Outcomes of Incisional Hernia Repair Following Liver Transplantation (original) (raw)

A Rare Complication of Incisional Hernia Repair: Gastric Obstruction Due to Mesh Migration on Gastroenterostomy Line

Özet Fıtık tamiri genel cerrahide en fazla yapılan ameliyatlardan birisidir. Protez kullanılarak yapılacak gerginliği azaltıcı tamirlerin etkinliği konusunda bir fikir birliği oluştu. Bugün, inguinal fıtıkların %60'ında flat mesh, insizyonel fıtıkların %90'ında prosthetic mesh kullanıldığı sanılmaktadır. Bununla birlikte, mesh kullanımı enfeksiyon, seroma, fistül, barsak fistülü, yapışıklık, barsak tıkanmaları ve diğer nadir görülen komplikasyonlara yol açabilir. Mesh migrasyonu tehlikeli ve nadir bir komplikasyondur. Burada, insizyonel herni nedeniyle onlay olarak uygulanan polipropilen meshin intraperitoneal olarak migrasyonu ve mide duvarına yapıştığı nadir bir vaka sunulmuştur. Abstract Hernia repair is one of the most common elective procedures in general surgery. Agreement has been achieved that tension-free hernia repair using prostheses reducesrecurrence rates significantly. Approximately 60% of prosthetic repairs of the inguinal flor are believed to use a flat mesh of some type, and 90% of incisional and ventral herniarepairs incorporate the use of a synthetic prosthesis. However, the use of prosthetic mesh for hernia repair can cause serious complicationssuch as infection, seroma formation, fistulae formation, adhesion, biomaterial-related intestinal obstructions, and other miscellaneous complications. Mesh migration is dangerous and rare complication after hernia repair. Hereby, reporting a rare case of intra-peritoneal migration of polypropylene mesh and its adhesion to stomach wall following onlay mesh repair of incisional hernia.

