CADDE-DÜZEY BÜROKRASİ ÇALIŞMALARI ÜZERİNE BİR İNCELEME A REVIEW ON STREET-LEVEL BUREAUCRACY STUDIES (original) (raw)

ADLİ GÖRÜŞME ODALARININ İŞLEVSELLİĞİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA: BURSA ADLİYESİ

AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi , 2022

Suçtan etkilenerek zarar gören ve çeşitli hak kayıpları yaşayan mağdurlara adli süreçte gereken hassasiyetin gösteril(e)memesi ikincil mağduriyetlerin yaşanmasına sebep olmaktadır. Ülkemizde 2017’den bu yana adalet sisteminin önemli bir kurumsal bileşeni olarak varlık kazanan adli görüşme odaları (AGO) uygulaması, mağdurların öznel koşullarının gözetilerek adli süreç boyunca korunmalarını sağlamayı ve muhtemel ikincil mağduriyetlerin önlenmesini hedeflemektedir. Bu çerçevede AGO uygulaması, başta çocuk ve kadınlar olmak üzere kırılgan gruplar içinde yer alan mağdurlara yönelik önemli bir kamusal hizmet sunmaktadır. Ancak uygulama alanlarında, gerek yapısal gerekse uygulayıcı aktörlerden kaynaklanan çeşitli sorunların yaşandığı bilinmektedir. Bu araştırma, adli görüşmecilerin deneyimlerinden hareketle adli görüşme odalarının işlevselliğini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede, ülkemizde son beş yıldır yaygınlaşan ve günümüzde yetmiş ilde faaliyet gösteren adli görüşme odalarının işlevselliği; Bursa Adliyesi örneklemiyle ele alınmıştır. Araştırma adli görüşme odalarında mağdurlarla görüşen 23-45 yaş arasındaki beş adli görüşmeciyle yürütülmüştür. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilen verilerin değerlendirilmesinde betimsel analiz kullanılarak dört ana temaya ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda, AGO uygulamasının mağdurların örselenmelerini ve ikincil mağduriyet yaşamalarını önleyen önemli bir tampon mekanizma işlevi gördüğü anlaşılmıştır. Bununla birlikte, adli süreçte mağdurun belirlenmesi aşamasından başlamak üzere adli görüşme odaları ile ilgili fiziki ve teknik altyapı yetersizliğinden kaynaklanan aksamalar, adli personelin iş yükü fazlalığı sebebiyle oluşan zaman baskısı ve yargı görevlilerinin gerek mağduriyete gerekse adli görüşmecilere yönelik tutumlarının AGO uygulamasında önemli sorun alanlarını oluşturduğu belirlenmiştir.

KONYA’DAKİ STÜDYO DAİRELERDE KOMŞULUK KAVRAMI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA/A STUDY ON CONSEPT OF NEIGHBORHOOD IN KONYA IN STUDIO APARTMENT

