Kayseri Arkeoloji Müzesinde Bulunan Hititçe Tablet Parçaları II (original) (raw)
Related papers
Belleten, 2021
Boğazköy'de ortaya çıkarılan, Hitit (İmparatorluk) Dönemi'ne ait beş adet çiviyazılı tablet (fragmanı), 1932 yılından itibaren Kayseri Arkeoloji Müzesinde bulunmaktadır. Bunlardan (Kayseri 285-ABoT 63=)ABoT 1.63, 1948 yılında yayınlanmış ve "II. Muršili'nin Yıllıklarına" ait olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada, yayınlanmamış dört tablet parçasından, iki "Kutlama/Bayram Ritüeli" metni (Kay.286, Kay.287) ele alınmış ve filolojik değerlendirmeleri ile sunulmuştur. Her iki tablet parçası da, Boğazköy'de bulunan diğer tabletlerin büyük bölümü gibi dini içeriktedir. The five fragmentary cuneiform tablets from the Hittite (Imperial) Period unearthed in Boğazköy have been kept at Kayseri Archaeology Museum since 1932. Of these (Kay-seri 285-ABoT 63=) ABoT 1.63 belongs to "Muršili II Annals" and was published in 1948. In this study, two “Celebration/Festival Ritual” texts (Kay.286, Kay.287) have been discussed and presented with philological evaluations, among the four unpublished fragments. Both fragments have religious content similar to the most of the other tablets unearthed from Boğazköy.
Boğazköy’de Bulunan Yayımlanmamış Hititçe Tablet Parçaları
Tarih incelemeleri dergisi, 2022
Öz Çalışmanın konusunu, 1987 yılında Almanya'dan Türkiye'ye getirilen ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde korunan, Boğazköy'de yapılan ilk kazılarda bulunmuş, yayımlanmamış altı adet Hititçe tablet parçası oluşturmaktadır. Makale, bu çiviyazılı fragmanların paleografik yönden tarihlendirilmeleri ve dört adedinin Boğazköy'de bulunan yayımlanmış Hititçe metinler ile birleşme/bağlanma bilgilerini içermektedir. Ayrıca diğer iki fragman için bir duplikat ve bir paralel olabilecek metinler tespit edilmiştir. Bu tablet parçalarının fotoğrafları, kopyaları ile çevriyazıları da sunulmuştur.
Dini İçerikli Yeni Hitit Tablet Parçaları
Belleten, 2019
Tanıtılacak olan tabletler, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesine bağlı koleksiyoner olan Sayın Muhtar Kent’in koleksiyonundaki çivi yazılı 3 Hitit tabletini kapsamaktadır.1 Tabletlerin geliş yeri envanter defterinde kayıtlı değildir, ancak Hititlerin başkenti Çorum-Boğazköy’den (Hititler dönemindeki adı ile Hattuša) elde edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Arkhaia Anatolika 6, 2023
The finds constituting the scope of the present article are two terracotta plaques related to the iconography of Astarte which are currently kept in the depot of the Muğla Museum. Because the plaques were acquired through purchase,no information is available regarding their geographical context. As a result, their dating and evaluation are based entirely on comparison and stylistic analyses. The first artefact depicts a draped female figure, standing, holding her breasts with both hands; the second artefact depicts a woman playing a tambourine or similar percussion instrument whose function and iconography are not well-known. Their styles and iconographic features as well as their production technique involving the use of molds indicate a specific region. These plaques, which are part of an authentic work, feature different types of iconography, henceforth making them important for their contribution to the existing repertory. Each work is a unique example and is evaluated overall by their technical features, iconography, ritual contexts, functions and stylistic features of their periods; and some possibilities regarding their provenance are explored. Mold made terracotta panels depicting a female figure standing facing forward, referred to as “Astarte plaques” or “Astarte panels”,bcame into wider use during the Bronze Age and their production continued increasingly during the Iron Age. Production of plaques similar to TK.1 started from the end of the Akkadian Period at the earliest and continued well into the Hellenistic Period across a vast geographic area encompassing North Syria and neighboring regions. With the Persian Achaemenid Empire, a new phase in iconography and the technology used to produce it began. In this phase, figurines became mass produced and rendered in much higher detail as allowed for by the advancement in mold production. In addition to naked Astarte figures produced before the Persian Period, the novelty of draped figures similar to TK.1 was introduced in mass production. Specimens of various naked and draped Astarte figures can be found throughout Anatolia, Syria, Palestine, Cyprus, Egypt, Corinth, Rhodos, Sardinia and Susa. Astarte plaque TK.1 is thought to reflect the figural art of the ancient North Syrian Period; Based on comparison to similar figures, it may have served as a votive offering and may have come from a site in south-eastern Anatolia, which was under the influence of Mesopotamia. Thus in this context it can be said that plaques with Astarte depictions in Anatolia emerged as a direct result of cultural interactions between Anatolia and the Near East. That figures reflecting the drummer or tambourine player tradition such as TK.2 as being associated with the goddess Astarte is the most valid among numerous postulations proposed by scholars. In this regard, the plaque TK.2 may be interpreted, considering the cult of fecundity, as a votive offering presented to a goddess associated with fecundity in the Archaic Period. Such figures displaying variants technically and iconographically can be traced to cultural centers such as Anatolia, Syria-Palestine, Jordan, Tunisia, Italy, Cyprus, Carthage and Ibiza.
