiği, ikinci bölümde ise hadislerde, bazı rivayetlerde ve âlimlerin kullandığı halk arasında yaygın olan emsaller üzerinden yorumlar yapıldığı görülmüştür. Giriş bölümündeki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Hakîm'in işârî-bâtınî ağırlıklı bir yorumu tercih ettiği tespiti yapılmıştır. Abstract Amthâl al-Quran is one of the important characteristics of the Quranic style. Therefore, studies about the subject have begun in the early dates. The book of Hakim et-Tirmizi called al-Amthal min al-Kitab wa as-Sunnah is one of these studies. Hakim who is a well-known sufi is to assess the subject on a large scale within the scope of ishari-batıni commets. In this article, first of all, the conceptual framework of Amthal al-Quran, its importance in terms of the Quranic style and some books regarded the subject written in the early times have been dealt with. Then, emphasizing the importance of the relevant book of Hakim in this sense, the book has been tried to be evaluated in terms of the content of it. The book has two chapters. In the first, some amthals in the Quran have been dealt with, and comments about amthals prevailing in hadiths, some narrations and among public has been given. As understood from the explanation in the introduction, it has been found that Hakim has prefered a comment ishari-batıni oriented.

HÂKİM EŞ-ŞEHÎD'İN " el-KÂFÎ " ADLI ESERİNDEKİ FAALİYETİ ÜZERİNE    EVALUATIONS ON THE BOOK OF " EL-KAFÎ " FOR HAKEEM AL-SHAHEED

Özet Hanefi kaynakları genel olarak Zâhirurrivâye, nâdirurrivâye ve vâkıât/nevâzil olarak üçlü bir gruplandırmaya tabi tutulmaktadır. İlk iki kaynak türü ashâbu'l-mezhebin yani Ebu Hanife ve öğrencilerinin görüşlerini, üçüncü tür kaynak ise meşâyıhın yani Ebu Hanife'nin öğrencilerinden sonraki mezhep-içi fakihlerin görüşlerini ihtiva etmektedir. İlk iki kaynak arasındaki temel fark, ashâbu'l-mezhebden gelen nakillerin sıhhati noktasındadır. Zâhirurrivâye'nin nakli daha güvenilir olduğu için ilke olarak nadirrurivâyeye önceliklidir. Keza ilke olarak ashâbu'l-mezhebin görüşü ister Zâhirurrivâye'de ister nâdirrivâyede yer alsın meşâyıhın görüşüne takdim edilmektedir. Hanefi mezhebinde mezhep imamlarının görüşlerinin nakli konusunda, İmam Muhammed'in telif ettiği Zâhirurrivâye eserlerinden sonra en önemli eser Hâkim eş-Şehîd'in, Zâhirurrivâye'yi cem eden el-Kâfî adlı eseridir. Hâkim eş-Şehîd'in el-Kâfî'si, Hanefi mezhebinde muteber bir kaynak kabul edilmektedir. Serahsî, İsbicâbî ve Enbârî gibi fakihlerin el-Kâfî'ye şerh yazmış olması, kaynaklardaki atıflar, tabakat ve tarih kitaplarındaki ifadeler bunu açıkça göstermektedir. el-Kâfî'nin Zâhirurrivâye'yi cem eden bir eser olduğu konusunda yaygın bir kabul bulunmakla beraber eser detaylı olarak incelendiğinde Hâkim eş-Şehid'in el-Kâfî'de sadece Zâhirurrivâye'yi cem etmekle yetinmediği, ayrıca nâdirurrivâye olarak nitelendirilen eserlerden de çokça yararlandığı görülmektedir. Bu çalışmada Hâkim eş-Şehîd'in genel olarak el-Kâfî'deki faaliyeti ele alınıp değerlendirilecek ve onun birçok noktada rivayet değerlendirmesi yaparak ve nakledilen görüşleri bir iç tutarlık testine tabi tutarak mezhep imamlarına ait sahih görüşü tespit etmeye özen gösterdiği ortaya konulmaya çalışılacaktır. Abstract In general Hanefi resources have been divided into three categories as zahirurrivaye, nadirurrivaye, and vakiat/nevazil. The first two resources types include opinion of " ashab al maddhab " who are Abu Hanifah and his students; the third resource type includes opinions of " mashayih " who are faqihs coming after Abu Hanifah's students in same maddhab. The basic gap in the first two resources is accuracy of conveyance coming from

ABDÜLMECİD B. NASÛH ET-TOSYAVÎ EL-AMÂSÎ (Ö. 996-1588) VE ARAFATÜ'L-ARİFİN İSİMLİ ESERİ / Abdulmecid b. Nasūh at-Tosyavī al-Amāsī (d. 996/1588) And His Work ʿArafâtu’l- ‘Ârifîn

