Feyerabend'de Bilim ve Özgürlük İlişkisi (original) (raw)
Related papers
Anarşist Bilim Anlayışı: Paul Karl Feyerabend
Anarşist Bilim Anlayışı: Paul Karl Feyerabend, 2024
Özet Feyerabend'in günümüzde halen popüler olmasının temel nedenlerinden biri, kendinden önceki düşünürlerin standartlaşmış görüşlerine, değişmez olarak görülen düşünsel çerçevelere karşı çıkmasından kaynaklandığı söylenebilir. Ona göre monist bir paradigmadan ziyade plüralist bir paradigmanın olması doğru bilginin ortaya çıkması bağlamında daha rasyonel bir tercih olmalıdır. Bilime böylesi bir bakış açısıyla yaklaşan Feyerabend'in, bilimle ilişkilendirdiği devlet, özgürlük ve eğitim anlayışı da oldukça sıra dışıdır. Bu çalışmada, bir dönem pozitivist anlayışı benimsemiş olmasına rağmen bir süre sonra Viyana Çevresi'nden uzaklaşan ve bilimi alışık olmadık bir biçimde eleştiren, bilgiye anarşist bir bakış açısıyla yaklaşan, bilimin artık toplumun çıkarlarına hizmet etmesi gerektiğini savunan ve sıradan insanların da bilime katkı sunması gerektiğine inanan Feyerabend'in yaşamına ve bilim felsefesine ilişkin görüşlerine yer verilmiştir.
Feyerabend’den Eleştirel Tasarıma Çoğulculuk İlkesi: Tüm Bilimleri ve Bilim Dışıları Açın!
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Feyerabend’e göre bilim, dinin ideolojik hâkimiyeti elinde tuttuğu 19 yy.a kadar, hegemonya yıkıcı bir rolde olsa da, sonrasında aynı tahtı rol devriyle ele geçirmiştir. Bilim dışı kalan tüm alanları ise, kendi lehine yarattığı soyut ikiliklerle ‘yüzeyde görülen’ öznel kusurlar ve ‘gerçek olan’ nesnel cevaplar şeklinde ayrıştırmıştır. Hâkim bilimsel metodolojinin dünyadaki ‘bolluğu azaltan’ bu kesin ayrımına Feyerabend’in ürettiği karşı-yanıt ise 'bilimin tiranlığı' olarak adlandırdığı monist yaklaşımın sabitliğini, ‘öteki’ bilim dışı alanlar lehine ürettiği spekülatif sorularla sarsmak ve çoğulculuk ilkesiyle ‘bolluğu geri kazanma projesi’ne ulaştırmaya çalışmaktır. Feyerabend’in çoğulculuk çerçevesinde ortaya koyduğu ‘bolluğa’ ulaştıracak bu ‘yöntem dışı yöntem’ yaklaşımı, çeşitli bilim dışı alanlarla da bağlantılar kurmuştur. Makale kapsamında ele alınan ‘eleştirel tasarım’ düşüncesinin de, bu bağlantılardan birini insan-bilgisayar etkileşimleri bağlamında kuran; (sanatla ilişkilenen) tasarımı yarattığı sorgulama, bulanıklaştırma ve temsillerle ‘estetik geliştiricilik’ konumundan öteye taşıyan (anti)metodolojilerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu doğrultuda, Feyerabend’in çoğulculuğu ve eleştirel tasarım düşüncesini, norm değerler için ‘yıkıcı’, yeni paradigmaların oluşumu için ise ‘yapıcı’ ortaklıklarıyla okuyor; bilim ve bilim dışıların iş birlikleriyle genişleyen ‘bolluğun kazanımı projesinin’ mümkünlüğünü bu ilişkilendirmeyle göstermeye çalışıyorum.
