ANTALYA İLİNDE SOSYAL SERMAYE DÜZEYİNİ ÖLÇMEDE STRATEJİK PLAN DEĞERLENDİRMESİNİN ROLÜ (original) (raw)

KENTSEL RANT BASKISIYLA ŞEKİLLENEN ANTALYA İÇİN EKOLOJİK PLANLAMA

Bu bildiride, Antalya’nın son 25-30 yıldır hızlanan kentsel gelişiminde özellikle korunması gerekli doğal ve tarihsel/kültürel değerler üzerindeki baskılar irdelenecek, kentsel gelişmelerin ekonomik değer olarak rantı oluşturması ile ekolojik değerlerin ikincil plana itildiği vurgulanacaktır. Bunun sonucunda Antalya’nın doğal, tarihsel/kültürel çevresinde oluşan tahribat özetlenerek kentsel rantı ön plana çıkaran planlama ve uygulamaların, korunması gerekli ekolojik değerleri nasıl tahrip ettiği sunulmaya çalışılacaktır. Kent planlamasında kısa vadeli karları önde tutan bir kentsel politikanın nasıl başarısızlığa mahkûm olacağını, pek çok değerin bir daha geri dönmemek üzere yok edilmiş olduğunu ve bu sürecin hala sürmekte olduğu örnekleri ile verilecektir. Anılan tahribata örnek olarak; 1. Falez kıyı bandı planlama ve uygulamaları, 2. Kırcami kesimi planlama ve uygulamaları, 3. Konyaaltı ve Boğaçayı kesimindeki planlama ve uygulamaları ele alınacaktır.

DURUMSALLIK YAKLAŞIMlNDA STRATEJİK TERCİHİN ÖNEMİNİN İNCELENMESİ

1991

1960'lardan baslayarak gelisen durumsallik yaklasimi genellikle isletmeleri, cevre ozelliklerine uygun yapisal ozellikler gelistirerek etkinliklerini surduren pasif varliklar olarak ele almaktadir. Bu yaklasim, hangi cevre kosullari altinda hangi ozellikte organizasyon yapilarinin uygun olacagi konusunda genellernelere varmaya yoneliktir. Ancak bu konuda yapilan arastirmalarin bazen birbiriyle celisen sonuclara ulastirdigi gorulmektedir. Buna neden olarak genellikle, durumsal degiskenlerin cesitli arastirmacilar tarafindan farkli bicimlerde kavramlastirilmis olmasi veya farkli olceklerin kullanilmasi gosterilmektedir. Ote yandan son yillarda isletme cevresi-organizasyon yapisi iliskisinde stratejik tercih degiskeninin etkisionem kazanmistir. Bu nedenle onceki arastirmalarin sonuclarindaki celiskiler, bu degiskenin incelenmemis olmasina da baglanabilir.

KRİZLERE KARŞI FİNANSAL STRATEJİLER: ANTALYA’DA KONAKLAMA İŞLETMELERİNDE BİR ARAŞTIRMA

1. Doç. Dr., Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi, ondermet@balikesir.edu.tr 2. Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi ÖZET Krizler, işletmeler için ayakta kalmanın en zor olduğu dönemleri oluşturmaktadır. Krizlerin sıklaştığı ve küreselleştiği günümüzde krizlere karşı işletmelerin stratejilerini konu alan çok sayıda araştırma yapılmaktadır. Ancak bu çalışmalar daha çok yönetim, pazarlama vb. alanlarda gerçekleşmektedir. İşletmelerde finans fonksiyonuna ilişkin kriz yönetimini konu alan çalışmalar ne yazık ki çok yetersiz durumdadır. Bu çalışmada krizlere karşı izlenen finansal stratejiler incelenmektedir. Bu kapsamda, Antalya'da konaklama işletmelerinin krizlere karşı izledikleri finansal stratejileri belirlemeye yönelik bir alan araştırması da yapılmıştır. Araştırmaya ilişkin veriler, bölgedeki büyük konaklama işletmelerinden anket yöntemiyle toplanmıştır. Araştırma sonuçları, Antalya'da konaklama işletmelerinin yatırım ve finanslama alanında bilinçli ve uygun stratejiler formüle etmek yerine, daha çok, verimlilik artırıcı ve tasarruf sağlayıcı önlemlere ağırlık verdiklerini göstermektedir.

