ANKARA VE ÇEVRESİNİN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASI VE KÜLTÜREL DEĞİŞİM (original) (raw)
Related papers
DÖNÜŞEN MÜZECİLİK VE MÜZEDE ÖĞRENME: ANKARA SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS MÜZESİ ÖRNEĞİ
Milli Eğitim, 2017
Öz: Somut olmayan kültürel mirası korumaya yönelik atılan bir adım olan Somut Olmayan Kültürel Mirasın (SOKÜM) Korunması Sözleşmesi (2003), kültür koruma yaklaşımlarına ve müzecilik çalışmalarına etki etmiş bir sözleşmedir. Bu çalışmanın amacı Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi örneği üzerinden somut olmayan kültürel miras müzelerinin kültürel miras eğitimindeki yeri ve önemini vurgulamak ve bu müzenin öğrenci gruplarına sunduğu müzede öğrenme uygulamalarını değerlendirmektir. Araştırmada durum çalışması yöntemi kullanılmıştır ve gözlem, görüşme ve doküman incelemesi tekniklerinden yararlanılmıştır. Ankara SOKÜM Müzesinin temel hedef kitlelerinden birisi ilköğretim öğrenci gruplarıdır ve araştırmada özellikle bu hedef kitleye yönelik uygulamalara ağırlık verilmiştir. Müzenin SOKÜM'ün Korunması Sözleşmesinde de belirtildiği üzere kültürel miras eğitiminde okul dışı öğrenme ortamlarından biri haline geldiği saptanmıştır. Ayrıca müzenin kültürel miras eğitiminin yanı sıra, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerine katkı sağlamaya yönelik uygulama ve atölye çalışmalarına da programında yer verdiği görülmektedir. Bu atölye çalışmalarının etkili bir eğitim programı olarak planlandığı ve böylece ziyaretçinin aktif öğrenme sürecine dâhil olduğu tespit edilmiştir.
Öz İkinci Dünya Savaşı yıllarında eğitimlerini Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya'da yapmış olan Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes, Behice Boran, Muzaffer Şerif Başoğlu ve Mediha Berkes 1940'lı yılların başında Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde yeni bir akademik çevre meydana getirdi. " Yurt ve Dünya " ile " Adımlar " dergileri Ankara'da oluşturulan bu akademik çevre tarafından çıkarıldı. Türkiye'de içinde aydınlardan yazarlara, askeri-sivil bürokratlardan siyasetçilere kadar geniş bir kesim tarafından Hitler ve Nazi Almanya'sına sempati beslenen bir iklimde; ırkçılık, faşizm ve Almanya karşıtlığını açıkça ortaya koyan, evrensel değerleri, barışı, eşitliği ve bilimi savunan Ankara çevresi, Türkçü-Turancı unsurlar tarafından hedef haline getirilerek " solcu ve komünist " olmakla suçlandı. Sonuçta Dil-Tarih tasfiyesiyle, hocalar önce üniversiteden sonra da ülkeden uzaklaştırıldı. Türkiye'de bu konuda yapılan çalışmalar genellikle Dil-Tarih tasfiyesi üzerine yoğunlaşmış, tasfiyeye yol açan süreç gözden kaçırılmıştır. Bu çalışma Dil-Tarih tasfiyesinin başlangıcını, Yurt ve Dünya dergisinin yayın hayatına başlaması olarak gören bir yaklaşımdan hareketle, Türkçü-Turancı yayın organları ile " Ankara çevresi " arasındaki siyasi ve ideolojik tartışmalara odaklanmıştır. Böylece bir yandan savaş yıllarında " sağ-sol " kavramlarını düşünsel yoldan tarif etmeyi diğer yandan ise Ankara çevresinin " sol ve komünist " olarak etiketlenmesinin nedenlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
