“DELÎLÜ’T-TEFÂSÎR” ADLI RİSÂLENİN TANITIMI VE TEFSİR USÛLÜ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ (original) (raw)

KAVÂİDÜ’T-TEFSÎR CEM‘AN VE DİRÂSETEN ADLI ESER BAĞLAMINDA TEFSİR İLMİNİN KÂİDELERİ

2021

Tefsir disiplininin müdevven-hakiki bir ilim olup olmadığı gelenekte tartışıldığı gibi bugün de tartışılmaktadır. Bu tartışma genelde tefsirin meselelerini kendilerine arz ederek sağlamasını yapacağı yeterli sayıda kâidesinin bulunmadığı temelinde yürütülmektedir. Bu bağlamda tefsirin eczâu’l-ulûm olarak isimlendirilen bilim kriterlerinden mebâdî kriterini karşılamadığını dolayısıyla tefsirden bir ilim olarak bahsedilemeyeceğini savunanlar olduğu gibi tefsirin kâidelerinin bulunduğunu yeterli mesai harcandığında mevcut kâidelerden daha fazlasının da tespit edilebileceğini bu yüzden fıkıh, kelam, tasavvuf disiplinlerine nasıl ilim deniliyorsa tefsire de ilim denilebileceğini savunanlar da bulunmaktadır. Bu çalışmada öncelikle kavâidü’t-tefsirin mahiyeti, önemi, ilişkili olduğu kavramlar incelenmiş ardından tefsir kâidesi devşirilen/derlenen kaynaklar tespit edilmiştir. Bu vesileyle tefsir kâidesi olarak adlandırılan kâidelerin ne kadarının tefsire özgü olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu konuyu tüm kavâidü’t-tefsir eserleri üzerinden çalışmak zor olacağı ve yüksek lisans tezi sınırlarını aşacağı için bir eser belirlenmiş ve o eser üzerinden tespit ve tahlillerde bulunulmuştur. Bu çalışma en çok tefsir kâidesi barındıran kavâidü’t-tefsir eseri olarak kabul edilen Hâlid b. Osman es-Sebt’in Kavâidü’t-Tefsîr Cem‘an ve Dirâseten adlı eseri üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bu eserdeki kâideler üzerinden tefsirin kendine has kuralları olduğu dolayısıyla tefsirin müdevven bir ilim olarak isimlendirilebileceği ayrıca tefsir adı altında üretilen çeşitli yorumların sağlamasını yapabilecek ilke ve esasların var olduğu gösterilmek istenmiştir.

ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ DÖNEMİ ESERLERİNDEN "TEFSÎRÜ'L-LÜBÂB TERCÜMESİ" VE DİL ÖZELLİKLERİ

ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ DÖNEMİ ESERLERİNDEN “TEFSÎRÜ’L-LÜBÂB TERCÜMESİ” VE DİL ÖZELLİKLERİ, 2019

Eski Anadolu Türkçesi, Türkçenin XIII-XV. yüzyılları arasında gelişme gösteren dönemidir. Bu dönemde tercüme edilen eserler, adeta birer telif eser niteliği taşımaktadır. Türkçe, bu dönemde pek çok terim ve genel söz varlığı kazanmıştır. Bu çalışmada, Eski Anadolu Türkçesi dönemi eserlerinden “Tefsîrü’l-Lübâb Tercümesi ve dil özellikleri üzerinde durulacaktır. Tefsîrü’l-Lübab Tercümesi, Musa bin Hacı Hüseyin el-İznikî’nin Hazîn-i Bağdadî’nin Arapça olarak kaleme aldığı eserinin tercümesidir. Söz konusu eser, Anadolu sahasında yapılmış ilk tam tefsirli tercüme olarak nitelendirilebilir. Çalışmamızda, eserin kimi varsayımlara göre aynı müellife ait olan Enfesü’l-Cevâhir’in ikinci cildi olduğu üzerinde durulacak, tespitimiz üzere iki eserin ayrı ayrı eserler olduğu ortaya konulacaktır. Tefsirü’l-Lübâb Tercümesi’nin şimdiye kadar tespit edilen Bursa Yazma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan ikinci cildinden hariç Topkapı Sarayı Yazma Eserler Kütüphanesinde üçüncü cildinin varlığı ilk defa ortaya konulacaktır. Eserin her iki cildinden de örnek çeviri yazımı yapılacak, metin üzerinde dönemin dil özellikleri ve metnin söz varlığını tespit açısından örneklendirmeler sunulacaktır. İncelemesini yapacağımız Tefsîrü’l-Lübâb Tercümesi, devrin dil yapısını, kelime hazinesini, anlam dünyasını ve düşünce yapısını çok ince bir çizgiyle bizlere sunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Tefsîrü’l-Lübâb Tercümesi, Musa bin Hacı Hüseyin el-İznikî, Eski Anadolu Türkçesi, Kur’an Tercümeleri, Sözlük

