İnsan Haklari Ve Eğitim (original) (raw)

Eğitim (Eğitimde Hak İhlalleri)

2019 Dünya Hak İhlalleri Raporu, 2020

Bu raporun amacı, öncelikle eğitim hakkının anlamını ve kapsamını sunmak ardından ise eğitimde yaşanan hak ihlallerini çeşitli başlıklar altında incelemektir. Ayrıca, bu hak ihlallerinin önlenmesi için izlenmesi gereken strateji ve eylem çerçevesini eleştirel bir inceleme ile ele almaktadır. Diğer taraftan, bu raporun ana odak noktası temel eğitimdir dolayısıyla yetişkinlerden ziyade çocukların eğitim haklarını ve eğitim içerisindeki çocuk haklarını ele almaktadır. Bunu yaparken, hakların yerine getirilmesi, haklara saygı duyulması ve korunması arasında bir ilişki olduğunu ve hepsinin ayrı bir öneme sahip olduğunu kabul etmektedir. Bununla birlikte bu rapor, dünyanın farklı ülkelerinde veya bölgelerinde karşılaşılan spesifik ve geniş çapta farklı kaygıları kapsam dışı tutmuştur. Ancak, sağladığı genel çerçeve farklı bağlamlarda transfer edilebilir bir özelliğe sahiptir ve eğitim hakkının teşvik edilmesi için kullanılabilir.

İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi

İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi

Dünyada bilimsel ve teknolojik alanda sağlanan başdöndürücü gelişmelere rağmen demokratik değerlere bağlılık ve insan haklarına saygı ne yazık ki henüz arzulanan düzeyde yaygınlaştırılabilmiş değildir. Dahası özellikle yerel ve küresel düzeyde kendini gösteren ve huzursuzluklara yol açan etnik ve inanç temelli önyargı, tahammülsüzlük, nefret ve ayrımcılık sağduyu sahibi her insanın dünyanın geleceği ile ilgili endişelerini artırmaktadır. Bu durum aynı zamanda İnsan hakları ve demokrasi eğitiminin önemini ve aciliyetini de ortaya koymaktadır. Türkiye’deki insan hakları ve demokrasi eğitimi alanındaki çabalara bir nebze de olsa katkı sunabilmek adına öğretmen ve öğretmen adayları için genel bir başvuru eseri olarak tasarlanan bu kitapta insan hakları ve demokrasiyle ilgili temel kavramsal bilgilerin yanısıra okul öncesinden ortaöğretime kadar uzanan geniş yelpazede insan hakları ve demokrasi eğitiminin durumu ve potansiyelleri ele alınmıştır. Kitapta ayrıca insan haklarıyla ilgili temel belgeler ve sözleşmelerin Türkçe tam metinlerine de ek halinde yer verilmiştir.

Dünyada ve Türkiye’de İnsan Hakları Eğitimi

2016

In this study, work into about human rights done in last 50 years is analyzed. The study consists of three parts. In the first part, international meetings and decisions made regarding education on the subject of human rights are analyzed. Second, the subject of human rights education itself is analyzed in terms of formal and informal education curriculums in the world and in Turkey. Last, proposals for teacher training programs are discussed with regard to teacher-training faculties. Key words: Human rights education, democracy, teacher training, formal education, informal education Öz Bu çalışmada, insan hakları eğitimi konusunda son elli yılda yapılan çalışmalar incelenmiştir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, insan haklan eğitimi konusunda yapılmış olan uluslararası top lantılar ve buralarda alınan kararlar incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, dünyada ve Türkiye’deki insan haklan eğitimi, örgün ve yaygın eğitim programları açısından analiz, edilmiştir. Üç...

