TÜRKÇE ÖĞRETMEN ADAYLARININ “ANADİLİ” KAVRAMINA İLİŞKİN KULLANDIKLARI MECAZLAR (original) (raw)
Related papers
MÜZİK ÖĞRETMENLERİNİN DERSLERİNDE ANA ÇALGILARINI KULLANMA DURUMLARININ İNCELENMESİ
Özet Araştırmanın amacı, müzik öğretmenlerinin derslerinde ana çalgılarını kullanım sıklıklarını öğretmen görüşleri doğrultusunda belirlemektir. Araştırmanın çalışma grubunu Türkiye'nin değişik illerinde görev yapan 270 müzik öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmada müzik öğretmenlerinin derslerinde ana çalgılarını kullanım sıklıkları ve müzik derslerinde ana çalgı kullanımı konusundaki düşüncelerini belirlemek amacıyla 18 sorudan oluşan bir anket geliştirilerek elde edilen veriler betimlenmeye çalışılmıştır. Anket sonuçlarına göre okullardaki fiziksel ve teknik koşulların yeterli olmaması, ders saatinin yetersizliği, çalgıların bazılarının taşıma, satın alama ve koruma sorunlarının olması, müzik öğretmeni adayına verilen eğitimle, mezun olduktan sonra mesleki yaşamında karşısına çıkan müzik eğitimi ortamının birbirini destekleyemez durumda olması gibi sebeplerden dolayı öğretmenlerin ana çalgılarını derste yeterince kullanmadıkları tespit edilmiştir. Anahtar Sözcükler: Ana çalgı, müzik eğitimi, müzik öğretmeni. Abstract The purpose of the study is to determine the frequency of music teachers' using the main musical instruments in the courses through the views of teachers. The study group is composed of 270 music teachers working in different cities of Turkey. An interview form of 18 questions, which has had an aim of determining the frequency of music teachers' using the main musical instruments in the courses and their views on using the main musical instruments in the courses, has been formed and the collected data have been evaluated. According to the results, it has been determined that teachers are not able to use adequately the main musical instruments during the courses because of some reasons such as physical and technical conditions at schools are not sufficient, inadequate course hours, the fact that some instruments are difficult to carry, buy and protect, the education offered to the teacher candidates is incompatible with the environment of music education they encounter during their professional careers.
İNGİLİZCE VE TÜRKÇE ÖĞRETMEN ADAYLARININ YARATICI DRAMAYI KULLANMAYA YÖNELİK ÖZ-YETERLİKLERİ
inesjournal, 2019
Özet Bu çalışma, üçüncü ve dördüncü sınıf İngilizce öğretmenliği ile dördüncü sınıf Türkçe öğretmenliği bölümlerinde öğrenimlerini sürdüren öğretmen adaylarının yaratıcı drama yöntemini kullanmaya yönelik öz-yeterliklerini belirlemeyi ve çeşitli değişkenlere göre değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın örneklemi, 2012-2013 akademik yılında bir üniversitede öğrenim gören 218 öğretmen adayından oluşmaktadır. Araştırmada, üçüncü ve dördüncü sınıflarda öğrenim gören öğretmen adaylarının yaratıcı drama yöntemini kullanmaya yönelik öz-yeterliklerini belirlemek amacıyla Yaratıcı Drama Yöntemini Kullanmaya Yönelik öz-yeterlik ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada öğrencilerin yaratıcı drama yöntemini kullanmaya yönelik öz-yeterlik seviyeleri cinsiyete, sınıf seviyelerine ve bölüm değişkenlerine göre incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre öğretmen adaylarının, yaratıcı drama yöntemini kullanmaya yönelik yeterli düzeyde öz-yeterliğe sahip oldukları, yaratıcı drama yöntemini kullanmaya hazır oldukları; öğretmen adaylarının yaratıcı dramayı kullanmaya yönelik öz-yeterliklerinin cinsiyete, sınıfa ve bölüme göre farklılaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bütün bu sonuçların ışığında üniversitelerde verilen yaratıcı drama dersinin öğrencilere katkısının olumlu düzeyde olduğu söylenebilir. Abstract The aim of this research is to determine the drama self-efficacy beliefs of the English and Turkish teacher candidates. The sample of the research comprises 218 teacher candidates attending a university in 2012-2013 academic year. Creative Drama Self-Efficacy Scale was used to determine the teacher candidates' self-efficacy beliefs related to using creativity drama. In the research, the self-efficacy of the teacher candidates was analyzed in terms of gender, class level and the department variable. As a result of analyses, the teacher candidates have a sufficient level of self-efficacy in using creative drama in teaching the language and they are also ready to use the creative drama. There is no statistically significant difference among the teacher candidates in terms of gender, class level and department. In the light of all these findings, it can be said that the creativity drama course provided by the universities has a positive effect on the candidate teachers.
