Bir Hikâye Birden Çok Anlatı: Nigârîn'in Hikâyesinin Yüzyıllara Yayılmış Serüveni (original) (raw)

Dede Korkut Hikâyeleri Üzerine İnşa Edilen Bir Anlatı: Hikâye-i Neriman

Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi

Dede Korkut hikâyeleri Oğuznamelerin en önemli parçalarından birini oluşturur. İçerisinde zengin motifler barındıran hikâyeler uzun yıllar sözlü gelenekte büyük bir merakla dinlenmiş, yazıya geçirildikten sonra da yazılı kaynaklardan okunmuştur. Dede Korkut hikâyelerinin etkisi birçok yapıtta da görülür. Dede Korkut hikâyelerinde bulunan motifler manzum eserlerde, romanlarda, tiyatro eserlerinde, çocuk kitaplarında, filmlerde, plastik sanatlarda yeniden işlenmiştir. Hikâyelerin Türk dünyasındaki çeşitli anlatılar üzerinde etkisi olduğu gibi Türklerle ilişki içerisinde bulunan başka milletlerin anlatıları üzerinde de etkileri olmuştur. Bu çalışmada Dede Korkut hikâyelerinin Hikâye-i Neriman adlı eser üzerindeki etkisi ele alınmıştır. Sonuçta Dede Korkut hikâyelerinin Hikâye-i Neriman adlı destanı etkilediği görülmüştür. Bu destan, Dede Korkut hikâyelerinde yer alan birçok motifi içerir. Dede Korkut hikâyeleri, Hikâye-i Neriman’ın şekillenmesinde en önemli kaynaklardan biridir. Destan...

18. Yüzyilda Yazilmiş Mensûr Bi̇r Hi̇kâye: “Bi̇r İçi̇m Su Bahânesi̇yle Ni̇sâr-I Cûd”

Turk Kulturu Ve Haci Bektas Veli-arastirma Dergisi, 2018

Klâsik Turk edebiyatinda, nesir, butunuyle ihmal edilmemis olmakla birlikte, siirin daima gerisinde kalmis ve onun golgesinde ilerlemistir. Bu nedenledir ki klâsik nesir, gerek dil ve uslup gerekse muhteva ve sanat yonuyle cogu zaman siirin etkisi altinda kalarak ona yaklasma cabasi icinde olmustur. Bu da suslu nesir yazmanin daha fazla tercih edilmesini beraberinde getirmistir. Bu makalede, Halepli Edib’in suslu nesirle yazdigi bir kisa hikâye ele alinmaktadir. Daha once baska yerde yayimlanmamis olan bu kisa hikâye, Halepli Edib Divâni’nin uc farkli yazma nushasinda yer almaktadir. Makalemizde, bu farkli nushalardaki metinler birbiriyle karsilastirilarak “tenkitli metin” olusturuldu; nushalar arasinda gorulen kimi farklar ise aparatta gosterildi. Ayrica hikâye uzerine detayli bir inceleme yapildi. Burada eserin metin kompozisyonu, hikâyenin yapisi ve yazarin uslubu detayli olarak incelendi. Suslu nesrin en onemli unsurlarindan biri olan seciler metinden tespit edilerek tablo hâlin...

18. Yüzyılda Yazılmış Mensûr Bir Hikâye: "Bir İçim Su Bahânesiyle Nisâr-ı Cûd"

Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 2018

Öz: Klâsik Türk edebiyatında, nesir, bütünüyle ihmal edilmemiş olmakla birlikte, şiirin daima gerisinde kalmış ve onun gölgesinde ilerlemiştir. Bu nedenledir ki klâsik nesir, gerek dil ve üslûp gerekse muhteva ve sanat yönüyle çoğu zaman şiirin etkisi altında kalarak ona yaklaşma çabası içinde olmuştur. Bu da süslü nesir yazmanın daha fazla tercih edilmesini beraberinde getirmiştir. Bu makalede, Halepli Edîb’in süslü nesirle yazdığı bir kısa hikâye ele alınmaktadır. Daha önce başka yerde yayımlanmamış olan bu kısa hikâye, Halepli Edîb Dîvânı’nın üç farklı yazma nüshasında yer almaktadır. Makalemizde, bu farklı nüshalardaki metinler birbiriyle karşılaştırılarak “tenkitli metin” oluşturuldu; nüshalar arasında görülen kimi farklar ise aparatta gösterildi. Ayrıca hikâye üzerine detaylı bir inceleme yapıldı. Burada eserin metin kompozisyonu, hikâyenin yapısı ve yazarın üslûbu detaylı olarak incelendi. Süslü nesrin en önemli unsurlarından biri olan seciler metinden tespit edilerek tablo hâlinde gösterildi. Hikâye, didaktik özellikte olup, yardımseverliği nedeniyle bir süre sonra borçlanmak durumunda kalan ve borçlarını ödeyemeyince de hapse atılan bir adamın varlıklı ve hayırsever başka bir adam tarafından borçları ödenerek hapisten kurtarılmasını konu almaktadır. 18. yüzyıl süslü nesir örnekleri arasında yer alan söz konusu kısa hikâye metninde, Arapça ve Farsça kelimelerin ve birbiriyle secili zincirleme terkiplerin çok fazla kullanılmasıyla anlaşılmaktan uzaklaşıp külfetli nitelik kazanan bir nesir dili kullanılmıştır.