ÇAĞDAŞ SORUNLAR KARŞISINDA İNSAN VE EĞİTİM

ÇAĞDAŞ SORUNLAR KARŞISINDA İNSAN VE EĞİTİM , 2020

Eğitim insanlık tarihiyle birlikte var olan, gelişen ve değişim gösteren başat konulardan biridir. İnsanın varoluşundan beri eğitim üzerinde birtakım çalışmalar yapılmıştır. Eğitimin temelinde insanın kendisini daha iyi eğitmek ve çağın koşullarına göre profesyonel bir sistemle geleceğe hazırlayabilmesi yatmaktadır. İnsan, biyopsişik bir özelliğe sahip olduğu için insan felsefesi ve eğitim felsefesinin de önemi burada ortaya çıkmaktadır. Eğitim felsefesi; eğitimin anlamı, eğitim ile ilgili kuramları, eğitim alanında yapılacak çalışmaların hedefini ve yöntemini çağdaş sorunlarla beraber ele alan bir disiplindir. İnsan hem eğiten hem de eğitilebilen yönü gereği kendi başarılarıyla ele alındığında diğer canlı varlıklar arasında en mükemmel bir donamına sahiptir. Dolayısıyla insanın en önemli özelliği, onun düşünebilme yetisine sahip olmasıdır. Bu nedenle insanın başarılarında ve doğaya karşı olan sorumluluğunda somut varlık bütünlüğü yer alır. Çünkü insan dünyasında karşılaştığımız bütün yapıp-etmelerin, sanatın, bilimin, teknolojinin ve başarıların temelinde eğitim vardır.

Türkiye Akademisinde Bir Disiplin Olarak İnsan Hakları

İnsan Hakları Okulu: Literatür Tartışması

* Bu eser, AB Demokrasi ve İnsan Hakları Aracı (DİHAA) tarafından desteklenen ve Kapasite Geliştirme Derneği (KAGED) tarafından yürütülen İnsan Hakları Akademisini Sivil Topluma Taşıma projesi kapsamında gerçekleştirilen OHAL’in insan hakları alanında çalışan akademisyenler, öğrenciler ve genel olarak alan üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalışan saha araştırmasının literatür tartışması olarak hazırlanmıştır.

İnsan hakları ve demokrasi eğitimi: Evrensel bir hak

Kitap Bölümü / Book chapter, 2024

Bu kitap bölümünde, eğitimcilere yardımcı olmak üzere; ilk olarak insan hakları kavramı, tarihi ve felsefi kökenleri ve İHEB’de yer alan hak konuları üzerinde durulacaktır. Daha sonra, Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) ile garanti altına alınan; tedarik, koruma ve katılım olmak üzere çocuk haklarından söz edilecek ve ÇHS’de yer alan özellikle eğitimcileri ilgilendiren maddelere yer verilerek ilgili maddelerin yorumlanması yapılacaktır. Ardından da; demokrasi kavramı, dünyada demokrasinin tarihi gelişimi, güncel durumu ve kısaca Türkiye’de demokrasinin serüveni üzerinde durularak İnsan Hakları Eğitimi (İHE) hakkında verilecek bilgilerle çalışma sonlandırılacaktır. Bu çalışmanın öncelikli amacı, alan yazın ışığında ele alınan kavramlarla ilgili teorik bilgi verme ve bu kavramların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmaktır. Ayrıca bu çalışmayla insan hakları ve demokrasinin insanca bir yaşam için ne denli gerekli olduğunu, kendiliğinden elde edilemeyeceğini, bir mücadele ve eğitim gerektirdiğini okurlara tarihsel bir bakış açısıyla anlatmak amaçlanmıştır.

Küreselleşme Sürecinde İnsan Hakları

İnsan Hakları Dergisi, 2021

It is an integration of cultures, language and integration. There has been a very rapid transformation in this country, politically, economically and as a project. While our lives become easier with sales technologically, target grouping becomes the subject of different consumptions. Democracy is seen as the supply of human peoples, and there is an important relationship between human peoples and democracy. In short, you have been provided to raise people with democracy. Review of the human-scale review. You are communicating your use of globalization in general, human supranational. In and after these configurations, positive and negative do not remain in the past. People who do not have globalization will eat enough to try little about them. Globalization, globalization, wars, migration problems can also occur with globalization. Again, against human rights that emerged with universalization, Human rights are against producing universal solutions with positive returns. As a reaction against globalization, anti-globalism also occurred. Human rights have been one of the most important problems and with the spread of states, human rights have started to be obtained earlier. Relocation states, consisting of people that emerged with globalization, have seen immigrants and refugees as an attack in the past. We all know those who were given the money of the Ottoman Empire. However, we see that even today, the states could not give the Ottomans to those who were in the current situation, even today, to a measure with Europe. "Human Rights in the Process of Globalization" will try to put a little child in the work of demonstrating, human analysis in the processes of globalization and development. On the one hand, globalization and on the other hand, analyzes that will be dealt with conceptually and theoretically with human rights.