ICOMUS, 2018
Hızlı kentleşen ülkelerin karşılaştıkları sorunlardan biri kontrolsüz yapılaşmalardır. Kentsel eşitsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği süreçler, kent mekanlarında ayrışmalara neden olmuştur. Benzer sosyolojik ve ekonomik özellikler gösteren kent yoksulları zorunlu olarak bir arada yer seçmişlerdir. Gecekondu alanları olarak adlandırılan bölgeler önceleri sorun alanı olarak ele alınırken, daha sonra dönüşüm alanı olarak ele alınmaya başlanmıştır. İlk dönüştürme çabaları ıslah imar planları ile olurken daha sonra bu alanların yeni yatırım alanları oldukları farkedilmiştir. Bu evrede kent mekanı yeni bir sermaye olarak görülmeye başlanmıştır. Kentsel sermayenin yeni yatırım alanı da "kentsel dönüşüm projeleri" adı altında tanımlanmıştır. Kent mekanının yeni bir sermaye alanı ile dönüşen sadece kent parçaları değil, komşuluk, dayanışma, sosyal ilişkiler ve alışkanlıklardır. Kentsel sermaye için yatırım aracı olan dönüşüm alanlarındaki mahalleli artık sadece "hak sahibi" olarak adlandırılan bir kesimi işaret etmektedir. Bu kesim içinde kiracılar şeffaf silüetlerden ibarettir. Çalışmada örnek seçilen alan Ankara'nın en eski gecekondu alanlarından biri olan Çinçin(Gültepe) Mahallesidir. Çinçin Mahallesi, kentsel eşitsizlik, yoksulluk aşamalarından geçip "hak sahibi" olma seviyesine yükselmiş ancak kentsel dönüşüm uygulamaları sonucu bu sefer de soylulaştırma kavramı ile tarif edilir hale gelmiştir. Bu çalışmada önce kavramsal olarak kentsel yoksulluk, ayrışma ve soylulaştırma evreleri anlatılmakta, daha sonra örnek olarak ele alınan Çinçin Mahallesinde, tanımlanan evreler birlikte açıklanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kentsel yoksulluk, kentsel ayrışma, soylulaştırma, sosyal dışlanma, kentsel dönüşüm, Gültepe Mahallesi 1. GİRİŞ Yoksulluk, insanlık tarihinin her döneminde tüm toplumları ilgilendiren bir sorun olmuştur. Fakat özellikle 1980'lerde benimsenen neo-liberal politikalar ve küreselleşme toplumun geniş kesimlerini etkileyen ve yaşam koşullarını zorlaştıran etkiler yaratmıştır. Bunun yanı sıra sanayileşmenin artmasıyla ucuz iş gücü ihtiyacının artmasının bir sonucu olarak kırsal çözülmenin başlaması, kentlere yoğun göçlerin yaşanması ve kentlerde hızlı nüfus artışının yaşanması ile birlikte kentlerde işsizlik, gelir dağılımındaki dengesizliğin artması, mekansal kutuplaşmanın belirginleşmesi gibi yoksulluğu derinleştiren süreçlerin etkisi altına girmiştir. Kente göç yoluyla gelen ve kente tutunabilmek adına kendilerinden önce kente gelip kira gibi ekonomik bir yükün altına girmemek için genellikle hazine arazisi üzerinde kendi konutlarını inşa etmiş akraba veya yakınlarına yerleşen göçmenler artan kentsel yoksulluğun bir parçası haline gelmiştir. Bu kişiler kentin bir parçası haline gelmeye çalışırken kentli tarafından dışlanarak kendi içine kapalı hem sosyal olarak hem de mekansal olarak dışlanmış kent parçalarını oluşturmuşlardır. Merkezi ve yerel yönetimlerin ilk başlarda göz yumduğu hatta 1 Demet EROL, Dr.
