KİLİSLİ RÛHÎ’NİN İBB ATATÜRK KİTAPLIĞI Mc_Yz_K_0168 NUMARALI MECMUADA BULUNAN BİLİNMEYEN ŞİİRLERİ (original) (raw)

İBB ATATÜRK KİTAPLIĞI'NDA MC_YZ_K0069 ARŞİV NUMARASI İLE KAYITLI MÜNŞE'ÂT MECMÛ'ASI HAKKINDA NOTLAR

Akademide Üç Kuşak Bilim, Kültür ve Sanat Sempozyumu, Kütahya (25-27 Kasım 2021) Erciyes Akademi Cilt: 36 - Sayı: 4, 2022

Günümüzde mektuplaşmanın, teknolojinin yaygınlaşmasıyla azaldığını söylememiz mümkündür. Ancak devlet kademelerinde yazılı belgeler önemini korumaktadır. Çalışmamızda, söz konusu eserle ilgili bir ön tanıtım yapıldıktan sonra pâdişâha yazılan bir mektupta, nasıl bir usûl gözetildiği okuyucuya aktarılmaya çalışılmış, eserde bulunan târihlerin yardımıyla mektupta verilen bilgiler hakkında târihî çıkarımlarda bulunulmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada hem resmî hem husûsî mektupları içeren, inşâ' ilminin kâ'idelerini öğretmek amacıyla hazırlanmış, İBB Atatürk Kitaplığı'nda MC_YZ_K0069 arşiv numarasıyla kaydedilmiş bir münşe'ât mecmû'ası hakkında bilgiler verilecektir. Mecmû'alar, Dîvân Edebiyatı sahasının saklı hazîneleri arasındadır. Bu eserler üzerine yapılan çalışmalar, bize devir, şahsiyet ve imlâ husûsunda önemli bilgiler vermiş ve hâlâ vermektedir. Gerek edebiyat tarihi gerekse umûmî tarih hakkında kıymetli bilgileri hâiz mecmû'alar aynı zamanda din ilimleri, mûsikî vs. birçok sahayı ilgilendiren eserlerdir. Çalışmada mecmû'a, münşe'ât, mektup gibi terimlerin tanımı gibi bazı teknik bilgiler verildikten sonra, eserin çeşitli yönlerden tanıtımı ve içindekiler bölümü gelmektedir. Akabinde mecmû'ada yer alan ilk mektubun incelemesi ve sonuç kısımları yer almaktadır.

KÜTAHYALI MEŞKÎ VE BAĞDATLI RÛHÎ'NİN TERKİB-İ BENDİNE NAZİRESİ

Öz Terkib-i bent, farklı kafiyelere sahip bentlerden oluşan ve bentlerin sonunda, aynı kafiyeye sahip birer beyit olan nazım şeklidir. Bu şiirlerde genellikle hayattan ve talihten şikâyet, toplumsal eleştiri, felsefî düşünceler ile dinî ve tasavvufi konular ele alınmıştır. Özellikle 16. yüzyıl şairlerinden Bağdatlı Rûhî'nin, yaşadığı devrin aksayan yönleri ve bunların toplumsal yapı üzerinde oluşturduğu olumsuzlukları eleştirel bir dille anlattığı terkib-i bendi şairler tarafından çok beğenilmiş, bu yüzyıl ve sonrasında birçok şair bu şiire nazire yazmıştır. Hayatı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmayan Kütahyalı Meşkî de Bağdatlı Rûhî'ye nazire yazan şairlerdendir. Meşkî'nin terkib-i bendi de Bağdatlı Rûhî'nin şiiriyle aynı vezinde ve aynı bent sayısına sahiptir. Ancak Rûhî'nin terkîb-i bendi, sekizer beyitlik 17 bentten oluşurken Meşkî'nin terkib-i bendinin ise 14, 15 ve 16. bentleri dokuzar, diğerleri ise onar beyitten oluşmaktadır. Bu çalışmada Kütahyalı Meşkî'nin terkib-i bendinin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulmuş ve bu şiirin çeviri yazısına yer verilmiştir. • Abstract Terkib-i bent (which might be translated into English as ‚the combination of strophes‛) is a poem structure consisting of strophes with distinct rhymes, each of which ends with a couplet bearing the same rhyme of it. Complaints about life and luck, sociological criticism, philosophical ideas, and religious and sufi subjects are considered mostly in these poems. Especially the terkib-i bent written by Rûhî of Baghdad, one of 16th Century poets, in which he narrates, in a critical manner, the hindered aspects of the era he lived through, and the unfavourable effects of them on the sociological structure, has been appreciated by other poets, and many 'nazire's (a poem modeled after another poem in respect to both content and form) has been written by these poets in 16th Century and after,