İnsan Haklari Ve Demokrasi̇ Eği̇ti̇mi̇

Education Sciences, 2009

Bu çalışmanın amacı, insan hakları ve demokrasi eğitiminin önemini vurgulamak; insan hakları ve demokrasi kavramlarını özellikle eğitim bağlamında tartışmak; konuyla ilgili aksaklıklar göz önünde bulundurularak öneriler geliştirmektir. Bu doğrultuda, çalışma kapsamında, insan hakları ve demokrasi eğitimiyle ilintili kavramlara açıklık getirilmeye çalışılmakta, bu eğitimin gerekliliğine değinilmekte, aile ve okul/öğretmen ile demokrasi ilişkisi üzerinde durulmakta, eğitimde demokratikleşmeyi engelleyen etmenler irdelenmekte, insan hakları ve demokrasi eğitiminin nasıl olması gerektiği konusu ele alınmaktadır. Çalışmanın sonunda konunun çözümüne dönük öneriler sunulmaktadır.

TÜRKİYE AKADEMİSİNDE BİR DİSİPLİN OLARAK İNSAN HAKLARI

2018 © KAGED, 2018. Ticari ve çıkar amaçlı kullanılamaz. Yayın yeri: Ankara TÜRKİYE AKADEMİSİNDE BİR DİSİPLİN OLARAK İNSAN HAKLARI OZAN DEĞER * Bu eser, AB Demokrasi ve İnsan Hakları Aracı (DİHAA) tarafından desteklenen ve Kapasite Geliştirme Derneği (KAGED) tarafından yürütülen İnsan Hakları Akademisini Sivil Topluma Taşıma projesi kapsamında gerçekleştirilen OHAL'in insan hakları alanında çalışan akademisyenler, öğrenciler ve genel olarak alan üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalışan saha araştırmasının literatür tartışması olarak hazırlanmıştır. Bu yayın Avrupa Birliğinin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir. * Bu çalışmanın her aşamasında önerileriyle rehberlik eden Prof. Dr. Ülkü Doğanay'a, metnin tümüne dair kritik değerlendirmelerde bulunan Dr. İsmail Beşikçi'ye, bana kütüphanesini açan Hüsnü Öndül'e, konuya ilişkin fikirlerini paylaşarak tartışan Prof. Dr. Nilgün Toker'e ve Dr. Kerem Altıparmak'a, bilgi noksanlığımın olduğu konularda sesime kulak veren Prof. Dr. Baskın Oran'a ve Dr. Faruk Alpkaya'ya, görüşleri ile çalışmanın nihai halini almasına katkı sağlayan ve metnin son okumasını gerçekleştiren Araş. Gör. Işıl Kurnaz'a çok teşekkür ederim. Hatalar ve eksikler tarafıma aittir. GİRİŞ Bu çalışma, raison d'Etat'nın toplumu dost ve düşman olarak sınıflandırdığı, kendisini ve dostunu tanrısallaştırdığı ölçüde düşmanını şeytanlaştırdığı, dolayısıyla kendisini, kendisi ile hemhal olmayan gerçek veya tüzel kişileri hukukdışına atabilme "olağanüstü yetkisi" ile donattığı, böylelikle hukukun üstünlüğünü askıya aldığı bir karanlık dönemde, insan haklarının her halükârda ve ne pahasına olursa olsun savunulması gerektiği şiarından yola çıkarak kaleme alınmıştır. Şeytanlaştırmanın önemli hedefleri haline gelen "üniversiter evrenselliğin ayrılmaz unsurları olarak" bilimsel bilgi, akademik özgürlük, hakikat hakkı ve ifade hürriyeti, sözü edilen karanlık dönemin icracısı siyasal iktidarın "yerli ve milli" söylemi ile meşrulaştırdığı saldırgan uygulamalarına maruz bırakılmaktadır. Netice, insan haklarının bir düşmanlık metaforu olarak benimsenmesi ve böylelikle bir insan hakkı olarak akademik özgürlüğün tam anlamıyla ayaklar altına alınmasıdır. Böylesi bir iklimde, Türkiye akademisinin "bir disiplin olarak insan hakları" ile tarihsel-toplumsal imtihanını mercek altına almak, bir başka ifade ile Türkiye'de insan haklarının akademideki yeri üzerine bir soruşturma gerçekleştirmek, bir yandan bilginin kendinde taşıdığı değer, diğer yandan ise akademinin bu konudaki sicili göz ününde bulundurulduğunda akademinin bizatihi kendisine yönelik önemli bir (öz)eleştiri imkânı barındırmaktadır. Bu bağlamda, okuyacağınız makale, bir kavram ve norm olarak insan haklarının Türkiye akademisinde hangi dönemlerde, hangi