Bir Bilgi Anarşisti: Paul Karl Feyerabend
- adlı çalı"malarında, pozitivist, realist ve konvansiyonalist yöntembilimsel yakla"ımları ele alarak ele"tirel bir analiz sunmaya denerler. Her üç yakla"ım da 20. yüzyıl öncesi bilim tarihi ve felsefesiyle hatta genel felsefi ve entelektüel akımlarla önemli ba!lantılara sahip olmasına ra!men esasında 20. yüzyıl Angloamerikan bilim felsefecilerine atıfta bulunarak gerçekle"tirilmi"tir. Bu akımlar arasında ise pozitivizm ve realizm akımlarının günümüz bilim dünyasında -çe"itli varyasyonlarıyla-daminasyonlarını sürdürdüklerini söylemek pek de yanlı" olmaz. Bu üç yakla"ım kısaca "öyle özetlenebilir: Pozitivist için bilim, dı"sal dünyaya ili"kin kestirimci ve açıklayıcı bilgi elde etme giri"imidir. Bunu yapmak için, dı"sal dünyada bulunan düzenli ili"kileri ifade eden, oldukça genel önermelerden olu"an teoriler in"a edilmelidir. Bu genel önermeler ve yasalar, sistematik gözlem ve deney yoluyla ke"fedilen olayların kestirilmesine ve açıklanmasına fırsat tanırlar. Bir "eyi açıklamak demek, o "eyin bu düzenliliklerin bir örne!i oldu!unu göstermek demektir; kestirim de aynı esas üzerinden yapılır. Bu düzenlilikleri ifade eden önermeler e!er do!ruysalar, bu sadece olumsal olarak böyledir.
Kültür-Doğa Karşıtlığı Bağlamında Özgürlük Sorunu (Kaygı)
Özgürlük sorunu felsefenin en temel ve kapsamlı sorunlarından biridir. Genellikle felsefe tarihinde özgürlük sorunu doğa ve kültür arasındaki karşıtlık aracılığıyla tartışılmıştır. Bu nedenle, doğa-kültür karşıtlığı, us ile beden ya da us ile özgürlük arasındaki karşıtlık olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu karşıtlığa karşın, geleneksel felsefede ve dinsel düşüncede us, özgür eylemin ve uygarlığın kaynağında bulunmaktadır. Bu çalışmada usu, insanın özgürlüğünün ya da özgür eylemiyle yaratmış olduğu toplumsal yaşamın, kültür ve uygarlığın kaynağında gören geleneksel görüş ile usun aynı zamanda insanın özgürlüğünü sınırlandırdığı düşüncesi eleştirel bir yaklaşımla karşılaştırılacaktır. Bu çalışmanın sonucuna göre, özgürlüğü olumlu yönüyle ele alan ilk görüş ve olumsuz yanıyla ele alan ikinci görüş de kendi içinde eksik ve çelişkili yanlar taşımaktadır. Oysa özgürlük, ussal ya da kültürel bir sınırlama ve baskı ile ortaya çıktığı kadar, ancak bu sınırlandırmanın aşılmasıyla olanaklıdır.
Feyerabend’Den Eleşti̇rel Tasarima Çoğulculuk İlkesi̇: Tüm Bi̇li̇mleri̇ Ve Bi̇li̇m Dişilari Açin!
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2021
According to Feyerabend, science had a destructive role and became unquestionably hegemonic against religion, which had priorly an ideological dominance in the history of humanity until the 19 th century. However, science would later take the same throne with its quasi-new role and had divided all non-scientific fields into dualities with the abstractions it created; namely as 'subjective defects on the surface' and 'objective answers which can be interpreted as the real'. While the prevailing scientific methodology had precise responses and solutions to this duality, which also aimed to 'reduce abundance' in the world, Feyerabend, on the other hand, would suggest a counter-thesis concerning the relationship between what can be called as the 'perceived' and the 'real'. As a result, Feyerabend aims to shake the fixity of this monist approach, which he refers as 'the tyranny of science' and he has further developed procedures with new speculative insights in favor of 'the other nonscientific fields' in order to reach the 'projection of regaining abundance' within the principle of pluralism. Feyerabend's 'method as methodless' approach with its specific emphasis on the idea of pluralism has gone beyond his philosophical investigations and reached to the various non-scientific fields, providing multiple links in establishing the aforementioned notion of 'abundance'. This paper attempts to discuss the idea of 'critical design', which would constitute and understand the relationship between human and computer interactions as another powerful example of 'anti-methodology' by questioning, blurring, representing the designs it would create and carries the art beyond its 'aesthetic-improvement' levels. In this regard, this paper further claims that Feyerabend's notion of pluralism and the idea of critical design can be interpreted as complementary theoretical positions by being 'destructive' against any norm values and becoming 'constructive' for the formation of new paradigms. Finally, this study will contribute to the critical literature by arguing that the 'project for the acquisition of abundance', which can be developed with the cooperation of science and non-science, pinpoints the importance of this cooperation between the idea of critical design and Feyerabend's method as antimethod.