TOPKAPI SARAYI MÜZESİ HAREM DAİRESİ’NDE BULUNAN KÂBE TASVİRLERİ

Mekke ve Mescid-i Haram Müslümanlar için manevi bir değere sahip, İslam medeniyetinde üç kutsal mekândan birisidir. Bunun nedeni Mekke'nin İslam inancında en önemli farz ibadetlerden biri hac merkezi olarak manevi ve uhrevi olarak büyük önem taşımasından kaynaklanmaktadır. Tarihte ziyaret etme imkânları daha kısıtlı olduğu için Müslümanlardan hacca gitmeyi gerçekleştiremeyenler açısından bu şehir zaman ve mekânın ötesinde özlem duyulan bir yer haline gelmiştir. Şehrin önemi Kâbe ve Mescid-i Harama dayanmaktadır. Osmanlı Devletinin Hicaza hâkim olmasından itibaren mukaddes bir bölge olan Mekke ve Kâbe'ye verilen değer daha da artmış durumdadır. İslam coğrafyasının en kutsal yeri kabul edilen Mekke şehrindeki Kâbe'nin resim sanatlarında ve bilhassa çinicilikte yapılmış olan tasvirleri Osmanlı Dönemi'yle birlikte yaygınlık kazanmıştır. Kutsal kent tasvirleri, Osmanlı tasvirciliğinin önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Osmanlı tasvirciliğine özgü olan bu tür çalışmalarda özellikle Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi gibi kutsal yerler, insan figürüne yer verilmeden tasvir edilmektedir. Osmanlı çiniciliğinde kent ve yöre tasvirleri önem kazanmıştır. Genellikle tasvirlerin çini üzerinde bulunması, kutsal yapılar olan cami ve mescitlerin içinde dekoratif malzeme olarak kullanılmış olan çininin çok dayanıklı olmasından ileri gelmektedir. Kâbe tasvirleri daha çok dini mimaride bulunmasına rağmen sivil mimarinin bir örneği olan İstanbul Topkapı Sarayı'nın Harem daire-Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 300 sindeki üç adet Kâbe tasvirli çini pano ele alınmıştır.

KÂTİBÎ’YE AİT YAYINLANMAMIŞ ŞİİRLER

2020

17. yüzyılda yaşamış olan Kâtibî Anadolu’da yetişmiş önemli halk şairlerinden biridir. Şairin Gencine-i Adalet adlı mensur bir eseri ve toplu halde elde bulunmasa da çeşitli mecmualardan şimdiye kadar bir araya getirilmiş altmış iki adet şiiri bulunmaktadır. Şair aruz vezniyle söylediği şiirlerde pek başarılı olmasa da onun hece vezniyle ortaya koyduğu şiirlerde maharetli olduğu görülmektedir. Kâtibî’nin şiirlerinde tasavvûfî düşüncenin de kimi zaman yer aldığı görülmektedir. Bu makalede İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphanesi Atatürk Kitaplığı No: K.000351’de kayıtlı şiir mecmuasında bulunan Kâtibî’ye ait yeni şiirleri ortaya çıkarılmıştır. Üzerinde çalışma yaptığımız mecmuada Kâtibî’ye ait olan aruz vezniyle yazılmış olan 3 gazel, 9 murabba, 1 muhammes, 2 müseddes ve hece ölçüsüyle yazılmış olan 2 ilâhî ve 25 türkü olmak üzere toplamda 42 adet şiir tespit edilmiştir.

TOKATLI BİR CUMHURİYET ŞAİRİ CAHİT KÜLEBİ’NİN ŞİİRİNDE OTOBİYOGRAFİK İZLER

ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TOKAT’TA İLMÎ VE KÜLTÜREL HAYAT SEMPOZYUMU, 2018

İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi olan şiir sanatı, her coğrafyada birbirine benzer hislerin, telaşların, endişelerin, düşüncelerin zamana, topluma ve bireye bağlı olarak değişen farklı ifadeleri olmuştur. Şiirlerinde yaşadığı hayatın ve coğrafyanın izlerini açıklıkla gösteren Cahit Külebi, 1917-1997 yılları arasında yaşadığı seksen yıllık ömrünün otuz iki yılını edebiyat öğretmenliği ve eğitimle ilgili işlerle geçirmiştir. “Atatürk Kurtuluş Savaşında” şiiriyle daha çok anılan şair Anadolu’yu bir ses olarak eserlerine taşımayı başarmıştır. Bu çalışmada Türk edebiyatının özgün şairlerinden olan Cahit Külebi’nin, uzun yaşam çizgisi ve eserlerinin kesiştiği noktalar tespit edilmeye çalışılacaktır. Yaşantının şiirine yansıyan yönlerini bulmak maksadıyla sanatçının önce hatıraları okunup, kendisiyle yapılan mülakatlar gözden geçirilecek hayatının eserlerine yansıyan noktaları değerlendirilmeye çalışılacaktır.