ÖĞRETMEN ADAYLARININ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATINA YÖNELİK İLGİLERİNİN İNCELENMESİ
Abstract Life long learning is very important to obtain personal and social necessities today. Teachers also have to accommodate to this change and to adapt themselves to this permanently changing world and social life as a result of technological developments. The teacher who wants to acquire life long learning habit, need to have a habit of reading. This reseach aims to examine the interest of the teacher candidates for Contemporary Turkish Literature which has an important role in our reading culture. The descriptive survey method was used in this study. The study sample consisted of 394 fourth year students from five different departments in Kilis 7 Aralık University- Muallim Rıfat Faculty of Education. According to the results of the statistical analysis of the study, most of the teacher candidates consider the subject of the book before buying them, and favoured ElifŞafak as a novelist, Mehmet Akif as a poet, and Ömer Seyfettin as a story writer in their first choice.
ANADİLİN ARAPÇA ÖĞRENENLERİN ANLATIM BECERİLERİNE ETKİSİ
İkinci bir dili öğrenmek, o dilin simgesel, sessel ve anlamsal yapısını öğrenmenin yanı sıra o dili konuşanların olayları ve durumları ifade ederken aşina oldukları dilsel tasarım modellerini bilmeyi ve uygulamayı da gerektirir. Bilişsel dilbilimin üzerinde çokça durduğu bu beceri, hedef dili konuşanların sosyo-kültürel ve fiziki ortamda öğrendikleri ve tekrarlarla pekiştirdikleri dilin dünyayla ilişkisine dair alışkanlıkları kapsadığından anadilin sınırları aşar. Gerçeklik dünyasına ait ögeler, dilin simgesel düzlemine aktarıldığında bizlerle ve birbiriyle olan ilişkilerinin nesnelliğini koruduğu intibaını uyandırırlar. Oysa bu ilişkiler, gerçekte olduğu gibi, nesnel bir biçimde dile yansımaz. Bundan ötürü, dile aktarım, açık veya örtük bir biliş düzeyinde, büyük ölçüde o dili konuşan toplumun dilsel alışkanlıkları doğrultusunda kullanıcının dikkatini çeken yönlerine ve karşı tarafa aktarılmasını istenen ilişkilere odaklanarak gerçekleşir. Herhangi bir olayı veya durumu iki ayrı dilde ifade etmenin doğuracağı farklılıkların temelinde, iki dilin, kullanıcılarına getirdiği sınırlılıklar ve o dilleri konuşan toplumların geliştirdiği alışkanlıklar vardır. Bu anlamda, yeni bir dili öğrenmek, o dilde olay ve olguları ifade ederken bir kısmına vurgu yapmayı, bazılarını arka planda bırakmayı, o dilin imkân verdiği ve o dilde kabul görmüş tasnif etme biçimlerini kullanmayı gerektirir. Türkiye’de çok eski tarihlere dayanan Arapça öğretimi, Cumhuriyet sonrasında dahi uzun bir süre, büyük ölçüde geleneksel metoda göre sürdürülmüştür. Bazı eğitim kurumları son zamanlarda nispi yöntem değişikliğine gitmiş olsa da gramer ve okuma-anlama Türkiye’de hâlâ Arap dili öğretimin temelini teşkil eder. Bu sebeple, Arapça öğrenenlerin anlatım becerilerinde görülen zaafın, yazılı ve sözlü anlatımın dil öğretiminde yeterli ilgiyi görmemesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Okuma anlama ve gramer dersleri, çözümleme temelli ilerlediği için Arapçanın sözdizimine dair açıklamalar ve çözümlemeler sunarak o dilde kabul görmeyen ve “hata” şeklinde nitelenen sapmaları engellese de anlatım becerilerinin kazandırılmasında oldukça yetersizdir. Bu noktada, anlatımın temelinde yer alan bilişsel becerileri tespit etmeye çalışan bilişsel dilbilimin, Arapça öğretiminde zayıf kalan anlatım becerilerinin geliştirilmesi için önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Bu çalışma, bilişsel dilbilimin temel kavramlarından olan tasarım kavramı çerçevesinde, anadili Türkçe olanların Arapça öğrenirken karşılaşabilecekleri bazı bilişsel temelli problemlere işaret etmeyi ve bilişsel dilbilimin bulgularından yola çıkarak bazı tavsiyelerde bulunmayı amaçlar.
Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Bu araştırmada, Covid-19 pandemi sürecinde yürütülen uzaktan eğitim uygulamalarına yönelik aday öğretmenlerin tutumlarının belirlenmesi hedeflenmiştir. Tarama modeli kullanılarak tasarlanan araştırmanın çalışma grubunu, 2020-2021 eğitim öğretim bahar döneminde Atatürk Öğretmen Akademisi'nde uzaktan eğitim uygulamaları ile öğrenim görmekte olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 127 aday öğretmen oluşturmaktadır. Araştırmada verilerin toplanması için Demografik Bilgi Formu ile 'Uzaktan Eğitim Öğrencilerinin Uzaktan Eğitime Yönelik Görüşleri' ölçeği kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler ile iki grup arasındaki farkın betimlenmesinde Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Araştırmada, aday öğretmenler tarafından ortaya konulan tutumlar doğrultusunda, uzaktan eğitim uygulamalarını orta seviyede başarılı bulduklarının tespiti yapılmıştır. Buna ek olarak, cinsiyet, internete erişim durumu ile derse katılım durumu değişkenlerine göre ölçeğin genelinde anlamlı bir farklılık olduğu görülmüştür.
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ BİTİŞİK EĞİK YAZI KULLANIMI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
ÖZET 2005 Türkçe öğretim programında ses temelli cümle yöntemiyle birlikte yeniden kullanılmaya başlanan bitişik eğik yazı; öğrencilerin düşünme, anlama, sıralama, sınıflama, analiz/sentez yapma, değerlendirme, ilişki kurma gibi zihinsel ve dilsel becerilerini geliştirmesine olanak sağlamaktadır. 2005 programının tartışılan en önemli noktası, bitişik eğik yazı kullanımı hususunda yaşanmaktadır. Günümüzde bu yazının kullanımına ilişkin sorunların, özellikle ilkokuldan sonra devam ettiği dikkat çekmektedir. Sorunun kaynağı öğretmen yetiştirme programlarına kadar gitmekle birlikte çözüm için özellikle sınıf öğretmeni ve Türkçe öğretmeni adaylarının bitişik eğik yazı kullanımı ile ilgili tutumları ve deneyimlerini tespit etmek önemlidir. Bu araştırma; öğrencilerin yazma becerisini ortaokuldan itibaren geliştirmeyi amaç edinen Türkçe öğretmeni adaylarının bitişik eğik yazı ile ilgili görüşlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Araştırmada, nitel araştırma veri toplama yöntemlerinden, yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Üç sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu, öğretmen adaylarının bitişik eğik yazı öğretiminde karşılaştıkları sorunları, bu yazının olumlu yönlerini ve öğretmen adaylarının çözüm önerilerini belirlemeye yönelik sorulardan oluşmaktadır. Araştırmanın çalışma grubunu 2013-2014 eğitim-öğretim yılının güz döneminde Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünde 1. sınıfta öğrenim gören 39 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Görüşme sonucunda elde edilen veriler, önem derecesine göre sınıflandırılmış, doküman analizi yöntemiyle incelenmiştir. Araştırma sonucunda Türkçe öğretmeni adaylarının bitişik eğik yazı konusunda genel olarak olumlu bir tutuma sahip olmadıkları tespit edilmiştir. Öğretmen adayları bitişik eğik yazı yazmayı bir zorunluluk olarak görmekte ve bunun zorunluluk olmaktan çıkması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Anahtar Kelimeler: Türkçe öğretimi, yazma becerisi, bitişik eğik yazı, Türkçe öğretmeni adayları.