Karaciğer Nakli Sonrası İnsizyonel Herni Onarım Sonuçları

Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2012

Bu olgu serisinde karaciğer nakli sonrası oluşan insizyonel hernilerde risk faktörleri, onarım şekilleri ve sonuçları sunulmaktadır. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Ortotopik karaciğer nakli yapılan 362 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Bu çalışma tanımlayıcı bir çalışma olarak tasarlandı ve herhangi bir istatistiksel yöntem kullanılmadı. Sonuçlar ortalama±standart sapma ve sayı (%) olarak verildi. Çalışmaya karaciğer nakli sonrası en az bir yıl izlenen hastalar alındı. İlk altı ay içinde ölen 57 (%15,7) hasta çalışma dışı bırakıldı. İnsizyonel herni ortaya çıkan dokuz hastanın risk faktörleri, defekt büyüklükleri, kullanılan yamalar ve onarım şekilleri incelendi. B Bu ul lg gu ul la ar r: : Çalışmaya alınan 305 hastanın dokuzunda (%2,9) insizyonel herni saptandı. Bu hastalarda en sık karaciğer nakil endikasyonu kronik hepatit C'ye bağlı sirozdu. Karaciğer nakli sonrası bu dokuz hastanın dördünde (%44,4) komplikasyon (duodenal ülser perforasyonu, hepatik arter anastomozundan kanama, duodenal ülserden kanama ve mekanik bağırsak tıkanıklığı) gelişti. Dokuz hastanın üçüne relaparotomi uygulandı. Defektin en büyük çapının ortalaması 27,9±10,1 (6-40) cm idi. İnsizyonel herni onarımlarında en sık expanded-politetrafluoroetilen yama kullanıldı. Bir hastada oluşan nüks insizyonel herni dışında erken ve geç dönemde komplikasyon ortaya çıkmadı. S So on nu uç ç: : İnsizyonel herni oluşumu için ek risk faktörlerine sahip sirozlu hastalarda, karaciğer nakli sonrasında uygun kapatılma tekniği ve materyalleri kullanılarak insizyonel herni gelişimi azaltılabilir, insizyonel herni gelişen hastalarda ise uygun yamalar ve teknik kullanılarak güvenle onarım yapılabilir. A An na ah ht ta ar r K Ke el li im me el le er r: : Fıtık, abdominal; karaciğer transplantasyonu; immünosupresyon A AB BS ST TR RA AC CT T O Ob bj je ec ct ti iv ve e: : In this case series, the risk factors, types of repair and outcomes for the development of incisional hernias following liver transplantation are presented. M Ma at te er ri ia al l a an nd d M Me et th ho od ds s: : The medical records of 362 patients who underwent orthotopic liver transplantation were analyzed retrospectively. This study was designed as a descriptive study and statistical methods were not used. Results were given as mean ± standard deviation and number (%). Patients who were followed up for at least one year after liver transplantation were included in the study. Fiftyseven (15.7%) patients who died within the first six months were excluded. The risk factors, defect size, meshes used and types of repair were analyzed in nine patients who developed incisional hernia. R Re es su ul lt ts s: : Incisional hernia was detected in nine (2.9%) out of 305 patients included in the study. The most common indication for liver transplantation was cirrhosis due to chronic viral hepatitis C. Complications (duodenal ulcer perforation, bleeding from hepatic artery anastomosis, bleeding from duodenal ulcer and mechanical intestinal obstruction) developed in four (44.4%) of these nine patients after liver transplantation. Relaparatomy was performed in three of nine patients. The mean largest diameter of defect was 27.9 ± 10.1 (6-40) cm. Expanded-polytetrafluoroethylene mesh was used most frequently for incisional hernia repair. Early or late complications did not develop except one patient who developed recurrent incisional hernia. C Co on nc cl lu us si io on n: : In cirrhotic patients who have additional risk factors for incisional hernia development, the risk of hernia development may be reduced by using appropriate closure technique and materials after liver transplantation. A safe hernia repair may be performed by using an appropriate technique and meshes if the patient develops an incisional hernia.

Incidence of Chronic Pain After İngunial Hernia Repair

Ağrı - The Journal of The Turkish Society of Algology, 2015

Objectives: The percentage of chronic pain in adults having inguinal hernia repair is 5-35%. Although this pain is thought to be related to some reasons, there is not an exact conclusion about this. In this study, the aim was to point out the incidence of chronic pain after inguinal hernia repair and determination of the risk factors. Methods: Two hundred and four patients having inguinal hernia surgery between January 2011 and December 2012 were included into this study. The patients' pain was measured with VAS within 24 hours and at the third and the sixth month after surgery. The patients whose VAS was>3 three months after surgery were evaluated to have chronic pain. Results: The incidence of pain continuing 3 months after surgery was 18.6% and 11.2% six months after surgery. 78.3% of the patients had already had pain before surgery, and in 28% of them, chronic pain had evolved. The measure of VAS within 24 hours postoperatively was found higher in patients who developed chronic pain (3.13±1.12/1.71±1.27). 5.2% of the patients had re-operation for reparation and chronic pain developed in all. Chronic pain was neuropathic in 48% of the patients, and its severity was moderate. Conclusion: The incidence of chronic pain after inguinal hernia repair was found %18, compatible with similar studies. Compared with other risk factors, preoperative pain, postoperative severe acute pain and reoperations were thought to be the most important risk factors for the development of chronic pain.

