KIBRIS SORUNU MESELESİ (original) (raw)

KIBRIS SORUNU

Akdenizin kalbinde yer alan Kıbrıs sorununu analiz etmeden önce biraz adanın tarihi ve coğrafi özellikleri ile konuya giriş yapmanın adanın önemi ve konumunun daha iyi anlaşılması açısından fayda sağlayacağı kanaatindeyim. Adını “kına çiçeği” adlı bir çiçekten aldığı rivayet edilen Kıbrıs adası; Doğu Akdeniz’de 34.33 ve 35.41 kuzey enlemleriyle, 32.17 ve 34.35 doğu boylamları arasında yer alan, Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır . Coğrafi açıdan, Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’de merkezi bir konumda bulunması tüm kıyıdar, sahili olan devlet ve uygarlıklar için hâkim edilmesi gereken bir hedef haline getirmiştir. Adanın denizin tam kalbinde olması saldırı anında devletlerin erken haber alması veya tam tersine saldırgan devletin daha erken davranmasını ve üst olarak kullanması kozunu beraberinde taşır. Ayrıca Kıbrıs’ın Süveyş Kanalı ve takibinde Hint Okyanusu-Pasifik Okyanusu ile Akdeniz ve takibinde Atlantik Okyanusunun bağlantı noktasında olması, gerek ticari acıdan gerekse de askeri açıdan önemli kılmaktadır. Günümüzde balistik ve kıtalar arası füze ve uçak teknolojisi dahi Kıbrıs’ın konvansiyonel askeri önemini değiştirememiştir. Uçakların menzili hususunda bir yakıt alma, mola verme, aktarma yapma noktası olarak kullanılabilirken; diğer tüm devletler için ise bir hava sahası ve milli güvenlik kavramları ve kuralları doğrultusunda izinsel bir engel teşkil etmektedir. Öte yandan Kıbrıs’ın tüccarların konaklama noktası olması, depolama ve yakın zamana doğru yakıt(petrol veya gaz) ve yiyecek temin etme özellikleri adaya ekonomik bir önem atfetmiştir. Devlet kanadından gümrük, ticari kanattan komisyon gelirleri özellikle yakın zamanda daha önemli hale gelmiştir. Ayrıca doğal yer altı kaynakları son dönemlerde tüm devletler için cazip hale gelmiş ve Uluslararası Hukuk teamül ve kuralları doğrultusunca kıyıdar devletler Münhasır Ekonomik Bölge ilan ederek adanın sadece civar ülkelerden değil, ayrıca kendisinden de ticari ve ekonomik gelirler elde edebilir hale gelmişlerdir. Petrol bölgelerine yakın olması ve denizaltı-su tabanında petrol ve gaz rezervlerinin olması bölge devletlerinin ekonomik kaderlerini değiştirecek niteliktedir.

KIBRIS SİYASETİNİN DÖNÜŞÜMÜ

Bu çalışma 2000'li yıllarda Türkiye'de Kıbrıs sorununun hem resmi devlet politikası bağlamında hem de kamuoyunda algılanış ve ele alı-nışında yaşanan dönüşümü değişik boyutlarıyla betimlemeyi ve tarih-sel bir perspektif ışığında analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda makale, Kıbrıs meselesinin tarihsel gelişiminin eleştirel bir tahlilini, özellikle de 1999 sonrası döneme ve büyük sermaye ve onun temsilcisi TÜSİAD'ın söz konusu dönüşümde oynadığı role odaklanarak, yapmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye'nin Kıbrıs politika-sındaki ve kamuoyunun konuya bakışındaki dönüşümü anlamak ve analiz etmek için, bu süreci ülkenin genel siyasi atmosferi ve dönemin hegemonik vizyon/proje/görüşleri ile ilişkilendirmenin gerekliliği savu-nulmaktadır. Kıbrıs hakkındaki resmi politika ve kamuoyu görüşünün özellikle 2000'li yıllarda dönüşmesini, Helsinki Zirvesinin ardından bir hegemonik proje olarak ortaya çıkan AB üyelik sürecinden bağımsız olarak anlamak ve analiz etmek mümkün değildir. Bu çalışma Türki-ye'nin Kıbrıs siyasetinin dönüşümünün 2002 seçimlerinin hemen ar-dından ortaya çıkan AKP-büyük sermaye koalisyonu eliyle hayata ge-çirildiğini ve AB'ye üyelik (hegemonik) projesinin bir boyutu olarak gö-rülmesi gerektiğini savunmaktadır. Anahtar Sözcükler: Kıbrıs, Türkiye'nin AB üyelik süreci, TÜSİAD, hegemonik proje.