TÜRKİYE'DE PLANLAMA: SEKTÖREL GELİŞMEDEN KALKINMAYA KALKINMADAN STRATEJİYE 1

Bu çalışma, Türkiye'de planlamanın 1930'lardan günümüze arz ettiği sürekliliği ve geçirdiği değişimi ele almaktadır. Çalışma, bu süre içindeki değişimin, planlamaya yaklaşım konusundaki temel değişikliklerden hareketle, beş farklı dönemde incelenebileceği savına yaslanmaktadır. Çalışmada bu şekilde bir dönemlendirmeye gidilmesinin temel nedeni ekonomik ve toplumsal yapıya ilişkin sektörel gelişme, kalkınma ve strateji belirleme şeklinde farklı planlama anlayışlarının benimsenmiş olmasıdır. Bu bağlamda planlama anlayışındaki süreklilik ve değişim, farklı dönemlerde değişik özellikler sergileyen planlama düşüncesinin temel değerleri, kavramları, amaçları ve örgütlenmeleri ortaya konularak analiz edilmektedir.

ANTALYA'DAKİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZİ

ANTALYA’DAKİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZİ (A COMPARATIVE ANALYSIS OF CIVIL SOCIETY ORGANIZATIONS IN ANTALYA), 2017

Bu çalışma, Antalya'daki STK'ların fiziksel ve teknolojik altyapıları ile birlikte mali, beşeri ve sosyal sermayelerini Türkiye verisi ile karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Çalışmanın Antalya verisi, Antalya'daki STK'lardan toplanan orijinal anket verisine dayanmaktadır. Çalışmanın örneklemi, sosyal sermaye çalışmalarının öne çıkardığı özel yarar/kamu yararı sınıflandırması gözetilerek seçilmiştir. Bu sınıflandırmaya göre, Antalya'daki işveren kuruluşları özel yarar önceliği olan STK örneklemi olarak; kadın kuruluşları ise kamu yararı önceliği olan STK örneklemi olarak seçilmiştir. Çalışma, Antalya'daki STK'ların fiziksel ve teknolojik altyapı ile beşeri sermaye bakımlarından Türkiye ortalamasına benzerlikler gösterdiğini ortaya koymuştur. Mali ve sosyal sermaye boyutlarında ise Antalya'daki STK'ların Türkiye ortalamasından daha güçlü oldukları gözlenmiştir. Çalışma, ayrıca, işveren STK'ların fiziksel ve teknolojik altyapıları ile mali ve beşeri sermaye bakımlarından daha güçlü olduklarını ortaya koyarken; kadın STK'ların sosyal sermaye bakımından daha güçlü olduğunu göstermiştir. Bu bulgu, sosyal sermaye kavramının, STK'ların diğer kaynaklarının kısıtlı olduğu ülkelerde önemli bir kaynak olabileceğini göstermektedir. Bu çerçevede çalışma, sosyal sermayenin Türkiye'de sivil toplum gelişimi için faydalanılabilecek önemli bir kaynak olabileceğine işaret etmektedir. Present study examines the physical and technological infrastructure, financial, human and social capital of the civil society organizations (CSOs) in Antalya in a comparative framework, with data from overall Turkey. The study utilizes original survey data collected from the CSOs in Antalya. The social capital literature's suggestion of the special interest/public interest classification for the CSO analysis has directed the study's sample selection. In line with this classification, the business CSOs in Antalya were chosen as the sample for the special-interest oriented CSOs, whereas, the women's CSOs were chosen as the sample for public-interest oriented CSOs. The study shows that the business CSOs perform better in terms of the physical and technological infrastructure, financial and human capital, whereas the women's CSOs perform better in terms of social capital. This finding underlines the significance of social capital, especially in countries where the CSOs' other types of resources are limited. In this vein, the study underscores social capital as a significant resource for civil society development in Turkey.

ALT-BÖLGE PLANLAMASINDA STRATEJİK PLANLAMA YAKLAŞIMI (III

Bölge planlamanın degişen anlamının sorgulandığı günümüzde, yayınlanmış düşünce ve kavramlardan çıkılarak, gelişmiş Batı'da yeniden yorumlanarak uygulama alanı bulan 'Stratejik Planlama' yaklaşımının alt-bölge ölçeginde uyarlanmasına ilişkin daha önce iki toplantıda oluşturmaya çalıştıgımız modelin geliştirilen yeni boyutlarla sürdürülmesi bu çalışmamızda amaçlanmaktadır.

