Erken Dönem Şiî Ricâl İlmi: Keşşî Örneği / Early Shīʿīte ʿIlm al-Rijāl (Science of Narrators): The Case of al-Kashshī (original) (raw)

Resmü'l-Mushaf Literatürü Açısından Kâsım b. Fîrruh eş-Şâtıbî'nin 'Akîletü Etrâbi'l-Kasâid'i / In Terms of Rasm al-Mushaf Literature ‘Akeelah al-Atrab al-Kasaid fi Esne’l-Mekasıd of Kasım b. Firruh al-Shatıbi

Trabzon İlahiyat Dergisi, 2023

In the hijri VI. century books were written in different disciplines of Islamic sciences. The number of poems written in this field has gradually increased. Likewise, the tradition of producing poetic texts is seen as a rich literature to facilitate teaching activities in the field of rasm al-mushaf. As a matter of fact, many works in the history of Islamic education have been memorized with the assumption that memorization is a part of education. One of the important ones in this poetry literature is Ebu Muhammed Kasım b. Firruh al-Shatıbi's (ö. 590/1194) 'Akeelah al-atrab al-kasaid fi esne'l-mekasıd. Hz. Osman period istinsah activities are very important in terms of rasm al-mushaf. Many works, especially 'Akeelah al-atrab al-kasaid, reveal this situation. 'Akeelah al-atrab al-kasaid is one of the works carried out to convey the words of Qur'an to the present day in terms of both its vocalization and writing. The formation of an important tradition of commentary on this work shows that this work deserves to be examined. In this study, 'Akeelah al-atrab al-kasaid, which is written on the vocalization and writing of the text of Qur'an and memorized around a part of the teaching processes carried out for the science of rasm al-mushaf, will be examined. In this context, al-Mukni' fi resmi mesahif al-emsar, which was written by Ebu Amr Dani because it is the main basis of the work, will also be emphasized. In addition, the annotations of 'Akeelah al-atrab al-kasaid, which are obligatory to be consulted, will be briefly introduced.

Keşşî - Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA) EK 2 / Abû Amr al-Kashshi

Semerkant’ın yaklaşık 50 km. güneydoğusundaki Keş (günümüzde Şehrisebz) şehrindendir. Ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte hoca-talebe ilişkilerine bakarak III. (IX.) yüzyılın ikinci çeyreğinde dünyaya geldiği söylenebilir. Ailesi ve hayatı hakkında da fazla bilgi bulunmayan Keşşî’nin ilmî faaliyetini büyük oranda Keş ve Semerkant’ta sürdürdüğü anlaşılmaktadır.

Şeybânî ve Serahsî’nin Kitâbü’l-Kesb’de Hadis Kullanma Yöntemi

Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2023

Bu makale, Turnitin intihal tarama programı ile taranmıştır. Ayrıca iki hakem tarafından da incelenmiştir. / This article has been scanned with Ithenticate plagiarism screening program. Also this article has been reviewed by two referees.

Tefsir Şerh-Haşiye Geleneğinde Kurucu Bir Eser: Kutbüddin er-Râzî'nin Şerhu müşkilâti'l-Keşşâf 'ı