TARAFLARıN KIBRIS SORUNU'NA YAKLAŞıMLARı

Abstract The Republic of Cyprus accepted both Turkish Cypriots and Greek Cypriots as the co-founders. The Republic, founded in 1960, lived only three years. Since December 1963, the Greek Cypriots organized illegal paramilitary attacks against the Turkish Cypriots in order to change radically the existing constitutional structure. New structure would be based on majority (Greeks) and minority (Turks) understanding. To find support to their approaches, the Greeks applied to European Union for full membership.

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA KIBRIS SORUNU

Bu çalışmada geçmişten günümüze Türk Dış Politikasında Kıbrıs Sorunu ele alınmıştır. Ak Parti Dönemine kadar sert bir tutum sergileyen Türkiye'nin Ak Parti Dönemi ile yumuşama sürecine girmesine değinilmiştir.

ULUSAL BASINDA KIBRIS SORUNU

Kriter Yayınevi, 2021

Kıbrıs Sorunu; 1950'li yıllardan sonraki dönemde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ilişkilerinin belirleyicisi olmuş ve Türk basını da bu tarihlerden sonra Kıbrıs Sorunu’na yoğun olarak ilgi göstermeye başlamıştır. Bu kitap; Kıbrıs Sorunu’nun en önemli safhası olan 1954-1974 yılları arasındaki dönemin Türk basınına yansımalarını ortaya çıkarmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu amaçla Türk Basınının iki önemli gazetesi olan Son Posta ve Yeni İstanbul gazeteleri incelenerek, 1954-1974 yılları arasında Kıbrıs Sorunu’na bakış açıları bilimsel bir yaklaşımla ele alınmıştır. “Ulusal Basında Kıbrıs Sorunu (1954-1974)” isimli bu çalışma, 1954-1974 yılları arasında Son Posta ve Yeni İstanbul Gazetelerinde çıkan toplam 2234 haber ile 94 köşe yazısı, üzerinde herhangi bir değerlendirme yapılmadan gazetenin vermek istediği ana mesaj özetleme yapılarak okuyucuya aktarılmıştır. Bu çalışma; giriş, iki ana bölüm ve sonuç kısımlarından oluşmaktadır. Giriş kısmında konunun tarihsel alt yapısı ele alınırken, ikinci ve üçüncü bölümlerde gazete haberleri ve köze yazıları özetlenmiştir. Sonuç kısmında ise Kıbrıs Sorunu ile ilgili basında çıkan haber ve köşe yazılarının genel bir değerlendirmesi yapılarak, gazetelerin Kıbrıs Sorununa bakış açıları ortaya konmaya çalışılmıştır. Ayrıca adı geçen gazetelerin soruna yaklaşımları mukayese edilerek bir değerlendirme yapılmıştır.

BAŞLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KIBRIS SORUNU

Kıbrıs sorunu adaya İngiltere'nin ayak basmasıyla başlayan, Rumların Enosis politikasıyla devam ettirdiği, Türklerin ise Kıbrıs Türk Federe Devletinden itibaren adil ve barışçıl çözümler üreterek sonlandırmak istediği bir sorundur. 300 sene boyunca Osmanlı hakimiyetinde ada halkları barış, adalet ve kardeşlik değerlerine sahip bir yaşam sürerlerken adanın kontrolü İngiltere'ye geçmesi dönüm noktası olmuştur. Kıbrıs sorununun nedenlerine bakacak olursak temelinde jeopolitik önemi yatmaktadır. Kıbrıs büyüklük bakımından Akdeniz'deki adalarla kıyaslandığından üçüncü sıradadır. Doğu Akdeniz'in ise en büyük adasıdır. Kıbrıs'ın kuzeyinde Türkiye, doğusunda Suriye ve güneyinde Mısır vardır. Kıbrıs'a coğrafi açıdan en yakın ülke Türkiye'dir. Ayrıca Kıbrıs Anadolu'nun doğal bir uzantısıdır. Ortadoğu'da hakimiyet kurmak isteyen bir devlet için Kıbrıs kilit noktadır. İngiltere'nin bu kilit noktaya ihtiyacı vardı ama bu yıllarda Osmanlı'nın toprak bütünlüğünü savunduğundan Ada'yı ele geçirememiştir. Ayestafanos Antlaşmasından sonra İngiliz devlet adamları Kıbrıs'ı ele geçirmeye karar vermişlerdir. 23 Mayıs 1878 günü Osmanlı Devleti'ne Salisbury ültimatom vermiştir. Bu ültimatomda Kıbrıs Adası'nın işgal ve idaresinin İngiltere'ye bırakılması istenmiştir. Eğer kabul edilmez ise İngiltere'nin dostluğunu geri çekeceğini bildirmişlerdir. Kıbrıs Adası'nın İngiltere tarafından 'işgal ve yönetimi'ni kabul etmesi isteniyordu. Gerekçesi ise Kıbrıs'ta İngiliz kuvvetlerinin bulunmasının, Suriye ve Mezapotamya üzerindeki padişah otoritesini daha da kuvvetleneceği gösterilmiştir. 1 Osmanlı'nın adayı fethetmesiyle birlikte Kıbrıs'ta adalet ve eşitliğe dayanan bir imparatorluk düzeni hakim olmuştur. Adada önce Osmanlı idari teşkilatı oluşturularak bir 'beylerbeylik' oluşturulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu içindeki bütün kurumlar Kıbrıs'ta da yerleşmeye başlamıştır. Böylece Kıbrıs artık hukuki, ekonomik ve kültürel olarak daha düzenli bir yapıya kavuşmuştur. Osmanlı'nın "Millet Sistemi" politikası da Kıbrıs'ta uygulanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun ünlü vakıflar yönetimi de Kıbrıs'a yerleştirilmişti. Bu vakıflar, arada bazı boşluklar olmasına rağmen bugüne kadar gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde adada su yolları, hanlar, köprüler, camiler, çeşmeler ve yeni yollar yapıldı. 2

12 MART DÖNEMİNDE KIBRIS SORUNU

Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları: 312 BARIŞ HAREKÂTININ 50. YILINDA ULUSLARARASI KIBRIS SEMPOZYUMU ÖZET BİLDİRİ KİTABI, 2024

Türkiye’de demokratik rejimin ikinci defa kesintiye uğradığı 12 Mart döneminde Kıbrıs sorunu Türk dış politikasının baş gündem maddeleri arasındaydı. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı öncesinde adadaki gelişmeler sorunun ilgili taraflarını olduğu kadar Batı ve Doğu ittifakı liderlerini de ilgilendirmekteydi. Dolayısıyla bu süreçteki Kıbrıs sorunu 1974’ün hemen öncesinde uluslararası ortamın anlaşılması bakımından önemlidir. 12 Mart ara rejim döneminde iki kez hükûmet kuranNihat Erim 1950 ve 1960’lardaKıbrıs’a ilişkin yürütülen diplomasi sürecinde faal rol aldığı için Kıbrıs sorununa vâkıf bir siyasetçiydi. Türkiye’de demokratik sürecin kesintiye uğradığı bu dönemde adada Rumların Enosis söylemleri artmış, hatta Rum tarafı Çekoslovakya’dan silahithal etmiştir.Rumların1959antlaşmalarınakarşıolumsuz söylemleri, statükoyugerekirse silahyoluyla değiştirebilecekleri mesajına karşılık Erim hükûmetleri mevcut antlaşmaların geçerliliğini savunmuş ve gerekirse bu antlaşmalardan doğan silahlı müdahale hakkının kullanılacağı mesajı uluslararası kamuoyuna verilmiştir. Bu çalışmada BaşbakanNihat Erim’in özel arşivindeki belgeler başta olmak üzere birinci ve ikinci el kaynaklar, arşiv belgeleri, hatıratlar ve süreli yayınlar eşliğinde 12 Mart döneminde Kıbrıs sorunu ve çözüm arayışları ele alınacak ve 1974 öncesi Kıbrıs meselesinin hangi aşamada olduğu ortaya konulacaktır