Comparison of Bassini And Prolen Mesh Graft Techniques in Inguinal Hernia Repair

The Journal of Tepecik Education and Research Hospital, 2000

l"a.tih KAR h~zeUin TÜRKASLAN Sait lViLtrat DOGAN Mehmet Cemal KAHYA AIM: In this study we to cmrıpa:re the resuH of Bassini and prolen .nH;sh g:rzft !:ech~ nique in hemia MATERLAl" aml This study was performed on 100 inguinal henda patients be~ tween May 96-November 97, While 50 patients we:re operatedwith Eaasini tech:nique, other 50 treated wih me:sh g:raft rıepai:ro There w ere 5 female, 45 male patients in Bassini group and 3 feınale, 47 mal.e in. prolen mesh group, .Average age was 47,1 in Bassini group, 50J} :in p:rolen Ineslı group~ patienirı were followed 28 ınonths postoperatively, RESULTS: While t:he:re were :no :reı::ıurences in pmlen mesh group, we deteded 4 re~ cı.nrences in Bassini group. There were postoperative complications in two cases in Bassini group and in ~hree cases in prolen group. CONCLUSION:There was no statistical difference between two groups according to com.plication rates, but ptolen mesh group was significantly beUer for :recu:rrence rate.

Liver Transplantation Results in our Center Newly Established

Amaç: Karaciğer nakli, son dönem karaciğer yetersizliğinde güncel tedavi olmaya devem etmektedir. Bu yazıda yeni kurulan Organ Nakli Merkezimizde 30.07.2015 ile 30.07.2016 tarihleri arasında yapılan 7 kadavra donörlü karaciğer nakli sonuçlarını ve deneyimlerimizi sunmayı amaçladık. Materyal-Method: Organlar Isparta ve bölgedeki koordinasyon sistemine bağlı hastanelerde ortaya çıkan beyin ölümü deklare edilmiş kadavralardan sağlandı. Organ eşleşmeleri sağlık bakanlığı verileri doğrultusunda gerçekleşti. Ortotopik olarak nakledilen karaciğerlerin vena kava anastomozları parsiyel klempaj uygulanarak piggyback yöntemiyle ile yapıldı. Portal ven ve hepatik arter anastomozları ise standart olarak uç-uca yapıldı. Safra anastomozları stent üzerinden uç-uca yapıldı. Bulgular: Organ nakli merkezinin kurulduğu tarihten bu yana 9 adet kadavra donör ulusal sisteme kazandırılmış olup, 7 karaciğer nakli ise merkezimizde yapıldı. Yaş ortalaması 55,3 (45-72) olan 5 erkek, 2 kadın toplam 7 olguya kadavra donörlü karaciğer nakli yapıldı. Olguların özellikleri, ameliyat süreleri, yapılan transfüzyon, komplikasyonlar ve MELD skorları özetlenmiştir. Bir mortalite dışında hastalarımızın tümü sorunsuz olarak taburcu edildi. Bir kadın olguda 7. ayda biliyer darlık gelişti ve endoskopik olarak tedavi edildi. Bir hastamızda 6. ayda akut miyeloid lösemi tespit edilmiş olup tedavisi halen devam etmektedir. Bir olgu post-operoperatif 3. günde portal ven trombozu nedeniyle kaybedildi. Çıkarılan karaciğer histopatoloji raporları primer tanıları ile uyumlu bulundu. Sonuç: Yeni kurulan bir organ nakli merkezinde erken dönemde ciddi bir komplikasyon görülmemesinin nedeni olarak, hasta seçimi, takip ve tedavilerinin dikkatli yapılmasına bağlı olduğunu düşünmekteyiz.

Complications of the Inguinal Hernia Repair in Children: Evaluation of the 8265 Patients