Komşuluk kavramı en basit haliyle birbirine yakın konumda yaşayan kişilerin arasındaki sosyal bağ olarak tanımlanabilir. Geçmişten günümüze en ilkelinden en gelişmişine kadar tüm barınma yapılarında var olan komşuluk kavramı zamanla pek çok değişim geçirmiştir. Toplumun yaşam tarzındaki değişimle paralel şekillenen ve barınma ihtiyacındaki değişiklikler sonucu ortaya çıkan yeni tip konutlarda komşuluk ilişkilerinde de değişiklikler görülmeye başlanmıştır. 18.yüzyılda sanayi devriminden sonra geniş aile yapısından çekirdek aileye geçilmiş ve 2+1 veya 3+1 konutlar yaygınlık kazanmıştır. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle çeşitli sebeplerle kentlere göçler başlamıştır. Kentteki nüfus birikimleri yüksek katlı konutlar ile çözümlenmiş ve bu yeni yapılarda komşuluk ilişkileri değişime uğramıştır. Günümüzde ise gelişen teknoloji, iletişim ağları ile küreselleşmenin bir sonucu olarak toplumların kültürel yapısında da değişim olmuştur. Zamanla çekirdek aile de kendi içinde küçülerek bireysellik ön plana çıkmıştır. Hayat tarzındaki değişimler, kullanıcı isteklerinin farklılaşması ve tek kişilik yaşama biçimi gibi nedenler 1+1 stüdyo tipi konut ihtiyacını doğurmuştur. Bu çalışmanın amacı; mekânsal farklılaşmalar sonucu ortaya çıkan ve en yeni kavramlardan birisi olan stüdyo dairelerde komşuluk kavramını araştırmaktır. Bu çalışmada Konya/Merkez’de yer alan stüdyo daire kullanıcılarıyla görüşmeler yapılarak stüdyo dairelerin kullanıcı profilleri tespit edilmiş, bu kullanıcıların komşuluk kavramına bakış açısı ve komşuluk ilişkilerinin değişim geçirip geçirmediği araştırılmıştır. The concept of neighborhood is defined as the simplest form of social ties between people living in close proximity to each other. Past to present, from which the most primitive to the most advanced structures in all housing neighborhood concept has undergone many changes over time. In parallel with the change of life style society shaped shelter and resulting changes in the need for new types of housing it has started seeing changes in neighborly relations. After the industrial revolution in the 18th century, large families were transferred to the nuclear family and 2 + 1 or 3 + 1 houses became popular. Transition from agricultural society to industrial society, immigration has begun for various reasons. Accumulation of population in the city with high-rise housing and neighborhood relations have been resolved in this new structure is altered. Accumulation of population in the city with high-rise housing and neighborhood relations have been resolved in this new structure is altered. From day to day, nuclear family became to small and individualism come into question. The purpose of this study; one of the new concepts and the resulting spatial variations in the studio is to explore the neighborhood concept. The purpose of this study; One of the new concepts and the resulting spatial variations in the studio is to explore the neighborhood concept. In this study, Konya / Center through interviews with a user identification and user profiles located studio apartment, has investigated these users undergoes such changes of perspective and neighborly relations in the neighborhood concept.

LİDER-ÜYE ETKİLEŞİMİNİN TÜKSENMİŞLİK DUYGUSUNA ETKİSİ: ÇAĞRI MERKEZLERİNDE ÇALIŞAN MÜŞTERİ TEMSİLCİLERİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2019

Bu çalışmada, takım çalışanlarının, takım liderleri ile kurdukları ilişki biçimini tanımlamak için kullanılan lider-üye etkileşimi (LMX) ile çalışma koşulları dolayısıyla tükenmişlik sendromunun en çok görüldüğü iş sahalarından biri olan çağrı merkezlerinde çalışan müşteri temsilcilerinin tükenmişlik duyguları arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. İstanbul’da faaliyet gösteren çeşitli büyüklükteki beş ayrı çağrı merkezinin çalışanlarından Beşli Likert Ölçeğiyle hazırlanmış ifadelerden oluşan bir anket formu ile veri toplanmıştır. Çalışanların tükenmişlik duygularını ve takım liderleri ile kurdukları ilişkiyi anlamaya dönük toplanan veriler, bir takım testler ve AMOS programı aracılığıyla Yapısal Eşitlik Modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın iddiası, olumlu ve güçlü bir lider-üye etkileşiminin çalışanların tükenmişlik duygularını azaltacağı yönündedir. Yapılan analizler sonucunda öncelikle ölçme araçları ve yönteminin geçerli ve güvenilir oldukları tespit edilmiştir. Yapılan T testi ve ANOVA testleri sonucu ise; tükenmişlik düzeyinin, çalışanların eğitim durumlarına göre, lider-üye etkileşiminin ise hem eğitim hem de işyeri kıdemine göre anlamlı farklılıklar gösterdiği görülmüştür. Son olarak, araştırma kapsamında kurulan model test edilmiş ve elde edilen p (≤0,01) ve t (15,941) değerleri göstermiştir ki; çağrı merkezlerinde çalışan müşteri temsilcilerinin takım liderleri ile sağladıkları olumlu ve güçlü etkileşim, hissedilen tükenmişlik düzeyini azaltıcı bir etkiye sahiptir. Yani araştırmanın konusu olan iki olgu arasında negatif yönde ve güçlü bir ilişki bulunmaktadır.

