İSLAMIN SİYASİ DÜŞÜNCE EKOLLERİNİN TEŞEKKÜLÜ VE DEVLET BAŞKANLIĞI ANLAYIŞLARI (original) (raw)
Related papers
RİSALE-İ NUR’A GÖRE İSLAM EKONOMİ YÖNETİMİNDE ÜRETİM VE TÜKETİM Özet
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2018
Müslüman ülkelerdeki ekonomik çözümlemeler, sistem, politika ve kurumsallık boyutuyla batılı merkez kapitalist ülkelerin etkisinden kurtulamamaktadır. Üretim ve tüketim alışkanlıkları da kapitalist kültürün en temel öğeleri olduğundan dolayı bu yaklaşımdan nasibini almaktadır. Bu çalışmamızda İslami bakış açısıyla İslam ekonomisi kapsamında üretim ve tüketim konuları ele alınmaktadır. İddiamız, İslam'ın üretim ve tüketim ile ilgili yaklaşımının modern ekonomiye nispeten insanın huzurunu sağlama, hayatını kolaylaştırma ve ihtiyaç kaynak dengesini koruma noktasında daha tutarlı, mantıklı ve yararlı sonuçlar doğurduğudur. Buna göre, dünya hayatını merkeze alarak diğer her şeyi dünyadaki maddi kazanımlar açısından araçsallaştıran batı kapitalizmine nazaran, dünyayı geçici ve dünya hayatının üretim ve tüketimle ilgili bütün gereklerini de ebedi olan ahiret hayatını kazanmak için bir araç olarak görerek, her iki hayatı da değerleri kadar önem veren İslami yaklaşımın üstünlüğü ortaya konulmaktadır. Bu çerçevede üretim ilişkileri ve tüketim anlayışları ile uygulamalar gerçek ihtiyaçlara göre, insanları muhtaç hale düşürmeden, israf etmeden, paylaşarak ve insanlık yararını gözetecek şekilde gerçekleştiğinde, toplumsal yaşamın İslam ekonomisine uygun olacağı düşünülmektedir.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE İSLAMİ İLİMLER SEMPOZYUMU
TAHA ABDERRAHMANE’S CRITICAL APPROACH TO MODERNITY’S SEPARATION OF MORALITY FROM RELIGION, 2022
Religion has an integral feature that unites various areas of life and seems that religion covers many different areas. However, the soul is a unity and integrity structure that does not accept division. In this respect, religious decrees are in a unity that cannot be divided. In fact, even if the provisions in question do not create a simple unity and unity, they preserve their integrity in an indivisible simple unity and integrity, thanks to the spirit of unity that carries them. However, modernity wanted to render this unity inactive so that it would be independent from each other both in terms of operation and management and in terms of its results, and it started to break this unity.
EKEV AKADEMİ DERGİSİ Yıl: 19 Sayı: 62 (Bahar 2015), 2015
Öz İnsan için toplum hayatı zarûri bir ihtiyaçtır. İnsanın tek başına yalnız yaşaması dü-şünülemez. İnsanlar toplu halde yaşadıklarından toplumda düzeni koruyacak ve otoriteyi sağlayacak olan yöteneticiye olan ihtiyaç her zaman vardır. Bir nizâm ve kâideye tabi olmak, toplum hayatı için bir ihtiyaç olmaktadır. Kur'ân ve hadislere baktığımızda; cuma ve bayram namazı, hacc, zekât, sadaka-i cariye vb. gibi ibadetlerin insanlar yani toplum olmadan yapılamayacağı görülür. Genellikle İslâm Fıkıh mezheplerinin ilgilendiği devlet ve başkanlığı konusu, şiâ mezhebinin imâmeti itikâdî bir mesele haline getirmesinden sonra Kelâm'ın konusu içine girmiş, itikâdi İslâm mezhepleri de bu konuda görüş be-lirtmişlerdir. Bu makalede Şiâ, Havaric, Mu'tezile ve Ehl-i Sünnet gibi ekollerin hilâfet, imâmet yani devlet başkanlığını nasıl anladıkları ile halifenin hakları ve sorumlulukları hakkında görüşleri değerlendirilecektir. Abstract Human life essential is a need for the society. People living alone alone is unthinkable. People in the society they live in batches to maintain order and provide the authority with the president there is always the need. Order and be subjected to the base, there is a need for community life. When we look at the Qur'an and Hadith; Friday and Eid prayer, Hajj, Zakat, charity, etc.-i concubines. As people of prayer is seen that society can not do without. Fiqh Islamic sect generally interested in the subject of the state and the presidency, Siam sect claimed the president after making an issue of faith entered into the subject of theology, creed Islamic Sects opinions stated in this regard. This article Shi'ah, Khawarij, Mu'tazilah and Ahl al-Sunnah as the Caliphate schools, Imamate and the caliphate, so they understand how the Head of State's opinion on the rights and responsibilities will be evaluated.