Esrâr-Nâme-İ Âşikân'Daki̇ Bazi Hi̇kâyeler

International Journal Of Turkish Literature Culture Education, 2017

ÇalıĢmanın konusu olan Esrâr-nâme-i Âşıkân adlı eser Lokman adındaki müellifin 16. yüzyılda telif ettiği bir eserdir. Eser farklı kaynaklardan aldığı hikâyelerden oluĢan derleme bir mesnevî özelliği taĢımaktadır. Bu durum Esrâr-nâme-i Âşıkân'daki hikâyelere kaynaklık eden diğer eserler için de söz konusudur. Mesnevîdeki hikâyelerin büyük kısmının kaynakları tespit edilebilmiĢ ve kaynak taraması sırasında bazılarının diğer hikâyelere göre daha popüler olduğu görülmüĢtür. Bu çalıĢmada popüler olan bu hikâyelere, kaynaklarına ve rastlanan bazı diğer eserlere yer verilecektir.

Niğde Şehrengizi Kökleri Derinde Bir Şehrin Hikayesi

Akademik Sayfalar, 2023

Alper Göncü'nün Niğde Şehrengizi adlı kitabının tanıtımıdır. Tanıtımı betimlemeli türde yapılmıştır. Alper Göncü'nün arkaplanına kısa bir değinişten sonra kitabın künyesi verilmiş sonra kapak ve sayfa tasarımıına değinilmiş sonra mimarisine bakılmıştır. İçerikte ise Konuların işlenisi, sıralanışı, anlatım teknikleri, metin dışı görsel ögeler incelenmiştir. This is the introduction of Alper Göncü's book titled Niğde Şehrengizi. The introduction was made in descriptive genre. After a brief mention of Alper Göncü's background, the imprint of the book was given, then the cover and page design were mentioned, and then its architecture was examined. In the content, the processing of the subjects, sequencing, narrative techniques, non-textual visual elements were examined.

Pehlevî Dilinde Yaşayan En Eski Kahramanlık Anlatısı: Yâdgâr-i Zerîrân (Pehleviceden Türkçeye Çeviri)

İran Çalışmaları Dergisi, 2019

“Memorial of Zarēr” (Ayādgār ī Zarērān) describes the story of war between the Xiyōns and the Kayanids that began with King Vishtasp accepted an invitation by Zoroaster. This text is the earliest surviving narrative of heroism in Pahlavi language. Memorial of Zarēr, a “ta’azieh”, is thought to be based on a Parthian text. It was translated into Sasanian Pahlavi during the compilation activities that started early Sasanian periods; however, the text indicates the traces of Parthian language. The idea that Ayādgār ī Zarērān was translated from a poem requires more evidence. It is interesting that there is no reference to Zoroaster in this book which inspired into xwadāy-nāmag/šāh-nāma type works and especially Daqīqī’s Gushtâsp-nāma and Ferdowsī’s Šāh-nāma . This work, which has survived between the manuscripts of Mehrabān Kay-Khosrow (MK Codex) in the form of 346 lines and 114 verses, has many translations in different languages. In this article; the date of Yâdgâr-i Zerîrân was discussed, the works and its heroes were introduced, the Turkish translation of the Pahlavi text was presented to the researchers and it compared with the other translations. This comparison shows how researchers interpret ambiguous expressions in the text. This article aims to introduce the oldest heroic narrative in the Pahlavi language to the Sasanian culture researchers in Turkey. The religious concepts and symbols in the text have been evaluated in order to contribute to Zoroastrian studies.

Alî Şîr Nevâyî’ye Dair Anlatılan Bir Doğum Efsanesi ve Motif İncelemesi

TÜRK DİLİNİN BAŞÇISI ALÎ ŞÎR NEVÂYÎ-2, 2022

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır. Kitabın tümü ya da bölümü/bölümleri Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nin yazılı izni olmadan elektronik, optik, mekanik ya da diğer yollarla basılamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz.