2013
The goal of this study is to determine the views of teacher candidates studying at Education Faculties, Classroom Teaching Departments on the use of music at primary education for educational purposes. For this aim, interviews were held with totally 30 teacher candidates studying at Kayseri Erciyes University, Education Faculty, Primary education Classroom Teaching Department and Tokat Gaziosmanpaşa University, Education Faculty, Primary education Classroom Teaching Department. Data of the research was obtained from the answers of interview questions made of open-ended questions that are determined by researchers and standardized. Data obtained from the interview were analyzed with content analysis method which is one of the qualitative research techniques. Data of the research were analyzed repetitively in different times. Items that were obtained as a result of the analysis were digitized and interpreted. According to the results of the research, almost all of the teacher candidates stated that music can be used apart from music classes for educational purposes. Teacher candidates also mentioned that using music in classes can ease classroom management and teaching classes through music or accompanied with music can provide benefits for learning in terms of perception, permanence, and motivation. On the other hand, teacher candidates emphasized that music types that will be used for educational purposes should be chosen carefully according to the development of students and they summarized criterion by making comparisons according to their personal perceptions. Teacher candidates emphasized that music types that will be used for educational purposes should be chosen according to words and musical components.
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ DİLBİLİM VE DİLBİLGİSİ KAVRAMLARINA İLİŞKİN ALGILARI
Bu araştırmanın problem tümcesi, “Türkçe öğretmeni adaylarının dilbilim ve dilbilgisi kavramlarına ilişkin algıları nedir?” biçiminde oluşturulmuştur. Araştırma nitel bir çalışmadır. Araştırmada “durum çalışması” temel alınmış ve “iç içe geçmiş çoklu durum deseni” kullanılmıştır. Katılımcılar “amaçlı örnekleme” yöntemine göre belirlenmiş ve “kolay ulaşılabilir durum örnekleme”si temel alınmıştır. Böylelikle araştırmanın örneklemi, 2011 Bahar döneminde Abant İzzet Baysal ve Kocaeli Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği Bölümlerinde öğrenim gören toplam 20 öğrenci olarak belirlenmiştir. Veri toplama yöntemi olarak, “yarı yapılandırılmış görüşme” tekniği kullanılmış ve araştırmanın problemi doğrultusunda 7 alt probleme yanıt aranmıştır. Veriler, “betimsel analiz” yoluyla değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçları üç başlıkta özetlenebilir: (i). Araştırmaya katılan öğretmen adayları dilbilimin bir bilim olduğuna vurgu yapmışlar, dilbilgisi olmadığının altını çizmişler ve dilbilimi,“kapsamlı”, “değişime açık”, “sistemli”, “aydınlatıcı” ve “çözümleyici” bir bilim olarak yansıtmışlardır. Öğretmen adaylarının dilbilime yönelik olumlu tutumlar içinde oldukları ve dilbilimi dilbilgisinin önüne koydukları söylenebilir; ancak olumlu tutumlarına karşın dilbilim tanımları incelendiğinde birçoğunun eksik, tutarsız ve yanlış bilgiye sahip olduğu gözlenmiştir. (ii). Öğretmen adaylarının dilbilgisi tanımlarında ise, yoğun bir biçimde “kural” sözcüğünü kullandıkları görülmüş ve dilbilgisi kurallarını önemsedikleri ve kabullendikleri ortaya çıkmıştır. Adayların, tıpkı dilbilim kavramı gibi, dilbilgisini de yanlış, eksik ve tutarsız bir biçimde tanımladıkları görülmüş, öznel yargılara yer verdikleri belirlenmiş ve özellikle yapıya odaklanıp dilin anlam boyutunu eksik bıraktıkları gözlenmiştir. (iii). Son olarak, iki kavramın benzerlik ve farklılıkları bağlamında bulgular incelendiğinde ise, katılımcıların özellikle dilbilimle ilgili Türkçe yazılmış alanyazından haberdar olmadıkları, dilbilim ve dilbilgisi farkını içselleştiremedikleri ve dilbilim alanıyla ilgili önemli ölçüde bilgi eksikliklerinin olduğu ortaya çıkmıştır.