İSLAM EKONOMİSİ BAĞLAMINDA DÜZENLEYİCİ VE DENETLEYİCİ KURUM OLARAK HİSBE TEŞKİLATI
Karabük Üniversitesi Uluslararası İslam Ekonomisi Kongresi, 2021
Her ekonomik sistem belirlediği prensipler ve maksatlara uygun olarak şekillenir ve kendi oluşturduğu kurumlarıyla hayat bulmaktadır. İslam’ın ortaya çıktığı yıllardan itibaren kamu düzeni ile toplumsal ahlâkı koruma ve iktisadi denetleme faaliyetini yürütmekle görevli resmî kuruluş olarak “Hisbe Teşkilatı” kurulmuştur. Uzun yıllar birçok İslam devletinde faaliyet yürüttükten sonra değişen idari ve iktisadi düzenler gereği isim olarak uygulamadan kalksa da farklı isimlerde varlığını devam ettirmektedir. Günümüz ekonomik, sosyal ve idari yaşamları içerisinde belirli alanların çalışma düzenlerini sağlamak, adli ve idari hukuk normlarına uygunlukları takip etmek amacıyla farklı isimlerle ve çalışma alanlarıyla birçok kuruluş oluşturulmuştur. Yapılan çalışmadan amaçlanan, Hisbe teşkilatının çalışma felsefesi anlatılarak günümüz devletlerinde ortaya çıkan düzenleyici ve denetleyici kuruluşların, geçmişte aynı amaçla faaliyet yürüten Hisbe Teşkilatı çalışma yapısına olan benzerlikleri ve farklılıklarını göstermektir. Bu çalışmada, günümüz iktisadi düzeni içerisinde belirlenmiş ticari, ekonomik ve sosyal alanlarda faaliyet yürüten düzenleyici kurumlar, Hisbe Teşkilatı çalışma yapısı ile olan benzerlikleri, konjonktürel değerlendirmeleri de göz önüne alınarak, mantıksal bir karşılaştırma ile ortaya konulmaya çalışılmıştır.
OSMANLI DEVLET YÖNETİMİNDE AKIL VE MEŞVERETİN YERİ
ÖZ Devletin hangi esaslara göre yönetilmesi meselesi Osmanlı siyaset yazarlarınca genişçe işlenen bir meseleydi. Merkezî bürokrasinin giderek güçlenmesi ve devlet içerisinde etkinliğini artırması sonucunda, bürokratların meslekî bakış açılarını ve ihtiyaçlarını yansıtan talepler nasihatnamelerde geniş yer bulmuştu. Nasihatname yazarlarına göre devlet idaresinde konunun uzmanı, akıllı ve bilgili insanlara danışılarak yol alınmalı ve karar verilmeliydi. Bu çerçevede hem Türk devlet geleneğinde hem de İslam siyaset düşüncesinde geniş yer bulan akıl ve meşveret kavramları, Osmanlı siyasal metinlerinde genişçe işlenmiş ve başarılı idarenin anahtarı olarak sunulmuştu. Bu yaklaşım XIX. Yüzyıl'da kurumsal bir boyuta getirilerek Tanzimat döneminde ülke idaresi büyük ölçüde konunun uzmanı kadroların oluşturduğu meclislerce yürütülmüştü. Bu durumdan anlaşılacağı üzere bürokrasinin düşünce hayatında oynadığı merkezî rol, geleneksel kanun-ı kadimci ıslahat fikriyatı ile uluslararası rekabetten etkilenen Tanzimat düşüncesi arasındaki köprüyü oluşturmuştur. Osmanlı siyaset düşüncesinde ve idare geleneğinde güçlü bir yeri olan meşveret usulü, XIX. Yüzyıl'ın koşullarında büyük önem ve ağırlık kazanmıştı. Meşveret meclisleri üzerinden akıllı ve uzman kişilerin istişaresine dayanan idare fikri de geleneksel Osmanlı düşüncesi ile birleşerek kabul görmüş ve ihtisas sahibi bürokratların müzakerelerine dayanan karar alma organlarını işaret ederek Tanzimat döneminin ruhunu oluşturmuştu. Böylelikle Osmanlı devlet geleneğinde ve bürokratların zihniyet dünyasında mevcut olan meşveret geleneği XIX. Yüzyıl idari dönüşümünde önemli bir rol oynamıştı.