Nazariyat, 2019

Öz: Zemahşerî'nin el-Keşşâf'ı tefsir tarihinin en etkili eserlerindendir. el-Keşşâf'ın veciz üslubu, önceki tefsir birikimini özlü bir şekilde yansıtması ve meânî yöntemini Kur'an'a başından sonuna kadar başarılı bir şekilde uygulaması, tefsirler arasında onu öne çıkarmıştır. Bu eser tefsir ilminin müteahhirîn dönemi için bir kırılma noktasını temsil etmektedir. Tefsir tarihinde şerh-haşiye yazıcılığı da el-Keşşâf ile yaygınlaşmıştır. VII/XIII. yüzyıl itibariyle müteahhirîn döneminin önemli âlimleri, tekrara düşmemek için, teliften ziyade el-Keşşâf veya aynı çizgideki Envârü't-tenzîl üzerine şerh yazmayı tercih ederek tefsir alanına katkı sağlamışlardır. Kutbüddin er-Râzî de el-Keşşâf'ı şerh eden âlimlerdendir. Bu makalede, Kutbüddin er-Râzî'nin Şerhu müşkilâti'l-Keşşâf adlı eserinin şerh-haşiye geleneğindeki kurucu rolüne işaret edilmekte ve eserin muhtevası ve yöntemi hakkında bilgi verilmektedir. Makalede ulaşılan verilere göre Râzî, ana metni ağırlıklı olarak iştikâk, sarf, nahiv, meânî, beyân ve bedî' gibi dil ve belagat ilimleri açısından şerh etmiş, dinî ve aklî ilimlerle ilgili meselelere ana metinde yeri geldikçe değinmiştir. Şerhte dilbilimsel ve edebi yönün fazlaca öne çıkmasının sebebi, konunun bir tefsir metni olması ve bu metnin de dil ve belagat açısından temayüz etmesidir. Râzî'nin bu şerhteki amacı eleştiriden ziyade açıklamadır. O, müellifin i'tizâlî görüşlerine de genelde eleştirel yaklaşmamış, bu görüşleri Mu'tezile açısından şerh etmekle yetinmiştir. Râzî'nin şerhi tefsir şerh-haşiye geleneğinin en etkili ve en fazla atıf alan eserlerindendir. Kutbüddin er-Râzî sonrasındaki önemli şârihler Râzî'nin şerhini itibara alarak onun görüşlerini tartışmışlardır. Şerh-haşiye geleneğindeki birçok tartışmanın kaynağında Râzî'nin şerhi bulunur. Ortaya çıkardığı etkiyle bu şerh, tefsir şerh-haşiye geleneğinin kurucu eserlerinden biri olarak anılmayı hak etmektedir. Anahtar kelimeler: Tefsirin müteahhirîn dönemi, el-Keşşâf, el-Keşşâf şerhleri, Kutbüddin er-Râzî, Şerhu müşkilâti'l-Keşşâf. Abstract: al-Zamakhsharī's work named al-Kashshāf is one of the most influential works of the history of tafsīr (Quranic exegesis). The terse style of al-Kashshāf, reflecting laconically the previous tafsīr accumulation, and the success in applying maʿānī methodology to the Quran from cover to cover highlighted al-Kashshāf among other tafsīr works. It is a milestone in the muta'akhkhirīn period of tafsīr. As from 7 th /13 th century, whenever the significant scholars of muta'akhkhirīn period aspired to contribute to the field of tafsīr by using the methodology in al-Kashshāf, instead of reconciling from it, they preferred to write annotations to al-Kashshāf and Anwār al-tanzīl in order to prevent themselves from replication. Quṭb al-Dīn al-Rāzī is one of the names who annotated al-Kashshaf. In this article, the constructive role of Quṭb al-Dīn al-Rāzī in the sharḥ and ḥāshiya tradition of al-Kashshaf is mentioned and information about the content and method of the book is given. According to the obtained-data in the article, al-Rāzī annotated the main text in terms of linguistics and balāgha (sciences of eloquence) such as ishtiqāq, ṣarf, naḥw, maʿānī, bayān, and badī'. Also, he touched on the issues related to religious and rational sciences in the main text. The reason why the linguistic and literary aspect of the work comes more into sight is because the subject of the discussion is a tafsīr text and this text covers a linguistic and literary content. The aim of al-Rāzī is more to expound the text, rather than being critical about it. Also, al-Rāzī usually does not criticises al-Zamakhsharī due to his Mutazilite views, instead al-Rāzī content himself by expounding those views. The annotation of al-Rāzī is one of the most influential and frequently cited works in the sharh and hashiya tradition of tafsīr. After Quṭb al-Dīn al-Rāzī, important annotators took into consideration and discussed his views. In the discussions in the sharh and hashiya tradition, one can find al-Rāzī's annotation as a source for those discussions. Due to this effective state, this annotation deserves to be called as the constitutive work of the tradition of sharḥ and ḥāshiya in 'ilm al-tafsīr (science of tafsīr).