KIRŞEHİR VE ÇEVRESİ KÜLTÜRÜNDE GEÇİŞ DÖNEMLERİNDE HEDİYELEŞME
Hediyeleşme kişiler, gruplar, toplumlar arasında dostluğu oluşturma, barışı pekiştirme, vb. amaçlarla yapılan bir eylemdir. Hediyeleşme kültürümüzde cömertliğin bir gösterimidir. Halk kültüründe yaygın bir düşünce olarak hediye almaktan, diyesi hediye vermekten korkan kişilerin cimri olduğuna inanılır. Divân-ı Lugati't Türk'te hediye ve hediyeleşme ile ilgili "amuc, beleg, bıcış, ötki, singüt, tuzgu, tüzgür-, ıdhış-" gibi terimlere rastlıyoruz. Gittiği yerden doyumlu gelen birisinin yakınlarına verdiği hediyeye amuc (I/140), konuğun hısımlarına getirdiği veya bir yerden başka bir yere gönderilen hediyeye beleg/belek(I/385); düğüne, davete gidenlere verilen ipekli kumaşa bıcış (I/366), karşılığında bir şey verilmeyen/ödenmeyen hediyeye singüt (III/362), yoldan gelen hısımlara, tanıdıklara verilen yemeğe tuzgu (I/419), genel olarak armağan/hediye vermek ise tüzgür-(II/179) olarak adlandırılmıştır. Idhış-/ıdış-(I/182) ise, birbirine armağan vermek, armağanlaşmak ve bunda yarış etmek anlamında kullanılmıştır. Idhuk/ıduk, DLT'de "kutlu ve mübarek olan" olarak açıklanmaktadır. Buradan hareketle hediye olarak verilen veya gönderilen her şeyin "ıduk yüklü olması gerekir. Iduk yüklü olunca da bereketin kökünü kurutmamak, onu yeniden üretmek için kökenine, yani gönderene başka bir armağan biçiminde geri dönmesi zorunludur. Böylece ıduk (bereket~bolluk) yüklü armağanlar ıd-ış-lanmış olur." (Divitçioğlu 1987:236) Bir çok atasözümüzde hediyenin karşılığı olduğu, bunun için de hediye vermeden kaçınılmaması gerektiği salık verilir. Sözgelimi Divân-ı Lugati't Türk'te "Kız kişi sawı yorıglı bolmas" (I/326) sav sözüyle pinti/cimri kişinin sözünün toplumda geçerli olmayacağı belirtilmektedir. Yine, günümüzde de kullandığımız atasözlerinde hediyeleşmeyi öneren anlamları bulmaktayız: "Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez", "An beni bir kozla (cevizle), o da çürük çıksın.", "Bahşiş atın dişine bakılmaz.", "Değirmenden gelenden kete umarlar." gibi.
ANKARA TARİHİ KENT MERKEZİ YENİLEME ALANI KORUMA PLANI, NİTELİĞİ ve İPTALİNE İLİŞKİN GEREKÇELER
Tunçer, M., 2013, “Ankara Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı Koruma Planı, Niteliği Ve İptaline İlişkin Gerekçeler”, VEKAM Ankara Araştırmaları Dergisi (Journal of Ankara Studies), Cilt 1, Sayı 2, Aralık 2013, s. 10-34., 2013
Bu yazıda; çeşitli sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, TMMOB’a bağlı meslek odaları, kamu kurum ve kuruluşları tarafından (Sosyal Güvenlik Kurumu, Vakıflar Gn. Md. Vd.) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na karşı açılan davalarda uyuşmazlık konusu edilen “Ankara Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planları” nın ve planlanan yörenin tümünün çevre, ulaşım, trafik gibi ilişkilerinin kapsamlı bir biçimde Plan bütünlüğü bağlamında ele alınarak, koruma-ıslah planlaması esasları ve kamu yararı açısından değerlendirilmiştir. Bu bağlamda; Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Koruma Kurulu kararıyla onaylanan “Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı ve Plan Notları”; “Yenileme Alanı”, “Sit Alanı”, Koruma Alanı”, “Etkileşim ve Geçiş Alanı” ve “Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkları” gibi hususlar açısından irdelenmiştir. In this paper, "Ankara Historical City Centre Renewal Area 1/5000 Scale Conservation Master Plan”, and “1/1000 Scale for the Conservation Implementation Plans" which was taken to the court against Ankara Metropolitan Municipality. Who was planned the whole region, environment, transport, traffic as well as the integrity of relations in the context of a comprehensive plan based on the principles of urban planning principles and is not considered appropriate in the public interest. In this paper, Ankara Metropolitan Municipality and the Conservation Coincil decision and the decision of the Board approved "for the Protection of the Nation Historic City Centre Master Plan and Implementation Plan and the Plan Notes", "Renewal Area", "Protected Area", Conservation Area ", “Interaction and Transition Areas" and "Historical and Cultural Heritage " will be discussed.