CA‘FER-İ TAYYÂR’IN REHBER-İ GÜLİSTÂN’DA ARUZ İMLASINA DAİR TESPİTLERİ VE TELAFFUZ TEKLİFLERİ

HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi , 2023

Sa‘dî Şirâzî’nin (öl. 691/1292) Gülistân’ı üzerine 20. yüzyıla kadar otuzu aşkın Türkçe şerh yazılmıştır. 19. yüzyılda yaşamış Farsça muallimi Ca‘fer-i Tayyâr’ın yazdığı Rehber-i Gülistân şerhi, son dönem şerhlerinden olup pek tanınmamıştır. Tayyâr, bu eserinde Gülistân’ı kelime kelime tercüme etmiş, Arapça ve Farsça kelimelerin aldıkları harf ve ekleri gramer bakımından açıklamış ve manalarını vermiştir. Tayyâr, şerh içerisinde yeri geldikçe beyitlerin aruza ve kafiyeye uygun okunması için uyarılarda bulunmuştur. Bu çalışmada Gülistân’daki manzum metinlerin aruz imlasına uygun telaffuzları için Tayyâr’ın yaptığı teklifler tespit edilecektir. Up to the 20th century, more than thirty Turkish commentaries were written on Sa'dî Şirâzî's (d. 691/1292) Gülistân. The commentary of Rehber-i Gülistân, written by Ca'fer-i Tayyâr, a Persian teacher who lived in the 19th century, is one of the last period commentaries and is not well known. In this work, Tayyâr translated Gülistân word for word, explained the letters and suffixes of Arabic and Persian words in terms of grammar and gave their meanings. Tayyâr made warnings to read the couplets in accordance with prosody and rhyme, whenever necessary in the commentary text. In this study, Tayyâr's proposals for the proper pronunciation to prosodic spelling of the verse texts in Gülistân will be determined.

SIRRI PAŞA’NIN TEFSİR YÖNTEMİ VE “TABAKÂT VE ÂDÂB-I MÜFESSİRÎN” ADLI RİSALESİNİN METNİ

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşamış, önemli ilim ve devlet adamlarından biri olan Giritli Sırrı Paşa, elli iki yıllık hayatında, valilik ve mutasarrıflık gibi yoğun idârî görevlerinin yanı sıra birçok eser telif etmiştir. Tefsir, İslam dini, mantık, dinler tarihi ve edebiyat gibi farklı alanlarda yazdığı eserleriyle ilim dünyasında temâyüz etmiştir. Bu makalede müellifin hayatına ve çeşitli konulardaki eserlerine kısaca değinildikten sonra Tabakât ve Âdâb-ı Müfessirîn adlı eseri üzerinde durulmuştur. Risâlede, tefsir ilmi hakkında bilgilere, müfessirlerin hayat hikâyelerine, müfessirin bilmesi gereken ilimlere, tefsir edilebilirliği açısından Kur’an’ın kısımlarına ve dinin câiz görmediği tefsir çeşitlerine yer verilmiştir. Meryem suresinin tefsirine dair yazdığı Sırr-ı Meryem adlı eserinin giriş bölümü olan bu eser, daha sonra ayrı bir kitap olarak basılmıştır. Yaptığımız bu çalışmada ilgili baskı esas alınmıştır. Çalışmamızda Sırrı Paşa’nın risâlesi, olduğu gibi latinize edilmiştir. Metin içerisinde, risâlenin Osmanlıca sayfa numaraları da gösterilmiştir. Metinde geçen bazı Arapça ifadelerin tercümeleri dipnotlarda gösterilmiş, müellifin verdiği dipnotlarla karışmaması için bize ait olanlar parantez içerisinde verilmiştir.