(ALİ EREZ) İSLAM FELSEFESİ EKOLLERİ VE ANADOLUYA ETKİLERİ
Bitirme tezi, 2015
Bu makalede islam felsefesini ve teşekkül eden ekollerini, bunların anadoladaki etkilerini inceledik. Islam felsefesinde; Tabiat Felsefesi, Meşşâî Felsefe, İşrâk Felsefesi olarak üç ana ekol temel alınmaktadır. İlk olarak tabiat felsefesi Tabiyyun, Dehriyyun, Batınilik, İhvan'üs Safa olmak üzere dörde ayrılır. Tabiyyun denilen düşünce sisteminin en önemli temsilcisi Ebu bekir Zekeriya Razî'dir. Tabiyyuncular Öklid, Batlamyus, Hipokrat, Cainus gibi filozoflardan etkilenmiştir. Dehriyyun felsefesinin kurucusu İbn-i Râvendî'dir. Bassar bin Bürd ve Salih bin Abdülkudüs de materyalist düşünürlerdendir. Materyalist dünya görüşünün İslam düşüncesindeki yansımasıdır.Şeyh Bedreddin ve Turan Dursun bu akımın temsilcisidir. İhvân-ı Safâ akımı ise felsefi görüşlerini elli iki ciltlik "risaleler" isimli eserde toplamışlardır. Bu risalalerin yazarları kimliklerini gizli tutmak istemişlerdir fakat Ebu Hayyân şu beş kişinin ismini vermiştir: Ebu Süleyman Muhammed b. Ma'şer el-Bustî el-Makdisî (el-Mukaddesî), Ebu'l-Hasen Ali b. Hârûn ez-Zencânî, Ebu Ahmed Muhammed el-Mihrecânî {veya Nehrcûrî), el-Avlî (Avfî) ve Zeyd b. Rufâ'a. Batınilik, Şia mezhebinin fikri kanadını oluşturur. Onlara göre İslam'ın ve Kur'an'ın bir bâtınî bir de zâhiri anlamı vardır. Onlar bu gizli anlamlara önem verirler. Meşşâî felsefenin en önemli temsilcileri Farabî, İbn-î Sinâ, İbn-Î Rüşd olmakla birlikte bu felsefenin kurucusu El- Kindi'dir. Aristo'nun fikirlerini yorumlarlar. Bir diğer felsefe ekolü ise İşrâkiyye'dir. İşrak kelimesinden türemiştir. “Işığın ya da güneşin doğuşu” anlamına gelir. Kurucusu Şahâbettin Sühreverdî'dir
AHLAKİ TEMELLERE DAYANAN İSLAM EKONOMİSİ SİSTEMİNDE DEVLETİN ROLÜ, 2018
ÖZ İnsanların toplu halde yaşamaya başlaması ile birlikte üretim, dağıtım ve tüketim ile ilgili olayları denetlemek ve ihtiyaçların kıt kaynaklarla en etkin şekilde karşılanması amacıyla iktisat bilimi ortaya çıkmış ve iktisat, toplum yaşamını yönlendiren vazgeçilmez unsurlardan biri haline gelmiştir. Toplumlar sosyo-kültürel ve dini yaşamlarından kaynaklı ihtiyaçları doğrultusunda iktisadi sistemlere yön vermişlerdir. Bu doğrultuda günümüzde içlerinde İslami ekonomik anlayışında olduğu birçok ekonomi sistemi ortaya çıkmıştır. İslam ekonomisi esas itibariyle asli kaynakları Kur'an ve sünnet olan bunun yanında icma, kıyas gibi kaynakları da referans alan bu yönüyle dini temellere dayanan bir iktisadi sistemdir. Dini temele dayalı bir anlayışı benimsemesi itibariyle diğer ekonomik sistemlerden ayrılmaktadır. Bu ekonomik sistemin etkin işleyişi devlet ve toplumun islam ekonomisi kuralları üzerinde mutabık kalarak birbiri ile uyumlu hareket etmesine bağlıdır. Sistemin işleyişinde herhangi bir tarafın eksik ya da yetersiz kalması İslam ekonomisini etkinlikten uzaklaştıracaktır. ABSTRACT At the beginning of people's collective life, the economy has emerged to control the events of production, distribution and consumption and to meet their needs in the most efficient way with scarce resources, and the economy has become one of the indispensable elements leading to the life of society. Societies have driven economic systems in line with the needs of their socio-cultural and religious life. In accordance with, there are many economical systems in which Islamic economics is in their day. The Islamic economy is basically an economic system based on religion, which refers to such sources as the Qur'an and the Sunnah, as well as the sources such as dissolution and comparison. An understanding based on religion is separated from other economic systems by its adoption. The effective functioning of this economic system depends on the state and the society acting in harmony with each other in agreement with the rules of Islamic economy. The inadequacy of any side in the operation of the system will make the Islamic economy inactive. GİRİŞ Dünya yaradılışı itibariyle tamamen bir sistem üzerine kurulmuş bir yapıya sahiptir. Nitekim bugün dahi tam anlamıyla çözülmüş değildir. Bu sistem içerisinde yer alan insanda yaradılışı itibariyle mükemmeliyet zinciri içerisinde yer almaktadır. Dünya'ya adaptasyon süreci