KLÂSİK TÜRK ŞİİRİNDE ŞİİR TERİMLERİYLE YAZILMIŞ MÜSTAKİL MANZUMELER

The tradition of writing detached poems in certain terms, which is a manifestation of the poets' attempt to use the language material in their hands in the most efficient way, in divan poetry, in which the word staff, the mazmun and the frame of their dreams are determined, is one of the different and interesting subjects in terms of showing the poet's art. Diwan poets have independent poems, which they write by using the terms belonging to a certain profession and science, such as nautical, sailing, shoemaking, tailoring, archery, calligraphy, music, chess, dress, books, throughout a poem. One of the different and interesting examples in this field, which was detected by us for the first time; They constitute stand-alone poems built entirely with poetic terms. In our study, we determined as a result of hundreds of diwan scans; We first examined the ghazals of Zâtî, Ravzi, Sabâyî, Gelibolulu Âlî, Resîm, Neccâr-zâde Rıza, Beliğ Emin, Sünbül-zâde Vehbî, Şehdî, Levhî, Zîver, Ferrî, Said Giray and Şâkir Galib in the context of nazire tradition. Afterwards, we have made some evaluations about the ghazals of the mentioned poets, written with this understanding, by classifying the terms that include poetry and poetic issues in these poems.

BULGARİSTAN TÜRK ŞAİRLERİNDEN RECEP KÜPÇÜ'NÜN ŞİİRLERİNDE İMAJLAR

2013

Bulgaristan Turklerinin taninmis sairlerinden Recep Kupcu (1934-1976), siir yetenegi ve Turkceyi kullanmadaki ustaligi ile dikkat cekmis bir sanatkârdir. Filibe’nin Kuklen koyunde dunyaya gelen Recep Kupcu, ilk ve orta ogrenimini koyunde tamamladiktan sonra Kircaali’de Turk Ogretmen Okulu’na yazilir. Razgrat Ogretmen Okulu’nu bitirerek ogretmen olur. 1959-1960 Ogretim Yilinda Bulgaristan’da Turk okullarinin kapatilmasina ve Turk ogretmenlerin Bulgar okullarina tayin edilmesine karsi ciktigi icin ogretmenlikten atilir. Bir sure dokum iscisi olarak calisir, daha sonra Yeni Isik Gazetesi’nde muhabirlik yapar. Hayatinin onemli bir kismini esinin memleketi Burgaz’da gecirir. Bilinen iki siir kitabi, 1960’li yillarda yayimlanir: Otesi Var (1963), Otesi Dus Degil (1967). Şiirleri Bulgarcaya cevrilen ilk Turk sairi de odur: Dostlarim, Yolcu Yolunda Gerek. Recep Kupcu’nun siirlerini edebi bakimdan degerli kilan unsurlardan biri de misralarinda ustalikla kullandigi imajlardir. Bu imajlarin ba...

EKBER ŞAH’IN KURDUĞU DİNİ İLAHİ’NİN, BABÜRLÜ TOPLUMUNDA KARŞILIK BULAMAYIP, TARİH SAHNESİNDEN ÇEKİLME SEBEPLERİ

EKBER ŞAH’IN KURDUĞU DİNİ İLAHİ’NİN, BABÜRLÜ TOPLUMUNDA KARŞILIK BULAMAYIP, TARİH SAHNESİNDEN ÇEKİLME SEBEPLERİ, 2022

Babür İmparatorluğu, Osmanlı ve Safevi devletleriyle, aynı vakit dilimlerinde hüküm sürmüş bir Müslüman Türk imparatorluğudur. Babürlü sultanlarından farklı icraatlarıyla öne çıkanlar olsa da en çok dikkat çeken ve hakkında en fazla müspet ve menfi yorum yapılanlardan biri de Ekber Şah’tır. Ekber Şah, siyasi, iktisadi, askeri, kültürel ve dini sahalarda birçok reformlar ve yenilikler yapmıştır. Bu faaliyetler içinde en önemli ve dikkat çeken değişim dini alanda olmuştur. Dini sahadaki değişim de kendini, Din-i İlahi isminde yeni bir dinin kurulmasıyla göstermiştir. Bu yenilik ise büyük tartışmaların çıkmasına ve toplumsal hayatta sosyal çalkantıların oluşmasına sebep olmuştur. Bu kadar radikal ve büyük bir işe cüret etmesi ve diğer çalışmaları sebebiyle Ekber Şah, taraftarları nazarında Ekber (en büyük), muhalif ve düşmanları zaviyesinden de Ekfer (en büyük kâfir) sıfatlarıyla değerlendirilmiştir. Kurduğu Din-i İlahi, bazı sebeplerden dolayı kısa ömürlü olmuş, arzu edilen hedefe ulaşmada başarılı olamamıştır. Başarılı olamamasının sebepleri arasında siyasi, içtimai ve dini birçok sebebin sayılması mümkündür. Bu sistemin nihayete ermesine güçlü katkı sağlayan dini sebepler arasında, genel olarak İslam ulemasını ve hususi olaraktan da derin birikimi, gayret ve cesaretleriyle bu yeni yapıyla amansızca mücadele eden, İmam-ı Rabbaniyi (k.s.) zikretmek önem arz etmektedir.