GELİBOLULU MUSTAFA ÂLÎ'NİN ZÜBDETÜ'T-TEVÂRİH ADLI ESERİNİN TAHLİLİ

ÖZ Gelibolulu Mustafa Âlî XVI. yüzyılın en meşhur bürokrat ve tarihçisi-dir. Kısa süren yaşamına pek çok eser sığdırmıştır. Bu eserlerden birisi de Zübdetü't-Tevârih'tir. Eser bir mukaddime, dört tabaka ve hatimeden oluş-maktadır. Âli eserinin girişinde eseri nasıl yazdığını anlattıktan sonra mu-kaddimesinde Nebî, Resul ve Ulu'l-Azm kavramları hakkında bilgiler vermektedir. Birinci tabakada sırasıyla Hz.

İSMAİL ÇALIŞKAN'IN TEFSİR USÛLÜ ADLI ESERİ BAĞLAMINDA USULÜ'T-TEFSİR'İ YENİDEN DÜŞÜNMEK

Nisan / 2017, Cilt: 1, Sayı: 1, ss. 121-131 Özet Kur'an'ı anlamak, yorumlamak, açıklamak için takip edilmesi gereken esas ve yöntemleri konu edinen tefsir usulü hakkında, İsmail Çalışkan tarafından özlü bir şekilde kaleme alınan Tefsir Usûlü adlı eser; vahiy, Kur'an, Kur'an'ın tanımı, onu anlama, açıklama ve yorumlama yöntemini vs. tasvirî bir üslupla ve yetkin bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu yazıda, klasik ve modern dönem tefsir literatürü temel alınarak Tefsir Usûlü adlı eser bağlamında; Kur'an'ın korunmuşluğu, onun anlaşılması konusunda nüzul bilgisinin ve siyakın değeri vs. konular tartışılacaktır. Anahtar kelimeler: Kur'an, tefsir usûlü, nüzul sebebi, siyak. Rethinking Usul al-Tafsir (Tafsîr Method) in the Context of Ismail Caliskan's Work " Tafsir Usûlü " Abstract The work named Tafsîr Usûlü (tafsîr method), which was written by İsmail Caliskan in a concise manner on the tafsîr method, deals with inspiration, the Qur'an, the definition, comprehension, explanation, and the method of the Qur'an commentary etc. in a descriptive and competent way. In this article, based on the classical and modern term exegesis literature, in the context of the book named Tafsîr Usûlü; the preservation of the Qur'an, the value of " cause of descent " and context knowledge in understanding the Qur'an, etc. will be discussed. Keywords: the Qur'an, tafsîr method, cause of descent, context. Muş Alparslan Üniversitesi, dr.muratkayacan@gmail.com