DergiPark (Istanbul University), 2012

İnguinal herni onarımı çocuk cerrahisi pratiğinde en sık yapılan cerrahi girişim olmasına karşı herni onarımına bağlı komplikasyonlarla ilgili oldukça az yayın vardır. Çalışmamızda inguinal herni onarımı nedeni ile belirlediğimiz operatif komplikasyonlar değerlendirilerek, nedenlerinin irdelenmesi amaçlandı. Yöntem ve Gereç: 2000-2009 yılları arasında kliniğimizde inguinal herni tanısı ile opere edilen 8265 olgu hastane kayıtlarından geriye doğru değerlendirmeye alındı. Bulgular: 8265 olguda 9125 inguinal herni onarımı yapıldı. Olguların 6517'i (%78.8) erkek 1748'i (%21.2) kız idi. Operasyon yaşı 5 gün ile 20 yaş arasında idi. 125 olguda (%1.5) operatif komplikasyon ile karşılaşıldı. Operatif komplikasyon olduğu saptanan olgularımızın yaş ortalaması 2 yaş idi ve %30'unun bir yaşın altında olduğu görüldü. 55 olguda (%0.66) yara yeri enfeksiyonu belirlendi. 37 olguda (%0.44) herni nüksü saptandı. 5 olguda (% 0.07) reoperasyon gereken iatrojenik inmemiş testis gelişti. 67 olgu karşı tarafta gelişen herni nedeni ile opere edildi (%0.9). Sonuçlar: Serimizde literatürle karşılaştırıldığında komplikasyon oranının çok az olduğu görülmektedir. Diseksiyon sırasında fıtık kesesi kaçan olgularda Zigg prosedürü ile yapılan onarım nüks oranının düşük olmasının nedenidir. Kliniğimizde operasyon için bekleme süresinin olmaması, inkarsere olguların ve buna bağlı olarak komplikasyonların az görülmesini sağlamaktadır.

The Comparison of Anterior and Posterior Herniorraphy Operations in Recurrent Inguinal Hernias

Haseki Tıp Bülteni, 2016

İnguinal bölgenin primer onarımlarından sonra nüks herni insidansı %1-20 arasında değişmektedir. Nüks inguinal hernilerde anterior ve posterior yaklaşım yöntemlerinin seçilmesi ve uygulanmasında halen tartışmalar sürmektedir. Kliniğimizde her iki yöntemle opere edilen hastaların sonuçları irdelenmiştir. Yöntemler: Retrospektif olarak yürütülen çalışmaya, 15 yıllık sürede nüks inguinal herni tanısı ile ameliyat edilen 109 hasta dahil edildi. Bunların, 60'ına posterior preperitoneal mesh uygulandı, 49'una ise anterior yaklaşımla Lichtenstein teknikleri uygulandı. Greft olarak prolen polipropilen mesh uygulanan hastaların haftalık, aylık, altı aylık, bir yıllık kontrolleri takip edilerek karşılaştırıldı. İstatistik analizde ki-kare ve Student t-testi kullanıldı. Bulgular: Hastane yatış süre ortalamaları posterior yaklaşımda 1,9 gün, anterior yaklaşımda bir gün idi. Posterior tamir yapılan olguların 57'si erkek üçü kadın olup, ortalama yaş 55,2 (25-80 yıl) idi. Anterior tamir yapılan olguların 46'sı erkek üçü kadın olup, ortalama yaş 56,6 (18-82 yıl) idi. Postoperatif komplikasyon posterior yaklaşımda %8,3, anterior yaklaşımda ise %6 olarak bulundu. Sonuç: İnguinal hernilerin tamirinde anterior prosedürler hızlı yapılması, güvenli olması ve daha az morbidite oranlarından dolayı sık tercih edilse de, nüks gelişmesi halinde aynı alana daha önceki operasyona ikincil enflamasyondan dolayı, ulaşmak zor, zaman alıcı ve kordon elemanlarının yaralanması bakımından tehlike oluşturabilmektedir. Tüm bu risk faktörlerine rağmen yine de anterior yaklaşım uygulanabilmekle beraber daha önce dokunulmamış salim bir alan olan preperitoneal alana mesh yerleştirme tekniği de güvenle uygulanabilir.