Kırk hadîs, hadîs edebiyatından en çok eser yazılan alanlardan biridir. Hadîs ve hadîs ilimleri ile iştiğal eden birçok âlimin kırk hadîs çalışması bulunmaktadır. Kırk hadîs edebiyatına katkıda bulunan âlimlerden biri de XVI. yüzyıl Osmanlı müelliflerinden Abdülmecîd b. Nasûh b. İsrâîl'dir (ö. 996/1588). Farklı ilim dallarında kendini yetiştiren Abdülmecîd Efendi, tefsîr, hadîs, fıkıh, tasavvuf, eğitim, edebiyat ve ahlâk gibi sahalarda çok sayıda eser kaleme almıştır. Bu makalede, Abdülmecîd Efendi'nin ʿArafâtü'l-ʿârifîn li'l-vuḳūf fi mevḳıfi ʿibâdeti rabbi'l-ʿâlemîn fî eḥâdîs̱ i Seyyidi'l-murselîn isimli kırk hadîs çalışması incelenmiştir. Bu eser bir kırk hadîs derlemesi olmasına rağmen içerisinde otuz dokuz hadîs nakledilmiştir. Müellif tarafından herbir hadîsin XVI. yüzyıl Osmanlı Türkçesi ile manzûm ve mensûr tercümesi yapılmıştır. Hadîslerin daha iyi anlaşılması sağlamak amacıyla bazı kelâm, fıkıh, tasavvuf, ahlâk ve hadîs konularına değinilmiştir. Birkaç rivâyet dışında bu eserdeki hadîslerin kâhir ekseriyetinin Sahîhayn'dan nakledilmiş olduğu görülmüştür. Ayrıca bu çalışmada, ʿArafâtü'l-ʿârifîn'deki manzûm hadîs tercümelerinin transkripsiyonu yapılmış ve vezinleri hakkında bilgi verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hadîs, Kırk Hadîs, Manzûm, Abdülmecid b. Nasûh, Amasya. Abdülmecîd b. Nasūh at-Tosyavī al-Amāsī (d. 996/1588) and His Work ʿArafâtü'l-'Ârifîn Abstract "Forty hadith" is one of the field in which most written works in the Hadith literature. Many scholars who have been engaged in the Hadith sciences have at least one forty hadith compilations. One of the scholars who contributed to forty 120 | Hasan YERKAZAN AUID 11 (Aralık 2018): 119-157

Kavâʿid-i Fıkhıyyede Bir Literatür İncelemesi: İbn Nüceym'in el-Eşbâh ve'n-Nezâir'i ve Üzerine Yapılan Çalışmalar

2020

VIII. yüzyılda kavâid edebiyatını Eşbah ve Nezair çatısı altında bir araya getiren ve geliştiren Şâfiî fakihlerin bu çabasını X. yüzyıl Hanefî fakihlerinden İbn Nüceym bir adım ileri götürerek mezhep içerisinde fıkhî düşüncenin kavâid merkezli ele alınmasına katkı sağlamıştır. Fıkhın kavâid türüne dair ilk eserleri Hanefîler telif etmelerine rağmen gelişmesine katkıları diğer mezhepler kadar olduğu söylenemez. Ancak İbn Nüceym'in <em>el-Eşbâh ve'n-Nezâir</em>'inden sonra bu eser üzerine yapılan çalışmalarının kırkın üzerinde olması, kavâid edebiyatının tekrar Hanefîlerin gündemine girdiğini göstermektedir. Eşbâh literatüründe İbn Nüceym'in sahip olduğu bu konuma diğer mezheplerin ulaşamaması, mezhepte bu isimle yazılan tek eser olması bu araştırmanın temelini oluşturmuştur. Bu çalışmada, İbn Nüceym'in <em>el-Eşbâh'</em>ı etrafında oluşan literatürü başta yazma eser nüshaları olmak üzere bibliyografya ve kütüphane fihristlerinden tarama...

Marife.2016.2 Kâfiyecî’nin “Nuzhetu’l-ashâb” ve “Remzu’l-esrâr” Adlı Eserlerinin Tetkiki / The Examination of "Nuzhat al-Ashab" and "Ramz al-Asrar" by al-Kâfiyaji , Murat Tala

Muhyiddin el-Kâfiyecî (ö. 879/1474), XV. y.y. Memlükler ve Osmanlı dönemlerinin önemli Arap dilcilerindendir. Çok sayıda eseri vardır. Bu araştırmada, ona ait “Nuzhetu’l-ashâb” ve “Remzu’l-esrâr” adlı eserler; içerikleri, ilmî değerleri ve Arap diline sağladıkları katkıları bakımından incelenecektir. Ayrıca biyografi kitaplarında genel olarak Kâfiyecî’nin eserleri arasında zikredilmeyen bu iki eserin tam ve tahkikli metinleri de sunulacaktır Muhyiddin al-Kafiyaji (d. 879/1474) is one of the Arabic linguistic scholars of the fifteenth century. He wrote many books. This research is an analytical study of his two works, “Nuzhat al-ashab” and “Ramz al-Asrar” regarding their scholarly position, value and impact on the Arabic language. Unfortunately, the two texts are not mentioned by most of the biographical works. This paper provides the complete critical edition of both texts