EKOLOJİK PLANLAMA SÜRECİNDE STRATEJİK ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE BARTIN ŞEHRİ ÜZERİNDE BİR ÖRNEK ÇALIŞMA

ORMAN FAKÜLTESİ DERGİSİ

Doğal kaynakları göz önüne almayan fiziki planlamalar sonucu, doğal kaynak değerleri tahrip edilmekte ve taşıma kapasiteleri zorlanarak yenilenemez hale gelmektedir. Gerek bugünkü kuşakların gerekse gelecek kuşakların yaşam ortamlarının tehlikeye atılmaması için doğal kaynakların akılcı bir şekilde ve tüketilmeden kullanımı gerekmektedir. Bu ise planlama süreçlerinde doğal ve ekolojik dengenin gözetilmesi, arazi kullanımları ile doğal kaynaklar arasındaki etkileşimin hesaba katılması ve izlenmesi ile sağlanabilecektir. Ekolojik planlama, doğal kaynakların doğru ve akılcı bir şekilde yönetilmesini sağlayacak temeli oluşturmaktadır. Bu çalışmada, ekolojik planlama sürecinin başlangıcında yer alması gereken stratejik çevresel etki değerlendirmesinin önemi vurgulanarak Bartın örneğinde mevcut arazi kullanımları ile doğal kaynakların etkileşimi irdelenmiştir. Yöntem olarak ekolojik risk analizi yöntemine dayandırılan çalışmada, Bartın'daki mevcut arazi kullanımlarından kaynaklanan olumsuz etkilerin doğal potansiyel üzerinde yol açabileceği zarar olasılıklarının neler olabileceği irdelenerek, toprak, su, biyotop ve biyoiklim potansiyeli üzerindeki mevcut ve olası etkiler araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda, mevcut kullanımlardan kaynaklanan olumsuz etkilerin oluşturduğu sorunlu alanları içeren ekolojik risk haritası oluşturulmuştur.