içerikle, hangi yöntemlerle ve nasıl çalışıldığını ve/veya çalışıl(a)madığını neden sonuç ilişkisi içerisinde tarihsel bir analize tabi tutma amacı Türkiye Akademisinde Bir Disiplin Olarak İnsan Hakları 2 taşımaktadır. "İnsan Hakları, Akademi ve Akademik Özgürlük Gerilimi" başlıklı teorik bir çerçeveye sahip olan birinci bölüm, i. insan hakları idealini ve bu ideal etrafında biçimlenen temel hak ve özgürlükler rejimini ve ii. bu çerçeveye bağlı kalınarak bir insan hakkı olarak akademik özgürlüğün evrensel mahiyetini tartışmaktadır. "Türkiye'de İnsan Hakları, Özgürlükler ve Akademi İlişkisinin Temelleri" başlıklı ikinci bölüm ise i. Türkiye'de gerçek bir sorunsal olarak ele alınması gereken "İnsan Haklarının Gelişimi" literatürünü, yani devletçi siyasal tahayyül ve/veya bir muhayyel olarak Türk ulusçuluğu zemininde biçimlenen tarihsel inşayı eleştirel bir perspektife tabi tutarak, ii. akademi ile insan haklarının tanışmasının, BM üyeliği ve sivil toplumun oluşumuna dayandığı tespitinden yola çıkarak, iii. (kesintili de olsa) ilk gerçek insan hakları çalışmalarının gerçekleştirildiği 1960-1980 dönemi akademisine odaklanmaktadır. Üçüncü ve son bölüm ise "1980'i İzleyen Olağan ve Olağanüstü Dönemlerde Akademinin İnsan Haklar Sicili" başlığı altında i. 12 Eylül darbesi ile tamamıyla askıya alınan insan haklarının, AKP dönemine dek tedrici gelişimini ve bu minvalde akademinin insan hakları ile olan ilişkisinin, Kürt sorununa bağlı olarak 90'lardaki çifte standarda dayalı ikiyüzlülüğünü ve yeniden inşa olunan karakterini incelemekte ve ii. AKP'nin 2002 Ankara Kriterleri ile 2016 ve devamındaki OHAL rejimi arasında salınan 16 yıllık çalkantılı iktidarı döneminde akademi ile insan hakları arasındaki istikrarsız ilişkiyi sorgulayarak, vakalar ve hukuki süreçler ışığında günümüzdeki vahim tablonun temellerini ve parametrelerini gün yüzüne çıkarmaya çalışmaktadır. "Dünya sahnesinde yeni bir ideal galebe çalıyor: İnsan hakları. İnsan hakları sağla solu, dinle devleti, devlet adamıyla isyancıyı, gelişmekte olan ülkelerle Hampstead ve Manhattan liberallerini bir araya getiriyor. İnsan hakları baskı ve zulümden kurtulmanın şiarı, evsizlerin ve mülksüzlerin sloganı, devrimcilerin ve muhaliflerin siyasal programı haline geldi. Ancak insan haklarından medet umanlar yalnızca dünyanın mazlumları değil. Alternatif yaşam tarzları, doymak bilmez meta ve kültür tüketicileri, zevk peşinde koşanlarla Batı dünyasının playboyları, Harrods'un sahipleri, Guiness PLC'nin eski genel müdürü ile sabık Yunan Kralı taleplerini insan hakları cilasıyla parlatmışlardır. İnsan hakları postmodernitenin alınyazısı, toplumlarımızın enerjisi, Aydınlanma'nın özgürleşme ve kendini gerçekleştirme vaadinin yerine getirilmesidir. Batı tahakkümündeki milenyumun son savaşlarına ve de yeni dönemin ilk çatışmalarına insanlık ve hak bayrakları altında girmenin mutluluğunu -ya da lanetini-yaşıyoruz." 1 Siyasal iktidarın sınırlandırılması ya da söz konusu iktidarın dahi müdahalede bulunamayacağı bireysel alanların yaratılması ve bu alanların güvence altına alınması sorunu olarak "insan hakları", modern devletin doğuşu ile belirginleşen ve ulusal uzamdan uluslararası uzama doğru gelişim grafiği çizen bir kavramdır. 