Abdülhamid el-Kâtib b. Yahyâ ve Edebü'l-Kâtib Adlı Eseri

Ortaçağ Arap Edebiyatı nesrinin ortaya çıkışı ve gelişmesinin tarihi seyrine baktığımızda onun bir türünü oluşturan teressülün ilk örneklerinin Cahiliye dönemine dayanmakta olduğunu görürüz. Bu dönemden bize ulaşan herhangi bir belge mevcud olmamakla beraber, tarihçiler bu türün örneklerinin daha çok sosyal amaçlı köle ve mülkiyet senetleri, ticari hesaplaşmalar, mezar kitabeleri olduğunu söylerler2. Ardından Sadru'l-İslam dönemi gelir. Bu dönemde kitabet geleneği daha da yaygınlaşmış, özellikle vahyin nazili ile ezberlenen ayetlerin kayda geçirilme işlemi, ardından Hz. Peygamber (s.a.v)'in hadislerinin ileriki nesillere aktarılması için belli kaideler çerçevesinde özenle derlenmesi edebiyatın yazım türleri içindeki en eskisi kabul edilen bu türün gelişmesine sebep olmuştur. Sadru'l-İslam dönemi risaleleri Emeviler dönemindeki teressülün şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. Teressülün kelimenin tam anlamıyla bir nesir türü olarak şekillenmesi fetihler sonucu 8. yüzyılın başlarında büyük ve geniş arazileri içeren Arap Müslüman hilafetinin ortaya çıkışı ile mümkün olmuştur. Bu dönemdeki devlet sistemi eyaletlerin yönetilmesi, vergi toplanması, ordunun kurulması ve ekonomik hayatın düzenli hale getirilmesi için çeşitli kurum ve kuruluşların ortaya çıkmasını ve bu müesseselerle merkez arasında düzenli irtibat sağlanmasını gerektirmekteydi. Söz konusu bu gereksinimleri gerçekleştirmek için uygun kuruluşlar doğmaktaydı. Öyle ki Emevi halifelerinden Muaviye b. Ebi Sufyân el-Haraç, el-Hâtim ve er-Resâil divanları tesis etmiştir. Şevki Dayf Arapların fethedilmiş halkların sosyal ve siyasi sistemlerinden yararlandıklarını anlatırken, dolaylı da olsa bile kurum olarak Dîvan fikrinin bahsi geçen o halklardan iktibas ettiğini yazar ve örnek olarak Hz. Ömer'in Dîvânu'l-Atâ ve Dîvânu'l-Ceyş gibi kurumları tesis ettiğini zikreder 3. Ancak, Arap tarih ve edebiyatının Emeviler döneminde söz konusu edebî tür, kelimenin tam anlamıyla bir nesir türü olarak şekillenmiş kendine özgü edebî kurallara, bedî sanatlarına sahip olmaya başlamıştır. Geniş arazilere yayılmış devlet sistemi eyaletlerde Hilafetin merkezi arasındaki siyasî, mâli ve iktisâdi ilişkilerin düzenli bir duruma getirilmesi için çeşitli kurum ve kuruluşların ortaya çıkmasını ve bunlar arasında irtibat ve iletişim olmasını gerektirmekte idi. Bizzat bu dönemden itibaren risale yeni yapılanmakta olan devlet kurumları Divanlar sisteminde merkezle eyaletler arasında esas iletişim aracı olmak konumuna gelmektedir. Bu divanlarda çalışan memurlar genelde Fars, Kıpti ve Yunan menşeli mevâliler olup bu alanda belli deneyime, bilgi ve yeteneğe sahip olan katipler idiler. Mısır'da Kıpti dilinde, Suriye'de ise Yunan dilinde gerçekleşmekteydi. Söz konusu dönemde yazılmış olan risaleler bu katiplerin kalemlerinin ürünleri idi. Fakat bu durum uzun sürmemiş el-Haccâc Irak'a vali tayin edildikten sonra buradaki divanlarda yazışmalar Arapça görülmeğe başlar 4. Risâle daha geniş anlamıyla bir nesir yazım tarzı sanatı olan teressül, hilafet yaşamında sosyal ve ekonomik öneme sahip olmanın yanı sıra, içerdiği geniş konu yelpazesi ile Arap edebî nesrinin ilk örneklerini de oluşturmakta, onun gelişmesi ve şekillenmesinde büyük rol oynamaktaydı. Öyle ki, ortaya çıkışının ilk dönemlerinde kişisel, idari konuları içeren risale daha sonraları, edebî söz sanatı, ilim ve felsefe alanlarına da sirayet etmiş, dahil olmuştur 5 .