BURSA İLİ KARACABEY İLÇESİ HAYVANSAL ATIKLARDAN BİYOGAZ ÜRETİM TESİSİ PROJE DERSİ ÇALIŞMASI

The ever-decreasing fossil-based energy resources and the increasing energy deficit necessitate a more efficient use of available resources and an orientation towards renewable energy sources. Biogas systems are systems that have been used extensively by both developed and developing countries and proven their economic and technical competencies in the world. In this study, it is aimed to create medium-technology biogas systems with low installation costs, easy installation and usage features, high efficiency for rural sector, investment, transmission and maintenance costs. Plant capacity will be established in terms of dairy cattle that we will use in our work is the province of Bursa, one of Turkey's leading cities. In our study, the amount of biogas 482036.94 kW / h we have obtained using 1000 cows per day. (Sunum ve detaylı sorular için mail atabilirsiniz.)

BÖLGE ÇALIŞMALARINDA METODOLOJİ: UKRAYNA, GÜRCİSTAN VE BULGARİSTAN’DA SAHA ARAŞTIRMASI

ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE METODOLOJİ ÇALIŞMALARI BİLDİRİLER KİTABI, 2021

Bölge Çalışmaları Batı’da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Şarkiyatçılığın yerini alıp Batı dışı toplumların özellikle komünist rejimlere sahip toplumların güncel durumunu tüm yönleriyle ele almaya başlamış bu toplumlara dair yerel bilgi üretmeye yoğunlaşmıştır. Ortaya çıkışından itibaren Bölge Çalışmaları yerel dillerin eğitimi ve saha araştırması noktalarıyla öne çıkmıştır. Bilimdeki bir bilim dalının ne olduğunu anlamak için o bilim dalının uygulayıcılarının ne yaptığına bakılması gerekir düsturunu temel alıp Bölge Çalışmalarının bilgiyi nasıl topladığına baktığımızda, alanın bölgeye dair en temel bilgi üretme yönteminin etnografik saha araştırması olduğu görülecektir. Etnografik saha araştırması Bölge Çalışmaları kapsamında yapılan bir araştırmanın olmazsa olmaz unsurudur. Bunun yanında Bölge Çalışmaları disiplinler arası bir alan olarak Sosyal Bilimlerin takip ettiği diğer nicel ve nitel metotları takip eder. Zira halihazırda Bölge Çalışmaları kapsamında yapılan çalışmalar çoğunlukla bizzat disiplin çıkışlı, bir disipline bağlı araştırmacılar tarafından yapılmaktadır. Saha araştırması araştırmacının kişisel güvenli alanını geride bırakıp bambaşka kültürel kodların geçerli olduğu ortama/ortamlara girmesini gerekli kıldığından, sahaya erişim, doğru bağlantılar kurma, güven oluşturma gibi bazı zorluklara haizdir. Özellikle COVİD-19 pandemisiyle birlikte saha kavramı küresel olarak dönüşmüş, kısıtlanmış ve hayatın birçok alanı gibi menfi olarak etkilenmiştir. Bu çalışmada araştırmacının üç farklı ülkedeki, Kırım (Ukrayna), Acara (Gürcistan) ve Rodoplar’daki (Bulgaristan), saha deneyimleri, sahada karşılaşılan zorluklar, sahanın araştırmacının erişimine ve araştırmaya açık olup olmaması, araştırmacının kültürel kodlarla uyumu, çok bölgeli saha araştırmasının zorlukları ele alınacaktır. Son olarak bölgeler arası veya bölge içi karşılaştırmanın, karşılaştırmalı yöntemin, Bölge Çalışmaları’nın geleceğindeki yeri tartışılacaktır.