Paul Feyerabend ve Thomas Kuhn’da Bilgi Anlayışı
O rta Çağ dönemi kilisenin baskın olduğu, tek otoritenin kilise olduğu bir dönemdi, hayatı anlamlandırmanın yolu tanrı ile kurulan bağlantı ile gerçekleştirilirdi. Tanrı insan hayatının tek merkezi olmuş ve hiçbir şey tek başına değil, din ile ilişkisi içerisinde değerlendiriliyordu. Ancak Din Savaşları, dönemin Ortodoks anlayışın insan mutluluğu açısından yeterli olmadığını açıkça göstermiştir. Artık insanın özgürleşme vakti gelmişti.
Yönteme Karşı -Paul Feyerabend
13 Ocak 1924’te Viyana’da doğan Feyerabend, Avusturya asıllı ABD’li bir filozoftur. Feyerabend, bilimsel gelişmenin ancak yeni teorilerin eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri sürmüş ve bu bağlamda “anarşist” olarak nitelediği bir metodoloji ileri sürmüştür. (Feyerabend: Yönteme Karşı:1). 1960’lı yıllarda düşünürler hem pozitivizme hem de Popperciliğe çeşitli yönlerden eleştiriler yöneltmişlerdir. Bunlardan etkili olan birkaç düşünür arasında aynı zamanda Popper’in de öğrencisi olup derslerini takip etmiş olan Paul Feyerabend gelmektedir. Feyerabend, önceleri bir pozitivist ve sonrasında da koyu bir Popperci olmuş olmasına rağmen; 1960’larda zamanla eski görüşlerini terk etmiştir. Feyerabend ile Kuhn’un görüşleri her ne kadar farklı üsluplar kullansalar da geniş ölçüde birbirinin aynıdır. Görüşlerini aynı yıllarda kısmen işbirliği yaparak geliştirmişlerdir. Aralarındaki en büyük ayrılık, Feyerabend’ın pozitivist ve Popperci bilim felsefelerini ayrıntılı olarak eleştirmiş olmasıdır. Popper, bilimsel bilginin sahibi bulunduğumuz en iyi bilgi olduğunu öne sürer. Feyerabend, bilimin anlaşılmasını değerlendirilmesini, alternatifleriyle mukayese edilmesini ve belki de reddedilmesini mümkün kılacak bir bilim yorumu verir. Özellikle de bilime karşı yönelttiği eleştiriler bu yöndedir. Bu anlamda “anarşist” olarak nitelendirilmektedir. Bilim insanların serbestlik ve özgürlüklerinin, hayata sahip çıkma kapasitelerinin birincil önemi ile ilgilidir” diyerek temel varsayımını ortaya koymuştur. Bu açıdan bakıldığı zaman bilimin toplumun yararına olması gerektiğini savunmakta ve modern toplumlarda bilime haddinden fazla itibar edilmesinin bilime yersiz bir yüksek statü bahşettiğini söylemektedir. Bu açıklamaları ile de aslında üstü kapalı bir şekilde Batı bilimini küçümsemektedir. Yazarın özgürlük ve serbestlik ilkesinden anlatmak istediği ise, aslında bilimin demokratikleşme ihtiyacına getirdiği açıklamalardır. “Sivil bir toplumun en yüksek seviyeye çıkartılmış ve çıkarlarına yönelik olarak eylemlere tolerans tanınmış” söylemi ise Feyerabend’e göre o toplum özgürlüğe ve serbestliğe kavuşmuş demektir.