MİMARLIK PLANLAMA VE TASARIM ALANINDA ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR-1, 2023
Şehirler tarih boyunca kültürlerin ve medeniyetlerin doğduğu, geliştiği ve yayıldığı yerler olmuştur. Medeniyetlerin çoğunlukla şehirlerde ortaya çıktığı ve şehirlerin yıkılmasıyla medeniyetlerin de çöktüğü görülmektedir. M.Ö. 3500-4000 yıllarında modern şehirlerin ortaya çıkışından bu yana geçen 6000 yılda, insanoğlunun dokunduğu her şey gibi şehirler de gelişmeye ve ilerlemeye devam etmiştir. Bu tarihsel gelişim sürecinde ilgili yerleşim alanları; kent, polis, komün, şehir devletleri gibi isimler verilirken, kent kavramıyla birlikte medeniyet de büyük bir dönüşüm yaşadı. İlk çağlarda kurulan şehir devletleri (şehir devletleri), demokrasinin uygulandığı kurumlar olarak günümüz demokrasisinin esin kaynağı olmuştur. Kentlerin dönüşümü ile insanın dönüşümü iç içe geçmiş ve birbirini beslemiştir; Tarih boyunca kentler, kültür ve medeniyetlerin doğup geliştiği, varlıklarıyla çeşitli medeniyetleri etkileyen yerleşim birimlerinin ötesinde özelliklere sahip merkezler olmuştur. Medeniyet şehirden; şehir mahalleden; mahalle sokaktan oluşur. Şehirler, medeniyetin bir anlamda fiziki ve maddi halleridir. Mahalle bir şehri oluşturan en büyük ailesidir. Modern zaman algımızın ötesinde mahalle, sınırları doğal olan ve o sınırların mahallelilerce bilindiği-çizildiği güvenlik alanıdır. Camisi, medresesi, okulu, çeşmesi, parkı, bakkalı ile insanın ihtiyaçlarının karşılandığı ortak dünyasıdır (Akyürek,2013) Bu çalışmada insanlığın gelişimi ile paralel biçimde ilerleyen popüler kültürün kente ve kentliye olan etkisi Konya Armağan Mahallesi örneği üzerinden incelenecektir. Çalışmanın popüler kültür etkisinde gelişen kent bölgeleri ile ilgili hazırlanacak diğer çalışmalarda yardımcı kaynak niteliğinde olması amaçlanmaktadır.
KÜLTÜREL MİRAS VE DİYARBAKIR SURİÇİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Mimarlık, Planlama & Tasarım Alanında Gelişmeler, 2023
Diyarbakır’da tarihi eser niteliğindeki yapılar, sur ile çevrili alan içinde yer almaları sebebiyle birbirlerine çok yakın inşa edilmiştir. Mesafelerin bu denli yakın olması, yapıların ziyaretçiler tarafından görünürlüğünü olumsuz yönde doğrudan etkilemektedir. Suriçi’nde çoğu sivil mimarlık örneklerinden oluşan tarihi kentsel peyzaj alanında anıtların bazıları öne çıkarken, bir kısmı ise geri planda kalmaktadır. Ziyaret edilen geleneksel Diyarbakır anıtsal ve sivil mimari örnekleri tipolojik olarak benzerlikler göstermektedir. Yapıların tipolojik benzerliklerine rağmen, ziyaretçi yoğunluk farkı dikkat çekicidir. Burada fiziki çevresel etkinin rolü büyüktür. Suriçi tarihi çevresinin boyutları göz önüne bulundurulduğunda, alanın tamamının bir günlük gezi planlaması kapsamında tamamlanması mümkün değildir. Suriçi’ni ziyaret edenler bir gezi rotası belirleyerek bu rotadaki nitelikli yapıları görmeyi planlamaktadırlar. Bu rotanın belirlenmesinde ana unsur olarak temel yaya aksı içinde olabildiğince fazla sayıda nitelikli yapıyı deneyimleme çabası yatar.