İŞKODRA’DA DÂRÜLMUALLİMÎN TESİSİ ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME (1903-1912)

13. Uluslararası Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Kongresi Tam Metinleri, 2020

ABSTRACT The Ottoman State started innovations in education before the Tanzimat. However, this was done more systematically after the Tanzimat Period. Schools were important for educating of society and eliminating the needs of bureaucratic staff. This is why efforts have been made to generalise schools. The main problem encountered in this regard was teacher provision. In addition to the difficulties in finding sufficient number of teachers, there could not be any teachers who could teach in the new method. For these reasons, teacher’s training school was opened in 1848 to train teachers. Then, a new teachers' school was established in 1868 to provision the need for teachers in primary schools. Education problems in the Shkoder province were similar to those across the empire. In addition, the insufficiency of the education budget in the province increased the problems. The reasons of non-Muslims not sending their children to official schools in the province were also drawing attention. Among these reasons were the old-fashioned education and dress of the teachers in primary schools. Non-Muslim children who did not attend official schools could not speak Turkish either. Moreover, this problem was not specific to non-Muslims. The province needed teachers to teach in Turkish and the new method. Upon these determinations, the provincial administration emphasized the necessity of teacher’s training school in the 1890s. The teachers who would be trained through the teacher’s training school to be opened in the province would have learned the new method. Non-Muslims would also attend the schools where these teachers were located. Thus, the number of Turkish speakers in the province would increase. The teacher’s training school, which was requested by the provincial administration to be opened with these thoughts, came to the agenda many times in the following years. However, the opening of the school was delayed due to insufficient education budget. When the situation became inevitable, the process of its opening in 1908 was accelerated. In addition to the financial needs of the school, teacher deficiencies were also tried to be eliminated. However, the school, where the provincial administration worked long to open, was quite late. For this reason, it can be said that it cannot provide the desired benefit. Despite this, it is understood that the provincial administration is aware of what needs to be done in the field of education in the province. The determination of the mentioned issues regarding the opening the teacher’s training school process of the province will be revealed by examinations to be made through archive materials. After the evaluation of the findings, the data on the opening process of the teacher’s training school of Shkoder will be discussed. Keywords: Albania, Education, Turkish.

Temi̇zli̇k Çalişanlarinin Çalişma Pozi̇syonlarinin Baua Yöntemi̇ İle İncelenmesi̇: Gida Üreti̇m Fabri̇kasi Örneği̇

2021

Gida uretim fabrikalarinda yapilan temizlik islerinde kaldirma, indirme, itme-cekme gibi islerde olusan uygunsuz calisma pozisyonlarina bagli olarak calisanlarda kas iskelet sistemi hastaliklari meydana cikabilmektedir. Arastirma kapsaminda gida uretim fabrikasinda calisan temizlik iscilerinin durus pozisyonlari BAUA yontemi kullanilarak analiz edilmistir. BAUA risk analizi metodunda yapilan isin turu, suresi ve is yapilma esnasindaki fiziki ozellikler on plandadir. 1 ay suresince fabrikada tum temizlik isleri izlenerek, hatali durus olusturabilecek 101 adet fotograf cekilmistir. 101 adet fotograf icerisinden, 5 tanesi manuel yapilan isler, 3 tanesi kaldirma isleri ve 4 tanesi itme-cekme isleri olarak is bazindan en uygun olan toplamda 12 adet calisma pozisyonu secilmistir. Analiz sonuclarina gore manuel yapilan islerde risk seviyesinin daha yuksek oldugu, itme-cekme islerinin orta riskli ve kaldirma islerinin daha az riskli oldugu tespit edilmistir. Temizlik calisanlarinin uygun fi...