HÂFIZ SA’DÎ’NİN “DÎVÂN-I GÜLZÂR” ADLI ESERİNİN TANITILMASI VE BİR ŞİİRİNİN KLASİK ŞERH METODUYLA DEĞERLENDİRİLMESİ

GİRİŞ Asırlar boyu Türk insanının edebî zevkini temsil etmiş bulunan Klâsik Türk şiirinin 18. yüzyıl sonu itibarıyla devrini tamamladığı ve klasik şiirin son başarılı temsilcisinin de Şeyh Gâlib olduğu iddiası, edebiyat tarihçileri ve araştırmacılarının üzerine ittifak ettikleri hususlardandır. Ancak Şeyh Gâlib sonrasında klasik şiir geleneğine bağlı çok sayıda şair ve bunların eserlerinin mevcudiyeti, aslında klasik şiir taraftarlarının uzun bir müddet özellikle de Tanzimat sonrasında edebiyat ve şiir alanında görülen yenilik çabalarına belli bir direncin bulunduğunu göstermektedir. Yeniliğe karşı böyle bir direncin olduğu tartışılabilir olsa da en azından söz konusu yeniliğin, geleneksel şiirin temel unsurlarına bağlı olarak yapılması yönünde bir iradenin oluştuğu aşikârdır. Bu bağlamda 18. yüzyıl sonrasında eser meydana getiren şairlerin birçoğu bazen klasik şiirin aruz, nazım şekli ve kafiye gibi biçimsel özelliklerinden bazen de işlenilen konu ve kullanılan dil malzemesi bağlamında tematik hususiyetlerinden istifade etmekten geri durmamışlardır. Diğer yüzyıllarda olduğu gibi 18. ve 19. yüzyıllarda da klasik şiirin temel taşlarından birisi tasavvuf olmuştur. Tasavvuf, şairler tarafından varoluşun mahiyeti ve hikmeti, dünyanın geçiciliği, gerçeklik olgusunun tanımlanması ve hakikat bilgisinin kavranması gibi birtakım fikrî ve felsefi hususların şiire yansıtılması noktasında bazen açık ve anlaşılır biçimde bazen de sembolik bir söylem etrafında kullanılmıştır. Bu noktada tasavvufu sanatsal anlamda şiire estetik ve güzellik kazandırma noktasında bir araç olarak kullanan şairler bulunduğu gibi tasavvuf ıstılahını şiire alarak hem estetik anlamda mükemmel bir sanat eseri yaratma hem de bir öğretiyi geniş kitlelere aktarma niyetinde sanatçıların var olduğu da görülmektedir. Bir grup şair için ise şiir sadece tasavvuf öğretisini aktarmada uygun ve etkili bir vasıta olarak tasavvur edilmiş ve bunun neticesinde ortaya konulan şiirler sanat ve estetik bağlamında değeri tartışılabilecek sadece muhtevası itibarıyla belli bir değeri haiz eserler olarak günümüze ulaşmıştır. Çalışmaya konu olan Hâfız Sa'dî'in " Dîvân-ı Gülzâr " adlı eseri de tasavvuf öğretisinin aktarılması için telif edilen, bu bağlamda da şiir formunun tercih edildiği öğretici nitelikte bir eser olarak nitelendirilebilir. Hakkında bilgi veren kaynaklardan ve Dîvân'da yer alan şiirlerinden anlaşıldığı üzere Nakşibendî tarikatının Hâlidî koluna bağlı olan Hâfız Sa'dî, şiirlerinin tamamında İslam'ın mistik tarafını ifade eden tasavvufa ait meseleler ve özellikle Muhyidddîn İbn Arabî tarafından sistemleştirilen " vahdet-i vücûd " öğretisi çerçevesinde, İslam dininde varlık ve varoluş sırları ile ilgili temel prensipleri ele almıştır. Dîvân içerisindeki tüm şiirlerin ortak özelliği, belli bir sanatsal ve estetik kaygı gözetilmeksizin tamamen İslam dini ve tasavvuf ile ilgili inanç ve öğretilerin aktarımında bir vasıta fonksiyonuyla didaktik bir mahiyet arz etmeleridir. Ancak şiirlerin gerek ele alınan hususlar gerekse bu hususların aktarılmasında kullanılan dil malzemesi bağlamında muhatap aldığı okur kitlesinin, avam tabir edilen sıradan