ŞIRNAK MERKEZİNİN YENİDEN İNŞASI ÜZERİNDEN TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL BİR DEĞİŞİM ANALİZİ
Sosyal Bilimlerde Aktüel Araştırmalar - Etkiler-Sonuçlar (2), 2023
ÖZET Son dönemlerde gerçekleşen sosyal ve siyasal olaylarla gündemden düşmeyen Şırnak ili, coğrafi yönden engebeli yapısı nedeniyle merkezi yönetimler tarafından güvenliğinin sağlanması problem oluşturmuştur. Yanı başında bulunan Cizre’deki beyliklere itaat etmeksizin merkez ve civardaki köylerin yönetimini elinde bulunduran Şırnak ağaları, Osmanlı döneminde oluşturulan Hamidiye Alaylarına da tümüyle teslim olmamışlardır. Kendilerine ait sosyal, kültürel ve siyasal bir yapı kuran Şırnaklılar, Cumhuriyet döneminde de güvenlik konusunda problemlere konu olmuşlardır. Yaşanan siyasi sorunların faturasını ağır şekilde ödeyen Şırnak, son otuz yılda iki defa yerle bir edilerek ardından yeniden inşa edilmiştir. İkinci yıkımını, 2015 yılında baş gösteren Hendek Olaylarıyla yaşayan Şırnak merkezi, yaklaşık sekiz ay boyunca giriş ve çıkışlara kapatılmış, merkezde bulunan tüm bina ve yapılar yıktırılmış, sonrasında yeniden inşa edilmiştir. Yeni bir düzen kurma iddiasını taşıyan her yıkım beraberinde birçok sosyal, kültürel ve manevi değerin yanında fiziki çevreyi ve yapıyı da yok etmektedir. Başka bir ifade ile her bir başlangıç bir önceki sürecin sahip olduğu niteliklerin sonunu getirmektedir. Şırnak merkezi özelinde yaşanan yıkım ve ardından yeniden inşa süreci amaç, süreç ve sonuç bakımından nasıl değerlendirildiğinin ortaya konulması sosyolojik yönden önem arz etmektedir. Zira dışardan edinilen gözlemlerden hareketle yaklaşıldığında merkezi yeniden inşa süreci, kimileri tarafından yıkım öncesi alınan bir karar ve sonuç bakımından isabetli olarak değerlendirilirken, bazı çevreler de bunu toplumsal yapı yönünden ve kültürel çerçevede bir yıkım olarak görmektedir. Söz konusu değerlendirmelerin sağlıklı bir zeminde ele alınması, ancak Şırnak halkının bu konudaki değerlendirmelerini esas almakla mümkün olabilecektir. Bu doğrultuda nitel bir yöntemle gerçekleştirilen bu çalışma, Şırnak merkezinde ikamet edip Hendek Olayları döneminde yaşananlara tanıklık eden, öncesi ile sonrası arasında bariz şekilde öne çıkan farklılıkları gözlemleyen, Şırnak’ın kültürel değer ve unsurlarının bilgisine ve görgüsüne sahip olduğu öngörülen şahıslardan oluşan 16 kişilik bir örneklem grubuyla çalışmıştır. Kendilerine, yeniden inşa süreci öncesinde merkezdeki halkın sahip olduğu kültürel varlık, fenomen ve değerlerin, pratik ve ilişkilerin neler olduğu; inşa süreci sonrasında bunların hangi yönlerden ve ne ölçüde değiştiği sorulmuş ve görüşlerine olduğu gibi yer verilmiştir. Birbirinden farklı görüşlerin ortaya çıktığı bu araştırma, genel olarak inşa süreci sonrasında ilişkilerin sıcaklığını büyük ölçüde yitirdiği, dostluk ve arkadaşlıkların önemli oranda yitirildiği, misafirlik anlayışının neredeyse son bulduğu, düğün, taziye ve bayram gibi kültürel pratiklerin içeriklerinin büyük oranda farklılaştığı yönünde sonuçlar içermektedir. Anahtar Kelimeler: Kültür, Şırnak, Değişim, Yeniden İnşa, Analiz