1898 Dükçü İşan İsyani (Andican Ayaklanmasi) (original) (raw)

1898 Fergana Olayları ve II. Abdülhamid Han

The Fergana Events of 1898 and Sultan Abdulhamid II, 2018

In the Sunday evening of 29 May 1898, the people of Fergana, where was under the Russian Empire control then, attacked the Russian administration under the leadership of a ishan. The attack was directed to Andican, Oş and Margelan administrative units which were important centers in the Fergana Valley. The Russian administration faced with a difficult situation in the Turkestan region as the chief responsible of the events was a Nakshibendi ishan and it was an unexpected development for the Russians. İshan Muhammed Ali Halife, in his testimony after being arrested, indicated that he had been missioned by Abdulhamid II, the Sultan of the Ottoman Empire and the Caliph of the Muslims, as the caliph of Min-Tübe region. And the participants of the events were captured with a green flag, a khilat and a certificate. These proofs made the Russians to consider Pan-Islamism as the main reason behind the events. And the investigations were deepened and concluded in that direction. The Ottoman administration was blamed by the Russian and British newspapers. Thus Sultan Abdulhamid II was accused of being the instigator in the international community. By relying on the mentioned news and the Russian reports, some researchers admitted the relationship between the Ottoman administration and the 1898 Fergana events. However, the Ottoman archives were not consulted in these studies. When the events are considered from the Ottoman perspective and sources, it is seen that the Ottoman authorities closely followed the developments and investigated the matter in detail. The Ottoman administration declined the allegations and sent corrections to the Russian administration and to the newspapers. Moreover, when the Russian investigation reports have been examined it has been revealed that the document showing the holy war was declared in the name of Caliph Abdulhamid II was not authentic.

ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ ULUS İNŞA SÜRECİNDE IRK VE IRKÇILIK (1923-1938

Özet 19. yüzyılla birlikte Batı'da ırkla ilgili düşünce ve eylemler yükselişe geçti. Bu fikirler zamanla politik ve ekonomik amaçlar içeren ideolojik bir yapı halini alarak ırkçı ve ayrılıkçı uygulamalara dönüştü. Batı emperyalist amaçlarını bilimi kullanarak meşrulaştırma telaşı içindeydi. Bu amaçla " bilimsel " antropolojik araştırma verileri kullanılarak dünya milletleri çeşitli ırk kategorileri altında tasnife tabi tutulmuştu. Bu tasnif içinde Türkler sarı ırk kategorisine dâhil edilmişti. Uygar bir toplum oluşturma ve uygar toplumlar arasında yer alma tahayyülü olan Erken Cumhuriyet yöneticileri bu durumu kabul edilemez buldu ve Batıya karşı savunmacı bir telaşla bir dizi antropolojik çalışma başlattı. Amaç Türklerin de Avrupalılar kadar medeni ve beyaz ırktan olduğunu ispatlamaktı. Romantik etkilerle elde edilen verilerle birlikte milli bilinci ve ulusal bağları güçlendirecek söylemlerle Türk tarihi yeniden şekillendirildi. Bu çalışmada öncelikle ırk ve ırkçılık kavram ve kuramlar temelinde incelenecek ardından Erken Cumhuriyet Döne-min ulus inşa sürecinde, Batı'nın Türkler hakkındaki sarı ırk suçlamalarına bilimi şiar edinerek, özellikle antropoloji ve tarih çalışmalarıyla nasıl cevap verilmeye çalışıldığı ve ırkçılığın bu savunma hareketindeki etkisi incelenecektir.

İmparatorluk Taşrasının Şiddetle İmtihanı: 1895 Diyarbekir Olayları

strata dergisi, 2019

With the decline of the Ottoman Empire, the elements forming the Empire came forward with the demand of independence and autonomy. The rise in nationalist tendencies encouraged the Ottoman state to become a more central state. This tendency to centralize brought with it the arrangements that gave new privileges to non-Muslim elements of Ottoman nationality with the Tanzimat period. The tendency of the Ottoman State to centralize caused various tensions between the central and peripheral units. Maintaining a semi-independent autonomous presence in the eastern regions of the Ottoman Empire, the Kurdish lords lost their former privileged positions and came under control of the central administration. The Treaty of Berlin, which was signed after the 1877-78 Ottoman-Russian War, includes some reforms to the Armenians in Eastern Anatolia. These reforms aimed at fulfilling the demands of non-Muslim elements for equal rights and status. However, despite all efforts, these reforms did not give the desired result. After this process, ethnic and religious tensions in the provinces of the Empire have reached increasingly dangerous dimensions. The Muslim community considered reforms to Armenians as attempts to establish an independent Armenia in the future. The conflicting process started with the events of Sasun in 1894 and continued with the events of Diyarbekir in 1895 and spreading throughout the region. The fire that broke out on the Diyarbekir bazaar on 11 November 1895 and the subsequent developments have not yet been fully elucidated. Conflicts in the Diyarbekir province could only be alleviated by the involvement of the army forces, but there is insufficient evidence of attacks in rural areas of the province. Although the official Ottoman authorities claimed that the Armenians had started the conflicts, they were far from providing sufficient and satisfactory evidence. In this study, the conflicts between the Muslim community and Armenians will be explained with reference to the Ottoman Archives.