2 Bu bağlamda insan hakları, 1 "İnsan haklarının zaferi"ni, "modernitenin ideolojik muharebelerini kazanan insan hakları olmuştur" diyerek ilan eden Costas Douzinas, bu ideali şöyle tarif etmektedir: "İnsan hakları ilk olarak belli sınıf çıkarları ile ilişkilendirildi ve yükselen burjuvazinin despotik siyasal iktidar ve statik toplumsal yapıya karşı verdiği mücadelenin ideolojik ve politik silahı oldu. Gelgelelim, ontolojik önvarsayımları, yani eşitlik ve özgürlük ilkeleri ve bunların siyasi sonuçları, yani siyasal iktidarın aklın ve hukukun taleplerine tabi tutulması gerektiği yönündeki iddia, bugün artık çoğu çağdaş rejimin temel ideolojisinin parçası haline gelmiştir ve insan haklarının taraflılığı düşüncesi aşılmış durumdadır…İnsan hakları ideolojilerin sonunun ve yenilgisinin sonrasındaki ideolojidir, daha moda tabir ile 'tarihin sonu'ndaki ideolojidir." Costas Douzinas, İnsan Haklarının Sonu: Yeni Binyılda Eleştirel Hukuk Kuramı, çev. Kasım Akbaş-Umre Deniz Tuna, Dipnot Yayınevi, Ankara, 2015, s. 15-16. 2 Mehmet Semih Gemalmaz, Ulusalüstü insan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş, 4. B., Beta Yayınları, İstanbul, 2003, s. XXIII. Türkiye Akademisinde Bir Disiplin Olarak İnsan Hakları 4 siyasal iktidar ile kişi arasındaki ilişkinin, bir başka ifadeyle ilk siyasal ilişkinin en önemli sonuçlarından biridir; dolayısıyla da bir iktidar ve egemenlik sorunudur. Modern çağda siyasal iktidarın billurlaştığı en gelişkin ve karmaşık iktidar odağı ise evrensel örgütlenme biçimi olarak kabul gören "devlet"tir. Devletin, söz konusu çağda kat ettiği yol düşünüldüğünde, daha önceki siyasal birlik formlarına kıyasla 3 tarihin hiçbir döneminde bu denli gelişmediği, dünyayı bu ölçüde "fethetmeyi" başaramadığı, hiçbir zaman böylesine çoğalmadığı, güç toplamadığı ve insan yaşamının her yönüne bu derece karışma olanağı bul(a)madığı ileri sürülebilir. 4 Modern çağın yaklaşık beş yüzyıllık gelişim dinamiğinin koşulladığı devlet, üzerinde egemenlik kurduğu bireyin özgürlüğüne müdahalede bulunma tekel yeti ve yetkisine sahip olma konumuna/ayrıcalığına erişmiştir. Ancak bu durum, özne haline gelen insanın, metodik düalizm çerçevesinde 5 i. kuramsal olarak bir hükümet kurmayı önceleyen, medeni hukukta 3 Devlet eşsiz bir siyasal birlik formudur. Tarihte hiçbir siyasal entite bu adla çağırılmamıştır. Ne Yunan polisi ne Roma res publicası ne Ortaçağ civitası, respublicası ya da respublica Christianası ne de İtalyan kent devleti regnum. Devlet sözcüğünün Batı dillerindeki karşılığı olan state, stato vb.'nin kökeni olan Latince status sözcüğünün siyasal literatüre dâhil edilmesi ve kavramlar tarihi içerisindeki dönüşümünün izleri takip edilirse modern devletin diğer birlik formları ile olan bağı/bağımsızlığı görülebilir. Zira bu form diğerlerinden tamamen farklı ve ayrıksıdır. Alexander Passerin d'Entreves, The Notion of the State: An Introduction to Political Theory, Oxford University Press, New York, 1967, s. 28-30. 4 Jacques Mourgeon, İnsan Hakları, çev. Ayşen Ekmekçi-Alev Türker, İletişim Yayınları, İstanbul, 1990, s. 13. 5 Olması gereken (de lege ferenda) -olan (de lege lata) ayrımı. Gustav Radbruch, insan haklarına dair söz konusu düalizmi, Marx ve Engels'e dayalı "olması gerekenin olandan kaynaklandığı" iddiasını reddederek "olması gerekenin olandan çıkarılamayacağı" tezi bağlamında tartışmaktadır. Header Leawoods, "Gustav Radbruch: An Extraordinary Legal Philosopher", Washington University Journal of Law and Policy, Sayı 2, Ocak 2000, s. 505. "Metodik düalizm" olarak nitelendirilen bu tez, insan haklarının de lege ferenda kuramsal ve de lege lata normatif temellerini açıklamak için yetkin bir zemin sunmaktadır: "Radbruch'un erken dönem hukuk düşüncesi, metodik düalizm ve rölativizmin birleşimidir. Kant'ın mirasçısı Radbruch, tüm yeni Kantçılar gibi varlık ve değeri iki ayrı alana ayırarak olan-olması gereken ayrımını kabul etmiştir. Radbruch'un Kant'tan getirdiği...