BÖLGESEL KALKINMA PLANLARI VİZYON, STRATEJİK AMAÇ VE HEDEFLERİ ÜZERİNE ANALİTİK BİR İNCELEME

"25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı “Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun” çerçevesinde Türkiye’de 26 bölgede kalkınma ajansları dönemi başlamıştır. Ajansların kuruluşlarıyla hukuken de tamamlanan son on yıllık tarihsel gelişimin ardında yatan nedenler Akpınar (2010: 10) tarafından gayet güzel özetlenmektedir: “Bu dönemde bölgesel gelişme politikalarının köklü bir değişim sürecine girmiş olmasında, küresel gelişmelerin ve Avrupa Birliği üyelik sürecinin etkilerinin olduğu kadar yerel dinamiklerin de etkisinin olduğu vakadır. Son tahlilde küresel, bölgesel ve yerel ihtiyaçlarımıza cevap verebilmek adına DPT Müsteşarlığının yerelde Kalkınma Ajansları örgütlenmesine gittiği görülmektedir”. Neticede bir taraftan, AB sürecinin de etkisini göz ardı etmeksizin, bölgelerdeki yerel dışsallıklarının göreli avantajlarından yararlanarak küresel ilişkilere daha kolay uyum sağlayabilmek adına ajanslar oluşturulmuş, diğer taraftan Avrupalılaşma ve küreselleşmeye paralel bir şekilde, ulusal/merkezi bütüncül planlama yerine yerel/bölgesel stratejik planlamaya yaslanan yeni kalkınma anlayışına geçilmiştir. Bölgesel önceliklerin ön plana çıktığı bu yeni kalkınma anlayışında, ulusal düzeyde plan yapan ve bürokrasi içinde ayrıksı ve güçlü bir konumu olan (DPT gibi) bir planlama kurumuna ihtiyaç duyulmamakta, ayrıca kalkınma sorunu sadece bürokratların değil, siyasetçilerin ağırlığının olduğu bir örgütsel yapıda ele alınmaktadır (Övgün, 2011: 279). Aslında, zaman zaman DPT yetkililerinin de itiraf ettiği gibi , 1960’lı yılların başından itibaren hazırlanan kalkınma planlarında yerel ve bölgesel kalkınma konusunun önemi sürekli olarak vurgulanmış olmasına rağmen bölge kalkınma planları uygulamaya geçirilememiştir. Bunun en önemli sebebi ise, bölge kalkınma planlarının her birinin hazırlık döneminde farklı bir “plan bölge” tespiti yapılmış olması gerçeği yer almaktadır. 2002 yılında İstatistikî Bölge Birimleri (The Nomenclature of Territorial Units for Statistics - NUTS) Sınıflandırması’nın (İBBS) Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girmesi iki önemli ihtiyacı karşılamıştır. Böylelikle hem plan bölge tanımlama sıkıntısı ortadan kalkmış hem de, söz konusu tanımlamayla AB tarafından hazırlanan Katılım Ortaklığı Belgesi ve Türkiye tarafından hazırlanan Ulusal Programda yer alan önemli bir ‘kısa vadeli öncelik’ yerine getirilmiştir. Elbette planlama bölgesinin neresi olduğu kadar planlama yapma yetki ve görevinin kimde olduğu da önemlidir. Aslında 3194 sayılı İmar Kanununun 8 inci maddesi ve 540 sayılı Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2’nci maddesi gereğince bölge plan ve programlarını yapma ve yaptırma yetkisi Devlet Planlama Teşkilatı’na aittir. Nitekim DPT bu yetki çerçevesinde bugüne kadar; Doğu Anadolu Projesi Ana Planı (DAP), Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel Gelişme Projesi (ZBK) gibi bölgesel planları ihale usulü ile danışmanlık firmalarına veya üniversitelere yaptırmıştır (Akpınar, 2010: 11). 5449 sayılı Kanun ile artık kalkınma ajansları da bölge planları hazırlamaktan sorumludur. Kanun’un 1. Maddesi, kalkınma ajanslarının “kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkili kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma planı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak” amacıyla kurulduklarını ifade etmektedir. Ajansların, sayılan bu amaçlara ulaşma konusunda kullanabileceği temel belgelerden birisini hazırlayacakları bölge planları oluşturmaktadır. Ayrıca, aynı Kanun’un 22. Maddesinde ajans bütçelerinin “ulusal ve bölgesel düzeyde plan ve programlara” göre hazırlanacağı belirtilmektedir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 2009 yılında hazırlanan ‘Kalkınma Ajansları Destek Yönetimi Kılavuzu’nda pek çok kereler açıkça ajansların ancak önceden belirlenmiş uygunluk kriterleri doğrultusunda --ve bölgenin kalkınma sürecinin hızlandırılması, bölge için kritik öneme sahip faaliyetlerin hayata geçirilmesi amacıyla-- “bölge planı ve programları ile yıllık çalışma programı” ile ilgili alanlarda bölge aktörlerine mali ve teknik destek sağlayabileceği ifade edilmektedir (DPT, 2009). Görüldüğü üzere bölge planları, bir taraftan bölgede ortak kalkınma bilincinin yükseltilmesi, bölgenin potansiyelinin ve dinamizminin tespit edilip harekete geçirilmesi ve sosyal ve ekonomik kalkınmanın ve gelişmenin hızlandırılmasında kullanılan önemli bir araç olarak görülmektedir. Diğer taraftan da, ulusal düzeyde belirlenen soyut ve genel politikaların yerel ölçekteki gereksinimlere yanıt verecek biçimde somut olarak kurgulanmasını sağlayan bir ara yüz konumunda kurgulanmaktadır. Peki, gerek ulusal çapta gerekse bölgesel gelişme konusunda çok önemli bir değişimi işaret eden kalkınma ajanslarının kurulmasından sonra hazırlanan bölgesel kalkınma planları hangi vizyon, stratejik amaç ve hedefleri içermektedir? Bunların ulusal ölçekteki planla uyumu nasıldır? İşte bu çalışmayla, ülkemizde kurulu tüm kalkınma ajanslarının bölge planlarını vizyon, stratejik amaç ve hedefleri açısından bir analize tabi tutularak kalkınma planlarında belirtilen genel yönelim ve ayrışmalar incelenecektir."