ÇAĞRI MERKEZİ ÇALIŞANLARININ PSİKOLOJİK DAYANIKLILIKLARININ İNCELENMESİNE YÖNELİK BİR ODAK GRUP ÇALIŞMASI

A FOCUS GROUP STUDY ON THE EXAMINATION OF CALL CENTER EMPLOYEES' PSYCHOLOGICAL RESILIENCE, 2024

Psikolojik dayanıklılığın çok güçlü olması gereken iş kollarından birisi de çağrı merkezleridir. Yoğun iş yükü ve stres altında çalışan çağrı merkezi çalışanlarının, zorluklarla mücadele edebilme güçleri psikolojik dayanıklılık seviyesine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Literatürde sektörle ilgili araştırmaların sınırlı olması nedeniyle, çalışma kapsamında, çağrı merkezi çalışanlarının psikolojik dayanıklılık algılarını, bu dayanıklılığı olumlu ve olumsuz etkileyen faktörleri, psikolojik dayanıklılığı güçlendirmek adına tercih edilen strateji ve yöntemleri keşfetmeye odaklanan bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla araştırmada, farklı çağrı merkezlerinden seçilen dokuz (9) çalışan ile nitel araştırma yöntemlerinden odak grup görüşmesi yapılmıştır. Verilerin analizi sonucunda, çalışanların psikolojik dayanıklılığı; zorluklarla başa çıkma, olumlu tutum, stres altında performans, empati, müşteri iletişimi ve motivasyon koruma olarak tanımladıkları görülmüştür. Ayrıca, iş ortamında destekleyici ekip ve yöneticinin varlığı, düzenli geri bildirim, eğitim ve gelişim fırsatları, açık iletişim ve takdir edici iletişimin psikolojik dayanıklılığı güçlendirici faktörler olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, olumsuz müşteri etkileşimleri, yüksek tempolu iş ortamı, teknolojik sorunlar, sürekli değişen iş koşulları ve uzun çalışma saatleri gibi durumların çalışanların psikolojik dayanıklılığını zorladığı tespit edilmiştir. Çağrı merkezi çalışanları zorluklarla başa çıkmak için dinlenme, duygusal kontrol, etkili iletişim, kişisel bakım, hizmet içi eğitim ve zaman yönetimi stratejilerini kullanmaktadırlar. Araştırma sonucunda, psikolojik dayanıklılığı artırmak için stres yönetimi, takım aktiviteleri, sürekli öğrenme, kişisel beceri eğitimleri, psikolojik danışmanlık hizmetleri ve esnek çalışma saatleri gibi stratejilere odaklanmanın faydalı olabileceği sonucuna varılmıştır. Aynı zamanda, psikolojik dayanıklılığın istikrarlı ve sürdürülebilir bir şekilde nasıl güçlendirilebileceği konusunda öneriler sunulmuştur.

COĞRAFYA ÖĞRETMENLERİNİN YER ADLARI KONUSUNDAKİ TUTUMLARI (BİR ÖLÇEK GELİŞTİRME ÇALIŞMASI

COĞRAFYA ÖĞRETMENLERİNİN YER ADLARI KONUSUNDAKİ TUTUMLARI (BİR ÖLÇEK GELİŞTİRME ÇALIŞMASI), 2023

The purpose of this study is to develop a valid and reliable measurement tool that can be used to reveal geography teachers' knowledge of place names. A systematic approach was followed to develop the measurement tool. In line with this purpose, the study was carried out in accordance with the methods of the research. The form created in the 2020-2021 academic year was applied to a total of 457 geography teachers working in secondary schools across Turkey who were contacted by the accessible sampling method and volunteered to participate in the survey. Both exploratory factor analysis and confirmatory factor analysis were conducted on the sample group. As a result of descriptive analysis, it was determined that the scale consists of 17 items and 3 sub-dimensions. The dimensions of the developed scale are named as length-depth level, geographical education relationship of place names and culture-affiliation relationship of place names. The Cronbach alpha reliability coefficient for the entire scale is .89, while the Cronbach alpha reliability coefficient for each sub-dimension is between .83 and .86. (first factor related to .83, second factor related to .86 and third factor related to .84). A confirmatory factor analysis was conducted as part of the validity of the scale. The result of the analysis confirmed a 3-factor structure. In conclusion, it was revealed that the scale measures the attitude towards place names in a valid and reliable way. A valid and reliable scale was developed that can be used to determine the attitudes of geography teachers about place names. At the end ogf the research, a valid and reliable scale was developed that can be used to determine the attitudes of geography teachers about place names. It has been stated that the developed scale can be used on different sample groups in new studies on this subject.