1916 Ayaklanmasinda Kirgizlar Ve Ürkün Olayi

2020

1916 ayaklanmasi, hem Turkistan tarihi hem de Kirgiz tarihi acisindan onemli bir yer teskil etmektedir. Hanliklar doneminin sona ermesinden sonra baslayan yeni surece karsi yapilan en buyuk hareket olmustu. Ayaklanma suresince bircok insan canindan yerinden ve yurdundan olmustu. Kirgiz halki, Hem ayaklanma esnasinda hem de ayaklanmanin bastirilmasindan sonra Cin’e kacis surecinde cok buyuk zorluklar yasamislardir. 1916 ayaklanmalarinin temel kaynaklari suphesiz Rusca kaynaklardi. Ayaklanma sirasinda Rus yonetiminin kendi aralarindaki ve uslerine gonderdikleri telgraf ve mesajlar bize onemli bilgiler vermektedir. Bunun disinda az miktarda Kirgizca, Ingilizce ve Turkce ikinci el kaynaklar mevcuttur. Turkce kaynaklar icinde Teskilat-i Mahsusa belgelerinde konuyla alakali verilen bilgiler cok buyuk onem arz eder.

Karakalpakların Hive Hanlarına Karşı Yürüttükleri İsyan Hareketleri (1855-1856)

Karakalpakların Hive Hanlarına Karşı Yürüttükleri İsyan Hareketleri (1855-1856), 2004

1811 yılından itibaren Eski Kungrat bölgesi Hive Hanlığı nın merkezi olmuştur. Batıda bulunan Türkmen kabHelerin de fethedilmesiyle Karakal paklar, kuzeyden Aral gölü, güneyden Hive Hanlığı merkezi ile çevrilerek tamamİyle kontrol altına alınmıştır. Aslında Hive Ham Muhammed Rahim bu bölgelerdeki fetihleriyle Türk kabilelerini bir arada toplamış, Hive Han- lığı çatısı altında bir Türk kabileler birliği oluşturmuştur. Bu seferlerden sonra Karakalpakların Harezm vahasına yerleşmeleri tamamlanmıştır. Kara- kalpakların sol kolu Kungrat ve Hocaeli arasındaki Şum n y sahillerine yer leşmiştir. Sağ kol ise Kök-Uzyak sahilleri ve Kuşkanatav Tepesi nin yanında yer alan Amuderya sahillerine erleşmiştir 1 Karakalpaklar, Harezm topraklarına göç etmeden önce ekonomik ola rak oldukça zor durumdaydılar. Çünkü yirmi beş yıla yakın Kazakların Kü- çük Cüz hanlarının saldırılarına maruz kalmışlar ve Hive topraklarına gel- diklerinde de en verimsiz topraklara erleştirilmişlerdi Kendi toprakları ço- rak olduğundan Özbeklerin topraklarında çalışmaktaydılar. Bu bölgelerde yaşayan Karakalpakların durumu o kadar kötüydü ki hayvanların yemediği otları bile yer duruma gelmişlerdi. Karakalpakların bu ağır ekonomik du- rumlarına rağmen Hive hanları onlardan ayrıca bir de vergi almaktaydı. Bü- tün bu zor artlara rağmen Karakalpaklar ısa süre içerisinde bu yeni toprak- lara uyum sağladılar. Topraklarını daha iyi işietebilmek için yeni sulama sis temleri oluşturarak barajlar yaptılar. Kendilerine Kalli-Kol, Kuşkanatav ve Kegeyli gibi tarımsal merkezler oluşturdular.

1938 SONRASINDA TUNCELİ MİLLETVEKİLLERİNİN İSKANLA İLGİLİ ÇALIŞMALARI

II. Uluslararası Tunceli Dersim Sempozyumu Tunceli 20-22 Eylül 2013, 2014

Tunceli (Dersim) Osmanlı Devleti döneminden itibaren iskâna çok önem verilen bir bölgedir. Çemişgezek Sancağı oluşturulduktan sonra bu sancağa başka bölgelerden sünni Türkmenler getirilerek bu bölge Harput ve havalisinin Dersim aşiretlerine karşı savunulması amacıyla bir tampon bölge haline getirilmiştir. 1937 ve 38 Dersim harekâtlarından sonra Dersim; yasak, boşaltılmış ve serbest olmak üzere 3 bölgeye ayrılmıştır. Yasak ve boşaltılmış bölge halkları iskâna tabi tutulmuştur. Bu insanların bir kısmı Elazığ ve Erzincan gibi yakın illere göç ettirilirken, büyük bir kısmı ise iskân kanunlarıyla belirlenmiş olan çeşitli batı illerine göç ettirilmiştir. Dersim’de yaşanan felaketlerin ardından yapılan iskân faaliyetleri insanların çok büyük acılar yaşamalarına sebep olmuştur. Daha sonraki dönemlerde yasakların kalkmasıyla Tunceli’ye geri dönenler ise çok büyük bir yoksullukla karşı karşıya kalmıştır.

GİRİT MUHACİRLERİNİN TİRE KAZASINDA İSKÂNI (1898-1908)

Uluslararası Küçük Menderes Araştırmaları ve Tire Tarihi Sempozyumu Bildiriler, 2018

Osmanlı Devleti, Tire Kazası, Göç, Girit Muhacirleri, İskân Ottoman State, District of Tire, Migration, Cretan Emigrants, Resettlement