AKŞEMSEDDİN’İN MĀDDETÜ’L-ḤAYĀT ADLI ESERİ (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım)

AKŞEMSEDDİN’İN MĀDDETÜ’L-ḤAYĀT ADLI ESERİ (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım), 2016

Tezimize konu olan eser Fatih Sultan Mehmed’in de hocası olan Akşemseddin’e ait Māddetü’l-Ḥayāt adlı eserdir. Akşemseddin, Hacı Bayram-ı Veli’nin tasavvuf yolunu benimsemiş ve kendisinden sonra halifesi olarak onun öğretilerini devam ettirmiş büyük bir mutasavvıftır. Bugüne kadar Akşemseddin ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda daha çok onun tasavvufa dair yazdığı eserler ve mutasavvıf kişiliği üzerinde durulmuştur. Akşemseddin’in iyi bir hekim olduğu, devrinin önde gelen hekimlerinden biri olduğu da bilinmektedir. Ancak kendisinin tıp alanında yazdığı Māddetü’l-Ḥayāt adlı esere bugüne kadar şüpheyle bakılmış, üzerinde bilimsel bir çalışma yapılmamıştır. Akşemseddin gibi tarihimiz ve kültürümüz açısından önemli bir şahsiyetin yazdığı bilinen veya kendisine atfedilen her eserin üzerinde çalışma yapılmayı hak ettiğini düşündük. Bu sebeple Akşemseddin’in tıp ve eczacılık yönüne ışık tutacak en önemli kaynak olarak Māddetü’l-Ḥayāt üzerinde çalışmaya ve bu eseri bilim dünyamıza kazandırmaya karar verdik. Tezimizin Giriş bölümünde Akşemseddin’in hayatı ve eserleri hakkında bilgiler verdik. İnceleme bölümünde ise bu alanda yapılan pekçok tezde görülen gramer çalışmalarının yerine bir sözlük çalışması yaptık. Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış tıp ve eczacılık metinlerinin doğru okunması ve anlaşılabilmesi için bir terim sözlüğüne duyulan ihtiyacı biz de derinden hissettik. Bu eksikliği giderebilmek gayesiyle Eski Anadolu Türkçesi Tıp ve Eczacılık Terimleri Sözlüğü’nü hazırladık. Metin bölümünde Maddetü’l-Hayat’ın iki nüshasını tenkitli olarak Latin harflerine aktardık. Son olarak da metinde geçen kelimelerin dizin sözlüğünü hazırladık.

Tecrîdü'l-akâid Literatürünün Az Bilinen Muhaşşilerinden Nasîrüddin el-Hillî el-Kâşî'nin Hayatı, İlmî Silsilesi ve Eserleri

Nazariyat İslam Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2019

Nasîrüddin et-Tûsî’ye ait Tecrîdü’l-akâid’in önde gelen şerhlerinden Şemsüddin el-İsfahânî’nin Tesdîdü’l-kavâ‘id’i üzerine yazılmış ilk haşiye, bugüne kadar pek fazla tanınmamış bir isim olan Nasîrüddin el-Hillî el-Kâşî’ye aittir. Bu haşiye ilk Tesdîd haşiyesi olmasının yanında başka bir öneme de sahiptir: Tesdîd’in en meşhur ve en yaygın haşiyesi olan Cürcânî haşiyesi, bu ilk haşiyeden hem fazlasıyla istifade etmiş hem de bu haşiyeyi sıklıkla eleştiriye tabi tutmuştur. Nasîrüddin el-Hillî’nin İstanbul kütüphanelerinde bulunan eserlerinin çokluğu, onun İstanbul ilmî muhitinde tanınan bir isim olduğunu da göstermektedir. Buna rağmen bugüne kadar bu Şiî âlimin biyografisi ihmal edilmiştir. Bu araştırma notunda Nasîrüddin el-Hillî’nin entelektüel bir biyografisi ortaya konmaya çalışılacaktır. Nasîrüddin el-Hillî İmamiyye Şiası’na mensup bir âlimdir ve Allâme el-Hillî’nin hem hemşehrisi hem de çağdaşıdır. Ancak hayatı, hocaları ve öğrencileri hakkındaki bilgi oldukça sınırlıdır. Bu yazıda mevcut sınırlı biyografik bilgi, söz konusu âlimin eserleri hakkındaki bilgiyle zenginleştirilmeye çalışılmıştır.