Güray Müze'de Bulunan Eski Asurca İki Tablet / Two Old Assyrian texts in the Güray Museum
Archivum Anatolicum, 2017
Güray Tüysüz Bey'in girişimleriyle 2015 yılında hizmete açılan Güray Müze, Dünya'nın ilk yer altı müzesi olma özelliğine sahiptir. Yerin yaklaşık 20 m. altında kayalar oyularak inşa edilen bu ünik yapı 1600 m 2 .'lik bir alanda hizmet vermekte olup yıl boyunca yerli ve yabancı pek çok ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Anadolu arkeolojisine ait önemli eserlerin sergilendiği müzede Eski Asurca çivi yazılı iki tablet de bulunmaktadır. Satın alma yoluyla müze koleksiyonuna kazandırılan bu belgelerden ilki (G.M. 301) M.Ö. 1809 tarihli olup, yapılan bir ödeme ile ilgilidir. Kültepe Ib tabakası ile çağdaş olan bu tablette yerli ve Asurlu şahıs isimleri kayıtlıdır. Diğer tablette ise (G.M. 330) bir hayvanın bazı kısımları (boyun, deri, göğüs, omuz) için farklı şahısların yaptıkları ödemeler listelenmektedir. Belge, hem Eski Asurca metinlerde ilk defa veya nadir geçen kelimeleri ihtiva etmesi hem de içeriği sebebiyle dikkat çekicidir.
Arkhaia Anatolika 6 (2023) 36-64, 2023
Bu çalışmanın konusunu oluşturan buluntular, Muğla Müzesi deposunda muhafaza edilen Astarte ikonografisiyle ilişkili iki adet pişmiş toprak plakadan oluşmaktadır. Müzeye satın alma yoluyla geçtiği için kazı malzemesi olmayan ve buluntu yerine yönelik veri sağlamayan buluntuların tarihlendirilmesi ve yorumlanması karşılaştırmalara ve stilistik analizlere dayandırılmıştır. Buluntulardan ilkinde, ayakta duran ve her iki eliyle göğüslerini kavrayan giyimli bir kadın betimlenmiş iken, diğeri işlevi ve ikonografisi yeterince tanınmayan, elinde davul çalan kadın tipolojisini yansıtmaktadır. Hem üslupları hem ikonografik özellikleri aynı zamanda kalıp kullanımını içeren plaka şeklindeki üretim teknikleri belirli bir bölgeyi temsil etmektedir. Özgün bir çalışmanın parçası olan farklı tip ve ikonografiye sahip söz konusu plakalar mevcut repertuvara katkı sağlaması açısından oldukça önemli buluntulardır. Her biri kendi içinde ünik örnekler oluşturan bu plakaların teknik özellikleri, ikonografisi, ritüel bağlamları, işlevleri ve dönem-stil özellikleriyle birlikte genel bir değerlendirmesi yapılmış, bunların kökeni konusunda bazı olasılıklar üzerinde durulmuştur. “Astarte plakaları” ya da “Astarte levhaları” olarak adlandırılan, ayakta ve cepheden betimlenmiş farklı tiplerdeki kalıp yapımı pişmiş toprak kadın figürlerin kullanımı Tunç Çağı’nda yaygınlaşmaya başlamış ve üretimleri Demir Çağı’nda artarak devam etmiştir. TK.1 ile benzer tipteki plakaların üretimi ise Akkad Dönemi’nin sonundan Hellenistik Dönem içlerine kadar devam etmiş ve bu süreç boyunca Kuzey Suriye ile komşu bölgelere yayılmıştır. Pers/Akhaimenid İmparatorluğu