Minyatürlerle Süslenmiş Manzum Bir Tarih: Şeh-nâme-i Nâdirî

Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2019

Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 23, İstanbul 2019, 1-44. Ö Z E T Manzum tarihler, tarihî bilgi veren edebî eserlerdir. Muhtevalarına göre fetih-nâme, zafer-nâme, gazâ-nâme, gazavât-nâme gibi isimler almalarına rağmen çoğu kez bu adlar birbirinin yerine kullanılmıştır. Eserlerin asıl amacı genellikle tarih yazıcılığı iken pek azında da edebî bir metin ortaya koyma çabası görülür. Şeh-nâme, tarihî olayları anlatmak için kaleme alınan manzum eserlerdendir. Şeh-nâmeci ise Osmanlı Devleti'ndeki saray tarihçilerine verilen isimdir. Çoğunlukla manzum olan ve minyatürlerle süslenen şeh-nâmeler, genel Osmanlı edebî tarihini konu edinirler. Ancak kimi zaman da belirli bir padişahın savaşlarını dile getirdikleri görülür. XVII. yüzyılda yaşamış Ganî-zâde Nâdirî'nin Şeh-nâme'si de böyle bir manzum tarihtir. Yaklaşık 2000 beyitten oluşan eser, Şeh-nâme vezniyle kaleme alınmış bir mesnevidir. Konu, II. Osman zamanındaki İran savaşları ve özellikle padişahın Lehistan seferi etrafında şekillenmektedir. Eser, muhtevası ile bir gazavât-nâme olarak da adlandırılabilir. Ganî-zâde Nâdirî, Şeh-nâme'yi tarihî bir eser meydana getirmek için değil bir mesnevi yazmak için kaleme aldığını belirtir. Ancak eser, mübalağalı ve taraflı üslûbuna rağmen dönemi tasvir eden A B S T R A C T Poetic histories are literary works giving information about history. Even though according to their contents they were named differently such as fetih-nâme, zafer-nâme, gazâ-nâme, gazavât-nâme, those names were mostly used interchangeably. The main purpose in most of these works is to do historiography; however, the attempts to present a literary work can also be seen in few of them. Şeh-nâmes are one of the poetic works which are written to state the historical events. Şeh-nâmeci is the name given to the historians of the palace in the Ottoman Empire. Mostly in verse format and adorned with miniatures, şeh-nâmes mention the Ottoman literature history. However, sometimes it is seen that they put the wars of a specific sultan into words. The Şeh-nâme of Ganî-zâde Nâdirî living in the seventeenth century is such a poetic history. Consisted of approximately 2000 verses, the work is a masnavi written in the Şeh-nâme prosody. The topic formed around the Iran wars during the period of Sultan Osman II and in particular his campaigns to Poland. This work can be named as gazavât-nâme due to its content. Ganî-zâde Nâdirî remarked that he wrote Şeh-nâme not to originate a historical work, but to write a masnavi.

Dârülfünûn İlahiyat Fakültesi'nin Hikâyesi -1

Derin Tarih Dergisi, 2023

Tanzimat dönemi, birçok sahada olduğu gibi modern eğitimin yaygınlaştırılmasında da bir milat teşkil eder. Tanzimat'ın ilânından yaklaşık 30 yıl sonra yükseköğretim kurumu olarak teşekkül eden Dârülfünûn ise eğitim alanındaki yeniliklerin en önemlilerindendir. 1863-1881 arasındaki üç teşebbüs akim kalsa da Sultan II. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yıldönümü olan 19 Ağustos 1900'de Dârülfünûn nihayet kapılarını açabilmiştir. Burada İslâmî ilimler eğitiminin de verilmeye başlanması, Türkiye'de yüksek din eğitimi alanında, etkileri bugüne uzanan yeni bir tecrübenin yeşermesini sağlayacaktır.

Şair Nigâr Hanım’ın Yaşamında ve Edebiyatında Pitoresk

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020

Şair Nigâr Hanım, 1862-1918 yılları arasında İstanbul'da yaşamıştır. Mühtedi bir ailenin kızı olan Nigâr Hanım'ın babası Macar asıllı Osman Paşa, annesi ise üst düzey Osmanlı bürokratı Keçecizâde Fuat Paşa'nın mühürdarı Nuri Bey'in kızı Emine Rifatî Hanım'dır. Şair Nigâr Hanım, Osmanlı İmparatorluğunda siyasi değişimlerin yaşandığı, yenilikçi hareketlerin gündeme geldiği bir dönemde gelenekten kopmadan Batılı eğitim anlayışı ile yetiştirilmiştir. Kadınların gazete ve dergilerde görünür olması Batılılaşma hareketlerinin bir parçası olarak bu dönemde toplumsal yaşama yansımıştır. İlk şiir kitabı Efsûs'u böyle bir ortamda yayımlayan Nigâr Hanım, dönemin ruhuna uygun şiirler, nesirler kaleme almıştır. Efsûs'un ardından Efsûs (ikinci kısım), Nîrân, Aks-i Sadâ ve Elhân-ı Vatan adlı şiir kitapları yayımlanır. Şair Nigâr Hanım, edebiyatı ve yaşamı ile 1880-1890 yılları arasındaki İstanbul'un sosyo-kültürel hayatı hakkında okura bir fikir verir. Türk edebiyatının klasik nazım şekillerini değiştirerek eserlerinde kullanmıştır. Şiirlerinde dekoratif görüntüler yerine canlı tablolar yaratmıştır. Şair Nigâr Hanım'ın edebiyatında ve hayatında resim/fotoğraf daima etkili olmuştur. Yaşamındaki resim/fotoğraf tutkusu edebiyatına, üslubuna da aksetmiştir. Nigâr Hanım'ın yazılarında ve şiirlerinde resim ögesi vardır; onun eserlerinde pitoresk bir tavır söz konusudur. Bu çalışmada öncelikle Nigâr Hanım'ın eserlerinden kısaca bahsedilecek; sonrasında ise onun eserlerindeki pitoresk tavır, örnekler üzerinden analiz edilmeye çalışılacaktır.