Klasik Türk Edebiyatında Bilinen İlk Mizahi Takvim Risalesi: İznikli Vahyi'nin Meselü'l-İhâmâtı

Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2024

Osmanlı Devletinde 15. yüzyılda kurulan müesseselerden biri müneccimbaşılık idi. Bu müessesenin temel vazifesi gökyüzünü ve cisimlerini inceleyip takvim, imsakiye, zîc vb. hazırlamaktı. Müneccimbaşı, her sene vazifesi icabı zaman boyutlarını gösteren hicri, rumi, celali gibi adlarla anılan “rakam takvim(ler)i” hazırlarken bir müddet sonra bu takvim(ler)in yanında ikinci bir takvim daha hazırlamaya başladı: “Ahkâm takvimi”. Önceleri rakam takviminin içinde yer alan, sonraları ayrı bir risale hâlinde hazırlanmaya ve dağıtılmaya başlanan ahkâm takviminde, müneccimbaşı hazırladığı ziçlere istinaden yeni girilen senede padişah ve devlet ricalinden başlayarak her tabakadan insanların hâlleri hususunda hükümlere, meydana gelecek olaylar hakkında tahmini yorumlara, yapılması uygun olan veya olmayan işlere yer verirdi. Toplumun tamamını ilgilendiren bu hükümler, ki bugünün bakışıyla bir nevi “astrolojik fal”, hem devlet ricali hem de halk tarafından ilgiyle karşılanırdı. Dönemin şair ve müellifleri de ahkâm takvimlerine kayıtsız kalmayıp işin içerisine biraz mizah, biraz hiciv, biraz medh, biraz yergi ve biraz da ironik söz sanatları katarak bu eserlerin karakteristik yapılarını çok da bozmadan onlara edebî bir ruh kazandırmayı başarırlar. Ahkâm takvimlerinden mütevellit bu edebî eserleri günümüz araştırmacıları daha çok “mizahi takvim” olarak adlandırmaktadır. Klasik Türk edebiyatında hâlihazırda mizahi takvim sahibi olarak dört isim tespit edilmiştir: 1. Vahyî-i Evvel, 2. Nasûhî, 3. Zâtî, 4. Küfrî-i Bahâyî. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda bu eserlerden son ikisinin metni sahanın uzmanları tarafından birer makaleyle 1976 ve 2016 yılında yayınlanırken ilk iki esere dair metinlerin henüz ele geçmediği ifade edilmiş ve tezkirelerin bu eserlerden alıntıladığı bölümler örnek metin olarak paylaşılmıştır. Bu çalışmada önce mizahi takvimler hakkında genel bilgi verilerek edebiyatımızda ilk mizahi takvim yazarı olarak bilinen Vahyî-i Evvel’in hayatı ve eserleri üzerinde durulmuş, sonrasında ise şairin 1496 yılında “Meselü’lÎhâmât” adıyla yazdığı ve I. Selim’e sunduğu takvim risalesinin metni neşredilmiştir. Metinde geçen kimi kavram ve terimler dipnot düşülerek açıklanırken eserin İngiltere Milli Kütüphanesinde bulunan nüshasıyla Âşık Çelebi’nin tezkiresine aldığı bölüm de karşılaştırılmış, tespit edilen farklar yine dipnotlarda belirtilmiştir.

Kelam Eserlerinde Hadis Kullanımı: el-Cürcânî’nin Şerhu’l-Mevâkıf’ı Örneği

2020

Daha ziyade kesin deliller ve ozellikle belli bir donemden sonra felsefenin argumanlari uzerine temellendirilen kelam ilminde, subut ve delalet bakimindan bir takim problemler iceren hadisler de kullanilmistir. Esasinda teoride hadis ilmi acisindan saglam prensiplere sahip olan bu ilmin pratikteki durumunu anlamanin en iyi yolu usulu’d-dine (kelam) ait eserlerin incelenmesidir. Bu anlamda durumu daha yakindan gormek ve teori ile uygulamayi mukayese etmek amaciyla bu calismada el-Curcâni’ye (o. 816/1413) ait Şerhu’l-mevâkif isimli eseri ele alinmistir. Hicri IX. asrin dil ve fikih âlimlerinden olan Seyyid Şerif el-Curcâni, ayni zamanda kelâm ilminin de bu asirdaki onemli simalarindandir. Oyle ki serh olarak yazdigi bircok eseri asil metinlermis gibi kabul gormustur. Bu eserlerinden bir tanesi de Adududdin el-Ici’ye (o. 756/1355) ait olan el-Mevâkif isimli esere yazdigi serh’tir. Calismada el-Curcâni’nin Şerhu’l-mevâkif’i ozelinde mutekelliminin, ne tur rivâyetler kullandiklari ve han...