Dönemi ile birlikte üretiminde teknolojik ve ikonografik anlamda yeni bir evre başlamıştır. Bu dönemde hem figüre ait detaylar daha iyi verilmeye başlanmış hem de seri üretime imkân sağlayan kalıp üretimine geçilmiştir. Böylece Pers Dönemi öncesinde çıplak olarak üretilen Astarte figürlerinin yanı sıra TK.1 numaralı plakada olduğu gibi giyinik tipteki figürlerin seri üretimi de bu dönemdeki bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Çıplak ve giyinik olarak betimlenen Astarte betimli plaka örnekleri Anadolu, Suriye ve Filistin çevresi, Kıbrıs, Mısır, Korinth, Rhodos, Sardinya ve Susa gibi merkezlerden takip edilebilmektedir. Eski Kuzey Suriye dönemi figüratif sanatın özelliklerini yansıtan ve adak hediyesi olarak kullanım gördüğü düşünülen TK.1 numaralı Astarte plakasının, karşılaştırmalı örnekler doğrultusunda Mezopotamya etkisinde bulunan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki bir yerleşmeden geldiği düşünülmektedir. Bu bağlamda, Anadolu’da görülen Astarte betimli plakaların, Yakın Doğu ile Anadolu arasında yaşanan kültürel temasların sonucunda ortaya çıktığı rahatlıkla söylenebilir. Davul çalan rahibe geleneğini yansıtan TK.2 numaralı diğer plaka ile ilgili araştırmacıların öne sürdüğü çok sayıdaki yorumdan en geçerli olanı, bu tip figürlerin tanrıça Astarte ile ilişkili olabileceği yönünde olanıdır. Bu görüş doğrultusunda, doğurganlık kültü de göz önünde bulundurularak, TK.2 numaralı plakanın, Arkaik Dönem’de doğurganlıkla ilgili bir tanrıçaya adanan adak hediyesi olabileceği düşünülmektedir. Teknik ve ikonografik olarak kendi içinde varyantları bulunan bu tip figürler Anadolu, Suriye ve Filistin çevresi, Ürdün, Tunus, İtalya, Kıbrıs, Kartaca ve Ibiza gibi merkezlerden takip edilebilmektedir. Anahtar Kelimeler: Mezopotamya, Yakın Doğu, Doğu Akdeniz, Geç Demir Çağı, Pers/Akhaimenid Dönemi, Terracotta, Plaka, Astarte.
Hititçe Yeni Bir Tablet Parçası (Bo 3952)
KUBABA Arkeoloji- Sanat Tarihi-Tarih Dergisi , 2024
İnceleyeceğimiz Hititçe tablet, Hititlerin başkenti Hattuša’dan (Çorum-Boğazköy) ele geçmiştir. Hititler döneminde kutlanan bayramlar, dinsel, toplumsal-dünyevi nitelikli geniş kapsamlı etkinliklerdir. Bo 3952’deki çivi yazılı satırların son kısımlarının kırık olmasından dolayı hangi bayrama ait olduğu belli değildir. Berber, koruma görevlisi, saray nazırının başı gibi görevlilerin yer aldığı tablette, sağır adamların başının “iç eve” bölünmüş kalın ekmeği götürdüğü görülmektedir. Ayrıca ekmeğin kutsallığı ve ekmek bölme/kırma ile ilgili Anadolu’da devam eden ritüellere değinilmiştir. Hititçe tabletin (Bo 3952) çeviri yazısı (transliteration), tercümesi ve kelime açıklamaları yapılmıştır. Tabletin orijinalinden yapılmış kopyası, fotoğrafı ile birlikte sunulmuştur.