Hernia Repair Via Laparoscopic Transabdominal Preperitoneal (TAPP) Method: Our Clinical Outcomes in County State Hospital

Acta Oncologica Turcica

İnguinal herni onarımı, genel cerrahide en sık yapılan ameliyatlardan birisidir. Çok sayıda yöntem tanımlanmıştır. Laparoskopik fıtık onarımı 1990'lı yıllardan sonra yapılmaya başlanmış ve birçok merkez tarafından benimsenmiştir. Çalışmamızın amacı, ilçe devlet hastanesinde yaptığımız laparoskopik transabdominal preperitoneal fıtık onarımı sonuçlarımızı literatür eşliğinde değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Kasım 2015-Ağustos 2017 tarihleri arasında laparoskopik transabdominal preperitoneal yöntem ile inguinal herni onarımı yapılan hastaların sonuçları retrospektif olarak incelendi. BULGULAR: 30'u erkek, 3'ü kadın olmak üzere 33 hasta çalışmaya dahil edildi. Yaş ortanca değeri 46(19 ile 75 arası) idi. 18(%54,6) hastada sağ, 4(%12,1) hastada sol ve 11(%33,3) hastada bilateral herni olmak üzere toplam 44 onarım yapıldı. Hastanede kalış süresi ortalama 1,09(±0,29) gün ve 1 ile 2 arasında idi. Ameliyat sonrası 2(%6,1) hastada psödonüks(seroma), 1(%3) hastada hematom, 2(%6,1) hastada orşit gözlendi. Hastaların takip süresi 6 ile 27 ay arası olup ortalama 13,76(±5,84) idi. 33 hastanın takibinde 1(%3,1) hastada nüks tespit edildi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Laparoskopik fıtık onarımının; küçük kesiler yapılması, daha erken iyileşme, daha az ağrı ve günlük aktiviteye erken dönüş sağlaması gibi avantajları olduğu bilinmektedir. Ancak öğrenme süreci açık yönteme göre daha uzundur. Uzmanlık eğitiminde veya daha sonraki süreçte laparoskopik yöntemin eğitimini alan kişilerde nüks oranında farklılık gözlenmediği bildirilmiştir. Sonuç olarak laparoskopik yöntem eğitimini almış kişiler tarafından ilçe hastanelerinde de bu yöntemin güvenle yapılabileceği kanatindeyiz.

The İncidence of Hepatic Vein Obstruction After Living Donor Liver Transplantation and Management: A Single Center Experience

Sakarya Medical Journal

Giriş Canlı vericiden karaciğer nakli sonrası vaskülar komplikasyonlar ameliyat sonrası önemli problemlere neden olabilir. Neyse ki bu vasküler komplikasyonlar yeni bir ameliyat gerektirmeden girişimsel teknikler ile tedavi edilebilmektedir. Bu çalışmada hepatik ven obstruksiyonun sıklığı ve tedavi yöntemlerini analiz etmeyi amaçladık. Materyal ve Metod Kasım 1988-Aralık 2015 yılları arasında başkent üniversitesi tıp fakültesi Ankara hastanesinde toplam 496 hastaya 512 karaciğer nakli yapıldı. Hastalar retrospektif olarak incelendi. Toplam 382 hasta çalışmaya dahil edildi.. Bulgular Doppler usg ile hepatik ven obstruksiyonu desteklenmesine rağmen venografi hem tanıyı doğrulaması hemde bir tedavi yöntemi olması nedeniyle daha üstündü. Venografi sonrası 19(%100) hastanın hepsine dilatasyon yapıldı. Bu hastalardan 12'sine 2 seans, 5 tanesine 3 seans 2 tanesine 4 saeans balon dilatasyon yapıldı. Balon dilatasyon sonrası tedaviye cevap vermeyen 5 hastaya girişimsel radyoloji tarafından metalik stent yerleştirildi. 14 (%73) hasta dilatasyon yeterli olurken, 5(%27) hasta stent ile tedavi edildi Tartışma HVO tedavisinde radyolojik teknikler tekrarlanır olabilmesi, komplikasyon oranının düşük olması ve gerekirse eş zamanlı stent yerleştirilebilmesi acısından avantajlıdır.